Lazca.org / ĞVANDİ KÖYÜ YER ADLARI ÜZERİNE (bilimsel makale)

ĞVANDİ KÖYÜ YER ADLARI ÜZERİNE (bilimsel makale)

ĞVANDİ KÖYÜ YER ADLARI ÜZERİNE

 

Bir halk içinde var olmak mı zor?

Bir halkı var etmeye çalışmak  mı?

Osman P'İZMA
(yazıları görüntüleyebilmeniz için bilgisayarınızda Lazuri font yüklü olması gerekir

 

Yer adları, toplumların yaşadıkları topraklara kendi dillerince yakıştırdıkları sözcüklerdir.

 

Bütün toplumların yaşadıkları yerlere ilişkin adlandırmaları söz konusudur. Lazlar da her toplum gibi yaşadıkları topraklara; köylere, kasabalara, şehirlere, bölgelere, ekip biçilen yerlere, otlaklara, yaylalara kendi yaşantılarına uygun, anlamlı, tarihi gerçekleri yansıtan adlar verilmişlerdir. Bu adlar, yerin biçimine, bitki örtüsüne, insanlarda bıraktığı izlere sıkı sıkıya bağlı, somut, tarihi izdüşümleri olan, hayatın içinden doğan adlardır. Bütün yerleşik halkların dillerinde olduğu gibi Lazca yer adları da hayatın sıcak soluğunu taşımakta, somut yaşama ilişkin mesajlar içermektedir.

Biz bu yazımızda Doğu Karadeniz’de (Rize/Çamlıhemşin) yer alan bir Laz köyündeki yer adlarını ele aldık. Eğer bütün bir Karadeniz’in doğu ucu, incelenecek olursa, çok ilginç sonuçlar ortaya çıkacaktır. Karadeniz’in doğu ucu araştırılmayı beklemektedir. Bu coğrafyada sadece yer adları bağlamında yapılacak bir araştırma bile yılları alabilecek ölçektedir.

ĞVANDİ KÖYÜ

 

Çalışma alanımız olan Ğvandi köyü, Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı 350 haneli bir köydür. Fırtına Vadisi’nin sol yamacında kurulmuş; 2000 dolayında nüfusu ile orta büyüklükte bir köy özelliği göstermektedir. Köy tamamen Lazdır. Köyde, halk arasında Lazca’dan başka dil kullanılmamaktadır.

 

Köyün tarihi hakkında  bilimsel bir çalışma yapılmadığı için geçmişle ilgili bütün bilgiler rivayetlere dayanmaktadır.

 

Köydeki ilk yerleşimin 250-300 yıl öncesine dayandığı tahmin edilmektedir. Yerleşimin ilkin 20-30 aile tarafından yapıldığı, bu ailelerin 40 kadar yük hayvanı ile köye girdiği söylentisi vardır.

 

Lazlar M.S 3. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul etmişler, Trabzon'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından alınmasına kadar Hıristiyan kalmışlardır.  XVII. Yüzyıldan sonra Lazistan’a (Bu bölgeye Osmanlı ödeminde bu isim verilirdi.) gönderilen din adamları eliyle Lazların Müslümanlaşması gündeme gelmiştir. Köyde Hıristiyanlık döneminden kalan bir ibadethanenin kalıntısı mevcut değildir. Anca, köyün güney yamacında, sarp kayanın bulunduğu yere Oxvame (Dua yeri, tapınak) adı verildiğine göre burada Hırıistiyanlık döneminden kalma bir ibadethane kalıntısı bulunmalıdır. Bugün köyde ibadethane olarak iki cami bulunmaktadır.

 

Yirminci yüzyılın başlarında köy halkının yaşadığı sarsıcı olaylar, halkın belleğinde hala yaşamaktadır. I. Dünya Savaşı'nda köy halkı, Xandağı’nın arkasındaki ıssız, bakir arazilere sığınmıştır. Köy, Rusların yerleşmelerini engellemek için, Türk askerleri tarafından tamamen yakılmıştır. Köy sekiz ay kadar boşaltılmış vaziyette kalmış; halk, mühacırlıkta kalmıştır. Hayat, görece normale dönünce, köye geri dönüş başlamış, köyde karakol kuran Rus askerleri ile Ekim devrimine kadar iç içe yaşanmıştır.

 

Lazcası, Ğvandi olan köyün adı, 1958?, yılında çıkarılan bir yasa gereği "Çayırdüzü" biçiminde Türkçeleştirirlmişitr.  Bu tarihten önceki tüm resmi kaynaklarda köyün adı, "Ğvandi" olarak geçmektedir. Önceleri (Atina) Pazar ilçesine bağlı olan köy, 1958 (?) yılında Çamlıhemşin'in ilçe olmasıyla buraya bağlanmıştır.

 

1960’lar öncesi kapalı ekonomi hakimdi. Bu gün, pazar için üretim söz konusudur.

Köyün temel geçim kaynağı çaydır. Çay tarımı öncesinde, Kaçkar dağlarının kuzey yamaçlarında yaygın olarak yaylacılık yapılırdı. Yaylacılık, çay tarımının yaygınlık kazanması, çayın tek geçim kaynağı haline gelmesi ile birlikte tedrici olarak azalmıştır. Bugün bu faaliyet, ekonomik değeri olmayan yarı tursitik bir nitelik kazanmıştır.

Köydeki üretim tekniklerinde küçük değişiklikler olsa da, üretilen maddeler, yüzyıllar boyu aynı kalmıştır. Ürünler, aile içinde tüketilirdi. Tüketimden arta kalanlar ise, aileler veya yakın köyler arasında takas yoluyla pazarlanırdı. Yalnız, tuz ve gaz gibi maddeler, balta, kazma vb. aletler pazardan satın alınırdı. Aile içindeki ihtiyacı karşılayacak kadar, mısır, arpa, fasülye, kara lahana, kabak, tütün, üzüm, meyve, kendir üretilen yaygın tarımsal ürünlerdi.

Arıcılık ve hayvancılık da, çay tarımı öncesinin temel tarımsal faaliyetleri arasında başı çekiyordu. Hemen her ailede kıl, yün ve kendirden dokumacılık faaliyeti mevcuttu. Her ailenin en az 20 kadar küçük baş, 5-6 tane büyük baş hayvanı bulunurdu. Köylü kendi çorabını, kazağını, ceketini (çuha), gömleğini, pantalonunu, ayakkabısını (çarık) kendisi üretirdi. Bugün ise, çaydan elde edilen gelirle, yağ, yumurta, mısır, hayvan yemi, mevye vb. pazardan satın alınmaktadır.

1960 sonrasında çay tarımına geçilmiş, bu geçiş,  geleneksel üretimi büyük oranda tasviye etmiştir. Bir endüstri bitkisi olan çay, tamamen pazara yönelik bir üründür. Çayla birlikte pazar ilişkilerinin hakim olmaya başlaması geleneksel davranış ve yaşam biçimlerinin yok olmasına ve pazar koşullarına göre yeniden biçimlenmesine neden olmuştur. Çay tarımının Lazlar ve diğer yöre nüfusu üzerinde yarattığı sosyal, kültürel, politik vs. etkiler başlı başına bir araştırma konusudur.

Çay tarımının yaygınlaşmasından sonradır ki gelenekksel üretim; hayvancılık, arıclık, aile için üretim büyük oranda zarar görmüştürm Mısır, kendir, kabak, meyve vb. üretimi, dilde-edebiyatta yansımasını bulan kendi kültürünü yaratmıştı. Bu üretim biçiminin bozulması, köyün kültürel, doğal  yapısında değişiklere neden olmuştur. Hayvancılığın azalması, hayvan gübresinin azalması demekti. Hayvan gübresi yerine suni gübrenin kullanımı, biyolojik dengenin bozulmasına neden olmuş, bundan da en büyük zararı arıcılık görmüştür. Suni gübre, dereleri kirletmiş, bu durum, doğal balık yaşamını felce uğratmıştır. Bugün artık derelerde balık yok denecek kadar azdır. 30-40 sene öncesine kadar, köyün çevresini kuşatan gür ormanlarda, yaban domuzu, vaşak, ayı, kurt, dağ keçisi, tavşan, gelincik, karaca, göç etmeyen 30'a yakın kuş türü yaşamaktaydı. Tarlalardaki mısırdan, kabaktan, fasülyeden vb. bu vahşi hayvanlar da nasiplenirlerdi. Bu hayvanlar, besin zincirindeki temel halkalar kopunca, ağır kış şartlarında yiyecek sıkıntısından dolayı yaşama savaşı vermektediler.

Halkın bir başka geçim kaynağı da gurbetçiliktir. Cumhuriyet öncesinde Rusya'ya gurbete gidilirdi. Gurbetçilik, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşi ile önem kazanmış, Rusya'nın yöre halkına gösterdiği özel ilgiden birkaç aile zengin olmuştur. (Kopidiler) 1939 yılında eski Sovyetler Birliği ile sınır kapısı kapanınca 10 kadar insan, Sovyetler Birliği'nde kalmış, bu güne kadar bu kişilerden hiçbir haber alınamamıştır.  Bugün beş aile yurt dışında olmak üzere yaklaşık 100 aile sürekli-geçici olarak köy dışında, esnaf, memur ya da işçi olarak yaşamını sürdürmektedir.

 

Köyde marangozluk, taş ustalığı, sepetçilik, değirmen yapımcılığı, kiremit üretimi, ev dokumacılığı, boya üretimi, hızarcılık vb. zanaatler mevcuttu. Ancak, değişen üretim biçiminden bu zanaatler de zarar görmüşlerdir. Marangozluk, yeni araç ve tekniklerle varlığını sürdürmekte, diğer zanaatler ölmüş ya da ölmek üzeredir.

 

Rakamlar kesin olmamakla birlikte, okuma yazma oranı 1949'a kadar %1, 1953'de köy ilkokulunun açılmasıyla bu oran göreceli olarak % 90'lara kadar çıkmıştır. Ancak, okuma-yazmadaki % 90’lık oran kağıt üzeridedir. Gerçekte köye günlük gazete bile girmemektedir. Köyün bir kütüphanesi yoktur. Okuma yazma, köy evlerinde en az yapılan faaliyetttir. Köyde iki ilkokul mevcuttur. Üniversite ve yüksekokul mezunu kişi sayısı 20-30 dolayındadır.

 

LAZCA:

 

Lazca, eklemeli bir dildir. Dilbilimciler tarafından Kafkas dilleri içinde değerlendirilir. Kafkas dilleri kendi içinde Kuzey-Doğu Kafkas dilleri , Kuzey-Batı Kafkas dilleri, Güney- Batı Kafkas dilleri ve Güney-Doğu Kafkas dilleri olmak üzere dört gruba ayrılmaktadır. Lazca Güney-Batı Kafkas dil grubu içinde Megrelce, Gürcüce ve Svanca ile birlikte yer alır.

 

Lazca, Megrelce, Gürcüce ve Svanca’nın temel kelime haznelerine ve fiillerin çekimine  bakıldığında, bu dillerin aynı dil grubuna mensup oldukları anlaşılır. Dilbilim açısından bakıldığında Lazca ve Megrelce’nin aynı dilin (Zanca) iki farklı şivesi olduğu ilk bakışta görülür. Lazca ve Megrelce’nin, Zanca adı verilen antik Kolkheti'de konuşulan dilin zaman içinde ikiye ayrılmış kolları olduğu dilbilimciler tarafından kabul edilmektedir. Zan dilinin kelime hazinesi, günümüzde Lazca ve Megrelcede varlığını sürdürmektedir.

 

Kelime hazinesi, cümle kuruluşları, dilin fonetiği ve gramer yapıları, Lazca ve Megrelce arasında anlaşmayı engelleyecek düzeyde ciddi farklılıklar içermez. Lazcaya hakim biri Megrelce’yi kolayca anlayabilmektedir. Bu iki dildeki (şive demek daha doğru) farklılıklar, kelime düzeyinde  değil ses düzeyindedir. Lazca ve Megrelce için yapılan bu tespitler, Lazca–Gürcüce  ya da Megrelce-Gürcüce için yapılamaz. Çünkü Gürcüce ile Zanca’nın bu iki şivesi arasındaki fark kelime düzeyindedir. Gürcüceyi anaç bir dil gibi göstermeye çalışan Gürcü resmi ideolojisi, Güney-Batı Kafkas dil grubu için (Lazca-Megrelce-Gürcüce-Svanca) "Kartveluri” terimini kullanmayı tercih etmektedir. Gürcü terminolojisindeki bu kullanımın yanlışlığı bilinmektedir. Nedeni ortada: Gürcülerin siyasi kaygıları. Hiçbir bilimsel ölçüt, Lazca ve Megrelce’nin Gürcüce’nin bir şivesi olduğu sonucuna götürmez. Gürcücede ‘Khartveli’ (Lazlar Gürcülere Khortu der) kelimesi Gürcüce’yi tanımlar. Hiçbir bilimsel ölçü de bu diller arasındaki akrabalık bağını reddetmez.

Lazca, Çoruh (Corokhi/ (Ç'oroxi) vadisiden (Batum) başlayarak Mapavreye (Çayeli) kadar olan Güneydoğu Karadeniz sahil şeridinde; Megrelce, Rioni nehrinin kuzey kesiminde N3xeniş3'ari'nin batısında ve Rioni'nin ağzından başlamak üzere Oçamçire'ye kadar bütün Karadeniz kıyıları boyunca konuşulmaktadır. Megrelce’nin Zugdidi dialekti Lazcanın Hopa dialektine oldukça yakındır.

Laz dilinde 35 ses vardır. Lazca’nın kendine özgü ses yapısı vardır; Lazcaya özgü sesler şunlardır: |Ö|,  |X|,  |Ü|, |Ô|,  |Û|,  |Â|  |É|,  |W| |Q|[1]. (q sesi sadece, Hopa dialektinde ve Megrelce’de bulunmaktadır)

Laz dilinde dört temel şive bulunmaktadır, bunlar Atina (Pazar), Arkabi(Arhavi) ve Xopa(Hopa), Arthaşen (Ardeşen) şiveleridir.

 

Lazca, yapı bakımından eklemeli bir dildir. Kelimelerin önüne ve sonuna bir takım ekler getirilerek yeni kelimeler yapılır. Yapım eki durumunda yaklaşık 50 tane önek, 80 dolayında da sonek bulunmaktadır.

 

ADLANDIRMANIN BAĞLI OLDUĞU ÇEŞİTLİ YÖNLER:

 

Yer adlarının oluşumunda, kişilerin, hayvanların, yaşanan bir olayın, yerin insanda bıraktığı izlenimin belirleyici olduğu görülmektedir. Yerin biçimine, bitki örtüsüne vb. sıkıya bağlı, somut, tarihi izdüşümleri olan, hayatın içinden adlandırmalardır. Yerlere verilen adlar, hayatın sıcak soluğunu taşımakta, somut yaşama ilişkin mesajlar içermektedir.

 

 

I- YERLERİN ADLANDIRMASINDA ÇEŞİTLİ ÇIKIŞ NOKTALARI: Lazların yaşadığı coğrafya, zengin bitki örtüsüne, engebeli arazai yapısına, derin vadilere, bol akar sulara sahiptir. Yer adlandırmalarında genellikle arazinin şekli etkili olmakta; bunun yanında yerle ilgili bir anı, su, yol, taş, ağaç, hayvan ve insan gibi etkenler de adlandırmalarda rol oynamaktadır. Çıkış noktası yapılan varlıklar adını verdikleri yerde sayı bakımından ya az ya da çok fazla olduğu için  adlandırmalara konu olmuştur. Örneğin, bu coğrafyada düzlük yerler çok azdır. Bundan dolaydır ki, bir dönümü bile geçmeyen küçük bir düzlük bile "zeni” ismiyle anılabilmekte; bu isim, bir bölgeye adını verebilmektedir.

 

a) ZENİ (=Düzlük) demektir. Düzlüğü çıkış noktası yapan adlandırmalar: Bpçiaeni:Koç düzü; Ciniaeni: yukarki düzlük;Ciniepaenz: Yukarıdaki, üstteki düzlük; Didizeni: Büyük düzlük;Gplzaeni: Düz yayla; Gplzaenz: Enlemesine geniş düzlük; Xtûiepaenz: Xtûi’nin üst düzlüğü; Üzdveoeaeni: Kadıların düzlüğü; Üpôidiaeni: Üpôidi’nin düzlüğü; Ntridinzaeni: Ntridinz’ nın düzlüğü; Prpnöeaeni: Prpnöe’nin düzlüğü; Szrzmediaeni: Sarı Ahmet’in düzlüğü; Ûtrzaeni: Ûtrz‘nın düzlüğü.

 

b) GAZ (=Ypl): Yolu çıkış noktası yapan adlandırmalar: Üpüpgaz: Yol ayrımı; Cegza: İniş yolu; Msüzlegaz: Merdiven yol.

 

c) RUBA/WZRİ/DERE(=Dere/su): Suyu çıkış noktası yapan adlandırmalar: Zyşenzrtbz: Küçük Ayşe’nin deresi; Cancuruba/ Canceruba: Canca’nın deresi; Çilzxirtbz: Çilzxi Deresi; Delirtbz Deli dere; Dendeğizeni:Dendeği (Dendek?) Düzü; Derebzşi: Derebaşı; Didirtbz: Büyük Dere, büyük vadi; Kzrmzûertbz: Değirmen deresi; Üzvzrirtbz: Hartuma deresi; Mtlpnzçzyi: Karaağaçlık çayı; Pmpûertbz: mpûe’nin deresi; Otğzrinzşüzlz: Pınarın yanı; Ôeûrevzuirtbz: Ôeûre’nin yaşadığı yerin deresi; Wzôinzrtbz: Wzôinz’nın deresi; Wzribzçxtri:  Yakan su, yakıcı, insanda iştah açan, içme isteği uyandıran su;Wzriğtlipkui: Suyu yan akan hafif eğimli tepe; Wzripkupni: Dönen su; Wzripltği:  St pltğt; Wzrişüzlz: Stytn yznı; Wzriütdeli: Stytn dibi; Wzriüznöeni: Menderes; zriôiji: Suyun zğaı; Wzriupli: Stytn gözü,pınar; Özözxpnz:  Çamurlu, sulu yer; Mzçxz: Şelzle. köyde ve yaylada iki yer bu adla anılmaktadır; Mzçxzui: Şelalenin üstü.

 

 

d) MAĞARA:  Mağarayı çıkış noktası yapan adlandırmalar: Amenzmzğzrz: Küçük Ahmet’in mağarası; Mtutimzğzrz: Ayının mağarası; Mzğzrzoeşüzlz: Mzğzrzlzrın yznı.  

 

e) RZÜZNİ (=Ueoe): Tepeyi çıkış noktası yapan adlandırmalar: Öpğpnzrzüzni: Öpğpnz Ueoesi; Gesûzrzüzni: Pleki tepesi. (Pleki yapımında kullanılan bir taş madeni bulunduğu ve pleki üretildiği için buraya bu isim verilmiş.); Gzmzrzüznz: Dışa doğur açılan tepe; Mpnéznzrzüzni/mtnéznzrzüzni: Mpnéznz’nın tepesi; Rzüzniyzuzği:  Tepedeki yatak yeri; Rzüznimele:  Tepenin ötesi; Ûpôzlirzüzni: Topali’nin Tepesi; Vzryzrzüzni: Vzryz’nın ueoesi.

 

f) XENDEĞİ:Hendeği çıkış noktası yapan adlandırmalar: Didixendeği: Büyük hendek.

 

g) ÇUKUR: Çtktri: Çukuru çıkış noktası yapan adlandırmalar: Çznzkyzuzği: Çznzk yatağı. Çanak biçiminde bir düzlük olduğu için bu ismi almıştır; Mistri: Yem kanalı;burası yem kanalına benzediği için bu ismi almıştır; Dplpşüpmeri: "Ytkzrıdan aşağıya yenmiş.” Anlamındadır. Coğrafi olarak, elma ısırığına benzer bir yerdir; Ûzsütri: Pu vzdisi.

 

h) BAYIR: Bayırı çıkış noktası yapan adlandırmalar: Didimbzyiri: Büyük bayır; Üiûpmbzyiri: Üiûp’ntnbayırı.

 

i) ÛPBZ(=Göl): Gölü çıkış noktası yapan adlandırmalar: Ûpbzceutrgeri: Üstü örtülü göl; Ûpbzşüzlz: Gölün yanı.

 

j) EUEĞİ: Eueği: Euek.

 

k) İSNİNA(=Sarp kayalık): Sarp kayalık yerleri çıkış noktası yapan adlandırmalar:Köyde biri yaylada (sataple), biri köyün doğusunda olmak üzere iki tane İsina vardır. İsina’ların Laz toplum yaşamında dini bir anlamı da vardır. Oxvame’ler genelde İsina’ların bulunduğu hakim yerlere kurulurdu. Bu anlamda İslamiyet öncesinde kurulmuş hemen her köyde bir oxvame bir de isina yer almaktadır. İsinzçiji: İsina’nın dibi; İsinz: Kayalık, dağ, uçurumları olan yer;  İsinzrzüzni: İsinanın tepesi; İsinzüzôtlz: İsinz’nın arkası; İsinzrtbz: İsinz deresi.  

 

l) KVA/TAŞ: Taşı çıkış noktası yapan adlandırmalar: Kvzşüzlz: Taşın yanı;Kvzbtrötli: Taştan kulplu balta. Burada hakim bir tepenin üzerinde, doğal anıt diyebileceğimiz, kulplu baltaya benzer büyük bir taş bulunmaktadır;Kvzbzjgi: Çatal taş;Kvzbzğt: Taş ambar;Kvzceépneri: Dikili taş;Kvzmçire: Geniş taş;Kvzmtrgi/Kvzmtrci: Topak taş. Taşları topak topak olduğu için bu isim verilmiş olabilir;Kvzûzxeri: Kırık taş; Kvznözreri: Yazılı taş; Kvzyui: Taşın üstü; Üzyzltği: Kayalık; Kvzstleri: Kendir gibi yolunmuş taş; Mpğpnzkvzşüzlz: Moğona’daki taşın yanı; Ûzşiueği: Taş etek;

 

m) OLUĞİ(=kuru dere yatağı, küçük vadi): Kuru dere yatağını çıkış noktası yapan adlandırmalar: Evrepltği: Evre’nin oluğu; Ütlepltği: Kısa ? oluk.

 

n) WTNGİ(=sivri taş): Sivri taşı çıkış noktası yapan adlandırmalar: Hzyuzwtngi: Hayta’nın sivri taşı.   

 

II- HAYVANAR ADLARINI ÇIKIŞ NOKTASI YAPAN ANLANDIRMALAR: Hayvanlar da yer adlarının oluşmasında çıkış noktası olabilmektedir. Bu adlandırmalar genellikle  hayvanla yer arasında ilişkilendirilerek yapıpılır. Zûmzczkvzşüzlz: Atmaca taşın yanı; Bpçiaeni:Koçdüzü. Yayla ismi; Meçximtçxi: İşkembe, mide gibi iç organların tümünün ortak adı. (Bu yere böyle bir ad verilmesinin nedeni burada bolca işkembe leşlerinin bulunmasıdır. Burası tenha ve barınmaya elverişli bir olduğu için yabani hayvan bolca bulunur. Yabani hayvanlar boğdukları evcil hayvanları burada yerler ve leşlerini de buraya bırakırlar); Mpnéznzrzüzni/mtnéznzrzüzni:: Mpnéznz’nın (=Küçük yapılı bir kuş türü) tepesi; Msüvericeğtreri: Ceyalan ölüsü; Mutuimzğzrz: Ayı mağarası; Pmwirzşe: Pirelenilen yer; Éxenidplpxrzsüeri: İçinde atın öldüğü yer.

 

 

III- KİŞİ ADLARINI ÇIKIŞ NOKTASI YAPAN ANLANDIRMALAR: Kişi ile, yaşadığı yer arasında bir bağ vardır; insan, yaşadığı yerle birlikte var olabilir. Kimi zaman kişi yaşanan yere damgasını vurur. O yer artık o kişinin adı ile anılmaya başlanır. Bu sadece Lazlar ve Lazca için değil bütün milletler ve diller için de geçerlidir. Yerin kişi isimlerine bağlanarak adlandırılması, o kişiye duyulan minnet borcunun ödenmesi biçiminde değil, doğal seyir içinde olur. Hak edilmiş bir isimlendirmedir buradaki. Bu kişiler genelikle sevilen kişilerdir. Bir biçimde topluma kendini kabul ettirmiş, adını duyurmuştur. Lakaplar, sülale adları, unvanlar vb. olabilmektedir yere verilebilmektedir. Lazca kişi isimleri bugün sülale adları biçiminde hala varlığını korumaktaysa da bunların günlük kullanımı, özellikle resmiyette, çok azdır.  Kişi ile yer arasında bir ilişki kurularak üretilmiştir bu adlar. Kişi, bir çoban, bir arazi sahibi, bir imam, jandarma v.b olabilmektedir. Zliwzyzuzği: Küçük Ali’nin geçici konaklama yeri, yatağı;Amenamağara: Küçük Ahmet’in mağarası; Zôûtlzçzyltğiyzuzği: Abdullah’ın çağırlığı; Zyşenzrtbz: brlşk, Küçük Ayşe’nin deresi; Bzdiçzyltği: İhtiyarın (erkek) çayırlığı; Bzdilivzdi: İhtiyarın (erkek) bahçesi; Bzdiüprt: İhtiyarın (erkek) koruluğu; Bzütrizvlz: Bzütri’nin mzhzllesi; Berğelipnz: Berğeli’nin bzhçesi; Cznctrtbz/ Czncertbz: Canca’nın deresi; Celzşi: yln. Celal’in ...; Çzmzlipnz: Kemzl’in bzhçesi; Çelepnz: Çelen’nin bahçesi; Çtkenimeşe/Çpkenimeşe: Çtkeni’nin Meşesi; Dtrzxipnz: Duraxi’nin bahçesi; Evrepltği: Evre’nin oluğu; Ğprisütrdi: Ğori’nin skurdisi; Ğprivirzji: Ğpri’nin Virzjı; Ğtlipnz: Ğuli’nin bahçesi; Hzyuzwtngi: Hayta’nın kazık gibi dikilmiş sivri taşı; Xzszpnz: Hasan’ın bahçesi; Xirôtaiyzuzği: Xirôtai’nin yatağı; Xtûiepaenz,: Xtûi’nin üst düzlüğü; Xzûiôiüprt: Hzuio’in kprtst; Xpjznzkrz: Hocaya ait arazinin kenarı; İsmzrzüzni: İsmzil’in ueoesi; Üzbzpnz: Üzbz’nın yeri; Üzözlinzcegaz: Üzözlinz’nın aşağı inilen yolu; Üzdveoeaeni: Kadıların düzlüğü; Üzlemstaiüprt: Üalemsuz’un korusu; Üzrzbinzpnz: Üzrzbinz’nın yeri; Üiûpmbzyiri: Üiûp’ntnbayırı; Üiûppnz: Üiûp‘ntn yeni açılmış tarlası; Üiéxz: yln. Meüzlesüiriui’de bir sülale adı. Bu yerin adını Üiéxz  sülalesinden aldığı sanılmaktadır; Üpôidiaeni: Üpôidi’nin düzlüğü; Üpéibpcinz:  Üpéi’nin ktlübesi; Üprutnzdtéxt: Küçük Gürcü’nün ıhlamuru; Ütrtpnz:  Ütrt’ntn yeri; Mzmtdpğlişi: Mahmutoğlu’nun (yeri); Npğtrilivzdi: Noğuri’nin has bahçesi; Ntridinzaeni: Ntridinz’ nın düzlüğü; Ôeûrevzui: : Ôeûre’nin yurdu, yaşadığı yer; Ôeûrevzuirtbz: Ôeûre’nin yaşadığı yerin deresi; Szmzrile: Mzri’nin yeri; Szrzmediaeni: Sarı Ahmet’in düzlüğü; Şzbznipnz: Şaban’ın bahçesi; Şerzyiçzyltği: Şerzyi’nin çayırlığı; Ûzüinzozéxz: Ûzüinz’nın derme çatma evi, Ûzôewi: Ğvandi yaylasına giderken çobanların sonbaharda geçici olarak kaldıkları yerin adı; Ûzwiüeri: 1. Zehirli ot. 2. Ûzwi’nin iyisi; Ûpozlirzüzni: Upo Zli’nin ueoesi; Ûtrzaeni: Ûtrz‘nın düzlüğü; Ûtrzpnz: Ûtrz‘nın bahçesi; Vzryzrzüzni: Vzryz’nın ueoesi; Wzôinzrtbz: Wzôinz’nın deresi; Yzğijizvlz: Yağcının mahallesi; Üprutnzdtéxt: Üprutnz’nın (Küçük Gürcü) ıhlzmtrt; Jzndzrmzüzyz: Jzndzrmz kzyzsı; Bzrbzlipnz:urmş. Kzfz şişiren yer.

 

 

 

IV- BARINAK, İBADETHANE, ÇEŞİTLİ ARAÇ ADLARINI ÇIKIŞ NOKTASI YAPAN ANLANDIRMALAR: Adlandırmalarda barınakların, değirmenlerin, ibadethanelerin, dini sembollerin vb. çıkış noktası yapıldı görülmektedir. Jzmejilempnz: Caminin üst tarafı; Öiüzşipbğe: Oerinin yuvası; Gesûzrzüzni:: Pleki tepesi. Pleki yapımında kullanılan bir taş madeni bulunduğu ve pleki üretildiği için buraya bu isim verilmiş; Gplzoemelenüzle: Yayla evlerinin karşısı; Xzöiui: Haçın üstü; Xinciôiji: Köprünün ağzı, Köprü ayağı; Kzrmzûedplpzaeri: Değirmenin yontulduğu yer; Kzrmzûenzşüzlz: Değirmenin yznı; Kzrmzûertbz: Değirmen deresi; Kvzbzğt: Taş ambar; Üpéibpcinz:  Üpéi’nin ktlübesi; Ütyişüzlz: Kuyunun yanı; Mzndreôiji: Ağılın önü; Mzszrpnz: Kuru ağaçlık; Msüzlegaz: Merdiven yol; Neünzrzüzni:Kapı tepesi; Npbzcene: Otluk; Pmbple: Havuz; Pmbplinzşüzlz: Havuzun yanı; eskijzmeşükzlz: Eski caminin yanı; Çirznicekézoeri: Çürük meruek; Pbzrzşpnz: Üfüleme aracının yeri; Pxvzme: İbadet edilen, dua okunan yer; Pkpszle: Süpürge; Pkpszlegplzgaz: Pkpszlenin yzuz yplt; Ûzüinzozéxz: Ûzüinz’nın derme çatma evi.

 

V- BİTKİ ADLARINA, ARAZİNİN KULLANIM ŞEKLİNE GÖRE ADLANDIRMALAR: Lazların yaşadığı topraklar bitki örtüsü bakımından çok zengindir. Bir bitkiye (Bir ot, bir ağaç olabilir.) bağlı olarak bir yer anılabilmektedir. Yine, arazinin kullanım şekline göre adlandırma söz konusudur. Zôûtlzçzyltğiyzuzği: Abdullah’ın çağırlığı; Bzdiçzyltği: İhtiyarın (erkek) çayırlığı; Bzdilivzdi: İhtiyarın (erkek) bahçesi; Bzdiüprt: İhtiyarın (erkek) koruluğu; Bzrbzlipnz:urmş. Kzfz şişiren yer; Berğelipnz: Berğeli’nin bzhçesi; Çaçaüoru: Çaça’nın koruluğu; Çzmzlipnz: Kemzl’in bzhçesi; Çelepnz: Çelen’nin bahçesi; Çifûiçzmi: Çifu çzm; Çzmidtrzği: Çamın bolca bulunduğu yer; Öpğpnz: ?; Öpğpnzrzüzni: ?...nın. Ueoesi; Öpröpnz: Bataklık; Özözxpnz:  1.Özözx(i)’nin yzşzdığı yer. 2. Çamurlu yer; Dpbirz: 1. İyi zrzai; Dtrzxipnz: Duraxi’nin bahçesi; Gzleniüpmzûi:: Dışardaki arazi; Ğtlipnz: Ğuli’nin bahçesi; Xzûiôiüprt: Hzuio’in kprtst; Üzbzpnz: Üzbz’nın yeri; Üzlemstaiüprt: Üalemsuz’un korusu; Üzrzbinzpnz: Üzrzbinz’nın yeri; Üiûppnz: Üiûp‘ntn yeni açılmış tarlası; Üprutnzdtéxt:Küçük Gürcü’nün ıhlamuru; Ütrtpnz:  Ütrt’ntn yeri; Limbpépnz: Hayvanlar tarafından yenebilen eğreltilerin bulunduğu yer; Livzdiwtôtûz: Küçük tarla; Mbtlişüzlz:Kirazın yanı; Mpğpnz: Kaçkarların doruklarında yetişen ve taze iken zehirleyici olabilen bir ot türünün yetiştiği yer; Mpğpnzkvzşüzlz:Moğona’daki taşın yanı; Mtlpnz: Karaağaçlık; Mtlpnzçzyi: Karaağaçlık çayı; Méxtlişüzlz: Armudun yanı; Mwtşüzlz:Karayemişin yanı; Mwvenz: Karayemişlik, karayemişin çok olduğu yer; Pmrişüzlz: Eriğin yanı; Pnz: yln. Yeni açılmş, has olmayan tarla, bahçe; Pşüendznilivzdi: Orta bahçe; Pşütrişüzlz: Elmanın yanı; Oimbilpnz:: Sakallık. Ğvandi yaylasında merkezi bir yer adı. Buraya, gürgen ağaçlarının  püsküllü-yosunlu oluşundan dolayı bu isim verilmiş olabilir; Şzbznipnz: Şaban’ın bahçesi; Şzoxt: Kök. (Ğvandi yaylasına giderken bir yer. Burada yol üzerinde bolca ağaç kökleri yer almaktadır. Bundan dolayı bu adı almış olabilir; Şerzyiçzyltği: Şerzyi’nin çayırlığı; Uxirpnz: Fındıklık; Utdelivzdi:Aşağı bahçe; Ûzsütri: Pu vzdisi; Uikmeltği: Dikmelik; Ûtrzpnz: Ûtrz‘nın bahçesi; Tatnçzyltği: Tatn çayırlık Éxembrpnz: İstiriç ağacının bolca bulunduğu yer; Éxemrişüzlz: İsuiriç zğzcının yanı; Wiorpnz: Gürgenlik;

 

 

VI- BİR OLAYA, BİR DURUMA BAĞLI OLARAK YAPILAN ADLANDIRMALAR: Halk, kendisini etkileyen olayları belleğinde gelişrirerek, efsaneleştirerek yaşatır. Zamanla söz konusu olayın kahramanları unutulur. Fakat olay bir yerin kimliğinde yaşamaya devam eder. Kimi zaman da sürekli yaşanan bir şeydir bu olay. Yerin bir özelliği, insanlara bir eylemi yapma imkanı verir. Halk, bu imkanı çıkış noktası yapar adlandırmalarda: Cewpmilt: Yukarıdan seyreumek, gözetlemek, bakmak. Genellikle çevreye hakim yerlere bu ad verilir. Ğvandi’de bu isimde iki yer adı bulunmaktadır; Çirznicekézoeri: Çürük meruek; Öiüzşipbğe: Oerinin yuvası. Buraya perinin yuvası denmesinin sebebi belki de yaşanan somut bir olaydan doalyıdır. Bunu kesin olarak bilmiyoruz; Dplpmtnéxpnz: Yıldızın görüldüğü yer; Dplprznwinpni:: İçinde çıngırak çalının yer. Burası kayalıtır. Ses çok yankı yaptığı için bu ismi almış olabilir; Dplpûzxt: İçinde kırmak; Kzrmzûedplpzaeri: Değirmenin yontulduğu yer. Burada kimler tarafından kaldığı bilinmeyen, yaklaşık bir metre çapında yontulmuş bir değirmen taşı bulunmaktaydı. Bundan dolayı bu isim almıştır. Şimdi bu taş define avcıları tarafından parçalanmıştır; Kvzceépneri: Dikili taş; Kvzûzxeri: Kırık taş; Kvznözreri: Yazılı taş; Meçximtçxi: İşkembe, mide gibi iç organların tümünün ortak adı. Bu yere böyle bir ad verilmesinin nedeni burada bolca işkembe leşlerinin bulunmasıdır. Burası tenha ve barınmaya elverişli bir olduğu için yabani hayvan bolca bulunur. Yabani hayvanlar boğdukları evcil hayvanları burada yerler ve leşlerini de buraya bırakırlar; Msüvericeğtreri: Ceyalan ölüsü; Pxpriceöveri: Yangın evi, yanmış ev; Pxvzme: İbadet edilen, dua okunan yer. Burada eski bir ibadet yeri, kilise kalıntısı olmalıdır; Oimbilzindrz/ Oimbilzyindrz: Sakallının satın aldığı; Oimbilpnz:: Sakallık. Buraya, gürgen ağaçlarının  püsküllü-yosunlu oluşundan dolayı bu isim verilmiş olabilir; Sataple: Bal yeri. Güzelliği ve insana rahatlık veren özelliklerinden dolayı bu ad verilmiş olabilir; Ûpbzceutrgeri: Üstü örtülü göl. Burası üstü toprak yüzeyle örtülmüş göl izlenimi veren bir yerdir; Toeri: Terli. Yokuş ve insanı terleten bir yer anlamında bu isim verilmiştir; Éxenidplpxrzsüeri: Atın içinde  öldüğü yer;  Jzndzrmzüzyz: Jzndzrmz kzyzsı. Bir jandarma burada bulanan uçurumdan düştüğü için buraya bu isim verilmiştir.

 

 

VII- İSLAMİYET’TEN SONRAKİ ADLANDIRMALAR:

 

Laz, Karadeniz’in doğu ucunda yaşayan halkın adıdır. M.Ö. I. Yüzyıldan beri bu adın kullanıldığı bilinmektedir. Lazlar yaşadıkları her bölgede yerleşik kültürlerini yaratmayı başarmışlardır. Tarih içinde, Abkhazlar, Gürcüler, Ermeniler, Rumlar ve Türklerle yan yana yaşamışlar, bu halklarla ticari, askeri, politik ilişkiler içinde olmuşlardır. Bu halklarla karşılıklı etkiler söz konusu olmuştur. Bu yüzden, çeşitli uygarlıklar ve dini inançların izlerini Lazca yer adlarında görmek mümkündür.

 

Lazlar, Osmanlı’nın Karadenizin doğu ucuna tamamen hakim olmasından sonra (XVI-XVII. yüzyıllar) tedrici olarak Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçmişlerdir.  Bu, Kafkas kültür kuşağından Arap merkezli Ortadoğu kültür kuşağına açılmak anlamına gelir ki bunun dilede de yansımaları olmuştur.

 

Türkiye Cumhuriyeti döneminde başlatılan Türk uluslaşma hareketinden Laz dili ve kültürü de olumsuz yönde etkilenmiştir. 1960 sonrası yaygınlaşan çay tarımı geleneksel üretimi tasfiye etmiş, Laz dili ve kültürünün gelişme dinamiklerini kurutmuştur.

 

Zliwzyzuzği: Küçük Ali’nin geçici konaklama yeri, yatağı; Amenamağara: Küçük Ahmet’in mağarası; Zôûtlzçzyltğiyzuzği: Abdullah’ın çağırlığı; Zûmzczkvzşüzlz: Atmaca taşın yanı; Zyşenzrtbz: brlşk, Küçük Ayşe’nin deresi; Bzdiçzyltği: İhtiyarın (erkek) çayırlığı; Celzşi:  Celal’in (yeri); Çzmzlipnz: Kemzl’in bzhçesi; Çifûiçzmi: Çifu çzm; Çtktri: Çtktr; Çzmidtrzği: Çamın bolca bulunduğu yer; Çznzkyzuzği: Çznzk yatağı; Delirtbz: Deli dere; Derebzşi: Derebaşı; Xzszpnz: Hasan’ın bahçesi; Xzûiôiüprt: Hzuio’in kprtst; Xojanakra: Hocaya ait arazinin kenarı; İsmzrzüzni: İsmzil’in ueoesi; Üzdveoeaeni: Kadıların düzlüğü; Üzlemstaiüprt: Üalemsuz’un korusu; Üzyzltği: Kayalık; Mzmtdpğlişi: Mahmutoğlu’nun (yeri); Ntridinzaeni: Ntridinz’ nın düzlüğü; Szrzmediaeni: Sarı Ahmet’in düzlüğü; Şzbznipnz: Şaban’ın bahçesi; Ûzşiueği: Taş etek; Uikmeltği: Urk. Dikmelik; Ûpozlirzüzni: Upo Zli’nin ueoesi; Ûtalz: Utalz; Tatnçzyltği: Tatn çayırlık; Yzğijizvlz: Yağcının mahallesi; Eskijzmeşükzlz: Eski czminin yznı; ütaeyi: Kuzey.

 

 

VIII- HIRİSTİYANLIĞIN İZLERİNİ TAŞIYAN ADLANDIRMALAR: Lazlar, M.S 3. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul etmişler, Trabzon'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından alınmasına kadar da Hıristiyan kalmışlardır. Yüzyıllarca bu dini benimsemişler, tinsel yaşamlarını bu dinin kurallarına göre biçimlendirmişlerdir. Aslında Lazların yaşamında bulunan İslamiyet dışındaki bütün öğeler Hıristiyanlığın etkilerini taşır. Anca biz burada çok belirgin olanları alacağız.

 

Xzöiui: Haçın üstü; Pxvzme: İbadet edilen, dua okunan yer. Burada eski bir ibadet yeri, kilise kalıntısı olmalıdır; Ôeûrevzui: : Ôeûre’nin yurdu, yaşadığı yer; Ôeûrevzuirtbz: Ôeûre’nin yaşadığı yerin deresi; Szmzrile: Mzri’nin yeri:

 

IX- BATIL İNANÇLARA BAĞLI OLARAK YAPILAN ANDLANDIRMALAR: Laz halk inançlarında cin-periye de yer vardır. Cin-peri hihikayelari hala halkın bellklerindedir. Bu inanç bir yere adını bile vermiştir.  Öiüzşipbğe: Oerinin yuvası.

 

X- GÖK CİSİMLERİNE BAĞLI OALRAK ADLANDIRMALAR:

Dplpmtrtnéxpnz: Yıldızın şavkının vurduğu yer, Yıldızlı yer; Pmcpre: Güneli, güney, güneşin bol olduğu yer; Wzlenimcpre: Aşağı güneşlik.

 

XI- YAPI ve KÖKEN AKIMINDAN YER ADLARI:

 

Yer adlarını ifade eden  kelimleri yapı bakımından; kök, birleşik ve türemiş olmak üzere üçe ayırabiliriz. Köken bakımından yer adlarında, Lazca, Türkçe, Arapça, Gürcüce, Pontos Rumcası, Ermenice (Hemşince) olmak üzere 6 farklı dilin izlerine rastalamak mümkündür. Ancak ağrılıklık olarak Lazca’dır. Birleşik yeradları genelikle ikili gruplar halindedir, İçlü grup halinde olanlarına da rastlamaktayız.

 

A) TAMAMEN LAZCA OLAN YER ADLARI:

 

Bu grupta toplam 173 Lazca yer adı bulunmaktadır. Bunların 22’si kök, 37’si türemiş, 114’ü bileşil kelime durumundadır. Bu sayılar tamamen Lazca olan kelimelere ilişkindir; yarı Lazca olanlar bunun dışındadır.

 

a)      Kök Halindeki Lazca Yeradları:

 

Zürz, Zrzvzni, Çilzxi, Çzuzxi, Dzsûzvi, Dpbirz, Dtrzxipnz, Eueği, Xtlinuz, İsinz, Üistlz, Üiéxz, Ütle, Misuri, Npsûzmbeni, Pnz, Prpnöe, Ozûi, Sütrdi, Şzoxt, Ûzôewi, Uzvtsüeri.

 

b)      Türemiş Haldeki Lazca Yeradları:

 

Cewpmilt, Öpröpnz, Özözxpnz, Dplpmtrtnéxpnz, Dplpmtnéxpnz, Dplprznwinpni, Dplpûzxt, Gplzaenz, Ğvzndi, Üzöenevzui, Üpüpgaz, Üpüpvzui, Limbpépnz, Mzçxz, Mzszrpnz, Meüzçzotri, Mijgure, Mpğpnz, Mtlpnz, Mwvenz, Npbzcene, Npozûeni, Pbzrzşpnz, Pxvzme, Pkpszle, Pmbple, Pmcpre, Pmpûe, Pmwirzşe, Oimbilpnz, Ôeûrevzui, Uxirpnz, Ûzwiüeri, Toeri, Éxembrpnz, Wiorpnz, Dplpşüpmeri.

 

c)      Birleşik Haldeki Lazca Yeradları:

 

Bzdilivzdi, Bzrbzlipnz, Bzütrizvlz, Berğelipnz, Bpçiaeni, Cancuruba/ Canceruba, Ciniaeni, Ciniepaenz, Çelepnz, Çilzxirtbz, Çirznicekézoeri, Çukenimeşe/Çokenimeşe, Öiüzşipbğe, Öpğpnz, Dendeğizeni, Didixendeği, Didizeni, Didimbayiri, Didirtbz, Evrepltği, Gesûzrzüzni, Gplzaeni, Gzleniüpmzûi, Ğprisütrdi, Gplzoemelenüzle, Ğtlipnz, Hzyuzwtngi, Xtûiepaenz, Xzöiui, Xinciôiji, İsinzçiji, İsinzrzüzni, İsinzüzôtlz, İsinzrtbz, Jilenisataple, Jinicewpmilt, Kzrmzûedplpzaeri, Kzrmzûenzşüzlz, Kzrmzûertbz, Kvzbtrötli, Kvzbzğt, Kvzceépneri, Kvzmçire, Kvzmtrgi/Kvzmtrci, Kvzûzxeri, Kvznözreri, Kvzyui, Üzbzpnz, Üzözlinzcegaz, Üzrzbinzpnz, Üzvzrirtbz, Üiûpmbzyiri, Üiûppnz, Üpôidiaeni, Üpéibpcinz, Üprutnzdtéxt, Ütlepltği, Ütrtpnz, Ütyişüzlz, Livzdiwtôtûz, Mzçxzui, Mzndreôiji, Mzğzrzoeşüzlz, Mbtlişüzlz, Meçximtçxi, Mpğpnzkvzşüzlz, Msüzlegaz, Msüvericeğtreri, Mtlpnzçzyi, Mutrilebyzri/Mutrilpbczri, Mutuimzğzrz, Méxtlişüzlz, Mwtşüzlz, Npğtrilivzdi, Pxpriceöveri, Pkpszlegplzgaz, Pmbplinzşüzlz, Pmpûertbz, Pmpûeui, Pmrişüzlz, Prpnöeaeni, Pşüendznilivzdi, Pşütrişüzlz, Oimbilzindrz/ Oimbilzyindrz, Ôeûrevzuirtbz, Rzüznimele, Spüzğiçiji, Sütrdiui, Utdelivzdi, Utdenicewpmilt, Ûzüinzozéxz, Ûzsütri, Ûpbzceutrgeri, Ûtrzaeni, Ûtrzpnz, Vzryzrzüzni, Wzlenimcpre, Wzlenimerae, Wzôinzrtbz, Wzribzçxtri, Wzriğtlipkui, Wzripkupni, Wzripltği, Wzrişüzlz, Wzriütdeli, Wzriüznöeni, Wzriôiji, Wzriupli, Éxemrişüzlz, Éxenidplpxrzsüeri, Wtngeoeşüzlz, Üprutnzdtéxt.

 

 

B) YER ADLARINDA ÇEŞİTLİ DİLLERİN ETKİLERİ:

 

Yer adları, aynı zamanda Lazların tarihte ilişki içinde oldukları halklarla etkileşimlerinin de tanıklarıdır. Bu etkileşimin coğrafi boyutları çok geniştir. Karadeniz’in doğu ucu, Laz kültürünün izlerini taşımaktadır. Müslümanlaşmış Ermeniler (Hemşinliler), Türkler, Gürcüler, Rumlar, Ruslar temas edilen halklardır. Hemşinlilerle özellikle yaylalarda ortak kullanılan yerler söz konusudur. Hemşinliler, Hemşince’nin yanısıra, Türkçe’nin etkisinde kaldıkları ölçüde yer adlarını da Türkçeleştirmişler, bu etkiyi Lazca’ya da taşımışlardır. Aynı  biçimde, yer adlarımızda, Gürcüce’nin Rumca’nın, Arapça’nın izlerine rastlamak mümkün. Köydeki yer adlarında başka dilerin açık ve dolaylı etkisi de görülmektedir. "Yarı etki” ya "dolaylı etki” sözkonudusudur; genellikle, adlardaki yabancı kelime ile Lazca kelimenin birleşmesi ya da kelimenin Lazca ses yapısına uydurulması biçiminde olmakta; Lazca’ya giren yabancı kelime, ev sahibi dil (Lazca) tarafından tanınmaz hale getirildikten sonra kabul edilmektedir.

 

a) TÜRKÇE ETKİSİ:

 

Lazca, daha çok cumhuriyet döneminde Türkçe’nin etki alanına girmştir. Osmanlı’nın ümmetçi yapısı, Müslümanlaşmış olan Lazları kendi kültürleriyle kabul etme, içine sindirme imkanı veriyordu. Cumhuriyet döneminin "milli devlet” fikri bu durumu olduğu gibi benimsemesi düşünülemezdi. Çünkü tek delet, tek millet fikri yeni devletin temelini oluşturmaktaydı. Bundan dolayı Osmanlı’nın bu yaklaşımı ters yüz etme durumu hasıl oldu.

 

Türkçe’den Lazca yer adlarına, kelime akışı, değiştirme ve doğal etki sonucu olmak üzere  iki biçimde olmuştur. İlkin köyün adı Türkçeleştirilmiş, Ğvandi olan köy ismi Çayırdüzü biçiminde değiştirilmiş, daha sonra mahalle adları Türkçeleştirilmiştir. Laca ismi üpüpvzui olan mahalleye okul yapılınca bu mahallenin adı Derecik oluvermiştir. Ardından çay alım yerlerinin adlandırılması sırasında irili ufaklı bütün mahalleler Türkçeleştirilmiştir. Buna göre, Yağijiavla (=Düz Mahalle), Çurdiona (=Yayla Mahallesi), Oxoriceöveri (Czmi Mzhzllesi)...

 

 

Hudut davaları, vergi meseleleri yüzünden Lazca adı devlete yansımış yerlerin isimleri de yine Türkçeleştirilmiştir. Wzriini ismi bir dzvz yüzünden devleten yansıyınca burası kayıtlara Sarıgürgen biçiminde geçirilmiştir.  

 

Yer adlarının mota mot Lazca’dan Türkçe’ye çevrilerek değiştirildiği de olmuştur. Boçizeni (Koçdüzü), Pimbilona (Sakallıkayın) gibi, Kvaşüala (=Dikilitaş) gibi..

 

Doğal Etki Sonucu Türkçeleşmeler: Bu Türkçeleşme genellikle, Hemşinlilerin etkisiyle olmuştur; Derebaşı, Uzunçayluği, Çanakyataği, Çukuri, Ktaeyi, Uikmeltği, Üzyzltği, Eskijzmeşükzlz, Delirtbz Çzuzxi Çzmidtrzği, Çtktri, Çzyltği, Çifûiçzmi Çznzkyzuzği, Szrzmediaeni, Tuzla, Taşiteği gibi...

 

3’ü kök, 2’si türemiş, 6’sı bileşik olmak üzere toplam 11 adet Türkçe kelime köyde kullanılan yer adlarında varlığını sürdürmektedir. Bu kelimeler, Lazca tamalama ekleri aracılığıyla Lazcalaşmıştır.  

 

1- Kök Halindeki Türkçe Yeradları:

Kuzeyi, çzyltği, Çtktri...

 

2- Türemiş Haldeki Türkçe Yeradları:

Üzyzltği, Uikmeltği...

 

3- Bileşik Haldeki Türkçe Yeradları:

Çzmidtrzği, Çznzkyzuzği, Derebzşi, Ûzşiueği, Ûtalz, Tatnçzyltği...

 

b) ARAPÇA ETKİSİ:

 

Arapça’nın Lazca üzerinde doğrudan etkisi söz konusu değildir. Arapça’nın, Türkçe’ye geçmiş kişi isimleri üzerinden Lazca yer adlarına etkisi söz konusudur. Bu kelimeler, Lazca kelimelerle ve ekler aracılığıyla Lazcalaşmıştır. Kimileri de Lazca ekler alarak Türkçe kelimelerle birleşmiştir.

 

Kök Halindeki Aparça Kelimeler:

Celzşi...

 

 

c) GÜRCÜCE ETKİSİ:

 

Gürcüce ile Lazca’nın akrabalığı öteden beri bilinen bir gerçektir. Akraba diller olsalar da bu iki dilin birbirninde farklılığı ortadadır. Kraliçe Tamara döneminde Gürcülerin şimdikinden çok daha geniş bir coğrafyaya yayıldıkları gerçekliği tarihi belgelerle sabittir. Gürcüce’nin  Lazca yer adlarına etkisi de muhtemelen Tamara döneminde olmuştur. Çünkü Gürcülerin Lazlar üzerindeki etkisinin en yoğun olduğu dönem bu dönemdir. Sataple Szmzrile Szmpnpnz gibiörnekler, Gürcüce’nin Lazca yer adları üzerindeki etkisini göstermektedir.

 

 

d) PONTOS RUMCASI’NIN ETKİSİ:

Pontos Rumcasının Lazca’ya olan etkisi, muhtemelen, Trabzon Rum İmparatorluğu döneminde olmuştur. Yalnız bu etkinin yönü belli değildir; Zanca’dan (Lazcaların ata dili – Kolhlar, Lazların ataları olarak bilinirler-) Pontus Rumca’sına doğru bir etkiden de söz edilebilir. Bu etki, Pontus Rumca’sından Lazca’ya doğru da olabilir. Örneğin, rzüzni (=rzkznz) kelimesi Rpnups Rtmcz’sında da kullanılan bir kelime. Bu kelimeden Pleki tepesianlamına gelen gesûzrzüzni, adı türemiştir. Gzleniüpmzûi, isinzrzüzni...

 

d)     ERMENİCE (HEMŞİNCE) ETKİSİ:

 

Daha çok yaylalardaki yer adlarında rastlamaktayız. Lodoçuri, Pilonéltği, Miöilpvi...

 

 

f) BİLEŞİK YERALARINDA İKİLİ ETKİ GURPLARI:

 

1-      Lazca+Pontos Rumcası:

 

Bu etki, iki biçimde olmaktadır: Lazca eklerle Pontos Rumcası’dan gelen kelimlerin birleşimesi Gzmzrzüznz; Lazca eklimlerlerle Pontos Rumcası’nden gelen kelimelerin birleşmesi; Öpğpnzrzüzni, Mpnéznzrzüzni/mtnéznzrzüzni, Neünzrzüzni...

 

2-      Lazca+Arapça:

 

Bu etki, iki biçimde olmaktadır: Lazca eklerle Arapça’ gelen kelimlerin birleşimesi Ame(na)mağara; Lazca kelimlerlerle Arapça’dan kelimelerin birleşmesi; Zyşenzrtbz, Çzmzlipnz, Xzszpnz, Xojanakra, Üzdveoeaeni, Ntridinzaeni, Şzbznipnz...

 

3-      Arapça-Türkçe:

 

Bir Arapça bir Türkçe kelimenin birlmeşmesi ve Lazca eklerle Lazcalaştırılması söz konusudur: Zôûtlz-çzyltği, Xzûiôiüprt, Üzlemstaiüprt, Mzmtdpğlişi...

 

4-      Lazcayla Bileşik Haldeki Türkçe Kelimeler:

 

 Lazca eklerle Türçe’den gelen kelimelerin birleşimesi Otğzrinzşüzlz, Şerzyiçzyltği,; Lazca kelimlerlerle Türkçe’den gelen kelimelerin birleşmesi; Bzdi-çzyltği, Delirtbz, Zûmzczkvzşüzlz, Bzdiüprt, Çzçzüprt, Xirôtaiyzuzği, Yzğijizvlz...

 

5-      Türkçeyle Bileşik Haldeki Aprapça Kelimler:

 

Zliwzyzuzği, Zôûtlzçzyltği, Xzûiôiüprt, Üzlemstaiüprt,

Amenamağara, Zyşenzrtbz, Celzşi, Çzmzlipnz, İsmzrzüzni, Ntridinzaeni...

 

6-      Arapça- Pontos Rumcası:

İsmzrzüzni, Ûpozlirzüzni...

 

7-      Pontos Rumcası -Türkçe:

  Rzüzniyzuzği...

 

8-      Lazca-Fransızca:

Ğprivirzji...

 

9-      Lazca-Farsça:

 Utdeniçpyi...

,

10-  Kaynağı Kilinmeyen-Türkçe:

Jzndzrmzüzyz...

 

g) BİLEŞİK YERALARINDA ÜÇÜLÜ ETKİ GRUPLARI:

Lazca-Türkçe-Aprapça Üçlü Bileşik Kelimler: Bazen de bir kilemede üç dilin de varlığına rastlamaktayız: Szrzmediaeni, eskijzmeşükzlz...

 

YER ADLARINDA LAZCA’DAN LAZCA’YA DEĞİŞME:

 

Lazca’dan Lazca’ya değişmeler de olmuştur. Kimi yerlerde değişiklikler İslamiyet sonrasına ait. Arazilerin el değiştirmesi sırasında eski sahibinin adı yere verilmiştir. Bunlar, İslami isimlere taşıyan kişileri çıkış noktası olarak aldıkları için yarı Lazca, yarı Arapçadır; Saramadizeni, Nuridinazeni, Mamudoğlişi gibi... Bu arazilerin Lazcaları ne olmuştur, arazinin eski sahipleri buralara ne ad vermekteydiler? Bu çoğu zaman bilinmemektedir.

 

            Sonuç:

 

Tarihte, Doğu Karadeniz'de Pontos kolonizasyonundan çok önceleri, toplumlar yaşamaktaydı.  Doğu Karadeniz'in özellikle kıyıdan uzak, sarp köylük kesimlerle ilgili yer adlarının etimolojik incelemeleri yapıldığında bu konuda daha net görüşler ileri sürülebilecektir.

 

Doğu Karadeniz kıyısı boyunca uzanan yer adlarının çoğu Kolheti kültürüne ait olmalıdır. W.E. ALLEN de bu görüşü destekleyen tarihi-sosyolojik tespitlerde bulunduktan sonra; "...Lazca yer adları, daha batıda Trabzon ve Giresun'da, en azından Samsun'a kadar ve Civizlik (Maçka) içlerine kadar izleri araştırlarak bulunabilir. Laz Dili  temelinde  Pont yer adlarıyla ilgili yapılacak bilimsel bir çalışma, hiç şüphe yok, ilginç sonuçları ortaya çıkaracaktır. Laz aile isimleri bozulmuş terminolojiyle, Ortaçağ Trabzon İmparatorluğu kayıtlarında görülebilir.” demektedir.

 

Lazca yer adları, tarihin derinliklerinden çok az bir değişiklikle günümüze gelmiş olmaları ile Lazca’nın en eski ve diri öğeleridir, Laz halkının dil-kültür hazinesidir. Geçmiş Lazca’nın kalıntıları yer adlarında saklıdır. Yüzyıllar önceki Lazca’nın izleri, yer adları bağlamında ya hiç değişmeden ya da çok az bir değişiklikle varlığını korumaktadır. Lazca yer adlarını titizlikle incelemek ve bunları, yer yer bozulmuş, unutulmuş Lazca’nın tarihsel tanığı, referansı haline getirme gereği vardır.

Bu yazı daha önce Halkbilimi dergisinde yayımlanmıştır.
KUYUMCU, Osman 2002: "Ğvandi Köyü Yer Adları Üzerine”, Halkbilimi sy. 16, İlkbahar 2002, s. 50-61.

Yararlanılan Kaynaklar:

 

BUCAKLİŞİ, İsmail A.: "Japon Dilbilimci Kojima Goişi ile söyleşi”, Kafkasya Yazıları, sy.7, İstanbul 1997.

 

BUCAKLİŞİ, İsmail A.: "Lazuri Nena/Laz Dili”, Mjorai sy. 1, Kış, 2000, s.46-51.

 

KAPTAN, Sevgi:Bir Köyün Kültürel Yaşamı, [Ğvandi/Çayırdüzü Köyü], Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Bitirme Tezi, 199[7?]

 

 



[1]              Ö: Çç değerinde bir sestir. (Ç’nin şeddeli biçimi).

X: Ğh değerinde bir sestir. Ğh seslerine tekabul eder.

Ü  Kk değerinde bir sestir. (K’ nin şeddeli biçimi).

Ô: Pp değerinde bir sestir. (P’ nin şeddeli biçimi)

Û: Uu değerinde bir sestir. (T’ nin şeddeli biçimi)

Â: da değerinde bir sestir. Dz seslerine tekabul eder.

É: Us değerinde bir sestir. Ts seslerine tekabul eder.

W: Uus değerinde bir sestir. Tts seslerine tekabul eder.

Q: Kğ değerinde bir sestir. Kğ seslerine tekabul eder.

 

 

31-05-2013, 19:49
Geri gel