Gy gy Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin 10’uncu harfi. Arka-ortadamaksıl kapantılı sesli konson (*) fonemini gösterir. [(*) Konson, halk dilinde yanlışlıkla “sessiz” denir. Bazılarına göre “ünsüz”. Lazca fonetiği ve fonolojisinde tek başına hece oluşturamayan fonemi ifade eder.]

Uluslararası Fonetik Alfabesi’nde [gi] şeklinde yazılır. ([gi] şeklinde olmadığına dikkat ediniz.) Lazcanın Fındıklı-Arhavi-Hopa-Çxala diyalektlerinde gözlemlenen iki adet fonem /gy/ ile /c/, Batı (= Pazar, Çamlıhemşin ve Ardeşen) diyalektlerinde tek bir fonem /c/’ye denk gelir (*). [(*) 1980 yıllarından sonra Pazar-Çamlıhemşin-Ardeşen diyalektlerini konuşanlar arasında gyuli (sevgili) terimi benimseyip şarkı sözü içinde kullananlar bulunmaktadır. → gyuli]


gyabgars (FN ~ AH)(ÇX) ED har.f. Birinin arkasından [dat.] ağlıyor. Birine [dat.] ağıt yakıyor. Birine [dat.] yas tutuyor. Alişi didi biç’i askerluğiz diyilu. Edo nana-muşik p’anda gyabgarz. (FN-Ç’anapet) Ali’nin büyük oğlu askerde (= askerlikte) öldürüldü ve annesi her zaman ağıt yakıyor. Xarcez komoli na-uğuru xut 3’ana divu do xolo çilamrepete gyabgars. (AH-Lome) Hatice’nin kocası öleli beş yıl oldu. Yine de gözyaşlarıyla ağıt yakıyor. Oxorcak komoli-muşiz svarapate gyabgaru. (AH-Lome) Kadın kocasının arkasından ağıtlar dizerek ağladı. → ç’ek’vabgars; gyamgars; [beklenmeyen ölümler için düşünceleri sıralayarak ağıt yakıyor] k’ore3xumsII/ k’ore3xuyII; svarums[2]-II


gyabğen AD har.f. I. Taneli katı cisim [aps.] bir şeyin [dat.] üzerine dökülüyor ya da düşüyor. → geyabğen

II. (AH) mec. Kötü bir olay [aps.] birinin [dat.] başına geliyor. Gebğeyiz gyabğen. (AH, atasözü, K.A.) Başına bir olay gelmiş kimseyi daha büyük felâket bekler. Bir kere başladı mı, ardı arkası kesilmez. Mu-n-oren ? Mu gegabğu ? Mu p’at’k’alam ? (AH-Lome) [sabırsızca davrananlara söylenen söz] Ne oldu ? Neyin var ? Ne zırlıyorsun ? → ağoden; tiz meyuxtams


gyacins (FN ~ ÇX) ED har.f. [emp.şm.1.tek. gevacin] Yıkarıdan aşağı doğru basıyor. Üstüne basıyor. Enverik ncaşi dudiz gyacins. (FN-Sumla) Enver ağacın ucuna basıyor. “K’alemite kart’ali bğara ya-şi dido gyacinu do ğri3ku. (AH-Borğola) “Kalemle kâğıdı karalayayım derken çok bastırdı da derin çizdi. Refikik Xasanişen dido gyacins. (ÇX-Çxalazeni, TM) Refik Hasan’dan ağır basıyor. [Bu fiil, bazen gyaç’irs fiili ile karıştırılıyor.] ≠ gila3’inups


gyaç’aben (FN ~ AH) AD har.f. I. (FN) Bir şeyin [dat.] üstüne yapışıyor. Pi3ayiz na-geyabğasen şuveri pavri var-gekosayiz heko gyaç’aben (= yaç’aben). (FN-Ç’anapet) Tahtanın üstüne dökülen ıslak yaprakları süpürmeyince [o yapraklar] oraya yapışıyor. → eyaç’amben; eyat’amben; eyaç’aben, yaç’aben; yan3axen; gyan3axen

II. (AH) Bir yere [dat.] çöküp yere yapışıyor. Yere yapışacak kadar çöküyor. Get’k’obina bistert’atşi mot-biz*iret’at ya do tude gebaç’abet’it. (AH-Borğola) Saklanbaç oynarken görülmeyelim diye yere yapışırdık.


gyaç’irs (FN) Eø har.f. Ikınıyor. Bere ink’ip’azi ivu do çeçmez gyaç’irs. (FN-Sumla) Çocuk kabız olduğundan tuvalette ıkınıyor. [Bu fiil, bazen gyacins fiili ile karıştırılıyor.] → cokan3arams, goicamren, iç’imren, aç’imren, iç’imoden, nokan3aray, imxizen[2]


gyaç’k’aden (FN ~ HP ÇX) AD har.f. Bir şeyin veya birinin üzerine [dat.] çivi vs [aps.] çakılıyor. E na gegaç’k’adasen ! (AH-Lome) bed. Ağzın kapansın ! [eşb. gyoç’k’adams/ gyoç’k’adaps fiilinin yeterlik kipi]


gyaç’k’iden (FN ~ HP ÇX) AD har.f. Yukarıdan aşağıya (kendisi) çarpıyor. Ncaşen melu do let’as kogyaç’k’idu. (FN-Ç’anapet, Sumla) Ağaçtan düşüp yere çarptı. Muradik kumari istert’aşi kart’ali k’ayi gyaç’k’iden. (AH-Borğola) Murat kumar oynarken kâğıt güzel çarpıyor. Xasani gyantxu do kvas gyaç’k’idu. (HP-P’eronit) Hasan düşerek taşa çarptı. + gyoç’k’idams; ++ maç’k’iden, ok’aç’k’iden vs


gyaç’ven[1] (FN ~ AH) AD har.f. Kazan, tencere, tava vs gibi kapların dibine [dat.] bir şey [aps.] yanıp tutuyor. NanakMot-gyaç’vert’azya do k’op’ate termoni ndğvarums. (FN-Ç’anapet) AnnemDibe tutmasındiye termoniyi kepçe ile karıştırıyor. Tencerez kogyaç’u-doren. Nusak xamite xak’arums. (AH-Lome) Tencerenin dibi tutmuş. Gelin bıçakla kazıyor. NandidikGyari mot-gyaç’vet’azya do oxoktams. (AH-Lome) BabaanneYemek tutmasındiye karıştırıyor. Tencerez gyaç’u-doren. Aşek t’u3a 3’k’arite oçuçkanams do k’uzite gexak’arums. (AH-Lome) Tencerenin dibi tutmuş. Ayşe sıcak su ile yumuşatıp kaşıkla kazıyor. Na-gyaşiren gyaris 3’k’ari var-ek’ibinazna gyari kogyaç’ven. (AH-Borğola) Kaynamaktan suyu azalan yemeğe su eklenmezse yemek kabın dibine yanar (= tutar). → gyamç’ven


gyaç’ven[2] (AH ~ HP) AD har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir yeri [aps.] yanıp acıyor. Guri gemaç’u. (AH ~ HP) Kalbim yandı. K’uçxe gemaç’u. (HP-P’eronit) Ayağımın üstü sıcaktan yandı. ++ aç’ven; naç’ven; gvaç’ven/ gaç’ven


gyadven (FN ~ AH HP ÇX) AD hal f. Hastalık dolayısıyla birinde [dat.] ara ara (soğukluk [aps.]) var. İni kogemadu. Bizabuner-i, var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Üşüdüm. Hastalanıyor muyum, bilmiyorum. Berez na-xen yeyiz ini gyadven. (AH-Lome) Çocuğa, oturduğu yerde, üşüme geliyor. İni kogemadu. Bizabunare steri bore. (AH-Borğola) Soğuk hissediyorum. Hastalanacak gibiyim. [◘ eşb. gedumers/ gedumels/ gedvars ve gyudumers/ gyudumels/ gyudvars fiillerinin yeterlik kipi] → ini cadven[3]; ini cezunII


gyagen (FN ~ ÇX)(AK) AD/A.Dir. har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.dat.tü. gebager (FN ~ AH), gevager (HP ~ ÇX), givager (AK)] Biri [aps.] birine veya bir şeye [dat./dir.] alışıyor. Uyum sağlıyor. → cagen; + gyogams, gyoginams. I. (FN ~ AH-Lome)(AK) AD har.f. Xasanişi atmaca m3ika m3ika gyagen. (FN-Ç’anapet) Hasanın atmacası azar azar alışıyor. Alişi biç’i kogyagu-doren do cumadi-muşiz p’anda genç’areyi ak’vans. (FN-Ç’anapet) Ali’nin oğlu alışmış ve her zaman amcasındnan para istiyor. Ordo onciruz gebagi. (FN) Erken yatmaya alıştım. Xasani omçvirus tamo tamo gyagen. (FN-Sumla) Hasan yavaş yavaş yüzmeye alışıyorBere-çkuni z*igaraz kogyagu. P’anda cebiz goimers. (AH-Lome) Bizim çocuk sigaraya alıştı. Hep cebinde taşıyor. Gyurci nisa moix’onit do ç’it’a ç’it’a Lazeburas gyagen. (AK-Döngelli) Gürcü gelin getirdik de [o gelin] azar azar Lazcaya alışıyor.

II. (AH-Borğola ~ ÇX) A.Dir. har.f. Onuri tamo tamo Lazuri oç’aruşe gyagen. (AH-Borğola) Onur yavaş yavaş Lazca yazmaya alışıyor. Berepek artikatiz ninç’k’valaman. Uğarğali do mot-gyaget’an. (AH-Borğola) Çocuklar birbirlerine tükürüyorlar. Azarla da alışmasınlar. Ordo eseluşa kogebagi. (HP-P’eronit) Erken kalkmaya alıştım.


gyai → gyari/ gyayi


gyaişi-yei (ÇX) i. Mutfak. Gyaişiyeis k’at’uk p’iyaps. (ÇX-Makret) Kedi mutfakta miyavlıyor. → mutfaği, mut’vaği


gyakaçen (AH) DA e.f. ♦ [dey. ksini gyakaçen : Biri [dat.] rahatsızlanıyor.] P’ap’uliz ksini gyakaçu. (AH-Lome) Dede rahatsızlandı.


gyakçanen → geikçanen


gyakten (FN)(AK) AD har.f. [◘ eşb. gyoktams fiilinin yeterlik kipi] I. (FN-Ç’anapet) Birinin [dat.] ayağı veya eli [aps.] burkuluyor. Cordanişi biç’iz k’ucxe gyaktu do nandidi-muşik unt’u3ams. (FN-Ç’anapet) Cordan’ın oğlunun ayağı burkuldu ve ninesi sıcak suyla ovalıyor. → nun3xot’un; gamuvelayII; no3xont’un[1]; nancğimen

II. (AK) Birine ait [dat.] bir şey [aps.] yan dönüyor. K’ulanişi k’uçxe ar ç’it’a gyaktaşi nancğimen. (AK-Döngelli) Kızın ayağı birazcık yan dönünce burkuluyor.


gyak’ibinams/ gyak’ibinaps (HP ~ ÇX) ED har.f. [emp.şm.1.tek. gevak’ibinam/ gevak’ibinap] Isırıyor. Dişliyor. Nenas gemak’ibinu. (HP-P’eronit) Dilimi ısırdım. Coğoik İsmailiz gyak’ibinu. (HP-P’eronit) Köpek İsmaili ısırdı. → cak’abiy; nuç’k’omamsI; nupxors; gyak’ibirams; gyak’ibins


gyak’ibins (AK) ED har.f. [emp.şm.1.tek. giak’ibin] Isırıyor. Dişliyor. Ok’o p’at’i coğori ren ki kotumepe nokaçaps do gyak’ibins. (AK-Döngelli) O kadar fena bir köpektir ki tavukları sıkıştırıyor da ısırıyor. → cak’abiy; nuç’k’omamsI; nupxors; gyak’ibirams; gyak’ibinams/ gyak’ibinaps


gyak’ibirams (AH-Borğola) ED har.f. [emp.şm.1.tek. gebak’ibiram] Isırıyor. Dişliyor. He mskva m3xulizKogebak’ibiraya do momaçiçkinen. (AH-Borğola) O güzel armuduIsırayımdiye iç geçiriyorum (= arzu ediyorum). → cak’abiy; nuç’k’omamsI; nupxors; gyak’ibinams/ gyak’ibinaps; gyak’ibins


gyak’nams (FN-Sumla ~ AH) ED har.f. [part. gek’lime(r)i (FN-Sumla), gek’nime(r)i/ gek’lime(r)i (AH)] Biri [erg.] bir şeye [dat.] tutunuyor. Gemas bingrinet’i do ar msucis kogebak’ni. (FN-Sumla) Dağda yuvarlanıyordum ve bir sarmaşığa tutundum. Ar xete dişkas gyak’nams, majurate azums. (FN-Sumla) Bir eliyle odunu tutuyor (= oduna tutunuyor), diğeri ile yontuyor. Nuk’uz terbiye niçi. Vana gegak’nam do kok’ok’3’k’im. (AH-Lome) Ağzına terbiye ver. Yoksa tutup ayırırım. DoğanikNcaşen mot-meblamt’aya do t’ot’is k’ap’et’i gyak’nams. (AH-Borğola) DoğanAğaçtan düşmeyeyimdiye dala kuvvetli tutunuyor. K’almaxaz ğvanç’k’ilişen var-gyak’nana xeşen gamastun. (AH-Borğola) Alabalığı solungacından tutmazsan elinden kayar. → cak’nen, gyak’nen, gyak’neps; ++ ak’nen, mvak’nen

f.-i. gek’limu (FN-Sumla), gek’nimu/ gek’limu (AH) : Elle tutunma. Yaşik’iz xe gek’limu şeni ar gek’limale mutu konoç’k’adi. (*)(AH-Lome) Sandığa el tutmak için (= elle tutunmak için) tutacak bir şey çakıver. [(*) Bu örnekteki xe kelimesi hemcins tümleçtir. Apsolütif tümleç gibi görünse de fiilin anlamına, dolayısıyla cümleninkine de, bir şey katmaz.]

f.-s. gek’limoni (AH) : Tutulacak. Tutulması gereken. Kemalik ipti sanduği jur k’eleşen-ti kinarişen elaxums do ok’açxe-ti jur k’ele xe gek’limoni k’ulpi nuk’idams. (AH-Lome) Kemal önceden sandığın iki yanını da kenarından deliyor. Ve sonradan her iki yanına da elle tutulacak kulp takıyor.


gyak’nen (FN-Ç’anapet)(AH-Borğola ~ HP) AD/ADL har.f. [part. gek’lime(r)i] Biri [aps.] [f.-i. gek’limu] a. AD har.f. Bir şeye [dat.] tutunuyor. Ağne mektebiz na-gyoç’k’u 3’ut’eli bozo-çkimi nana-muşiz xez gyak’nen do heşote mektebişa ulun. (FN-Ç’anapet) Okula yeni başlayan küçük kızım annesinin eline tutunarak o şekilde okula gidiyor. Berepek yastuğiten ist’ert’eşi ari hekole ari hakole gyak’nes do ok’oç’k’ides. (HP-P’eronit) Çocuklar yastukla oynarken biri oradan biri buradan tutunarak (yastığı) ikiye ayırdılar. b. ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] tutunuyor. Oxorca gale işuven do doloxe var-amulun. Nurik xez gyak’nu do doloxe amatorums. (AH-Lome) Kadın dışarıda ıslanıyor, içeri girmiyor. Nuri kolundan tutup içeri sürüklüyor. KemaliMot-meblamt’aya do xez gemak’nen. (AH-Borğola) KemalDüşmeyeyimdiye elime tutunuyor. → cak’nen, gyak’nams, gyak’neps; ++ ak’nen, mvak’nen


gyak’neps (AK) ED har.f. Biri [aps.] bir şeye [dat.] tutunuyor. Nazmik da-muşişi mxucepes gyak’neps do oz*anz*alaps. (AK-Döngelli) Nazmi kız kardeşinin omuzlarından tutuyor da sarsıyor. → cak’nen, gyak’nen, gyak’nams; ak’nen, ak’nams; mvak’nen

şsz gik’nimen : Bir şeye tutuluyor. Bimbişi xe xonut’ruxu do k’ai var-gik’nimen. (AK-Döngelli) İbriğin sapi kırıldı da iyi tutulmuyor.


gyak’vaten (FN ~ HP ÇX) ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] bir şeyin [lok.] üzerinde kesiliyor.

[dey. guri gyak’vaten (FN ~ HP ÇX) : Hevesi kesiliyor. Zevki kırılıyor.] Alik çkimi k’ala dulyaz kogyoç’k’ams. Ala ma bigzalaşi xvala doskidun do guri gyak’vaten. (AH-Lome) Ali benimle işe başlıyor. Ama ben gidince yalnız kalıyor ve hevesi kesiliyor. Ma guri gemak’vatu. (HP-P’eronit) Benim hevesim kesildi. mot’roxun[2]

gyalen (FN ~ HP) A.Dir har.f. Beğenmediği, dışladığı, sözünü itibar etmediği birinin yardımına, önerilerine muhtaç oluyor. Heyaşa gyalen. (FN-Ç’anapet, Sumla) Onu dışlıyordu ama şimdi ona muhtaç oluyor. Heya çkimda gyalen. (FN-Ç’anapet) O bana muhtaç oluyor. Goxtare goxtare do na çkimda gegalasen. (FN-Sumla) Gezeceksin gezeceksin de (her halde yine) bana muhtaç olacaksın. Heya çkimde gyalen. (AH-Lome, Borğola) O beni dinlemiyordu. Ama şimdi bana muhtaç oluyor. Çkimda (ya da : çkimi nenaşa) gegalasen. (HP-P’eronit) Beni şimdi dinlemiyorsun da ilerde benim sözüme muhtaç olacaksın. [eşb. gyulun fiilinin yeterlik kipi : İnebiliyor.] → calams; nandven[1]; calen[2]; amaris doskidun


gyamç’ven (FN-Ç’anapet) AD har.f. Kazan, tencere, tava vs kapların dibine [dat.] bir şey [aps.] yanıp tutuyor. NanakMot-gyamç’vert’azya do k’op’ate termoni ndğvarums. (FN-Ç’anapet) AnnemDibe tutmasındiye termoniyi kepçe ile karıştırıyor. Nanak t’ağaniz na-gyamç’u de3i gexak’arumz. (FN-Ç’anapet) Annem tavanın dibine tutan muhallebiyi kazıyarak alıyor. → gyaç’ven


gyamgars (HP)(AK) ED har.f. Birinin arkasından [dat.] ağlıyor. Birine [dat.] ağıt yakıyor. Birine [dat.] yas tutuyor. Fadimek na-içinops ar miti doğuruna şik’ineri şik’ineri gyamgars. (AK-Döngelli) Fadime, tanıdığı biri öldüğünde hıçkıra hıçkıra ağlar. → ç’ek’vabgars; gyabgars; [beklenmeyen ölümler için düşünceleri sıralayarak ağıt yakıyor] k’ore3xumsII/ k’ore3xuyII; svarums[2]-II


gyamk’u3un (AH) AD har.f. Bir şeyin üzerine çömeliyor. Berez baba-muşik umğoruşi na-xen orz*oz kogyamk’u3u. (AH-Borğola) Çocuk, babası ona bağırdığında oturduğun iskemle üzerine çömeldi. → mcvamxven; camk’usen; camxven, gyamxven, namxven; gyanç’en; damk’u3un, damk’u3en; + gyomk’u3un


gyamxven (FN ~ ÇX) AD har.f. [yet. gyamxvinen; part. gemxvine(r)i] I. (FN) Üstten yere doğru [dat.] (kıçı ve dizlerini yere temas ettirmeden) çömeliyor, çökülüyor. K’inçik mot-gz*iromt’az. Kogyamxvi. (FN-Sumla) Kuş seni görmesin. Yere çömel. → mcvamxven; camk’usen; camxven, namxven; gyanç’en; gyomk’u3un, gyamk’u3un, damk’u3un, damk’u3en; + gyomxvinams

II. (AH-Borğola) Siniyor. Göze daha az çarpacak bir durum alıyor. Osmanik k’inçi oiluşe iduşiK’inçik mot- mz*iromt’azya do kogyamxu do t’k’obu. (AH-Borğola) Osman, kuş vurmaya gittiğindeKuş beni görmesindiye çömelip saklandı.


gyanç’en (FN) AD har.f. [yet. gyanç’inen] Üstten yere doğru [dat.] ağır ağır çömeliyor. Dizlerini bükerek üzerine hafifçe eğiliyor. K’inçik mot-gz*iromt’az. Kogyanç’i. (FN-Sumla) Kuş seni görmesin. Dizlerinin üzerine eğil. → mcvamxven; camk’usen; camxven, gyamxven, namxven; damxven; gyomk’u3un, gyamk’u3un, damk’u3un, damk’u3en; + gyonç’inams


gyank’olen → geink’olen


gyantxen (FN ~ ÇX) AD har.f. Yere [dat.] düşüyor. Omeri çkunde k’ele mok’ulurt’uşa gyantxu do xe not’roxu. (FN-Ç’anapet) Ömer bizim tarafa doğru gelirken düştü ve eli kırıldı. Bere 3’ut’a ren do dido gyantxen. (FN-Ç’anapet, Sumla) Çocuk henüz küçük olduğundan dolayı sürekli düşüyor. Bere gyantxu do ti kogyontxu. (FN-Ç’anapet, Sumla) Çocuk düşüp başını yere vurdu. Osmanik ğalis mçxomi ç’opumt’aşi gyantxaşi k’ata k’ele goincaxen. (AH-Borğola) Osman derede balık tutarken düşünce her tarafı berelenir. Kçini oxorcak, gyantxu do mesoğoni nit’axu. (AH-Borğola) Yaşlı kadın düştü de kalçasını kırdı. Xasani kvalepunas gyantxu. (HP-P’eronit) Hasan taşlık bir yerde düştü. Gemtumani gelit’aşi k’uçxe k’ayi dodgi. Var-gyantxa. (HP-P’eronit) Yokuştan inerken ayağını iyice dik. Yere düşme. → dvantxen; ≠ cantxen; + gyontxams/ gyontxaps


gyantxozen[1] (FN) AD har.f. Kovalıyor. Saldırıyor. Akifiş coğori k’oçiz xai gyantxozen. (FN-Sumla) Akif’in köpeği insana saldırıyor (= kovalıyor). → nomç’eşams; cantxozen; antxozen; ntxozun; ç’işun; geç’işun; notxozun; atxozen


gyantxozen[2]/ gyatxozen (AH-Borğola) AD har.f. Eşlik ediyor. Katılıyor. Seri malteşi berek oxori-muşişe gelulurt’aşi na-aşkurinen şeni bere-çkimik hemuz gya(n)txozen. (AH-Borğola) Gece komşunun çocuğu evine giderken korktuğu için çocuğum ona eşlik ediyor. → elvayonen, elayonen/ elaonen, elax’onen, ilax’onen, ilvax’onen; elo(y)onams, ela(y)onams


gyant’onun (AK) Aø har.f. + gyont’onams. I. Güneş vs [aps.] batıyor. Oxorişen vo3’k’edina uşkirişi nca k’elendo mjora gyant’onun (= mjora gyulun). (AK-Döngelli) Evden bakarsam elma ağacı tarafından güneş batıyor. dolulunII; dolilayII; geilamsI

II. Gemi [aps.] batıyor. Gyozgira gemi gyant’onun do çkin-ti aşo vo3’k’ert. (AK-Döngelli) Göz göre göre gemi batıyor da biz de böyle bakıyoruz. dixven; geilamsII


gyan3axen (AK) AD har.f. Bir şeyin [dat.] üstüne yapışıyor. Berek kumis guit’uşi k’uçxe-muşis zifti xogyan3axe(r)en. (AK-Döngelli) Çocuk kumda gezerken ayağına zift yapışmış. → eyaç’amben; eyat’amben; eyaç’(ç’)aben; yaç’aben; gyaç’aben; yan3axen


gyaoba (AH) i. Kuşluk vakti. Ç’umanişe ordonayi gyaobaz kçumer. (AH-Lome) Yarın erken kuşluk vakti seni beklerim. Yanoşi gyaobaz kçumer. (AH-Lome) Geç kuşluk vakti seni bekliyorum.


gyapsen → gepsims


gyapşen (FN ~ ÇX) AD.Ens har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] bir şey ile [ens.] doluyor. Nanaz k’at’a 3’anaz nayla ntxirite gyapşen. (FN-Ç’anapet) Annemin serenderi her sene fındıkla dolup taşır.


gyapxasen (AH) Dø/DA e.f. Birine [aps.] rezil oluyor. Gemapxases. (AH-Pilarget) Rezil olduk. Fadimez hek’o at’at’uyi bere uyonun ki suntxa idasen milleti gyapxasen. (AH-Lome) Fadime’nin o kadar ukala çocuğu var ki nereye giderse herkese rezil oluyor. + gyupxasinams


gyari/ gyayi/ gyai (FN ~ ÇX)(AK) i. I. Yemek. Ar tuta ogine Mp’oliz bort’i. Emuca-skani bz*iri. Jurik gyari p’ç’k’omit. (FN-Sumla) Bir ay önce İstanbul’da idim. Senin amcanı gördüm. Birlikte (= ikimiz) yemek yedik. K’at’a gyayiz jin lo3a ebopxor. (AH-Lome) Her yemek üstüne tatlı yiyorum. Baba-skani muç’-oren ? Dik’aru-i ? Gyayi mayi (*) aç’k’omen-i ? - M3ika kelik’aru. Tamo tamo gyari noç’k’omams. (AH-Lome) Baban nasıldır ? İyileşti mi ? Yemek falan yiyebiliyor mu ? - Biraz iyileşti. Yavaş yavaş yemek de yiyor. 3’oxle oxorepez gyarepe k’eremuliz go3’ik’idet’u do igubet’u. (AH-Borğola) Eskiden evlerde yemekler k’eremuli’ye asılırdı ve öyle pişirilirdi. Handğa ondğeneri gyari şeni xaci mebok’idi. (AH-Borğola) Bugün öylen yemeği için fasulye pişirdim. Nanak odaşa gyai amumars. (ÇX-Makret) Anne odaya yemek götürüyor. K’oçik ok’o gyari ç’k’omu ki a3’i işiblokups. (AK-Döngelli) Adam o kadar çok yemek yedi ki şimdi geğiriyor. Memetik ar k’izi gyari bile uşleps. (AK-Döngelli) Mehmet bir kaşık yemeği bile esirgiyor. K’ulani-çkimik lux’u zaps. Amseri gyari lux’u zeri ix’vasunon-i ? (ÇX-Çxalazeni, TM) Kızım lahanayı eziyor. Akşam yemeyimiz lahana ezmesi mi olacak ? [(*) gyayi mayi : Yemek memek. Yemek falan. (/m/ ile başlamayan kelimenin arkasına /m/ ile başlayıp o kelimeye benzeyen biçimi getirilerek “falan” anlamı oluşturuluyor. Bu yöntem Türkçeden alıntı edilmiş olabilir.] [“Birine yemek veriyor” karşılığı : gyari gyudumers/ gyari gyudvars (Yerinde anında yemesi için) birinin tabağına yemek koyuyor; gyari uğams/ gyari umers/ gyari umars (Bağ, bahçe, tarla gibi yerlerde bulunan) birine yemek götürüyor; gyari meçams (Başka bir yerde yemesi için veya daha sonra yemesi için veya düğüne vs davet ederek) birine yemek veriyor.] → oşk’omaleI-2; cariII; yemeği

II. (FN) 1. Ekmek hamuru. Gyayi şvelums. (FN-Ç’anapet, Sumla) Ekmek yapmak için hamur yoğuruyor. Gyari pşvelumt’işa k’vari eşalu do let’as melu. (FN-Sumla) Ekmek yoğururken hamur parçası sıçrayıp yere düştü. Gyayi gebdum. (FN-Sumla) Ekmek kuruyorum. 2. Ekmek. Nanak xombula gyari punçxolumz do kotumepez dubğamz. (FN-Ç’anapet) Annem kuru ekmeğı ufalayıp tavukları yemliyor (= tavukların önüne döküyor). → cari; [mısır ekemği] mç’k’udi, mç’k’idi, ç’k’idi; [buğday ekmeği] kovali, kuali, kuvali

III. (AH) Hayvan yemi. K’vateri çayiz tipi moilu-doren. Bedriyek, hem pucişi gyari ikoms, hem çayiz gupağams. (AH-Lome) Kesilmiş çayı ot kaplamış. Bedriye hem ineğe yem yapıyor, hem çayın etrafını temizliyor. Nanak ont’ule xaçkumt’aşiPucişi gyari ivenya do lazut’i şkule m3ika çkva mak’ufli ek’ut’k’omers. (AH-Lome) Annem tarlayı kazırkenİneklere yem olurdiye mısırın ardından biraz da soya tohumu atıyor.


gyaşiren (FN ~ AH HP ÇX)(AK) AD har.f. Sulu yemeğin [dat.] suyu [aps.] kaynamaktan azalıyor. Nanaz var-açkinu do na-gubumt’u luz 3’k’ari gyaşiru. (FN-Ç’anapet) Annem farkına varamadı ve pişirdiği lahananın suyu eksildi. Xacis 3’k’ari gyaşiren. Ala var-igubu-doren. (AH-Lome) Fasulyenin suyu azalıyor. Ama henüz pişmemiş. Na-gyaşiren gyaris 3’k’ari var-ek’ibinazna gyari kogyaç’ven. (AH-Borğola) Kaynamaktan suyu azalan yemeğe su eklenmezse yemek kabın dibine yanar (= tutar). XasanikTitxu na-ivu pilaviz 3’k’ari m3ika gyaşirasya do moguboms. (AH-Borğola) HasanSeyrek (= sulu) olan pilavın suyu biraz [kaynayıp] çeksindiye kaynatıyor. Hele gyaris o3’k’edi ! Gyaşiren. (AK-Döngelli) Yemeğe bir bak, hele ! Suyu azalıyor.


gyatanen (AH) øD har.f. Birine yukarıdan (önüne) birinin vasıtasıyla ışık geliyor. Berez gyatanu. (AH-Lome) Çocuğa yukarıdan ışık geldi. + gyotanams; ++ yatanen


gyatragen (FN ~ AH) AD har.f. Birinin [dat.] nefesi [aps.] tıkanıyor. P’ap’uli okti emtumani eşit’aşa şuri gyatragen. (FN-Ç’anapet) Dedem yokuş yukarı çıkarken nefesi tıkanıyor. Berez tiz yoğğan mot-yotumer. Şuri gyatragen. (AH-Lome) Çocuğun kafasına yorgan örtme. nefesi tıkanıyor. Yorğani tişen moitvaşi k’oçiz şuri gyatragen. (AH-Borğola) Yorganı kafadan örtünce insanın nefesi tıkanır (= kapanmadan dolayı nefes alamaz). Baba-skanis andğalepes şuri gyatragen. (AK-Döngelli) Babanın nefesi bugünlerde tıkanıyor.


gyatxozen → gyantxozen


gyat’alen (FN-Sumla ~ AH) AD har.f. Uçan kuş [aps.] yukarıdan aşağıya hareket ederek bir şeye [dat.] saldırıyor. Gökten sorti yapıyor. Mkui kotumepez gyat’alu. (FN-Sumla) Doğan kuşu tavuklara saldırdı. ≠ mat’alenII


gyat’en (FN-Ç’anapet)(AH-Borğola ~ ÇX)(AK) AD/ADL har.f. [fb.{ge-}; kb.{a-}; f.-i. get’u/ get’alu] [İsabet etmesi istenirse gyat’en, istenmezse kogyat’en denir.] → cat’en; ++ mat’en

I. AD har.f. Cansız cisim [aps.] aşağıdaki birinin ya da bir şeyin [dat.] üstüne düşüyor. Memeti ! Jimok’as golulut’aşi ti içvi ! Jindole ereti na-gedgin txomuşi-nca mostvasen do gegat’asen ! (AH-Borğola) Mehmet ! Evin arkasından (= yamaca bakan taraftan) geçerken kendini koru ! Yukarısında eğreltiotunun durduğu kızılağaç yerinden kopup (= ayrılıp) senin üzerine düşebilir ! Nazimiye ! O3’udes dido monk’a mutu mot-yodumer ! Jur k’arfi geçameri ren. Mestun do gegat’en. (AH-Borğola) Nazmiye ! Ahşap rafa çok ağır bir şey koyma ! İki çivi ile tutturulmuştur. Yerinden sıyrılıp da (= koparıp, açılıp) senin üzerine düşer.

II. ADL har.f. Cansız cisim [aps.] birine ait [dat.] aşağıdaki bir şeyin [lok.] üstüne düşüyor. Nanaz k’uçxeşi jindole dişka gyat’u do dambaru. (FN-Ç’anapet) Annemin ayağın üstüne odun düştü ve [ayağının sırtı] şişti. M3xuli tiz gegat’anen. (HP-P’eronit) Armut başınıza düşer (= dikkat edin). K’uçxe-tatili-çkimişi jin kva xogimat’u. (AK-Döngelli) Ayak parmaklarımın üst kısmına taş değdi.

[dey. guriz gyat’en : (FN-Ç’anapet) Birinin ağrına gidiyor.] Baba-muşik becğuyiz berez guyiz gyat’u. Ogine çabrepe uxup’inu. Hemindora şkule obgarinuz kogyoç’k’u. (FN-Ç’anapet) Babası bağırınca çocuğun ağrına gitti. Önce dudaklarını büzdü. Sonra ağlamaya başladı. → p’at’i da3’onen; p’ati u3’ons


gyavalen (FN ~ AH HP ÇX) AD/ADL har.f. → cavalen. I. AD har.f. Bir şey [aps.] birine [dat.] gözüküyor. Bir şey [aps.] birinin gözüne [dat.] çarpıyor. Metinik askerluği doçodinu-i ? - Ğoma biç’i-çkimiz noğaz gyavalu. (FN-Ç’anapet) Metin askerliği bitirdi mi ? - Dün oğluma şehirde gözükmüş.

II. ADL har.f. Bir şey [aps.] birinin [dat.] gözüne [lok.] görünüyor. K’at’u-çkuniz coğorişe dido aşkurinen. Coxoriz toliz gyavalaşi oxoriz amilams. (AH-Lome) Bizim kedimiz köpekten çok korkar. Köpek gözüne göründüğü an hızla eve girer.


gyaxçanen → gixçanen


gyazaden → gyuzadams


gyaz*i3ams (AH) ED har.f. Biri [erg.] birinin [dat.] sözünü alaycı şekilde taklit ediyor. Biri [erg.] birini [dat.] küçümseyerek taklit ediyor. Bozok nana-muşiz gyaz*i3ams. (AH-Lome) Kız annesini küçümseyerek taklit ediyor. Doğanik gemaz*i3u. (AH-Lome) Doğan beni alaycı şekilde taklit etti. Biç’i-çkimik da-muşiz gyaz*i3ams do imt’en. Da-muşik-ti heya meç’opaşi nu3’ip’olams. (AH-Borğola) Oğlum ablasını alaycı bir şekilde taklit edip kaçıyor. Ablası da onu yakalayınca çimdikliyor. ≠ cadi3en, caziçen, cazi3en, cazisen; gyaz*i3en


gyaz*i3en (FN) AD har.f. Biri [aps.] birini [dat.] alay edip gülüyor. Xark’iz dido gyaz*i3ayiz uk’açxe si-ti tiz meyegixtamz. (FN-Ç’anapet) Başkasını çok alay edip gülersen sonra [aynı olay] senin başına da gelir. → cadi3en, caziçen, cazi3en, cazisen; ≠ gyaz*i3ams


gyobams (FN ~ HP), gyobaps (HP ~ ÇX) EAL/EDAL har.f. → cobams/ cobay; ≠ gyubams/ gyubaps

I. (FN ~ ÇX) EAL har.f. Bir şeyin üzerine veya bir kabın içine [lok.] sıvı [aps.] döküyor. Nanak mja tencerez gyobams. (FN-Ç’anapet) Annem sütü tencereye döküyor. Avlaşi betoni gelaçxumt’aşa3’k’ari k’olayi idazdeyi m3ika menevi gebobit. (FN-Ç’anapet) Avladaki betonu yıkarken suyun kolay gitmesi için biraz meyilli döktük. Osmanik muşi gzaz betoni gyobams. (AH-Borğola) Osman kendi yoluna beton döküyor. Angiz dido mja mot-gyobam. Gale gamimet’aşa niorasen. (AH-Borğola) Kaba çok süt dökme. Dışarı çıkarana kadar dökülecek. Betonis 3’k’ai gyobams. (HP-P’eronit) Betona su döküyor.

II. (AH ~ ÇX) EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üzerine sıvı [aps.] döküyor. 3’k’ai xes gemobi. (AH ~ ÇX) Elime su döküyor.


gyobaz*gams/ gyobaz*gaps (FN ~ HP ÇX)(AK) EAL/EDA/EDL/EL.Ens har.f. → cobazgams/ cobazgay. I. (FN ~ HP) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üstüne bir şeyi [aps.] basıyor. Xasanik k’uçxe k’oltuğiz gyobaz*gu. (FN ~ HP) Hasan ayağını koltuğa bastı. Kemalik, kerkis gyobaz*guşi nustu do k’uçxe nit’axu. (AH-Borğola) Kemal, ağaç kabuğa basınca kayıp ayağını kırdı. [ayağını bir şeyin üstüne basıyor] yodgamsII

yet. gyabaz*gen : Bir şeyin [lok.] üstüne (ayağını [aps.]) basabiliyor. Hek golulut’atşi k’ai o3’k’edit. Artikatis na-nudgin pufrengiz kogegabaz*ganoren ! (AH-Borğola) Oradan geçerken iyi bakın (= dikkat edin). Birbirine ekli borulara basabilirsiniz !

II. (FN ~ HP) EDA har.f. Birinin [dat.] üstüne bir şeyi [aps.] basıyor. Xasanik k’uçxe gemobaz*gu. (FN ~ HP) Hasan ayağıyla bana bastı.

III. (FN ~ HP) EDL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin üstüne [lok.] basıyor. Xasanik k’uçxez gemobaz*gu. (FN ~ HP) Hasan ayağıma bastı.

IV. (AK) EL.Ens har.f. Bir şeyin üstüne [lok.] bir şeyi ile [ens.] basıyor. Cumadi-çkimik mtxirişi t’urvas k’uçxeten gyobaz*gaps. (AK-Döngelli) Amcam fındık çuvalına ayak ile basıyor.


gyobğams/ gyobğaps (FN ~ ÇX)(AK) EAL har.f. Yüksek olan bir yerde [lok.] taneli katı cismi [aps.] yere [lok.] serpiyor. Mo(y)akoseri ntxiri mek’iyaloniz gyobğayiz xişili-nani tudele ke3’ibğen. (FN-Ç’anapet) Koçan kısmı üstünden alınmış fındığı fındık süzgecine dökünce tozları altında dökülür. Nanak k’uk’arite daçxurişi xurmalepe xop’ez gyobğamz. (FN-Ç’anapet) Annem kancayla ateş küllerini küreğe koyuyor. Nanak ntxirişi çepla moakosumz do mxişiyoni ntxiri mek’iyaloniz gyobğamz. (FN-Ç’anapet) Annem boş fındık koçanlarını süpürüp üstünden alıyor ve tozlu fındığı eleğin üstüne döküyor. Sinanik tenekepe ok’olat’ums do arabaz gyobğams. Xurdaz meçasen. (AH-Lome) Sinan tenekeleri bir arada eziyor ve arabaya yüklüyor. Hurdaya verecek (= hurda olarak satacak). Limxonaşi doloxes na-gi(v)obği uşkirepe guşax3un. (AK-Döngelli) Eğreltiotunun içine döktüğüm (= koyduğum) elmalar kendi aralarında çürüyor. İsmailik tiraktorişi kasas sergi dulumpinaps do dik’a gyobğaps. (AK-Döngelli) İsmail traktörün kasasına sergi (= örtü) seriyor da buğday döküyor. → cobğams/ cobğay

part. gebğeri/ gebğeyi : (1) Yüksek bir yerde yere serpilmiş. (2) mec. Başına bir olay gelmiş olan. Gebğeyiz gyabğen. (AH, atasözü, K.A.) Başına bir olay gelmiş kimseyi daha büyük felâket bekler. Bir kere başladı mı, ardı arkası kesilmez.


gyobğun (FN ~ ÇX) AL hal f. I. Taneli katı cisim [aps.] yüksek olan bir yerde [lok.] yere serpilmiş halde duruyor. Cuma-ckimik, gale omç’vinu şeni geyarçalez na-gyobğurt’u ntxiri mç’ima moxtayiz oxoyi tudeleşa amatorumz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim, dışarıda kurutmak için çarşaf üstünde olan findığı yağmur gelince sürükleyerek evin altına alıyor. Xarmanis mtxiri gyobğun. (AK-Döngelli) Harmanda fındık dökülmüş vaziyette duruyor. → cobğun

+ gyubğun ADL hal f. Birine ait [dat] katı cisim [aps.] yüksek olan bir yerde [lok.] yere serpilmiş halde duruyor. Ntxiri naylaz gemibğun. (FN-Ç’anapet) Fındığım serenderde yere serpilmiş haldedir. Da-çkimik, lumcurt’aşa nanaz gale geyarçalez na-gyubğurt’u lazut’i oxoyişa amutoramz. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim, akşam olurken annemin çarşaf üstünde dışarda duran mısırı sürükleyerek eve alıyor.

II. Taneli katı cisim [aps.] bir kabın [lok.] içinde duruyor. Sağaniz na-gyobğurt’u ntxirişi k’ak’alepe, berek omç’vetelaz kodolobğu. (FN-Ç’anapet) Tabağın içinde duran fındık tanelerini çocuk evin önündeki çöplüğe döktü. T’epsis na-gyobğun princi dido mok’un3’uleri ren. M3ika koduk’li. (AH-Lome) Tepsideki pirinç tepesine kadar doludur. Biraz eksilt. → cebğun


gyobun (FN ~ ÇX) AL hal f. 1. Bir yerde [lok.] (genelde ipte) başka bir şeye değmeden sarkarak asılı duruyor. Nek’la gon3’k’umt’aşa gale na-gyobun naxveri şeyepez elasven. (FN-Ç’anapet) Kapıyı açarken dışarıda asılı yıkanmış eşyalara [o kapı] sürünüyor. Porça tok’iz gyobun. (FN-Sumla) Gömlek ipte asılı duruyor. Okotumalez nek’na var-gyobun. “K’at’u do coğori mot-amit’azya do nanak pi3ari nutumers. (AH-Lome) Kümesin kapısı yok. “Kedi ve köpek girmesindiye annem tahtayla kapatıyor. Gale na-gyobun naxverepe seri mteli dit’enen. (AH-Borğola) Dışarıda asılı çamaşırlar gece tamamen nemlenir. 2. Kiraz, fındık vs [aps.] dalında [lok.] asılı duruyor. Han3’o mbuliz heşşo çans ki t’ot’epez konz*ol konz*oli gyobun. (AH-Lome) Bu sene kirazlarda öyle (meyvesi) var ki dallarda salkım salkım asılıyor. Han3’o k’ayi ntxiri çans. T’ot’is 3o3xoli steri gyobun. (AH-Lome) Bu sene iyi fındık var. Dallar salkım saçak sarkıyor. → cebun, cobun

+ gyubun ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kancaya, ipe veya tavana [lok.] asılmış halde duruyor. Nanak fik’iri-suzi avla gelaçxumt’uşa 3’k’ari gale na-gemiburt’u porçapez gabu. (FN-Ç’anapet) Annem dikkatsizce evin önünü yıkarken su dışarda asılı duran gömleklerime sıçradı. Xasanis porça do pontoloni mjoraz gyubun do xombun. (FN-Sumla) Hasan’ın gömleği ve pantolonu güneşe (= güneşli yerde ipe vs) asılı olup kuruyor.


gyoburams/ gyoburaps (FN-Sumla ~ AH-Lome)(HP ~ ÇX) EA/EL har.f. Yamalıyor. Yama yapıyor. → cuburams/ cuburay; eluç’abay; meç’ums[2]; burams; gamaburoms. I. (FN-Sumla ~ AH-Lome) EA har.f. Bir şeyi [aps.] yamalıyor. Nuriyek pontoloniş mundi gyoburams. (FN-Sumla) Nuriye pantolonun arkasını yama yapıyor. Yaxyak şavvali gyoburams. (AH-Lome) Yahya şalvarı (başka bir nesneye) yama yapıyor. Erçapule gamişiru-doren. Nanak gyoburams. (AH-Lome) Çarşaf aşınıvermiş. Annem yama yapıyor.

II. (AH-Lome ~ HP ÇX) EL har.f. Bir şeye [lok.] yama yapıyor. Yaxyak şavvaliz gyoburams. (AH-Lome) Yahya şalvara yama yapıyor. Feridik şalvaris gyoburams. (HP-P’eronit) Ferit şalvara yama yapıyor.

part. gebureri/ gebureyi : Yamalanmış. Yamalı. Şavval-gebureyizirik ma mo3’k’enya uçkin. (AH, atasözü, K.A.) Pantolonu (= kelimesi kelimesine : şalvarı) yamalı olan, herkesin ona baktığını sanır.


gyocginams/ gyocginaps (FN ~ ÇX) EA/ED har.f. Yeniyor. Üstün geliyor. → ojginams/ ojginay, ocginay/ ocginams/ ocginaps; cojginams/ cojginay; cecginay; gecginams/ gecginaps; + geicginen. I. (FN-Sumla)(AH-Borğola)(AK) EA har.f. Bulentik tavla istert’aşa p’anda Emini gyocginams. (FN-Sumla) Bülent tavla oynarken daima Emin’i yeniyor. Docinaşi cginapa ves do didi na-renk ç’ut’a na-ren gyocginu. (AH-Borğola) Güreş müsabakası yaptılar ve büyük olan küçük olanı yendi. Xoronis Xasanik Xuseni gyocginaps. (AK-Döngelli) Horonda Hasan Hüseyin’i bastırıyor (yeniyor, yenilgiye uğratıyor, eziyor, üstünlük gösteriyor).

II. (AH-Lome) ED har.f. Lazut’iş o3xunuşi golaxtinaz Eminek iriz gyocginu. (AH-Lome) Mısır ayıklama yarışmasında Emine herkesi yendi (= herkese karşı galip geldi). A mutu kamabiç’k’oma do baem k’uk’k’uz gebocgina. (AH-Lome) Bir şeyler atıştırayım da bari guguk kuşunu yeneyim. A 3’ip’i t’azna-ti ç’opit do 3’i3’ilaz kogebocginat. (*)(AH-Lome) Bir yavru balık bile yakalasanıza da yılanlara karşı galip gelelim. [(*) Halk inancına göre, eğer yaz mevsimi gelirken hiç alabalık yemeden yılanla karşılaşılırsa o yaz boyu yılanlara dikkat etmek lâzım. Çünkü o kişi yılanlara karşı yenik sayılır. K.A.] PukrinorasK’uk’k’u !” bzop’ont’it do k’uk’k’u gebocginamt’it. (AH-Borğola) İlkbahardaKuku !” deyip de guguk kuşunu yenerdik.


gyocondinams (FN) EA har.f. Oyalıyor. Aynı şeyi tekrar tekrar yapıyor. Ridvanik t’op’i k’uçxez gyocondinams. (FN-Sumla) Rıdvan topu ayağında dolandırıyor (= oyalıyor, pas vermiyor). Nena gyocondinams. (FN-Sumla) Lafı dolandırıyor. Dönüp dolaşıp tekrar tekrar aynı şey söylüyor.


gyoçanams (FN ~ AH HP ÇX) EAL har.f. Bir şeyi [aps.] bir şeye [lok.] takıyor. Doğanik davulişi gamaxveri t’k’ebi-muşi gexaru do ağani gyoçanu. (AH-Borğola) Doğan davulun delinmiş derisini yırttı da yenisini taktı.


gyoçans (FN ~ AH-Lome)(HP ÇX)(AK) AL hal f. 1. [nadiren] Bir meyvenin ya da sebzenin üzerine [lok.] (üst üste) başka bir meyve veya sebze bitiyor, oluşuyor. 2. (Düğme, apolet vs) bir yere [lok.] takılıdır. Dikilidir. İsmailiş porçaz na-gyoçans mpuli incuz nungams. (FN-Sumla) İsmail’in gömleğinde takılı olan düğme inciye benziyor. İsmailiş porçaz incu steri mpuli gyoçans. (FN-Sumla) İsmail’in gömleğinde inciye benzer düğme takılıdır. Porçaz mpuli var-gyoçans. (AH-Lome) Gömleğin düğmesi yok. Jur mpuli xvala gyoçans. (AH-Lome) Sadece iki düğme var. Ayşeşi mendilis monepe gyoçans. (AK-Döngelli) Ayşe’nin mendilinde boncuklar takılıdır. → cençars/ cenças; conçars/ conças, ceçaneri on; geçans

+ gyuçans ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] düğme, apolet vs [aps.] takılıdır, dikilmiş haldedir. Xasanişi porçaz moniz na-nugamz mpuli gyuçans. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın gömleğinde inciye benzer düğme takılıdır. Subayepeşi mxuciz apolet’i gyuçanan. (FN-Sumla) Subayların omzunda apolet dikilidir.


gyoçapams (FN) EDAL har.f. [k’alayi gyoçapams : Birine [dat.] bir şeyi [lok.] kalaylatıyor.] Bakirişi sağanepez k’alayi geboçapam. (FN-Ç’anapet, Sumla) Bakır sahanlara kalay yaptırıyorum. Bakır sahanları kalaylatıyorum. → coçamapay, coçapay


gyoçi (AH) i. Aile. Gyoçi-skani so skidun ? (AH-Lome) Senin ailen nerede yaşıyor ? → çufleti


gyoçkumers (HP), gyoçkumars (ÇX) EA har.f. (Canlı varlığı) indirtiyor. 1. Aşağı inmesine izin veriyor. 2. Aşağıya gönderiyor. → coşk’ums/ coşk’uy; gyoşkumers, gyoşkumels


gyoçvap’ams (FN) EA har.f. Çökertiyor. Memet’ik monk’anoba-muşite oncirale gyoçvap’amz. (FN-Ç’anapet) Mehmet kendi ağırlığıyla yatağı çökertiyor. → yoçvap’ams


gyoç’ams/ gyoç’aps (FN ~ ÇX) EAL har.f. [part. geç’e(r)i ; f.-i. (FN) geç’u, (AH) geç’amu] Bir şeyin [lok.] üzerine bir şeyi (dikiş) dikiyor. → coç’ams [1]/ coç’ay[1]; goyoç’ams/ goyoç’ay; + geiç’en


gyoç’apxams (FN) EL har.f. Bir şeye [lok.] çırpı vuruyor, çırpı ipi ile iz bırakıyor. Pederik ogine ç’apxute gyoç’apxamt’u do heşote pi3ari xerxumt’u. (FN-Ç’anapet) Babam önceden çırpı vurup ondan sonra tahta biçerdi. → ç’apxu


gyoç’arams/ gyoç’araps (AH ~ HP ÇX) EDA/EAL har.f. Üstüne yazıyor. I. EDA har.f. Bir şeyin veya birinin [dat.] üstüne bir şeyi [aps.] yazıyor. Matbaapez k’artalişi jin gyoç’araman do geç’areri iven. (AH-Borğola) Matbaalarda kâğıt üzerine basım yapıyorlar ve kâğıt para oluyor. Gemoç’aru.(1) (HP-P’eronit) Üstüme yazdı. Kart’alis coxo-muşi gyoç’arams do ğocis non3axams. (HP-P’eronit) Kağıda adını yazıp köşeye yapıştırıyor. Masa-çkimis muntxani gyoç’aru. (HP-P’eronit) Masamın üstüne bir şey yazdı. → conç’arams/ conç’aray; gyonç’arams; yonç’arams; yoç’arams/ yoç’araps

II. EAL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] birinin [aps.] adını yazıyor. Gemoç’aru.(2) (HP-P’eronit) Adımı yazdı.


gyoç’k’adams (FN ~ AH-Lome) EA/EA.Ens har.f. → coç’adams/ coç’aday; yoç’k’adams. I. EA har.f. Çiviyi [aps.] çakıyor. Nayla-ç’art’ağişi pi3arepe m3ika ink’art’ez do pederik heya-şeni a-jur k’afri gyoç’k’adamz. (FN-Ç’anapet) Serenderin terasındaki tahtalar oynuyordu. Babam onun için birkaç çivi üstüne çakıyor.

II. EA.Ens harf. Bir şeyi [aps.] çivi ile [ens.] (bir yere [lok.]) çakıyor. Cuma-çkimik oxomondunizKilimi mod-nusturt’az” ya do k’afriten gyoç’k’adamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim oturma yerindeKilim kaymasındiye çivi ile çakıyor. Ustak duşemeşi pi3ari k’arfite gyoç’k’adams. (AH-Lome) Usta döşeme tahtasını çivi ile çakıyor. Xali ar yeriz ok’ibğet’u do babak k’arfite duşemez kogyoç’k’adu. (AH-Lome) Halı bir yere yığılıyordu. Babam çivi ile döşemeye çaktı.


gyoç’k’adun (FN ~ AH-Lome)(HP ~ ÇX)(AK) AL hal f. Bir şeyin üzerine çakılıdır. Pederik go3’oz na-xerxu-dort’un pi3ari naylaşi tiz gyoç’k’adun. (FN-Ç’anapet) Babamın geçen sene biçtiği tahta serenderin çatısında çakılıdır. Ncamez nek’naşi amaxtimonis paspasi k’arfite gyoç’k’adun. (AH-Lome) Caminin kapı girişinde paspas çiviyle çakılıdır. K’alorişi ç’eis pi3ari gyoç’k’adun. (AK-Döngelli) Kulübenin çatısına tahta çakılıdır. → coç’adun; yoç’k’adun; ++ noç’k’adun


gyoç’k’ams/ gyoç’k’aps (FN ~ ÇX)(AK) ED/Aø har.f. [f.-i. geç’k’apu] Başlıyor. → coç’ams [2]/ coç’ay[2]; moiç’ay. I. ED har.f. Biri bir şeye [dat.] başlıyor. Baba-muşik becğuyiz berez guyiz gyat’u. Ogine çabrepe uxup’inu. Hemindora şkule obgarinuz kogyoç’k’u. (FN-Ç’anapet) Babası bağırınca çocuğun ağrına gitti. Önce dudaklarını büzdü. Sonra ağlamaya başladı. Xasani, na-gyoç’k’asen dulyas ordo meç’irdun. (FN-Sumla) Hasan başladığı işten erken bıkıyor. Muşişe k’ele gyoç’k’ams. (FN-Sumla) Kendi tarafından başlıyor. Peşine-muşi gyoç’k’ams. (FN-Sumla) Ardı sıra başlıyor. Musaz k’ap’ula var-nidven. Ma na-geboç’k’i dulya ulun do cuma-muşiz oçodinapams. (AH-Lome) Musa’ya güvenilmez. Benim başladığım işi gidip kardeşine bitirtiyor. Xuşut’ik ğobeyi ikomt’aşi ipti masayi na-di3onasen yerepe let’az noğarams. Nak’o uk’orems xesap’ums do ok’açxe masaepe do3onuz gyoç’k’ams. (AH-Lome) Hurşit çeper yaparken önce kazık dikilecek yerleri toprakta çizer. Kaç tane lazım olacağını hesaplar ve sonra kazıkları dikmeye başlar. Ma ar dulyaz geboç’k’amt’aşi umçanepe-çkimiz mop’k’itxom. (AH-Lome) Ben bir işe başlarken büyüklerime danışırım. 3’k’ayişi makina kogeidgu-doren. 3’k’ayiten oipşaşi muşebura oçalişuz gyoç’k’ams. (AH-Lome) Su makinesi kurulmuş. Su ile dolunca kendiliğinden çalışmaya başlıyor. Mekaçaloniz 3’k’ari okaçuz kogyoç’k’ez. (AH-Lome) Barajda su tutmaya başladılar. Kotumepek oskuz gyoç’k’anoren. İrik-xolo skumt’aşi ar oskumale var-yonç’unan. (AH-Lome) Tavuklar yumurtlamaya başlayacak. Hepsi yumurtlayınca bir tane yumurta yeri yetmez. Gyari oç’k’omuz var-gyoç’k’aşa ipti aşurams do hemindo şkule ipxors. (AH-Borğola) Yemek yemeğe başlamadan önce kokluyor ve ondan sonra yiyor. Nciri na-muxtams k’oçik omkorinuz gyoç’k’ams. (AH-Borğola) Uykusu gelen insan esnemeğe başlar. K’inçik-ti motali-muşi oputxinuz gyoç’k’anşi gyoputxinasen. (AH-Borğola) Kuş da yavrusunu uçabilmeye başlayınca (yuvadan) uçuracak. Babak k’at’a 3’ana mtxiri o3’iluşi ora mik’olapaps do eşo gyoç’k’aps. (AK-Döngelli) Babam her sene fındık toplama zamanını geçiriyor da öyle başlıyor.

II. Aø har.f. Bir şey [aps.] başlıyor. Gyayi bipxort’i şkul mç’ima kogyoç’k’u. (AH-Pilarget, Sidere, Jin-Napşit) Ben yemek yerken yağmur başladı. Mç’ima gyayi op’ç’k’omi şkule gyoç’k’u. (AH-Lome) Yağmur ben yemek yedikten sonra başladı.

şsz geiç’k’en : Başlanıyor. Çkar dulyaz muşebura var-geiç’k’en. (AH-Lome) Hiçbir işe kendiliğinden başlanmaz. Gyari oç’k’omuşe didoten ipti çorbaşi oşumuten geiç’ken. (AH-Borğola) Yemek yemeğe çogunlukla önce çorba içmekle başlanır. (≠ geiç’k’en Aø har.f. Kendiliğinden başlıyor.)


gyoç’k’apams/ gyoç’k’apaps (FN ~ ÇX) EDL/EAL har.f. I. (FN ~ AH-Lome) EDL har.f. Birine [dat.] emir verip bir şeye [lok.] başlatıyor. Yak’up’ik şkit 3’aneyi bozo-muşiz mektebiz gyoç’k’apams. (FN-Ç’anapet) Yakup yedi yaşındaki kızına okula başlatıyor. Memet’iz dulyaşi oxenu var-uçkin. Ar dulya var-oçodinanşa berepez majura dulyaz gyoç’k’apams. (AH-Lome) Mehmet iş yapmayı bilmiyor. Bir iş bitirmeden çocukları öteki işe başlatıyor.

II. (AH-Borğola)(AK) EAL har.f. Birini [aps.] bir şeye [lok.] başlatıyor. Doğanik dişka ozdu şeni na-okaçu k’oçepe dulyaz gyoç’k’apams. (AH-Borğola) Odun taşımak için tuttuğu insanları işe başlatıyor. Cumadi-çkimik andğa berepe-muşi mtxiri o3’ilus gyoç’k’apaps. (AK-Döngelli) Amcam bugün çocuklara fındık toplamaya başlatıyor.


gyoç’k’idams/ gyoç’k’idaps (FN ~ ÇX) EA har.f. Elindeki bir şeyi [aps.] sert şekilde yere vuruyor. Caferik işumuşi telefoni gyoç’k’idu do dot’axu. (HP-P’eronit) Cafer, kızdığında telefonu sert şekilde yere vurup kırdı. + gyaç’k’iden; ++ moç’k’idams, e3’oç’k’idams, ok’oç’k’idams vs


gyoç’k’omams/ gyoç’k’omaps (HP ~ ÇX) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üstüne başka bir şeyi [aps.] yiyor. Farik var-iz*ğen do p’ant’a gyari gyoç’k’omaps. (AK-Döngelli) Fahri doymuyor da her zaman yemek üstüne yemek yiyor. → eyoşk’omams/ eyoşk’omay, eyoç’k’omams; yopxors, yoç’k’omams, gyopxors; mijoç’k’omaps


gyoç’ums (FN ~ AH HP ÇX) EAL har.f. Olduğu yerde [lok.] yakıyor. Cuma-çkimik na-k’vatu çayi çkar va-k’orobums do na-ren steyi hek gyoç’ums. (AH-Lome) Kardeşim kestiği çayları hiç toplamadan, olduğu gibi yerinde yakıyor. Avli do jimok’aşi gomte k’ayi dokosi do ok’açxe-ti nokosepe ar yeyiz ok’obği do ko-gyoç’vi. (AH-Lome) Evin bahçesini ve arka tarafını iyice süpür ve sonra da süprüntü çöpleri bir yere yığıp yakıver.


gyodgapams/ gyodgapaps → gedgims/ gedgips


gyodginams/ gyodginaps (FN ~ ÇX) EAL har.f. 1. Belli bir yere [lok.] dik duracak şekilde bir şeyi [aps.] koyuyor. Vitriniz cami gyodginams. (FN-Sumla) Vitrine cam takıyor. İsinaz ma 3’k’a-mangana gebodginam. Çkimi şkule arik, mulun, ok’oxums do kodolobğams. (AH-Lome) İsinaya ben 3’k’a-mangana kuruyorum. Benden sonra birisi geliyor ve bozup yıkıyor. Ustak ak’oşkaz cami gyodginu. (AH ~ HP) Usta pencere çerçevesine cam taktı. (≠ gyok’idams) 2. Birini [aps.] yola, işbaşına vs [lok.] koyuyor. Feridi gzaz gebodgini. (FN-Ç’anapet) Ferit’i yolcu ettim. Nanak berepe mektebişi gzaz gyodginamt’aşa mtel şeyi k’ayi çinadumz. (FN-Ç’anapet) Annem çocukları okul yoluna koyarken her şeyi güzel tembih ediyor. Oxorca-çkimik k’at’a ndğaz bozo-çkuni mektebişa gzaz var-gyodginaşa tomape firk’etaten eludaz*amz. (FN-Ç’anapet) Eşim kızımızı okul yoluna koymadan önce saçlarını toka ile ilişikliyor. Cumalepe-muşi gzaz gyodginams. (FN ~ HP) Kardeşlerini yolcu ediyor. K’oçepe dulyaz gyodginez. (FN ~ HP) Adamları işbaşına koydular. → codginams/ codginay; gedgims/ gedgips; + gedgin; gedgitun; geidginams/ geidginaps

yet. gyadginen : Dik duracak şekilde bir şeyi bir yere koyabiliyor. P’ap’uliz k’uçxez var-gyadginen şeni pederik elank’namz do gezmeşa iyonamz. (FN-Ç’anapet) Dedem ayağını basamadığından dolayı babam kolundan tutup tuvalete götürüyor.

+ gyudginams/ gyudginaps EDAL har.f. Birine ait bir yere dik duracak şekilde koyuyor, takıyor.


gyodums[1] (FN ~ AH), gyodumels (FN-Sumla), gyodumers[1] (FN ~ HP), gyodvars (ÇX) EDA har.f. Birine [dat.] ad [aps.] veriyor. Ağne na-dibadaneren motalepez ncoxo nandidik gyodumers. (FN-Ç’anapet) Yeni dogan torunların ismini büyük anne veriyor. Beres ncoxo gyodumelz. (FN-Sumla) Çocuğa ad veriyor. Lazuri nena do kultura şeni İnternetis ar site gebdgaten. Coxo-muşi mu gebodvit’k’on p’eya ? (AH-Lome) Laz dili ve kültürü ile ilgili bir İnternet sitesi kuracağız. Adını ne koysak acaba ? Memet’ik berepe-muşis mskva coxope gyodumers. (AH-Borğola) Mehmet çocuklarına güzel isimler koyuyor. Axmetik Mexmeti şeni zopont’uşi ncoxo ugedumu Rizas-ti kelaçu. (HP-P’eronit) Ahmet Mehmet ile ilgili olarak konuşurken isim vermeksizin Rıza’yı da ima etti. Beres dede-muşik muşi ncoxo gyodu. (HP-P’eronit) Çocuğa dedesi kendi adını verdi. Beez coxo mu gyodvit ? (ÇX-Makret) Çocuğa ne isim verdiniz ? → codums/ coduy. ≠ gyudums/ gyudumers


gyodums[2]/ gyodumers[2] (AH) EDA har.f. ♦ [dey. kyona gyodums/ kyona gyodumers : Birini yerleştirip işlerini yoluna koyuyor.] Bere-skanis kyona gyodvi. (AH-Lome) Çocuğunu yerleştirip işlerini yoluna koy.

yet. kyona gemadven, kyona gegadven, kyona gyadven vs : Yerleştirebiliyor. Bere-çkimis kyona var-gemadu. (AH-Lome) Çocuğumu yerleştiremedim.


gyodvams → gedumers


gyogams (FN ~ AH-Lome) EAL/EA har.f. Alıştırıyor. I. EDA har.f. Birini [aps.] bir şeye [lok.] alıştırıyor. Memet’ik bere-muşi z*igaraz gyogams. (FN-Sumla) Mehmet çocuğunu sigaraya alıştırıyor. Cuma-çkimik ma z*igaraz gemogu. (FN-Sumla) Kardeşim beni sigaraya alıştırdı. Berepe p’at’i mutuyenpez var-gyogare. (AH-Lome) Çocukları herhangi kötü şeylere alıştırmayacaksın. (= Çocuklara kötü alışkanlıklar edindirmeyeceksin.) Bere ç’ut’alaşen oxiruz kogyogez do ha3’i muntxa e3’ulasen ixirs. (AH-Lome) Çocuğu küçükken çalmaya alıştırdılar. Şimdi ne bulursa çalıyor. K’inçik motalepe-muşi tamo tamo goputxinams do gyogams. (AH-Lome) Kuş yavrularını yavaş yavaş çevrede uçurup alıştırıyor. → coginams, cogay; gyoginams; + gyagen

II. (FN-Ç’anapet) EA har.f. Evcilleştiriyor. Alik na-ç’opu k’inçi gyogams. (FN-Ç’anapet) Ali yakaladığı kuşu alıştırıyor. → omç’k’ams


gyoginams/ gyoginaps (FN)(HP ~ ÇX)(AK) EAL har.f. Birini [aps.] bir şeye [lok.] alıştırıyor. Memet’ik bere-muşi z*igaraz gyoginams. (FN-Sumla) Mehmet çocuğunu sigaraya alıştırıyor. Cuma-çkimik ma z*igaraz gemoginu. (FN-Sumla) Kardeşim beni sigaraya alıştırdı. Beres kitabi uk’itxare do haşoten ok’itxuz gyoginare. (AH-Borğola) Çocuğa kitap okuyacaksın ve böylece okumaya alıştıracaksın. Ağne doxuneri (= doineri) p’ep’ela var-a3’ven do nana-çkimi ç’it’a ç’it’a gyoginaps. (AK-Döngelli) Yeni doğmuş buzağı ememiyor da annem yavaş yavaş alıştırıyor. → coginams, cogay; gyogams; + gyagen


gyoğams (FN ~ AH) ED har.f. Bir şeyi [dat.] yukarıdan aşağı doğru oyuyor. Pederik k’uzi oxenu şeni t’avliz gyoğamz. (FN-Ç’anapet) Babam tahta kaşık yapmak için kalın tahta parçasını derinliğine oyuyor. Ustak nek’naz suseyi na-meşaxtasen yeyi xamite gyoğams do m3ika çkva ordams. (AH-Lome) Usta kilidin kapıya gireceği yeri bıçakla oyup biraz daha büyütüyor. Ncaşen sarğa na-ikomanpek iptiDolok’lant’a ivasya do doloxe gyoğamt’es. Galendo-muşi-ti gomugvalamt’es. (AH-Borğola) Ağaçtan [ekmek vs koymak için] tekne yapanlar önceÇukur olsundiye içini (yukarıdan aşağı doğru) oyarlar. Etrafını da yuvarlatırlardı (= yuvarlak biçim verirlerdi).


gyokaçams/ gyokaçaps (FN ~ AH HP ÇX) EAL har.f. 1. Bir şeyin üzerinde [lok.] bir şeyi veya birini [aps.] tutuyor. Mç’imaten na-işuvu bereşi porça, nanakSkurazdeyi daçxuriz gyokaçams. (FN-Ç’anapet) Yağmurla ıslanan çocuğun gömleğini annemKurusundiye ateşin üstüne tutuyor. 2. Bir şeyin üzerinde [lok.] bir şeyi veya birini [aps.] mahsur tutuyor. BabakMtuyi ç’opazdeyi k’at’u naylaz gyokaçu. (FN-Ç’anapet) BabamFareyi yakalasındiye kediyi serderde kapattı. Coğorik k’at’u ncaz gyokaçams. (FN-Sumla) Köpek kediyi ağaçta mahsur bırakıyor (= hapsediyor). Coğoyik k’at’u şkurnaten ncaz gyokaçams. (AH-Lome) Köpek kediyi korkudan ağaçtan indirmiyor (= ağaçta mahsur tutuyor). Oxoris o3xoneşe epti-dort’un. Na-epti mskala emizdez do hek gemokaçez. (AH-Borğola) Evde tavan arasına çıkmıştım. Çıktığım iskeleyi aldılar ve orada beni mahsur bıraktılar. → cok’açams/ cok’açay; yokaçams/ yokaçaps


gyokirinams/ gyokirinaps (HP ~ ÇX) EAL har.f. Bir kaptaki [lok.] bir şeyi [aps.] soğutuyor. “Pucik xoç’k’omasya do noçxe gyokirinaps. (AK-Döngelli) “İnek yesindiye yalı soğutuyor. → cokorinams/ cokorinay, gyokorinams; + gekirun


gyokorinams (FN ~ AH) EAL har.f. Bir kaptaki [lok.] bir şeyi [aps.] soğutuyor. Oxorcak berez na-uxenu de3i sağaniz gedu do gyokorinams. (FN-Ç’anapet) Eşim çocuğa yaptığı muhalebiyi tabağa koydu ve soğutuyor. Xasaniz ham ndğalepez dido dulya uğun. Na-gebudvare gyari-ti gyokorinams do oç’k’omuşi ora var- aven. (AH-Lome) Hasan’ın bu günlerde çok işi var. Koyacağım yemeği de soğutuyor ve yiyecek zamanı olmuyor. T’u3a gyari k’uzite oxoktams do gyokorinams. (AH-Borğola) Sıcak yemeği kaşıkla karıştırıp soğutuyor. → cokorinams/ cokorinay, gyokirinams/ gyokirinaps; + gekorun


gyokorun (FN ~ AH) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] soğuyor. (cekorun altında) cukorun; + gekorun

[dey. guri gyokorun : Birinin kızgınlığı geçiyor.] Guri gemokoru. (AH-Lome) Kızgınlığım geçti. Guri gemokoraşi iri-mutu gomoç’k’ondun. (AH-Lome) Yüreğim soğuyunca (= kızgınlığım geçince) her şey unutuyorum.


gyokosups (AK) EA har.f. 1. Yukarıdan aşağı doğru silip süpürüyor. K’ulanik oxori gyokosups. (AK-Döngelli) Kız evi yukarıdan aşağıya silip süpürüyor. 2. mec. Tabağındaki yiyeceklerinin tümünü bitiriyor. Berek eşo gyari imxors ki sağani-muşi gekosups. (AK-Döngelli) Çocuk öyle yemek yiyor ki sağanını (= tabağını) silip süpürüyor. → cekosums/ cekosuy, gekosups


gyoksinams (AH-Lome), gyoksinoms (AH-Borğola) ED har.f. Horoz [erg] tavuğun [dat.] üstüne çıkıyor. Horoz [erg.] tavukla [dat.] çiftleşiyor. Kanatlı hayvanlar [erg.] çiftleşiyor. Mamulik kotumez gyoksinams. (AH-Lome) Horoz tavuğun üstüne çıkıyor. Mamulik gyoksinomt’aşi kotume kodamxven. (AH-Borğola) Horoz çiftleşirken tavuk yere tam çöker. → iksinen; gyoskinams/ gyoskinaps


gyoktams/ gyoktaps (FN ~ ÇX)(AK) EA har.f. 1. Ters çeviriyor. Alt üst ediyor. T’ağaniz mçxomi geboktam. (AH-Borğola) Tavada balık çeviriyorum. Doğanik, on3oruşi tolepez na-goşirçak’enpe on3oru gyoktamz do xete gyovrat’k’ams do dobğams. (AH-Borğola) Doğan, eleğin gözeneklerine sıkışanları eleği ters çevirip elle üstten vurup döküyor. 2. Deviriyor. Pederik oxorişi ogine na-go3’adgirt’u ntxirite opşa k’alatiBerepe ibirt’anşa mod-gyoktamt’an deyi hekole go3’iğamz. (FN-Ç’anapet) Babam evin önünde duran fındıkla dolu sepetiÇocuklar devirmesindiye ordan uzaklaştırıyor. K’oçik nca gyoktams. (FN-Ç’anapet, Sumla) Adam ağacı deviriyor. Na-gyokti ncaşi madudaepe mxuciz geidvi do oxorişa moiği. (FN-Sumla) Yıktığın ağacın tepeye yakın kısımlarını omuzuna al ve eve getir. Mamuli e3’uk’apu do berez na-maç’apxu steri bere gyoktu. (AH-Lome) Horoz sıçradı ve abanarak çocuğa çarptığı gibi çocuğu yere düşürdü. Memetik araba gyoktu. (HP-P’eronit) Mehmet arabayı devirdi. Nandidi-çkimik yufka akule gyoktaps, ekule gyoktaps do eşo ç’ups. (AK-Döngelli) Babaannem yufkayı bu tarafa, o tarafa altını üstünü çeviriyor da öyle pişiriyor. Berek k’uk’uma gyokteren do 3’k’ari nix’oren. (AK-Döngelli) Çocuk güğümü devirmiş de suyu dökülüyor. 3. Yıkıyor. Nanak motalepe-muşik oxoyi e3’k’ez-gyoktesko-ti berepez çkar mutu var-u3’ume(r)z. Boyne moiç’ibramz. (FN-Ç’anapet) Annem torunları evi söküp yıksalar dahi çocuklara bir şey demiyor. Hep sabrediyorXusenik mcveşi oxoyi gyoktams. Ağne k’odasen. (AH-Lome) Hüseyin eski evi yıkıyor. Yenisini yapacak. Oxoi geboktam. (HP-P’eronit) Ev(im)i yıkıyorum. Farik bak’i gyoktaps. Ama ağne k’idasinon. (AK-Döngelli) Fahri ahırı yıkıyor. Ama yeni yapacak. P’ap’uli-skanis guri muxtuna aya oxori xogyoktaps. (AK-Döngelli) Deden kızarsa bu ev yıkar. → coninktams/ coningtams, conktay

yet. gyakten : Ters çevirebiliyor. Devirebiliyor. Ali divi steri k’oçi ren. Mitis var-gyakten. (AH-Lome) Ali divi gibi bir adamdır. Kimse onu deviremez.


gyok’idams/ gyok’idaps (FN ~ ÇX)(AK) EAL/EA har.f. → celvobams/ celvobay; ++ gelok’idams/ gelok’idaps/ gilvok’idaps. I. EDA har.f. İpe [lok.] çamaşırı vs [aps.] sarkıtarak asıyor. Lazut’i mtxozi do naylaz kogebok’idi. (FN-Ç’anapet) Mısırı salkımladım ve seredere astım. Mç’imaz na-maşuvu porça avlaz gebok’idi do skurun. (FN-Ç’anapet) Yağmurda ıslanan (= istemeyerek ıslattığım) gömleğimi evün kaapı önüne astım ve kuruyor. Makinaz na-inaxu şeepe gamiği do kogyok’idi. (FN-Ç’anapet) Makinede yukanan elbiseleri çıkar ve as. Nanak ağne na-naxu peşkirepe gyok’idams. (FN-Ç’anapet) Annem yeni yıkadığı havluları asıyor. Da-çkimik ogine şeyepe k’ayi n3’ilaxumz do gyok’idams. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim çamaşırları önce iyicene sıkıyor ve sonra asıyor. Ğoma na-gebok’idi geyarçalepe t’laza ren. K’ayi va-skuru doren. (FN-Ç’anapet) Dün astığım çarşaflar nemli. Tam kurumamış. Nanak naxveyi porçape na-gyok’idasen tok’iPorçape let’az mod-dan3’ert’az” ya do hekol-hakole m3ika gonzdumz. (FN-Ç’anapet) Annem yıkanmış gömlekleri asacağı ipiGömlekler yere değmesindiye her iki taraftan biraz geriyor. Porça donapxvi do kogebok’idi. Ha3’i skurun. (FN-Sumla) Gömleğini yıkayıp astım. Şimdi kuruyor. Dolokunu napxvi. P’3’ilaxum do gebok’idam. (AH-Lome) Çamaşır yıkadım. Sıkıp asıyorum. Dolokunu var-gyok’idaşi incğimen. (AH-Lome) Elbiseyi asmazsan kırışıyor. Porça mtelli domaşuvu. Mjoraş k’ele gebok’idi do skurun. (AH-Lome) Elbisem hep ıslandı. Güneşe doğru astım da kuruyor. Nusak dolokunu eşanaxu. Ha3’i 3’ilaxums do ok’açxe-ti gyok’idasen. (AH-Lome) Gelin çamaşırı yıkadı. Şimdi sıkıyor ve sonra da asacak. Damte-çkimik erçapule gyok’idamt’aşi inat’ine-çkimi tude don3’ams. (AH-Lome) Kaynanam çarşaf asarken benim inadıma yere değdiriyor. Ceketişi mxuciz na-gez*in t’ela m3ika t’eni ren. Lumcişa mjoras gyok’idana ancaxi goşaskurun. (AH-Lome) Ceketin omuz arasındaki tela biraz nemlidir. Akşama kadar güneşe asarsan ancak kurur. Xomaz ya do tok’iz na-gyok’idi erçapule tude dan3’en. (AH-Borğola) Kurusun diye ipe astığın çarşaf yere değiyor. FadimekNaxverepes ixi k’ai nobarasya do telis gyok’idams. (AH-Borğola) FatmaÇamaşırlara iyi rüzgâr vursun (kuruması için)diye tele asıyor. AyşekPantoli var-dixçanasya do gamoktaps do eşo gyok’idaps. (AK-Döngelli) AyşePantolon beyazlamasın (= solmasın)” diye ters çeviriyor da öyle asıyor (= ters çevirerek asıyor).

şsz geik’iden : Yukarıdan yere doğru sarkarak asılıyor. Ugondaru nteliz yuki yak’idaşi mtelli tudele k’ele kogeik’iden. (AH-Lome) Gerilmemiş tele yük bindi mi, tel aşağıya sarkar.

f.-i. gek’idu : (İpe çamaşır vs) asmak. Meliyek dolokunu gek’idu şeni tok’i gonk’idams. (AH-Lome) Meliha çamaşır asmak için ip geriyor.

part. gek’ideri : Sarkıtılarak asılı. Ncas gek’ideri ok’an3’ure dixas dan3’en. (AK-Döngelli) Ağaca asılı duran salıncak yere değiyor. Gale gek’ideri gotkimale-çkimis mjora geçaşi gixçanen. (AK-Döngelli) Dışarıda asılı duran etekliğime günş vurunca [etekliğim] soluyor.

+ gyuk’idams EDAL har.f. Biri için [dat.] bir şeyi [aps.] bir yere [lok.] asıyor. Fikrik tok’i çimoşums. Berez ok’an3’uroni gyuk’idasen. (AH-Lome) Fikri ip eğiriyor. Çocuğa salıncak yapacak.

II. EA har.f. Kapıyı, pencere çerçevesini vs [aps.] takıyor. Babak axirişi nek’na ge3’k’ims. Ağani nek’na gyok’idasen. (AH-Lome) Babam ahırın kapısını söküyor. Yeni kapı takacak. Oxoris mçire nek’na gebok’idi. Jur k’oçi arte amalinen. (AH-Borğola) Eve geniş kapı taktım. İki insan birlikte girebiliyor. Ustak nek’na do ak’oşka gyok’idu. (HP-P’eronit) Usta kapı ile pencere çerçevesini taktı. ≠ gyodginams

III. (FN-Ç’anapet) EA har.f. Bitki [erg.] başını [aps.] eğiyor. Avlaz na-goladgirt’ez purkepek ti gyok’idez-dort’un. 3’k’ayi ek’ebubiyiz dimtinez. (FN-Ç’anapet) Kapının önündeki çiçekler başlarını eğmişti. Su verince dikleştiler (= canlandılar).

gyok’irams/ gyok’iraps (HP ~ ÇX), gyok’irups/ gyok’iraps (AK) EAL har.f. Bir şeyi [aps.] bir yerin [lok.] üstüne bağlıyor. Axmatik but’k’ucişi m3ka ncas gyok’irups (= gyok’iraps). (AK-Döngelli) Ahmet arı kovanını ağaca bağlıyor. → cok’orams/ cok’oray; gyok’orams


gyok’itxams/ gyok’itxaps (FN ~ HP ÇX)(AK) ED har.f. I. (FN-Ç’anapet) Birine [dat.] alay edip aşağılayıcı benzetme yapıyor. Alik oxorca-muşizpuci deyi gyok’itxams. (FN-Ç’aanapet) Ali karısınainekbenzetmesi yaparak aşağılıyor.

II. (FN-Sumla ~ AH) Birinin [dat.] arkasında kötü konuşuyor. Hakkında dedikodu yapıyor. Ti-muşiz var-gami3’k’en do xark’iz gyok’itxams. (FN-Sumla) Kendine bakmadan başkasının dedikodusunu yapıyor. K’at’a nusak damtiyez gyok’itxams. (AH-Lome) Her gelin kaynanasını kötüler. Osmani igzalaşi k’ap’ula-muşiz gyok’itxams. (AH-Lome) Osman gittiğinde arkasından konuşur. Nanak nusaz hek’o gyok’itxams ki na-ren-ti mtelli meç’ums. (AH-Lome) Annem gelini o kadar kötülüyor ki hepten yok ediyor. Na-idi iri-sotis ma gemok’itxi-doren. (AH-Lome) Gittiğin her yerde benim arkamdan konuşmuşsun. Eminez nanaşant’işi-muşik k’at’a oraz mot-gamatxvinet’azya do gyok’itxamt’u. (AH-Borğola) Emine’nin üvey annesi her zamanevlenemesindiye arkasından kötü konuşuyordu. → ek’otkvams; nena ikoms

III. (HP)(AK) Birine [dat.] küfrediyor. Xasanik Xuseniz gyok’itxams. (HP-P’eronit) Hasan Hüseyin’e küfrediyor. P’ap’uli-çkimis mutu var-matkven. Guri muxtuna manişa gimok’itxaps. (AK-Döngelli) Dedeme bir şey diyemem. Kızarsa hemen bana küfrediyor. P’ap’uli-çkimis p’at’i na-oğodi şeni gigok’itxaps. (AK-Döngelli) Dedeme kötü davrandığın için sana küfrediyor. → ogorams/ ogoray, ogors, oxuç’k’adams


gyok’orams (FN ~ AH) EAL har.f. Bir yerin [lok.] üstüne bağlıyor. Cumadi-çkimik ç’ubrişi ncaz na-gedu bogina tok’ite-ti k’ayi skencez gyok’orams. (FN-Ç’anapet) Amcam kestane ağacına koyduğu arı kovanını skence üzerine iple de iyice bağlıyor. Şuferik yaşik’i k’amiyonişi k’ap’ulaz gyok’orams. (AH-Lome) Şoför sandığı kamyonun arkasına bağlıyor. Daduli3’iMot-imt’et’asya do ncaşi t’ot’iz gyok’orams. (AH-Borğola) AtmacayıKaçmasındiye ağacın dalına bağlıyor. → cok’orams/ cok’oray; gyok’irams/ gyok’iraps, gyok’irups


gyok’vatams/ gyok’avataps (FN ~ ÇX) EA har.f. Üstten aşağı kesiyor. İlkerik çayi jin do jin gyok’vatamz do naşkumers. (AH-Lome) İlker çayı üstten üstten keserek bırakıyor. → cok’vatams/ cok’vatay. ≠ gek’vatams/ gek’vataps; ≠ gyuk’vatams/ gyuk’vataps

+ gyok’vatapams EDA ett.f. 1. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] üstten aşağı kestiriyor. 2. mec. Alacağı paradan borcunu ödüyor, kestiriyor. K’op’erat’ifiz veesiya gyubre na-eç’opasenpeşi liste ikoman. Çayişi para meçamt’anşi gyubreşi para na-gyok’vatapanorenpe listez nijilen. (AH-Lome) Kooperatiften veresiye gübre alanların listesi yapılıyor. Çay parası verilirken gübre parasını kestirenler listeden siliniyor.


gyolapams (FN ~ AH) EAL har.f. Bir şeyi [aps.] su ya da çamurun [lok.] dibine doğru batırıyor. Ar şilep’i feluk’az elantxu do mzuğaz gyolapu. (FN-Ç’anapet) Bir küçük yük gemisi kayığa çarptı ve denize batırdı. Osmanik ç’ut’a berepe t’obaz gyolapams do oşkurinams. (AH-Lome) Osman küçük çocukları gölde batırıp korkutuyor. Modvaluşi jin kva yodvamz do ç’anç’axiz gyolapams. (AH-Borğola) Ayakkabının üstüne taş koyup da çamura batırıyor.


gyoli i. Göl. Gölet. Çkini kyoyis ar gyoli ren. Edo Didi-Gyoli coxons. (AK-Döngelli) Bizim köyde bir göl var. Ve adı Didi-Gyolidir. → coli; t’obaIII


gyolumcinams/ gyolumcinaps (FN ~ ÇX) Eø har.f. İsteyerek akşamlıyor. Akşam olmasını bekliyor. M3ika gyolumcini. (AH-Lome) Biraz akşam et (= güpegündüz oraya gitme, ya da güpegündüz onu yapma).

yet gyalumcinen : 1. Akşama kalabiliyor. 2. İstemeyerek, farkında olmayarak akşama maruz kalıyor. Berez gyalumcinu. (AH-Lome) Çocuk akşama maruz kaldı.


gyolumcun (FN ~ ÇX) øD har.f. Biri için [dat.] akşam oluyor. Biri [dat.] farkında olmadan geç kalıp (yolun uzun olmasıyla, oyuna dalmasıyla vs sebeple) akşama kalıyor. Akşamlıyor. Cumadi-çkimi mundes-ti noğaşa idasen p’anda gyolumcun. (FN-Ç’anapet) Amcam ne zaman pazara giderse hep akşama kalıyor. Sabri dido tamo igzals do gzalepez gyolumcun. (FN-Sumla) Sabri çok yavaş yürüyor ve akşam karanlığına kalıyor. Berez gyolumcu. Mot-aşkurinet’az ya do baba-muşi nagen. (AH-Lome) Çocuk akşama kaldı. Korkmasın diye babası karşılıyor. Mektebişen gamaptaşı gzalepez osteruz doloblam. Oxoşe bulut’aşa gzaz gemolumcun. (AH-Lome) Okuldan çıkınca yollarda oyuna dalıyorum. Eve gidene kadar yolda akşam oluyor.

+ gyulumcun øD har.f. Biri [dat.] farkında olmadan geç kalıp karanlığa yakalanıyor. Pucepez lumcineri seriniz omcu k’ai u3’onan. Ala ma oxoşe bulut’aşa gzaz gemilumcun. (AH-Lome) Hayvanlar akşam serinliğinde otlamayı seviyorlar. Ama ben eve gidene kadar yolda karanlığa kalıyorum. Tkva iftariz var megaç’işinez. Gzaz gegilumcez. (AH-Lome) Siz iftara yetişemediniz. Yolda akşama yakalandınız.


gyomç’ims (FN ~ AH) øø/øD har.f. Yağmur suyu çatıdan damlıyor. Pederik oxoriz mç’ima na-gyomç’imt’u yeri ağne k’eremidite getragumz. (FN-Ç’anapet) Babam yağmurun evin için aktığı yeri yeni kiremitle kapatıyor (= örtüyor). Gemomç’ims. (FN-Ç’anapet, Sumla) Yağmur suyu çatıdan üzerime damlıyor. Oxoriz mç’ima gemomç’iman. (FN-Sumla) Evde yağmur suyu çatıdan üzerimize damlıyor. On3xonez na-gyomç’imu dişkape kogupinana, t’aoni mot’ubaşi muşebura geskurun. (AH-Lome) Tavanarasına yağmur damlayıp ıslanan odunları yayarsan, havalar ısınınca durduğu yerde kendi kendine kurur. K’eremidiz na-gyomç’ims yeriz ustak on3xoneşen amo3’k’ers. (AH-Lome) Kiremidin su kaçırdığı yere usta tavan arasından bakıyor. Meterizi but’k’ate gotveri ren. Mç’ima mç’imaşi gyomç’ims. (AH-Lome) Kuş avlama kulübesi yaprakla örtülüdür. Yağmur yağınca içine damlıyor. Oxoriz na-gyomç’ims ğorma kart’alite menz*gipu. (AH-Borğola) Yağmur suyunun eve damladığı deliği kâğıtla tıkadı. KemalikOkotumales mç’ima mot-gyomç’imt’asya do saçaği-muşis pi3ari e3’uç’k’adams. (AH-Borğola) Kemal Kümese yağmur yağmasındiye saçağının altına tahta çakıyor. → t’ik’ams; comç’ims/ comç’iy; mç’vetun; it’ap’en; i3’ap’en; 3’ap’ums/ 3’ap’un


gyomk’u3un (AH) Aø har.f. Çömeliyor. [İstem dışı çömeliyor : kogyomk’u3un] → mcvamxven; camk’usen; camxven, gyamxven, namxven; damxven; gyanç’en; damk’u3un, damk’u3en; + gyamk’u3un


gyomp’onams/ gyomp’onaps (FN ~ ÇX) EA har.f. Aşılıyor. Aşı yapıyor. Na-gebomp’oni aşilamapek toli ot’k’va3inu-doren. (FN-Sumla) Aşıladığım aşı kalemleri gözlerini patlatmış (= savmış, tutmuş). Uşkuri m3xuliz gebomponi do k’ai k’ai skidun. (FN-Sumla) Elmayı armuda aşladım. İyiden iyiye tuttu. Yaşıyor. P’ap’ulik jimok’az m3xuli gyomp’onams. (AH-Lome) Dedem evin arka tarafında armut aşılıyor. Ramizik m3xuli gyomp’onams. (HP-Peronit) Ramiz armudu aşılıyor. → coyonams/ coyonay/ coonay


gyomurginaps (ÇX) EA har.f. Aşağıya yuvarlatıyor. + gimurginen


gyomxvinams (FN ~ ÇX) EA har.f. Çömeltiyor. → comxunams, comk’usinams, comxvinay, domxvinams, gyonç’inams; + gyamxven; ++ domxvinams


gyomzulams (FN) Eø har.f. 1. Dalıyor. Yorgunluktan gözleri kapanıyor. Berepez ndğaleyiz gok’ap’inuten şuri kuxtez edo ha3’i gyomzulaman. (FN-Ç’anapet) Gündüz koşuşturmaktan çocukların canları çıktı ve şimdi yorgunluktan gözleri kapanıyor. 2. Üzülüyor. Tasalanıyor. 3. Psikolojik hastası oluyor.

part. gemzule(r)i : Dalmış. Üzgün. Xasani ham ndğalepez m3ika gemzuleyi maz*iren. (FN-Sumla) Hasan’ı bugünlerde biraz üzgün (veya dalmış, veya psikolojik hastası var gibi) görüyorum.


gyom3’k’upun (FN ~ ÇX) øø/øD har.f. Hava kararıyor. Karanlık oluyor. I. øø har..f. Hava kararıyor. Karanlık oluyor. → com3’upun; m3’upun, m3’k’upun; ok’om3’upun, ok’om3’k’upun; dilikaçen

II. øD har.f. Biri için [dat.] karanlık oluyor. Biri [dat.] farkında olmadan geç kalıp (yolun uzun olmasıyla, oyuna dalmasıyla vs sebeple) karanlığa kalıyor. Ançele Obogeneşen moit’uşa leba dau do gyom3’k’upu. (FN-Ç’anapet) Ançele Obogeneden gelirken geç oldu ve karanlığa kaldı. Sabriz içalişamt’aşa livadiz gyom3’k’upun. (FN-Sumla) Sabri bahçede çalışırken [çalışmaya dalıyor ve] karanlığa kalıyor. Si oxoşa idaşa gegom3’k’upun. (FN-Sumla) Sen eve gidene kadar gece olur. Xolo gemom3’k’upez. (AH-Lome) Yine karanlığa kaldık. Dido diyanu. Oxoşe mulut’a şakiz gegom3’k’upun. (AH-Lome) Çok geç oldu. Eve gelene kadar karanlığa kalırsın. Berepe ! Osteru naşkvit ! Gegom3’k’upunan. Oxorişe igzalit ! (AH-Borğola) Çocuklar ! Oyunu bırakın. Karanlığa kalıyorsunuz. Eve gidin. Xasanis ont’ules dulya ikimt’uşi gyom3’k’upu. (HP-P’eronit) Hasan tarlada iş yaparken akşama kaldı.(com3’upun altında) cum3’upun; (ok’om3’upun altında) ok’um3’upun, (ok’om3’k’upun altında) ok’um3’k’upun


gyoncirams/ gyonciraps (FN ~ ÇX) EAL har.f. Bir yere yatırıyor. T’k’ubişi berepe ar 3’en3’ez gyoncirams. (FN-Sumla) İkiz çocukları bir beşiğe yatırıyor.


gyonç’ams/ gyonç’aps (FN ~ ÇX)(AK) EA har.f. I. (FN-Ç’anapet) İpi [aps.] sarkıtıyor. Berek pencereşen na-gyonç’u tok’i let’az don3’ams do ibi(r)z. (FN-Ç’anapet) Çocuk pencereden sarkıttığı ipi yere değdirip oynuyor.

II. (FN-Sumla ~ ÇX)(AK) İp veya tel ile [ens.] sarkıtarak bir şeyi [aps.] indiriyor. K’eremuli gyonç’u-dort’un. Ha3’i-ti yonç’ams. (FN-Sumla) Ateş zincirini indirmişti. Şimdi de kaldırıyor. Babak gudeli opşaşi tok’iz ge3’ok’idamz do tude gyonç’ams. Cuma-çkimik nugudelams. (AH-Lome) Babam gudeliyi doldurunca ipe asarak aşağıya indiriyor. Kardeşim gudeliyi alıyor. M3xuli ncaşen gudelite gyonç’are. Onk’ana do tude dobğaşi mtelli goincaxen. (AH-Lome) Armudu ağaçtan sepetle (gudeli ile) indireceksin. Sallayıp yere döktün mü, hep eziliyor. Tok’i dido dişiru-doren. Gudeli ncaşen gebonç’amt’aşa meç’k’odun. Babak a çkva tok’i elum3xvams do ok’ap’et’anams. (AH-Lome) İp fazla aşınmış. Sepeti ağaçtan aşağı indirene kadar kopabilir. Babam yandan bir ip daha ekleyip sağlamlaştırıyor. 3’k’ari işaiğa ya do paklaci gyonç’aps. (AK-Döngelli) Su çıkarayım diye bakracı daldırıyor. → conç’ay; conç’ams

şsz geinç’en (FN ~ HP), ginç’en (ÇX)(AK) : İp veya tel ile sarkıtılarak iniyor. Xen3’k’eli gyonç’iyi ginç’en. Yonç’iyi yinç’en. (AK-Döngelli) Sepetçiği aşağıya doğru salarsan aşağıya doğru iner. Yukarıya doğru çekersen yukarıya doğru çıkar.

[dey. xatimi gyonç’ams (AH-Lome) : Hatim indiriyor. Kur’an’ı baştan sonuna kadar okuyor.] → xetimi ciyonay/ xatimi ciyonay; xatimi geimers

III. İnternet’ten makale, film vs [aps.] indiriyor. İrik filimi-ti do na-unon müziği-ti İnternetişen gyonç’ams. (AH-Lome) Herkes filmi do istediği müziği de İnternet’ten indiriyor. → ciyonayIII; geiğamsII; geiyonamsB-III


gyonç’arams (FN) EDA har.f. [part. genç’are(r)i] [pek nadir kullanılır] Bir şeyin üstüne yazıyor. Alik didi kvas ncoxo-muşi gyonç’arams. (FN-Ç’anapet) Ali büyük taş (kaya) üstüne kendi adını yazıyor. → yonç’arams, nonç’arams; → conç’arams, gyoç’arams/ gyoç’araps


gyonç’inams (FN-Sumla) EA har.f. Çömeltiyor. → comxunams, comk’usinams, comxvinay, gyomxvinams, domxvinams; + gyanç’en


gyonç’k’valams/ gyonç’k’valaps (FN ~ ÇX) ED har.f. Birinin [dat.] üzerine yukarıdan aşağıya doğru (çatıdan vs) tükürüyor. Mustavak on3xoneşen Xasaniz gyonç’k’valams. (FN-Sumla) Mustafa Hasan’ın üzerine çatı katından tükürüyor. → conç’valams; goyomç’k’valay; conç’k’valay; ++ menç’k’vals, menç’k’valums, nonç’k’valams/ nonç’k’valaps


gyondğulun (AH) AD har.f. [dey. guri gyondğulun : Biri [dat.] çok üzülüyor. Guri gemondğulu. (AH-Lome) Yüreğim eridi (= Çok üzüldüm).


gyonksi (AH) i. Göğüs. Oxorca komoli-muşisi gyonksiz nocansna miz mu ağoden ? (AH-Lome) Kadın kocasının göğsüne yaslanmışsa kime ne oluyor ? → congsi; uba; gur-p’ici


gyontxams/ gyontxaps (FN ~ ÇX) EA har.f. Yukarıdan aşağıya doğru sert vuruyor. Berek kvaz burguli na-gyontxu steri boyne goidin3xiru. (FN-Ç’anapet) Çocuk dizini taşa çarptığı gibi her tarafı kanlandı. Mcixi gyontxu do ok’ot’axu pi3ai. (FN-Ç’enneti) Yumruğunu vurup tahtayı kırdı, parçaladı. Gebustvi do burguli gebontxi. (FN-Sumla) Aşağıya kayıp düştüm ve dizimi yere çarptım. “Kvaz na-gyontxu arabas mutu dağodu ?” ya do damxven do amo3’k’en. (AH-Borğola) “Taşa altını vuran arabasına bir şey oldu mu ?” diye yere çömelip altına bakıyor. K’uçxe k’ap’et’i gyontxi. (HP-P’eronit) Ayağını sağlam şekilde (yere) vur. → contxams/ contxay; + gyantxen


gyontxinams/ gyontxinaps (FN ~ ÇX)(AK) EA har.f. İnsanı [aps.] yere düşürüyor. Abdulaşi biç’iz xe do k’uçxe var-dadven. Berepe na-ibinan k’ala k’uçxe goluğamz do gyontxinamz. (FN-Ç’anapet) Abdulah’ın oğlunun eli ayağı durmuyor. Çocuklara oynadıkları yerde çelme takıyor ve düşürüyor. Xasanişi biç’i berek 3’ut’a berepez notxamz do gyontxinamz. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın oğlan çocuğu küçük çocukları itip düşürüyor. Kçini oxorcaz çkva berez var-aguren. P’anda gyontxinams. (AH-Lome) Yaşlı kadın artık çocuğu kollayamıyor. Hep düşürüyor. Memet’i mulut’uşi Xasanik k’uçxe goluğu do gyontxinu. (AH-Borğola) Mehmet gelirken Hasan çelme takıp da yere düşürdü. Dursunik Rifetişa k’uçxe gulumers do gyontxinaps. (AK-Döngelli) Dursun Rıfat’a çelme takıyor da düşürüyor.


gyont’onams/ gyont’onaps (AH ~ HP ÇX)(AK) EA har.f. + gyant’onun

I. (AH) Geşkida oyununda oynayanı [aps.] suya batırıyor. K’avağuyi T’oba derini ren. Necmi gunz*e na-ren şeni iri gyont’onams. (AH-Lome) Kavak Gölü derindir. Necmi uzun boylu olduğundan herkesi batırıyor. → gyoşkidams

II. (AK) Herhangi şeyi [aps.] suya batırıyor. Cumadi-çkimikDibarasya do pi3ari ğalis gyont’onaps. (AK-Döngelli) AmcamŞişsindiye tahtayı dereye batırıyor. Osmanik mzoğasVisterya do bereşi ti 3’k’aris gyont’onaps do ar k’ele-ti iz*i3aps. (AK-Döngelli) Osman denizdeOynuyorumdiye çocuğun başını suya batırıyor ve bir taraftan da gülüyor. NanakBrinci k’ik’ili gamiğasya do 3’k’aris gyont’onaps. (AK-Döngelli) AnnemPirinç filiz çıkarsındiye suya batırıyor.


gyon3’ams (AH) EA har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] bir şeyi [aps.] değdiriyor. Kemalik k’vali-t’ağaneriz kovali gyon3’ams do ipxors. (AH-Borğola) Kemal peynir-tavalanmışa buğday ekmeğini bandırıp da yiyor.


gyon3’inams/ gyon3’inaps (HP ~ ÇX) EA har.f. 1. (Terazi dengesinde veya tahtarevallide) birinden [aps.] ağır basıyor. 2. İki taraflı tercihte bir taraf daha ağır basıyor. → co3’onums, ce3’onums/ ce3’onuy, ce3’onay; gyo3’onams/ gyo3’onaps; gyon3’onams, gyon3’inams/ gyon3’inaps; ge3’inums/ ge3’inups


gyon3’onams (FN ~ AH) ED har.f. 1. (Terazi dengesinde veya tahtarevallide) birinden [dat.] ağır basıyor. Xasanik monk’anobaz gemon3’onams. (FN-Sumla) Hasan (terazi dengesinde veya tahtarevallide) benden ağır basıyor. 2. İki taraflı tercihte bir taraf daha ağır basıyor. Ali do Amet’ik naylape-nişi gamaçaman. Amet’işi nanik çkva gyon3’onams. (FN-Ç’anapet) Ali ve Ahmet serenderlerini satıyorlar. Ahmet’inki daha ağır basıyor. Nana do babaşa na-miğun oropa mk’itxumna nanak çkva gyon3’onams. (FN-Ç’anapet) Annem ve babama olan sevgimi soruyorsan annem daha ağır basıyor. Xasanik cuma-muşişen dido Omeriş k’ele gyon3’onams. (AH-Lome) Hasan kardeşinden çok Ömer’e taraf daha ağır basıyor. → co3’onums, ce3’onums/ ce3’onuy, ce3’onay; gyo3’onams/ gyo3’onaps; gyon3’inams/ gyon3’inaps; ge3’inums/ ge3’inups


gyopatxams (FN ~ AH HP ÇX) EAL/EA har.f. I. EDA har.f. Bir şeyi [aps.] başka bir şeyin üzerine [lok.] silkeliyor. Mkveriş t’uvra sarğaz gyopatxams. (FN-Sumla) Un torbasını teknenin içine silkeliyor. Berek 3’inek’i-muşi gyariş jindole gyopatxams. (FN-Sumla) Çocuk kendi çorabını yemek üzerine silkeliyor. → copatxamsI/ copatxayI

II. (FN-Ç’anapet) EA har.f. Gözleri [aps.] kırpıştırıyor. Toli gyopatxams. (FN-Ç’anapet) Gözleri kırpıştırıyor. → copatxamsII/ copatxayII; k’am3’imuy; patxumsII/ patxupsII; ç’apxuyII; n3’amums[1]; ç’uç’ups


gyopinams[1] (FN-Sumla)(AH-Borğloa) EAL har.f. Fındık, mısır, taze ot, ıhlamur vs [aps.] yüksek bir yüzey [lok.] üzerine seriyor. Naylaş jin lazut’i do ntxiri gyopinams. (FN-Sumla) Serenderin üzerine mısır ve fındık seriyor. YaşarikO3xones k’ai xomazya do ntxiri gyopinams. (AH-Borğola) YaşarTavan arasında iyi kurusundiye fındık seriyor. → gumpinams; gyupinams; ≠ dorçams; ++ dupinams


gyopinams[2] (FN) EA har.f. I. (FN-Ç’anapet) Sıvı [aps.] ısıtıyor. Nanak na-gyopinu 3’k’ari ok’om3’k’orumz (= oçuçunamz) do berez xura ubonz. (FN-Ç’anapet) Annem kaynattığı suyu ılıklaştırıyor ve çocuğun vücudunu yıkıyor. + gyopun; gepun

II. (FN-Sumla) Ateşte pişen bir şeyin taşmaması için sürekli karıştırarak köpürmesini önlüyor. “P’ek’mezi mot-eput’as ya do oxoktams do gyopinams. (FN-Sumla) “Pekmez taşmasın diye karıştırıp köpürmesini önlüyor. Mja kogyopini. (FN-Sumla) Sütü karışıtırıp köpürmesini önle.


gyopun (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Sıvı [aps.] ısınıyor ya da kaynıyor. → mpun, mpuy; gepun; + gyopinams[2]


gyoputxinams/ gyoputxinaps (FN ~ AH HP ÇX)(AK) EA har.f. 1. Uçurup bırakıyor. Uçurup istediği yere gönderiyor. Berepe irdaniz k’inçi steri gyoputxinam. (FN-Ç’anapet) Çocuklar büyüyünce kuş gibi bırakıp gönderiyorsun. Alik bak’işi jin na-kexteen kotume z*iruşi xaşariten geçaps do gyoputxinaps. (AK-Döngelli) Ali, ahırın üzerine çıkmış olan tavuğu görünce fasulye çubuğu ile vurarak uçurtuyor (= aşağıya inmesini sağlıyor). 2. (Kuş) yavrusunu büyüyünce yuvadan uçuruyor. K’inçik-ti motali-muşi oputxinuz gyoç’k’anşi gyoputxinasen. (AH-Borğola) Kuş da yavrusunu uçabilmeye başlayınca (yuvadan) uçuracak. 3. mec. (İnsan) çocuğunu büyüyünce ana baba ocağından başka bir yere yolluyor. Osmanik-ti ora muxtanşi berepe oxorişen gyoputxinasen. (AH-Borğola) Osman da zamanı gelince çocukları evden (kuşlar yavrularını yuvadan uçuracak gibi) yollayacak. → coputxinams/ coputxinay; cojulinay


gyopxors (AH-Borğola) EAL har.f. 1. Bir şeyin [lok.] üstüne başka bir şeyi [aps.] yiyor. 2. Bir şeyi [aps.] yerken üstüne yanında bulunup farklı tadı olan bir şeyi [aps.] yiyor. → eyoşk’omams/ eyoşk’omay, eyoç’k’omams; yopxors, yoç’k’omams, gyoç’k’omams/ gyoç’k’omaps


gyorçams/ gyorçaps (FN ~ ÇX)(AK) EAL har.f. Üzerine seriyor. Döşüyor. O3xonez pi3ari gyorçams. (FN-Ç’anapet) Çatı katına tahta döşüyor. Nanak oncires ijarçale gyorçaps. (AK-Döngelli) Annem yatağa çarşaf seriyor. → corçams/ corçay; gonk’oruy


gyorçun (FN ~ ÇX)(AK) AL hal f. Üzerine serilmiş haldedir. Oncires ijarçale gyorçun. (AK-Döngelli) Yatakta çarşaf serilidir. → corçun


gyore (AH) s.-e. [dir. + gyore] Göre. Tangrişe gyore k’oçepe k’uli ren-doren. (AH-Borğola) Tanrıya göre insanlar kul imiş. [Bu ifade Türkçe “(bir şey)e göre”nin kopyası olarak meydana gelmiş olması gerek.]


gyoskinams/ gyoskinaps (HP) Eø/ED har.f. Horoz [erg.] tavuk ile [dat.] çiftleşiyor. Mamulik gyoskinams. (HP-P’eronit) Horoz tavuk ile çiftleşiyor. → iksinen; gyoksinams, gyoksinoms


gyosvarams / gyosvaraps (FN ~ ÇX) EA/EAL har.f. I. EA har.f. Üst üste diziyor. Pi3arepe k’ayi va-gyosvarana ulut’a şakiz arabaz get’roxun. (AH-Lome) Tahtaları iyice dizip yerleştirmezsen gidene kadar arabanın üstünde kırılır. → cosvarams/ cosvaray; eyosvarams/ eyosvaray, yosvarams/ yosvaraps; yesvarups

şsz geisvaren : Üst üste diziliyor. 3xot’eri ağanişi kapçape mşkerişi but’k’az geisvaren do xurmaliz imç’itanen. (AH-Lome) Temizlenmiş taze hamsiler ormangülü yaprağına dizilip közde kızartılır. Temizaneri taze kapçape mşkerişi but’k’az geisvaren do kyoziz imç’itanen. (AH-Lome) Temizlenmiş taze hamsiler ormangülü yaprağına dizilip közde kızartılır.

II. EAL har.f. Üstüne diziyor. Bakirci Osmanik mcveşi ç’uk’epe vayyozite plat’ums do arabaz gyosvarams. (AH-Lome) Bakırcı Osman eski kazanları balyozla ezerek arabaya yüklüyor. On3xones na-gyosvari orepe yazişa var-geiğana mtugik ar teği var-dut’alams. İri-xolo gexorums. (AH-Lome) Çatıya dizdiğin kabakları yaza kadar indirmezsen fare bir tane bile bırakmaz. Hepsini kemirir. → goyosvarams/ goyosvaray; cosvarams/ cosvaray; gesvarups; eyosvarams/ eyosvaray, yosvarams/ yosvaraps


gyoşkidams/ gyoşkidaps (FN ~ HP ÇX)(AK) EA har.f. Boğuyor. K’at’uk k’inçişi motalepe gyoşk’idams. (FN-Ç’anapet) Kedi, kuş yavrularını (yuvasında) boğuyor. Şadi do Xuseinik geşkida isternan do Şadik Xuseini gyoşkidams. (FN-Sumla) Şadi ile Hüseyin suda boğmaca oyunu oynuyorlar ve Şadi Hüseyini boğuyor (= yeniyor). Çiçku-bere xvala va-nişkvinen. A mutu mulun do on3’eliz gyoşkidams. (AH-Lome) Bebek yalnız bırakılmaz. Bir şey gelir de beşikte boğar. 3’oxle çiçku-berepe dido gok’oramt’es do on3’eliz gyoşkidamt’es. (AH-Borğola) Eskiden bebekleri çok sarıyorlardı da beşiğin içinde boğuyorlardı. Nandidi-çkimikCazik on3’elis bere gyoşkidapsya do mutxanepe zop’ont’u. (AK-Döngelli) BabaannemCadı beşikte bebeği boğardiye bir şeyler söylerdi. → oşk’idams/ oşk’iday, oşkidams/ oşkidaps; coşk’idams/ coşk’iday; doloşkidams/ doloşkidaps; oşkvidaps; + geişkiden/ gişkiden; [suya batırıyor] gyont’onams


gyoşkumers (FN ~ AH), gyoşkumels (FN-Sumla) EA har.f. 1. (Canlı varlığı) indiriyor. Aşağıya gönderiyor. Memet’ik k’at’u ncaşen gyoşkumels. (FN-Sumla) Mehmet kediyi ağaçtan indiriyor. Selmak isinaşen pucepe gyoşkumers. (AH-Lome) Selma dağdan (= isinadan) inekleri indiriyor. P’ap’ulik mota-muşiKovali eç’opazya do noğaşe gyoşkumers. (AH-Borğola) Dede torununuEkmek alsındiye çarşıya yolluyor. 2. (Canlı varlığının) aşağı inmesine izin veriyor. → coşk’ums/ coşk’uy; gyoçkumers, gyoçkumars; ≠ gyuşkumers

+ gyoşkvapams EDA ett.f. (Canlı varlığı) indirtiyor. Selmak, mu va-gyulun do pucepe berepez gyoşkvapams. (AH-Lome) Selma, kendisi inmiyor da inekleri çocuklara indirtiyor.


gyoşvanams (AH-Borğola) EA har.f. Nefesliyor. Yali ipintaşi gyoşvanams do kosums. (AH-Borğola) Ayna kirlenince nefesleyip siliyor. → coşvanams/ coşvanay


gyotanun (FN ~ HP) øD e.f. Biri için [dat.] gün ağarıyor. Biri [dat.] bilmeyerek ya da uyanamayıp aydınlığa kalıyor. Birinin [dat.] gece kalkması gerekirken uyanamayıp gün ağarıyor. Fadimez hamseri moselaşa var-yaseluşa gyotanu. (FN-Ç’anapet) Fatma bu gece sahura kalkamadan gün ağardı. Zelixas k’at’a moselaz gyotanun. (FN-Sumla) Zeliha her sahurda uyuya kalıyor. Ham seri gemotanez. (AH-Lome) Bu gece aydınlığa kaldık (= uyanamayıp sahura kalkamadık). Berez gyotanu. (AH-Lome) Çocuk [sahurda kalkacaktı ama uykuya yenilip] aydınlığa kaldı. Sum seri ren moselaz var-emaselen do gemotanun. (AH-Lome) Üç gecedir sahurda kalkamıyorum ve sabah oluyor. Si dido unciru na-doskidu şeni gegotanun. (AH-Lome) Sen çok uykusuz kaldığın için uyanamıyorsun. Xasaniz-ti bazi gyotanun do umosele ip’içvams. (AH-Lome) Hasan da bazen uyanamıyor ve sahursuz (= sahura kalkmadan) oruç tutuyor. Xasaniz na-gyotanu şeni ordoşen mçxomişe var-alu. (AH-Borğola) Hasan gün ağardığı için erkenden balığa gidemedi. Caferiz gyotanu. (HP-P’eronit) Cafer aydınlığa kaldı (= uyanamayıp sahura kalkamadı). → cotanun; + gyatanen


gyotasams/ gyotasaps (FN ~ ÇX) EA har.f. Bitkinin [aps.] tohumunu ekiyor ya da serpiyor. Eminek livadiz lazut’i gyotasams. (FN-Sumla) Emine mısır tohumunu bahçeye ekiyor. 3’oxlepez sevaili k’ele mtelli çoli t’u-doren. 3’k’ayi moşkva ivayiz princi gyotasamt’ez-doren. Ha3’i princona çkar var-doskidu. (FN-Sumla) Eskiden sahil taraf hep bataklık imiş. Su bol olunca pirinç ekiyorlarmış. Şimdi pirinç tarlası hiç kalmadı. Getasulez xacişi yanis na-gebotasi simişkape iri irden. (AH-Lome) Sebze bahçesinde fasulyenin yanına ektiğim ayçiçeklerin hepsi büyüyor. Lux’u gyotasams. (HP-P’eronit) Lahana tohumunu ekiyor. → cotasams/ cotasay, cetasuy


gyotumers/ gyotvams/ gyotumars (FN ~ ÇX) EDA har.f. Birini [dat.] şapka, örtü vs ile [aps.] örtüyor. Kapatıyor. “Berez ini mot-aet’az deyi nana-muşik yorğani gyotvams. (FN-Ç’anapet) Çocuğa soğuk olmaması için annesi yorgan ile örtüyor. Xasanik bere-muşis kudi gyotumers. (FN-Sumla) Hasan çocuğunu fes ile örtüyor. Memetik berez kudi gyotvams. (AH-Borğola) Mehmet çocuğuna fes giydiriyor. Çayis mjorak mo-geçamt’as. Mo-iç’vet’as. Jin perde kogyotvi. (HP-P’eronit) Çayı güneş vurmasın. (Çay) yanmasın. Üstünü perde ile ört ! → cutvams/ cutvay; + geitumers/ geitums/ geitvams/ gitumars; + gyotun

şsz geitven : Örtülüyor. Ağustoziz berez dido var-geitven. Vanatina xayi t’u3a aven. (FN-Ç’anapet) Ağustos ayında çocuğa çok örtülmez. Yoksa sıcaktan mahvolur. Ar tiz jur kudi var-geitven. (AH, atasözü, K.A.) Bir başa iki şapka örtülmez (= gereğinden fazla olan her şeyin anlamı yok).


gyotun (FN ~ ÇX) AL hal f. 1. Bir şey [aps.] başka bir şeyi [lok.] örtmüş haldedir. Bir şey [lok.] başka bir şey ile [aps.] örtülüdür. Kyoişi oxoriz xart’uma gyotun. (FN-Ç’anapet) Köy evi xart’uma (= bir çeşit ağaç kabuğu) ile örtülüdür. Tis kudi gyotun. (FN-Sumla) Başında fes var (= Fesle örtüktür). 2. Bir şey [aps.] başka bir şeye [lok.] gölge yapıyor. Çayis ç’ubri gyotun. (FN-Sumla) Çaya kestane ağacı gölge yapıyor. Büyümesini engelliyor. Ha m3’k’oşi nca oxori-çkimiz gyotun. (AH-Borğola) Bu karayemiş ağacı evimize gölge yapıyor. → cotun; + gyotvams/ gyotvaps; + geitumers/ geitums/ geitvams/ gitumars


gyot’at’ups (AK) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üstüne pelte halinde olan bir şeyi [aps.] yayıyor ya da bulaşıyor. Cumadik gyari var-imxors. Gyot’at’ups do naşkumers. (AK-Döngelli) Amcam yemeği yemiyor. Bulaşıyor da bırakıyor. → eyot’a3ams; eyot’a3’ay; eyot’a3ay, yot’a3ams


gyot’axams/ gyot’axaps (FN ~ HP ÇX), gyot’axups (AK) EAL/EDAL har.f. → cut’axamsII-c/ cut’axayII-c; gyot’axams, gyot’axaps

I. EDA har.f. Bir şeyin üzerinde [lok.] bir şeyi [aps.] kırıyor.

II. EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin üzerinde [lok.] bir şeyi [aps.] kırıyor. Xasanik biga tiz kogemot’axu. (FN ~ AH) Hasan sopayı kafamda kırdı. Xasanik biga tis kogimot’axu. (AK-Döngelli) Hasan sopayı kafamda kırdı.


gyot’k’ams (AH) EDA har.f. ♦ [dey. toli gyot’k’ams : Birine göz atıyor.] K’at’u-çkuniz coğorişe dido aşkurinen. Coğoriz toli gyot’k’aşi oxoriz amilams. (AH-Lome) Bizim kedimiz köpekten çok korkar. Köpek gözüne göründüğü an hızla eve girer. → toli gyovrat’k’ams


gyot’k’oçams (AH-Lome) EAL har.f. Yukarıdan bir şeyin [lok.] üzerine atıyor. Xusenik na-3’ilu m3xuli teği teği boxças gyot’k’oçams. (AH-Lome) Hüseyin topladığı armutları tek tek bohçaya atıyor. → cot’oçams/ cot’oçay; geyot’k’oçams, geyot’k’omers; gyot’k’omers; yot’k’oçams/ yot’k’oçaps; yot’k’omers; gistomers; ≠ get’k’oçams

+ gyut’k’oçams[2] EDA Yukarıdan birinin [dat.] üzerine bir şeyi [aps.] atıyor. Xasanik beres m3xuli gyut’k’oçams. (AH-Lome) Hasan çocuğa armut atıyor. Dadi t’ik’ina ek’ak’ideri gzas golit’aşi Xasanik jindolen t’ik’inas m3xuli gyut’k’oçams. (AH-Lome) Teyze sepet arkasında taşıyarak yoldan geçerken Hasan yukarıdan teyzenin sepetine armut atıyor. [◘ eşb. → get’k’oçams altında]


gyot’k’omers (AH-Lome) EAL har.f. Yukarıdan bir şeyin [lok.] üzerine atıyor. [Bu fiilin sırf bildirme kipi emperfektif biçimleri gözlemlenmektedir.] Xusenik na-3’ilu m3xuli teği teği boxças gyot’k’omers. (AH-Lome) Hüseyin topladığı armutları tek tek bohçaya atıyor. → cot’oçams/ cot’oçay; geyot’k’omers; gyot’k’oçams; yot’k’oçams/ yot’k’oçaps; yot’k’omers; gistomers; ≠ get’k’omers


gyot’roxams (FN) AL har.f. Yattığı yerde [lok.] rahatsız oluyor. Xasani ar xafta ren pi3ayiş jindole gyot’roxams. (FN-Sumla) Hasan, bir haftadır tahtanın üzerinde yatıyor, ve tahtalar onu rahatsız ediyor.


gyot’roxun (FN ~ HP), gyot’ruxun (ÇX) AD har.f. mec. İş, dert, sorun vs [aps.] birine [dat.] yükleniyor. Birinin üzerine kalıp onu eziyor. Dulyaşi mtelli nanaz gyot’roxun. (AH-Lome) İşin hepsi annemin üzerine kırılıyor. Ar dulya ora-muşiz va-vana xolo si gegot’roxun. (AH, atasözü, K.A.) Zamanında yapmadığın iş seni bekler (= Sana ait olan bir işi zamanında yapmayıp başkasına bırakırsan daha çok zahmetli olarak seni bulacaktır). → cot’roxun


gyot’ubinams (FN ~ AH HP ÇX) EA har.f. Isıtıyor. Lu gebot’ubinam. (FN-Ç’enneti) Lahanayı ısıtıyorum. ++ ot’ubinams


gyovde i. Gövde. Han3’o uşkuriz dido çans. Va-imonç’aşa t’ot’epe dimonk’anen do gyovdez eluç’k’odun. (AH-Lome) Bu sene elma çok verimli. Olgunlaşmadan dalları ağırlaşıyor ve gövdeden çatlayarak kopuyor.


gyovrat’k’ams (AH) ED/EDA har.f. I. ED har.f. Tozunu almak için bir şeye [dat.] üstten vuruyor. Doğanik, on3oruşi tolepez na-goşirçak’enpe on3oru gyoktamz do xete gyovrat’k’ams do dobğams. (AH-Borğola) Doğan, eleğin gözeneklerine sıkışanları eleği ters çevirip elle üstten vurup döküyor. ++ vrat’k’ums; govrat’k’ums

II. EDA har.f. ♦ [dey. toli gyovrat’k’ams : Bir şeye [dat.] göz [aps.] atıyor. Kısaca bakıveriyor. Ar toli gyovrat’k’i do komoxti. (AH-Lome) Bir göz atıp geliver.


gyoxedun (FN ~ ÇX) AL/ADL har.f. I. AD har.f. Bir şeye [lok.] izi bırakıyor. Kvaz gebdgana gyoxedun. Uça ren bedi-çkimi. (AH, atasözü, K.A.) Taşa bassam [ayak] izi kalır. Karadır benim bahtım (= Ne yapsam bahtım karadır). → coxedun; ≠ geyoxedun

II. ADL har.f. mec. “Birinin [dat.] başına [lok.] izi [aps] bırakıyor” (= Birine sıkıntı veriyor; birine zorluk çıkarıyor. Ali tiz kogemoxedu. (FN-Ç’enneti) Ali başıma oturdu (= sıkıntı verdi; zorluk çıkardı).


gyoxen (FN ~ ÇX) AL/ADL hal f. Bir şeyin izi bulunuyor. İzi var. → coxers/ coxen

I. AL hal f. Bir yerde [lok.] bir şeyin [aps.] izi var. Oxorcaşi mpoloz coğorişi meç’k’omeri gyoxen. (AH-Lome) Kadının bacağında köpeğin ısırdığı iz var. İrişi xez k’vavili gyoxen. (AH-Lome) Herkesin elinde çiçek aşısının izi var.

II. ADL hal f. Birinin [dat.] vücudunun bir yerinde [lok.] bir şeyin izi veya ben vs [aps.] bulunuyor. Xe na-memak’vatu, aha, hak gemoxen. (AH-Lome) Elimin kesildiği iz, bak, burada duruyor. Mesoğoniz ar didi beni gemoxen. (AH-Borğola) Kalçamda büyük bir ben (yüzeye işlemiş olarak) var.


gyoxomun (AK) Aø har.f. Dere, ırmak vs kuruyor. Yazi moxtaşi ğali xogyoxomun. (AK-Döngelli) Yaz gelince dere kuruyor. → geskirun


gyoxunams/ gyoxunaps (FN ~ ÇX) EAL har.f. [emp.şm.1.tek. geboxunam (FN ~AH), gevoxunam/ gevoxunap (HP), gevoxunap (ÇX), gi(v)oxunap (AK)] [part. gexuneri]

I. (FN) 1. Birini [aps.] bir şeyin [lok.] üstüne oturtuyor. Aşek bere t’at’az gyoxunams. (FN-Sumla) Ayşe çocuğu iskemleye oturtuyor. 2. Bir şeyi bir şeyin üzerine yerleştiriyor. Cavidik feluk’a felengiz gyoxunams. (FN-Sumla) Cavit kayığı filenkin üzerine yerleştiriyor. → coxunams/ coxunay; yoxunams/ yoxunaps

[dey. xez gyoxunams : Avucunun içine alıyor. Birini baskı ve etkisi altına alıyor. Ona istediğini yaptıracak duruma geliyor.] Xasanik İsmaili xez gexuneri goyonams. (AH-Lome) Hasan İsmail’i avucunun içinde gezdiriyor.

II. (FN ~ ÇX) Taşıma aracına [lok.] bindiriyor. Baba-muşik bere-muşi n3xeniz gyoxunams. (AH-Lome) Babası çocuğunu ata bindiriyor. Cuma-muşi na-okaçu arabaz gyoxunu do ogzalu. (AH-Borğola) Kardeşini tuttuğu arabaya bindirdi ve yolladı. → coxunams/ coxunay


gyoyonams (AH) EA har.f. 1. (Canlı varlığı) dik aşağıya götürüyor. K’at’uk motali on3xoneşen tude gyoyonams. (AH-Lome) Kedi yavruyu tavan arasından aşağıya indiriyor. 2. (Suyu boru veya kanal ile) aşağıya götürüyor. Nurik dağuyi 3’k’ayi borute gyoyonams. (AH-Lome) Nuri dağ suyunu boru ile indiriyor. Nazimik isinaşen 3’k’ari gyoyonams. (AH-Lome) Nazım isinadan boru ile su indiriyor.


gyozgira (AK) z. I. Göz göre göre. Gyozgira mç’aci mulun do topuris in3axen. (AK-Döngelli) Göz göre göre sinek geliyor da bala yapışıyor. Gyozgira k’ulanik dulya var-ikips do oxoris eşo amadgin. (AK-Döngelli) Göz göre göre kız iş yapmıyor da evde öyle dikiliyor. Gyozgira k’oçik oxoris ilaxedun do cans. (AK-Döngelli) Göz göre göre adam evde oturup yatıyor (= mec. “keyif yapıyor”). Gyozgira Osmanis araba gox’onu var-uçkin do ek nutxips, ak nutxips. (AK-Döngelli) Göz göre göre Osman araba kullanmayı bilmiyor da oraya çarpıyor, buraya çarpıyor. Gyozgira gemi gyant’onun do çkin-ti aşo vo3’k’ert. (AK-Döngelli) Göz göre göre gemi batıyor da biz de böyle bakıyoruz. Gyozgira oxorişi doloxes boyne terluği gondunun. (AK-Döngelli) Göz göre göre evin içinde sürekli terlik kaybolur. Mzoğas bere işkiden do gyozgira mitik var-nuşols. (AK-Dömgelli) Denizde çocuk boğuluyor da göz göre göre kimse yardım etmiyor. → gyozgyoraI; k’ay-k’ayi

II. Sanki. Doğanik, dişkaşa iduşi var-dgin do var-xen, gyozgira daği n3alups. (AK-Döngelli) Doğan, oduna gittiğinde durmaksızın ve oturmaksızın sanki dağı kesip doğruyor. → mondo[1]-III; muç’o[2]-I; p’anda[4] ... st’eri; sankis; gyozgyoraII


gyozgyora (FN ~ AH) z. I. (FN ~ AH) Göz göre göre. Bile bile. Erdoğanik berez nontxu do gyozgyora t’obaz kodolot’k’oçu. (FN-Ç’anapet) Erdoğan çocuğu itekledi ve göz göre göre gölete attı. # Ağustozi mulun atmacaş ora / Va-mp’orom-i, kale bozo gyozgyora / Va-mp’oromna dotkvi başka gobgora / Muç’o p’a do so bida e verane. (AH-Musazade, Y.T.) Ağustos geliyor atmaca zamanı / Beni sevmiyor musun, kız, göz göre göre / Beni sevmiyorsan söyle, başka birini arayım / Nasıl yapayım, nereye gideyim, ey gidi. Doğanik gyozgora m3udi zop’ons. “Dulyaz bort’iya do. (AH-Borğola) Doğan bile bile yalan söylüyor. “İşte idimdiye. → gyozgiraI; k’ay-k’ayi

II. (FN) Sanki. Gyozgyora mç’ima mulun. Ma doma3’onen. (FN-Ç’anapet) Sanki yamur geliyor gibi sanıyorum. → mondo[1]-III; muç’o[2]-I; p’anda[4] ... st’eri; sankis; gyozgiraII


gyozluği/ gyozluk (FN ~ ÇX) i. Gözlük. Obadalaşi tolepek var-miz*irams. Gyozluk-suzi lemşiz nok’epe var-goşomadven. (FN-Sumla) Yaşlanınca gözlerim görmüyor. Gözlüksüz iğneye iplik geçiremiyorum. Okçinalik’is tolepe ok’omaxu. Gyozluği va-gebidginaşa lemşiz nok’epe var-goşomadven. (AH-Lome) Yaşlılıkta gözlerim bozuldu. Gözlük takmadan iğneyi ipliğe geçiremem. → cozluği


gyozurams (FN-Mzuğu, A.D.) EA har.f. Artık aranmış, araştırılmış yeri, konuyu veya bölgeyi tekrar tekrar fuzulî arıyor. Ma heko ntxiri mtelli dop’k’orobi. Si ulur do mot-gyozuram. (FN-Mzuğu, A.D.) Ben oradaki fındığı hepsi topladım. Sen boş yere gidip arama.


gyoz*gvams/ gyoz*gvaps (FN ~ ÇX), gyoz*gups (AK) EL/ED/EDL har.f. → cozgvay; goyozgvams/ goyozgvay; dolozguyII

I. EL har.f. 1. Bir şeyin [lok.] üstüne sıçıyor. Animse-çkimişi coğori boyine oxorişi 3’oxles gyoz*gups. (AK-Döngelli) Yeğenimin köpeği devamlı evin önüne sıçıyor. 2. mec. Bir işe [lok.] sıçıyor. Osmaniz xez mutu var-nağen. Edo na-p’are şeyiz-ti gyoz*gvams. (FN-Ç’anapet) Osman’ın elinden bir şey gelmiyor. Üstelik yaptığım şeyin de içine sıçıyor.

II. ED har.f. mec. Birinin [dat.] üstüne veya işine sıçıyor. Gegoz*gvit ! (FN ~ HP-P’eronit) [küfür] Üstünüze sıçtım ! Ali babaz ok’obut’alana babak şuriz gyoz*gvams. (AH-Lome) Ali’yi babama şikâyet etsem babam canına sıçar.

III. EDL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üstüne sıçıyor. Kyamiliz tiz k’inçik gyoz*gu-doren. (AH-Borğola) Kâmil’in kafasına kuş sıçmış.


gyoz*in (FN ~ AH) AD hal f. I. (FN ~ AH) Birinin [dat.] adı [aps.] ...-dir. [= kelimesi kelimesine : “birine [dat.] ad [aps.] konmuştur”] Si mu gegoz*in ? - Doğani gemoz*in. (FN-Ç’anapet, Ç’enneti, Sumla) Adın ne ? - Adım Doğan’dır. T’ermoşişiz Bozoşi-ti gyoz*inan. Bozoşi elaçama ren. (FN-Ç’enneti) T’ermoşişi’lere Bozoşi de denir. Bozoşi takma adıdır. Mota-çikimiz Şana gyoz*in. (FN-Sumla) Torunumun adı Şana’dır. Ma coxo Osmani gemoz*in. (*)(AH-Borğola) Adım Osman’dır. → cozun; coxons. [(*) AH’de gyoz*in fiilinden daha çok coxons fiili kullanılır.]

II. (AH-Borğola) ♦ [dey. toli gyoz*in (AH-Borğola) : Birinin [dat.] gözü [aps.] bir şeyin [lok.] üzerindedir. Kemaliz ç’ut’aşen doni malte-muşişi bozoz toli gyoz*in. (AH-Borğola) Kemal’ın, küçüklüğünden beri komşusunun kızında gözü vardı (= gözü kızının üzerinde idi).] → toli var-ek’voğay; toli var-mok’oğams; toli var-mok’omers; toli yuz*iren


gyo3igaps (HP ~ ÇX)(AK) EAL/EDAL har.f. I. EAL har.f. Üstten aşağıya hareket ederek bir şeyi [aps.] bir şeye [lok.] saplıyor. II. EDAL har.f. Üstten aşağıya hareket ederek bir şeyi [aps.] birine ait [dat.] bir şeye [lok.] saplıyor. Si doğurina mazari-skanis xurmaşi sali gigo3igami(n)on. (AK-Döngelli) bed. Sen ölürsen mezarına hurma ağacından kazık sokacağım. → co3onams/ co3onay, gyo3onams


gyo3onams (FN ~ AH) EAL har.f. Üstten aşağıya hareket ederek bir şeyi [aps.] bir şeye [lok.] saplıyor. Berek avlaz na-z*in feliz xami gyo3onams. (FN-Ç’anapet) Çocuk kapının önünde duran kabağa bıçak saplıyor. Tenak oncires nçxili gyo3onams. (FN-Sumla) Tena yatağa üstten aşağıya şiş batırıyor. Babak çayi na-dolodu yeepe oxi3’onaz ya do k’et’i gyo3onams. (AH-Lome) Babam çay ektiği yerler anlaşılsın diye üzerine çubuk dikiyor. Nandidik ont’ules na-obğun k3aperi uşkurepe, k’et’i gyo3onams do k’orobums. (AH-Borğola) Ninem tarlada dökülmüş olan çürük elmaları, çubuk sokarak topluyor. → co3onams/ co3onay; gyo3igaps


gyo3’k’en/ gyo3’k’ers (FN ~ HP), gyo3’k’en (ÇX) ED har.f. [emp.şm.1.tek. gebo3’k’er/ gevo3’k’er; perf. gyo3’k’edu ; yet. gya3’k’omilen ; şsz. gei3’k’omilen (FN ~ HP), gi3’k’omilen (ÇX); tec. gyu3’k’omilun; part. ge3’k’omile(r)i ; yoks.part. uge3’k’omilu ; f.-s. ge3’k’omiloni] I. Üstten aşağıya bakıyor. Yazıya [dat.] baştan sonuna doğru bakıyor. Na-p’ç’arumpes isa na-var-ivupe xolo-ti gebo3’k’er do boisanam. (*)(AH-Borğola) Yazdıklarımda doğru olmayanları tekrar bakıp da dizeltiyorum. [(*) Bu örnekte na-var-ivupe, gebo3’ker ile boisanam fiillerinin ortak tümlecidir. Gebo3’k’er fiili datif tümleci isterken boisanam fiili apsolütif tümleci ister. Bu örnekte son fiilin istediği sözdizimi üstün gelmiş.] → co3’ers/ co3’en; goyo3’ers/ goyo3’ey/ goyo3’en

II.1. Kendi yüzünü görmek için aynaya [dat.] bakıyor. Yaliz gebo3’k’er. (AH-Lome) Aynaya bakıyorum. Yaseminik yaliz gyo3’k’en. (AH-Lome) Yasemin aynaya bakıyor. 2. Biri ile [dat.] ilgileniyor. Birine [dat.] bakıyor. Didi nusa izabunuşi bere-muşis ç’ut’a nusak gyo3’k’edu. (AH-Borğola) Büyük gelin hastalanınca çocuğuna küçük gelin baktı.


gyo3’onams/ gyo3’onaps ED har.f. (FN-Ç’enneti)(HP) Ağır basıyor. Ramizik Yilmazis gyo3’onams. (HP-P’eronit) Ramiz Yılmazdan ağır basıyor. → co3’onams; ce3’onums/ ce3’onuy; gyon3’onams, gyon3’inams/ gyon3’inaps; ++ 3’onums, 3’inums/ 3’inups; + ge3’onums, ge3’inums/ ge3’inups


gyu- → ge-, gei-, gya-, gyo-


gyubams/ gyubaps (FN ~ ÇX) EDA har.f. 1. Sıvıyı [aps.] içiriyor. Beres 3’kai gyubams. (FN ~ HP-P’eronit) Çocuğa su içiriyor. Mustavak k’oçi dido 3xunoms. İri k’oçiz va-çams, va-gyubams. (AH-Lome) Mustafa çok adam seçer. Herkese yedirip içermez. Ngeniz muşebura 3’uk’aliz ti va-dolağen. Ma var-gebubana mjaşi gverdi 3’uk’aliz kodoluskidun. (AH-Lome) Dana kendi kendine kazana başını sokamıyor. Ben içirmesem sütün yarısı kazanın dibinde kalıyor. Ngeni m3ika elam3kveri ren. Mja gyubamt’aşi ti e3’onk’anams. Nuk’uz iguri. (AH-Lome) Dana biraz şımarıktır. Süt içirirken kafasını yukarı doğru sallıyor. Yüzünü kolla. Kotumepe mazabunuşi nç’amoni 3’k’ari gebubi. (AH-Borğola) Tavuklarım hastalanınca ilaçlı su içirdim. 2. Emziriyor. Eminek berez buz*i gyubams. (FN-Sumla) Çocuğa süt içiriyor. Çocuğu emziriyor. [kelimesi kelimesine : çocuğa memesini içiriyor] Berez nana-muşik mja gyubams. (FN ~ HP-P’eronit) Çocuğa annesi süt içiriyor, emziriyor. Nana-muşik vit’o-ovro ndğaluri çiçku-berez mja gyubams. (AH-Borğola) Annesi on sekiz günlük bebeğine süt emziriyor. Zura coğorik motalepe ordu şeni mja gyubams. (AH-Borğola) Dişi köpek yavrularını büyütmek için süt içiriyor. Na-ibgars bere-muşiz mja gyubams do olakinams. (AH-Borğola) Ağlayan çocuğunu süt emzirip susturuyor. 3. İlâç [aps.] içiriyor. Beres 3’i3’i-nç’ami kogebubi. (FN-Sumla) Çocuğa solucan ilâcı içirdim. Mustavak berez nç’ami gyubu. (AH-Lome) Mustafa çocuğa ilâç içirdi. Beez nç’ami hogevubi. (ÇX-Makret) Çocuğa ilâcını içirdim. → cubams[3]/ cubay[3]; ≠ gyobams/ gyobay

f.-i. gebu (FN) : İçirme. İçirmek. Emzirme. Emzirmek. Nanak, puciz var-muzdaşen ogine, mja gebu şeni ngeni e3’uxunamz. (FN-Ç’anapet) Annem, ineği sağmadan önce, süt emzirtmek için danayı ineğin altına salıyor.


gyubons (AH-Lome), gyubonams (AH-Borğola), gyubons/ gyubonups (AK) EDA har.f. Birinin [dat.] sırtını veya ensesini [aps.] yıkıyor. Babak xura ibont’aşi k’ap’ula nanak gyubons. (AH-Lome) Babam yıkanırken sırtını annem yıkar (= keseler). Babaz k’uçxe not’roxu. Tude var-dadgen. Nanak leğenite oncirez gyubons. (AH-Lome) Babamın ayağı kırıldı. Yere basamıyor. Annem [babamı] leğenle yatakta yıkıyor. Xura na-ibonams berepes k’ap’ula didoten nana-mutepeşik gyubonams. (AH-Borğola) Banyo yapan çocukların sırtını çoğunlukla anneleri yıkıyor. Dadi-Eminek mota-muşişi k’ap’ula gyubons (= gyubonups). (AK-Döngelli) Emine hala torununun sırtını yıkıyor. → k’riç’oms (ve onun altında uk’riç’ams)


gyubre (FN ~ HP) i. Kimyasal azotlu gübre. Ali-Osmanik çayiz gyubre goşubğams. (AH-Lome) Ali Osman çaya gübre döküyor. Gyubreş t’uvrape oxori-skanişi k’ap’ulaz ek’egidvi. (FN-Sumla) Gübre çuvallarını evinin arkasına bıraktım. Nuranik çayiz gyubre gubğams. (AH-Lome) Nuran çaya gübre döküyor. Çayiz gyubre Ap’riliz ek’ibğen (veya goibğen). (AH-Lome) Çaya azotlu gübre Nisan’da vurulur/dökülür. Xaciz gyubre var-ek’ibğen. (AH-Lome) Fasulyeye azotlu gübre dökülmez. K’op’erat’ifiz veesiya gyubre na-eç’opasenpeşi liste ikoman. Çayişi para meçamt’anşi gyubreşi para na-gyok’vatapanorenpe listez nijilen. (AH-Lome) Kooperatiften veresiye gübre alanların listesi yapılıyor. Çay parası verilirken gübre parasını kestirenler listeden siliniyor. Osmanik ore do şuk’az gyubre gubğu. “Mç’ima var-mulunya do 3’k’ari ek’obams. (AH-Lome) Osman kabak ve salatalığa gübre döktü. “Yağmur gelmezdiye ardından suluyor. Çayluğiz na-gobğams gyubreMot-içodet’as. İris yanç’as.” ya do nixmars. (AH-Borğola) Çaylığa döktüğü gübreBitmesin. Hepsine yetsin.” diye azar azar kullanıyor. → avropa, avropa-cubre, cubre, gubre; ≠ [doğal gübre] mgvana; çemre; [inek dışkısı] puşk’undi; ç’enç’i; lazma; [koyun ve keçi dışkısı] k’op’iya, k’opya; k’ork’ola; [tavuk dışkısı] 3’int’ili, 3’k’int’ili, n3’k’int’ili


gyubun → gyobun


gyucubalams (AH) Eø har.f. Sobeliyor. Berepek get’k’obina istert’anşi enni dido Nurik gyucubalams. (AH-Lome) Çocuklar saklambaç oynarken em çok Nuri sobeliyor.


gyuçams[1] (AH-Borğola) øADL har.f. (*) Birinin [dat.] vücudunun bir yeri [aps.] bir şeye [lok.] vuruyor. Na-eşebulut’i gza hek’o okti t’u ki çxindi burgulis gemiçamt’u. (AH-Borğola) Çıktığım yol o kadar yokuştu ki burnum dizime vuruyordu. Şkurnaten mundi gyuçams. (AH-Borğola) dey. Korkudan götü [yere] vuruyor. Şkurnaten mundi gemiçams. (AH-Borğola) Korkudan götüm [yere] vuruyor. [(*) Bu fiilin gösterilmeyen öznesi, doğanın verdiği koşul ya da doğaüstü varlık olarak değerlendirilebilir.]


gyuçams[2], gyuçams[3] → geçams fiilinin faydalananlı biçimi.


gyuçaneps (AK) EDAL har.f. Birine ait [dat.] elbiseye [lok.] bir şeyi [aps.] takıyor. Ayşek mota-muşişi fork’as puli gyuçaneps. (AK-Döngelli) Ayşe torununun elbisesine düğme dikerek takıyor. + giçaneps


gyuç’k’ams (FN-Ç’anapet) øD(ED) har.f. Hastalık, delilik ve saçmalık belirtileri [= söylenmeyen öznesi : aslında ergatif] birinde [dat.] başlıyor. Gegiç’k’ams-i ? Boyne circili mot şorum ? (FN-Ç’anapet) Kafayı mı oynatıyorsun ? Sadece niye sırıtıyorsun ? + gyoç’k’ams


gyuç’k’omams/ gyuç’k’omaps → geimxors, geipxors, geç’k’omups


gyuç’xakups → gyunç’xakups


gyudums/ gyudumers/ gyudvars → gedums/ gedumers/ gedvars


gyudvams → gedumers


gyufroxtinams (FN) EDA har.f. Birinin [dat.] vücudundaki şişikliğini [aps.] indiriyor. Doxtorik nandidi-çkimiz xeşi mbareyi gyufroxtinams. (FN-Ç’anapet) Doktor ninemin el şişkinliğini indiriyor.


gyufroxtun (FN) AD har.f. Birinin [dat.] vücudundaki şişiklik [aps.] iniyor. Xeşi mbareyi gemifroxtun. (FN-Ç’anapet) Elimin şişikliği iniyor. → cafloxt’en, cofloxt’un; froxti gyuxtams


gyugondams (FN-Sumla ~ AH) ED har.f. Birine küsüyor. Aynurik mutu var-axenayiz nana-muşiz gyugondams. (FN-Sumla) Aynur, bir şey yapamayınca annesine küsüyor. Osmanik ar mutu ak’vandu do var-yaç’opazna mintxaniren t’az gyugondams. (AH-Lome) Osman birinden bir şey isteyip alamazsa kim olursa olsun küsüyor. Hemtepek ma hem dulya şeni momi3’onaman. Hemu-şeni gebugondi. (AH-Borğola) Onlar beni bu iş için küçümsüyorlar. Ondan dolayı onlara küstüm. Hemuz gebugondi. P’ot’e hemtepeşe ar çkva var-bidare. (AH-Borğola) Ona küstüm. Asla onlara bir daha gitmeyeceğim. → guri mvalen/ guri malen; guri muxtams/ guri muxtaps; (elabru3’un altında) elubru3’un; + gegondun


gyuğobams/ gyuğobaps (FN ~ ÇX) EDA/ED har.f. Birinin yolunu (çitle) kapatıyor. → cuğobams/ cuğobay; (meğobums/ meğobams/ meğobaps altında) nuğobams/ nuğobaps. I. EDA har.f. Pucepez gza gyuğobams. (FN-Sumla) İneklerin yolunu çitle kapatıyor. Alik Durmadorepez gza gyuğobams do var-goloşkumers. (AH-Lome) Ali Durmat’lıların yolunu kapatıyor ve geçirmiyor. Ramizik Bulentis gza gyuğoberen. (HP-P’eronit) Ramiz Bülent’in yolunu kapatmış.

II. (AH) ED har.f. CemalikPuci ont’uleşen getasuleşe mot-amulut’asya do t’ikşariten gyuğobams. (AH-Borğola) Cemal, “İnek bahçeden sebzeliğe girmesindiye (bahçeyi) çit kapısıyla kapatıyor.


gyuk3inams (AH) EDA har.f. Birine ait bir şeyi çürütüyor.

[dey. guri gyuk3inams (AH) Umudunu hep kaybettiriyor.] Ma guri gemik3inez. (AH-Lome) (kelimesi kelimesine “benim yüreğimi çürüttüler” =) Umudumu hep kaybettim. Hap hüsrana uğradım.


gyuk’ap’un (AH) Aø har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Hopluyor. Berek na-u3’vare var-oxo3’onams. Oxoriz doloxe e3’uk’ap’un. Yuk’ap’un. Gyuk’ap’un. Gyurulti ikoms. (AH-Lome) Çocuk söylediğini anlamıyor. Evin içinde yukarı sıçrıyor. Zıplıyor. Hopluyor. Gürültü yapıyor.


gyuk’riç’ams (AH) EDA har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir yerini [aps.] keseliyor. Nanak bere-muşiz k’ap’ula gyuk’riç’ams. (AH-Borğola) Anne çocuğunun arkasını keseliyor. → cumbonams; gyu3’k’ams; (k’riç’oms altında) uk’riç’ams


gyuk’vatums/ gyuk’vatams/ gyuk’vataps (HP) EDA har.f. Bir şeyin tepesini kesiyor. Ncaz dudi gyuk’vatams. (HP-P’eronit) Ağacın tepesini kesiyor. Feritik oxoyis oğine na-gedgin mteli ncalepes dudi gyuk’vatums : “Oxoyis var-mok’atvas ya do. (HP-P’eronit) Ferit evinin önündeki tüm ağacların tepesini kesiyor : “Eve kapatmasın diye. ≠ gek’vatums/ gek’vatups; ≠ gyok’vatams/ gyok’vataps


gyulams/ gyulaps → gelams/ gelaps


gyuli (FN ~ ÇX)(***) i. I. [pek nadiren] Gül. [< Far.] Gül çiçeği. → culi; dadali[1]

II. Sevgili. # Si domç’vi do domxali, gyuli-çkimi. (AH ~ HP) Sen beni yaktın, pişirdin, sevgilim. # Muperi boyi giğun ! / Gyuli, 3’i3’ila re-i ? / İris na sozi meçam / Şa ok’i3’ilare-i ? (AH-P’ayante, K.K.) Ne biçim boyun var ! / Gyuli, yılan mısın ? (*) / Herkese söz veriyorsun da / Asla kendini ortadan ikiye ayıramazsın. [(*) Lazcada “yılan gibi” = İnce ve uzun boylu. Türkçede gibi kötü anlamı yoktur.] → culi; yari; sevda, sevdali; s. ve i. oroperi, x’oroperi, x’oropeli [(***) 1980 yıllarından sonra Pazar-Çamlıhemşin-Ardeşen diyalektlerini konuşanlar arasında bu terimi benimseyip şarkı sözü içinde kullananlar bulunmaktadır. Örneğin, # Keç’opi mendiği selami-şk’imi / Leba mayu. Gyuli, va-gomaktinen. (AŞ, A.A.) Al, götür selamimi / Geç kaldım. Gyuli, geri dönemiyorum.]


gyulun (FN ~ ÇX) Aø/øø har.f. İniyor. [kb. {ge-}] [emp.şm.1.tek. gebulur/ gevulur; perf.1.tek.gefti/ gepti; perf.3.tek. gextu; f.-i. (FN ~ HP) gextimu, (ÇX) gextimua] İniyor. → culun

I. (FN ~ ÇX) Aø har.f. 1. İnsan, araba vs [aps.] yoldan aşağıya doğru iniyor. [Yol, hafif meyilli olabilir.] Ançelek nez*opunaşen na-gyulun araba dodginams do bere-muşiz mu-tu t’asen noğaşa guncğonams. (FN-Ç’anapet) Ançele, cevizlikten inen arabayı durdurup çarsıdaki çocuğuna bir şeyler yolluyor. Ma dolonişen dolonişa noğaşa gebulur. (FN-Ç’anapet) Ben haftadan haftaya çarşıya iniyorum. Gepti do bo3’k’ediyiz karmat’e ok’oxveri t’u. (FN-Ç’anapet, Sumla) İnip baktığımda değirmen bozulmuş halde idi. Gendğani sap’at’oni ren. Noğaşe geptaten. (AH-Lome) Yarından sonra cumartesidir. Çarşıya ineceğiz. Memet’i noğaşe gyulun. Xinci k’ala cuma-muşi ek’içumers. (AH-Lome) Mehmet çarşıya iniyor. Köprünün yanında kardeşini bekliyor. 2. Dere, ırmak, nehir [aps.] akıyor. Ruba gyulun. (FN-Ç’anapet) Nehir (ırmak, dere) akıyor. Ğali mğiyayi gyulun. (FN-Ç’anapet) Dere bulanık akıyor. Ğali gyulun. (FN-Ç’anapet ~ ÇX) Irmak (dere, nehir) akıyor. Dido mç’ima mç’ims. Ğalişi 3’k’ariz manz*inen. Ğvari gextasen steri iven. (AH-Borğola) Çok yağmur yağıyor. Derenin suyu artıyor. Sel inecek gibi oluyor. 3. Düşey doğrultuyla (gökten, ağaçtan, üst kattan, dik yokuştan vs) iniyor. Ha3’i a m3ika emti eşaptaten do uk’ule gemti geptaten. (FN-Sumla) Şimdi biraz yokuş yukarı çıkacağız ve sonra iniş aşağıya ineceğiz. Ncaşen gyulut’u. (FN ~ AH) Ağaçtan iniyordu. Hek’o uoxo3’onu ar k’oçi ren ki merdeveniz gyulut’aşi k’uçxe dontxams do gyulun. (AH-Lome) O kadar anlayışsız bir adamdır ki merdivenden inerken ayaklarını vurarak iniyor. K’at’u-çkuni k’ayi avci ren. K’inçiz not’k’obun do tude gextaşi ğrap ya do meç’opums. (AH-Lome) Bizim kedimiz iyi avcıdır. Kuşa saklanıp bekliyor ve yere inince rap diye yakalayıveriyor. 3’aleni ğali şiyaleri gilulun. Ama Memetişi x’ona k’ele t’iba ikten do ç’it’a ç’it’a gyulun. (AK-Döngelli) Aşağıdaki dere şırıltılı akıyor. Ama Mehmet’in tarlasının tarafında t’iba biçiminde dönerek yavaş yavaş akıyor. Oxorişen vo3’k’edina uşkirişi nca k’elendo mjora gyulun (= mjora gyant’onun). (AK-Döngelli) Evden bakarsam elma ağacı tarafından güneş batıyor. 4. Meyve ağacından ürünü [aps.] geliyor. Yusufişi jimok’as jur tane didi m3xul-topuyi gedgin. Ar teğişen ar t’ava p’et’mezi gyulun. (AH-Lome) Yusuf’ların evlerinin arkasında iki tane bal armudu var. Birinden bir tava pekmez iniyor.

emp.geç. ikinci biçimi 3.tek. geit’u (FN ~ HP), git’u (ÇX) : 1. Canlı varlık [aps.] hızla veya bir nefeste aşağı iniyordu. Karmat’eşa gebit’i. (FN) Değirmene hızla iniyordum. Ançeleşi 3’ut’eli bozo oxoyiş gelamtumani bgarineri geit’u. (FN-Ç’anapet) Ançele’nin küçük kızı, evin önünden ağlayarak aşağıya doğru iniyordu. 2. Su [aps.] akıyordu. Xasani 3’k’ar-tolişa eşaxtu do mu k’undi ç’k’omu var-miçkin. K’ayi k’ayi na-geit’u 3’k’ari mek’arbu. (FN-Ç’anapet) Hasan pınarın başına çıkıp ne bok yediğini bilmiyorum. İyice akan suyu yok etti.

f.-z. emp.ist. ikinci biçimi 3.tek. geit’aşa (FN), geit’aşi (AH ~ HP), git’aşi (ÇX) : (Canlı varlık) hızla veya bir nefeste aşağı inerken. Noğaşa geit’aşa t’abanca memişkumels. (FN-Sumla) Çarşıya inerken tabancasını bana emanet ediyor.

perf. ikinci biçimi 3.tek. geilu (FN ~ HP), gilu (ÇX) : (Canlı varlık) hızla veya bir nefeste aşağı indi. Karmat’eşa gebili. (FN-Sumla) Değirmene hızla indim. Çkimden met’a iri noğaşa geilu. (FN-Sumla) Benden başka herkes çarşıya indi. Ç’anç’axiz gebili. (HP-P’eronit) Sulu çamurda (= çamurlu yoldan) hızla indim. [AK-Döngelli’de buna denk gelen biçimi kullanılmaz. → gilulun] → geilams

gel. ikinci biçimi 3.tek. geilasen vs (FN ~ HP), gilaun (ÇX) : (Canlı varlık) hızla veya bir nefeste aşağı inecek. Noğaşa gebilare. (FN-Sumla) Çarşıya (bir yerde durmadan bir nefeste) ineceğim. Ar şvacis gebilare. (HP-P’eronit) Bir nefeste ineceğim. → geilams

yet. gyalen : İnebiliyor. K’at’uş motali m3xuliz extaşi geikaçen. Var-gyalen. (AH-Lome) Kedi yavrusu armut ağacına çıktı mı, üzerinde mahsur kalıyor. Aşağıya inemiyor.

şsz geilen : İnilir. Hakşen tude muç’o geilen ? K’oçi meyolazna mtelli goiragaden. (AH-Lome) Buradan aşağıya nasıl inilir ? Adam bir düşerse hepten orası burası darp olur.

f.-i. (FN ~ HP) gextimu, (ÇX) gextimua : (Canlı cansız her şeyin) hızla veya yavaş yavaş inmesi. Babak noğaşe gextimu p’anda ma dulyaşe bulut’aşi muxvalaminams. (AH-Lome) Babam çarşıya inmeyi hep ben işe giderken rastlatıyor (= benim işe gitmeme rastlatıyor). Axmetiz noğaşe gextimu do goxtimu dido k’ayi u3’ons. (AH-Lome) Ahmet çarşıya inip gezmeyi çok sever.

II. (FN-Ç’enneti) øø har.f. Yıldırım düşüyor. Hako dido dovalu adeti va-ren. So gextu p’eya ? (FN-Ç’enneti) Bu kadar çok gök gürlemesi görülmüş şey değil. Nereye yıldırım düştü acaba ?


gyumruği (FN ~ ÇX) i. Gümrük. Musak gyumruğiz içalişams. Kelefuri mali p’anda xez dolulams. (AH-Lome) Musa gümrükte çalışıyor. Kelepir mal her zaman eline düşer. Apxazi gyumruğişi polisik t’ua, nek’naşi fot’oğrafi na-gamabiği şeni, fot’oğrafişi makine go3’omiğu. (AH-Borğola) Abhaz gümrük polisi az kalsın, kapının fotoğrafını çektiğim için, fotoğraf makinemi elimden alırdı. → cumruği


gyumuşi/ gyumişi (FN ~ ÇX) i. Gümüş. → cumişi


gyunaxi (FN ~ ÇX) i. Günah. [< Far.] Ostvinu gyunaxi ren. Şeyt’anepe ok’ibğen-doren. (AH-Lome) Islık çalmak günahtır. Şeyt’aniler birikirmiş. → cunaxi/ cunaxxi

[dey. gyunaxi go3’k’ams (FN ~ AH) : Birinin [dat.] günahını [aps.] alıyor. Biri için [dat.] kötü davranıyor.] Memet’ik cuma-muşiz m3udi mok’idamz do gyunaxi go3’k’amz. (FN-Ç’anapet) Mehmet kardeşine iftira atarak günahını alıyor. Gyunaxi mot-go3’k’am ! Na-nixiru var-z*iritna mutu mot-mok’idamt. (AH-Borğola) Günahını almayın ! Çaldığını görmedinizse bir şey yüklemeyin (= suçlamayın). → cunaxepe gvo3’ay


gyuncğonams/ gyuncğonaps (FN ~ HP ÇX) EDA harf. Aşağı istikamette cansız nesneyi [aps.] gönderiyor ya da yolluyor. Nurik Mustavas Boçxaşen lazut’i gyuncğonams. (AH-Lome) Nuri Borçka’dan Mustafa’ya mısır gönderiyor. Nana-muşik noğaz na-xen bere-muşiz k’ai na-u3’ons şeni k’vali gyuncğonams. (AH-Borğola) Annesi çarşıda oturan çoçuğuna Hoşuna gidiyordiye peynir yolluyor. → cuncğonams/ cuncğonay


gyunç’axups[1] (AK) EDA har.f. Birine göz kırpıyor. Tek gözünü [aps.], üst ve alt kirpiklerini ve yanağın göze yakın yerini de kullanarak, birini hedef alıp [dat.] kırpıyor. Timurik Fadimes toli gyunç’axups. (AK-Döngelli) Timur Fadime’ye göz kırpıyor. → cuk’am3’inay, eluç’apxayII, (nçaxums altında) unçaxams, gelunçaxams


gyunç’axups[2] (AK) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil.] Işık [aps.] yakıyor. Timurik te gyunç’axups. (AK-Döngelli) Timur ışık yakıyor. Timurik lamba gyunç’axups. (AK-Döngelli) Timur lambayı yakıyor. → nun3’ams; nudvinay/ nudvinamsI; udvinay; nudvinaps; ++ nunç’xakups


gyunç’xakups/ gyuç’xakups (AK) ED har.f. El feneri vs’yi [dat.] çakarak ışık yakıyor. Xasanik elektriğis gyunç’xakups. (AK-Döngelli) Hasan el fenerini yakıyor (= çakıyor). → gyunç’axups; nunç’xakups/ nuç’xakups


gyuneli (FN) i. Güneşli yer. → cuneli, omjore; mjoroni


gyuntxozinams (FN) EDA har.f. Birini [aps.] bir şeye [dat.] salıyor. Birine [aps.] bir şeyi [dat.] kovalatıyor. Reşadik ot’rik’ez atmaca gyuntxozinams. (FN-Sumla) Reşat bıldırcına atmaca salıyor (= ardından kovalatıyor). Enverik mky’apuz coğori-muşi gyuntxozinams. (FN-Sumla) Enver, çakalın arkasına köpeğini salıyor (= kovalatıyor).

cuntxozinams/ cuntxozinay; uç’işinams; geç’uşinapams


gyunz*inams (AH) ED har.f. Arttırıyor. Nanak ma na-momçu ntxiriz duk’lams. Emineşi ntxiriz gyunz*inams. (AH-Lome) Annem bana verdiği fındığı azaltıyor. Emine’nin fındığını arttırıyor.


gyupinams (AH-Lome) EAL har.f. Bir şeyin [lok.] üzerine seriyor. Lazut’işi çuçape ok’ok’orobi do ç’uvaliz kodolobği. Ç’umanişe on3xoneşe ebiğaten do gebupinaten. (AH-Lome) Mısır koçanı yapraklarını toplayıp çuvala doldur. Yarın tavan arasına çıkarıp sereceğiz. Alik boxçaz na-gyupinu lazut’i Memet’ik tude nuxvams. (AH-Lome) Ali’nin bohçaya serdiği mısırı mehmet yere döküyor. Sevimik na-k’ak’alu ntxiri betoniz gyupinams. (AH-Lome) Sevim ayıkladığı fındığı betona seriyor. → gyopinams[1]


gyupxasinams (AH) EDA har.f. Birini [dat.] birine [aps.] rezil ediyor. Oncğoreşi var-uçkin. Milleti kogemipxasinu. (AH-Lome) Ayıptan anlamaz. Millete rezil oldum (= kelimesi kelimesine : O beni millete rezil etti). P’ura-p’ura do milleti gemipxasinare. (*)(AH-Lome) Avazım çıktığı kadar bağırıp millete rezil olacağım. [(*) P’ura (< urams) fiilinin öznesi bir kadındır.] + gyapxasen


Gyurci (AŞ-Ortaalan ~ FN AH HP ÇX)(AK) s. ve i. Gürcü. Gyurci oxorzalepe peği msk’va var-iyenan. (*)(AŞ-Ortaalan) Gürcü kadınlar pek güzel olmuyorlar. Lazi do Gyurci da do cuma steri ren. (AH-Lome) Laz ve Gürcü kardeş gibidir. Noğaşe Gyurcepe moxtes. (AH-Borğola) Çarşıya Gürcüler geldiler. Gyurci nisa moix’onit do ç’it’a ç’it’a Lazeburas gyagen. (AK-Döngelli) Gürcü gelin getirdik de [o gelin] azar azar Lazcaya alışıyor. [(*) Ardeşen diyalektlerinin fonoloji sisteminde /gy/ fonemi bulunmaz. Bu örnekte kullanılan gyurci biçimi, Türkçe “gürcü” kelimesinin Lazcalaştırılmış şekli olması gerek.] → Curci; K’orturi; Gurci


Gyurcistani (AH)(AK) i. Gürcistan. Arkabis-ti Gyurcistanişe ixracati na-ikoms do dulya k’ayi na-uğun tuccarepe renan. (AH-Lome) Arhavi-de de Gürcistan’a ihracat yapıp işleri iyiolan tüccarlar vardır. Han3’o 3’ana-moşvacina-çkimis Gyurcistani goxtimuşe bidi. (AH-Borğola) Bu yıl yıllık istirahatimde (= tatilde) Gürcistan’ı gezmeye gittim. Gyurcistanis Lazepe-ti renan. (AK-Döngelli) Gürcistan’da Lazlar da var. Gyurcistanis Xiristiyani do Muslimani skidun. (AK-Döngelli) Gürcistan’da Hıristiyan ve Müslüman yaşıyor. → Gurci-msva


gyurulti (AH) i. Gürültü. Jin k’at’iz gyurulti vanşi babak tudelen bigate e3’ontxams. (AH-Lome) Üst kattan gürültü yaptıklarında babam aşağıdan sopayla dürtüyor. Berek na-u3’vare var-oxo3’onams. Oxoriz doloxe e3’uk’ap’un. Yuk’ap’un. Gyuk’ap’un. Gyurulti ikoms. (AH-Lome) Çocuk söylediğini anlamıyor. Evin içinde yukarı sıçrıyor. Zıplıyor. Hopluyor. Gürültü yapıyor. Hek’o gyurulti ren ki ucepe gemank’olu. (AH-Lome) O kadar çok gürültü var ki kulaklarım tıkandı. → nağarya; odgiyalu


gyuskirun → geskirun


gyustun (FN-Sumla ~ ÇX)(AK) Aø har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] [emp.şm.1.tek. gebustur] I. (FN-Sumla ~ ÇX) Düz ve kaygın bir zeminde kayıyor. Gebustvi do burguli gebontxi. (FN-Sumla) Kayıp düştüm ve dizimi yere çarptım. Xasani gyustu do burguli gyontxu. (FN-Sumla) Hasan kayıp dizini yere çarptı. Ğomamci gebustvi do diyo na-gepçi, handğa dido maç’ven. (AH-Lome) Dün kayıp dirseğimi vurduğum, bugün çok acıyor. Osmanik ğaliz mçxomi ç’opumtaşi gyustun do k’ata oraz goiragaden. (AH-Borğola) Osman derede balık tutarken kayar ve her zaman her tarafı dövülür. He dişkaşi ok’obğalas mot-nanç’e(r). Gyustun do kegabğenan. (AH-Borğola) O odun yığınına yaklaşma. Kayıp da (senin) üzerine dökülür. Gevustvi. (HP ~ ÇX) Kaydım. Dadi-çkimi ğoman gyustu do burgili do xe p’at’i geçeren. Andğa dido 3’k’unt’eren. (HP-P’eronit) Teyzem dün kayıp dizleri ile elini fena vurmuş. Bugün çok ağırıyormuş. [◘ eşb. gestun fiilinin faydalananlı biçimi] → gestun; ≠ cust’un, cust’vay

II. (AK) Yokuşta kayıyor. Omerik kizağiten gemtumani gyustu do k’uçxe xonot’roxu. (AK-Döngelli) Ömer kızak ile bayır aşağı kaydı da ayağı kırıldı.


gyusumers (FN), gyusumels (FN-Sumla), gyusumers (AH ~ HP), gyusumars (ÇX) EDA har.f. Bir şeyi [aps.] başka bir şeyin üzerine [dat.] sürtüyor. Berek avlaz na-gombun tok’iz burç’uli gyusumers. Meç’k’odasen. (FN-Ç’anapet) Çocuk evin önünde gerilmiş ipe uzun saplı tırpanı sürtüyor. Kopacak. Xerxiz k’ibiri mabğu-doren. Babak m3ika eğe gyusumers. (AH-Lome) Testerenin dişleri körelmiş. Babam biraz eğe vuruyor. Ç’e, k’at’uk k’udeli na-var gyusumerz şeepez hek’o mot-uk’udelam. (AH-lome) Yahu, kedinin bile kuyruğunu değdirmediği (= hiç önemsiz) şeylere o kadar üsteleme. Xami kvaz gyusumers do lasiroms. (AH-Borğola) Bıçağı taşa sürtüyor da biliyor. → cusums/ cusuy


gyuşalups (AK) EDA har.f. Birinin [dat.] işini ya da olayını [aps.] bozuyor. [Bu fiil, ceşalums/ ceşaluy, geşalums, geşalams/ geşalaps fiilinin faydalananlı mecazi kullanımı olarak değerlendirilebilir.] Memetik Xasanişi k’ulani gorasinon. Ama Niyazik var-şignas ki dulya xogyuşalups. (AK-Döngelli) Mehmet Hasan’ın kızını isteyecek. Ama Niyazi duymasın ki işi bozar.


gyuşinups (AK) ED har.f. Saygı duyuyor. Sayıyor. Eminek baba-muşis dido gyuşinups. (AK-Döngelli) Emine babasını çok sayıyor (= ona değer veriyor, saygı duyuyor). → şinums/ şinuy, şinoms, şinups


gyuşiraps (AK) ED har.f. Aşındırıyor. Cumadi-çkimik xerxişi k’ibiri diginz*anuşi olasiraleten gyuşiraps. (AK-Döngelli) Amcam testerenin dişi uzayınca eğe ile aşındırıyor. → şirums/ şiruy/ şirups; şirç’uy; gamaşirums


gyuşkumers (HP)(AK) EA har.f. Yutuyor. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Kemalik didi didi uşkiyepe gyuşkumers. (HP-P’eronit) Kemal oldukça büyük elmaları yutuyor. Doğanik mç’k’idepe mçxu mçxu gyuşkumers. (AK-Döngelli) Doğan ekmekleri kalın kalın yutuyor. → cuşk’ums; cişk’uy; geişkumers/ geişkumels; gyuşkumers; → coşk’umsII/ coşk’uyII


gyut’alams[1]/ gyut’alaps[1] (FN ~ ÇX) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] 1. (Yemeğin vs) tümünü kullanmadan sonda kalan kısmını bırakıyor. Ali cumadik t’abağiz gyari var-gyut’alams. Muntxa gyudvare iri gekosums. (AH-Lome) Ali amca tabakta yemek bırakmaz. ne koyarsan hepsini silip süpürür. Lu-ncaxerişi dido na-ren var-aç’k’omu do kogyut’alu. (AH-Borğola) Lahana ezmesinin fazla olanı yiyemedi ve bıraktı. 2. (Gereken şekilde yapmadan) bırakıyor. Lu dido p’eci kogyut’ali-doren. M3ika goşu3’k’i do dotutxani. (AH-Lome) Lahanayı çok sıkışık bırakmışsın. Biraz aralarından söküp seyrekleştir→ cut’ams[1]/ cut’ay[1] ≠ elut’alams/ elut’alay/ elut’alaps


gyut’alams[2]/ gyut’alaps[2] (FN ~ HP ÇX) EDA/EDAL har.f. I. EDA har.f. 1. Birinin [dat.] üstüne bir şey [aps.] düşürüyor. Xasanik na-k’vatums ncalepe mtelli lazut’epez gyut’alams. (AH-Lome) Hasan kestiği ağaçları hep mısırların üstüne düşürüyor. Damtirek sica-muşi om3kvamz do berez oncğore gyut’alams. (AH-Lome) Kaynana damadını övüp çocuğu utandırıyor. Dadi-çkimi oncğore mot-gemit’alam. (AH-Lome) Teyzeciğim, ayıbımı yüzüme vurma. Milletişi doloxe oncğore gemit’alaşi ğvalepe gomamç’itanen. (AH-Lome) Milletin içinde beni ayıplayınca yanaklarım kızarıveriyor. 2. Tarlaya [dat.] su [aps.] veriyor. Babak ont’ules 3’k’ari gyut’alams. (AH-Lome) Babam tarlaya su veriyor. → cut’oçams/ cut’oçay

II. EDAL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] üstüne bir şeyi [aps.] düşürüyor. Axmetik gzas na-golaxtasens çkar var-ugurams. Dişka meyaxumt’aşi k’oçis tiz gyut’alams. (AH-Lome) Ahmet yoldan geçeblere hiç dikkat etmiyor. Odunları aşağıya doğru atarken adamların üzerine düşürüyor.


gyut’axams/ gyut’axaps (FN ~ HP ÇX) EDA/EDAL har.f. → cut’axams/ cut’axay

I. EDA har.f. 1. Bitki, kazık, direk vs’nin [dat.] tepesini [aps.] kırıyor. Nanak lu k’ant’araşi dudi gyut’axams. (AH-Lome) Annem lahana filizlenince tepesinden kırıyor. Lazut’işi ti gyut’axaşi lazut’i var-irden. (AH-Borğola) Mısırın tepesini kırarsan mısır büyümez. 2. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] kırıyor. Xasanişi berek kva ot’k’omerz do cumadi-muşiz pencere gyut’axams. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın çocuğu taş atarak amcasının penceresini kırıyor. → yut’axams/ yut’axaps

II. EDA har.f. Bir şeyin üzerinde veya içinde [dat.] bir şeyi [aps.] kırıyor. Emine xalak nez*i goru do nanak serentiz gyut’axams. (AH-Lome) Emine halam ceviz istedi de annem serenderde [cevizi] kırıyor. + get’axums/ get’axups; gyot’axams/ gyot’axaps


gyut’k’obun → get’k’obun


gyut’k’oçams → get’k’oçams; gyot’k’oçams


gyuxtams/ gyuxtaps (FN ~ HP ÇX), gyuxteps (AK) AD har.f. I. (FN ~ HP)(AK) Birinin [dat.] vücudundaki şişikliği vs [aps.] kayboluyor. Xeşi mbareyi gemixtamz. (FN-Ç’anapet) Elimin şişikliği iniyor. Burgulepe bareyi na-miğut’u, m3ika kogemixtu. (AH-Lome) Dizlerimin şişi biraz indi. Doğaniz k’itiz froxti gyuxtams. (AH-Borğola) Doğan’ın parmağındaki kabarcık iniyor. Alişi tis na-uğun k’op’i xogyuxteps. (AK-Döngelli) Ali’nin başındaki şişlik iniyor. → cafloxt’en, cofloxt’un; gyufroxtun

II. (FN) 1. Birinin [dat.] kanı [aps.] akıyor. Mamuliz pank’elişe din3xiri gyuxtamz. (FN-Ç’anapet) Horozun ibiğinden kan akıyor. Berez çxindişe na-gyuxtu din3xiri kçe porçaz meyaktu. (FN-Ç’anapet) Çocuğun burnundan akan kan, beyaz gömleğe leke yaptı. 2. Birinin [dat.] sümüğü [aps.] akıyor. Bozo-çkimiz ğoma gale ini au do ğomamcişen doni fingili gyuxtamz. (FN-Ç’anapet) Kızım dün dışarda üşüdü ve dün akşamdan beri sümüğü akıyor. 3. Birinin [dat.] taşağı [aps.] iniyor (= fıtık oluyor). Mu ağodu var-miçkin. Berez k’vaci kogyuxtu. (FN-Ç’anapet) Ne olduğunu bilmiyorum. Çocuğun taşağı indi (= fıtık oldu).


gyuzadams (FN) EA har.f. [kb.{u-}’nun işlevi belli değil] Tahmin ediyor. Kogebuzadi. (FN-Sumla) Kesin tahmin ettim. Eminim ki tahminim doğrudur. ≠ cuzaday

yet. gyazaden : Tahmin edebiliyor. Mamut’iz  ntxironapez nak’o k’alati ntxiri gamaxtasen k’ayi gyazaden. (FN-Ç’anapet) Mahmut fındıklıklardan kaç sepet fındık çıkacağını iyi tahmin edebiliyor. Ç’umanişe mu iyasen handğaşen gemazaden. (FN-Ç’anapet) Yarın ne olacağını bugünden tahmin ediyorum. Ç’umanişe mu ivasen, handğaşen gemazaden. (FN-Sumla) Yarın ne olacak, bugünden tahmin edebiliyorum. Bere ncaşen na-melat’u kogemazadu-dort’un. (FN-Sumla) Çocuğun ağaçtan düşeceğini tahmin etmiştin.


gyuz*in (FN ~ ÇX) ADL hal f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] bir şeyin [lok.] içinde veya üzerinde yatay (ve saklı) duruyor. Genç’aryi sanduğiz gemiz*in. (FN-Ç’anapet) Param sandıkta duruyor. 3’ipriz na-gemiz*in boginapez şeni kodomixedu. (FN-Ç’anapet) Gürgen ağacında duran kovanlarıma arı kondu. Ağne eğe xalamit’az gemiz*in. (FN-Sumla) Yeni eğem alet çekmecesinde duruyor. Karmat’ez lazut’i gemiz*in. (FN-Sumla) Değirmende mısırım var (= mısırı öğütüyorum). Fot’a-çkimi orz*oz gemiz*in. (AH-Lome) Peştamalım iskemlede duruyor. Altunepe-çkimi babaşi k’asaz gemiz*in. (AH-Lome) Altınlarım babamın kasasında duruyor. Serentiz ntxiri gemiz*in. (AH-Lome) Serenderde fındığım var. Karmat’ez dik’a gemiz*in. Heya pçumer. Berepez kovali gebudvare. (AH-Lome) Değirmende buğdayım var. Onu bekliyorum. Çocuklara buğday ekmeği koyacağım. Badik boxça mela3’k’ims. Mu gyuz*in, bz*iraten. (AH-Lome) Yaşlı adam bohçasını açıyor. İçinde ne var, göreceyiz. Memet’ik na-k’oru ink’ilepez xaman3’a gyuz*in. Tok’i k’olayi gei3’k’en. (AH-Lome) Mehmet’in sardığı bağlar düğümlüdür. İpi kolay çözülür. İbramik para cebiz dolidumers. Si çekmecez gegiz*in. (AH-Lome) İbrahim parayı cebine koyuyor. Seninki çekmecede duruyor. T’orocik ncaşi dudiz yuva vu-doren. Xut tane makvali gyuz*in. (AH-Lome) Güvercin ağacın tepesine yuva yapmış. Beş tane yumurtası varMxucis ntxirişi ncaşi oğmalu gemiz*in. (AH-Borğola) Omzumda fındık ağacının yükü duruyor. Pucişi alis na-gyuz*in tok’iPuci luşe mot-nanç’uşinasya do umk’ulanams. (AH-Borğola) İneğin boynunda [bağlı] olan ipiİnek lahanaya uzanamasındiye kısaltıyor. Ma p’at’i ndğa şeni geç’areyi pşinaxum. K’at’ayya sanduğiz para gemiz*in. (HP-P’eronit) Ben kötü günler için parayı saklıyorum. Sürekli sandıkta param duruyor. → cuzun; ≠ gyoz*in

[dey. nenaz gemiz*in (AH) : Bir söz dilimin ucundadır. Bir söz [aps.] hatırlayacağım gibidir, ama hatırlayamıyorum.] Var gomaşinu, ala nenaz gemiz*in. (AH-Lome) Hatırlayamıyorum, ama dilimin ucundadır.

[dey. xez gyuz*in (AH) : Birinin [dat.] avucunun içinde tutulmuş haldedir. Birinin [dat.] istediğini yaptırılacak durumdadır.] Heya soti var-alen. Xez gemiz*in. (AH-Lome) O hiçbir yere gidemez. Avucumun içindedir.


gyu3’k’ams[1] (FN-Ç’anapet) EDA har.f. Birinin [dat.] vücudununbir kısmını [aps.] keseliyor. Pederik ibont’aşa nanak k’ap’ula gyu3’k’amz. (FN-Ç’anapet) Babam yıkanırken annem sırtını keseliyor. cumbonams; uçaminay; k’riç’oms, uk’riç’ams, gyuk’riç’ams


gyu3’k’ams[2]/ gyu3’k’aps (FN-Sumla ~ HP ÇX) ED/EDA har.f. Çözüyor. I. (FN-Sumla) ED har.f. Birinin [dat.] bağlı olduğu ipi çözüyor. Hayvanları [aps.] bağlayan ipini çözüyor. Fadimek puciz gyu3’k’ams. (FN-Sumla) Fatma ineği (= ineği bağladığı ipi) çözüyor. → mo3’uy

II. (AH) EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] çözüyor. Berepe ! Babak xociz tok’i gyu3’k’ams. İmt’it. (AH-Lome) Çocuklar ! Babam boğanın ipini çözüyor. Kaçın. Goğoberi ont’uleşe puci iyonaşi tok’i gyu3’k’aman do oxuşkumernan. (AH-Borğola) Etrafı çeperli tarlaya ineği götürülünce ipi çözer ve bırakırlar. → nu3’k’ams/ nu3’k’aps