İ i Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin 13’üncü harfi. Yuvarlaklaşmasız dal ön vuayel (*) fonemini gösterir. [(*) Vuayel, halk dilinde yanlışlıkla “sesli” denir. Bazılarına göre “ünlü”. Lazca fonetiği ve fonolojisinde tek başına hece oluşturabilen fonemi ifade eder.] Uluslararası Fonetik Alfabesi’nde [i] şeklinde yazılır.

i- kb. L.G.11.6.


i-/u- kb. L.G.11.6. [Bu kökbaşı, birinci ve ikinci şahıslarda {i-}, üçüncü şahısta {u-} biçimini alır.]


-i[1]/ -y (*) “soru ve haykırış göstergesi” ve c.s.-e. [(*) -i eki, vuayel arkasında bazen -y olarak telâffuz edilir. Serbest bir değişken olduğundan dolayı bu sözlükte daima -i şeklinde yazılmıştır. Ancak şarkı sözleri ve şiirlerde hece sayısını değiştirmemek için -y şeklindeki yazılışı korunmuştur.] I.a. [cümle sonunda] “soru ve haykırış göstergesi” 1. [soru göstergesi] ... mi ? ... mı ? ... mü ? ... mu ?

[a.] [fiil arkasında] Si var-gişk’ut’u ham lak’irde. Ho-i ? Oçi var-gişk’ut’u ham lak’irde. Yevana ma-ti var-gi3’vik’o-i ? (PZ-Cigetore) Sen bilmiyordun bu kelimeyi. Öyle mi ? Madem ki bilmiyordun bu kelimeyi. Yoksa ben de demesem miydim ? Ham3’o m3xul nçars-i ? (ÇM-Ğvant) Bu yıl armut ağacının dallarında meyvesi var mı ? Hak’u doviyondri. P’iya araba moxt’asen-i ? (ÇM-Ğvant) Bu kadar bekledim. Acaba araba gelecek mi ? Lazeburi na-vit’urt’itu oxvo3’onamt’i-i ? - Oxovo3’onamt’i. (ÇM-Mek’alesk’irit) Lazca olarak söylediğimizi anlıyor muydun ? - Anlıyordum. Xe pexva megon3ons-i ? (AŞ-Ok’ordule) Senin elinde kestane dikeni batmış halde duruyor mu ? Gamşkorinu-i ? (FN ~ AH) Acıktın mı ? Zabuni bore-i, p’eya ? Dido upi gemçams. (FN-Sumla) Çok terliyorum. Acaba hasta mıyım ? K’urbetis dizengini do ha3’i kyoyis elaxer-i ? (FN-Sumla) Gurbette zengin oldun. Şimdi köyde yan gelip keyif çatıyorsun, değil mi ? Esse zop’on-i ? (FN-Sumla) Doğru mu söylüyorsun ? Gamşkorinu-i ? (FN ~ AH) Acıktın mı ? Boyne si mekçare-i ? (AH-Lome) Her zaman sana mı vereceğim ? Sum tuteri çiçku-bere nişkvinen do soti ilen-i ? (AH-Lome) Üç aylık bebek bırakılıp bir yere gidilir mi ? [Bu örnekte nişkvinen-i + ilen-i = nişkvinen do ilen-i ? Yani iki adet fiil için tek bir adet -i eki kullanılmıştır.] He t’ot’iz uşkuri noçans-i ? (AH-Borğola) O dalda elma var mı ? Si ma amigdep-i ? (HP-P’eronit) Sen beni alaya mı alıyorsun ? Xe p’ici diboni-i ? (AK-Döngelli) Elini yüzünü yıkadın mı ? Mot a-memisimin (= mot var-memisimin) ? X’ucik var-gigneps-i ? (ÇX-Çxalazeni, ONM) Bana neden cevap vermiyorsun ? Kulağın duymuyor mu ? 2. [haykırış göstergesi] Dulya oçodinaşi çkimde va-mulu(r)-i ! Golaxedur do ixi ibaram. (AH-Lome) İşini bitirince bana gelmiyorsun ki ! Rüzgârda oturup serinliyorsun.

[b.] [isim arkasında] Ğomamci mi moxtu ? Axmet’i-i, Xasani-i ? (AH-Lome) Dün kim geldi ? Ahmet mi, Hasan mı ?

[c.] [ünlem arkasında] Si var-gişk’ut’u ham lak’irde. Ho-i ? (PZ-Cigetore) Sen bilmiyordun bu kelimeyi. Öyle mi ? Nişşani şk’uneburi iyasen, hişşo var-i ? (AŞ-Ortaalan) Nişan geleneğimize göre yapılacak, değil mi ?

I.b. [dolaylı soru göstergesi] Olup olmadığı. Yapıp yapmadığı. Ali lazut’i oşk’omoni iyu-i ognapu şeni ç’ebape elaç’irduy. (ÇM-Ğvant) Ali mısırın yenebilir olduğunu anlamak için mısır koçanlarının yan tarafını yırtıyor. Çiği-k’oft’e diyu-i var-iyu-i oxo3’onu şeni tavani eyot’a3are. (AŞ-Ortaalan) Çiğ köftenin olup olmadığını anlamak için tavana yapıştırmalısın.

II. c.s.-e. (ÇM ~ AŞ)(AK) [zarfsal cümlemsi oluşturur] (Bir şey yapıldı) ise. (Bir şey yapıldı) mı, (kaçınılmaz sonuç olarak başka bir şey meydana gelir). Mca cek’vatumt’aşa arape var-guk’vati-i, arti mcalepe najinen. (ÇM-Ğvant) Ağaç keserken dallarını budamazsan diğer ağaçlara dayanır. Tuği kocegidges-i, dolvolam. (ÇM-Ğvant) Sana tuzak kurulursa (tuzağa) düşersin. K’avuli va-nç’ari-i, kok’ixven. (ÇM-Ğvant) İddiayı yazmazsan bozuluyor. Mut’ik’ore are-i, ğureri şuri va-moğay. (ÇM-Ğvant) Her ne yaparsan yap, ölü can getirmez. Ali berepe gvabğan-i, meyust’un. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklar üstüne yığılınca deliriyor. Omp’ila na-cudvare ara muti var-gurçi-i, goişiren. (ÇM-Ğvant) Halatı bağladığın dala bir şey sarmaz isen etrafı aşınıyor. Dolokunaşe-vrosişi var-eç’opi-i, ordoşa goişiren. (ÇM-Ğvant) Giysinin iyisini almaz isen erkenden eskiyor. # Noç’adun nek’na p’amp’u / Megiraya-y gomin3’i / Ma nak’u gayoropen / Gogağari domi3’vi. (ÇM-Ğvant, anonim) Kapının üzeri ahşap kilit çakılı / Tıklatınca (bana) aç / Beni ne kadar sevdiğini / Kurban olayım söyle. K’art’ik’art’i var-ayoropenan. (AŞ-Ok’ordule) Birbirlerini sevmiyorlar.Ayşe ! “Oxori ixi var-amaxt’asendeyi nek’na tude sungeri elvoç’abun. Mutu ağodu-i, haya Ali o3’eday. (AŞ-Ok’ordule) Ayşe !Eve rüzgâr girmeyecekdiye kapının altında sünger kenara yapışmış durumda. Bir şey oldu mu, buna Ali baksın. Zelixak a ç’it’a diçalişu-i, xoguimç’itanen. (AK-Döngelli) Zeliha azcık çalışsa kızarır (= kıpkırmızı olur). Ordeği 3’k’arişen kişaxtu-i, guipatxen. (AK-Döngelli) Ördek sudan çıkınca silkeleniyor.


-i[2] (PZ-Cigetore ~ AŞ-Ok’ordule) [c.s.-e. : Konson arkasında -i biçimi, vuayel arkasında ise -si biçimi kullanılır. Nadiren konson arkasında -isi biçimi de gözlemlenir.] (-diği)nde. (-eceği)nde. Berepes, mç’apuşi nena dvagurasi aşk’urineran. (PZ-Cigetore) Çocuklar çakalın sesini duyunca korkuyorlar. Mturi mtvasi k’abanis colvapu maşk’urinen. Ordo ordo ndoğişi jin pst’ur. (PZ-Cigetore) Kar yağınca yokuş inmekten korkuyorum. Sık sık buz üzerinde kayıyorum. Xasanis ar dulya cuçinadvanisi hişo ikums, haşo ikums. Ok’ayi endoli kogamiğams. (PZ-Cigetore) Hasan’a bir iş yaptımak istendiği zaman öyle yapıyor, böyle yapıyor. Sonunda engel çıkarıyor. Du3xu o3’opxoni iyasi p’3’opxar. (ÇM-Ğvant) Ihlamur ağacı budamaklık olunca (= budanması gerektiğinde) budayacağım. Puji 3’ari va-meyalasi goikten. (ÇM-Ğvant) İnek suyu geçemeyince geri dönüyor. Avlape du3xupe omordinay. İmordasi pujepe u3’opxasen. (ÇM-Ğvant) Kapı kenarlarında ıhlamurlar büyütüyor. Büyüyünce inekler için budayacak. M3xuli arape ixi ibarasi otva nan3’en. (ÇM-Ğvant) Armudun dalları rüzgâr esince çatıya değiyor. Kva irginasi ğoberi ek’ibğen. (ÇM-Ğvant) Taş yuvarlanınca çitin arkasına yığılıyor. Oxaşk’u ora var-uşk’un. A miti xaşk’asi ek’voç’ay. (ÇM-Ğvant) Tarlaya tohum verme zamanını bilmiyor. Biri tohum verince ardı sıra başlıyor. Berepe memok’açani vipşer. (ÇM-Ğvant) Çocuklar beni sıkıştırınca doluyorum (= zorlanıyorum). Ok’oxunaşe p’ati, na-moviğaten oşk’omalepe ok’ovimxort. (ÇM-Ğvant) Toplantı yaptığımızda, getirdiğimiz yiyecekleri beraber yiyoruz. Rusepe moxt’esi jur Rusi ar Ermeni keluk’aturt’u. (ÇM-Ğvant) Ruslar gelince iki Rus’un yanında bir Ermeni var idi. Ali laç’i azirasi t’obun. (AŞ-Ok’ordule) Ali köpek görünce saklanıyor. Nusa oçalişu naşk’va-do oxorişa it’asi dişk’aşi cindo puci mt’a eyok’oray do hişote ulun. (*)(AŞ-Ok’ordule) Gelin çalışmayı bırakıp evine giderken odun yükünün üstüne ineğin otunu da koyup bağlıyor da öyle gidiyor. [(*) Bu örnekte iki adet fiil için tek bir -i eki kullanılmıştır. {naşk’vasi do + oxorişa it’asi} = naşk’va-do oxorişa it’asi] Doğani xarci asi iri k’ale goit’a3ay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan harç yapınca her tarafına yapıştırıyor. Oxorzalepe k’oçepe azirani gzaşa ko3’ulun. (AŞ-Ok’ordule) Kadınlar adamları görünce yoldan çekiliyorlar.→ -isi, -si; -is/-sis; -u/-su; -sini; -iz/-yiz; -şi


i, it → ikums/ ikuy/ ikoms


ibaden (ÇM ~ ÇX)(AK) Aø har.f. [perf.1.tek. (do)vibadi/ (do)bibadi] [◘ eşb. Bu fiil, olumluluk baş-ekli olunca dibaden fiili ile eşbiçimli olur.] ≠ ikçinen, ixçinen. I. (PZ ~ ÇX) Bir erkek [aps.] yaşlanıyor ya da ihtiyarlıyor. Alişi didi juma tomalepe p’ri ibaday cakçanden. (ÇM-Ğvant) Ali’nin büyük kardeşinin saçları ihtiyarlamadan ağarıyor. 3’anape sole golaxtu var-gaçkinaşa k’oçi ibaden. (FN-Ç’anapet) Senelerin nerden geçtiğinin farkına varmadan insan yaşlanıyor. Tofikì dido ora ren var-miz*iyurt’u. Kenkve diyu do dibadu-doren. (FN-Ç’anapet) Tofik’i çok zamandır görmemiştim. Dişleri dokülmüş ve yaşlanmış. K’adir-cumadi dido dibadu-doren. Ucis-ti k’ayi var-ognams. (AH-Lome) Kadir amca çok yaşlanmış. Kulakları da pek iyi duymuyor. Oçilu şeni he k’onari do3xunana ora gamastun do dibader. (AH-Borğola) Evlenmek için o kadar ayıklarsan (= seçmeye kalkarsan) zaman çabuk geçer de yaşlanırsın. Dido ibadaşi k’oçi doxluk’un. (AH-Borğola) Çok yaşlanınca insan pörsür. K’oçi dido ibadaşi uca iven. (AH-Borğola) İnsan çok yaşlanınca sağır olur. Dibadaşi tomape dixçanen. (AK-Döngelli) Yaşlandığında saçların beyazlar (= ağarır). P’ap’lui-çkimi dibadu. Ama xolo k’ai pi3ari xerxups. (AK-Döngelli) Dedem yaşlandı. Fakat yine de iyi tahta biçiyor. Dibadi do ar k’oçoba var-gaguru. (AK-Döngelli) Yaşlandın da (= ihtiyarlandın da) bir insanlık öğrenemedin. → badi iyen (PZ)

II. (ÇM) Ağaç [aps.] yaşlanıyor. Mca ibadasi ç’abu dvaben. (ÇM-Ğvant) Ağaç yaşlanınca ökseotu sarıyor.


ibaderaşa/ ibadera (ÇM) z. (Erkek) yaşlandıkça. Ali ibaderaşa uji natven. (ÇM-Ğvant) Ali ihtiyarladıkça kulakları ağır işitiyor.


ibadgalen (AH) Aø har.f. Debeleniyor. Uk’itxu, uxesap’u muşebura nacinen do m3udiş ibadgalen. (AH-Lome) Sormadan, hesaplamadan kendi kendine dayanıp boşuna debeleniyor. → badgalamsII


ibarams[1] (PZ) Aø har.f. Rüzgâr [aps.] esiyor. İxi ibarams. (*)(PZ-Cigetore) Rüzgâr esiyor. [(*) PZ-Cigetore diyalektinde hem ibarams hem ba(r)s denir.] → ibay; bars/ bay


ibarams[2] (AH) EH dön.har.f. Rüzgârı [aps.] kendine estiriyor. Rüzgârda [aps.] serinliyor. Dulya oçodinaşi çkimde va-mulu(r)-i. Golaxedur do ixi ibaram. (AH-Lome) İşini bitirince bana gelmiyorsun ki. Rüzgârda oturup serinliyorsun. T’aoni dido mçxvapa ren. Mustava Cumadi mçxvapaz var-naxondinen. Ğaliş kinayiz boxça elorçams do lumcişa ixi ibarams. (AH-Lome) Hava çok sıcaktır. Mustafa Amca sıcağa pek dayanamıyor. Dere kenarına bohçasını serip akşama kadar serinliyor. Osmaniz oxoriz mçxvapa avaşi gale ixi ibarams do korun. (AH-Borğola) Osman evde sıcak olunca dışarıda rüzgârlanıp serinliyor. Dido mçxvapa ivaşi pervanete ixi bibaram. (AH-Borğola) Çok sıcak olunca pervaneyle rüzgâr (kendime) estiriyorum. + bars


ibaren/ ibaen (AH ~ ÇX)(AK) Aø har.f. 1. Şişiyor. Duşemeşi pi3ari dido mot-şuvomt. Bazi pi3arepe ibaren do eşastun. (AH-Lome) Döşeme tahtalarını fazla ıslatmayın. Bazı tahtalar şişip aradan üste doğru kayar. He bulti pompaten k’ai ibaren. (AH-Borğola) O top pompa ile iyi şişiyor. “Bergişi ondre3’e dibaras ya do 3’k’aris giludumers. (AK-Döngelli) Kazanın sapı şişsin diye suya koyuyor. Cumadi-çkimikDibarasya do pi3ari ğalis gyont’onaps. (AK-Döngelli) AmcamŞişsindiye tahtayı dereye batırıyor. 2. mec. Büyükleniyor. Kasılıyor. Şişiyor. OnuriK’ai bik’itxomya do ibaren. (AH-Borğola) Onurİyi okuyorumdiye şişiyor (= kasılıyor). → imbaren

part. (AH ~ HP) bareri/ bareyi/ baeri, (ÇX)(AK) bareli/ baeli : Şişmiş. Şişik. Burgulepe bareyi na-miğut’u, m3ika kogemixtu. (AH-Lome) Dizlerimin şişi biraz indi. Berez xurxi bareyi uğun. Lubu gyarepe xvala gyaşkven. (AH-Lome) Çocuğun boğazı şiştir. Sadece yumuşak yemekleri yutabiliyor. Nazmişi ba(r)eli xe-muşi ar jur ndğa şkule xogyuskirun. (AK-Döngelli) Nazmi’nin şişik olan eli bir iki gün sonra iner.

+ abaren/ abaen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] şişiyor. Obgarinu obgarinute berez k’vaci dabaru. (AH-Lome) Ağlaya ağlaya çocuğun taşağı şişti. K’uçxe na-mabaru-dort’un, ok’açxe muşebura golomilu. (AH-Lome) Ayağımın şişliği sonra kendiliğinden geçti. Berez ak’rep’ik nuç’k’omu-doren. Xe mtelli dabaru. (AH-Lome) Çocuğu akrep ısırmış (= sokmuş). Bütün kolu şişti. Kyamilik ini 3’k’ayi şvaşi xurxi abaren. (AH-Borğola) Kâmil soğuk su içince boğazı şişiyor. Memet’is korba abaren. (AH-Borğola) Mehmet’in karını şişiyor. Tekini melu do xe aba(r)en. (AK-Döngelli) Tekin düştü de eli şişiyor. Xe domaba(r)u do ar jur ndğa şkule xogemikiru (= xogemiskiru). (AK-Döngelli) Elim şişti de bir iki gün sonra indi.(froxtun altında) ufroxtun, froxti yuxtams


ibarişen/ ibayişen/ ibaişen (PZ)(FN) Aø har.f. Barışıyor. Cemali xavi on. İri şk’ala ok’iyilen do ok’aye-ti ordo ibarişen. (PZ-Cigetore) Cemal aksidir. Herkesle kavga ediyor da sonra da erkenden barışıyor. Xasani do Memet’i handğa ok’obunan do ç’umanişe ibaişenan. (FN-Sumla) Hasan ile Mehmet bugün çekişiyorlar da yarın barışıyorlar. [Bu fiil Türkçe “barışıyor” fiilinin Lazcalaştırılmış hali olabilir.] → izaden; moim3kven; ok’i3’k’ven; + obarişams/ obayişams/ obaişams


ibay (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule) Aø har.f. Rüzgâr [aps.] esiyor. M3xuli arape ixi ibarasi otva nan3’en. (ÇM-Ğvant) Armudun dalları rüzgâr esince çatıya değiyor. İxi ibay. (*)(ÇM ~ AŞ-Ok’ordule) Rüzgâr esiyor. [(*) ÇM diyalektlerinde hem ibay hem bay denir.] → ibarams[1]; bars/ bay; + ubay


ibecerams (AH) EA har.f. Beceriyor.

yet. abeceren : Becerebiliyor. Oxorcaz xvala mutu var-abeceren. Nana-muşi ar ndğaz var-malaşi ti do t’ani apaşen. (AH-Lome) Kadın tek başına bir şey beceremiyor. Annesi bir gün gelemeyince başı-kıçı karışıyor.


iben (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Su [aps.] akıyor. K’urna medgeyi k’eleşe 3’k’ari ibert’u edo Akinik hemeyişen kerbet’inite uzdu. (FN-Ç’anapet) Kurnanın takılı olduğu yerden su akıyordu. Akın bağlantı yerinden kerpetenle sıktı. → diben; + aben (AK)


ibgars/ ibgas (PZ), ibgay (ÇM ~ AŞ), ibgars (FN ~ AH)(ÇX) Eø har.f.. [perf. ibgaru ; yet. abgarinen ; şsz. ibgarinen ; tec. ubgarapun (PZ ~ ÇM) , ubgarinapun (AŞ), ubgarinun (FN ~ AH), ubgarun (ÇX); yoks.part. ubgaru (ÇM ~ AŞ), ubgaru/ ubgarinu (FN), ubgarinu (AH), ubgaru/ ubgarinu (ÇX)] Ağlıyor. Berek ibgars. (PZ)(FN ~ AH)(ÇX) Çocuk ağlıyor. Himu-şeni ma opşa vibgari. (PZ-Cigetore) Ondan dolayı ben çok ağladım. # A nani nani nani / Ma si cegojinare / Mo-ibgar e amani. (ÇM-Ğvant) A nenni nenni / Ben seni yatıracağım / Sakın ağlama. # Amipinu xolo Mart’i dumani / Git’rağudar mo-ibgar e amani. (ÇM-Ğvant, K’.H.) Yine geliyor [bu tarafa] Mart [ayının] sisi / [Ağıt] yakacağım (= türkü söyleyeceğim) sakın ağlama. Him ibgart’t’aşa ma guri yaği cemadven. (AŞ-Ortaalan) O ağlarken benim yüreğim yağ bağlıyor. Cuma-çkimik na-ibgart’u berez nabiramz do omp’lanamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim ağlayan çocuğa şaklabanlık yapıyor ve ağlamasını durduruyor. Da-çkimik handğa ovro tuteri bere çku memişkvez. Boyne ibgarz edo miti var-ninç’inams. Mu-şeni didi-nana xvala ninç’inams, var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşim bugün dokuz aylık çocuğunu bize bıraktı. Devamlı ağlıyor ve yanına kimseyi yanaştırmıyor. Neden sadece büyük anneyi yanaştırıyor, bilmiyorum. # Ntxiris mebli, saği xe met’axeri / Ma hak bibgar, si Tunas elaxer-i ? (FN-Sumla) Fındık ağacından düştüm, sağ elim kırıldı. Ben burada ağlıyorum, sen hâlâ Tuna’da mısın ? Beres osteroni xeşen go3’uğeşi çilambre dobğu do ibgaru. (AH-Borğola) Çocuğun oyuncağı elinden (zorla) aldıklarında [çocuk] gözyaşı döküp ağladı. → imgars (HP ~ ÇX)(AK)

f.-i. obgaru (PZ-Apso)(ÇM), obgarapu (PZ-Cigetore), obgarinu (FN ~ AH), bgarua (ÇX): Ağlama. Ağlamak. Derdepe-şk’imi obgarute goviçum. (PZ-Apso) Dertlerimi ağlayarak atıyorum. Dertlerimi ağlayarak def ediyorum. Eminek obgarapu xuyi ixenams. (PZ-Cigetore) Emine ağlamayı huy ediniyor. Himu şeni obgaru var-ğirun. (ÇM-Ğvant) Onun için ağlamaya değmez. Baba-muşik becğuyiz berez guyiz gyat’u. Ogine çabrepe uxup’inu. Hemindora şkule obgarinuz kogyoç’k’u. (FN-Ç’anapet) Babası bağırınca çocuğun ağrına gitti. Önce dudaklarını büzdü. Sonra ağlamaya başladı. Obgarinu obgarinute tolepeşen cicğa dabğen. (AH-Lome) Ağlaya ağlaya gözlerinden kan geliyor.

f.-s. obgaroni/ obgarinoni : Ağlamaklı. Ağlanması gereken. Obgaroni dulya dudis momales. (PZ-Cigetore) Ağlamaklı iş başımıza geldi. Memapşa-i obgaroni viyer. (ÇM-Ğvant) Yığılınca ağlayasım geliyor. Obgarinoni dulya domağodey. (ÇM-Ğvant) Ağlamaklı iş başımıza geldi. Obgaroni dulya mağodey. (AŞ-Ok’ordule) Ağlamaklı iş başımıza geldi. Obgarinoni dulya mağodez. (FN-Sumla) Ağlamaklı iş başımıza geldi.

part. bgare(r)i/ bgarine(r)i (PZ ~ AH), bgareli (ÇX) : Ağlayarak. Ağlamış. BerekObiraşa-şk’imi nak ondeyi bgarineri ma mik’txu do ma-ti var-mişk’un. Cevozurini. (PZ-Cigetore) ÇocukOyuncağım nerdediye ağlayarak bana sordu da bende bilmiyorum. Üzgünüm. # Cevulur eşk’evulur / Bgarineri noğaşa / Mo-goişaşer cuma / Komeft’ana t’obaşa. (*)(AŞ-Cibist’as) İniyorum çıkıyorum / Ağlayarak çarşıya / Şaşırma kardeşim / Gelirsem gizlice. [(*) Bu şiir, AŞ-Cibist’as’lı Muzaffer Akay’ın (1933-2000) mezar taşı üzerine, fırlatmalı konsonları gösteren apostrof kullanılmaksızın, sırf büyük harfler kullanılarak hakkedilmiştir.] Ançele handğa bgayineyi livadi k’ele it’u. Mu omç’un, var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Ançele bugün ağlamaklı bahçeye doğru gidiyordu. Ne derdi var, bilmiyorum. Ançeleşi 3’ut’eli bozo oxoyiş gelamtumani bgarineri geit’u. (FN-Ç’anapet) Ançele’nin küçük kızı, evin önünden ağlayarak aşağıya doğru iniyordu. Bere zabuni na-ren şeni seyi bgarineri gamalams. (AH-Lome) Çocuk hasta olduğu için gece ağlayarak uyanıyor.

+ ubgars ED har.f. Başkası için veya başkasının yerine ağlıyor.

obgarinams/ obgarinay [ibgars/ ibgay fiilinden türemiş bu ettirgen fiil, birçok özelliğine sahip olduğundan dolayı istisna olarak ayrı meddebaşı edilmiştir.)]


ibğams/ ibğay (PZ ~ AH) EA dö.har.f. Kendisinin saçını, sakalını vs [aps.] ustura veya tıraş makinesi ile tıraş ediyor. Kendi kendine tıraş oluyor. Xasanik dudişi tomalepe ibğasi ali-muşis tomalepe gvabğen. (PZ-Cigetore) Hasan başındaki saçları tıraş edince saçları boynunun etrafına dökülüyor. Nuk’u ibğay. (ÇM-Ğvant) (Kendi) sakalını tıraş ediyor. Alişi p’ap’u badi na-on var-3aduy, sirafite nuk’u-muşi ibğamt’u. (ÇM-Ğvant) Ali’nin dedesi yaşlılığına bakmadan ustura ile sakallarını keserdi. Ergyuni t’raşi-maçina var-mo3’ondrun. K’at’a ndğa eskineri st’eri usturate pimpili ibğay. (AŞ-Ok’ordule) Ergün tıraş makineyi beğenmiyor. Her gün eskisi gibi ustura ile sakalı tıraş ediyor. Aydinik k’at’a sabaxtan eskineri steri skiafite pimpili ibğams. (FN-Sumla) Aydın her sabah eskisi gibi ustura ile sakalı tıraş ediyor. 3’oxle skiyafite pimpil bibğamt’it. Ha3’i t’raş-makinasi bixmart. Eçi 3’ana şkule mute t’raşi bivaten va-miçkinan. (AH-Lome) Eskiden ustura ile sakalı tıraş ediyorduk. Bugün tıraş makinesi kullanıyoruz. Yirmi yıl sonra ne ile tıraş yapacağız bilemiyoruz. P’ap’ulik pimpili ibğams. (AH-Lome) Dede tıraş oluyor. → ibğims/ ibğips; ibğaps; + bğams/ bğay


ibğaps (AK) EA dö.har.f. Kendisinin (saçını, sakalını vs ustura veya tıraş makinesi ile) tıraş ediyor. Kendi kendine tıraş oluyor. K’oçik k’at’a ndğa çenge ibğaps. (AK-Döngelli) Adam her gün sakal tıraş oluyor. → ibğams/ ibğay, ibğims/ ibğips [Akçakoca diyalektlerinde *bğaps biçimi gözlemlenmez.]

+ ubğaps EDA har.f. Başkasının (saçını, sakalını vs) tıraş ediyor. Berek p’ap’uli-muşişi çenge ubğaps. (AK-Döngelli) Çocuk dedesinin sakal tıraşı yapıyor.


ibğims/ ibğips (HP ~ ÇX) EA dö.har.f. Kendisinin (saçını, sakalını vs ustura veya tıraş makinesi ile) tıraş ediyor. Serdarik pimpili ibğims. (HP-P’eronit) Serdar kendi sakalını tıraş ediyor. → ibğams/ ibğay, ibğaps; + bğims/ bğips


ibirams (PZ) E.Post har.f. Oynaşıyor. Biri [erg.] biri ile [post. + şk’ala] âşıktaşlık ediyor. Xasanişi bozomota Xuseyinişi biç’i bere şk’ala ibirams. (PZ-Cigetore) Hasan’ın kızı Hüseyin’in erkek çocuğuyla oynaşıyor. → izuray


ibirs[1]/ ibiy (PZ ~ FN-Ç’anapet) Eø/EA/E.gen. har.f. → isten, isters; + obirams/ obiyams/ obiray. I. Eø har.f. Oynuyor. Berepek ibiran. (PZ)(FN-Ç’anapet) Çocuklar oynuyor. Om3’elişi 3’ulu cuma-t’k’vani mo-cok’u3xinamt. Gale ibirit. (PZ-Cigetore) Beşikteki ufak kardeşinizi uyandırmayın. Dışarıda oynayın. Bere ti-muşite ibiy. (ÇM-Ğvant) Çocuk kendi başına oynuyor (= oynaşıyor). K’at’u ibirt’aşa irote porça-şk’imi ç’irduy. (AŞ-Ok’ordule) Kedi oynarken her zaman giysimi yırtıyor. Si laç’i şk’ala dibiri. Laç’i-şura galen. (AŞ-Ok’ordule) Sen köpekle oynadın. Köpek kokusu kokuyorsun. Fadimeşi 3’ut’eli berek ibirt’uşa k’afri felis kono3onu. (FN-Ç’anapet) Fatma’nın en küçük çocuğu oynarken çiviyi kabağa batırdı. Berepek getasulez ibiyez do ağne na-extu-dort’un şuk’a gestikez. (FN-Ç’anapet) Çocuklar fıdanlıkta oynadılar ve yeni çıkmış salatalıkları yoldular. Bere na-ibirt’u k’ala heşote danciyu şkule nanakİni mod-ayet’azdeyi geyatvala gotume(r)z. (FN-Ç’anapet) Çocuk oynadığı yerde öylesine uyuya kaldığında annemÜşümesindiye örtü ile etrafını örtüyor. Berepek ibirt’eşa zuk’umi Mamut’işi biç’iz k’uçxez kona3onu. (FN-Ç’anapet) Çocuklar oynarken ok Mahmut’un oğlunun ayağına saplandı.

f.-i. obiru/ obiyu : Oynama. Oyun. Oynamak. Berepek obiru şeni ik’alap’araman. (PZ-Cigetore) Çocuklar oynamak için yalvarıyorlar. Bere obiru govoç’ondrinam. Avlape mo-ikter. (ÇM-Ğvant) Çocuğa oyunu unutturuyorum. Kapı önlerinde dolaşma. Bere obirute doloşk’idams. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğu oynama ile boğuyor. Bozo-çkimiz gale mtviriz obiyuten ini ayu do ha3’i daçxuriz nuxen edo it’ubins. (FN-Ç’anapet) Kızım dışarıda karda oynamaktan üşüdü ve şimdi ateşin karşısında oturup ısınıyor.

II. EA har.f. 1. Oyun [aps.] oynuyor. Xasanik t’op’u na-ibirs şeni t’ut’ulepe-muşi mçxu on. (PZ-Cigetore) Hasan top oynadığı için baldırları kalındır. Coşk’unik tavla ibit’aşa p’anda Doğani ojginams. (PZ-Cigetore) Coşkun tavla oynarken daima Doğan’ı yeniyor. Ali do Xasanik en3’a-cen3’a ibiran. Ali monk’a na-on şeni Xasanis ce3’onums. (PZ-Cigetore) Ali ile Hasan tahterevalli oynuyorlar. Ali ağır olduğu için Hasan’a ağır basıyor. Andğa berepe şk’ala mirasi vibirit. (PZ-Cigetore) Bugün çocuklarla misket oynadık. 3xup’u xepete mturi moy-ibir. Xepe megaç’vasen. Xe-tati moidvi. (ÇM-Ğvant) Çıplak elle kar [topu] oynama. Ellerin üşür. Eldiven giy. Ali t’uği ibirt’aşa p’anda t’ubi jur (= dubara) ot’omay. (ÇM-Ğvant) Ali tavla oynarken hep dubara atıyor. Zari ot’oçay. Tavli ibiy. (AŞ-Ok’ordule) Zar atıyor. Tavla oynuyor. Sk’ambili ibiy. (AŞ-Ok’ordule) İskambil oynuyor. Ayşe Ameti şk’ala oyini ibiy. (AŞ-Ok’ordule) Ayşe Ahmet’le oyun oynuyor. Ali şk’ala tavla vibirasi zade hep-yeği ot’oçay. (AŞ-Ok’ordule) Ali ile tavla oynayınca çok bir-bir (= hep-yek) atıyor. 3’ut’a bort’işa berepe k’ala mili bibirt’it. (FN-Ç’anapet) Küçükken çocuklarla misket oynuyorduk. 2. Spor, xoron vs [aps.] oynuyor. Berepek t’op’u ibiraman. Xasani-tik iseriyams. (PZ-Cigetore) Çocuklar top oynuyorlar. Hasan da seyrediyor. Guda dvombarini. Xoroni bibiraten. (AŞ-Ortaalan) Tulumu (= tulum çalmak için şişirilerek kullanılan hava haznesi) şişir. Horon oynayacağız. Xasani dido k’ai fut’p’oli ibirs. (FN-Ç’anapet) Hasan çok güzel futbol oynuyor. 3. Kumar [aps.] oynuyor. K’umari ibiy do kok’otoruy irote. (AŞ-Ok’ordule) Kumar oynuyor da mahfediyor her zaman.


ibirs[2] (AH ~ ÇX) Eø har.f. Şarkı söylüyor. K’oçik, ar kvas gilaxederen do ibirs. (AK-Döngelli) Adam bir taşa oturmuş da şarkı söylüyor. Fadimek ibiraşi guriten ibirs do omgarinapaps. (AK-Döngelli) Fadime şarkı söylediğinde yürekten söylüyor da ağlattırıyor. → t’rağodums, t’rağuduy/ t’rağuday, t’rağudums

abiren yet. Şarkı söyleyebiliyor. Bibiya-çkimiz dido xili abiret’u. (ÇX-Makret) Halam çok güzel türkü söylerdi.


ibjit’ilen (ÇM) Aø har.f. Yaprak vs [aps.] fışkırıyor ya da filizleniyor. M3xuli-pavrepe ibjit’ilen. (ÇM-Ğvant) Armut yaprakları fışkırıyor (= filizleniyor). ≠ ibzit’ilen


iboden (PZ ~ AH) Aø har.f. Oyalanıyor. Boş yere uğraşıyor. Xasani dulyaşa ulurt’aşa opşa iboden. Leba kodosk’udun. (PZ-Cigetore) Hasan işe giderken çok oyalanıyor. Geç kalıyor. XasaniDulyaşa leba vidaredeyi iboden. (PZCigetore) Hasanİşe geç gideceğimdiye oyalanıyor. Ali ç’umanişi oxori iboden. Noğaşa na-ulun mangana amt’en. (ÇM-Ğvant) Ali sabah evde oyalanıyor. Kasabaya giden aracı kaçırıyor. İşçi bok’açi. Dulya var-ikuy. İboden. (AŞ-Ok’ordule) İşçi tuttum. İş yapmıyor. Oyalanıyor. Na-iziren msxuli eyunç’uşun doMep’3’ilaredeyi iboden. (AŞ-Ortaalan) Görünen armudu uzanıpKoparacağımdiye oyalanıyor. Ali noğasa idayiz boyne iboden. Oxoyişa oxtimu goç’k’ondun. (FN-Ç’anapet) Ali çarşıya gidince hep oyalanıyor. Eve gitmeyi unutuyor. Fuadi muşebura iboden. Mu ikoms mus-ti var-uçkin. (AH-Lome) Fuat kendi kendine oyalanıyor. Ne yaptığını kendi de bilmiyor. Mot-iboder ! (AH-Borğola) Oyalanma ! Handğa İnternet’is mek’oru şeni dido bibodi. (AH-Borğola) Bugün İnternet’e bağlanmak için çok uğraştım. → guri oxoktinams; ik’alandeps


ibonen → bonums/ bonups, ibons/ ibonams ve ubons/ ubonams


ibons/ ibonams (FN ~ AH), ibons (HP ~ ÇX) EA har.f. [emp.şm.1.tek. bibon/ bibonam (FN ~ AH), vibon (HP ~ÇX); f.-s. obononi] Kendi vücudunun bir kısmı ya da tümünü yıkıyor. Xe obonu şeni beres 3’k’ari gelobams. (FN-Ç’anapet) Elini yıkaması için çocuğun eline su döküyor. Xura ibonams. (FN-Ç’anapet) Vücudunu yıkıyor. Cuma-çkimik xe ibont’aşa saat’i gei3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Kardeşim elini yıkarken kolundaki saati çözüyor. Pederik ibont’aşa nanak k’ap’ula gyu3’k’amz. (FN-Ç’anapet) Babam yıkanırken annem sırtını keseliyor. P’ap’uli oxorişa moxtayiz ogine xe do p’ici ibonz. FN-Ç’anapet) Dedem eve gelince önce eilini ve yüzünü yıkıyor. Nçxomiş gyari p’işen doni xes nçxomiş şura malems. Xolo obononi bore. (FN-Sumla) Balık yemeği yaptıktan sonra (yaptıktan beri, yaptıktan bu yana) elim balık kokuyor. Yine yıkamam gerekiyor. Xe diboni do peşkirite dikosi. (FN-Sumla) Elini yıka ve havlu ile sil. K’uçxe ibons. (AH-Lome) Ayağını yıkıyor. Bozok ti ibonuşi ntoma met’aksi steri davu. (AH-Lome) Kız saçını yıkayınca saçları ipek gibi oldu. Nuk’u ğut’ut’a. İdi do nuk’u-skani iboni. (AH-Lome) Ağzın yüzün kirli. Git de yüzünü yıka. Babak xura ibont’aşi k’ap’ula nanak gyubons. (AH-Lome) Babam yıkanırken sırtını annem yıkar (= keseler). Babak xura ibont’aşi nanak k’ap’ula uk’riç’ams. (AH-Lome) Babam yıkanırken annem sırtını keseliyor. Xura ibont’aşi lebi me3’k’u şeni k’ai ik’riç’are. (AH-Borğola) Banyo yaparken kir çıkartmak için iyi keseleneceksin. Xasanik xura ibonamt’aşi berez nuşvelams do 3’k’ari gobams. (AH-Borğola) Hasan banyo yaparken çocuğa yardım ediyor da su döküyor. Memet’ik xura ibont’aşi ti-muşiz 3’k’ari kogaben. (AH-Borğola) Mehmet banyo yaparken kendine su dökünebilir. Bere ! Dirdi si ! Xura ibont’aşi 3’k’ari ti-skanis kogogaben. (AH-Borğola) Çocuk ! Büyüdün sen ! Banyo yaparken suyu kendine dökünebilirsin. Xura na-ibonams berepes k’ap’ula didoten nana-mutepeşik gyubonams. (AH-Borğola) Banyo yapan çocukların sırtını çoğunlukla anneleri yıkıyor. Xe p’ici diboni-i ? (AK-Döngelli) Elini yüzünü yıkadın mı ? Xe nunk’u vibon. (ÇX-Çxalazeni, TM) Elimi yüzümü yıkıyrum. Çuçuna 3’k’ariten nunk’u viboni. (ÇX-Çxalazeni, TM) Ilık su ile yüzümü yıkadım. → imbonams/ imbonay, imboy; + bonuy/ bonums/ bonups; + ubons, ubonams

yet. abonen : Yıkayabiliyor. T’u3a 3’k’arite xura var-mabonen. 3’kari gom3’k’orum do bibon. (AH-Borğola) Sıcak suyla banyo yapamıyorum. Suyu ılıştırıyorum da yıkanıyorum.

şsz ibonen : Yıkanıyor. Ar xete p’ici var-ibonen. (AH, atasözü, K.A.) Tek elle yüz yıkanmaz (= Yardımlaşma önemlidir).


ibuğen (AH-Lome) Aø har.f. Küfleniyor. T’u3a t’aonis gyari dolabis var-moladgaşi dibuğen. (AH-Lome) Sıcak havalarda yemeği buz dolabına koymayınca küfleniyor. → çufi ceçams; mt’orinduy; çufi ceçay; imt’k’oren; mt’k’orun; buğun


iburbalen (AH) Aø har.f. Dönüp dolaşıyor. Va-rt’a şkule igbali, ikti do iburbali. (AH, atasözü, K.A.) Şansın yoksa dön, dolaş (= şansın yoksa ne yaparsan yap, hep aynı). → ikten

part. burbaleri : Döne döne. Musa na-extu-dort’un ncaşen k’uçxe nustuşi burbaleri kodantxu. (AH-Borğola) Musa çıktığı ağaçtan ayağı kayınca döne döne yere düştü.


ibzit’ay (AŞ-Ortaalan) AL har.f. Sıvı [aps.] bir yerden [lok.] fışkırıyor. Karmat’t’eşi mzi 3’ari vrossi var-ibzit’ay. (AŞ-Ortaalan) Değirmenin ince deliğinden su iyi fışkırmıyor. → ibzit’ilen; psuy; p’riyalams/ p’riyalaps


ibzit’ilen (PZ)(FN ~ AH HP ÇX) A.Abl har.f. Sıvı [aps.] bir yerden [abl.] fışkırıyor. Karmat’eşi omşvelinaşa 3’ari ibzit’ilen. (PZ-Cigetore) Değirmenin çeşmesinden su fışkırıyor. Karmat’eşi sp’inaşa 3’ari ibzit’ilen. (PZ-Cigetore) Değirmenin oluğundan su fışkırıyor. T’k’va3’ineyi purengişen 3’k’ari ibzit’ilen. (FN-Ç’anapet) Çatlak borudan su fışkırıyor. Xort’umi mendrik’aşi t’k’va3ineri yerişen 3’kari ibzit’ilen. (AH-Lome) Hortumu bükersen patlak yerinden su fışkırıyor. → ibzit’ay;psuy; p’riyalams/ p’riyalaps; ≠ ibjit’ilen


icginen (AŞ ~ ÇX) Aø har.f. (Oyunda, sporda vs) Yeniliyor. Cuma-muşi konaç’apxen. İcginen. (AŞ-Ok’ordule) Kardeşine çatıyor. Yeniliyor. Ç’e, berepe ! Ar ok’vantxvit. Mi icginasen ? (AŞ-Ok’ordule) Be, çocuklar ! Bir güreşin. Kim yenilecek ? Nciri bicginitu. Mossela var-emasseley. (AŞ-Ortaalan) Uykuya yenildik. Sahura kalkamadık. Sadik’işi xoci p’anda icginen. (FN-Ç’anapet) Sadık’ın öküzü her zaman yeniliyor. Ali k’at’a ndğas icginen. Xolo tavla isters. (AH-Lome) Ali her gün yenilir. Yine tavla oynar. → ijginen; geicginen, gicginen


icguren (AŞ) Aø har.f. [perf.3.tek. (o)icguru] Fazla ısı ile pişirilip kapkara yenilmez hale geliyor. Daçxuri zade nugza do goyodvasi icguren. (AŞ-Ok’ordule) Ateşi (sen) fazla alevlendirip üstüne [eti] (sen) koyunca [konan et] yanıp kapkara oluyor. [AŞ-Ok’ordule’de bu fiile denk gelen hareket fiili olarak cguray yerine gocguray kullanılır.] → ijguren; ixalen


icibalams (PZ) EA har.f. Kapıyor. Ansızın yakalyıp alıyor. Çemalik lazut’i omku şeni karmat’e icibalams. (PZ-Cigetore) Kemal mısırı öğütmek için değirmeni kapıyor. → ijibalay; incibalay; incupalams, incubalams; icubalams

+ ucibalams EDA har.f. Birinden, onun eline geçmeden önce kapıyor.


iciben (PZ ~ AŞ) Aø har.f. + cibums/ cibuy. I. Sulu yiyecekler [aps.] pişiyor. Nana-şk’imik na-iciben cai cik’onams. (PZ-Apso) Annem [pişip pişmediğini anlamak için] pişmekte olan yemeğin tadına bakıyor. Ayşek lobiya ucibaput’u. Vorsi var-icibu do xolo-ti cecibums. (PZ-Cigetore) Ayşe fasulyeyi pişirmişti. İyi pişmediği için tekrar pişiriyor. Ç’uk’k’ali daçxuri k’oşk’advi. Yemeği ordo icibasen. (AŞ-Ortaalan) Kazanı ateşin ortasına yerleştir. Yemek erken pişecek. → iguben, igiben

II. (ÇM) Soğuktan donup yanıyor. İnite dicibu. (ÇM-Ğvant) Soğuktan donup yandı.


icoxams/ icoxums (FN), icoxums (AH-Lome), icoxams (AH-Borğola), icoxops (HP), icoxups (AK) EA har.f. 1. Belirsiz birini [aps.] çağırıyor. M3ika dostibi, hele ! Ar mitxani icoxups heralda. (AK-Döngelli) Hele az sus ! Birisi çağırıyor herhalde. Soti nena var-meça. Osmanik icoxups. (AK-Döngelli) Sakın ses verme. Osman çağırıyor. 2. Nerede olduğu bilinmeyen birini [aps.] çağırıyor. Uci-palaska ! Nice gicoxi do çkar var-ogni-i ? (AH-Lome) Kepçekulak ! Seni ne çok çağırdım. Hiç duymadın mı ? YaşarikKemali, Kemaliya do icoxops. (HP-P’eronit) Yaşar, “Kemal, Kemaldiye çağırıyor. 3. Ezan [aps.] okuyor. Xocak izani icoxaşi sersi-muşi rak’anepez ran3’k’alums. (AH-Lome) İmam ezan okuyunca sesi tepelerden yankılanıyor. Ezani icoxups. (AK-Döngelli) Ezan okunuyor (= adının söylenmesi gerekmeyen biri ezan okuyor). Yamas mjura nodgin. Heralda ikindi icoxasinon. (AK-Döngelli) Yamaca güneş vuruyor. Her halde ikindi ezanı okuyacak. → iyoxams/ iyoxay; + ucoxums/ ucoxams/ ucoxops/ ucoxups

şsz icoxinen : Okunuyor. İzani icoxinen. (FN-Ç’anapet) Ezan okunuyor.


icubalams (AH) EA har.f. Kapıyor. Ansızın yakalyıp alıyor. Dadik arabaz doxunoni yeyi icubalams. (AH-Lome) Teyze arabada oturacak yer kapıyor. Coğoriz mç’k’udi mebut’k’oçaşi icubalams do oxorişi ar k’elez elipxors. (AH-Borğola) Köpeğe ekmek attığımda kapıyor ve evin bir tarafında kenarda yıyor. Coğori-çkimiz mç’k’udi mebut’k’omert’aşi tude var-melaşa icubalams. (AH-Borğola) Köpeğime ekmek atıyorken yere düşene kadar (= yere düşmeden önce) kapıyor. Xeş-burti istert’eşi Memet’ik na-ot’k’oçu burti EminekBicubalaya-şi Xasanik nucubalu. (AH-Borğola) Eltopu oynarlarken Mehmet’in attığı topu EmineKapayımderken Hasan (ondan önce) kaptı. → icibalams, ijibalay; incibalay; incupalams, incubalams

+ ucubalams EDA har.f. Birinden, onun eline geçmeden önce kapıyor. Berez m3xuli mebut’k’omer. Pucik ucubalams. (AH-Lome) Çocuğa armut atıyorum. İnek kapıyor. Memet’iş berek çkuni bere eiselaşi orz*o ucubalams do var-meçams. (AH-Lome) Mehmet’in çocuğu, bizim çocuk kalkınca iskemlesini kapıyor ve vermiyor.


içak’en (AK) AL har.f. Bir yerde [lok.] sıkışıyor. K’oçik nek’na moç’k’iduşi ek na-dgin k’at’u var-z*iru do k’at’u diçak’u. (AK-Döngelli) Adam kapıyı sert bir biçimde kapatınca orada duran kediyi fark edemedi ve kedi sıkıştı. K’at’a yeris mo içak’er ? (AK-Döngelli) Her yere ne girip sıkışıyorsun (= mec. Her yere burnunu ne sokuyorsun) ? → inçrak’en, inçark’en, irçak’en; elik’açen[2], elikaçen; nik’açenI; ++ niçak’en, guşiçak’en


içalişams/ içalişay/ içalişaps (PZ ~ HP ÇX) Eø/EA/EL/EY har.f. Çalışıyor. [muhtemelen < Türkçe “çalışıyor”] I. Eø har.f. 1. İnsan [erg.] iş üzerinde bulunuyor. Xasanik ndağis dişk’a oxenus içalişams. Ayşe-tik cari nuğams. (PZ-Cigetore) Hasan dağda odun yapmak için çalışıyor. Ayşe de ona yemek götürüyor. Viçalişam svas na-ep’ç’opum cenç’areri ma demibağun. (PZ-Cigetore) Çalıştığım yerde aldığım para bana yeter. Dunç’u st’eri içalişaman. (PZ-Cigetore) Karınca gibi çalışıyorlar. İçalişamt’aşa ar duşinay, oseyironi. (AŞ-Ok’ordule) Çalışırken bir acele ediyor, seyretmelik. Ma na-viçalişam-do-ok’oviğam para bere cebi doliduy-oimxoy. (AŞ-Ok’ordule) Benim çalışıp biriktirdiğim parayı çocuk cebine koyuyor ve yiyor. Nak’k’u 3’ana on iri ndğa sabaxtan lumcişa biçalişamt. Ar defa tatilişa gamaft’aten. Cunaxxi var-on. (AŞ-Ortaalan) Kaç senedir sabahtan akşama kadar çalışıyoruz. Bir kere tatile çıkacağız. Günah olmaz. Doğani dido içalişu. Nak’k’u borci uğurt’t’u goipağu. (AŞ-Ortaalan) Doğan çok çalıştı. Ne kadar borcu vardı ise temizledi. Noğame-çkimik jur 3’anaz Alamanyaz içalişu do heşote oxori p’k’odit. (FN-Ç’anapet) Kocam iki sene Almanya’da çalıştı ve o şekilde ev inşa ettik. Xasani Amet’iz na-içalişamt’u k’alaşa idu do tiz kogağu. (FN-Ç’anapet) Hasan Ahmet’in çalıştığı yere gitti ve rahatsız etti (= başına belâ oldu). Ditanu tina boyne biçalişam. (FN-Ç’enneti) Gün ağardığından beri hep çalışıyorum. Aşek var-içalişams do boyine ik’vandams. (FN-Sumla) Ayşe çalışmıyor ve hep dileniyor. Dido biçalişi. Dido upi dobobği. Ha3’i-ti para p’ç’k’indom. (FN-Sumla) Çok çalıştım. Çok emek verdim. Şimdi de para kazanıyorum. Var-içalişaşa muşebura mutu var-iven. (FN-Sumla) Çalışmadan kendi kendine bir şey olmaz. Uğurik pavrik’az vardiyali içalişams. (AH-Lome) Uğur fabrikada vardiyalı çalışıyor. 2. Makine [erg.] işe yarar durumda oluyor. Yucelişi televizyoni uydu-ant’enite içalişams. (AH-Lome) Yücel’in televizyonu uydu antenle çalışıyor. → dulya ikuy; içalişeps

II. EA har.f. Ders [aps.] çalışıyor. Bere p’ote dersi var-içalişay. Aşk’va oxovuşk’vi. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk hiç ders çalışmıyor. Artık koyverdim (= bıraktım). XusenikDersi biçalişamya do m3udişi odas olumcinams. (AH-Lome) HüseyinDers çalışıyorumdiye boşu boşuna odada akşam ediyor.

III. EL har.f. Derste [lok.] çalışıyor. Xuseni tembeli ren. Dersiz var-içalişams. K’at’a sinifiz geskidun. Cuma-muşi Xasanik dido k’ayi ik’itxoms. K’at’a 3’anaz pek’iyite golulun. (AH-Lome) Hüseyin tembeldir. Derste çalışmıyor. Her sınıfta kalıyor. Kardeşi Hasan çok güzel okuyor. Her sene pek iyiile geçiyor.

şsz içalişen/ içalişinen : Çalışılıyor. Gençluğiz dido içalişinen do obadalik’iz oç’k’omu şeni kinayiz m3ika mutu elidven. (AH-Lome) Gençlikte çok çalışılır ve ihtiyarlıkta yemek için kenara bir şeyler atılıp biriktirilir. Ncaz ar mutu var-got’k’aşa mot’ori va-içalişen. K’ayişi iktaşi nca xri3koms. (AH-Lome) Ağaca bir şey sarmadan motor çalıştırılmaz. Kayış döndükçe ağaca sürtüyor.

f.-i. oçalişu : Çalışma. Çalışmak. Usta inşaeti oçalişu-ora ar saeti iyaşa k’afri oçodinay. Çiraği-muşi-ti e3’uncğonay. (AŞ-Ok’ordule) Usta inşaatta çalışma zamanında bir saat olana kadar çiviyi bitiriyor. Çırağı da [çiviyi] aşağıdan yukarı gönderiyor. Mapxala-orapez gale oçalişu k’ayi va-ren. (FN-Ç’anapet) Sıcak havalarda dışarda çalışmak iyi değil. Cuma-çkimiz ndğaleyi oçalişuten xayi daç’k’inen do lumciz na-doxedasen k’ala go3’it’k’omerz. (FN-Ç’anapet) Kardeşim gündüz çalışmaktan çok yoruluyor ve akşam oturduğu yerde yığılıp kalıyor. Mjoraşi tudele oçalişute t’k’ebi gomolu. (FN-Ç’anapet) Güneşin altında çalışmaktan derim soyuldu. Monk’a dulyaz oçalişute k’oçi dido ijlip’en. (AH-Lome) Ağır işte çalışmakla insan çok eziliyor. 3’k’ayişi makina kogeidgu-doren. 3’k’ayiten oipşaşi muşebura oçalişuz gyoç’k’ams. (AH-Lome) Su makinesi kurulmuş. Su ile dolunca kendiliğinden çalışmaya başlıyor. 3’oxle Lazistanişen Romanyaşe oçalişu şeni ulut’ez-doren. (AH-Lome) Eskiden Lazistan’dan Romanya’ya çalışmak için giderlermiş. Lazonaşen Avropaşe oçalişuşe dido k’oçi idu-doren. (AH-Borğola) Lazonadan Avrupa’ya çalışmaya çok insan gitmiş.

+ oçalişapams/ oçalişapay/ oçalişapaps ED ett.f. Çalıştırıyor. Xasanik yanine-muşis p’andaneri şeni (na-)içalişams ar k’oçi ok’açams do oçalişapams. (PZ-Cigetore) Hasan yanına devamlı olarak çalışacak bir adamı tutup da çalıştırıyor. Ayşe livadi-muşi Fatma para meçay do oçalişapay. (AŞ-Ok’ordule) Ayşe bahçesinde Fatma’ya para verip çalıştırıyor. Ali na-oçalişapay bere manniya guxiray. (AŞ-Ortaalan) Ali’yi [onun] çalıştırdığı çocuk sürekli soyuyor. Berez oçalişapu. (FN ~ AH) Çocuğu çalıştırdı. Ma Meliyeşi noderişe var-bulur. Hemuk k’oçi mjora geilamt’aşa oçalişapams. (AH-Lome) Ben meliye’nin imecesine gitmem. O, insanı güneş batana kadar çalıştırıyor. Arap’istanis Filistinlipe xizmet’oba steri dulyapez oçalişapaman. (AH-Lome) Arabistan’da Filistin’lileri hizmetçilik gibi işlerde çalıştırıyorlar. Xasanik çayi o3’ilu şeni na-okaçu k’oçi oçalişapams. (AH-Borğola) Hasan, çay toplamak için tuttuğu adamı çalıştırıyor. → dulya oxenapay

IV. EY har.f. Bir şey olarak [yük.] çalışıyor. Yaşari yarici içalişay. (AŞ-Ok’ordule) Yaşar yarıcı olarak çalışıyor.


içalişeps (AK) Eø/EA har.f. Çalışıyor. [muhtemelen < Türkçe “çalışıyor”] I. Eø har.f. 1. Biri [erg.] iş üzerinde bulunuyor. Romanyaşen dido k’oçi Turkiyeşa mulun do içalişeps. (AK-Döngelli) Romanya’dan çok insan Türkiye’ye geliyor da çalışıyor. Dursunik ok’o tembeli k’oçi ren ki x’onaşa iduna çkar var-içalişeps do boyine ik’alandeps. (AK-Döngelli) Dursun o kadar tembeldir ki tarlaya giderse hiç çalışmıyor ve devamlı oyalanıyor. Doğanik ğalişa kvape yopşaps do t’iba ix’vas ya do içalişeps. (AK-Döngelli) Doğan dereye taşları dolduruyor da gölleşsin (= t’iba olsun) diye çalışıyor. Nana-çkimi dixçinu. AmaXçini vorevar-zop’ons do xolo içalişeps. (AK-Döngelli) Annem yaşlandı. Ama Yaşlıyımdemiyor ve hâlâ çalışıyor. Zelixak a ç’it’a diçalişu-i, xoguimç’itanen. (AK-Döngelli) Zeliha azcık çalışsa kızarır (= kıpkırmızı olur). 2. Makine ya da cihaz [erg.] işe yarar durumdadır. Saat’i dido mcve ren. Ama xolo duvaris gilobun do içalişeps. (AK-Döngelli) Saat çok eskidir. Ama yine duvarda asılıdır ve çalışıyor. → içalişams/ içalişay/ içalişaps

II. EA har.f. Ders [aps.] çalışıyor. Berek dersi içalişeps. (AK-Döngelli) Çocuk ders çalışıyor. Berek an3’i var-içalişu do sinifi var-mik’valu. (AK-Döngelli) Çocuk bu yıl çalışmadı da sınıfı geçemedi.


içaminay (ÇM) Eø/EA har. f. Kendini kaşıyor. Kaşınıyor. → inçaminams/ inçaminay/ inçamins; + açamiy; ançaminen, ançamins. I. Eø har.f. Kendini kaşıyor. Kaşınıyor. Mondo mt’i konoxen. P’anda içaminay. (ÇM-Ğvant) Her halde bitlendi (= bitlenmiş haldedir). Hep kaşınıyor.

II. EA har.f. Kendi vücudunun bir yerini kaşıyor. Doğani ti içaminay. Ti t’anciyari uğun. (ÇM-Ğvant) Doğan başını kaşıyor. Başı kirlidir.

f.-i. oçaminu : Kaşma. Kaşmak. Laç’i k’udeli açaminasi oçaminute k’udeli nişk’omay. (ÇM-Ğvant) Köpek kuyruğu kaşınınca kaşıyarak ısırıp koparıyor.

+ uçaminay EDA har.f. Birinin [dat.] bir yerini [aps.] kaşıyor. Bere bedi-muşi k’ap’ula uçaminay. (ÇM-Ğvant) Çocuk babaannesinin arkasını kaşıyor. Ayşe berepe xura umbort’aşa k’ap’ula xura-tatite uçaminay. (ÇM-Ğvant) Ayşe çocuklara banyo yaparken banyo kesesi ile keseliyor (= kaşıyor).


içanen (PZ)(AŞ ~ ÇX)(AK) Aø har.f. I. İnsan tarafından ekilen ya da dikilen bitki [aps.] ürün veriyor ya da yetişiyor. Xasanişi sk’ilimunt’ri 3’o opşa içanu. (PZ-Cigetore) Hasan’ın muşmulası bu sene çok meyve verdi. Oşk’urişi mca hik’u içanu ç’i monk’a ayu do arape-muşi celaç’ordu. (PZ-Cigetore) Elma ağacı o kadar meyve verdi ki ağır geldi. Dalları yarılarak yırtıldı. 3’o oşk’urişi-mcas ç’abu kogvak’oru. Ayina var-içanu. (PZ-Cigetore) Bu yıl elma ağacına ökseotu sardı. Hiç meyve vermedi. Ham3’o m3xuli zade içanu. Ndali celaç’ordun. (AŞ-Ok’ordule) Bu yıl armut çok oldu. Dal kırılıyor. Ham3’o m3ela var-içanu. (AŞ-Ok’ordule) Bu sene yabanmersini yetişmedi. Kvalona let’az mutu var-içanen. (FN-Ç’anapet) Taşli yerde bir sey yetişmiyor. Han3’o dido ntxiri içanu. Naylape ntxirite opşun. (FN-Ç’anapet) Bu sene çok fındık yetişti. Serenderler tıka basa dolu. Çkuniz hek’o dido mandalina var-içanen. Oxoriz oç’k’omu şeni einç’en. (FN-Ç’anapet) Bizde o kadar çok mandalina yetişmez. Evde yemek için [ancak] yetiyor. Xasi let’az mtel şeyi içanen. (FN-Ç’enneti) Verimli toprakta her şey biter (= her şeyi ürün veriyor). Ntxiri 3’anas ar içanen. Ala çayi ar 3’anas sum fara içanen. (AH-Lome) Fındık yılda bir kere ürün verir. Ama çay bir yılda üç kere ürün verir. Jimok’ani m3xuliz mtelli oç’abule diçanu-doren. (AH-Lome) Evin arkasındaki armutta hep ökseotu bitmiş. Çkuni ont’uleşi dolorubas dido k’ayi lazut’i içanen. (AH-Lome) Bizim tarlanın derince vadi kısmında çok güzel mısır yetişiyor. K’a3xanak’a ar 3’anaz doloxe xut fara içanen-doren. (AH-Lome) Yabanmersini bir yıl içinde beş kere meyve verirmiş. Uşkuri mtelli poçxot’a divu-doren. K’ayi var-içanen. Goxorxoni ren. (AH-Lome) Elma çok dallanmış ve (dalları) birbirine girmiş. Verimi düştü. Budanması gerekiyor. Geduzaz na-dirgen lazut’ik mjora k’ai na-z*iroms şeni k’ai lazut’i içanen. (AH-Borğola) Düzlükte ekilen mısır iyi güneş gördüğü için iyi mısır oluşur. Han3’o moşkva lazut’i içanu. (AH-Borğola) Bu yıl bol mısır oldu (= oluştu). Jur 3’ana 3’oxleni na-içanu mtxiri var-gumoç’k’ondun. (AK-Döngelli) İki sene önceki veren fındığı (= verimli olan fındık ağaçlarını) unutamıyorum. → niçanen, niçaneps; + nçans/ çans; ++ naçanen

+ açanen AD har.f. Biri tarafından [dat.] ekilen ya da dikilen bitki ürün verüyor ya da yetişiyor. Cuma-çkimiz p’et’mezi oxenu şeni enç’ina urz*eni daçanu. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin pekmez yapmak için yeterli üzümü bitti [= üzüm ürün verdi].

II. İnsan tarafından ekilmemiş ve dikilmemiş bitki kendiliğinden iyice yetişiyor. Getasules mtelli alimp’o diçanu-doren. Ar ndğaz lumcişa ancaxi ipağen. (AH-Lome) Sebze bahçesi hepten alimp’o otu ile dolmuş. Bir gün akşama kadar ancak temizlenir.


içiçkanen (AH-Borğola) Aø har.f. Yumuşuyor. Oncireşi yunepe kankaşi oncire dido içiçkanen. (AH-Borğola) Yatağın yünleri havalandırılınca yatak çok yumuşuyor. Tanerik yoğaniİçiçkanasya do balk’onis omjorinams. (AH-Borğola) Taner yorganıYumuşasın (= yünleri gevşesin)diye balkonda güneşlendiriyor. → içuçkanen, içiçxanen; + oçiçkanams


içiçxanen (HP ~ ÇX)(AK) Aø har.f. Yumuşuyor. Mtviris mjora geçaşi içiçxanen do gendğulun. (AK-Döngelli) Kara güneş vurunca yumuşup eriyor. → içuçkanen, içiçkanen; + oçiçxanaps


içilen (PZ ~ FN)(HP ~ ÇX), içilen/ içils (AH) Aø har.f. 1. (Bir erkek) evleniyor. İrfanişi cuma ar tutaşa içilen. Şk’u duğunişa miyoxaman. (PZ-Cigetore) İrfan’ın kardeşi bir ay içinde evleniyor. Bizi düğüne davet ediyor. Şira şk’ala içilen. (ÇM-Ğvant) Dul kadınla evleniyor. Var-içilu. Bere-muşi orday. Kelaxen. (AŞ-Ok’ordule) (Çocuğu olan dul bir erkek başkasıyla) evlenmedi. Çocuğunu büyütüyor. Oturuyor. Han3’o var-biçilana ora meyemilams. (FN-Sumla) Bu sene evlenmezsem zamanım geçiyor. Diçilaiz nana do baba goiç’k’ondinen. (FN-Sumla) Evlenince ana baba unutulur. Na-içils do oxoyi na-k’odums Ğormotik geluşvels. (AH, atasözü, K.A.) Evlenene ve ev yapana Allah yardım eder. Biç’epek didoten na-içilanoren bozope ç’andapez goşoonaman. (AH-Borğola) Genç erkekler çoğunlukla evlenecekleri kızları düğünlerde seçerler. Bere-çkimi ! Mundes içilare do kyona geidvare ? (HP-P’eronit) Oğlum ! Ne zaman evlenip yeni hayata kendini yerleştireceksin ? # Jilendon mu gululun ? / X’alisari t’oroci / Diçiles dikimoces / Kodopskidit çkin xvala. (HP-Limani, anonim) Yukarıdan ne geçiyor ? / Kızılgerdan kuşu / Erkekler de evlendiler, kızlar da evlendiler / Kaldık biz yalnız. 2. [sırf çoğulda](Bir erkek ve bir bayan) evleniyorlar. Artikatis dido namskvanenan. Dulya dobuxenat do diçilan. (AH-Borğola) Birbirlerine çok yakışıyorlar. İşlerini yapalım da evlensinler. ≠ ikomocen/ ikomojen; gamitxven; ikimocen; + oçilams/ oçilay/ oçilaps

f.-i. oçilu : Erkeğin evlenmesi. Nusretik oçilu şeni para ok’onç’ams. (AH-Lome) Nusret evlenmek için para biriktiriyor. Oçilu şeni he k’onari do3xunana ora gamastun do dibader. (AH-Borğola) Evlenmek için o kadar ayıklarsan (= seçmeye kalkarsan) zaman çabuk geçer de yaşlanırsın. 3’oxleNek’na na-moç’k’idams biç’iz oç’ilu unonya do şinomt’es. (AH-Borğola) Eskiden kapıyı çarpan erkek çocuğuEvlenmek istiyordiye sayarlardı (= düşünürlerdi).


içinams (PZ), içinay (ÇM ~ AŞ), içinams (FN), içinams/ içinoms (AH), içinams/ içinaps/ içinoms/ içinops[A] (HP), içinaps (ÇX) EA har.f. [√-çin-] Tanıyor. → içinops[B] 1. Birini tanıyor. a. [emp. : Birini (önce gördüğü için) tanıyor.] Ma Çamili berenobaşa viçinam. (PZ-Cigetore) Ben Kâmili çocukluktan beri tanıyorum. T’k’va doloxeni k’oçi içinamt-i ? (PZ-Cigetore) Siz içerdeki adamı tanıyor musunuz ? Cemali do Xasani şk’uni berepe ran. Viçinamt. (PZ-Cigetore) Cemal ile Hasan bizim çocuklardır. Tanıyoruz. Na-var içinam sotxani berepe şk’ala mo-ikter. (ÇM-Ğvant) Tanımadığın bir yerin (= nereli oldukları bilinmeyen) çocukları ile dolaşma. Ali noğaşa ulun. Na-var içinay k’oçepe ok’otoruy. (ÇM-Ğvant) Ali kasabaya gidiyor. Tanımadığı kişileri mahvediyor. Na-var viçinam k’oçepe elektriği-santrali oxenu şeni gulvan. (ÇM-Ğvant) Tanımadığım adamlar elektrik santrali kurmak için dolaşıyorlar. Sum şuri mulun. Oşk’endani var-viçinam. (AŞ-Ok’ordule) Üç kişi geliyor. Ortadakini tanımıyorum. Ali hik’k’u vrossi bere on çi na-var-içinay mi-ti azirasen oşk’omaleşşi cenç’areri nuçay. (AŞ-Ortaalan) Ali o kadar iyi çocuktur ki tanımadığı kimi görürse yiyeceğinin parasını onun yerine verir. Na-var-biçinam k’oçepe maktenan. (AH-Lome) Tanımadığım adamlar çevremde dolaşıyor. Ağani arguni na-var içinomt’u k’oçiz muç’oşi e3’ok’idu ? (AH-Borğola) Yeni baltayı tanımadığı adama nasıl kaptırdı ? K’oçikBiçinom-i ?” ya do çkimde k’ele mok’i3’k’en. (AH-Borğola) AdamOnu tanıyor muyum ?” diye başını çevirip bana doğru bakıyor. Kemalik noğas gulut’aşi k’ai na-içinoms k’oçepes eluz*i3inams do selami meçams. (AH-Borğola) Kemal çarşıda gezerken iyi tanıdığı insanlara tebessüm edip de selam veriyor. b. [perf. : Birinin kim olduğunu tanıdı ya da tanıyacak.] Var-giçini. (PZ ~ HP ÇX) Seni tanıyamadım. Ar resimi-ti ma komegincğona. Şk’imi ocaği on. Ma nam vore ? Yat’i miçinare-i ? (PZ-Cigetore) Bir resim de ben sana göndereyim. Benim ailemdir. Ben hangisiyim ? Bakalım, beni tanıyacak mısın ? K’oçepeşi ari na-t’u var-biçini. Ala majura meleni k’omşi-çkuni ren. (AH-Lome) Adamlardan birini(n ne olduğunu) tanıyamadım. Ama diğeri karşı komşumuzdur. 2. Yolunu ya da birinin evini (gitmişliği olduğu için) tanıyor. K’orturaşa himu alen. Gzalepe içinay. (ÇM-Ğvant) K’ortura’ya o gidebiliyor. Yolları tanıyor. Ali şk’ala m3’eya vilak’irdi. Himu M3’anuşa ulvapun. M3’anuri T’alişinaşi oxori içinay. (ÇM-Ğvant) Ali ile geçenlerde konuştum. M3’anuya gitmişliği var. M3’anulu T’alişinanın evini tanıyor. 3. Ortak yönleri olan şeyleri ayırabiliyor. Ayşes golayonu do onç’aru var-uşk’un. Cenç’areri nam nam on var-içinams şeni ant’alen. (PZ-Cigetore) Ayşe’nin okuma-yazması yok. Paranın hangisi hangisi olduğunu tanımadığı için karıştırıyor. Guruni do mskveyi na-var-içinoms mu guruni ren. (AH, atasçzü, K.A.) Eşekle geyiği ayıramayan, kendisi eşektir.

f.-i. oçinu : Tanıma. Tanımak. Ayşe na-şvasen 3’endeç’i oçinu şeni muton simadi st’eri elvok’limay. (ÇM-Ğvant) Ayşe ördüğü çorabı tanımak için işaret olarak bir kenara birşey takıyor.

f.-s. oçinoni : Tanınması gereken. Tanınacak. Ğomamci na-mç’imu xoç’k’ak’alik livadepe var-oçinoni do3’opxu. (FN-Ç’anapet) Dün akşam yağan dolu bahçeleri tanınmayacak duruma getirdi.

part. çineri (ÇM)(AH-Borğola) : Tanınan. Tanınmış. Ali birden çineri k’oçi on. (ÇM-Ğvant) Ali çok tanınmış adamdır. Goişi Kojima mteli Lazepeş k’ele çineri ar k’oçi ren. (AH-Borğola) Goişi Kojima bütün Lazlar tarafından tanınmış bir insandır. → çinaperi/ çinoperi; çkinaperi

+ oçinapams[1]/ oçinapay (PZ ~ AH) EDA har.f. a. (PZ ~ AH) Birini [dat./dir.] biri ile [aps.] tanıştırıyor. Ali mi-ti nagasen bere-muşi oçinapay. (ÇM-Ğvant) Ali kim ile karşılaşırsa oğlunu tanıştırıyor. Ali Memet’i İst’anbolişa na-moxt’es musafirepe oçinapay. (AŞ-Ok’ordule) Ali Mehmet’e İstanbul’dan gelen misafirleri tanıtıyor (= tanıştırıyor). Aşe arkadaşepe-muşi nana do baba-muşişa oçinapay. (AŞ-Ortaalan) Ayşe arkadaşlarını anne ve babasıyla tanıştırıyor. Cuma-çkimik P’olişe na-moxtu çinapeyi-muşi nanaz oçinapamz. (FN-Ç’anapet) Kardeşım İstanbul’dan gelen tanıdığını anneme tanıştırıyor. Kamilik bere-muşiz bere-çkimi oçinapams. (AH-Borğola) Kâmil çocuğuna çocuğumu tanıştırıyor. → oçinapams[2] (PZ); oçinobapaps (AK)

b. (PZ ~ AŞ)(AH) Birine [dat.] bir şeyi [aps.] tanıtıyor. Xasanik bere-muşis at’amba oçinapams. (PZ-Cigetore) Hasan çocuğuna şeftali tanıtıyor. Ali bere-muşi livadişi ok’odverepe oçinapay. (ÇM-Ğvant) Ali oğluna bahçenin sınırlarını tanıtıyor. Cuma-şk’imi yengi araba-muşi moçinapay. (AŞ-Ortaalan) Kardeşim yeni arabasını bana tanıtıyor. Ma Lazonaz na-ren mskva coğrafyape oç’arute iriz boçinapam. (AH-Borğola) Ben Lazonadaki güzel coğrafyayı yazarak herkese tanıtıyorum. 3’oxleUrumepe p’at’iya do moçinapamt’ez. (AH-Borğola) EskidenRumları kötüdiye bize tanıtırlardı. [detaylı gösteriyor] o3’irams/ o3’iray/ o3’iraps


içininen (PZ-Cigetore) Aø har.f. Tanınıyor. Cemali-şk’imi iri-k’alendo içininen. (PZ-Cigetore) Cemal’im her taraftan tanınıyor. → içinoben


içinoben (AK) Aø har.f. [√-çinob-] Tanınıyor. Noğas baba-çkimi k’ai içinoben. (AK-Döngelli) Çarşıda babam iyi tanınıyor. → içininen; + içinops[B] [√-çin-/-çinob-]; oçinobapaps [√-çinob-]


içinops[B] (AK) EA har.f. [√-çin-/ -çinob-] Tanıyor. [part. çinoberi] + içinoben [√-çinob-]; oçinobapaps [√-çinob-] a. [emp. : Birini (önce gördüğü için) tanıyor.] Fadimek na-içinops ar miti doğuruna şik’ineri şik’ineri gyamgars. (AK-Döngelli) Fadime, tanıdığı biri öldüğünde hıçkra hıçkra ağlar. Xasani viçinop do zati çkinaperi k’oçi ren. (AK-Döngelli) Hasan’ı tanıyorum ve zaten tanınan bir adamdır. Baba-çkimi noğas na-ren k’at’a k’oçi içinops. (AK-Döngelli) Babam çarşıdaki her adamı tanıyor. b. [perf. [√-çin-]: Birinin [aps.] kim olduğunu tanıdı ya da tanıyacak.] Var-giçini. (AK) Seni tanımadım. Noğas mendraşen ar k’oçi doviçini. Coxo-muşi var-gumaşinet’u. Ama muk çkimda moxtu do selami momçu. (AK-Döngelli) Çarşıda uzaktan bir adamı tanıdım. Adını hatırlamıyordum. Ama kendisi bana gelip selam verdi. Çinoberi k’oçi t’een. Ama man mu-şeni var-viçini, var-miçkin. (AK-Döngelli) Tanınmış adammış. Ama ben niçin [onu] tanımadım, bilmiyorum.

yet. açinoben [√-çinob-]: Birinin [aps.] kim olduğunu tanıyabiliyor. Mendraşen si var-maçinobu. (AK-Döngelli) Uzaktan seni tanıyamadım.


içkinapaps (AK) EH dön.har.f. Kendisini [aps.] bilgilendiriyor. Ayşek belediye-guşamaluşi ambarepe şeni İnternetişen ti-muşi içkinapaps. (AK-Döngelli) Ayşe belediye seçimleri hakkında haberdar olmak için İnternetten kendisini bilgilendiriyor. + uçkin


içoden Aø har.f. Bitiyor. 1. Sona eriyor. Ndğalepe-şk’uni içoden. (PZ-Cigetore) Günlerimiz bitiyor. Xasanişi çupi t’va3ineri on. P’ek’mezi-muşi 3’ur3’un. P’i şk’omanşa içodasen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın küpü çatlaktır de pekmezi sızıyor. Yemezden bitecek. Nana-şk’imi na-domit’u oşk’omalepe aşk’va içoden. (ÇM-Ğvant) Annemin bana bıraktığı yiyecekler artık bitiyor. Xatice u3’vi do mç’eşay. Huy yataği pst’uresaum. İçodasi meft’are. (AŞ-Ok’ordule) Hatice’ye söyle de beni beklesin. Şimdi yatağı düzenliyorum. Bitince geleceğim. Sozluği-şk’uni ar diçoduk’o deyi guri mipatxalay. (AŞ-Ok’ordule) Sözlüğümüz bir bitseydi diye kalbim çırpınıyor. Handğa-ti diçodu. Mcora dolilay. (AŞ-Ortaalan) Bugün de bitti. Güneş batıyor. Ar şeyi dobisinapamt. Mtel şeyi içoden. Mamut’ik hemindora şkule xolo a mutxaz kek’uç’k’ams. (FN-Ç’anapet) Bir konuyu konuşuruz. Her şey biter. Mahmut ondan sonra bir şeyi tekrar gündeme getirir. Xasanişi xizanobape var-içoden. Boyne baba-muşiz-ti u3’k’unamz. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın yaramazlıkları bitmiyor. Hep babasının başını ağırtıyor. Dulya-tkvani mu ivu ? Diçodu-i ? - Va-içodu. Nooms. (AH-Lome) İşiniz ne oldu ? Bitti mi ? - Bitmedi. Devam ediyor (sürüyor). Mart’iş tuta var-içodaşa bilanço oçodinoni boret. (AH-Lome) Mart ayı bitmeden bilançoyu bitirmemiz gerek. Alişi dulya muç’o içodaz ? Mangonen noğaşe gyulun. Mangonen dulyaşe ulun. Va-mangonaşi oxoriz va-gamulun. (AH-Lome) Ali’nin işi nasıl bitsin ? Canı ister çarşıya gider. Canı ister işe gider. Canı istemezse evden çıkmaz. Sum 3’ana mutu va-ren. A şvacis gamastun do diçoden. (AH-Lome) Üç yıl bir şey değil. Hemencecik biter. Alik ar 3’ana var-içodaşa ar porça bri3’ups. (AK-Döngelli) Ali bir sene bitmeden bir gömlek eskitiyor. Mbuloba diçodu. Ama go3’oneri stei k’ai mbuli va-rt’u. (AK-Döngelli) Kiraz zamanı bitti. Ama geçen seneki gibi iyi kiraz yoktu. X’ona diçodu. Ama na-doskidu ntxirepe mota-çkimi guik’orobups. (AK-Döngelli) Tarla (işi) bitti. Ama kalan fındıkları torunum topluyor. 2. Tükeniyor.Oncumalez ncumu diçodu-doren. (FN-Sumla) Tuzlukta tuz bitmiş. Çayluğiz na-gobğams gyubreMot-içodet’as. İris yanç’as.” ya do nixmars. (AH-Borğola) Çaylığa döktüğü gübreBitmesin. Hepsine yetsin.” diye azar azar kullanıyor. ≠ çodun; + oçodinams/ oçodinay/ oçodinaps

yet. açodinen : Bitirebiliyor. Oxorca sum ndğa ren noxen do ar fot’a k’o getasule var-açodinu. (AH-Lome) Kadın üç gündür uğraşıyor da bir bohça kadar (= kelimesi kelimeine : bir peştamal kadar) bahçeyi bitiremedi.

f.-i. oçodu/ oçodinu : Bitme. Tükenme. Mboli vali var-oçodu şeni carite ozğay. (ÇM-Ğvant) Fazla peynir tüketmemek için (= kelimesi kelimesine : fazla peynirin tükenmemesi için) ekmekle doyuruyor. 3’oneri inora p’ot’e var-iziramun. Xolo-ti avla na-ort’u dişk’alepe oçodinu var-mvalu. (ÇM-Ğvant) Bu kış gibi soğuklar hiç görülmemiş. Yine de kapıdaki odunların bitmesi gelmedi.

+ açoden AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] bitiyor. Mçveri açodert’ayşa ninç’ilaray. (ÇM-Ğvant) Unu biterken ölçülü kullanıyor. Go3’oneri ntxiri va-maçodu. (AŞ-Ok’ordule) Geçen yılki fındığım bitmedi. BereCenç’areri domaçodudeyi momimçinu. (AŞ-Ortaalan) ÇocukParam bittidiye haber yolladı. E skiri, sap’oni domaçodez. Nixmari. (FN-Sumla) Yavrum, sabunumuz bitti. Azar azar kullan. Afrik’aşi gverdi çoli na-ren şeni hekoni k’oçepes fuk’araluği do mşkorini p’ot’e var-açodenan. (AH-Lome) Afrıka’nın yarısı çöl olduğundan oranın insanları için yoksulluk ve açlık hiçbir zaman bitmez. Nink’iyalit ! Oç’k’omale maçodenan. (AH-Borğola) İdareli kullanın ! Yiyeceğimiz bitiyor.


içuçkanen (FN ~ AH-Lome) Aø har.f. Yumuşuyor. Ağne ç’veyi kovaliz sağra mutvayiz kerenç’i-muşi-ti diçuçkanen. (FN-Ç’anapet) Yeni pişmiş buğday ekmeğinin üstüne tepsiyi örtersen kabuğu da yumuşar. Xomula mç’k’udi çorbaz gelebuk’vançxaşi içuçkanen. (AH-Lome) Kuru ekmeği çorbaya doğrayınca yumuşuyor. Xomula let’a mç’ima geçaşi içuçkanen. (AH-Lome) Kuru toprak yağmur vurunca yumuşar. + oçuçkanams; → içiçkanen, içiçxanen


içumels (FN-Sumla), içumers (HP), içumars (ÇX) EA har.f. Kendine ait bir şeyi koruyor ya da kolluyor. Ti-çkimi ma biçumel. (FN-Sumla) Kendimi ben koruyorum. Memetik ti içumers. (HP-P’eronit) Mehmet kendini koruyor. Hem coğoyik k’oçi imxors. Ti içvi. (HP-P’eronit) O köpek insanı ısırır. Kendini kolla. → içvams; + çumels/ çumers/ çumars


içvams (PZ-Apso)(FN-Ç’anapet)(AH-Borğola) EA har.f. Kendine ait bir şeyi kolluyor. Kendi malını koruyor. K’oçik Lazut’epe-muşi içvams. (PZ-Apso) Adam mısırlarını kolluyor. Ti-çkimi biçvam. (FN-Ç’anapet) Kendimi koruyorum. Xasanik ozabunluği-muşi çkar var-içvaz do ozabunluği bere-buruz-ti uğodinamz (= meuşkumerz). (FN-Ç’anapet) Hasan hastalığını hiç kollamıyor ve hastalığı çoluğa çocuğa bulaştırıyor. Suntxani na-ren na-meyik’nen ozabunluğişen-ti ti-skani içvare. (FN-Ç’anapet) Herhangi bir yerdeki bulaşıcı hastalıktan da kendini koruyacaksın. Ti biçvam. (AH-Borğola) Kendimi koruyorum. Memeti ! Jimok’as golulut’aşi ti içvi ! Jindole ereti na-gedgin txomuşi-nca mostvasen do gegat’asen ! (AH-Borğola) Mehmet ! Evin arkasından (= yamaca bakan taraftan) geçerken kendini koru ! Yukarısında eğrelti otunun durduğu kızılağaç yerinden kopup (= ayrılıp) senin üzerine düşebilir ! → içumels; + çumers

+ uçvams (AH-Borğola) EDA har.f. Birine ait bir şeyi koruyor. Hemtepek ma ti miçvaman. (AH-Borğola) Onlar beni koruyorlar.


içxams/ içxay/ içxaps EA har.f. Kendine ait (vücut ve çamaşır haricindeki) şeyi [aps.] yıkıyor. Xasanik k’at’a ndğa dudi içxams. (PZ-Cigetore) Hasan her gün basını yıkıyor. Ali k’at’a ç’umanişi muç’o moiselasen ç’ibrepe içxay. (ÇM-Ğvant) Ali her sabah kalkar kalkmaz dişlerini fırçalıyor. Kemali k’ibri-muşi içxay. (AŞ-Ok’ordule) Kemal dişlerini yıkıyor. Bozo-çkimik k’at’a gyari şkule k’ibrepe içxamz. (FN-Ç’anapet) Kızım her yemekten sonra dişlerini fırçalıyor. Ali so ren ? Var-mulun-i ? Mulun. Modvalu mtelli daç’anç’axu-doren. Modvalu içxams. (AH-Lome) Ali nerede ? Gelmiyor mu ? Geliyor. Ayakkabısı hep çamurlanmış. Ayakkabısını yıkıyor.

++ çxams/ çxay; çxuy/ çxums; çxims/ çxips


içxen (FN) Aø har.f. İshal oluyor. İçxen. İştonis k’undi nasven. (FN-Sumla) İshali var. Donuna bok bulaşıyor. Pucepez bilon3a mot-çamt. İçxanen. (FN-Sumla) İneklere bilon3a yedirmeyin. İshal olacak. [eşb. çxams/ çxay, çxuy/ çxums, çxims/ çxips fiillerinin şahıssız kipi.] → korbaçxala uğun; t’rakums/ t’rakuy; at’rak’en


içxink’ams (FN) EA dön. har.f. Kendine ait bir şeyi kurcalıyor. Xasanik nop’in3’k’alete k’ibri içxink’ams. (FN-Sumla) Hasan ince odun parçası ile (= kürdan ile) dişini kurcalıyor. + çxink’oms


iç’ams/ iç’ay/ iç’aps EA har.f. Kendisi için elbise vs [aps.] dikiyor. Porça-muşi muk iç’ams. (FN-Sumla) Gömeğini kendisi dikiyor. Yaşari terzi yen. Dolokunu-muşi muk iç’ams. (AH-Lome) Yaşar terzidir. Kendi elbisesini kendi diker.


iç’anç’axen (FN ~ AH HP ÇX) Aø har.f. Çamurlu oluyor. Çamurlanıyor. Bere-çkuni dido iç’anç’axen. (AH-Lome) Bizim çocuk çok çamurlanıyor. → iç’oç’oxen

+ aç’anç’axen : AD ha.f. Birine ait [aps.] bir şey [aps.] çamurlu oluyor. Ali so ren ? Var-mulun-i ? Mulun. Modvalu mtelli daç’anç’axu-doren. Modvalu içxams. (AH-Lome) Ali nerede ? Gelmiyor mu ? Geliyor. Ayakkabısı hep çamurlanmış. Ayakkabısını yıkıyor.


iç’ibray/ iç’ibrams (ÇM)(AH-Lome) EA har.f. Hoş olmayan olayı [aps.] sabrederek sessiz kalıp kabulleniyor. Tahammül ediyor. Ayşe cari amşk’urinu. Luyu icibaşa iç’ibray. (ÇM-Ğvant) Ayşe acıktı. Lahana pişinceye dek sabrediyor. Rizak dido mğorums. Ar k’ayi nena var-uğun. Ala oxorca-muşik iri iç’ibrams. (AH-Lome) Rıza çok bağırıp çağırır. Bir iyi söz söylemez. Ama karısı her şeyi mecburen kabulleniyor. Berepe-çkimik mupe iç’ibrams ? Ar kogiçkit’ezk’o. (AH-Lome) Benim çocuklarım nelere katlanıyor. Bir bilseniz. → isarbams, isap’rams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; iç’ibren; ezdimsIII; nuxondun; naxondinen; ninç’en[1]


iç’ibren (AŞ) Aø har.f. Hoş olmayan olayı sabrederek sessiz kabulleniyor. Tahammül ediyor. Bere nana-muşi uk’riyay. Oxorza nena var-ikums. İç’ibren. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk annesine bağırıyor. Kadın ses çıkarmıyor. Sabrediyor. → isarbams, isap’rams; iç’ibray/ iç’ibrams, moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdimsIII; nuxondun; naxondinen; ninç’en[1]


iç’ik’olen (PZ-Cigetore) Aø har.f. Kumaş, kâğıt vs [aps.] kırışıyor. Buruşuyor. Anteri-şk’imis mot-cexedu. İç’ik’olen. (PZ-Cigetore) Gömleğimin üstüne oturma. Kırışıyor (= buruşuyor). → iç’ilaxen; incğimen


iç’ilaxen (PZ-Apso) Aø har.f. (Kumaş, kâğıt vs) kırışıyor. Buruşuyor. Anteyi diç’ilaxu. (PZ-Apso) Gömlek buruştu. → iç’ik’olen; incğimen


iç’imoden (ÇM) Aø har.f. Ikınıyor. Sıkınıyor. Ali iç’imoden. Mutxa t’k’vasen. Var-azit’en. (ÇM-Ğvant) Ali ıkınıyor (= sıkınıyor). Bir şey diyecek. Diyemiyor. → cokan3arams; goicamren; iç’imren, aç’imren; nokan3aray; imxizen[2]; gyaç’irs


iç’imren (ÇM) Aø har.f. Ikınıyor. Diç’imrey. (ÇM-Ğvant) Ikındılar. → cokan3arams; goicamren; aç’imren; iç’imoden; nokan3aray; imxizen[2]; gyaç’irs


iç’işinen (FN ~ AH) Aø har.f. Biri ile [pos. + k’ala] bir şey için [pos. + şeni] yarışıyor. Cuma-çkimişi 3’ut’eli biç’i didi berepe k’ala iç’işinen. (FN-Ç’anapet) Kerdeşimin küçük oğlu büyük çocuklarla yarışıyor. Bere-bari mu xaliz ren var-o3’k’ers do xark’i k’ala iç’işinen. (AH-Lome) Çoluk çocuk ne halde olduğuna bakmadan elâlemle yarışıyor. Meşvela şeni iç’işinenan. (AH-Borğola) Yardım için yarışıyorlar. → ijibalen; jebari zday; golaxtima ikoms; golaxtina ikoms


iç’itxay (ÇM ~ AŞ) EA har.f. Soru soruyor. Ali berepe iç’itxay. (ÇM-Ğvant) Ali çocukları soruyor. Baba-sk’ani si hamseri so ort’t’i deyi iç’itxay. (AŞ-Ortaalan) Baban bu akşam sen nerde idin diye soruyor. Ar k’ale bulur. Ar k’ale şk’imda biç’itxam, “Mu-şeni bulur ?” deyi. (AŞ-Ortaalan) Bir taraftan gidiyorum. Bir taraftan kendime soruyorum, “Ne için gidiyorum ?” diye. Sayet’t’i nak’k’u on ?” deyi iduşunaşaSayet’t’i nak’k’u iyu ?” deyi iç’itxi. (AŞ-Ortaalan) “Saat kaç ?” diye düşüneceğineSaat kaç oldu ?” diye sor. → ik’itxams[1]

+ uç’itxay EDA har.f. Birine [dat.] soru [aps.] soruyor. Ali oncğoryar on. A muti uç’itxasi goimç’itanen. (ÇM-Ğvant) Ali utangaçtır. [Biri ona] bir şey sorunca [yüzü] kızarıyor. Mit’ik’ore uç’itxare uç’itxi, si çemi dogdvasen. (ÇM-Ğvant) Her kime sorarsan sor, seni haksız bulacak. Ali, a muti ikumt’aşa duç’itxik’o guri çuşalay. (ÇM-Ğvant) Ali’ye bir şey yapmak için sorunca [Ali soranın] hevesini kırıyor. Doğani, nana-muşi munde-ti a mutu uç’itxasen evedi evedi gvoç’ondrinay. (AŞ-Ortaalan) Doğan, annesi ne zaman bir şey ona soracak olsa [sorulan konuyu annesine] çabuk çabuk unutturuyor. → k’itxums/ k’itxoms/ k’itxops/ k’itxups

uç’itxeli yoks. part. : Soru sormadan. Ham kianaşi enni uneneli k’oçepe rt’es, na-ğures Japonepe. Miti var-elvat’ert’es. Hini na-k’oşk’iyonu k’oçepe Elektriği gamobiyonatendeyi uç’itxeli zuğa-p’ici ar santrali kocedges. Ar ndğa him santralite çendi k’oçepe-nişi na-ilanert’u var-meşonumt’es. Let’a-nana guri komuones. Ok’it’axu. Zuğa-ti guri komuones. 3unami diyu. Empu. İdu. Noğa kocost’ik’u. Hey na-sk’udurt’es k’rima Japonepe tisya dou. Zade guri maç’u. Mabgarinu. (AŞ-Ok’ordule) Bu dünyanın en sessiz insanları idiler, ölen Japonlar. Kimseye sataşmazlardı. Onların seçtiği insanlarElektrik çıkaracağızdiye sormadan denizin ağzına bir santral koydular. Bir gün o santral ile kendi insanlarını vuracaklarını beklemiyorlardı. Toprağın kalbini kızdırdılar. Ortadan kırıldı. Denizin de kalbini kızdırdılar. Tsunami oldu. Kabardı. Gitti. Şehri yere vurdu. Orda yaşayan zavallı Japonları kurban etti. Çok kalbim acıdı. Ağlayabildim.


iç’it’anen (HP ~ ÇX)(AK) Aø har.f. Küçülüyor. Timurişi porça napxvişi xomuizdu do diç’it’anu. (AK-Döngelli) Timur’in gömleğini yıkayınca çekme yaptı ve küçüldü. → i3’ut’anen; iç’ut’anen


iç’k’aden[1] (FN-Ç’anapet) Aø har.f. [Sırf kabak hakkında kullanılır.] Olgunlaşıyor. Feli var-iç’k’adu. (FN-Ç’anapet) Kabak olgunlaşmamış. [eşb. ç’k’adums fiilinin şahıssız kipi]


iç’k’irams/ iç’k’iraps (HP ~ ÇX) EA har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] biçiyor ya da kesiyor. Kendisi için bir şeyi [aps.] biçiyor ya da kesiyor. Amseyi bu3xape viç’k’iyaun.(ÇX-Makret) Bu akşam tırnaklarımı keseceğim. → işk’orams/ işk’oray; iç’k’orams; iç’k’irups


iç’k’omen → imxors, imxoy, impxors, ipxors; ç’k’omups


iç’k’orams (FN ~ AH) EA har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] biçiyor ya da kesiyor. Kendisi için bir şeyi [aps.] biçiyor ya da kesiyor. Cordanik toma-muşi muşebura iç’k’oramz. (FN-Ç’anapet) Cordan saçlarını kendi  kesiyor. Baba berberişe var-ulun. Ntoma-muşi muk iç’k’orams. (AH-Lome) Babam berbere gitmez. Saçlarını kendi keser. Fadimek toma-muşi mak’asiten iç’k’orams. (AH-Borğola) Fatma saçını makasla kesiyor (biçiyor). → işk’orams/ işk’oray; iç’k’irams/ iç’k’iraps, iç’k’irups


iç’oç’oxen (PZ) Aø har.f. Çamurlu oluyor. Çamurlanıyor. Xasanişi oxorişi avla p’anda ç’oç’oxi on. 3’ulu bere-muşi iç’oç’oxen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın evin avlusu her zaman çamurlu. Çocuğu sürekli çamurlu oluyor. → iç’anç’axen


iç’open/ iç’ç’open Aø/AL har.f. [perf.3.tek. (o)iç’opu (PZ ~ HP), (k)iç’opu (ÇX)] [◘ eşb. ç’opums/ ç’opuy/ ç’opups fiilinin şahıssız kipi] I. Aø har.f. 1. Yakalanıyor. Bobola-mosa parpali oiç’opu. (ÇM-Ğvant) Örümcek ağında kelebek yakalandı. Motalepe gyari ipxort’anşi oiç’open. Didi k’at’upe var-iç’open. Nanç’aşi go3’imt’enan. (AH-Lome) Yavrular yemek yerken yakalanabilir. Büyük kediler yakalanamıyor. Yanaşınca kaçıveriyorlar. → niç’open

II. Aø har.f. Güneş, ay vs gökcisimleri [aps.] tutuluyor. Ogineni 3’anaz tuta iç’opuyiz P’oliz bort’i. (FN-Ç’anapet) Önceki sene ay tutulunca İstanbul’da idim. Mjora iç’opa şkule tuta mok’atven. (FN-Sumla) Güneş tutulunca (güneşin) önünü ay kapatıyor. K’at’a 3’anas tuta iç’open. (AH-Borğola) Her yıl ay tutulması oluyor.

III. AL har.f. Yağmura [lok.] tutuluyor ya da yakalanıyor. Obogeneşen mobit’itşa mç’imaz obiç’opit. (FN-Ç’anapet) Obogene’den gelirken yağmura tutulduk. Baba noğaşen mulut’uşi gzas mç’imaz oiç’opu. (AH-Lome) Babam çarşıdan gelirken yağmura yakalandı. → niç’open


iç’orç’en (ÇM) Aø har.f. Bataklıkta çamurlanıyor. Alişi jamişepe ç’orç’epe iç’orç’eran. (ÇM-Ğvant) Ali’nin mandaları bataklıkta çamurlanıyorlar.


iç’ut’anen (AH) Aø har.f. Küçülüyor. → i3’ut’anen; iç’it’anen

+ aç’ut’anen AD har.f. Birinin boyuna göre küçülüyor. Porça-çkimi maç’ut’anaşi nanak 3’k’ims do cuma-çkimiz uxenams. (AH-Lome) Gömleğim (boynuma göre) küçülünce annem söküp kardeşime yapıyor. Ma na-maç’ut’anasen dolokunu-çkimi iri cuma-çkimik bri3’oms. (AH-Lome) Bana küçülen bütün giysilerimi kardeşim eskitiyor.


iç’ven Aø har.f.[perf.3.tek. (o)iç’u (PZ ~ HP), (d)iç’u (AK), (k)iç’u (ÇX)] Yanıyor. 1. Alevlenip yanıyor. Dişk’a iç’ven. (PZ ~ AŞ) Odun yanıyor. Dişka iç’ven. (FN ~ ÇX) Odun yanıyor. M3’iya cat’u. Oxori oiç’u. (ÇM-Ğvant) Kıvılcım düştü. Ev yandı. Ladre dişk’a zori iç’ven. (AŞ-Ok’ordule) Yaş odun zor yanıyor. Dişk’a ok’oşk’ori. Haşo var-iç’vasen. (AŞ-Ortaalan) Odunu ortadan biç. Böyle yanmayacak. Nçalaşi bardi iç’vert’uşa m3’k’a it’k’oçert’u. (FN-Ç’anapet) Mısır sapı yumağı yanarken kıvılcım saçılıyordu. Gyari ocağis mot-yodgam. Soba iç’vet’aşi gyari sobas it’ubinen. (AH-Lome) Yemeği ocağa koyma. Soba yanarken yemek sobada ısıtılır. 2. Güneşten ya da soğuktan yanıyor. Şuk’aşi fidepe eyoçveri ot’u. Mturi keyomtu do oiç’u. (PZ-Cigetore) Salatalığın fidelerin üstü açıktı. Kar yağdı. Üstü de yandı. Xasanik mjoras opşa nuxedu. Mjorate oiç’u do hus post’epe goim3’ams. (PZ-Cigetore) Hasan güneşte çok durdu. Güneşten yandı da şimdi de derilerini soyuyor. Berepe zuğaz dido t’et’eli goxtanşi mjoraten iç’venan. (AH-Borğola) Çocuklar denizde çok çıplak gezdiklerinde güneşten yanarlar. Çayis mjorak mo-geçamt’as. Mo-iç’vet’as. Jin perde kogyotvi. (HP-P’eronit) Çayı güneş vurmasın. (Çay) yanmasın. Üstünü perde ile ört ! Ayşalak na-dorgu nergi x’initen diç’veren. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Ayşe’nin diktiği fidan soğuktan yanmış. 3. Ağız içi, damak, dil vs [aps.] sıcak yemek veya içecekten yanıyor. Alik mja şup’t’uşi çarbişi-n3a-muşi diç’u. (AK-Döngelli) Ali süt içerken damağı yandı. 4. Katı yiyecekler [aps.] pişiyor. Grestaz gyari iç’ven. (FN-Ç’anapet, Sumla) Fırında ekmek pişiyor. Furuniz mç’k’udi iç’ven. (AH-Borğola) Fırında ekmek pişiyor. Ham mç’k’idi var-iç’veren. Mteli n3omi ren. (HP-P’eronit) Bu ekmek pişmemiş. Hep hamurdur. + ç’ums[1]/ ç’uy[1]/ ç’ups; aç’ven/ aç’un

[dey. oviç’vi do ovinori/ obiç’vi do obinori (*)(PZ ~ AŞ) Yandım ve (bazılarına göre belki) “kül oldum”] [Bu deyim sırf şarkı sözlerinde kullanılır. İkinci fiilinin başka biçimleri hiç kullanılmaz ve bilinmez. Anlamı da bilinmez.]

yoks.part. uç’u : Pişmeden. Piimeksizin. Mç’k’udi furuniz tamo tamo iç’vasen do k’ayi goşam3xvasen. Didi daçxuris kinarepe gamç’itanen, ala doloxe uç’u kodoskidun. (AH-Lome) Ekmek fırında yavaş yavaş pişmeli. Çok ateşte kenarları kızarır, ama içi çiğ kalır.


idağen Aø e.f. Dağ oluyor. Yabani oluyor. Limxanapuna onç’varoni ren. Mtelli didağu-doren. (AH-Lome) Eğreltiotunun olduğu yer temizlenmelidir. Hepten dağ olmuş. Armonuyi çayi k’at’a 3’anaz va-nç’varaşi muşebura idağen. (AH-Lome) Armonideki çayı her sene temizlemeyince kendi kendine dağ oluyor. M3xuliş tude mtelli didağu-doren. Xasanik daz*epe gunç’varams. (AH-Lome) Armudun altı dağ olmuş. Hasan etrafındaki dikenleri temizliyor.


idari s. İdarî. [< Arp.] Yönetim ile ilgili. Mtel k’oçiz, serbesluğite oskidu şeni kianaz na-golulun sosiali do idari nizamişa xak’k’i uğun. (FN-Ç’anapet) Her insanın, özgürce yaşamak için dünyada geçerli sosyal ve idarî düzenin olmasına hakkı vardır.


idizimen (PZ-Apso) Aø har.f. Diziliyor. → cisvaren, disvaren, isvaren, insvaren


iduşunams/ iduşunay/ iduşuns (PZ)(AŞ ~ AH) EA har.f. Düşünüyor. Ma ham ndğalepes ar mutxape viduşunam. (PZ-Cigetore) Ben bu günlerde bir şeyler düşünüyorum. Xasanik k’urbet’işa olva iduşunams. Mana xorz*a-muşik guri cuşalams. (PZ-Cigetore) Hasan gurbete gitmeyi düşünüyor. Ama hanımı yüreğinin hevesini kırıyor. A mutu p’ri, ar vrossi iduşunare. (AŞ-Ok’ordule) Bir şey yapmadan önce iyice düşüneceksin. P’ri a mutu are vrossi iduşunare. (AŞ-Ortaalan) Bir şey yapmadan önce iyice düşüneceksin. Sayet’t’i nak’k’u on ?” deyi iduşunaşaSayet’t’i nak’k’u iyu ?” deyi iç’itxi. (AŞ-Ortaalan) “Saat kaç ?” diye düşüneceğineSaat kaç oldu ?” diye sor. Yaşarik var-iduşunaşa nena meçams. (FN-Ç’anapet) Yaşar düşünmeden söz veriyor. Hemuk miti var-iduşunams. Ti-muşi oşletinams. (AH-Lome) O kimseyi düşünmüyor. Kendi başını kurtarıyor. Ma han3’o fit’re Nermanis mepçare. AlaKemiç’opasen-i, p’eya ?” ma do biduşunam. - Ç’e, mu var-egiç’opasen ? “Mik mu momçasen ?” ya do ap’ik’o dgin. (AH-Lome) Ben bu yıl fitreyi Neriman’a vereceğim. AmaAcaba benden alır mı ?” diye düşünüyorum. - Yahu, ne senden almayacak ? “Kim ne bana verecek ?” diye bekleyiştedir. İrik filimi-ti do na-unon müziği-ti İnternetişen gyonç’ams. Mitik para meçams do var-eç’opums. Na-ixenen emeğepe mitik var-iduşuns. (AH-Lome) Herkes filmi de istediği müziği de İnternet’ten indiriyor. Kimse para verip almıyor. Yapılan emekleri kimse düşünmüyor. → moisimaday; ifik’irams; isimadems/ isimadeps, nisimadems/ nisimadeps; imsifons


ifik’irams EA har.f. [< Arp. fikir] Düşünüyor. Pederik na-var-gamaçu ntxiri şeni mu ifik’irams var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Babam satamadığı fındık için ne düşündüğünü bilmiyorum. → iduşunams/ iduşunay; moisimaday; isimadems/ isimadeps, nisimadems/ nisimadeps; imsifons; + afik’iren


iftari i. İftar. [< Arp.] Tkva iftariz var megaç’işinez. Gzaz gegilumcez. (AH-Lome) Siz iftara yetişemediniz. Yolda akşama yakalandınız.


ifti (AK) z. İlk. İlk önce. Ç’umeneri noderişa ifti si moxti. (AK-Döngelli) Yarınki imeceye önce sen gel. → sift’e; emogi; ipti, isti


iftineri (AK) s. İlk. İftineri ndğalepe gumoç’k’ondu. (AK-Döngelli) İlk zamanki günleri unuttum. → sift’eneri; emogindeni; moç’k’a; iptineri; [birinci] aroni; maroni, maarani


ift’ilen (ÇM) Aø har.f. Yırtınıyor. # Maşk’itani murun3xi / Ext’asen ç’umanişi / Ndğa do seri ift’iler / Var-gaxenu gurişi. (ÇM-Ğvant) Yedinci yıldız / Sabahtan doğacak / Gece gündüz yırtınıyorsun / (Onun) gönlü olmadı.


ift’ilams/ ift’ilay (PZ ~ ÇM)(AŞ-Ortaalan) EA dön.har.f. Kendi tüyleri, saçlarını [aps.] yoluyor. Ayşek ofidi ift’ilams. (PZ-Cigetore) Ayşe kaşlarını yoluyor. Ali ti-toma ift’ilay. (ÇM-Ğvant) Ali saçını başını yoluyor. Ali xe var-dugutun. Manniya toma ift’ilay. (AŞ-Ortaalan) Ali’nin eli durmuyor. Habire saçlarını yoluyor. + ft’ilums/ ft’iluy


ifurçaps (ÇX-Makret) EA har.f. Kendi dişlerini fırçalıyor. K’ibiyi doifurçi. (ÇX-Makret) (Kendi) dişlerini fırçala. → işliç’ams


igbali (*)(AŞ)(AH) i. İkbal. [< Arp.] Kısmet. [< Arp.] Şans. [< Fra.] Bere igbali var-cozurt’u. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğun ikbali yoktu (= Çocuğun ikbali yazılı değildi). K’oçiz igbali uğun. Na-xen yeriz para yomtums. (AH-Lome) Adam şanslıdır. Oturduğu yerde üzerine para yağıyor. İgbali miğut’uk’o ç’umandele mavet’u. (AH, atasözü, K.A.) Şansım olsa sabahtan olurdu (= Talihimin olmadığı durumumdan bellidir). Va-rt’a şkule igbali, ikti do iburbali. (AH, atasözü, K.A.) Şansın yoksa dön, dolaş (= şansın yoksa ne yaparsan yap, hep aynı). [(*) Bazen etimolojiye bakarak ikbali şeklinde yazan da bulunuyor. Halbuki Lazcada /k/ gibi sessiz konson, arkasına /b/ gibi sesli konson geldiğinde kurallı olarak seslileşir. Dolayısıyla igbali şeklinde yazılmalıdır.] → ik’p’ali; zariII; şansi


igiben (HP ~ ÇX) Aø har.f. I. (HP ~ ÇX) Su [aps.] ısınıyor. → it’u3’anen, it’t’usanen

II. (HP)(AK) Sulu yiyecekler [aps.] pişiyor. Nana-muşik Fadimeşa na-igiben gyaris 3’k’ari ijobapaps. (AK-Döngelli) Annesi Fadime’ye pişmekte olan yemeğe su ekletiyor. → iciben, iguben; + gibums/ gibups


iginz*anen/ iginzanen (HP ~ ÇX) Aø har.f. Uzuyor. Cumadi-çkimik xerxişi k’ibiri diginz*anuşi olasiraleten gyuşiraps. (AK-Döngelli) Amcam testerenin dişi uzayınca eğe ile aşındırıyor. → igunz*anen/ igunzanen; [günler uzuyor] goninzdenII; irdenII

+ aginz*anen/ aginzanen AD har.f. Birine ait bir şey uzuyor.


igne (FN-Ç’anapet)(AH-Lome) i. I. Enjektör. → lemşiII; t’ulumba

II. Enjektör ile yapılan tedavi. Alis igne boxenapam. (*)(FN-Ç’anapet) Ali’ye iğne yaptırıyorum (= enjektör ile vücuduna sıvı İlâç verilmesini sağlıyorum). [(*) “Enjektörü imal ettiriyorum” anlamına gelmez. Türkçe “iğne yaptırıyor” ifadesinin kopyası olma ihtimali yüksektir.] → lemşiII

III. Enjektör ile yapılan aşı. Fevzik k’at’a zabunoba şeni igne ikoms. (AH-Lome) Fevzi her hastalık için iğne yapıyor (= aşı yaptırıyor). → aşi[2]; lemşiII


igorams/ igoray (PZ ~ FN), igorams/ igors (AH) Eø har.f. [f.-i. ogoru (*)] Tek başına küfür ediyor. Kendi kendine küfür ediyor. K’oçik igorams. (PZ)(FN ~ AH). Adam tek başına küfür ediyor. Musak igoramt’aşi cuma-muşikOncğore mot-ivet’asya do nuk’us xe nutumers. (AH-Borğola) Musa küfür ederken kardeşiAyıp olmasındiye ağzını eliyle kapatıyor. [◘ eşb. (*) Bu fiilin fiil-isim hali ogoru, ogorams/ ogoray/ ogors ve gorums/ goruy/ gorups fiillerinin fiil-isim hali ile eşbiçimlidir.]

geik’itxams/ geik’itxaps


İgrik’a (AH-Borğola) i. [pek nadiren] Nisan ayı. → Arp’ili, Ap’rili


iguben (FN ~ AH) Aø. har.f. [eşb. gubums fiilinin şahıssız kipi] I. (FN-Ç’enneti)(AH-Borğola) Su [aps.] kaynıyor. Tencerez na-iguben 3’k’ariz xaci geşubğams. (AH-Borğola) Tencerede kaynayan suyun içine fasulye döküyor. → xarxalams/ xarxalay; xaşk’alams/ xaşk’alay; ixarxalenI; [fokurduyor] t’ut’x’ulapsI

II. (FN ~ AH) Sulu yiyecekler [aps.] pişiyor. Mdğora şkule kresti yulun. Nç’olo p’eya digubu-i ? (FN-Ç’anapet) Deminden beri buhar çıkıyor. Acaba taze mısır pişti mi ? Nanak termoni igubert’aşa ar k’ele-ti gondğvarums. (FN-Ç’anapet) Annem termoni kaynarken bir taraftan da karıştırıyor. Lu igubet’aşa 3’k’ari ek’ubare. (FN-Sumla) Lahana pişerken su katacaksın. Oxorcak mu vu heşşo ? Na-iguben gyariz 3’k’ari ek’ubu do gontaxu. (AH-Lome) Kadın ne yaptı öyle ? Pişmekte olan yemeğe su katıp berbat etti. Xacis 3’k’ari gyaşiren. Ala var-igubu-doren. (AH-Lome) Fasulyenin suyu azalıyor. Ama henüz pişmemiş. P’et’mezi igubet’aşi nanak k’op’ate popocepe moyoğams. (AH-Lome) Pekmez pişerken annem ahşap kepçe ile köpüklerini alıyor. XasanikLova igubazya do 3’uk’ali daçxuriz geşadgims. (AH-Borğola) HasanŞıra kaynasındiye kazanı ateşin üzerine koyuyor. → iciben, igiben

III. mec. Bunalacak kadar sıcaklık duyuyor. Handğa mçxvapaten dobigubi. (AH-Borğola) Bugün sıcaklıktan piştim.


igunz*anen/ igunzanen (*)(PZ ~ AH) Aø har.f. Büyüyerek uzuyor. → iginz*anen/ iginzanen. I. Bir şey [aps.] boyuna uzuyor. Toç’i gonzdasi igunzanen. (ÇM-Ğvant) İpi gerdin mi, uzuyor. Bozo-çkimi dido digunz*anu. Xe ezdayiz naylaşi ç’art’ağiz yunç’uşun. (FN-Ç’anapet) Kızım çok uzadı. Kolunu kaldırınca serenderin balkonuna yetişiyor. ≠ goninzden

II. (PZ)(AŞ ~ AH) Günler [aps.] uzuyor. K’işişi ndğalepe mk’ule iyen. Yazi moxt’asi ndğalepe igunz*anen. (PZ-Cigetore) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. K’işi ndğalepe mk’ule iyen. Yazi moxt’asi ndğalepe igunzanen. (AŞ-Ortaalan) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. İnoraz ndğalepe mk’ule iven. Mçxvapora moxtaşi ndğalepe igunz*anen. (AH-Borğola) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. → goninzdenII; irdenII; iginz*anen/ iginzanen

+ agunz*anen/ agunzanen (*) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] uzuyor. Badi toma dvagunz*anu. U3’vi do goibğay. (AŞ-Ok’ordule) İhtiyarın saçı uzadı. Söyle de etrafını kessin. Cumadi-çkimik gza k’ele na-igunz*anu-doren m3’k’oşi ndalepe non3alams. (FN-Ç’anapet) Amcam yola dogru uzayan kara yemişin dallarını kesiyor. Babak, puciz k’udeli dido agunz*anaşiÇ’enç’iz mot-yan3’et’azya do gunz*e ntomape m3ika go3’uç’k’orams. (AH-Lome) Babam, ineğin kuyruğu çok uzayıncaDışkılarına değmesindiye uzunca kıllarını alttan biraz kesiyor. Puciz bu3xa dagunz*anu-doren. Konuk’vatit ! (AH-Borğola) İneğin tırnağı (= toynağı) uzamış. Kesin ! [(*) Bu fiiller, her yörede igunz*anen ve agunz*anen diye telâffuz edilir. Buna rağmen ÇM-AŞ diyalektlerinde igunzanen ve agunzanen şeklinde de yazılabilir. Çünkü bu diyalektlerde z* konsonu, /z/ foneminin değişkeni olup sırf /n/ fonemi arkasında gözlemlenir.]

[dey. (AH) nena agunz*anen : Biri [dat.] bir şeyi olduğundan abartılı söylüyor. Gereksizce dilleniyor.] Si, skiri, nena dido dogagunz*anu-doren. (AH-Lome) Yavrum, sen çok abartıyorsun (= kelimesi kelimesine : “senin dilin çok uzamış”).


igurams (FN), igurams/ igurs (AH) EA/ED har.f. Kendini kolluyor. Kendini koruyor. + ugurams; ≠ digurams/ diguraps, iguraps

I. (FN-Ç’anapet) EA har.f. (Bir tehlikeden) kendini kolluyor. Alik nca ek’vatumt’aşa ti-muşi dido igurams. (FN-Ç’anapet) Ali ağaç keserken kendini çok kolluyor.

II. (FN-Sumla) EA har.f. Kendine ait üst baş elbiseleri, gözleri, çıbanı vs [aps.] çöpten tozdan kolluyor. Xasanik pupuli-muşi igurams. (FN-Sumla) Hasan çıbanını kolluyor.

yet. aguren : Kendine ait elbiseleri, gözleri, çıbanı vs çöpten tozdan kollayabiliyor. Dolokunape-çkimi var-maguren. Ar şvaciz dobişaver. (FN-Sumla) Giysilerimi kollayamıyorum. Kısa zamanda kirleniyorum. [◘ eşb. iguraps (ÇX)(AK) fiilinin yeterlik kipi]

III. (AH) a. EA har.f. Kendi hastalığını [aps.] kolluyor. Yusufik zabunoba-muşi çkar va-igurams. Montvaluşe na-idasen iriz nuk’nams. (AH-Lome) Yusuf hiç hastalığını kollamıyor. Ziyaretine giden herkese bulaştırıyor.

b. ED har.f. 1. Bir tehlikeden kendine ait bir şeyi [dat.] kolluyor. Ma ti-çkimiz bigur. (AH-Lome) Ben kendimi kollarım. Xez biguram. (AH-Lome) Elimi kolluyorum. Ç’e ! Si hemuz mot-o3’k’er. Hemuk çkar var-igurams. Hek hak elasven-gelasven do gulun. (AH-Lome) Yahu ! Sen ona bakma. O hiç kendine dikkat etmiyor. Oraya buraya sürünüp geziyor. Dişka svarumt’aşi xez iguri. Nop’in3’k’ale ni3onen. (AH-Lome) Odun dizerken elini kolla. Kıymık batıyor. Ngeni m3ika elam3kveri ren. Mja gyubamt’aşi ti e3’onk’anams. Nuk’uz iguri. (AH-Lome) Dana biraz şımarıktır. Süt içirirken kafasını yukarı doğru sallıyor. Yüzünü kolla. Alik dişka k’vatumt’aşi xe do k’uçxes igurams. (AH-Lome) Ali odun keserken elini ve ayağını kolluyor. 2. Kendine ait elbiseleri vs’yi [dat.] tozdan vs kolluyor, koruyor.

yet. aguren : Kendine ait bir şeyi [lok.] koruyabiliyor. Berez modvaluz var-aguren do ordo abri3’en. (AH-Lome) Çocuk ayakkabısını koruyamıyor ve erken yıpratıyor. Kçini oxorcaz çkva berez var-aguren. P’anda gyontxinams. (AH-Lome) Yaşlı kadın artık çocuğu kollayamıyor. Hep düşürüyor. [◘ eşb. iguraps (ÇX)(AK) fiilinin yeterlik kipi]


iguraps (ÇX)(AK) EA har.f. Öğreniyor. Osmanik çxomi oç’opu iguraps. (AK-Döngelli) Osman balık yakalamayı öğreniyor. → digurams/ diguraps; ≠ igurams; + oguraps

yet. aguren : Öğrenebiliyor. Dibadi do ar k’oçoba var-gaguru. (AK-Döngelli) Yaşlandın da (= ihtiyarlandın da) bir insanlık öğrenemedin. [◘ eşb. igurams/ igurs (FN ~ AH) fiilinin yeterlik kipi]


igzalams/ igzalay (PZ ~ AŞ) Aø har.f. 1. Yürüyor. Mturi jindo digzali-i, k’uçxe cebazgeri coxedun. (ÇM-Ğvant) Kar üstünde yürüdün mu, ayak izi kalır. 2. Gidiyor. Yollanıyor. Moft’i var, mot igzalam ? (ÇM-Ğvant) Ben gelir gelmez neden gidiyorsun ? Hini ordoşa igzaley. Hamu ncart’u. Rak’ani p’ri ext’ey mentxozu. (ÇM-Ğvant) Onlar erkenden yola koyuldular. Bu uyuyordu. Tepeye çıkmadan önce yetiştiAli p’anda nk’ola nek’na tudendo meşk’aduy do igzalay. (ÇM-Ğvant) Ali her zaman anahtarı kapının altına koyup gider. Ali didi yat’oni moyiduy. İgzalay. (ÇM-Ğvant) Ali büyük ağacı omuzlayıp gidiyor. Ali do Ayşe cetanurişi ngolaşa igzaley. (ÇM-Ğvant) Ali ile Ayşe sabah olmak üzere (= hava aydınlanmak üzere) iken yaylaya yollandılar. → igzars/ igzay, igzals; k’uçxeten ulun (AK)

yet. agzalen : Yürüyebiliyor. Sadik’is peği var-agzalen. P’anda k’ap’ulas ek’ask’udun. (PZ-Cigetore) Sadık pek yürüyemiyor. Her zaman arkada kalıyor. Xediği komoidvi do idi. Mturis vati gagzalas. (PZ-Cigetore) Kar ayakkabısını giy de git. Karda yürüyemeyeceksin. Ali vrosi agzalen. Toli odva-gon3’aşa gamilay. (ÇM-Ğvant) Ali iyi yürüyebiliyor. Göz açıp kapanıncaya kadar gözden yitiyor. Bere t’ut’ulepe mçxu uğun. Ordoşa var-agzalasen. (ÇM-Ğvant) Çocuğun kalçaları çok kalın. Erkenden yürüyemeyecek. # Kvalopona-gzalepe / Var-magzalen xeleri / Ar ndğa var-mazirasi / Vikter dudi-celeri. (ÇM-Ğvant, anonim ağıt) Taşlı yollarda / Neşe ile dolaşamıyorum / Bir gün görmez isem / Geziyorum boynum bükük. Monta-şk’imi iri ndğa daha msk’va agzalen. (AŞ-Ok’ordule) Torunum her gün daha güzel yürüyebiliyor.

şsz igzalen/ igzalinen : Yürünüyor. Mturi lon3’a diyu. Var-igzalen. (ÇM-Ğvant) Kar cıvıklaştı. Yürünmüyor. M3’ule gzalepe k’olayi var-igzalinen. (ÇM-Ğvant) Dar yollarda kolay yürünmüyor.

f.-i. ogzalu : Yürüme. Yürümek. Çemalik beres ogzalu coginams. (PZ-Cigetore) Kemal çocuğu yürümeye alıştırıyor. Bere ogzalu var-uşk’un. Muç’o moiselasen dvantxen. (ÇM-Ğvant) Çocuk yürümeyi bilmiyor. Ayağa kalkar kalkmaz düşüyor. Monta-sk’ani ogzalu komoiç’u-i ? (AŞ-Ok’ordule) Torunun yürümeye başladı mı ?


igzals (FN ~ ÇX)(AK) Aø har.f. I. (FN ~ ÇX) [sırf emp.] Yürüyor. Seyiz bigzalt’işa gzaşi dolok’ufaz dolomabaz*gu do mç’imaşi 3’k’arite k’uçxe boyne domaşuvu. (FN-Ç’anapet) Gece yürürken yoldaki çukura basabildim ve yağmur suyu ile ayağım hep ıslandı. Obogeneşen kyoyişa mobit’aşa k’alatiz na-dolobdvare mja, bigzaltaşa muşebura inçaxen. (FN-Ç’anapet) Obogene’den köye gelirken sepete koyduğum süt, ben yürürken kendiliğinden çalkalanıyor. Memet’i igzalt’aşa dolink’ans. (FN-Ç’anapet) Mehmet yürürken salınıyor. Sabri dido tamo igzals do gzalepez gyolumcun. (FN-Sumla) Sabri çok yavaş yürüyor ve akşam karanlığına kalıyor. Mtiri-çkimi K’ai biva ya do k’at’a ndğaz xut-aşi kilometre igzals. (FN-Sumla)(AH-Lome) Kayınpederim sağlık için diye (iyi olayım diye) her gün 5-6 km yürüyor. → igzars/ igzay, igzalams/ igzalay; k’uçxeten ulun (AK)

II. (FN ~ ÇX)(AK) Gidiyor. İri-xolo igzalu do çku çkunebura kodopskidit. (FN-Sumla) Herkes gitti. Biz bize kaldık. İri oxoyişe igzalu do Alik gale mu çumers ? (AH-Lome) Herkes evine gitti de Ali dışarıda ne bekliyor ? Osmani igzalaşi k’ap’ula-muşiz gyok’itxams. (AH-Lome) Osman gittiğinde arkasından konuşur. Aliz mot-uluma do hak’o dopçinadvi. Ala xolo gedgitu do igzalu. (AH-Lome) Ali’ye gitmediye bu kadar tembihledim. Ama yine tutup gitti. Xasani ç’umanişe na-idat’u. Handğa mot idu ? - Araba moxvaduşi doluk’ap’u do igzalu. (AH-Lome) Hasan yarın gidecekti de bugün neden gitti ? - Arabaya rastlayınca atladı, gitti. Engini k’ayi k’ayi koxert’u. Kemalik komungonu do seri sinemaşe igzales. (HP-P’eronit) Engin rahat rahat oturuyordu. Kemal ona istek uyandırdı ve akşam sinemaya gittiler. Si noğaşa igzali-i ?” - “Vigzali çkva.” (AK-Döngelli) “Sen çarşıya gittin mi ?” - “Tabii gittim.” K’oçik melenik’ele igzalu. Ama var-iz*iren. (AK-Döngelli) Adam karşı tarafa gitti. Ama görünmüyor. ulun, nulun[2]; igzalams/ igzalay, igzals

yet. agzalen : Yürüyebiliyor. Didi-nana-muşis var-agzalen do mota-muşik elak’nams. (FN-Sumla) Babaannesi yürüyemiyor ve torunu elinden tutup yardım ediyor (yürütüyor). Badiz var-agzalen do Musak elayonams. (FN-Sumla) Yaşlı dede yürüyemiyor da (yukarı doğru) Musa ona eşlik ediyor. Bere var-agzalen do nana-muşik ek’içvams. (FN-Sumla) Çocuk yürüyemiyor ve annesi kısa bir süre onu bekliyor.

f.-i. ogzalu : 1. Yürüme. Yürümek. Tutaste oraz ogzalu dido k’ayi doma3’onen. (FN-Ç’anapet) Ay ışığı vaktinde yürümek çok hoşuma gidiyor. 2. Gitme. Gitmek.

part. gzale(r)i : (FN) Yürüyerek. Mtiri-çkimi handğa-ti dik’aş onaşa gzaleri idu do komoxtu. (FN-Sumla) Kayınpederim bugün de buğday tarlasına yürüyerek gidip geldi. Noğaşen doni gzaleri komopti. (FN-Sumla) Çarşıdan geri yürüyerek geldim.


igzars/ igzay (PZ ~ AŞ) Aø har.f. [Bu fiil vigzart’işa, igzart’uşa, igzart’aşa vs şeklinde kullanılır.] Yürüyor. Ma andğa gzas vigzat’işa çuk’uri ort’u. T’ora kodolovoli. (PZ-Cigetore) Ben bugün yolda yürürken çukur vardı. Az kalsın içine düşerdim. İgzart’aşa ndruk’un. (ÇM-Ğvant) Yürürken salınıyor. Ayşe igzart’aşa ort’apu dvan3’en. (ÇM-Ğvant) Ayşe yürürken eteği yere değiyor. Ali igzart’uşa k’uçxe burguli gamuvelu. (ÇM-Ğvant) Ali yolda yürürken ayağının dizi burkuldu. Ayşe igzart’aşa belluği apatxen. (ÇM-Ğvant) Ayşe yürürken eteği sallanıyor. Ali t’ot’o3’i-gza igzart’aşa var-ik’atalay. K’uçxepe it’ot’o3’ay. (ÇM-Ğvant) Ali çamurlu yolda yürürken dikkat etmiyor. Ayaklarını çamura batırıyor. Alişi bere igzart’aşa baba-muşi şk’ala jebari zday. (ÇM-Ğvant) Ali’nin oğlu yürürken babası ile yarışıyor. İgzart’aşa dolink’ay. (AŞ-Ok’ordule) Yürürken salınıyor. → igzalams/ igzals


igzen (AK) Aø har.f. Ateş [aps.] yanıyor. Daçxeri igzen do m3ika şkule oxori t’ibasi(n)on. (AK-Döngelli) Ateş yanıyor ve birazdan ev ısınacak. → nigzen; ogzun; + ogzams


igz*en (AK) Aø har.f. Doyuyor. → inz*ğen; izğen, iz*ğen

part. gz*eri : Doymuş. Tok. Gz*eri vore. Lai daha maç’k’omen. (AK-Döngelli) Tokum. Daha yiyebileceğimi sanmam.


iğamponams (AH-Borğola) Aø har.f. Durgun su [aps.] yosunlaşıyor. Dido oraşen doni 3’uk’aliz na-ren 3’k’ari diğamponu-doren. (AH-Borğola) Çok zamandan beri kazanda olan su yosunlanmış.


iğams/ iğay (PZ ~ FN) EA har.f. [perf. (mend)iğu; şsz iğen/ iğmalen (PZ ~ ÇM), iğen (AŞ ~ FN); tec. uğmalapun (PZ), uğmalapun/ uğapun (ÇM), uğapun (AŞ ~ FN); part. ğmaleri (PZ), ğmaleri/ oğmaleri (ÇM), ğape(r)i (AŞ ~ FN); yoks.part. uğmalu (PZ ~ ÇM), uğapu (FN)] Cansız cismi [aps.] götürüyor. Dik’a onçxvaruşa iğay. (ÇM-Ğvant) Buğdayı dibekte dövmeye götürüyor. Toli mo-mazirt’ay. Sotik’ore iğare iği. (ÇM-Ğvant) Gözüm görmesin. Nereye götürürsen götür. K’at’a 3’ana ruba xinci gonduy. Seloba asi 3’ari iğay. (ÇM-Ğvant) Her sene köprü kuruyor. Sel olunca su götürüyor. Emogindeni na-on mendiği. (AŞ-Ok’ordule) En önde olanı götür. Ma-ti k’uçxe-modvalu megiğart’u. Si moxt’isi moxvadu. Huy si mendiğare. (AŞ-Ok’ordule) Ben de sana ayakkabı getirecektim. Sen gelince uygun düştü (= denk geldi). Şimdi sen götürürsün. Na-eç’ç’opi porça iği do k’oçi ko nut’oçi. (AŞ-Ortaalan) Aldığın gömleği götür de adama fırlat. Na-ep’k’vati msxuli do3xot’i do oxorişa mendiği. (AŞ-Ortaalan) Kestiğim armut ağacının ince dallarını kes de eve götür. Ç’uk’k’ali moçodini. Ceri biğare. (AŞ-Ortaalan) Kazanı boşalt. Geri götüreceğim. Nanak nçala do limxana ok’ok’orums do mandreşa iğams. (FN-Ç’anapet) Anne mısır sapı ile eğreltiotunu birbirine bağlayıp ahıra götürüyor. Xopaşen P’olişa ntxiri na-iğamt’u gemi T’rabozanişi oginepez mzuğaz geilu. (FN-Ç’anapet) Hopa’dan İstanbul’a fındık götüren gemi Trabzon açıklarında denize battı. Da-çkimik ondğeneri gyari fot’az melak’orumz do nap’irişa iğasen. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşım öğle yemeğini önlük bezin içine baglıyor ve arazide çalışılan yere götürecek. 3’ut’eli bozo-çkimik nanak na-muzdasen mja oxoyişa iğamt’aşa a m3ika ek’iyoramz. (FN-Ç’anapet) Küçük kızım annemin sağdığı sütü eve götürürken bir kısmını yere döküyor. imers (AH ~ HP)(AK), imars (ÇX). → niğams/ niğay; + uğams; ++ eliğams; celiğams/ geliğams; moiğams vs

yet. ağen : (Cansız cismi) götürebiliyor. Bere daha 3’ulu on. Monk’a şeepe var-ağen. (PZ-Apso) Çocuk küçüktür. Ağır eşyaları götüremiyor.

f.-i. f.-i. oğmalu (PZ-Apso), oğmalapu (PZ-Cigetore), oğmalu/ oğapu (ÇM), oğapu (AŞ), oğu/ oğapu (FN) : Cansoz cismi götürme. Cansız cismi götürmek. Zabuni moigort’aşa a muti oğmalu moxvadun. (ÇM-Ğvant) Hastayı görmeğe gidildiğinde bir şey götürmek uygun düşer. Nanak handğa na-muzdu mjas p’ip’idi ek’ubu do nap’irişa oğu şeni k’vali dou. (FN-Ç’anapet) Annem bugün sağdığı sütte peynir mayası katarak iş yerine götürmek için peynir yaptı.

f.-s. oğmaloni/ oğmalaponi (PZ), oğaponi (ÇM ~ FN) : Götürmeli. Götürülmeli. Monk’a limxona yuk’i oğmaloni deviyi. (PZ-Cigetore) Ağır eğreltiotu yükünü götürmeklik oldum.

+ oğapams/ oğapay EA ett.f. (Cansız cismi) gönderiyor. Ar mitxaşa 3’ari oğapay. (AŞ-Ok’ordule) Birine su gönderiyor.

[dey. ti-muşişa iğay (ÇM) : Kendi üzerine alınıyor.] Ayşe t’obaşa a muti ilak’irdamt’anşa ti-muşişa iğay. (ÇM-Ğvanty) Ayşe gizli bir şey konuşulur iken kendine yoruyor. → digurinayI-2


iğlimay (ÇM) Eø har.f. [Çok eskiden kullanıldığı söyleniyor.] Kedi veya kuş [aps.] temizleniyor. K’at’u iğlimay. (ÇM-Ğvant) temizleniyor.


iğlimen (PZ)(FN-Ç’anapet) Aø har.f. Sabun [aps.] eriyor. Sap’oni diğlimu. (PZ-Apso) Sabun eridi.


iğoben → ğobams


iğvaren (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Islanıyor. Derinliğine kadar ıslanıyor. Mç’imas ar vorsi deviğvari-dort’u. Oxorişa mendaft’i do ar vorsi amapxombi-gamapxombi. (PZ-Cigetore) Yağmurda bir iyice ıslanmış idim. Eve gittim de bir iyice içim-dişim kurudu. Ezgi 3’aris ke3’uxedu do iğvaren. (PZ-Cigetore) Ezgi suyun altına girmiş de ıslanıyor. Xasanişi bere mç’imas nugutu do iğvaren. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çocuğu yağmura karşı durdu da ıslanıyor. T’ebi omcorasi oxup’un. İğvarasi lubu iyen. (ÇM-Ğvant) Deri güneşleyince (güneşte kuruyunca) büzülüyor. Islanınca yumuşak oluyorAyşeViğvari-i ?” deyi goi3’en. (ÇM-Ğvant) AyşeIslandım mı ?” diye kendi etrafına bakıyor. Ayşe ! Mç’ima komoxt’u. Şeyepe iğvaren. Ce3’i do kamiği. (AŞ-Ok’ordule) Ayşe ! Yağmur geldi. Çamaşırlar ıslanacak. Çıkar da içeri götür. Livadi ayazi ceçu. İğvarare. Komoxt’i. (AŞ-Ok’ordule) Bahçeye ayaz vurdu. Islanacaksın. Gel. Baba dişk’a mutuy. Vana iğvarasen. (AŞ-Ok’ordule) Babam odunu örtüyor. Yoksa ıslanacak. 3’ileri çayiİğvarendeyi nayloni gutuy. (AŞ-Ok’ordule) Toplanmış çayaIslanıyordiye naylon örtüyor. → iğven; işuven; işolen; + ğvarums/ ğvaruy


iğveli3’k’en (AH) Aø har.f. Solucan gibi kıvranıyor. Kasimi korbaşi 3’k’unite iri iğveli3’k’u. (AH-Borğola) Kasım karın ağrısından hep kıvrandı.


iğven (ÇM) Aø har.f. Islanıyor. “Mç’ima mç’imasi mo-viğvert’adeyi çami tudendo e3’agutun. (ÇM-Ğvant) “Yağmur yağınca ıslanmayayımdiye çamın altına giriyor. → iğvaren; işuven; işolen; + ğvarums/ ğvaruy


ihuhuuuu !/ iiiihuhuhuuuu ! (ÇM)(AH) ü.Yüksek sesle, özellikle dağlarda ve yaylalarda kendi yerini belli etmek için söylenen haykırış ve sevinç seslenişi. Ali k’at’a rak’ani-dudişa ext’asi İhuhuuuu !” deyi gamiyoxay. (ÇM-Ğvant) Ali her dağın zirvesine çıktığında İhuhuuuu !” diye ünlüyor. Memet’ik germaşe eşaxtaşiİiiihuhuhuuuuya do gamiurams. (AH-Borğola) Mehmet dağa çıktığındaİiiihuhuhuuuudiye bağırıyor. Germaşe eşaptaşi iriİiihuhuhuhuuu !” ya do zori gamamğorinu momaçiçkinen. (AH-Borğola) Dağa çıktğımda hep İiihuhuhuuuudiye hızlı bağırmak içimden geliyor. → a-u-hihihiii


ihlamuri (AK) i. 1. Ihlamur ağacı. 2. Ihlamur çiçeğin kurutulmuşu. İhlamuri xonompini do kuxubaras. (AK-Döngelli) Ihlamuru ser de havalansın. 3. Kurutulmuş ıhlamur çiçeğinden yapılan sıcak meçrubat. → mdu3xu, du3xu; flamuri, framuli, felamuri


iiiihuhuhuuuu ! → ihuhuuuu !/ iiiihuhuuuu !


iilen → iyilen


iindams/ iindray → iyindams/ iyindray


ijarçale/ ijarçapule (AK) i. Çarşaf. İjarçale oncires norçaps. (AK-Döngelli) Çarşafı yatağa seriyor. Nanak oncires ijarçale gyorçaps. (AK-Döngelli) Annem yatağa çarşaf seriyor. Oncires ijarçale gyorçun. (AK-Döngelli) Yatakta çarşaf serilidir. Doğanik oncireşi jin na-ren ijarçale gexarups. (AK-Döngelli) Doğan yatağın üzerindeki çarçafı yırtıyor. Nisak ijarçaleşi kenarepes tentene guşups. (AK-Döngelli) Gelin çarşafın etrafına (= kenarlarına) dantel işliyor. Eminek oncires ijarçale ijorçaps. (AK-Döngelli) Emine yatağa çarşaf seriyor. → eyorçala/ eyorçale, eyarçale, erçapule, eyarçapule


ijdoni (AK) i. Don. Külot. [AK’da, k’urta, sırf kadın külotu; ijdoni, hem erkek külotu, hem kadın külotu] K’ulanik ijdoni muidumers. (AK-Döngelli) Kız külot giyniyor. Berek ijdoni-muşi ilizdips. (AK-Döngelli) Çocuk donunu yukarıya çekiyor. → işt’oni/ iştoni


ijginen (PZ ~ ÇM) Aø har.f. (Oyunda, sporda vs) Yeniliyor. Ncirişa vijginit. Mosela var-momaseley. Dotanu. (ÇM-Ğvant) Uykuya yenilip sahura kalkamadık. Sabah oldu. → icginen; geicginen, gicginen


ijguren (PZ ~ ÇM) Aø har.f. [perf.3.tek. (o)ijguru] 1. Fazla ısı ile pişirilip kapkara yenilmez hale geliyor. Cari ijguren. (PZ-Cigetore) Ekmek yanıyor. 2. (ÇM) İse tutup kapkara oluyor. Daçxurişi mk’omate cerçalepe ijguren. (ÇM-Ğvant) Ateşin ısınden (dumanından) döşemeleri is kaplıyor. → icguren; ixalen; + jgurams/ jguray, cguray; ++ gojgurams/ gojguray, gocguray


ijibalay (ÇM) EA har.f. Kapıyor. Ansızın yakalyıp alıyor. Ali oxori amuk’ap’u. Najaği ijibalu. Memet’i antxozu. (ÇM-Ğvant) Ali evin içine koştu. Baltayı kaptı. Mehmet’in ardından koştu. → icibalams; incibalay; incupalams, incubalams; icubalams.

+ ujubalay EDA har.f. Bir şeyi birinden, onun eline geçmeden önce kapıyor.


ijibalen (ÇM) AL har.f. Yarışıyor. Berepe ok’ap’inuşi ijibaleran. (ÇM-Ğvant) Çocuklar koşuculukla yarışıyorlar. jebari zday; golaxtima ikoms; golaxtina ikoms; iç’işinen


ijlip’en (AH) Aø har.f. Eziliyor. 1. Baskı altında biçimi değiştiriliyor. 2. Sıkıntıya sokuluyor. Baskı altında tutuluyor. Monk’a dulyaz oçalişute k’oçi dido ijlip’en. (AH-Lome) Ağır işte çalışmakla insan çok eziliyor. → izlap’en, izlip’en


ijo-/ mijo- (AK) fb. “Bir şeyin üstüne” → eyo-; geyo-; ijvo-


ijobaps/ ijobups (AK) EAL har.f. [fb.{ijo-}] [emp.şm.1.tek. ijoubap (*)/ ijovobup] [(*) *ijovobap > *ijoobap > ijoubap şeklinde fonetik evrimi olduğu varsayılır.] Bir şeyin üstüne [lok./dir.] sıvı döküyor, ekliyor ya da ilâve ediyor. Gyarişa 3’k’ari var-dubağuşi xolo ijobaps. (AK-Döngelli) Yemeğe su yetmeyince yine ilâve ediyor (= üstüne döküyor, koyuyor). → eyobams/ eyobay; goyobams/ goyonay; geyobams; yobams/ yobaps, ijvobups; mijobaps

+ ijubaps EDA/EA.Dir har.f. Bir şeyin üstüne [dat./dir.](*) sıvı [aps.] döküyor, ekliyor ya da ilâve ediyor. Nandidi-çkimi gyarişa 3’k’ari ijubaps. (AK-Döngelli) Ninem yemeğe su ekliyor.

+ ijobapaps EDAL/EAL.Dir ett.f. Birine [dat./dir.](*) bir şeye [lok.] sıvı [aps.] ekletiyor. Nana-muşik Fadimeşa na-igiben gyaris 3’k’ari ijobapaps. (AK-Döngelli) Annesi Fadime’ye pişmekte olan yemeğe su ekletiyor. (mijobaps altında) mijobapaps [(*) Diğer diyalektlerdeki EDA ve EDAL sözdizimleri, AK diyalektlerinde genelde EA.Dir ve EAL.Dir sözdizimlerine denk gelir. Bu diyalektlerde datif durumun işlevlerinin bir kısmı direktif duruma verilmiştir.]


ijobğaps (AK) EAL har.f. [fb.{ijo-}] Bir şeyin üstüne [lok.] katı cismi [aps.] serpiyor ya da döküyor. Mtxiri norçu do xolo ijobğaps. (AK-Döngelli) Fındığı serdi ama yine ilâve ediyor (= üstüne ekliyor, üstüne döküyor). → eyobğams/ eyobğay; goyobğams/ goyobğay; geyobğams; yobğams/ yobğaps, ijvobğaps


ijobğun (AK) AL hal f. Katı cisim [aps.] bir şeyin üstüne dökülmüş halde duruyor. Bereşi dolokunepe sanduğişi jin ijobğun. (AK-Döngelli) Çocuğun giyisileri sandığın üzerinde duruyor. → goyobğun; eyobğun; yobğun; ijvobğun


ijodumers (AK) EAL har.f. Üstüne yatay koyuyor. Osmanik modvaluşi jin modvalu ijodumers. (AK-Döngelli) Osman ayakkabının üstüne ayakkabı koyuyor. → eyodums/ eyoduy/ eoduy/ eyodumers; geyodums/ geyodumers; yodumers/ yodumels, ijvodvars


ijok’irups (AK) EAL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] bir şeyi [aps.] bağlıyor. → gek’irups; eyok’orams/ eyok’oray; yok’orams; yok’irams/ yok’iraps; ijvok’iraps


ijorçaps (AK) EAL har.f. Üstüne seriyor, örtüyor. Eminek oncires ijarçale ijorçaps. (AK-Döngelli) Emine yatağa çarşaf seriyor. → eyorçams/ eyorçay; geyorçams; yorçams/ yorçaps, ijvorçaps; norçaps[2]


ijotumers (AK) EAL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] başka bir şeyi [aps.] örtü olarak koyuyor. Bir şeyi [lok.] bir şey ile [aps.] örtüyor veya kapatıyor. P’ap’ulikMç’ima mç’imasinonya do mtxiris ijotumers. (AK-Döngelli) Dedem yağmur yağacak diye fındığın üzerini örtüyor. → goyotums/ goyotuy; eyotums/ eyotuy; yotumers, ijvotumars


ijurinams (AH-Lome) Aø har.f. İsteyerek kayıyor. Zevk için kayıyor. Berobaz mtviri mtvat’uşi mskalaz gepxedut’it do mskalate k’izaği steri bijuyinamt’it. (AH-Lome) Çocukluğumuzda kar yağınca ağaç merdivene binip merdivenle kızak gibi kayardık. Berepe ijurinaman. (AH-Lome) Çocuklar zevk için kayıyorlar. → isurinams/ isuinams, isurinen; istvinams; ijurinen; gilixialen

f.-i. ojurinu : İsteyerek kayma. Zevk için kayma. Berepes mtviriz ojurinu k’ayi u3’onan. (AH-Lome) Çocuklar karda kaymayı severler


ijurinen (AH-Lome) Aø har.f. İsteyerek kayıyor. Zevk için kayıyor. Berepe ijurinenan. (AH-Lome) Çocuklar zevk için kayıyorlar. → isurinams/ isuinams, isurinen; istvinams; ijurinams; gilixialen


ijvo- (ÇX) fb. “Bir şeyin üstüne” → eyo-; geyo-; ijo-/ mijo-


ijvobğaps (ÇX) EAL har.f. [fb.{ijo-}] Bir şeyin üstüne [lok.] katı cismi [aps.] döküyör ya da serpiyor. → eyobğams/ eyobğay; geyobğams; yobğams/ yobğaps, ijobğaps


ijvobğun (ÇX) AL hal f. Katı cisim [aps.] bir şeyin üstüne dökülmüş halde duruyor. → goyobğun; eyobğun; yobğun; ijobğun


ijvobups (ÇX) EAL har.f. Bir şeyin üstüne (sıvı) döküyor. → goyobams/ goyobay; eyobams/ eyobay, yobams/ yobaps, ijobaps


ijvodvars (ÇX) EAL har.f. Üstüne yatay koyuyor. → eyodums/ eyoduy/ eoduy/ eyodumers; geyodums/ geyodumers; yodumers/ yodumels, ijodumers


ijvoğarups (ÇX) EL/EAL har.f. → eyoğarums/ eyoğaruy; eyoğarams/ eyoğaray; yoğarums; yoğarams/ yoğaraps; mijağarups

I. EL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] çizik atıyor.

II. EAL har.f. Bir şeyin üzerine [aps.] bir şeyi [aps.] çiziyor.


ijvok’iraps (ÇX) EAL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] bir şeyi [aps.] bağlıyor. → gek’irups; eyok’orams/ eyok’oray; yok’orams; yok’irams/ yok’iraps; ijok’irups


ijvorçaps (ÇX) EAL har.f. Üstüne seriyor, örtüyor. → eyorçams/ eyorçay; geyorçams; yorçams/ yorçaps; ijorçaps; norçaps[2]; ++ dvorçaps


ijvotumars (ÇX) EAL har.f. Bir şeyin üzerine [lok.] başka bir şeyi [aps.] örtü olarak koyuyor. Bir şeyi [lok.] bir şey ile [aps.] örtüyor veya kapatıyor. → goyotums/ goyotuy; eyotums/ eyotuy; yotumers, ijotumers


ikaçams/ ikaçaps (AH ~ ÇX) EA dö.har.f. Kendisi için veya kendisininkini tutuyor. Çkuni arabas var-gexedu do xvala muşi şeni araba ikaçams. (AH-Borğola) Bizim arabaya binmedi de yalnız kendi için araba tutuyor (= kiralıyor). Mja ç’apra mod-ikaçap. Hanix’oen. (ÇX-Makret) Sütü yamuk tutma. Dökersin. → ik’açams/ ik’açay; + okaçams/ okaçaps


ikaçen → okaçams/ okaçaps


ikadams (AH) E har.f. Kendisi için adak adıyor. AlikHam dulya divuna k’urbani mebok’vatareya do ikadams. (AH-Lome) Ali, bu iş olursa kurban keseceğini adıyor.


ikazanay (AŞ) EA har.f. Kazanıyor. Sevap’i ikazanay. (AŞ-Ok’ordule) Sevap kazanıyor. → klimums; ç’k’indums/ ç’k’indoms; mogams; muirgaps


ikbali → igbali


ikçanden (ÇM) Aø har.f. Beyazlanıyor. Ağarıyor. Mturi omtu kocoç’u. İri k’ale ikçanden. (ÇM-Ğvant) Kar yağışı başladı. Her taraf beyazlanıyor. → ikçanen; dixçanen; ≠ gamikçanden

+ akçanden AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] geyazlanıyor, ağarıyor. Ali tomalepe akçanden. (ÇM-Ğvant) Ali’nin saçları ağarıyor.


ikçanen (AŞ ~ AH) Aø har.f. I.1. Beyazlanıyor. Ağarıyor. Ntxiri ikçanasi 3’ilare. (AŞ-Ortaalan) Fındığı beyazlayınca (= yenilecek olgunluğa gelince) toplayacaksın. 2. Soluyor. Rengini kaybediyor. Yengi na-ep’ç’opi pontuli var-ipelen. Ordoşe dikçanu. (AŞ-Ortaalan) Yeni aldığım pantolon yaramıyor. Erkenden beyazladı. Uça dolokunu onaxu-onaxute ordo ikçanen. (AH-Lome) Siyah elbise yıkana yıkana erken solar. Uça dolokunu mjoraz dido doskidaşi ordo dikçanen. (AH-Borğola) Siyah elbise güneşte (= güneş ışığı altında) çok kalınca erkenden solar (= beyazlaşır). 3. [insan hakkında] Saçları, sakalı vs beyazlıyor. 35 yaşine iyasi aşk’va k’oçi ikçanen. (AŞ-Ok’ordule) 35 yaşında olunca artık adam beyazlıyor. → gamikçanden; ikçanden; dixçanen; goikçanen

II. (FN-Ç’anapet) Kavruluyor. Ntxiri mçxvineyi grestaz k’ayi ikçanen. (FN-Ç’anapet) Fındık kızarmış ekmek pişirme taşında iyi kavruluyor.

part. kçaneri : Kavrulmuş. Cuma-çkimik de3iz ntxiri kçaneri geyobğamz do imxoz. (FN-Ç’anapet) Kardeşım muhallebinin üstüne kavrulmuş fındığı döküp yiyor.


ikçinen (FN ~ AH) Aø har.f. Kadın [aps.] yaşlanıyor. Bikçinaşi tolepe ok’omaxven. Ugyozluğe lemşiz nok’epe var-goşomadven. (AH-Lome) Yaşlanınca gözlerim bozuluyor. Gözlük takmadan iğneye iplik geçiremiyorum. Oxorcalepe ikçinenan. Komolepek-ti ibadenan. (AH-Borğola) Kadınlar yaşlanır. Erkeklerde yaşlanır.→ ixçinen; ≠ ibaden


ikimocen (HP)(AK) Aø har.f. Bir bayan [aps.] evleniyor. # Jilendon mu gululun ? / X’alisari t’oroci / Diçiles dikimoces / Kodopskidit çkin xvala. (HP-Limani, anonim) Yukarıdan ne geçiyor ? / Kızılgerdan kuşu / Erkekler de evlendiler, kızlar da evlendiler / Kaldık biz yalnız. Ayşek, k’ulani-muşi dikimocuşiXvala dopskidiya do emuşi derdi zdips. (AK-Döngelli) Ayşe, kızı evleninceYalnız kaldımdiye onun derdini çekiyor. → ikomocen/ ikomojen; gamitxven; ≠ içilen, içils


ikims/ ikips (HP ~ ÇX)(AK) EA har.f. [emp.şm.1.tek. vikim/ vikip/ bikim/ bikip (HP-P’eronit), vikip (HP-Mxiği, Azlağa, Limani, Makreal, Sarp vs; AK; ÇX)] [perf. p’i, x’vi, x’u, p’it, x’vit, x’vez/ x’ves] [gel. (HP)(AK) : 1.tek. p’aminon, 2.tek. x’vaginon, 3.tek. x’vasen/ x’vasunon (HP-Mxigi), x’vasinon (HP-Makreal)(AK), x’vasiyon (HP-Sarp)] [gel. (ÇX) : p’aun/ p’aunon, x’vaun/ x’vaunon, x’vasun/ x’vasunon] [part. xvene(r)i/ xvenape(r)i] [yoks.part. uxvenu] [f.-i. oxvenu (HP), xvenua (ÇX)] [f.-s. oxvenoni] Yapıyor. (Namaz) kılıyor. ikums/ ikuy; ikoms.

A. [emp.] T’urşi bikim. Mtelli şeyepe buk’atum. Muşebua ox’vapuşe mebaşkum. (HP-P’eronit) Turşu yapıyorum. Bütün şeyleri kattım. Kendi kendine olmaya bırakıyorum. Dulya bik’imt’aşi bere memağen. Mo-moşkumer. (HP-P’eronit) İş yaparken çocuk bana engel oluyor. Bana gönderme. İsmailiz mu u3’vana nik’ardams. Xolo na-uçkin heya ikips. (HP-P’eronit) İsmail’e ne söylesen de tenezzül eder. Yine de kendi bildiğini yapar. But’k’ucik topuyi ikips. (ÇX-Makret) Arı bal yapar. Doğani daha bere ren. Ama namazi ikips. (AK-Döngelli) Doğan daha çocuktur. Ama namaz kılıyor. AlikŞaka vikipya do araba-muşi Mustafaşa nontxapaps. (AK-Döngelli) Ali Şaka yapıyorumdiye arabasını Mustafa’ya çarptırıyor. Ğoman mu ikip’t’i ? -  Pi3ari p’x’azup’t’i. (ÇX-Çxalazeni, ONM) Dün ne yapıyordun ? - Tahta yontuyordum.

B. [perf.] Si mu ginonna x’vi. Ma si var-megağer. (HP-P’eronit) Sen ne istersen yap. Ben sana engel olmam. Fadimek 3’oxle muşi dulya x’u do ek’ule nisağa-muşişa nuşolu. (AK-Döngelli) Fadime önce kendi işini yaptı ve sonrasında eltisine yrdımcı oldu. Dolumcun. Yano va-dopskidat. Ç’umen xolo moptaminonan do dulya-çkini p’aminonan. (AK-Döngelli) Akşam olur. Yarın yine gelip işimize devam ederim. Nandidi-çkimişen t’k’obaşa mutu var-gaxonen. Mu x’vina açkinen. (AK-Döngelli) Babaannemden gizli bir şey yapamazsın. Ne yaparsan olan-bitenden haberdar oluyor. Berek kart’alişen feluk’a dox’veen do ğalişi kenaris onçviraps. (AK-Döngelli) Çocuk kâğıttan kayık yapmış da derenin kenarında yüzdürüyor. Baba-çkimik ok’o x’uraps ki nana-çkimis mu x’vasinon goç’k’ondinapaps. (AK-Döngelli) Babam o kadar bağırıyor ki anneme ne yapacağını unutturuyor. X’urz*eni bzapt. P’et’mezi p’atunon. (ÇX-Çxalazeni, TM) Üzüm eziyoruz (ezip suyunu çıkarıyoruz). Pekmez yapacağız.

yet. axvenen (HP), axonen (AK) : Yapabilir. Na-momincğoni sorepeşa na-maxonu k’onari cevabi mepçi. (AK-Döngelli) Bana gönderdiğin sorulara yapabildiğim kadar cevap verdim. Nandidi-çkimişen t’k’obaşa mutu var-gaxonen. Mu x’vina açkinen. (AK-Döngelli) Babaannemden gizli bir şey yapamazsın. Ne yaparsan olan-bitenden haberdar oluyor.

şsz ixvenen (HP), ixonen/ ixvenen (AK) : Yapılır. Yaşari k’ala dulya var-ixvenen. K’oçi goçums. (HP-P’eronit) Yaşar ile iş yapılmaz. Adamı dolandırıyor. Lux’u-xarxaşi alimaten k’ai ixonen. (AK-Döngelli) Haşlama lahana yemeği içyağı ile iyi yapılır.

tec. uxvenun (HP), uxonun/ uxonapun (AK) : Birinin [dat.] bir şeyi [aps.] yapmışlığı var. Oxorca vore. Ama ğoberi-ti mixonapun (= mixonun). (AK-Döngelli) Kadın olduğum halde avla çiti bile yapmışlığım vardır.

+ ox(v)enapams/ oxvenapaps EDA ett.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] yaptırıyor. “Var-biz*abunaya do aşi oxenapams. (HP-P’eronit) Hastalanmayayım diye aşı yaptırıyor. Cemalik ağne ğoberi oxvenapasinon şeni mcve kazuğepe işa3’k’ips. (AK-Döngelli) Cemal yeni çit yaptıracağı için eski kazıkları söküyor.

+ uxvenams/ uxvenaps EDA har.f. Birine yapıyor.


ikindi i. İkindi. Yamas mjura nodgin. Heralda ikindi icoxasinon. (AK-Döngelli) Yamaca güneş vuruyor. Her halde ikindi ezanı okuyacak.


ikomocen (PZ), ikomojen (ÇM), ikomocen (AŞ ~ FN) Aø har.f. Bir bayan [aps.] evleniyor. Oxasure-şk’imi dikomocu. (PZ-Apso) Baldızım evlendi. Yilmazişi bozomota ar tutaşi doloxes ikomocen. Dugunişa miyoxaman. (PZ-Cigetore) Yılmaz’ın kızı bir ay içinde evleniyor. Bizi düğüne davet ediyor. Xasanişi bozomota ikomocen. Hey bidare. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın kızı evleniyor. Oraya (= düğüne) gideceğim. Xasanişi bozos, na-ikomocu k’oçi çkar var-namskvanen. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın kızına, evlendiği adam hiç denk değil. Aşe na-moxtasen tutaz ikomocen. (FN-Sumla) Ayşe gelecek ayında evlenecek. → gamitxven; ikimocen; ≠ içilen, içils; + okomocams/ okomojay/ okomocay


ikoms (FN ~ AH) EA har.f. [sade perf. p’i, i/ vi, u/ vu, p’it, it/ vit, ez/ es/ vez/ ves]

[gel. 1.tek. p’are, 2.tek. are/ vare, 3.tek. asen/ vasen, 1.çoğ. p’aten, 2.çoğ. aten/ vaten, 3. çoğ. (FN-Ç’anapet) anen, (FN-Sumla) vanen, (AH-Pilarget) vanon, (AH-Borğola) vanoren] Bir şeyi [aps.] yapıyor. Namaz [aps.] kılıyor. ikums (PZ ~ AŞ), ikips (HP ~ ÇX)

A. [emp.] Şaka ikomt’eşa Mamut’ik Suleymaniz xami goxunu. (FN-Ç’anapet) Şaka yaparken Mahmut Süleyman’a bıçak batırdı. Ar şeyi ikomt’aşa na-golulun steri are. (FN-Ç’anapet) Bir işi yaparken geçerli normlarla hareket edeceksin. Ğoberi ma bikom, pucik ok’oxums. (FN-Sumla) Bahçe çitini ben yapıyorum; inek (onu) bozuyor. Boyne haşşo mot ikom ? (AH-Lome) Sürekli (hep) neden böyle yapıyorsun ?

B. [perf.] Faik’ik a m3ika a mutxa ayiz boyne heyaşe im3kven. (FN-Ç’anapet) Faik az bir şey yapınca hep ondan övünüyor. Ar şeyi ikomt’aşa na-golulun steri are. (FN-Ç’anapet) Bir işi yaparken geçerli normlarla hareket edeceksin. Xasanişi noğamisak ğoma dido k’ayi nusaloba u. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın nişanlısı dün çok iyi gelinlik yaptı (= Hasan’ın evinde hizmet sundu). Nanak handğa na-muzdu mjas p’ip’idi ek’ubu do nap’irişa oğu şeni k’vali dou. (FN-Ç’anapet) Annem bugün sağdığı sütte peynir mayası katarak iş yerine götürmek için peynir yaptı. P’ap’uli, nandidik na-aseren mtel şeyiz ak’aten. (*)(FN-Ç’anapet) Dedem, ninemin yaptığı her şeye karışıyor. [(*) Bu fiilin gelecek zaman üçüncü iahıs tekil biçimi genelde asen şeklinde söylenir. Aseren biçimi pek nadiren gözlemlenir.] Berepek oxoyiz xizanoba eyiz nanak nç’ulute mundiz moç’k’idu do oxoyişen gale gamolapu. (FN-Ç’anapet) Çocuklar evde gevezelik yapınca annem çubukla popolarına vurarak evden dışarıya gönderdi. Handğa otxo ç’uk’i urz*eniş lova dop’it. (FN-Sumla) Bugün dört büyük kazan üzüm suyu yaptık. Xasanik çkunebura duğuni vasen. (FN-Sumla) Hasan Laz adetlerine göre düğün yapacak. Hem oxorcak na-vupe tamo tamo gamulun. İriz açkinasen. (AH-Lome) O kadının yaptıkları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Herkes öğrenecek. Mesoğoniz na-emixtu pupulik toli dovu-doren. Txomburi gamulun. (AH-Lome) Kalçamda çıkan çıban göz oluşturmuş (= göz yapmış). İltihap geliyor. Jin k’at’iz gyurulti vanşi babak tudelen bigate e3’ontxams. (AH-Lome) Üst kattan gürültü yaptıklarında babam aşağıdan sopayla dürtüyor. # Ağustozi mulun atmacaş ora / Va-mp’orom-i, kale bozo gyozgyora / Va-mp’oromna dotkvi başka gobgora / Muç’o p’a do so bida e verane. (AH-Musazade, Y.T.) Ağustos geliyor atmaca zamanı / Beni sevmiyor musun, kız, göz göre göre / Beni sevmiyorsan söyle, başka birini arayım / Nasıl yapayım, nereye gideyim, ey gidi. Handğa dido k’oçi moxtasen. Kapçon-mç’k’udi mçire grestaz vi ! (AH-Borğola) Buğün çok insan gelecek Hamsili ekmeği geniş pilakide yap ! Berek osteru şeniGyari p’areya do gazeta 3’uk’aliz yoxarums do dolobğamz. (AH-Borğola) Çocuk oynamak içinYemek yapacağımdiye gezeteyi kazanın üstünde yırtıp [kazanı] dolduruyor. KemalikK’ai mutu p’iya do im3kven. (AH-Borğola) Kemal İyi bir şey yaptımdiye övünüyor.

yet. axenen : a. Yapabiliyor. Si iri-mutu guriz na-dologangonen steri gaxenen-i ? (AH-Lome) Sen her şeyi kalbinden geçtiği gibi (içine doğduğu gibi) yapabiliyor musun ? Hemuz guriz heşşo dolangonenna ma mu maxenen ? (AH-Lome) Onun içinden öyle geçiyorsa ben ne yapabilirim ? Nam oxorcas çkimi steri dulya axenen ? (AH-Lome) Hangi kadın benim gibi iş yapabilir ? P’ot’e na-var-gaxenasen dulyape m3udişi mot-ip’aramitam. (AH-Lome) Hiçbir zaman yapamayacağın işleri boşuna konuşma. Berepe, mbulişi ortimu na-var-axenes şeni ok’ak’ides. (AH-Borğola) Çocuklar kirazın paylaşımını yapamadıkları için kavga ettiler. Ustak na-ç’k’adu tavanizMskva domaxenu-doren-i ?” ya do tudelen e3’o3’k’en. (AH-Lome) Usta çaktığı tavanaGüzel yapabilmiş miyim ?” diye aşağıdan bakıp kontrol ediyor. Dalepez daloba-mutepeşi var-axenenan do ok’obunan. (AH-Borğola) Kız kardeşler kız-kardeşliklerini yapamayıp da kavga ediyorlar. K’oçepek na-dolingonaman şeyepeşi didope var-axenenan. (AH-Borğola) İnsanlar kafasına koydukları şeylerin çoğunu yapamazlar. b. İstemeyerek yanlışlıkla yapıyor. Nanaz kapçon-gyari m3ika m3’utxe daxenu. (FN-Ç’anapet) Annem hamsili ekmeği (yanlışlıkla) biraz tuzlu yaptı.

şsz ixenen : Yapılır. Reik’a ç’uburişi ncate ixenen. (AH-Lome) Çatı ızgarası kestane ağacından yapılır. Ğoma lumci ç’anda çkuneburi ixenu. (AH-Lome) Dün akşam(ki) düğün bize göre (= geleneğimize göre) yapıldı. Ağani na-ixenu gzas furt’una ivaşi mzuğa namçvalen do asfalti ok’ixven. (AH-Lome) Yeni yapılan yola fırtına olunca denizin dalgası vuruyor ve asfalt bozuluyor. Dulya ora-muşiz ixenen. (AH, atasözü, K.A.) İş zamanında yapılır. Sulerepe iç’imoşen do tok’i ixenen. (AH-Borğola) Kendirler kıvrılarak ip yapılır. K’oçinoba şeni na-ixenen mteli dulya k’ai iven. (AH-Borğola) İnsanlık için yapılan bütün işler iyi olur. 3’oxle ntxirişi o3xunuşi mecepez artikatişe mebira-ti ixenet’u. (AH-Borğola) Geçmişte fındık ayıklama imecesinde atma türküler de söylenirdi.

tec. uxenun : Yapmışlığı var. Şuk’aşi ora golilamz do ma ç’exni va-mixenun. (AH-Lome) Salatalığın mevsimi geçiyor da ben tadına bakamadım (= bakmışlığım yok).

f.-i. oxenu : Yapmak. Mensurek nemazi oxenu şeni posti elorçams. (FN-Ç’anapet) Mensure namaz kılmak için yan tarafa posti seriyor. Cuma-çkimik na-gelant’ro3u gzaşi duvari oxenu muk keindu. (FN-Ç’anapet) Kardeşim kopan köy yolunun duvarını yapmayı kendisi üstlendi. Şerixişi oxoyiz nusalik’oba oxenu dido k’olayi va-ren. (AH-Lome) Şerih’lerin evinde gelinlik yapabilmek kolay değil.

f.-s. oxenoni : Yapmalı. Yapılması gereken. Hak’o oxenoni dulya koren do oxorca amaxen do şa ora gololapams. (AH-Lome) Bu kadar yapılacak iş var da kadın boş boş oturup zaman geçiriyor. Ğalişen gelamaleri dişkape xarga oxenoni ren. (AH-Lome) Dereden getirilen odunların kuruması için istif edilmesi gerekir. Ham gzas ar-ti tudelen golaxtimoni oxenoni ren. (AH-Lome) Bu yolun bir de altından geçilecek yer yapmak gerekiyor. Axiriz mandoma oxenoni bore. Haşşote dorçalez var memaç’işinen. (AH-Lome) Ahıra tahta döşeme yaptırmam gerekiyor. Böylelikle yere serecek malzeme yetiştiremiyorum.

part. xeneri : Yapılmış. Xicaz xeneri yoğut’i dido k’ai iven. (AH-Borğola) Küçük toprak küpte yapılan yoğurt çok iyi olur. Ağani xeneri boyaz elasuşi dolokunuz boya dasu. (AH-Borğola) Yeni yapılmış boyaya sürününce elbisesine boya sürüldü. Bere pi3arişi xeneri arabaten oktişen isurinams. (AH-Borğola) Çocuk tahtadan yapılmış araba ile yokuştan sürünürcesine kayıyor. Ntxirişi ncaşen xeneri xedik’i ç’uburişi ncaşen xenerişen dido nuxondun. (AH-Borğola) Fındık ağacından yapılmış kar ayakkabısı kestane ağacından yapılandan daha çok dayanır.

yoks.part. uxenu : Yapmadan. Mamut’i çkar mutu uxenu oxorcaşi let’az geşaxen. (FN-Ç’anapet) Mahmut hiç zahmetsiz eşinin mirasında keyfle yaşıyor.

+ uxenams EDA har.f. Biri için [dat.] bir şeyi [aps.] yapıyor. P’ap’ulik berepez pi3arişi osurinale uxenamz. (FN-Ç’anapet) Dede çocuklara tahtadan kayak yapıyor. Oxorcak berez na-uxenu de3i sağaniz gedu do gyokorinams. (FN-Ç’anapet) Eşim çocuğa yaptığı muhalebiyi tabağa koydu ve soğutuyor. Bere bort’itşa nanak p’et’mezoni xavla mixenamt’ez. (FN-Ç’anapet) Cocukken annem pekmezli helva yapardı. Porça-çkimi maç’ut’anaşi nanak 3’k’ims do cuma-çkimiz uxenams. (AH-Lome) Gömleğim (boyuma göre) küçülünce annem söküp kardeşime yapıyor. Muzeenik mja ok’imers. Berepez mk’vali uxenasen. (AH-Lome) Müzeyen süt biriktiriyor. Çocuklara peynir yapacak. Var-momçuşi vuyi-cubriya dobuxeni. (AH-Lome) [İstediğimi] bana vermeyinca arakladım. Ntxirişi t’ot’i goazums do argunis dokaçale uxenams. (AH-Borğola) Fındık dalını yontuyor da baltaya sap yapıyor. Ç’ut’a bort’işi k’ai na-mi3’ons şeni papa mixenamt’ez do mçamt’ez. (AH-Borğola) Küçüklüğümde hoşlandığım için muhallebi yaparlardı da yedirirlerdi. Artikatis dido namskvanenan. Dulya dobuxenat do diçilan. (AH-Borğola) Birbirlerine çok yakışıyorlar. İşlerini yapalım da evlensinler. Serentepeşi k’uçxepez mtugiz mot-yalet’az ya do ncaşi kara uxenaman. (AH-Borğola) Serenderlerin bacaklarından fare çıkamasın diye ağaçtan yuvarlaklık yapıyorlar.

[dey. guri uxenams (AH) : Birinin [dat.] gönlünü ediyor. Birini razı ve hoşnut ediyor.] Berez guri duxenit. (AH-Lome) Çocuğun gönlünü yapıverin.

+ oxenapams[1] EDA ett.f. Yaptırıyor. Alis igne boxenapam. (FN-Ç’anapet) Ali’ye iğne yaptırıyorum (= enjektör ile vücuduna sıvı İlâç verilmesini sağlıyorum). Terzis dolokunu boxenapam. (FN-Ç’anapet) Terziye elbise yaptırıyorum (= ısmarladım). Oxorişi emti çayluği doboxenapi. (FN-Ç’anapet) Evin yukarısını çaylık yaptırdım. Eminek lemşi oxenapu do zabunobaşen çitu. (FN-Sumla) Emine iğne yaptırdı ve hastalıktan kurtuldu. Ma na-boxenapam duvari arik dolobğams. (AH-Lome) Benim yaptırdığım duvarı birisi yıkıyor. Mutepek çkar mutu va-ikoman. Çkunde moxtaşi iri-mutu çku moxenapaman. (AH-Lome) Kendileri bir şey yapmazlar. Bize gelince de her şeyi bize yaptırırlar. Aliz baba-muşi dido goladven. Mutu var-oxenapams. (AH-Lome) Ali’yi babası çok engelliyor. Bir şey yaptırmıyor. Bakiri saxanepes k’alayi boxenapam. (AH-Borğola) Bakır sahanları kalaylatıyorum. Oxorca ! Berepez misa doxenapi. Televizyonişi sersi var-bognam. (AH-Borğola) Hanım ! Çocukları sustur. Televizyonun sesini duymuyorum. Nacik Eminiz na-oxenapamt’u dulya jur saat’i şakiz oçodinapams. (AH-Borğola) Naci Emin’e yaptırdığı işi iki saate kadar bitirtiyor.

+ oxenapams[2] (AH) EDAY har.f. Biri için [dat.] bir şeyi [aps.] bir hale [yük.] getiriyor. Açkva berepete sottiksani var-bulur. Dunya ink’raxi domoxenapez. (AH-Lome) Bir daha çocuklarla bir yere gitmem. Dünyayı ikrah ettirdiler.


ikorinen → okorinams/ okorinay


ikosams/ ikosay/ ikosaps EA har.f. Kendine ait bir şeyi siliyor. # Ar peşk’iri komomçi / Upepe dovikosa. (ÇM, Alina düğünü atma türkü, 1870 yılı) Bir havlu ver / Terlerimi sileyim. Xe dimbona şuk’k’ule iri ora peşk’irite dikossi. (AŞ-Ortaalan) Elini yıkadıktan sonra her zaman havlu ile sil. Xe diboni do peşkirite dikosi. (FN-Sumla) Elini yıka ve havlu ile sil. Gingili kodogak’idu-doren. İşifoni do dikosi. (AH-Borğola) Sümüğün aşağı sarkmış. Sümkür de sil.


ikraxi (PZ), ikraği (ÇM) i. İkrah. [< Arp.] İğrenme. (Na-)var-malimben k’oçi gomaşinasi ikraxi mayen. (PZ-Cigetore) Sevmediğim adam aklıma gelince iğreniyorum. BereŞuroni-mca ikraği miğunit’uy. Var-şuy. (ÇM-Ğvant) ÇocukKeçi sütünden iğreniyorumdiyor. İçmiyor. → ik’raği, ink’raxi


iksinen (ÇM) Aø har.f. I. Sessiz yelleniyor. Sessiz osuruyor. Mundi var-ak’açen. İksinen. (ÇM-Ğvant) Kıçını tutamıyor. (Sessiz) osuruyor. → niksinams, goiksinams, ksinums/ ksinoms, skinums/ skinups, goiskinums/ goiskinups; ≠ t’orinay

part. ksineri : Sessiz yellenerek. Sessiz osurarak. Mundi var-ak’açen. Ksineri ikten. (ÇM-Ğvant) Kıçını tutamıyor. Sessiz osurarak dolaşıyor.

II. Kuş, horoz ve tavuklar [aps.] çiftleşiyor. → gyoksinams, gyoksinoms; gyoskinams/ gyoskinaps


ikten Aø har.f. [f.-i. (ÇM) oktinu] Dönüyor. 1. Kendi ekseni etrafında dönüyor. Karmat’e ikten. Değirmen dönüyor, çalışıyor. Karmat’eşi oktinu va-mom3’ondu. (ÇM-Ğvant) Değirmenin çalışmasını beğenmedim. 3’ari mut’asi karmat’e-parpa ikten. (ÇM-Ğvant) Suyu verince değirmenin çarkı döner. T’k’vani karmat’t’e iri ora msk’va ikten. (AŞ-Ortaalan) Sizin değirmen her zaman güzel dönüyor. Ncaz ar mutu var-got’k’aşa mot’ori va-içalişen. K’ayişi iktaşi nca xri3koms. (AH-Lome) Ağaca bir şey sarmadan motor çalıştırılmaz. Kayış döndükçe ağaca sürtüyor. 2. Dönüp dolaşyor. P’olişa vidasi akroni cexuneri vikter. (ÇM-Ğvant) İstanbul’a gidince tramvay ile (= “boynuzlu otobüse binip”) dolaşıyorum. So idasen var-uşk’un st’eri ikten. (ÇM-Ğvant) Nereye gideceğini bilmez gibi dönüp dolaşıyor. Na-ep’ç’opart’u yerepe dovikti. (ÇM-Ğvant) Alacağım yerleri gezdim. Xami celaberi mo-ikter. Dimpuli. (ÇM-Ğvant) Bıçaği yandan asmış halde dolaşma. (Onu) sakla. Bere obiru govoç’ondrinam. Avlape mo-ikter. (ÇM-Ğvant) Çocuğa oyunu unutturuyorum. Kapı önlerinde dolaşma. P’anda guri cet’eri vikter. (ÇM-Ğvant) Her zaman üzgün dolaşıyorum. # K’alaşi kelibaru / Doşarşalu pavrepe / Ma noğa doloviç’vi/ Si ikter rak’anepe. (ÇM-Ğvant) Sıcak hava esti / Hışırdı yapraklar / Ben çarşı dibinde yandım / Sen dolaşıyorsun tepelerde. Monç’e montalepe ek’ipinay-ikten. (ÇM-Ğvant) Anaç tavuk civcivleri peşi sıra (= peşine takarak) dolaşıyor. # Kvalopona-gzalepe / Var-magzalen xeleri / Ar ndğa var-mazirasi / Vikter dudi-celeri. (ÇM-Ğvant, anonim ağıt) Taşlı yollarda / Neşe ile dolaşamıyorum / Bir gün görmez isem / Geziyorum boynum bükük. Amet’i handğa hamerepez mot ikten ? (FN-Ç’anapet) Ahmet bugün buralarda niye dolanıyor ? Ne yapmak istiyor ? Enveriz mu ağodu, var-miçkin. Ğoma ç’umani ğvini şveri steri iktert’u. (FN-Ç’anapet) Enver’e ne oldu, bilmiyorum. Dün sabah şarap içmiş gibi dönüyordu. Bere var-dgin do ti-k’op’ali ikten. (AK-Döngelli) Çocuk yerinde durmuyor da tepetaklak geziyor. 3. Dere ve ırmak akarken dönüyor. 3’aleni ğali şiyaleri gilulun. Ama Memetişi x’ona k’ele t’iba ikten do ç’it’a ç’it’a gyulun. (AK-Döngelli) Aşağıdaki dere şırıltılı akıyor. Ama Mehmet’in tarlasının tarafında t’iba biçiminde dönerek yavaş yavaş akıyor. → iburbalen; + akten; + oktams


iktirams/ iktiraps (HP ~ ÇX)(AK) EA dö.har.f. 1. Kendisi için bir şeyi değiştiriyor. Cumadik andğa gza-muşi ikti(r)aps do noğaşa eşo nulun. (AK-Döngelli) Amcam bugün yolunu değiştiriyor da çarşıya öyle gidiyor. 2. Kendine ait bir şeyi değiştiriyor. Pinti dolokunuten so ulur ? Moxti. Dolokunu diktiyi. (HP-P’eronit) Pis elbise ile nereye gidiyorsun. Gel. Değiştir. Osmanik sesi-muşi iktiraps do papuli-muşis nungapinaps. (AK-Döngelli) Osman sesini değiştiriyor da [kendi sesini] dedesine benzetiyor. → ikturams


iktiren (HP ~ ÇX) Aø har.f. Değişiyor. → gonikturen; ikturen; + ktirams/ ktiraps


ikturams (FN ~ AH) EA dö.har.f. 1. Kendisi için bir şeyi değiştiriyor. 2. Kendine ait bir şeyi değiştiriyor. Domiyondi do dolokunu dobiktura. (AH-Lome) Beni biraz bekle de elbisemi değiştireyim. → iktirams/ iktiraps

[dey. kudepe ikturaman (AH): Bozuşuyor. Külahları değiştiriyor.] Ok’açxe var-ivuna kudepe bikturamt. (AH-Lome) Sonra olmazsa külahları değiştiririz.


ikturen (FN ~ AH) Aø har.f. Değişiyor. Han3’o 12 Eyluliz referandumi ivu do anayasaşi bazi maddepe dikturu. (AH-Lome) Bu yıl 12 Eylülde referandum yapıldı ve anayasanın bazı maddeleri değişti. → gonikturen; iktiren; + kturums

+ akturen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] değişiyor. A mitxaşen na-moxtu telefonite keyana dakturu. (FN-Ç’anapet) Bir başkasından gelen telefonla dünyası değişti.


ikums/ ikuy (PZ ~ AŞ) EA har.f. [sade perf. (do)p’i, i, u, p’it, it, es/ ey] [gel. p’are, are, asere/ asen, p’aten, aten, anere/ anene/ anen] [yoks.part. uxenu; f.-i. oxenu; f.-s. oxenoni] Yapıyor. (Namaz) kılıyor. → ikoms (FN ~ AH), ikips (HP ~ ÇX)

A. [emp.] Ali namazi ikuy. (ÇM-Ğvant) Ali namaz kılıyor. Mutuk’ore ort’asen ort’ay na-ikum naşk’vi do hay komoxt’i. (AŞ-Ok’ordule) Ne olursa olsun yaptığını bırak ve buraya gel. K’oçi dikuy, oxorza ok’uxuy. (AŞ-Ok’ordule) Adam yapıyor, kadın (onun yaptığını) bozuyor.

B. [perf.] Namazi-şk’imi p’are. Ar ap’t’ezi kep’ç’opa. (PZ-Cigetore) Namazımı kılacağım. Bir aptes alayım. P’ap’u-şk’imi Yonani-msvaşa na-moxt’u ask’erepe şk’ala harbi u. (ÇM-Ğvant) Dedem Yunanistan’dan gelen askerler ile beraber savaştıİrişi dulya p’ar deyi mo-celagutur. (ÇM-Ğvant) Herkesin işini yapacağım diye dikilme. Andğa mturi na-mtu şeni mektebepe tedili doyey. (ÇM-Ğvant) Bugün kar yağdığı için okulları tâtil ettiler. T’obaşa dulya doyey. Ok’açxe gamuxvey. (ÇM-Ğvant) Gizli iş yaptılar. Ama sonra (başkalar) ortaya çıkardılar. Urzenepe zlap’uy. P’et’mezi asen. (ÇM-Ğvant) Üzümleri eziyor. Pekmez yapacak. Andğa Ali komoloba doyu. (ÇM-Ğvant) Ali bugün yiğitlik yaptı. Himinepe gokosi. Gonculi. Himdora şuk’ule mu-ti are i. (ÇM-Ğvant) Oraları süpür. Temizle. Ondan sonra ne yaparsan yap. Namazi dop’p’i. (AŞ-Ok’ordule) Namazı kıldım. Hişo mudara doana ok’ixven. (AŞ-Ok’ordule) Öyle zayıf yaparsan bozulur. Doğani xarci asi iri k’ale goit’a3ay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan harç yapınca her tarafına yapıştırıyor. 3’ari xaşk’alay. Çayi dop’a. (AŞ-Ok’ordule) Su kaynıyor. Çay yapayım. Mu p’a ? K’oçi ebonç’a-i ? (AŞ-Ortaalan) Ne yapayım ? Adamı asayım mı (= idam edeyim mi ) ? P’ri a mutu are vrossi iduşunare. (AŞ-Ortaalan) Bir şey yapmadan önce iyice düşüneceksin. Hey do hay mo-goxaşk’um. Ana iri yeri doxaşk’i. (AŞ-Ortaalan) Orada burada çapalama. Yapacaksan her yeri çapala. Rumepe hako gza do xinci dido ey. (AŞ-Ortaalan) Rumlar burada yol ve köprü çok yaptılar.

emir kipi i, it : Yap. Yapın. Urzeni non3’ore mo-ikum. Mcumori i. (ÇM-Ğvant) Üzümü şarap yapma. Sirke yap.

emp. istek kipi + gelecek zaman ikumt’asen : Yapacak olsun. Ali xami eli3’u. Mulun. İk’atalit. Mutu ikumt’asen. (AŞ-Ok’ordule) Ali bıçak çekti. Geliyor. Dikkat edin. Bir şey yapacak olmasın.

yet. axenen : 1. Yapabiliyor. 3’o topri-mcumori va-maxenu. (ÇM-Ğvant) Bu sene bal sirkesi yapamadım. Oxorza nusaloba var-axenert’u do hi şeni gamok’atey. (AŞ-Ok’ordule) Kadın nusaloba yapamıyordu. O yüzden ayırdılar. Ham3’o k’işluği dişk’a var-maxenes. (AŞ-Ok’ordule) Bu yıl kışlık odunu yapamadık. Didi-nana dido msk’va cari axenen. Ar yeri duguni iyassi iri him cari oxenapu goruy. (AŞ-Ortaalan) Büyükanne çok güzel yemek yapabiliyor. Bir yerde düğün olunca herkes ona yemek yaptırmak istiyor. 2. İstemeyerek yapıyor. Yanlışlıkla yapıyor. Nanaz, handğa na-gubu termoni dido lubu daxenu. (FN-Ç’anapet) Annem, bugün yaptığı termoniyi çok sulu yapabildi.

şsz ixenen/ ixeninen : Yapılıyor. (Namaz) kılınıyor. Ap’t’ezi var-eç’opaşa namazi var-ixeninen. (PZ-Cigetore) Aptesi almadan namaz kılınmaz.

tec. uxinapun (PZ-Noxlamsu), uxenapun (PZ-Cigetore ~ AŞ) : Yapmışlığı var. Vit’o-aroni ndğa on ç’i nciri var-mixenapun. (PZ-Cigetore) Onbirinci gündür ki uyku yapmamışım.

f.-i. oxenu : Yapma. Yapmak. Xasanik ndağis dişk’a oxenus içalişams. Ayşe-tik cari nuğams. (PZ-Cigetore) Hasan dağda odun yapmak için çalışıyor. Ayşe de ona yemek götürüyor.

f.-s. oxenoni : Yapmalı.Yapılmalı. Yapabilecek (biri). Nusaluği oxenoni var-vore. (PZ-Cigetore) Gelinlik yapabilecek biri değilim. Ğomaneri dulyape andğa ç’umanişi oxenoni mayu do va-p’i do komoft’i. (ÇM-Ğvant) Dünkü işleri sabahleyin yapmak zorunda kaldım. Amma yapmadan geldim. K’oda celvoğarams do boya oxenoni dikums. (AŞ-Ok’ordule) Duvarı çiziyor da boya sürülecek (= sürülmesi gereken) duruma getiriyor.

part. xinaperi (PZ), xeneri (ÇM), xeneri/ xenaperi (AŞ) : Yapılmış. Uti xeneri porça elat’oçuy. Ncğimuy. (AŞ-Ok’ordule) Ütü yapılmış gömleği atıyor. Buruşturuyor.

+ *ukums (*)(PZ) EAY har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] bir hale [yük.] getiriyor. Ar ombri opşk’omi. K3aperi ort’u-i, var-mişk’un. P’ici lon3a demiyu. (PZ-Cigetore) Bir erik yedim. Çürük müydü, bilemiyorum. Ağzımı burdu (= ağzımı tatsızlaştırdı). [(*) Bu fiilin emperfektif biçimi gözlemlenmemiştir.]

+ uxenams/ uxenay EDA har.f. Biri için [dat.] bir şeyi [aps.] yapıyor. Berepe mo-izabunert’an şeni çoyişi mektebis purki-zabunişi lemşi duxenes. (PZ-Cigetore) Çocukların hasta olmamaları için köyün okulunda çiçek hastalığın iğnesini (= aşısını) yaptılar. Andğa papa degixena do oşk’omi. (PZ-Cigetore) Bugün sana papa yapayım da ye. Alik ma tolişi mixenams. (PZ-Cigetore) Ali bana göz kırpıyor. Nana-şk’imi k’erk’eli mixenay. (ÇM-Ğvant) Annem bana simit yapıyor. Ayşena-Bedi k’at’a ç’umanişi ordoşa moiselert’u. Berepe k’erk’eli uxenamt’u. Berepeşi guri ikumt’u. (ÇM-Ğvant) Ayşena Nine her sabah erken kalkar, çocuklara simit yapar, çocukların gönlünü yapardı. Nana-şk’imi ham seri sut’olya tağaneri mixenu. (AŞ-Ok’ordule) Annem bu akşam bana pazı kavurma yaptı. Ar sali domixeni. Dişk’a pçitasi diç’irasen. (AŞ-Ok’ordule) Bir ağaç kama yap. Odun yararken lazım olacak. Xor3’oni pilavi mixenana carişa meft’are. (AŞ-Ortaalan) Etli pilav bana yapacaksan yemeğe geleceğim.

+ oxinapams/ oxenapams (PZ), oxenapay (ÇM ~ AŞ) EDA ett.f. Yaptırıyor. Xasanik Alis na-oxenapasen dulya gognapams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’ye yaptıracağı işleri anlatıyor (= izah ediyor). Ma him na-ceviçinadumpe voxenapam. (ÇM-Ğvant) Ben ona söylediklerimi yaptırıyorum. Ali andğa sum şuri dulya oxenapay. (ÇM-Ğvant) Ali bugün üç kişi çalıştırıyor. Ali var-gvonognay. Na-voxenapam dulyape dolozguy. (ÇM-Ğvant) Ali saftır (= akılsızdır/ geri zekalıdır). Yaptırdığım işlerin içine ediyor (= sıçıyor). Ayşe didi çebuk’i dvoxenapu. (ÇM-Ğvant) Ayşe büyük sandık yaptırdı. Ali ar oxorza elaxuneri kuyonun. İri dulyape oxenapay. (ÇM-Ğvant) Ali’nin bir yanaşma bayanı var. (Ali ona) her türlü işi yaptırıyor. İri dulyape ma moxenapaman. (ÇM ~ AŞ) Her işleri bana yaptırıyorlar.

f.-i. oxinapu/ oxenapu : Yaptırmak. Morderi-nana-şk’imik opşa mskva oşk’omale ikums. Ar sotxa duguni iyasi irik himus oşk’omale oxenapu gorums. (PZ-Cigetore) Büyükannem çok güzel yemek yapar. Bir yerde düğün olunca herkes ona yemek yaptırmak istiyor. Didi-nana dido msk’va cari axenen. Ar yeri duguni iyassi iri him cari oxenapu goruy. (AŞ-Ortaalan) Büyükanne çok güzel yemek yapabiliyor. Bir yerde düğün olunca herkes ona yemek yaptırmak istiyor.


ik’a- (AK) fb. “Arkada, arkaya, akadan” (Ör. ik’oskidun) ek’a-; mik’a-[2]


ik’açams/ ik’açay/ ik’k’açay (PZ ~ AŞ) EA har.f. Kendisi için veya kendisininkini tutuyor. Xepe ik’açams. (PZ-Apso) Kendi elini tutuyor. → ikaçams/ ikaçaps; + ok’açams/ ok’açay

yet. ak’açen/ ak’k’açen : Kendini ya da kendisininkini tutabiliyor. Mundi var-ak’açen. Ksineri ikten. (ÇM-Ğvant) Kıçını tutamıyor. Osurarak dolaşıyor. Bere seri var-ak’açen. Capsen. (ÇM-Ğvant) Çocuk gece tutamıyor. (İstemeyek) altına işiyor. P’ap’p’u-şk’imi badi diyu. Mseli var-ak’k’açen. (AŞ-Ortaalan) Dedem ihtiyarladı. Çişini tutamıyor. → ik’açen


ik’açen (AŞ) Aø har.f. Kendini tutuyor ya da tutabiliyor. Var-ik’açer. Mogoxolun. (AŞ-Ok’ordule) Yerinde tutamıyorsun. Başına gelecek var. (ik’açams altında) ak’açen


ik’advars (ÇX) EAL har.f. [perf..1.tek. ik’abdvi] [part. ik’adveri] Arkaya yatay koyuyor. ek’adums/ ek’aduy, ek’adumers/ ek’adumels; mik’adumers


ik’aen → ik’aren


ik’alandeps (AK) Eø har.f. Oyalanıyor. Oxoris ik’alandep do mu-şeni ora mik’olapap ? (AK-Döngelli) Evde oyalanıyorsun da niçin zamanı geçiriyorsun ? Dursunik ok’o tembeli k’oçi ren ki x’onaşa iduna çkar var-içalişeps do boyine ik’alandeps. (AK-Döngelli) Dursun o kadar tembeldir ki tarlaya giderse hiç çalışmıyor ve devamlı oyalanıyor. → iboden; guri oxoktinams


ik’alap’arams (PZ-Cigetore) Eø har.f. (Kendisi için) yalvarıyor. Berepek obiru şeni ik’alap’araman. (PZ-Cigetore) Çocuklar oynamak için yalvarıyorlar. Biç’i-şk’imik araba-şk’imi oxmaru şeni opşa ik’alap’arams. (PZ-Cigetore) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. → ok’alap’arams, op’alak’aray, ak’alap’ay, ik’k’alap’p’ay; → axve3’en, ixve3’en, oxve3’un


ik’an3’urams (AH-Borğola) Aø dö.har.f. Salıncakta kendini sallıyor. Sallanıyor. Ok’an3’oroniz ik’an3’urams. (AH-Borğola) Salıncakta sallanıyor (= kendini sallıyor). → ik’an3’urs; + ok’an3’urams


ik’an3’urs (FN ~ AH-Lome)(HP ~ ÇX) Aø/Eø har.f. (Salıncakta vs) sallanıyor. 1. (FN ~ AH-Lome) Aø har.f. Xasani ok’an3’u(r)onis ik’an3’u(r)s. (FN-Ç’anapet) Hasan salıncakta sallanıyor. Feli m3xuliş t’ot’iz go3’obun do ixis ik’an3’urs. (FN-Sumla) Kabak armut ağacının dalında sarkarak asılı durup rüzgârda (salıncak gibi) sallanıyor. Axmet’i ok’an3’uronis ik’an3’urs. (AH-Lome) Ahmet salıncakta sallanıyor. 2. (HP ~ ÇX) Eø har.f. Semixik ok’an3’iyonis ik’an3’urs. (HP-P’eronit) Semih salıncakta sallıyor. Osmanik ok’an3’urales berepe ok’an3’urasunt’u. Ar mindap’3’k’edi. Muk ik’an3’urs. (ÇX-Çxalazeni, TM) Osman salıncakta çocuğunu sallayacaktı. Bir baktım da kendisi sallanıyor. → ik’an3’urams; + ok’an3’urams, ok’an3’irams/ ok’an3’iraps


ik’aren/ ik’ayen/ ik’aen (FN ~ HP ÇX) Aø har.f. Biri [aps.] iç hastalıklar için tedavi oluyor. İç hastalığı olan biri [aps.] iyileşiyor. Çoxot’k’a uğut’u. Ha3’i ik’aren. (FN-Sumla) Veremi vardı. Şimdi iyileşiyor. Sadik’ik çxete ğurut’u. K’ai nç’ami şu-doren do dik’a(r)u. (FN-Sumla) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilâç almış. Hayata döndü. Yaseminik k’ok’i3’a gololapu. Çkva tamo tamo ik’aren. (AH-Lome) Yasemin boğmacayı atlattı. Artık yavaşça iyileşiyor. Sadiği sit’mate ğurut’u. K’ayi nç’ami şu-doren. Dik’aru. (AH-Lome) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilâç almış. İyileşti. Baba-skani muç’-oren ? Dik’aru-i ? (AH-Lome) Baban nasıl ? İyileşti mi ? P’ap’uli var-ik’aru. Babak xe elak’nams do goyonams. (AH-Lome) Dedem iyileşmedi. Babam [onu] elinden tutup gezdiriyor. Nurani dik’aru-doren. Ala xvala xvala ham yeyi nak’o oraz naç’k’oren ? (AH-Lome) Nuran iyileşmiş. Ama yalnız yalnız burayı ne kadar zamanda biçebilir ? Gurişi ç’vini nç’amite var-ik’aren. (AH, atasözü, K.A.) Yürek acısı (= yürek yarası) ilaçla geçmez. Şilya liğraşi çami dixmaru do xolo var-ik’aru. (HP-P’eronit) Bin liralık İlâç aldı (kullandı), yine de iyileşmedi. Cemili dik’aru. (HP-P’eronit) Cemil iyileşti. Cengizi p’at’i z*abunobaşen guikten do dik’aen. (AK-Döngelli) Cengiz kötü bir hastalıktan dönüyor da iyileşiyor. → cikten; + ok’a(r)ams/ ok’a(r)aps; ++ elik’aren/ elik’ayen/ elik’aen

f.-i. ok’aru/ ok’au : Tedavi olma. İyileşme. İyileşmek. Ok’aru şeni k’at’a ndğas ç’it’a ç’it’a k’uçxeten goptare. (HP-P’eronit) İyileşmek için her gün azar azar ayakla yürüyeceğim (= dolaşacağım).

+ ak’aren/ ak’ayen/ ak’aen AD har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir yeri [aps.] iç hastalıklardan iyileşiyor. Helimi ncaz na-melu ar 3’ana divu. K’uçxe var-ak’au. İtopals. (AH-Lome) Halim ağaçtan düştüğü bir yıl oldu. Ayağı iyileşemedi. Topallıyor.


ik’atalams/ ik’atalay/ ik’k’atalay (PZ ~ AŞ) Eø/EA/EA.Abl/E.Abl. har.f. Dikkat ediyor.

I. Eø har.f. 1. Yanlışlık yapmamaya dikkat ediyor. Kolluyor. “Lemşi mo-mema3onert’ay deyi ik’atalay. (ÇM-Ğvant) “İğne batmasın (= yanlışlıkla batırmayayım) diye kolluyor. Çelepurepe yadurga gulvan. İk’atali. (ÇM-Ğvant) Askerler serserice dolaşıyor. Dikkat et. Tamlona iktert’aşa var-ik’atalasi dolokunaşepe ixaren. (ÇM-Ğvan) Çalılıkta gezerken dikkat etmezsen giysiler yırtılır. Ali porça var-ot’anciyaru şeni var-ik’atalay. P’anda t’anciyari porçate ikten. (ÇM-Ğvant) Ali gömleğini kirletmemek için dikkat etmiyor. Her zaman kirli gömlek ile dolaşıyor. Ali nak’u-ti ik’atalasen ik’atalay, xolo-ti porça at’anciyaren. (ÇM-Ğvant) Ali ne kadar dikkat ederse etsin yine de gömleği (istemeyerek) kirletiyor. Ayşe mandre gamiğamt’aşa var-ik’atalay. Puşk’undi int’olen. (ÇM-Ğvant) Ayşe ahırı temizlerken dikkat etmiyor. Hayvan dışkısına bulanıyor. Ali t’ot’o3’i-gza igzart’aşa var-ik’atalay. K’uçxepe it’ot’o3’ay. (ÇM-Ğvant) Ali çamurlu yolda yürürken dikkat etmiyor. Ayaklarını çamura batırıyor. Him laç’i k’oçi nak’ap’ay. İk’atali. (AŞ-Ok’ordule) O köpek insanı ısırır. Dikkat et. K’uçxe-modvalu k’oda elvasven. İk’atalay. (AŞ-Ok’ordule) Ayakkabı duvara sürünüyor. Dikkat etsin. Vrossi var-ik’atalam do meç’ç’umer. (AŞ-Ortaalan) İyi kollamıyorsun da yakıyorsun. Na-cobazgam pisari ceç’ordasen. İk’k’atali. (AŞ-Ortaalan) Bastığın tahta kopacak. Dikkat et. Na-gonzun xinci golit’t’aşa ik’k’atali. (AŞ-Ortaalan) Uzanmış köprüden geçerken dikkatli ol. 2. Kendine dikkat ediyor. Kendini koruyor. Vik’atalam. (PZ-Apso) Kendime dikkat ediyorum. Kendimi koruyorum.

II. EA har.f. Bir şeye [aps.] dikkat ediyor. Bere çxomi çamt’aşa ilepe ik’atali. (ÇM-Ğvant) Ufak çocuğa balık yedirirken kılçıklarına dikkat et. Na-bimxorpe bik’k’atalam. Yediğim şeylere dikkat ediyorum. Mandili na-şk’omuy luu celvan3’en. İk’atalay. (AŞ-Ok’ordule) Başörtüsü yediği lahananın içine değiyor. Dikkat etsin. Ali ! 3’arişi xortumi ik’atali. Hey gvobam. Hay maben. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Suyun hortumuna dikkat et. Oraya döküyorsun. Buraya sıçrayıp dökülüyor. Ali xami eli3’u. Mulun. İk’atalit. Mutu ikumt’asen. (AŞ-Ok’ordule) Ali bıçak çekti. Geliyor. Dikkat edin. Bir şey yapacak olmasın. → uk’atalay (AŞ-Ortaalan)

III. EA.Abl. har.f. Birini veya bir şeyi [aps.] bir şeyden [abl.] koruyor ya da uzak tutuyor. Ti-muşi zabunobaşe ik’atalams. (PZ-Apso) Kendini hastalıktan koruyor. Bozomota-şk’imi na-var-ipelen k’oçepeşe bik’atalay. (AŞ-Ortaalan) Kızımı bir şeye yaramayan adamlardan koruyorum, uzak tutuyorum. Ma teroristepeşe mik’atalaman. (AŞ-Ortaalan) Beni teroristlerden koruyorlar.

IV. E.Abl har.f. Kaçınıyor. P’ut’ujişa ik’atalay. (ÇM-Ğvant) Arılardan kaçınıyor.


ik’aten → uk’atams/ uk’atay, uk’atums/ uk’atups, uk’ateps


ik’au → ik’aren


ik’bali → ik’p’ali


ik’inaçxa (FN ~ AH) i.Salı günü. [Yayınlarda gösterildiği halde pek kullanılmaz.] → t’axaçxa, erk’inaçxa


ik’irams/ ik’iraps (HP ~ ÇX) EA dö.har.f. Kendine bağlıyor. Kendine ait bir şeyi sarıyor. İrdenik xe ik’irams. (HP-P’eronit) İrden elini sarıyor. İrdenik pupuli ik’irams. (HP-P’eronit) İrden yarasını sarıyor. → ik’orams/ ik’oray; + k’irums/ k’irups


ik’itxams[1] (PZ)(FN-Ç’anapet) EA har.f. Soru [aps.] soruyor. Ali-OsmanikGoişi Cuma nak on ?” deyi ik’itxams. (PZ-Cigetore) Ali OsmanGoişi kardeş nerdedir ?” diye soruyor. Amet’ik k’at’a ndğa-tanuriz eyiselayiz yektenMu ora ren ?” ya do ik’itxamz. (FN-Ç’anapet) Ahmet her sabah kalkar kalkmazSaat kaç ?” diye soruyor. Aşe dido şuri mekaçeyi ren. Ar ndğaz xut faraMu ora ren ? (= Saat’i nak’o ren ?)” ya do ik’itxamz. (FN-Ç’anapet) Ayşe tez canlıdır. Gönde beş kere Saat kaç oldu ?” diye soruyor. → iç’itxay

+ uk’itxams[1] EDA har.f. Birine [dat.] soru [aps.] soruyor. Musa emice moxt’usi oxoris eba-şk’imi var-ot’u. Nana-şkimis p’i vuk’itxi livadişa vuk’ap’i. (PZ-Cigetore) Musa amca geldiğinde evde babam yoktu. Anneme sormadan ben bahçeye koştum. BerekObiraşa-şk’imi nak ondeyi bgarineri ma mik’txu do ma-ti var-mişk’un. Cevozurini. (PZ-Cigetore) ÇocukOyuncağım nerdediye ağlayarak bana sordu da bende bilmiyorum. Üzgünüm. → k’itxums/ k’itxoms/ k’itxops/ k’itxups


ik’itxams[2]/ ik’itxoms/ ik’itxaps (FN ~ ÇX), ik’itxups (AK) EA/EL har.f. Okuyor. → it’urs[1]II, III/ it’uyII, III

I. EA har.f. Yazıyı [aps.] okuyor. Nurdoğani mzuğa k’ala kelinciyu do kitabi ik’itxams. Ar k’ele-ti mzuğa-3’k’ari k’uçxes namçvalen. (FN-Ç’anapet) Nurdoğan deniz kıyısına uzanıp kitap okuyor. Bir taraftan da deniz suyu ayaklarına çarpıyor. Kitabiz na-ik’itxoms nç’arapez tudele golağarumz do var-nant’alen. (AH-Lome) Kitapta okuyacağı yazıların altını çiziyor ve karıştırmıyor. Berek meseli ik’itxomt’aşi na-ik’itxu yerepeşi tude e3’uğarams. (AH-Lome) Çocuk masal okurken okuduğu yerlerin altını çiziyor. Xocak ik’itxomt’aşi Yilmazik tolite nooms. (AH-Lome) İmam (Kur’an) okurken Yılmaz gözleri ile sayfadan takip ediyor. Nek’naz ar kart’ali noç’abun. Mu-n-oren ? Ar ik’itxi, hele ! (AH-Lome) Kapıda bir kâğıt yapışıyor. Neymiş ? Bir oku, hele ! OnuriK’ai bik’itxomya do ibaren. (AH-Borğola) Onurİyi okuyorumdiye şişiyor (= kasılıyor). Haşo k’ai ik’itxomt’aşi toli mat’en. (AH-Borğola) Böyle güzel okuyunca nazar değer. Nacik ntxirepunaşe na-oyonu pucepe omcu şeni nupinams do muk gazeta ik’itxoms. (AH-Borğola) Naci fındıklığa götürdüğü inekleri otlamaları için serbest bırakıp kendisi gazete okuyor. Berek kitabi ik’itxups. (AK-Döngelli) Çocuk kitap okuyor. → goliyonams[2]/ goliyonay[2]/ golionay[2]

II. EL/EA har.f. Okulda [lok./aps.] okuyor. Öğrenim yapıyor. Alimse-çkimişi juri berepek-ti universit’ez ik’itxaman. (FN-Ç’anapet) Yeğenlerimin iki çocuğu da (= yeğenlerimin iki çocuğu var da her ikisi de) universitede okuyorlar. Xuseni tembeli ren. Dersiz var-içalişams. K’at’a sinifiz geskidun. Cuma-muşi Xasanik dido k’ayi ik’itxoms. K’at’a 3’anaz pek’iyite golulun. (AH-Lome) Hüseyin tembeldir. Derste çalışmıyor. Her sınıfta kalıyor. Kardeşi Hasan çok güzel okuyor. Her sene pek iyiile geçiyor. Vit’ovro 3’aneri bort’i şkule ham lises bik’itxomt’i. (AH-Borğola) On sekiz yaşındayken bu lisede okuyordum. Vit’o-xut 3’ana mektebi bik’itxi. (AH-Borğola) On beş yıl okul okudum. Bere-çkimi Mp’olis ik’itxups. (AK-Döngelli) Çocuğum İstanbul’da okuyor.

yet. ak’itxen : Okuyabiliyor. [◘ eşb. k’itxums/ k’itxoms/ k’itxops/ k’itxups fiilinin yeterlik kipi.] K’ai na-var-ak’itxen berepe sinifiz kogeskidun. (AH-Borğola) İyi okuyamayan çocuk sınıfta kalır.

şsz ik’itxen : Okunuyor. Ezani ik’itxert’aşi t’rik’i t’rik’iz var-eidven. (AH-Borğola) Ezan okunurken bacak bacak üstüne atılmaz.

f.-i. ok’itxu : Okuma. Okumak. [◘ eşb. k’itxums/ k’itxoms/ k’itxops/ k’itxups fiilinin f.-i.] Berepek oxoriz ok’itxuşi golaxtina ikoman. Bozok biç’iz goluxtams. (AH-Borğola) Çocuklar evde okuma yarışı yapıyorlar. Kız oğlanı geçiyor. Kitabi ok’itxu naşkvaşi ok’otumers do dodumers. (AH-Borğola) Kitap okumayı bırakınca kapatıp da bırakır. Cuma-çkimişi bere ok’itxu şeni Kibrisişe idu. (AH-Borğola) Kardeşimin oğlu okumak içn (= eğitim için) Kıbrıs’a gitti.

part. k’itxeri/ k’itxeyi : Okuyarak. Okunmuş. Okumuş. (◘ eşb. k’itxums/ k’itxoms/ k’itxops/ k’itxups fiilinin partisipi.)

yoks.part. uk’itxu : Okumadan. [◘ eşb. k’itxums/ k’itxoms/ k’itxops/ k’itxups fiilinin yoksunluk partisipi.]

+ uk’itxams[2] EDA/ED har.f. a. EDA har.f. Biri için [dat.] bir şey [aps.] okuyor. Beres kitabi uk’itxare do haşoten ok’itxuz gyoginare. (AH-Borğola) Çocuğa kitap okuyacaksın ve böylece okumaya alıştıracaksın. b. ED har.f. Biri için [dat.] kur’an okuyor. P’ap’uli çkva çkar var-yaselen. Xocak oncirez ge3’axen do uk’itxams. (AH-Lome) Dedem artık hiç kalkamıyor. Hoca yatağın kıyısında oturmuş halde kur’an okuyor.

+ ok’itxapams/ ok’itxapaps EDA ett.f. Okutuyor. Nuranik yayiluğe çayi 3’iloms do bere ok’itxapams. (AH-Lome) Nuran yarılığa çay toplayıp çocuk okutuyor. [◘ eşb. k’itxums/ k’itxoms/ k’itxops/ k’itxups fiilinden türen ettirgen fiil : Birinin soru sormasını sağlıyor.]


ik’ixunaps (AK)(ÇX) EA dön.har.f. Kendisinin arkasına oturtuyor. → ek’ixunams/ ek’ixunay/ ek’ixunaps


ik’k’alap’p’ay (AŞ-Ok’ordule) Eø har.f. Yalvarıyor. Dido bik’k’alap’p’i. Ham dulya momçasen. (AŞ-Ortaalan) Çok yalvardım. Bu iş bana verecek. → ik’alap’arams, ok’alap’arams, op’alak’aray, ak’alap’ay. → axve3’en, ixve3’en, oxve3’un


ik’let’en (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Güreşiyor. Biri [aps.] biri ile [+ k’ala] güreşiyor. Berepe ik’let’enan. (FN-Ç’anapet) Çocuklar güreşiyorlar. Ali Xasani k’ala mundes-ti ik’let’asen p’anda heya docinams. (FN-Ç’anapet) Ali Hasanla ne zaman güreşse her zaman onu tuş ediyor. → ok’vantxen, ok’vantxven; cginapa ikoms; docina ikoms; cgina ikips


ik’onams (PZ) EA har.f. Pişmiş yemeğin [aps.] tadına bakıyor. Nana-şk’imik na-cibu yemeği ik’onams. (PZ-Apso) Annem pişirdiği [ve artık pişmiş olduğu bilinen] yemeğin tadına bakıyor. Aytenik cari ik’onams. (PZ-Cigetore) Ayten yemeğin tadına bakıyor. → ci3aday; no3aday; 3aduyII; no3adams; nostoniz o3’k’en, nostoniz go3’k’ers; + cik’onams

ik’onk’sams (PZ) Eø har.f. İnek [erg.] kendisine yaklaştırmıyor. Elletmiyor. Acemilik yapıyor. Tekmeliyor. Yabanilik yapıyor. Pucik ik’onk’sams. (PZ-Cigetore) İnek kendisine yaklaştırmıyor. Elletmiyor. Acemilik yapıyor. Tekmeliyor. Yabanilik yapıyor. → it’rik’ams, it’rik’oms


ik’orams/ ik’oray/ ik’k’oray (PZ ~ AH) EA dö.har.f. Kendine bağlıyor. Kendi (yarasını vs) sarıyor. Din3xiri moganktu. Vrossi dik’k’ori. (AŞ-Ortaalan) Kanın döküldü. İyi sar. → ik’irams/ ik’iraps; + k’orums/ k’oruy


ik’oren Aø har.f. Bağlanıyor. [= k’orums/k’oruy fiilinin şahıssız kipi] Oxoyiş tudele dido oraz na-var-bixmarit şeni limsaten dik’oru-dort’u. Nanak xort’umiten 3’k’ari e3’obams do e3’açxums. (FN-Ç’anapet) Evin altını çok zamandır kullanmadığımız için her tarafı örümcek sarmıştı. Annem altan hortumla su dökerek temizliyor. + k’orums/ k’oruy

+ ak’oren AD harf. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] bağlanıyor. Dido mutupe ptkvat’i. Ala nena domak’oru. (AH-Lome) Çok şeyler söyleyecektim. Ama dilim bağlandı (= dilim çözülmedi; istediğim gibi konuşamadım).


ik’orobams/ ik’orobay/ ik’orobaps/ ik’orobups EA har.f. Kendisi için topluyor. Ğut’uğut’u na-ik’orobasen nezepe xut’ula meşk’imxoy. (ÇM-Ğvant) Sincap topladığı cevizleri oyuğunda gizlice yiyor.


ik’oskidun (AK) AD har.f. [fb.{ik’a-}] [kb. {o-}] Birine ait [dat.] bir şey [aps.] arkada kalıyor. Gzas bere-çkimi boyne uk’açxe ik’amoskidun. (AK-Döngelli) Yolda çocuğum devamlı arkamda kalıyor. → ek’osk’udun/ ek’vosk’udun; ek’oskidun; ik’voskidun


ik’p’ali (*)(PZ ~ ÇM) i. İkbal. [< Arp.] Kısmet. [< Arp.] Şans. [< Fra.] Xasanis hik’u ik’p’ali uğun ç’i eni vorsi mşk’velape Xasanişi xes deluvelun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın o kadar kısmeti var ki en iyi fidanlar Hasan’ın eline geçiyor. İk’p’al-suzi k’oçi nçxvapa ora t’aşa-ti xoşk’ak’ali cok’açay. (ÇM-Ğvant, atasözü) Talihsiz adam sıcak havada da doluya tutulur (= Talihsiz adamı sıcak havada da dolu tutar). [(*) Bazen etimolojiye bakarak ik’bali şeklinde yazan da bulunuyor. Halbuki Lazcada /b/ gibi sesli konson, /k’/ gibi fırlatmalı konsonun arkasına geldiğinde kurallı olarak sessiz-fırlatmalılaşır. Dolayısıyla ik’p’ali şeklinde yazılmalıdır.] → zariII; igbali; şansi


ik’raği (AŞ ~ FN) i. İkrah. [< Arp.] İğrenme. Him k’oçi ik’raği domau. (AŞ-Ok’ordule) O adamdan iğrenir durumda oldum. İk’raği na-mayen çxindi kocemaçanu. (AŞ-Ortaalan) İğrendiğim şey burnumda çıktı (= mec. İğrendiğim bir davranış şeklinin muhatabı oldum). → ikraxi, ikraği, ink’raxi


ik’riç’ams (AH) Eø har.f. Kendini keseliyor. Kendi keseleniyor. Yusufik k’uçxepe ik’riç’ams. (AH-Lome) Yusuf ayaklarını keseliyor. Xura ibont’aşi lebi me3’k’u şeni k’ai ik’riç’are. (AH-Borğola) Banyo yaparken kir çıkartmak için iyi keseleneceksin. + k’riç’oms


ik’uk’un3en (ÇM) Aø har.f. Tomurcuklanıyor. At’ambape nçxvapapete ordoşa ik’uk’un3eran. (ÇM-Ğvant) Şeftaliler sıcaktan erkenden tomurcuklanıyor. → gaminç’aren; gamik’urump’en; ik’urump’en; gamiç’aren


ik’urç’olay (ÇM) EA har.f. Kendi vücudunun bir yerini [aps.] ovuşturuyor ya da masaj yapıyor. Ayşe k’uçxe int’u3ay-ik’urç’olay. (ÇM-Ğvant) Ayşe ayağını sıcak su, sabun vs ile yıkayarak masaj yapıyor. → isrimams; + k’urç’oluy, uk’urç’olay


ik’urunp’en (AH) Aø har.f. Tomurcuklanıyor. Şuk’a na-ik’urump’asen steri hek nok3ams. (AH-Lome) Salatalık tomurcuklandığı gibi yerinde çürüyor. → gaminç’aren; ik’uk’un3en; gamik’urump’en; gamiç’aren


ik’uşinams (FN) Eø har.f. İnsan [erg.] güneş veya ateşle ısınıyor. P’ap’uliz ini ava şkule daçxuriz muxedun do ik’uşinamz. (FN-Ç’anapet) Dedem üşüyünce ateşin önüne oturup ısınıyor. inçxunams/ inçxunay; goinçxunams/ goinçxunay; int’obay; it’t’obay; it’ubins/ it’ubinams, it’ibinams/ it’ibinaps; goint’obay, goint’obinay


ik’vandams/ ik’vanday (PZ)(AŞ ~ FN) EA har.f. Diliyor. Dileniyor. İstiyor. İrote para ik’vanday. Kocagu. (AŞ-Ok’ordule) Her zaman para istiyor. Alıştı. Nam ik’vandam ? (AŞ-Ok’ordule) Hangisini istiyorsun ? 3’ulu bozomotina ik’vandusi nana-muşi fot’a k’o3’ok’oray (AŞ-Ok’ordule) Küçük kızcık isteyince annesi şal gibi bir örtüyü önüne bağlıyor. Aşek var-içalişams do boyine ik’vandams. (FN-Sumla) Ayşe çalışmıyor ve hep dileniyor. → ik’vanden, ik’vans; + ak’vanden, ak’vandams/ ak’vanday

+ uk’vandams / uk’vanday (PZ)(AŞ ~ AH) EDA har.f. Birine veya birinin adına diliyor ya da istiyor.


ik’vanden (ÇM) Aø har.f. Diliyor. Dileniyor. Dulya var-ikuy. İk’vanden.İkten. (ÇM-Ğvant) Çalışmıyor. Dilenip geziyor. Na-ğirunşa mboli dik’vandi-i, var-gamogaçasen. (ÇM-Ğvant) Değerinden fazla istersen satamayacaksın. → ik’vandams, ik’vans; + ak’vandams/ ak’vanday


ik’vans (AH ~ ÇX) EA har.f. Dileniyor. Başkasından istiyor. Genci k’oçik çkar oncğore var-aven do ik’vans. (AH-Lome) Genç adam hiç utanmayıp dileniyor. Kemali gulun do gyari ik’vans. (HP-P’eronit) Kemal gezerek ekmek dileniyor. → ik’vandams/ ik’vanday, ik’vanden; + ak’vans

f.-i. ok’vandu : Dilenme. Başkasından isteme. Çkvaşen ok’vanduten k’oçi var-meç’irdun-i ? (AH-Lome) Başkasından istemekten insan bıkmaz mı ?

+ uk’vans (AH ~ ÇX) EDA har.f. Birine ya da birinin adına diliyor. Axmetiz oncğore ax’ven do Kyamilik uk’vans. (HP-P’eronit) Ahmet utandığı için Kâmil onun adına diliyor.


ik’vatams/ ik’vatay/ ik’vataps EA dö.har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] kesiyor. Çayi ik’vataşi ont’ulez yoç’vaman. (AH-Borğola) Çay ağacı budanınca tarlanın üzerinde yakarlar. Eroli moxtuşi man ntoma bik’vatamt’i. (HP-P’eronit) Erol geldiğinde ben saçımı kesiyordum. → nik’vatams/ nik’vatay/ nik’vataps; + k’vatums/ k’vatuy/ k’vatups


ikyunten (FN) Aø har.f. Hantal ve tembel oluyor. K’işis k’oçi ikyunten. (FN-Sumla) Kış mevsiminde insan (kış uykusuna benzer duruma düşüp) tembelleşiyor.


ila- (AK)(ÇX) fb. [/a/ ve /o/ önünde il- (AK), ilv- (ÇX) ] [/i/ ve /e/ önünde il-]→ ela-

I. Az meyilli yerde yukarı doğru. (Ör. ilulun vs)

II. Bir kenarda, bir kenara, bir kenardan, bir tarafta, bir tarafa, bir taraftan. (Ör. ilaxedun vs)

III. [işlevi belli değil] (Ör. ilaçaps vs)


ilabars (AK)(ÇX) Aø har.f. Rüzgâr [aps.] yukarıya doğru esiyor. Andğa bavra k’ai ilabars. X’ona serini yen. (AK-Döngelli) Bugün rüzgâr iyi esiyor. Tarla serindir. elibars, elibarams, elibay; elabay; elabars; elvobay[3]


ilabru3’un (AK) Aø har.f. → elabru3’un. I. Kenarından yırtılıyor. Ağacın dalı vs [aps.] yandan kopup asılıyor. K’oçişi ağne modvalu ordoşen ilabru3’un. (AK-Döngelli) Adamın yeni ayakkabısının kenar kısmı erkenden yırtılıyor. Ncaşi x’a ilabru3’u do k’oçi xoguşiçak’u. (AK-Döngelli) Ağacın dalı kopup asılınca adamı sıkıştırdı (= adam ağaç ile asılan dal arasında sıkıştı).

II. mec. Sinirlenip kızarak kendisini toplumdan ya da herhengi birisinden uzaklaştırıyor. Kızarak kendisini bir kenara çekiyor. Timurişa p’at’i mutu var-gatkven. Kilabru3’un (= xilabru3’un) do kilaxedun. (AK-Döngelli) Timur’a kötü bir şey diyemezsin. Sinirlenip kendisini uzaklaştırarak bir kenara oturur. → mosk’ut’alums; guri mvalen/ guri malen; guri muxtams/ guri muxtaps; guri exrisk’uy; işumen


ilacans (AK)(ÇX) AL hal f. Uzanmış haldedir. Kenarda yatmış haldedir. Oncires ilacans do muişvaceps. (AK-Döngelli) Yatağa yayıldı da öyle dinleniyor. elancars/ elancay, elancans, elacans


ilaci (AŞ)(AH) i. İlâç. Ma xurt’uli domambaru do ilaci pşum. (AŞ-Ok’ordule) Benim boğazım şişti de ilâç içiyorum. P’ap’uliz çkar fik’iri var-uğun. İlacişi ora babak goşinams. (AH-Lome) Dedemin hafızası hiç yok. İlaç zamanını babam hatırlatıyor. K’uçxes ilaci na-bisvi yeepe mtelli mamç’itanen. (AH-Lome) Ayağıma ilaç sürdüğüm yerler hep kızarıyor. → laci; ç’ami, nç’ami; abut’raki


ilaconi (AH) s. İlâçlı. İlaconi cari var-işk’omen. (AŞ-Ok’ordule) İlaçlı ekmek yenmez. Yaras ipti ilaconi pambuği motvi do hemora-şkule ik’ori. Vana yara-bezi goidi3xiren. (AH-Lome) Yaranı önce ilaçlı pamukla kapatıp öyle sar. Yoksa yara bezi kanlanır. P’et’mezis ilaconi steri şura alems. Mu uk’ati. (AH-Lome) Pekmezde ilaçlı gibi bir koku var. Ne kattın ? → laconi; nç’amoni


ilaçaps (AK)(ÇX) EA/ED har.f. [Sırf deyim üyesi olarak kullanılır.]

[dey. xe ilaçaps (AK): Birine yardım eli uzatıyor.] Abdulak fukarapes xe ilaçaps. (AK-Döngelli) Abdullah fakirlere yardımcı oluyor. ≠ xe elaçams[1]

[dey. raxat’is ilaçaps (ÇX) EAL har.f. Rahatsız ediyor.] Yaşarik Orxani raxat’is ilaçaps. (ÇX-Çxalazeni, TM) Yaşar Orhan’ı rahatsız ediyor. Emuk ma raxat’is ilamçaps. (ÇX-Çxalazeni, TM) O beni rahatsız eder. → elobums; dvojay

[dey. nosis ilaçaps (ÇX) EL har.f. Akıl dengesi bozuluyor.] İsmailik nosis ilaçu. (ÇX-Çxalazeni, TM) İsmail’in akıl dengesi bozuldu.(celast’un altında) celust’unb; elast’unII


ilaç’k’odun (AK)(ÇX) Aø har.f. Bir şeyin [aps.] yan tarafı kopuyor ya da yırtılıyor. → elaç’ordun; elaç’k’odun

+ iluç’k’odun AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] yan tarafı kopuyor ya da yırtılıyor. Pantoli dari giğunna ilagiç’k’odun. (AK-Döngelli) Pantolonun dar ise yan tarafları yırtılır.


ilaç’k’omups (ÇX) EAL har.f. Bir kenarda yiyor. → elaşk’omams, elimxoy/ elimxors/ elimpxors/ elipxors

+ iluç’k’omaps ED/EDA har.f.

I. ED har.f. Bir şeyin [dat.] kenarını yiyor.

II. EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps] kenarını yiyor.


ilaç’ups[1] (AK)(ÇX) EA/EAL har.f. [perf.1.tek. ilap’ç’vi] → elaç’ums[1]/ elaç’uy[1]/ elaç’ups[1]

I. EA har.f. Bir şeyin bir yanını, bir kenarını yakıyor.

II. EAL har.f. Bir kenarıda [lok.] bir şeyi yakıyor.

III. EA har.f. Yukarıya doğru yakıyor.


ilaç’ups[2] (AK) EA har.f. Kenarını dikiyor. [perf.1.tek. ilap’ç’i] → elaç’ams, elaç’uy[2]/ elaç’ums[2], elaç’ims, elaç’ips, ilaç’ips; ++ ç’aps

+ iluç’ups EDA har.f. [emp.şm.1.tek. ila(v)uç’up] Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] kenarını dikiyor. Pantoli-muşi ma ilauç’up. Emuk xarups. (AK-Döngelli) Pantolonunu ben dikiyorum. O yırtıyor.


iladgin (AK)(ÇX) AL/A.Dir hal f. Kenarda ayakta kalmış halde duruyor. Puci moxt’een do p’ot’raşi kenaris iladgin. (AK-Döngelli) İnek gelmiş de çit kapısının dışında duruyor. → eladgun, eladgin

+ iludgin AD hal f. Birinin [dat.] yanında ayakta kalmış halde duruyor. Bere baba-muşis iludgin. (AK-Döngelli) Çocuk babasının yanında ayakta duruyor.(iladgitun altında) iludgitun


iladgips (AK)(ÇX) EAL har.f. Yan tarafa koyuyor. Ayşek daçxerişi kenaris k’uk’uma iladgips. (AK-Döngelli) Ayşe ateşin yanına güğüm koyuyor. → eladgams, eladguy/ eladgums, eladgims/ eladgips


iladgitun (AK)(ÇX) AL/A.Dir har.f. [part. ] Kenarda ayakta duruyor. Yan tarafta ayakta duruyor. Nana-çkimi ağne noğamisa stei nek’naşi kenaris iladgitun. (AK-Döngelli) Annem yeni gelin gibi kapının yanında dikiliyor. → elagutun, eladgitun

+ iludgitun AD har.f. Birinin [dat.] yanında ayakta duruyor. Bere baba-muşis iludgitun. (AK-Döngelli) Çocuk babasının yanında ayakta duruyor.(iladgin altında) iludgin


iladumers (AK), iladvars (ÇX) EDA har.f. Bir şeyi [aps.] başka bir şeyin [dat.; (AK) datif işlevli direktif] yanına yatay koyuyor. Xasanik burç’uli ncaşa iladumers. (AK-Döngelli) Hasan küçük baltayı ağacın yanına koyuyor. → eladums/ eladuy; eladumers/ eladumels; + ilidven

+ iludumers/ iludvars EDA har.f. Bir şeyi [aps.] başka bir şeyin [dat.] yanına koyuyor. Xasanik burç’uli ncas iludumers. (AK-Döngelli) Hasan küçük baltayı ağacın yanına koyuyor.


ilağurun (AK)(ÇX) AL har.f. Bir kenarda kimsesiz ölüyor. Coğori diz*abunu do boyne cans. Ama mundes kilağurun (= kilaxo3kun) var-miçkin. (AK-Döngelli) Köpek hastalandı da devamlı yatıyor. Ne zaman bir kenarda ölür bilmiyorum. → elağurun


ilakteri (AK)(ÇX) [< ilikten fiilinin partisipi] s.-z. Yamuk. Yana doğru eğik. Eğri. Aya ti-ilakteri xolo mu-şeni mulun, var-miçkin. (AK-Döngelli) Bu yan kafa yine niçin geliyor, bilmiyorum. Duşemeşi ar semti ilakteri ren. (AK-Döngelli) Döşemenin (= zemin yüzeyin) bir tarafı meyillidir. → elaninkteri, elankteri; elakteri; meyokta, meyakteri; menevi


ilak’aten (AK) AD (*) har.f. [(*) Akçakoca diyalektlerinde datif durum işlevlerinin bir kısmı direktif duruma verilmiştir. Fiiller datif işlevli direktif tümlecine göre çekildiğinden dolayı, “apsolütif özneli ve datif işlevli direktif tümleçli” anlamında “AD har.f.” ifadesini kullanıyoruz.] Biri [aps.] başka birine [dat. işlevli dir.] katılıyor. Doğani cuma-muşişa ilak’aten do noğaşa nulvan. (AK-Döngelli) Doğan kardeşine katılıyor (= yoldaş oluyor) da birlikte çarşıya gidiyorlar. → ek’vant’alen; elvak’aten; ak’aten[1]; elak’aten; ilvak’aten


ilak’iden (AK) AD har.f. Bir şeyin [dat.] yan tarafına asılıyor. Birinin [dat.] elbisesine takılıyor. Berek nana-muşis ilak’iden do x’onaşa nulun. (AK-Döngelli) Çocuk annesinin elbisesine tutunarak tarlaya gidiyor. [◘ eşb. ilok’idaps fiilinin şahıssız kipi] ≠ elak’iden


ilak’irday (ÇM) Eø har.f. Konuşuyor. K’oçi şk’unebura var-alak’irden. (ÇM-Ğvant) Adam dilimiz konuşamıyor. Lon3’a lon3’a mo-ilak’irdam. (ÇM-Ğvant) Cıvık cıvık konuşma. (= Gereksiz anlamsız konuşma yapma.) Gognapa na-var-uğun şk’ala olak’irdu talaş on. (ÇM-Ğvant) Anlayışı olmayanla konuşmak derttir. Hik’u k’ap’ineri ilak’irday çi k’oçi na-uşk’un-ti gvonoç’ondrinay. (ÇM-Ğvant) O kadar hızlı konuşuyor ki adama bildiğini de unutturuyor. Hik’u msk’va ilak’irday çi na-va-mvangoninen-ti mungonay. (ÇM-Ğvant) Öyle güzel konuşuyor ki canının istemediği şeye bile istek uyandırıyor. Ti-şk’imi şk’ala vilak’irdam. (ÇM-Ğvant) Kendi kendime konuşuyorum. Sk’anebura ilak’irdasi va-vognam. (ÇM-Ğvant) Kendi dilinde konuşunca anlamıyorumMoxt’u şuk’ule var-ilak’irday. Misa misa koxen. (ÇM-Ğvant) Geldiğinden beri konuşmuyor. Sessiz sessiz oturuyor. Ali berepe mboli ilak’irdaniNena megik’vatar (ya da dologişk’orar)” u3’omey. Mvoğuredinay. (ÇM-Ğvant) Ali çocuklar çok konuşuncaDilini keserim (ya da dilini kökünden keserim)” deyip aldatıyor. Ali şk’ala m3’eya vilak’irdi. Himu M3’anuşa ulvapun. M3’anuri T’alişinaşi oxori içinay. (ÇM-Ğvant) Ali ile geçenlerde konuştum. M3’anuya gitmişliği var. M3’anulu T’alişinanın evini tanıyor. Turk’i-msva Turk’uri ilak’irdaman. (ÇM-Ğvant) Türkiye’de Türkçe konuşuyorlar. Ayşe t’obaşa a muti ilak’irdamt’anşa digurinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe gizli bir şey konuşulur iken üzerine alınıyor. → ixap’ars, isinapay/ isinapams, ip’aramitams, ğarğalams/ ğarğalaps, ğağalaps; ğarğals

f.-i. olak’irdu : a. Konuşma. Ali St’anp’olişa idu şuk’ule olak’irdu hekonuri nimgvapinay. (ÇM-Ğvant) Ali İstanbul’a gittikten sonra konuşmasını onlara (= İstanbul’lulara) benzetiyor. b. Görüşme. Huy na-moxt’u k’amik’ami olak’irduşa idasi nek’na şk’ala elvogutinay. “Doxedivar-it’uy. (ÇM-Ğvant) Şimdi gelen kaymakam görüşmeğe gidince kapı yanında ayakta bekletiyor. “Oturdemiyor.

+ ulak’irday ED har.f. Birine [dat.] konuşuyor. Na-var-diç’in mutxape milak’irdam do ti mo-mi3’unam. (ÇM-Ğvant) Gereksiz şeyler konuşup başımı ağrıtma.


ilak’neps (AK) ED har.f. Birinin [dat.] eline tutunuyor. Birini [dat.] elinden tutuyor. Timurik nana-muşis ilak’neps do oxorişa amix’onups. (AK-Döngelli) Timur annesini kolundan tutarak evin içine götürüyor. → elvak’nen (PZ ~ AŞ); elak’nams (AH); elak’nen


ilak’vatups (AK)(ÇX) EA har.f. Kenarını kesiyor. Kenarından kesiyor. → elak’vatums/ elak’vatuy/ elak’vatups


ilalams (AH) Eø har.f. Havlıyor. Coğorik dilalaşi berez aşkurinen do ubaz meşemixtams. (AH-Lome) Köpek havlayınca çocuk korkuyor ve göğsüme giriyor. → lalums/ laluy/ lalups


ilalaps (AK)(ÇX) Aø/AL har.f. [emp.şm.1.tek. (ÇX) ilavlap] Kenardan düşüyor. Kenara düşüyor. → elolams, elvolay, elolay; elalams/ elalaps


ilantxen (AK) AD har.f. Birine veya bir şeye [dat.] yandan çarpıyor. Bere mik’it’aşi nana-muşis ilantxen. (AK-Döngelli) Çocuk geçerken annesine yandan çarpıyor. → elvantxen, elantxen, ilvantxen


ilantxen-gilantxen (AK) AD har.f. Birşeylere sağa sola çarpıyor. Ğalik kyutuği gilimers. Ama ilantxen, gilantxen do gilulun. (AK-Döngelli) Dere kütüğü sürüklüyor. Ama sağa sola (= oraya buraya) çarpa çarpa sürükleniyor.


ilan3axen (AK) AD har.f. Bir şey [aps.] bir şeyin ya da birinin [dat.] yan tarafına yapışıyor. Duvaris na-vastoli t’alaxi kenaris ilan3axu. (AK-Döngelli) Duvara attığım çamur kenara yapıştı. → elvaç’amben; elvat’amben; elvaç’aben, elaç’aben; elan3axen, ilan3axen, ilvan3axen


ilalaps → elalams


ilamç’itanen (AK) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] kenarı kırmızılaşıyor ya da kızarıyor. Ont’ules na-ren ncaşi uşkiris mjura geçaşi ar semti ilamç’itanen. (AK-Döngelli) Bahçede bulunan ağaçtaki elmaya güneş vurunca bir tarafı kızarıyor. → elvamç’itanen, elamç’itanen, ilvamç’itanen


ilancaxups (AK)(ÇX) EA har.f. Yandan vurarak eziyor. Yandan dövüyor. → elancaxums/ elancaxuy/ elancaxups


ilan3axen (AK) AD har.f. Bir şey [aps.] bir şeyin [dat.] yan tarafına yapışıyor. Duvaris na-vastoli t’alaxi kenaris ilan3axu. (AK-Döngelli) Duvara attığım çamur kenara yapıştı. → elan3axen, ilvan3axen


ilan3’en (AK) AD har.f. Birine veya bir şeye yandan yavaşça değiyor. Berek mulun do nana-muşis ilan3’en. (AK-Döngelli) Çocuk geliyor da annesine yavaşça yandan değiyor. → elvan3’en, elan3’en, ilvan3’en


ilapsips (AK)(ÇX) EL har.f. Yan tarafa ya da bir kenara işiyor. → elapsams; elvopsay; elapsuy/ elapsums, elapsims/ elapsips


ilaskidun (AK)(ÇX) AL har.f. bir kenarda kalıyor. → elask’udun, elaskidun


ilastun (AK)(ÇX) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. ilapstur] 1. Kenardan kayıyor. Yandan kayıp geçiyor. Yandan sıyırıp geçiyor. 2. mec. Sıvışıyor. İşten kaçıyor. Memetis guri muxtaşi solen ilastun belli var-ix’ven. (AK-Döngelli) Mehmet kızınca nereden sıvışıp da kayboluyor belli olmuyor. Dulya dido ren. Ama oxorcak ilastun do gondunun. (AK-Döngelli) İş çoktur. Ama kadın işten kaçıyor da kayboluyor. → elast’un, elastun

+ ilustun AD har.f. Bir şey [aps.] birinin [dat.] yanından kayıp ya da sıyırıp geçiyor.


ilasven (AK) AD/ADL har.f. Bir yanına, bir tarafına sürünüyor. → elasven, elvasven, ilvasven; + ilusumers

I. AD har.f. 1. Birinin veya bir şeyin [dat.] bir yanına sürünüyor. 2. Bir şeye [dat.] sürtünüyor. II. ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] bir yanına sürünüyor. Coğorik bereşi t’ot’epes ilasven do eşo isters. (*)(AK-Döngelli) Köpek çocuğun paçalarına sürünüyor da öyle oynuyor. [(*) Bu örnekte datif yerine genitif durumu kullanılmış. AK diyalektlerinde bu olay sıkça gözlemlenir.]


ilaşinaxups (AK)(ÇX) EA har.f. İlerde lâzım olur diye saklıyor. → elaşinaxums/ elaşinaxuy/ elaşinaxups

+ iluşinaxups (AK), iluşinaxaps (ÇX) EDA har.f. Biri için (= birinin gelecekte kullanması için) saklıyor.


ilat’axups (AK)(ÇX) EA har.f. Kenarından kırıyor. Ucundan kırıyor. [Hareket yönü önemli değil : sağa, sola, aşağı, yukarı olabilir.] → elat’axums/ elat’axuy/ elat’axups

+ ilut’axups (AK), ilut’axaps (ÇX) EDA har.f. a. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] kenarını kırıyor. Bir bitkinin [dat.] dalını [aps.] kırıyor. b. Biri için [dat.] kenarından kırıyor.


ilat’en/ ilat’t’en (PZ ~ AH) Aø har.f. 1. Kendiliğinden ezilerek yassılıyor ya da yamuluyor. Teneke irginasi ilat’en. (ÇM-Ğvant) Teneke yuvarlanınca yamuluyor. Bauli na-cebdvi şapka dilat’t’u. (AŞ-Ortaalan) Bavula koyduğum şapka ezildi. K’uk’uma balk’onişen nulu do dilat’u. (AH-Borğola) Güğümü balkondan düştü de yassıldı. Tenekepe dilat’u-doren. (AH-Lome) Tenekeler içe göçmüş (= çökmüş). 2. Bıçak, balta vs kesmez oluyor. Arguni kva ceçasi ilat’en. (ÇM-Ğvant) Büyük baltayı taşa vurunca kesmez oluyor. [◘ eşb. lat’ums fiilinin şahıssız kipi] + lat’ums


ilat’ruxun (AK)(ÇX) Aø har.f. Kenarından kırılıyor. Ucundan kırılıyor. → elat’roxun


ilaxams/ ilaxay (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Deliriyor. Azıyor. Kuduruyor. Çıldırıyor. Alis muya-na u3’vare u3’vi ilaxams. (PZ-Cigetore) Ali’ye ne dersen de çıldırıyor. Cemali ilaxu. Ulun. Xark’işi oxorepe nun3’ay. (ÇM-Ğvant) Cemal delirdi. Gidip başkalarının evlerini tutuşturuyor. Aydini ! K’oçi muperepe u3’vi ? İlaxxi-i ? (AŞ-Ortaalan) Aydın ! Adama neler söyledin ? Delirdin mi ? → dumçxvams[1]; elak’iden; + laxeri


ilaxçanen (AK) AD har.f. Birine ait [dat./gen.] bir şeyin [aps.] kenar(lar)ı beyazlanıyor, soluyor. Memetişi tomape ilaxçanen. (AK-Döngelli) Mehmed’in saçları kısmından beyazlanıyor. → elvakçanden, elvakçanen, elakçanen, elaxçanen, ilvaxçanen


ilaxedun (AK)(ÇX) AL har.f. [part. ilaxuneri; f.-i. ilaxunu] Kenara oturuyor. Yan tarafa oturuyor. P’ap’uli-çkimi memsufaşi kenaris ilaxedun do z*igara şups. (AK-Döngelli) Dedem sedirin kenarına oturup sigara içiyor. Gyozgira k’oçik oxoris ilaxedun do cans. (AK-Döngelli) Göz göre göre adam evde oturup yatıyor (= mec. “keyif yapıyor”). Timurişa p’at’i mutu var-gatkven. Kilabru3’un (= xilabru3’un) do kilaxedun. (AK-Döngelli) Timur’a kötü bir şey diyemezsin. Sinirlenip kendisini uzaklaştırarak bir kenara oturur. → elaxedun; + iloxunaps, ilvoxunaps


ilaxen (AK)(ÇX) AL hal f. Kenarda oturmuş haldedir. Nandidi-çkimi pencere k’ele ilaxen. (AK-Döngelli) Babaannem pencere tarafında oturuyor. → elaxers, elaxen


ilaxo3kun (AK), ilaxro3kun (ÇX) AL har.f. Bir kenarda geberiyor. Coğori diz*abunu do boyne cans. Ama mundes kilaxo3kun var-miçkin. (AK-Döngelli) Köpek hastalandı da devamlı yatıyor. Ne zaman bir kenarda ölür bilmiyorum. → elaxosk’un, elaxrosk’un, elaxro3kun


ilaxups (AK) EA har.f. Taneli katı cismi [aps.] yığmak için kürek ya da elle iterek ileriye doğru atıyor. İleri doğru iterek yığıyor. Berek ntxiri ilaxups do ok’obğaps. (AK-Döngelli) Çocuk fındığı itiyor da yığıyor. ≠ elaxums/ elaxuy/ elaxups


ilax3aperi (AK)(ÇX) s. Kenarı çürümüş. Kenarı çürük halde olan. → elak3apineri; elak3aperi, elax3aperi


ilax3un (AK)(ÇX) Aø har.f. [part. ilax3eri] Kenardan çürüyor. Çürümeye başlıyor. → elak3un, elak3uy, elax3un


ilax’onen (AK) AD har.f. Bir yere giden birine [dat.] eşlik ediyor. → elvayonen, ela(y)onen, elax’onen, ilvax’onen; elo(y)onams, ela(y)onams; gyantxozen[2]/ gyatxozen


ilaz*in (AK)(ÇX) AL hal f. Yan tarafta duruyor. → elazun, elaz*in


ila3’k’ips/ ilo3’k’ips (AK) EA har.f. Yan tarafından bir şeyi [aps.] söküyor. Yandan söküp ayırıyor. Osmanik baba-muşişi şkas na-ilobun xami ilo3’k’ips. (AK-Döngelli) Osman babasının belinde asılı duran bıçağı söküp çıkarıyor. P’ap’ulik porçaşi xe ila3’k’ips. (AK-Döngelli) Dedem gömleğin kolunu söküyor. Nanak oncire ila3’k’u do pamuğepe-muşi gamaxups. (AK-Döngelli) Annem yatağın bir yanını söktü ve pamuklarını dışarı çıkarıyor (= boşaltıyor). → ela3’ams/ elo3’ams, elvo3’ay, elo3’k’ams/ elo3’k’aps, ilvo3’k’aps

şsz ili3’k’en : Yan tarafından sökülüyor. Modvalu k’ai var-ixmarina ordo ili3’k’en. (AK-Döngelli) Ayakkabıyı iyi kullanmazsan erkenden sökülür (= bir yeri açılır).


ilebcay (ÇM) Eø har.f. Kar [erg.] eriyor. → liva meçay, (mtvirik) livaz meçams; mturi m3’utxuyII

f.-i. olebcapu : Karın erimesi. İnda lodosişa cinktasi mturi olebcapu coc’ay. (ÇM-Ğvant) Isı lodosa dönünce kar erimeye başlar.


ileben Aø har.f. Giyinmekten kirleniyor. Alişi porça hek’o ilebu-doren ki nak’o napxvina-ti xolo lebi va-ni3’k’u. (AH-Lome) Ali’nin gömleği o kadar kirlenmiş ki ne kadar yıkadıysam da yine kiri çıkmadı. Si hak’o so ilebi ? Opağuşe ar k’alop’i sap’oni var-egonç’un. (AH-Lome) Sen bu kadar nerede kirlendin ? Temizlenmene bir kalıp sabun yetmez. Porça t’u3a t’aroniz ordo ileben. (AH-Borğola) Gömlek sıcak havada erken kirlenir. → dvaç’andren


ili (PZ ~ AH) i. I. (PZ ~ AH) Kemik. Xasanik laç’işi p’icis ili kono3onu. (PZ-Cigetore) Hasan köpeğin ağzına kemiği soktu. İli laç’işi p’icis koni3onu. (PZ-Cigetore) Kemik köpeğin ağzına sokuldu. İli-vala na-a3’unen şeni k’at’a ç’umanişi moiselasi indrik’en. (ÇM-Ğvant) Kemik kas vs tüm vücudu ağırdığı için sabah kalkınca eğilip bükülüyor. Ham mç’k’udi va-iç’k’omen. İli steri k’ap’et’i ren. (AH-Lome) Bu ekmek yenmez. Kemik gibi serttir. Coğoyik ili ipxors; ili z*gums. (AH, atasözü, K.A.) Köpek kemik yer; kemik sıçar (= İnsanlar büyüklerinden ne görürse çevreye öyle davranır. Kin besleyen insanlar öfke ve nefret, sevgi besleyen insanlar sevgi saçar). Coğorik iliz na-goz*in xor3i guxvat’ams. (AH-Borğola) Köpek kemiğin etrafındaki eti kemiriyor. → x’viliI

II. (ÇM ~ AŞ) Kılçık. Xurt’uli çxomi ili gomant’u. (ÇM-Ğvant) Boğazıma kılçık battı. Bere çxomi çamt’aşa ilepe ik’atali. (ÇM-Ğvant) Ufak çocuğa balık yedirirken kılçıklarına dikkat et. Bere-şk’imi çxomişi ili 3’u3’onuy. Xazi aen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğum balığın kemiğini (= kılçığını ) emiyor. Seviniyor. → mxa; ntxa[1]; x’viliII

III. (ÇM) Düğme. Xasani porça aşi ili ceçaner-on. (ÇM-Ğvant) Hasan’ın gömleğinde altı tane düğme takılıdır. İli cegiç’ordasi ela3onaşete kelimbini. (ÇM-Ğvant) Düğmen kopunca çengelli iğne ile iliştir. Ayşe berepe porça-ilepe em jindonişaİni moy ayert’andeyi ok’umbinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe çocukların gömlek düğmelerini en yukarıdakine kadarÜşümesinlerdiye ilikliyor. → mpuli, puli[2]


ilidven (AK)(ÇX) AL har.f. Postu seriyor. Bir yere [lok.] yerleşip oradan gitmez oluyor. Bir yere kendini bırakıyor. Yerlerde sürünüyor. [Bu ifade, istenmeyen, değer verilmeyen bir durumu anlatıyor.] Xasani Axmatişi oxoris ilidven do oxtimu var-uçkin. (AK-Döngelli) Hasan Ahmet’in evine yerleşiyor da gitmeyi bilmiyor. → didven[2]-II, elidven[1]; go3’it’k’omersII; elorçams[4]


ilikaçaps (AK)(ÇX) EAL har.f. Koltuğun [lok.] altına tutuyor. elik’açams/ elik’açay, elikaçams/ elikaçaps


ilikten (AK)(ÇX) Aø har.f. Yana eğiliyor. Çevriliyor. Devriliyor. Tronis ar k’uçxe var-uğunşi ilikten. (AK-Döngelli) İskemlenin bir ayağı olmadığından devriliyor. → elinkten, elikten; gilikten

part. ilakteri : Yana eğilmiş halde. Doğani, daç’k’induşi x’onaşen ilakteri gilakteri mulun. (AK-Döngelli) Doğan yorulunca tarladan yamuk yumuk gelir.


ilik’ateps (AK) EA har.f. Kendisinin yanına biri ya da bir şeyi [aps.] katıyor. K’ulanikXvala var-vidaya do ç’it’a cuma-muşi ilik’ateps do noğaşa eşo nulun. (AK-Döngelli) KızYalnız gitmeyeyimdiye küçük erkek kardeşini yanına katıyor da çarşıya öyle gidiyor. → elint’alams; elik’atay/ elik’atams[2]/ elik’ataps


ilik’idaps (AK)(ÇX) EAL har.f. Kendisinin yan tarafına (= omzuna veya beline) asıyor. → elik’idams/ elik’idaps


ilik’iraps (AK)(ÇX) EA har.f. [yet. (AK) ilak’iren, (ÇX) ilvak’iren] Kendi yanına bağlıyor. N3xeni yani-muşiz ilik’iyaps. (ÇX-Makret) Atı kendi yanına bağlıyor. → elik’orams[2]/ elik’oray[2], elik’irams/ elik’iraps


ililaps (AK) Aø har.f. [Bu fiil, sırf bildirme kipine sahiptir.] Hızla veya bir nefeste dik yukarı çıkıyor. İya lai skani stei badi ren. Cameşi emtumani ar nobetis xililaps. (AK-Döngelli) Onun senin gibi ihtiyar olduğunu sanmıyorum. Caminin bayırından yukarı hızlıca çıkar. → eilay/ eilams; eyuk’ap’ams


ilimers[1] (AK), ilimars[1] (ÇX) EA har.f. Az meyilli alanda (cansız cismi) yukarı çıkarıyor. Nanak dişkape jile ilimers. (AK-Döngelli) Annem odunları yukarı çıkarıyor. → eliğams[1]/ eliğay[1], elimers[1]


ilimers[2] (AK), ilimars[2] (ÇX) Eø har.f. Bir bitki [erg.] yandan dal, filiz vs çıkarıyor. Ncaşi x’a guşap’ç’k’iri do xolo ilimers. (AK-Döngelli) Ağacın dalını budadım, ama yine filiz çıkarıyor. → ek’iğams (PZ-Cigetore), ek’iğay (ÇM)(AŞ-Ok’ordule), ek’iğams (FN-Ç’anapet). → eliğay[2]/ eliğams[2], elimers[2]


ilincirs (ÇX)(AK) Eø har.f. Bir kenarda yatıyor. Bir kenarda uyuyor. Uzanıyor. Xasanik ilinciru do yorgani muilapaps. (AK-Döngelli) Hasan uzandı ve yorganı kendi üzerine örtüyor. Alik ilinciru do yorgani yitumers. (AK-Döngelli) Ali yattı da yorhan ile örtünüyor. → elincirs/ elinciy


ilinz*ikups (AK) EA har.f. [emp.şm.1.tek. ilimz*ikup] Kenarından kıvırıyor. Abdesti yezdasinon şeni porçaşi xe ilinz*ik’ups. (AK-Döngelli) Aptes alacağı için gömleğinin kolunu kıvırıyor. → elanz*iguy; elanz*ik’ums, elanz*ikums/ elanz*ikups; ilanz*ikups


ilişinaxups (AK), ilişinaxaps (ÇX) EA har.f. İlerde kendisi kullanmak için saklıyor. Babak ntxirişi geç’arali ilişinaxups. (AK-Döngelli) Babam fındık parasını saklıyor. → elişinaxams/ elişinaxay, elişinaxums, elişinaxaps


ili-vala (ÇM) i. Kemik, kas ve tüm vücut. İli-vala na-a3’unen şeni k’at’a ç’umanişi moiselasi indrik’en. (ÇM-Ğvant) Kemik kas vs tüm vücudu ağırdığı için sabah kalkınca eğilip bükülüyor.


ilixaren (AK)(ÇX) Aø har.f. Yan tarafı yırtılıyor. Branda p’eci va-ren şeni manişa kilixaren. (AK-Döngelli) Branda kalın olmadığı için çabucak yanlardan yırtılıyor. → elixaren


ilixunaps (AK)(ÇX) EA har.f. Birini kendisinin yanına oturtuyor. P’ap’ulik yani-muşis mota ilixunaps. (AK-Döngelli) Dedesi yanına torununu oturtuyor. → elixunams/ elixunay/ elixunaps


ilix’onups (AK), ilix’onaps (ÇX) EA har.f. [emp.1.tek.ö.3.aps.tü. ilavix’onap (AK), ilevix’onap (ÇX)] 1. (Canlı varlığı) yukarı doğru götürüyor. 2. (Motorlu taşıma aracını) kullanarak yukarı doğru götürüyor. Muk araba-muşi jilendo ilix’onups. (AK-Döngelli) Kendisi arabasını yukarıya doğru götürüyor. → eliyonams/ eliyonay; elix’onams/ elix’onaps; eloyonams/ eloonams


ilizdips (AK)(ÇX) EA dön.har.f. Kendisinin giydiği don, pantalon vs’yi [aps.] yukarıya çekiyor. Berek ijdoni-muşi ilizdips. (AK-Döngelli) Çocuk donunu yukarıya çekiyor. → einç’ams[1]/ einç’ay; elizdams


ili3igaps/ ili3igups (AK), ili3igaps (ÇX) EA dö.har.f. Kendisinin yan tarafına sokuyor. [Bu fiil AK’da “yaralanıyor” anlamına gelmez.] Dursunik şka-muşis xami ili3igaps (= ili3igups). (AK-Döngelli) Dursun beline bıçak sokuyor. K’ulanik kimoli stei şkas livori ili3igups. (AK-Döngelli) Kız erkek gibi beline tabanca sokuyor. → eli3onams/ eli3onay; eli3igams/ eli3igaps


ili3igen (HP ~ ÇX) Aø har.f. Yan tarafa saplanıyor. Yan tarafa batıyor. → eli3onen, eli3igen

+ ilva3igen ADL har.f. Birne [dat.] ait bir şeyin [lok.] yan tarafına saplanıyor, batıyor. Çxomi bipxort’işi xurxis x’vili kelema3igu. (HP-P’eronit) Balık yerken kılçık boğazıma battı.


ili3’k’ips (AK), ili3’k’aps (ÇX) EA dön.har.f. Kendisinin üzerinden bir şeyi [aps.] çekiyor. Farik şkaşen xami ili3’k’ips. (AK-Döngelli) Fahri belinden bıçak çekiyor. → eli3’ams/ eli3’ay, eli3’k’ams/ eli3’k’aps


ilobaps (AK) EAL har.f. Kenara sıvı döküyor. → elabams[2], elobams[2], elvobay[2], elobay[2], elobaps, ilvobaps

+ ilubaps EDA har.f. Bir şeye [dat.] sıvı [aps.] ilâve ediyor. Nacik n3omis 3’k’ari ilubaps do oçiçxanaps. (AK-Döngelli) Naci hamura su ilâve edip yumuşatıyor.


ilobğaps (AK) EAL har.f. Taneli katı cismi [aps.] kenara döküyor ya da yığıyor. Mustafak na-t’axu laustişi p’ark’epe ncaşi tude kilobğaps. (AK-Döngelli) Mustafa kırdığı mısır koçanlarını ağacın altına yığıyor. → elobğams, elvobğay, elobğaps, ilvobğaps; + ilobğun


ilobğun (AK) AL har.f. Taneli katı cisim [aps.] kenara dökülmüş halde duruyor. Na-voxomini lausti a3’i odaşi kenaris ilobğun. (AK-Döngelli) Kurutmuş olduğum mısır şimdi odanın kenarına bırakılmış haldedir. → elobğun, elvobğun, ilvobğun; + ilobğaps


ilobun (AK) ADL hal f. Birinin [dat.] vücüdunun yan tarafından (omzundan, belinden [lok.]) bir şey [aps.] asılıdır. Yandan takılıdır. Osmanik baba-muşişi şkas na-ilobun xami ilo3’k’ips. (SAK-Döngelli) Osman babasının belinde asılı duran bıçağı söküp çıkarıyor. → elabun; elobun, elvobun, elubun, ilvobun


ilokaçaps (AK) EA har.f. 1. Birini [aps.] kenara kıstırıyor. 2. Birini [aps.] bir yerde [lok.] zorla tutuyor (= evine vs göndermiyor). P’ap’uli-çkimik gzas ar mitxanis xonaguna ilokaçaps do uğarğals. (AK-Döngelli) Dedem yolda birisine rastlarsa zorla tutuyor da konuşuyor. → elok’açams, elvok’açay, elokaçams/ elokaçaps, ilvokaçaps


ilokaçun (AK) ADL hal f. Bir şey [aps.] birinin [dat.] elinde veya koltuğunda [lok.] yan tarafta tutulmuş haldedir. Timuris ar xeşi nçala ilokaçun. (AK-Döngelli) Timur bir bağ mısır samanını yan tarafında tutuyor. → elok’açun, elvok’açun, elikaçun, ilvokaçun


ilok’idaps (AK) EAL har.f. Yan tarafa bir şeyi [aps.] asıyor. → elabams[1], elvobay[1], elok’idams, elok’idaps, ilvok’idaps


ilolapaps (AK) EA har.f. Yürüyen canlı varlığı [aps.] az meyilli yerde yukarı doğru gönderiyor. Mustafak xocepe jilendo ilolapaps. (AK-Döngelli) Mustafa öküzleri yukarıya doğru gönderiyor. → elolapams/ elolapaps, ilvolapaps


iloms → ilums


ilontxaps (AK) EAL har.f. Bir şeyi [aps.] bir şeyin [lok.] yan tarafına sert basıyor ya da çarpıyor. Sevimis bere-muşik mundi ilontxaps. (AK-Döngelli) Sevim’in yan tarafına çocuğu kıçını çarpıyor. → eluntxams; elvontxay, elontxams/ elontxaps, ilvontxaps


ilon3axups/ ilon3axaps (AK) EAL harf. Bir şeyi [aps.] bir şeyin [lok.] yan tarafına yapıştırıyor. Kenara yapıştırıyor. Doğanik duvari t’alaxiten pa3’ups do ilon3axaps-gilon3axaps. (AK-Döngelli) Doğan duvarı çamur ile sıvıyor da yukarı doğru aşağı doğru yapıştırıyor. eloç’ambams, elot’ambams, elvot’ambay, elvoç’abay, eloç’abams; elon3axams/ elon3axaps, ilvon3axaps; + ilan3axen; ilon3axun


ilon3axun (AK) AL hal f. Bir şey [aps.] bir şeyin [lok.] yan tarafına veya kenarına yapışmış haldedir. Nanaşi gotkimales lobiyaşi but’k’ape ilon3axun-gilon3axun. (AK-Döngelli) Annemin eteliğinin kenarlarına fasulyenin yaprakları yukarıya aşağıya yapışmış haldedir. → eloç’ambun, elot’ambun, elvot’ambun, elvoç’abun, eloç’abun; elon3axun, ilvon3axun


iloskams/ iloskaps (FN ~ HP) EA dön. har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] yalıyor. Coğoriz k’uçxez yara uğun. Hemu-şeni boyne k’uçxe iloskams. (AH-Lome) Köpeğin ayağında yara var. Bu yüzden sürekli ayağını yalıyor. Coğorik t’at’i iloskams. (AH-Borğola) Köpek pencesini yalıyor. Memet’ik t’at’i iloskams. (HP-P’eronit) Mehmet avucunu yalıyor. → ilosk’ams/ ilosk’ay; + loskums/ loskups

[dey. tati iloskams (AH) : Avucunu yalıyor. Alay umuduğunu ele geçiremiyor.] Ha3’i tati iloski ! (AH-Borğola) Şimdi avucunu yala !


ilosk’ams/ ilosk’ay (PZ ~ AŞ) EA dön. har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] yalıyor. Mtuti inora xe-t’abu ilosk’ay do şuri aşinaxen. (ÇM-Ğvant) Ayı kışın avucunu yalayarak hayatta kalabiliyor. K’at’u k’udeli ilosk’ay. (AŞ-Ok’ordule) Kedi kuyruğunu yalıyor. K’at’t’u korba dizğu. Tomalepe ilosk’ay. (AŞ-Ortaalan) Kedi karnını doyurdu. Tüylerini yalıyor. → iloskams/ iloskaps; + loskums/ loskups


ilolapaps (AK) EA har.f. Yürüyen canlı varlığı [aps.] az meyilli yerde yukarı doğru gönderiyor. → elolapams/ elolapaps, ilvolapaps


ilot’k’obun (AK) AD har.f. Pusuya yatıyor. K’oçi k’un3xis xilot’k’obun do Osmanişi gza çumers. (AK-Döngelli) Adam çalılıklarda pusuya yatıyor da Osman’ın yolunu bekliyor. → it’obun; cet’obun; (get’k’obun altında) gyut’k’obun; elut’obun, elut’k’obun; gelut’k’obun; ek’ut’k’obun


iloxunaps (AK) EAL har.f. Yan tarafa oturtuyor. Nana-muşikBeres x’ini var-ax’vasya do sobaşi kenaris iloxunaps. (AK-Döngelli) Annesi Çocuğa soğuk olmasın (= çocuğu üşümesin)” diye sobanın yanına oturtuyor. → elaxunams; elvoxunay, eloxunams/ eloxunaps, ilvoxunaps


ilo3igups/ ilo3igaps (AK) EAL har.f. [part. ila3igeri] [Bu fiil AK’da “yaralıyor” anlamına gelmez] 1. Yan tarafa sokuyor. 2. Yan tarafa sokarak takıyor. Osmanik bere-muşişi şkas livori ilo3igaps do duğunişa eşo oçkumers. (AK-Döngelli) Osman çocuğunun beline tabanca sokuyor da düğüne öyle gönderiyor. → elo3onams, elvo3onay, elo3igams/ elo3igaps, ilvo3igaps


ilo3ins (AK) AL/ADL hal f. Birinin [dat.] ya da bir şeyin [lok.] yan tarafına saplanmış halde duruyor. Bir şeyin [lok.] yan tarafına batırılmış haldedir. K’oçis boyine xami ilo3ins do eşo gulun. (AK-Döngelli) Adamın yanında (= belinde) devamlı bıçak sokuludur da öyle geziyor. → elon3ons, elvon3oy; elo3ons; elo3ins, ilvo3ins


ilo3’k’ips/ ila3’k’ips (AK) EAL/EDA har.f. Birinin [dat.] ya da bir şeyin [dat.] yanından veya yan tarafından bir şeyi [aps.] söküyor. Yandan söküp ayırıyor. Osmanik baba-muşişi şkas na-ilobun xami ilo3’k’ips. (AK-Döngelli) Osman babasının belinde asılı duran bıçağı söküp çıkarıyor. P’ap’ulik porçaşi xe ila3’k’ips. (AK-Döngelli) Dedem gömleğin kolunu söküyor. → ela3’ams/ elo3’ams, elvo3’ay, elo3’k’ams/ elo3’k’aps, ilvo3’k’aps


iludginaps (AK)(ÇX) EDA har.f. Birini [aps.] bir şeyin [dat.] kenarına ayakta durduruyor. XasanikGon3’k’eri ğoberişen puci var-imt’asya do bere-muşi ğoberişi kenaris iludginaps. (AK-Döngelli) HasanAçık olan çitten inek kaçmasındiye çocuğunu çitin kenarında durduruyor. → elagutinams; elvogutinay; eladginams/ eladginaps


iluk’ateps (AK)(ÇX) EDA har.f. Birine [dat.] biri ya da bir şeyi [aps.] yandan ya da sonradan katıyor. Ayşek k’ulani-muşi Fatmaşa kiluk’ateps do noğaşa oçkumers. (AK-Döngelli) Ayşe kızını Fatma’ya katıyor da (Fatma’nın yanında) çarşıya gönderiyor. → eluk’atams/ eluk’atay/ eluk’ataps; + iluk’atun


iluk’atun (AK)(ÇX) AD hal f. Biri [aps.] birinin [dat.] yanında ona katılmış olarak bulunuyor. Xaulis mota-muşi iluk’atun do mulun. (AK-Döngelli) Hava torununu yanına katmış da geliyor. Turani çkar xvala var-gulun. Boyne ar miti kiluk’atun. (AK-Döngelli) Turhan hiç yalnız gezmiyor. Devamlı yanında birisi katılmış halde bulunuyor. → eluk’atun; elvok’atun, elok’atun


ilulun (AK)(ÇX) Aø har.f. Az meyilli yerde yukarı doğru çıkıyor. Emtumani ilaxtuşi d(v)aç’k’indu edo şuri muişvanups. (AK-Döngelli) Yokuş yukarı çıkınca yoruldu ve dinlenerek nefes alıyor. → elulun


ilumars → eluğams, elumers


ilums (PZ), iluy (ÇM ~ AŞ), ilums (FN), iloms (AH) EA har.f. [emp.şm.1.tek.ö.3.aps.tü. “(onu) vuruyorum” p’ilum/ p’ilom; emp.şm.2.tek.ö.1.aps.tü. “beni vuruyorsun” mp’ilum/ mp’ilom; emp.şm.1.tek.ö.2.tü. “seni vuruyorum” k’ilum/ k’ilom; perf.3.tek. (do)ilu] Vuruyor. Vurup öldürüyor. Xasanişi laç’ik memok’ap’amt’u. Ma-ti mşk’urinate dop’ili. (PZ-Cigetore) Hasan’ın köpeği beni kapıyordu. Ben de korkudan vurdum. Mşk’veri mo-ilum. Moik’vaten. (ÇM-Ğvant) Karacayı öldürme. Soyu tükeniyor. Bere m3udişi elut’obey do doiley. (ÇM-Ğvant) Çocuğa pusu kurup boşu boşuna (bir hiç için) öldürdüler. Bere t’obaşa doiley do ok’aç’xe eşk’uxvey. (ÇM-Ğvant) Delikanlıyı gizliden vurdular, amma sonradan (başkaları) ortaya çıkardılar. Mtuti ilasi 3’ari şva şuk’ule xrosk’un. (ÇM-Ğvant) Ayıyı vurunca su içtikten sonra ölüyor. A miti doilu-i, em m3’ika ovro 3’ana molaxedun. (ÇM-Ğvant) Birini öldürürse en azından sekiz sene hapsolur. # Ar me3’omilute domp’ili bozo. (ÇM-Ğvant, anonim) Bir bakış ile beni öldürdün kız. Ğeci tudeni ruba meşk’ok’açay. Hey p’ilaten. (AŞ-Ok’ordule) Domuzu aşağıdakı ırmakta tutsun. Orda vuracağız. Mç’apu xut’ula meşk’axen. Gamaxt’asi p’ilare. (AŞ-Ok’ordule) Çakal deliğin içinde duruyor. Çıkınca vuracağım. Cini ndali na-muxedun k’inçi doili. (AŞ-Ok’ordule) Üstteki dalda oturan kuşu vur. Ar k’varoci irote lazut’i nzgalumt’u. Ma-ti dop’ili. (AŞ-Ok’odule) Bir karga her zaman mısırı gagalıyordu. Ben de vurdum. Ham kianaşi enni uneneli k’oçepe rt’es, na-ğures Japonepe. Miti var-elvat’ert’es. Hini na-k’oşk’iyonu k’oçepe Elektriği gamobiyonatendeyi uç’itxeli zuğa-p’ici ar santrali kocedges. Ar ndğa him santralite çendi k’oçepe-nişi na-ilanert’u var-meşonumt’es. Let’a-nana guri komuones. Ok’it’axu. Zuğa-ti guri komuones. 3unami diyu. Empu. İdu. Noğa kocost’ik’u. Hey na-sk’udurt’es k’rima Japonepe tisya dou. Zade guri maç’u. Mabgarinu. (AŞ-Ok’ordule) Bu dünyanın en sessiz insanları idiler, ölen Japonlar. Kimseye sataşmazlardı. Onların seçtiği insanlarElektrik çıkaracağızdiye sormadan denizin ağzına bir santral koydular. Bir gün o santral ile kendi insanlarını vuracaklarını beklemiyorlardı. Toprağın kalbini kızdırdılar. Ortadan kırıldı. Denizin de kalbini kızdırdılar. Tsunami oldu. Kabardı. Gitti. Şehri yere vurdu. Orda yaşayan zavallı Japonları kurban etti. Çok kalbim acıdı. Ağlayabildim. Komomixedi do a dok’ila. (AŞ-Ortaalan) Karşımda (= bana hedef olacak şekilde) dur da seni vurayım. Miti mo-ilumt’ay şeni Ali ot’oçape elebo3’i. (AŞ-Ortaalan) Kimseyi vurmasın diye Ali'nin tabancasını (bulunduğu yerden) çıkardım. Gzas elut’k’obu do k’oçi doilu. (FN-Sumla) Yola pusu kurup adamı vurdu, öldürdü. Xasanik na-ilu k’inçi çili-muşik ç’uxnums. (FN-Sumla) Hasan’ın vurduğu kuşun tüylerini karısı ateşte yakıyor. Zeyirsuzi 3’i3’ilape mot-ilom. K’oçiz zaa va-meçaman. (AH-Lome) Zehirsiz yılanları öldürme. İnsana zarar etmezler. Xamik ar k’oçi iloms; nenak vit’oşi. (AH, atasözü, K.A.) Bıçak bir kişi öldürür; söz bin kişi. Ğeci rubaz dolokaçez do doilez. (AH-Borğola) Domuzu vadide kıstırıp vurdular. → x’vilums/ x’vilups; [insanı öldürüyor] n3’amums

yet. ailen : Vurabiliyor. K’oçi kva na-mok’axedu şeni var-mailu. (AŞ-Ortaalan) Adam taşın arkasına saklandığı için vuramadım.

şsz : iyilen/ iilen : Vuruluyor. Ar mcixi xor3’i şeni zemsk’u iyilen-i ? (AŞ-Ortaalan) Bir avuç et için karakuş vurulur mu ?

f.-i. oilu : Vurma. Vurup öldürme. Ali oilu şeni kok’ilak’irdey. (ÇM-Ğvant) Ali’yi öldürmeye sözleştiler. Ali juma-muşi oilu nizmoy. (ÇM-Ğvant) Ali kardeşini öldürmeyi tasarlıyor. “K’oçi oiluşe bidaya-şi iri cuma-muşik dodgitinams. (AH-Borğola) “Adamı vurmaya gideyimderken hep kardeşi durduruyor. Tufeği mxucis elik’idams do k’inçi oiluşe ulun. (AH-Borğola) Tüfeği omzuna asıyor ve kuş avına gidiyor. Kemali k’inçi oilu şeni ncas elaç’aben do not’k’obun. (AH-Borğola) Kemal kuş avlamak için ağaca yanına yapışırcasına gizleniyor. Musak k’inçi oiluşe ulut’uşi tufeği ek’obut’u. (AH-Borğola) Musa kuş vurmaya (= avına) giderken tüfek sırtında asılıydı. Kemalik k’inçi oiluşe ulut’aşi fişekluği goik’idams. (AH-Borğola) Kemal kuş avına giderken fişekliği etrafına (beline) takıyor.


ilun3xvaps (AK) EDA har.f. Bir şeye [dat.] yan taraftan (aynı cinsten olan) bir şeyi [aps.] ekliyor. [Ekleme sonucu doğal halini andıracak şekli oluşturuyor.] Ustak duşemeşa pi3ari ilun3xvaps. (AK-Döngelli) Usta döşemeye yan tarafından tahta ekliyor. → elun3xums; eludgay; elun3xvay; elum3xvay/ elum3xvams; elun3xvams/ elun3xvaps


ilusumers (AK), ilusumars (ÇX) EDA har.f. [perf.1.tek.ö.3.dat.tü. ila(v)usvi/ ilevusvi] 1. Birinin veya bir şeyin [dat.] yan tarafına bir şeyi [aps.] sürüyor. K’oçik t’alaxoni xe-muşi ğoberis ilusumers. (AK-Döngelli) Adam çamurlu ellerini çite sürüyor. → elusums/ elusuy, elusumers/ elusumels; + ilasven, ilvasven


iluşols/ iluşolaps (AK) ED har.f. Birini yandan destekliyor. Birine yardım ediyor. → eluşvelams/ eluşvelay, eluşvels; ++ nuşols/ nuşolaps


ilut’aleps (AK) EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyin [aps./gen.] bir kısmını (önceden) ayırıp bırakıyor. Xasanik bureği imxors do cuma-muşişa ar ç’it’a ilut’aleps. (AK-Döngelli) Hasan Laz böreği yiyor da kardeşine biraz ayırıyor. → elut’alams/ elut’alaps


iluz*i3aps (AK) ED har.f. Birine [dat.] tebessüm ediyor. Birine [dat.] gülümsüyor. Biç’ik x’oropeli-muşis iluz*i3aps. (AK-Döngelli) Delikanlı sevgilisine tebessüm ediyor. nodi3ams; eluzi3inay; nozi3ay; noz*i3ams; eluz*i3ams, eluz*i3inams


ilva- → elva-/ ela-


ilvak’aten (ÇX) AD har.f. Biri ya da bir şey [aps.] başka birine yada bir şeye [dat.] katılıyor. A 3’k’ayi ğaliz ilvak’aten. (ÇX-Makret) Bu su dereye karışıyor. → ek’vant’alen; elvak’aten; ak’aten[1]; elak’aten; ilak’aten


ilvak’nen (ÇX) AD har.f. Birinin [dat.] eline tutunuyor. Birini [dat.] elinden tutuyor. → elvak’nen (PZ ~ AŞ); elak’nams (AH); elak’nen, ilak’neps


ilvamç’itanen (ÇX) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] kenarı kırmızılaşıyor ya da kızarıyor. → elvamç’itanen, elamç’itanen, ilamç’itanen


ilvantxen (ÇX) AD har.f. Birine veya bir şeye [dat.] yandan çarpıyor. → elvantxen, elantxen, ilantxen


ilvan3’en (ÇX) AD har.f. Birine veya bir şeye yandan yavaşça değiyor. → elvan3’en, elan3’en, ilan3’en


ilvasven (ÇX) AD/ADL har.f. Bir yanına, bir tarafına sürünüyor. → elasven, elvasven, ilasven; + ilusumars

I. AD har.f. 1. Birinin veya bir şeyin [dat.] bir yanına sürünüyor. 2. Bir şeye [dat.] sürtünüyor. II. ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [lok.] bir yanına sürünüyor.


ilvaxçanen (ÇX) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] kenar(lar)ı beyazlanıyor ya da soluyor. → elvakçanden, elvakçanen, elakçanen, elaxçanen, ilaxçanen


ilvax’onen (ÇX) AD har.f. Bir yere giden birine [dat.] eşlik ediyor. → elvayonen, ela(y)onen, elax’onen, ilax’onen; elo(y)onams, ela(y)onams; gyantxozen[2]/ gyatxozen


ilvo- → elvo-/ elo-


ilvobaps (ÇX) EAL har.f. Kenara sıvı döküyor. → elabams[2], elobams[2], elvobay[2], elobay[2], elobaps, ilobaps

+ ilubaps EDA har.f. Bir şeye [dat.] sıvı [aps.] ilâve ediyor.


ilvobars (ÇX) AD har.f. Rüzgâr [aps.] yukarı doğru esip birine [dat.] vuruyor. İxi ilamobars. (ÇX-Çxalazeni, TM) Rüzgâr yukar esip bana vuruyor. → elobars/ elobarams, elvobay[3], elobars


ilvobğaps (ÇX) EAL har.f. Taneli katı cismi [aps.] kenara döküyor. → elobğams, elvobğay, elobğaps, ilobğaps; + ilvobğun


ilvobğun (ÇX) AL har.f. Taneli katı cisim [aps.] kenara dökülmüş halde duruyor. → elobğun, elvobğun, ilobğun; + ilvobğaps


ilvobun (ÇX) ADL hal f. Birinin [dat.] vücüdunun yan tarafından (omzundan, belinden [lok.]) bir şey [aps.] asılıdır. Yandan takılıdır. → elabun; elvobun, elobun, elubun, ilobun


ilvoç’abaps (ÇX) EAL har.f. Yan tarafa yapıştırıyor. Kenara yapıştırıyor.eloç’ambams, elot’ambams, elvot’ambay, elvoç’abay, eloç’abams, iloç’abups


ilvoç’abun (ÇX) AL hal f. Yan tarafa yapışmış haldedir. eloç’ambun, elot’ambun, elvot’ambun, elvoç’abun, eloç’abun, iloç’abun; ++ noç’abun


ilvokaçaps (ÇX) EA har.f. 1. Birini [aps.] kenara kıstırıyor. 2. Birini [aps.] bir yerde [lok.] zorla tutuyor (= evine vs göndermiyor). → elok’açams, elvok’açay, elokaçams/ elokaçaps, ilokaçaps


ilvokaçun (ÇX) ADL hal f. Bir şey [aps.] birinin [dat.] elinde veya koltuğunda [lok.] yan tarafta tutulmuş haldedir. → elok’açun, elvok’açun, elokaçun, ilokaçun


ilvok’idaps (ÇX) EAL har.f. Yan tarafa asıyor. → elabams[1], elvobay[1], elok’idams, elok’idaps, ilok’idaps


ilvolapaps (ÇX) EA har.f. Yürüyen canlı varlığı [aps.] yukarı doğru gönderiyor. → elolapams/ elolapaps, ilolapaps


ilvontxaps (ÇX) EAL har.f. Bir şeyi [aps.] bir şeyin [lok.] yan tarafına sert basıyor ya da çarpıyor. → eluntxams; elvontxay, elontxams/ elontxaps, ilontxaps


ilvon3axun (ÇX) AL hal f. Bir şey [aps.] bir şeyin [lok.] yan tarafına veya kenarına yapışmış haldedir. Çxomişi mxa xurxiz ilvon3axun. (ÇX-Makret) Balık kılçığı onun boğazında kaldı. → eloç’ambun, elot’ambun, elvot’ambun, elvoç’abun, eloç’abun; elon3axun, ilon3axun


ilvoskiraps (ÇX) AD har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir kısmı [aps.] felç oluyor. Ar xe koilomoskiru. (ÇX-Çxalazeni, TM) Bir elim (el, kol ve omzum) felç oldu. → felci ayen; elvoğuray/ eloğurams, eluğuray/ eluğurams; nuzuli geçams/ nuzuli geçaps


ilvoxunaps (ÇX) EAL har.f. Yan tarafa oturtuyor. → elaxunams; elvoxunay, eloxunams/ eloxunaps, iloxunaps


ilvo3igaps (ÇX) EAL har.f. [part. ila3igeri] 1. Yan tarafa saplıyor, batırıyor ya da sokuyor. 2. Yan tarafa sokarak takıyor. → elo3onams, elvo3onay, elo3igams/ elo3igaps, ilo3igups/ ilo3igaps


ilvo3ins (ÇX) AL/ADL hal f. Birinin [dat.] ya da bir şeyin [lok.] yan tarafına saplanmış halde duruyor. Bir şeyin [lok.] yan tarafına batırılmış haldedir. → elon3ons, elvon3oy; elo3ons; elo3ins, ilo3ins


imars (ÇX) EA har.f. [perf. (mind)iğu ; yet. ağen ; şsız. iğen] [part. maleri][yoks.part. umalu][f.-i. malua] Cansız nesneyi [aps.] götürüyor. → iğams/ iğay (PZ ~ FN), imers (AH ~ HP)(AK). → nimers/ nimars; + umers/ umars; ++ ilimars; gilimars; muimars vs


imbaren (PZ ~ FN) Aø har.f. Şişiyor. Ayşeşi korba imbaren. P’iya kobabşa on-i ? (PZ-Cigetore) Ayşe’nin karnı şişiyor. Acaba hamile mi ? Zimari maya meçasi cari imbaren. (ÇM-Ğvant) Hamura maya verince ekmek şişer. A soti contxasi so-contxare msva imbaren. (ÇM-Ğvant) Bir yere düşerek çarparsan çarptığın yer şişer. Tahsini seri iyasi kocoç’ay cari oşk’omu. Mtuti steri diyu. İmbaren. (AŞ-Ok’ordule) Tahsin gece olunca başlıyor yemeğe. Ayı gibi oldu. Şişiyor. Feli dido ç’k’omayiz korba imbaren. (FN-Ç’anapet) Kabak çok yeyince karın şişiyor. → ibaren; + ombarinams

part. mbareri : Şişmiş. Şişik. Mbareri k’iti-şk’imi ç’ami dovisvisi cemofloxt’u. (ÇM-Ğvant) Şişik parmağıma ilâç sürünce şişkinliği indi. Ali k’uçxe mbareri na-uğurt’u cufloxt’un. (ÇM-Ğvant) Ali’nin şişik olan ayağının şişikliği iniyor. [Bu partisipin isim olarak kullanımı için → mbareri]

+ ambaren AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] şişiyor. Kormepek hik’u lazut’i şk’omes ç’i xunç’k’uli dvambares. (PZ-Cigetore) Tavuklar o kadar mısır yediler ki mideleri şişti. Vaji-k’ak’alape dvambaru. (ÇM-Ğvant) Testis yumurtaları şişmiş. P’iji-m3a domambaru. (ÇM-Ğvant) Damağım şişti. Jijilepe domambaru. (ÇM-Ğvant) Dişetlerim şişti. Ma xurt’uli domambaru do ilaci pşum. (AŞ-Ok’ordule) Benim boğazım şişti de ilâç içiyorum. Ali mpalu cari oşk’omute korba dvambaru. (AŞ-Ok’ordule) Ali yavan ekmek yiyerek karnını şişirdi (= Ali’ni karnı şişti). Xasaniz k’vaciş k’ak’alepe dambaru. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın yumurtaları şişti. Ğoma mjurjuk berez nonz*u edo xe dambaru. (FN-Ç’anapet) Dün çocuğu eşekarısı soktu ve eli şişti. Nanaz k’uçxeşi jindole dişka gyat’u do dambaru. (FN-Ç’anapet) Annemin ayağın üstüne odun düştü ve [ayağının sırtı] şişti. Cuma-çkimik k’onç’i kvaz elontxu do m3ika dambaru. Heya-şeni ogine k’uçxe int’u3amz do heşote onciraleşa ulun. (FN-Ç’anapet) Kardeşim ayak bileğini taşa carptı ve [ayak bileği] biraz şisti. Ondan dolayı yatmadan önce sıcak suyla yıkayıp ovalıyor (= önce ayağını sıcak suyla yıkayıp ondan sonra yatağa gidiyor). P’ap’uli-çkimik kotumez xunç’k’uli ambarayiz yuk’vatamt’u. Hemindora şkule k’ayi dupağamt’u do keluç’amt’u. Edo heşote kotume oşletinamt’u. (FN-Ç’napet) Dedem tavuğun taşlığı şişince yarıp temizledikten sonra dikerdi. Ve böylece tavukları kurtarırdı. İnite k’vaci domambaru. (FN-Sumla) Soğuktan taşağım şişti.


imbolanen Aø har.f. Bollaşıyor. Bollanıyor. İsinaşen na-gonk’idez nteli dimbolanu-doren do gonzdiman. (AH-Lome) İsinadan çektikleri hava hattı teli bollaşmış ve geriyorlar. P’ap’ulik Argunişi ondre3’e var-imbolanasya do noxap’ule norçak’aps. (AK-Döngelli) DedemBaltanın sapı bollanmasındiye yonga sıkıştırıyor. → goninzdenI


imbonams (PZ), imbonay (AŞ-Ortaalan) EA har.f. [√-mbon-] Kendi vücudunun bir kısmı veya tümünü [aps.] yıkıyor. Xe do p’ici vimbonare. (PZ-Apso) Elimi yüzümü yıkanacağım. Eminek cari oşk’omu. Xepe var-imbonu do goikosams. (PZ-Cigetoıre) Emine yemek yedi. Elini yikamadı da siliyor (= temizliyor). Doğanik xura imbonams. (PZ-Cigetore) Doğan vücudunu yıkıyor. Xura vimbonare. (PZ-Cigetore) Banyo yapacağım. Xasanik xura imbonasen. 3’ari compunams. (PZ-Cigetore) Hasan banyo yapacak. Su ısıtıyor. Ali zuğaşe huy gamaxt’u. İmbonay. (AŞ-Ortaalan) Ali denizden yeni çıktı. Yıkanıyor. → imboy, ibonams, ibons; + umbonams/ umbonay; + mbonums/ mbonuy


imboy (ÇM ~ AŞ-Ok’ordule) EA har.f. Kendi vücudunun bir kısmı veya tümünü [aps.] yıkıyor. → imbonams/ imbonay, ibons, ibonams; + umboy; + mbonuy

A. [emp. √-mbor-] Ayşe xura imboy. (ÇM-Ğvant) Ayşe banyo yapıyor. Xe imbort’ayşa biga duvari eyoduy. (ÇM-Ğvant) Ellerini yıkarken değneği duvarın üstüne koyuyor. Ali xura imbort’aşa mboli 3’ari oxmay. (ÇM-Ğvant) Ali banyo yaparken çok su kullanıyor. Ali banyo molaxen. Xura imboy. (AŞ-Ok’ordule) Ali banyonun içinde oturup vucudunu yıkıyor. Xura bimbort’t’işa lebepe vrossi gobi3’i. (AŞ-Ortaalan) Banyo yaparken kirleri iyice çıkardım.

B. [perf. √-mbon-] Xe do p’iji vimbonar. (ÇM-Ğvant) Elimi yüzümü yıkayacağım. Emogi xepe dimboni do ok’açxe cari şk’omi. (ÇM-Ğvant) Önce ellerini yıka. Ondan sonra yemeğini ye. P’ici bimbonare. (AŞ-Ok’ordule) Yüzümü yıkayacağım. Xe dimbona şuk’k’ule iri ora peşk’irite dikossi. (AŞ-Ortaalan) Elini yıkadıktan sonra her zaman havlu ile sil. Çamuri mot-elemissum. Xura yengi bimboni. (AŞ-Ortaalan) Çamur bana sürme. Yeni banyo yaptım.

f.-s. ombonuşi (ÇM) : yıkanması gereken. Çxomi p’ç’va şuk’ule xepe çxomi şuri gont’ay. Xolo-ti xepe ombonuşi vor. (ÇM-Ğvant) Balık pişirdikten sonra ellerim balık kokusu kokuyor. Yine yıkamam gerekir.


imbralen (FN) Aø har.f. Çoğalıyor. Türüyor. → cinz*iren/ cinziren; imralen, imbrialen


imbrialen (AK) Aø har.f. Çoğalıyor. Türüyor. An3’i but’k’uci dido imbrialen. (AK-Döngelli) Bu yıl arı kolonisi çok türeniyor. → cinz*iren/ cinziren; imralen, imbralen


imcoray (ÇM ~ AŞ) Aø har.f. Güneşleniyor. Ali mcora ext’asi meyojinaşe-k’uli nek’na oginde k’o3’adguy. K’uli meyojineri imcoray. (ÇM-Ğvant) Ali güneş doğunca arkaya yatabilen sandalyeyi kapının önüne koyuyor. Sandalyeye uzanıp güneşleniyor. → imjorams, imjors; imjorinams


imcvelen (AK) Aø har.f. Eskiyor. Pantoli-çkimi dimcvelu do gamixven. (AK-Döngelli) Pantolonum eskidi ve deliniyor. → imcveşen


imcveşen (AH) Aø har.f. Eskiyor. Dolokunu imcveşaşi ordo ibri3’en. (AH-Borğola) Elbise eskiyince erken yırtılır.→ imcvelen

+ amcveşen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] eskiyor. K’oçiz porça damcveşaşi dubru3’un. (AH-Borğola) Adamın gömleği eskiyince yıpranır.


imçinocen (PZ), imçinojen (ÇM-Ğvant), imçinocen (AŞ ~ ÇX) Aø har.f. Çiftleşiyor. I. [Tüm diyalektlerde] (Evcil otçul hayvanlar) çiftleşiyor. [Bu fiil emperfektif olarak “çiftleşmeye hazırdır” veya “çiftleşiyor”, perfektif olarak “çiftleşti” veya “yüklüdür” anlamına gelir.] → xoci goyonay; xoci puciz elak’aten; + omçinocams/ omçinojay/ omçinocay/ omçinocaps

A. emp. “Çiftleşmeye hazırdır” ya da “çiftleşiyor”. Puci imçinocen. (PZ)(AŞ ~ ÇX) İnek çiftleşmeye hazırdır. Xasanişi puci imçinocen. Xasanik-ti puci-muşi omçinocams. (PZ-Cigetore) Xasan’ın ineği boğa arıyor. Hasan’da ineğini çiftleştiriyor. Pucepe beyaris imçinocenan. (FN-Ç’anapet) İnekler ilk baharda yükleniyorlar (çiftleşiyorlar). Ar mozayi ar 3’aneyi şkule imçinocen. (FN-Sumla) Bir dana bir yaşından sonra çiftleşmeye hazır olur. Pucik muşebura imçinocen. (AK-Döngelli) İnek kendiliğinden çiftleşiyor.

B. perf. “Çiftleşti” ya da “yüklü oldu”. Puji imçinoju. (ÇM-Ğvant) İnek çiftleşti. Cumadi-çkimiz jur puci do ar mozari uyont’u. Mozari imçinocuyiz ar puci-nani kogamaçu. (FN-Ç’anapet) Amcamın bir dişi danası ve iki ineği vardı. Dişi dana [büyüyüp] çiftleşince ineğin birini sattı.

f.-i. omçinocu/ omçinoju : Çiftleşme. Xoji omçinoju şeni puji mvaben. (ÇM-Ğvant) Boğa çiftleşmek için ineğin sırtına biniyor.

part. mçinoceri/ mçinojeri : Yüklü. Puci mçinoceri on. Mca var-iyen. (AŞ-Ok’ordule) İnek yüklüdür. Süt olmuyor. Puci mçinoceri na-ren şeni mja nik’vatu. (AH-Borğola) İnek yüklü olduğu için sütünü kesti. Puci mçinoceri na-ren şeni mja var-ix’ven. (AK-Döngelli) İnek yüklü olduğu için süt olmuyor. Puci mçinoceri na-ren şeni mja xoniskiru. (AK-Döngelli) İnek yüklü olduğu için sütü kesildi.

II.a. (ÇM) (Balıklar ve böcekler) çiftleşiyor. Bobolape imçinojeran. (ÇM-Ğvant) Böcekler çiftleşiyor. b. (FN) (Böcekler) çiftleşiyor. Bobolape imçinocenan. (FN-Ç’anapet) Böcekler çiftleşiyor. Munt’urepe imçinocenan. (FN-Sumla) Böcekler çiftleşiyor. c. (AH) (Kedi, köpek vs hayvanlar) çiftleşiyor. K’at’u imçinocen. (AH-Lome) Kedi çiftleşiyor. Coğori dimçinocu. (AH) Köpek yüklü oldu. d. (HP) (Kedi, köpek ve böcekler) çiftleşiyor. Coğori dimçinocu. (HP) Köpek yüklü oldu. → izuren, izurzen


imçiy (AŞ) Eø har.f. [emp.im.1.tek. vimçir/bimçir] Yüzüyor. Dido t’usa gayayna dere nut’t’ombali do dimçiri. (AŞ-Ortaalan) Sana çok sıcak olursa dereyi gölet yap da yüz. + omçiray; → inçirs/ inçiy, imçvirs, inçvirs


imçvirs (FN ~ AH HP) Aø/Eø har.f. Yüzüyor. a. Aø har.f. 3’k’a-k’op’alepe mu mskva imçvinan ! (FN-Ç’anapet) İribaşlar ne güzel yüzüyorlar ! T’obaz imçvirt’aşi 3’k’arik na-meyaçxiyalums k’ele mot-ulu(r). (AH-Lome) T’obada yüzerken suyun yüksekten çağladığı tarafa gitme. Mzuğaz imçvirt’aşi berez 3’k’ari gyaşkven. (AH-Lome) Denizde yüzeken çocuk su yutabiliyor. b. Eø har.f. K’oçik ondğe şakis imçvirs. (AH-Lome) Adam öğlene kadar yüzüyor. Ma bucoxum. Ala k’oçik imçvirs. Var-ognams. (AH-Lome) Ben çağırıyorum. Ama adam yüzüyor. Bizi duymuyor. Zuğaz imçvirt’aşi saatiMot-maşuvet’asya do doli3’k’ams. (AH-Borğola) Denizde yüzerken saati “Islanmasın” diye [= “saatim ıslanmasın” diye] çıkarıyor. Mayişi k’op’alik 3’k’ariz k’udeli ovalams do imçvirs. (AH-Borğola) Kurbağanın iribaşı suda kuyruk sallayarak yüzüyor. Doğanik, ğaliz imçvirt’uşi na-aşuvu porça kvaz yot’a3ams do oxominams. (AH-Borğola) Doğan, derede yüzerken ıslanan gömleğini taşa seriyor da kurutuyor. Animse-çkimik dido k’ai imçvirs. (AH-Borğola) Yeğenim çok iyi yüzüyor. + omçvirams; → inçirs/ inçiy, imçiy, inçvirs

şsz imçviren : Suda yüzülüyor. Solağani zuğas k’ai var-imçviren. K’oçi dolişkiden. (AH-Borğola) Oynak denizde iyi yüzülmez. İnsan boğulur.

f.-i. omçviru/ omçviyu : Yüzme. Yüzmek. Mapxaşi ndğalepez mzuğaşa omçviyuşa bidit. (FN-Ç’anapet) Güneşli günlerde denize yüzmeye gittik. Cuma çkimikK’ayi da3’onenanya do berepe handğa omçviyuşa oşkumerz. (FN-Ç’anapet) KardeşimHoşlarına gidiyordiye çocukları bugün yüzmeye gönderiyor. Xasani omçvirus tamo tamo gyagen. (FN-Sumla) Hasan yavaş yavaş yüzmeye alışıyor. Baba, ordeğepek omçviyu mundez digures ? - Skiri-çkimi, hamtepe omçviru çkineri dibadenan. Doguru va-unonan. (AH-Lome) Baba, ördekler ne zaman yüzmeyi öğrendi ? - Oğlum, bunlar yüzmeyi doğuştan biliyor. Öğrenmeye gerek yok. Omçviru na-var-uçkin berez baba-muşik nuxvancams do t’obaz dolot’k’omers. (AH-Lome) Yüzmeyi bilmeyen çocuğu babası itip t’obaya atıyor. Zuğaz omçviruşen gobiktatşi k’at’a oraz ar mutu ek’emoskidut’ez. Yusufiz omçviru var-uçkin. Berepe k’ala kinayiz çxap’alams. (AH-Lome) Yusuf yüzmeyi bilmiyor. Çocuklarla kenarda çırpınıyor. (AH-Borğola) Denizde yüzmekten dönünce her zaman arkada bir şey bırakırdık (= unuturduk). Omçviru dobiguramt’a şakis 3’k’ariz ipti p3xap’ali-dort’un. (AH-Borğola) Yüzme öğrenene kadar suda önce çırpınmıştım. Mitiksani var-moxtazna-ti ma zuğaşe omçviruşe bidare. (AH-Borğola) Hiç kimse gelmese dahi ben denize yüzmeğe gideceğim.


imç’amurams (FN-Ç’enneti ~ Sumla) Eø har.f. Geviş getiriyor. 1. [normal kullanımda hayvanlar hakkında] Nam xayvanepek imç’amurams ? - Puci, k’oyini do keçik imç’amurams. (FN-Sumla) Hangi hayvanlar geviş getiriyor ? - İnek, koyun ve keçi geviş getiriyor. 2. mec. Kaba saba insan [erg.] çok yiyor. 3. mec. İnsan [erg.] çok fazla yemekten rahatsız oluyor. → ç’umarums; mç’umaruy/ mç’omoruy; imç’umans; mk’o(r)ums; imk’ors


imç’ipanen Aø har.f. 1. İnceleşiyor. İnceliyor. Dişk’alepe xombasi imç’ipanen. (ÇM-Ğvant) Odunlar kuruyunca inceleşiyor. Toç’i gonzdasi imç’ipanen. (AŞ-Ok’ordule) İpi gerince [gerilen ip] inceliyor. Mç’ima imç’ipanen. Bi3’araten. (AŞ-Ortaalan) Yağmur inceliyor. Islanacağız. K’alatişi tok’i ntxiri ozduten dişiri do dimç’ipanu. (FN-Ç’anapet) Sepetin ipi yük taşımaktan aşınıp inceldi. K’at’a nca dudişe k’ele imç’ipanen. (AH-Lome) Bütün ağaçler tepesine doğru inceleşir. 2. Zayıflıyor. Zelixak gyari var-imxors do eşo imç’ipanen. (AK-Döngelli) Zeliha yemek yemiyor da öyle inceliyor (= zayıflıyor). → mç’ipe iyen; izaifen; ndğulunII; + mç’ipanums/ mç’ipanuy; omç’ipanams


imç’itanen Aø har.f. 1. Kırmızı oluyor. Kızarıyor. Omri imç’itanen. İmonç’asen. (ÇM-Ğvant) Erik kızıllaşıyor. Olgunlaşacak. Oşk’uri mjora ceçasi imç’itanen. (AŞ-Ok’ordule) Elmaya güneş vurunca kırmızılaşıyor. Fadume oncğore a mutu u3’vasen-i, imç’itanen. (AŞ-Ortaalan) Fatma’ya ayıp bir şey söyleyince kızarıyor. Ğeci-ombri mcora ceçasi dimç’itanen. (AŞ-Ortaalan) Çakal eriği güneş vurunca tamamı olarak kızarıyor (= kızıllaşıyor). Oxorişi geride na-dgin mbuli jur ndğaşen doni imç’itanen. (FN-Ç’anapet) Evin arkasında duran kiraz agacı[nın yemişi] iki günden beri kırmızlaşıyor. Balurcağepe mjoras k’ayi imç’itanen. (AH-Lome) Domatesler güneşte iyi kızarıyor. Mapxa t’aroniz mjora zuğaz geilamt’aşi n3a imç’itanen. (AH-Borğola) Açık havada güneş denizden batarken gök [güneşin battığı yerde] kırmızı oluyor. Oncğoro ar mutu doptkvaşi Fadimeşi nunk’u daçxeri steyi dimç’itanen. (AK-Döngelli) Ayıp bir şey söylediğimde Fadime’nin yüzü ate gibi kızarır. Ont’ules p’ip’eri vorgi. Ar tuta şkule dimç’itanen. (AK-Döngelli) Bahçeye biber ektim. Bir ay sonra kızarır. Sobas mç’k’onişi dişka dolo(v)obğaşi boruşen beri imç’itanen. (AK-Döngelli) Sobaya meşe odunu doldurduğumda borudan beri kızarıyor. 2. Kızartılıyor. Kapçaşi enni nostoneri mşkerişi but’k’ate na-imç’itanen kapça-but’k’a ren. (AH-Lome) Hamsinin en lezzetlisi kumarağacı yaprağında kızartılan kapça-but’k’adır (“yaprakta hamsidir). 3xot’eri ağanişi kapçape mşkerişi but’k’az geisvaren do xurmaliz imç’itanen. (AH-Lome) Temizlenmiş taze hamsiler ormangülü yaprağına dizilip közde kızartılır. Temizaneri taze kapçape mşkerişi but’k’az geisvaren do kyoziz imç’itanen. (AH-Lome) Temizlenmiş taze hamsiler ormangülü yaprağına dizilip közde kızartılır. → goimç’itanen, guimç’itanen

+ amç’itanen (***) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kırmızı oluyor veya kızıllaşıyor ya da kızarıyor. Osmanişi oşk’uri aşk’va amç’itanen. (*)(AŞ-Ok’ordule) Osman’ın elması artık kırmızılaşıyor. [(*) AŞ diyalektlerinde datif eki kaybolduğundan dolayı sıklıkla datif yerine genitif biçimi kullanılır.] N3ela oşk’omute p’ici dogamç’itanu. (AŞ-Ortaalan) N3ela yemekten ağzın kızardı (= kızıllaştı). K’andğu şk’omi-i ? P’ici dogamç’itanu. (AŞ-Ortaalan) Çilek mi yedin ? Ağzın kırmızılaştı. Xasani na-bu3’vi nena ognusini p’ici dvamç’itanu. (AŞ-Ortaalan) Hasan söylediğim lafı duyunca [Hasan’ın] yüzü tamamen kızardı. Ağani noğamisa dido oncğoryayi ren. İp’aramitamt’aşi-ti p’ici amç’itanen. (AH-Lome) Yeni gelin çok utangaçtır. Konuşurken bikle yüzü kızarıyor. Dido p’at’i mjora ren. Mpolope gamç’itanen. Ok’açxe dido gaç’vasen. Ar mutu keitvi. (AH-Lome) Çok yakıcı güneş var. Baldırların kızarıyor. Sonra çok acı verecek. Bir şey örtüver. Babas daç’k’indaşi ipti ğvalepe amç’itanen. Ok’açxe-ti p’icişen upi dabğen. (AH-Lome) Babam yorulunca önce yanakları kızarıyor. Sonra da yüzünden ter akıyor. Berek k’afalti var-vu. M3ika çkva kek’içvit. Mç’k’udi amç’itanen. (AH-Lome) Çocuk kahvaltı etmedi. Biraz bekleyiverin. Ekmeği kızarıyor. Penceres na-golosvari balurcağepe mjoras gamç’itanen. (AH-Lome) Pencereye dizdiğin domateslerin güneşte kızarıyor. K’uçxes ilaci na-bisvi yeepe mtelli mamç’itanen. (AH-Lome) Ayağıma ilaç sürdüğüm yerler hep kızarıyor. Ayşes oncğoro ax’vaşi ğva (d)amç’itanen. (AK-Döngelli) Ayşe utanınca yanağı kızarır. Ok’o mjoras (= mjuras) var-doxeda ! Nunk’u gamç’itanen. (AK-Döngelli) O kadar güneşte oturma ! Yüzün kızarır (= kırmızı olur). [(***) ◘ eşb. Bu fiilin ikinçi şahıs faydalananlı biçimi gamç’inen (vurgusu sondan ikinci hecesinde), goimç’itanen fiilinin FN-AH-HP-AK diyalektlerindeki faydalananlı biçimi olan mç’itanen (vurgusu ilk hecesinde) fiili ile eşyazımlı olur. Buna rağmen, iki fiilinin vurgu yeri aynı olmadığından dolayı eştelâffuzlu olmaz.]


imç’oxen (AH) Aø har.f. Ekşiyor. Yemek [aps.] bozuluyor. EminekXaci mot-imç’oxet’azya do meyaguboms. (AH-Lome) Emine fasulye yemeğiniEkşimesindiye tekrar kaynatıyor. Aytenik ğomamci na-gubu xaciMot-imç’oxet’asya do moguboms. (AH-Lome) Ayten dün pişirdiği fasulyeyiBozulmasındiye [tekrar] hafif kaynatıyor. Mçxvapa t’aronis gyarepe ordo imç’oxen. (AH-Borğola) Sıcak havada yiyecekler erken ekşiyor. → mç’oxun; imjaren; ≠ [un, ekmek vs ekşiyoryor] inç’anen


imç’umans (FN-Ç’anapet) Eø har.f Geviş getiriyor. Nam xayvanepek imç’umanan edo nanterek var-imç’umanan ? - Pucik, keçik edo k’oyinik imç’umanan. N3xenik, mtutik, coğoyik edo k’at’uk var-imç’umanan. (FN-Ç’anapet) Hangi hayvanlar geviş getiriyor ve hangiler geviş getirmiyor ? - İnek, keçi ve koyun geviş getiriyor. At, ayı, köpek ve kedi geviş getirmiyor. → ç’umarums; mç’umaruy/ mç’umoruy; imç’amurams; mk’o(r)ums; imk’ors


imç’k’ven (FN-Ç’anapet), imç’k’en (FN-Sumla)(AH-Lome) Aø har.f. Evcilleşiyor. Ehlileşiyor. [part. mç’k’ineri] Xasanişi atmaca m3ika m3ika imç’k’ven. (FN-Ç’anapet) Hasanın atmacası azar azar evcilleşiyor. Xasaniş atmaca tamo tamo imç’k’en. (FN-Sumla)(AH-Lome) Hasanın atmacası yavaş yavaş evcilleşiyor. → oximç’ven; [birine alışıyor] gyagen


imencelen (FN ~ AH) Aø har.f. 1. Güçleniyor. Amerik’a nak’o imencelaz do izenginasen, k’iyanas-ti hek’o fuk’araluği irdasen. (AH-Lome) Amerika ne kadar güçlenip zenginleşecekse dünyada o kadar yoksulluk büyüyecek. Berepe moirdanşi imencelenan. (AH-Borğola) Çocuklar büyüyünce güçleniyorlar. 2. Balta vs gibi metal el aletinin [aps.] zaman içinde bilev özellikleri azalıyor. Arguni dimencelu do pederik nularsamz. (FN-Ç’anapet) Baltanın kesme özelliği azaldı ve babam onu bilevliyor.


imendranen (ÇM ~ AH HP ÇX) Aø har.f. Uzaklaşıyor. Alişi ncenina oxorişa imendranen. Oxori var-ziray. Gondunun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin buzağı evden uzaklaşıyor. Evi bulamıyor. Kayboluyor. Sum 3’ana var-izirasi k’oçi imendranen. (AŞ-Ok’ordule) Üç yıl görünmeyince insan uzaklaşıyor. Soloğanoni mzugaz amaxtayiz var-içkinen do k’oçi a piçoraz yalişen imendranen. (FN-Ç’anapet) Dalgalı denize girince farkına varılmıyor da insan bir anda sahilden uzaklaşıyor. Nuranik oxoriz gamit’aşi şarba dolik’orams. Oxorişen m3ika dimendranaşi şarba kodoli3’k’ams do ti t’et’eli gulun. (AH-Lome) Nuran evden çıkarken eşarp bağlıyor. Evden biraz uzaklaşınca eşarbı çıkarıp baş açık gezer. İnoraz mjora çkuni hakşen imendranen. (AH-Borğola) Kışın güneş bizim buradan (= Lazistan’dan) uzaklaşıyor.


imers (AH ~ HP)(AK) EA har.f. [perf. (mend)iğu ; şsz iğen] [tec. (AH-Borğola) uğinun, (HP) uğapun] [part. (AH ~ HP) omale(r)i] [yoks.part. (AH ~ HP) uomalu] [f.-i. (AH ~ HP) omalu] [f.-s. (AH ~ HP) omaloni] 1. Cansız nesneyi [aps.] götürüyor. Bulunulan yerden başka yere taşıyor. Yuki-çkimi subuki ren. Raxat’-raxat’i bimer. (AH-Lome) Benim yüküm hafif. Rahat rahat götürüyorum. Ma3’k’indi so iği ? Gondinare. - Xez dolomokaçun. (AH-Lome) Yüzüğü nereye götürdün ? Kaybedeceksin. - Avucumun içinde. Ont’ulez na-k’orobums iri-mutu imers do ğaliz dolobğams. (AH-Lome) Tarladan topladığı her şeyi götürüp dereye atıyor (döküyor). Badi k’oçik na-ç’opu nçxomişi gverdi kogamaçu. Gverdi-ti oç’k’omu şeni oxoşe mendiğu. (AH-Lome) İhtiyar adam tuttuğun balıkların yarısını sattı. Yarısını da yemek için eve götürdü. Arabak na-eç’opasen k’o mobok’idaten. Navayi k’ap’ulate biğaten. (AH-Lome) Arabanın alacağı kadar yükleyeceğiz. Gerisini sırtımızla götüreceğiz. Skiri-çkimi, moda gok’un3xun ? Şkit ncirik giğu-i ? (AH-Lome) Yavrum, neden uyanamıyorsun ? Yedi uyku seni götürdü mü (= O kadar derin mi uyuyorsun) ? Ar ink’ili tipi mutu va-ren. Berek xez elikaçams do mendimers. (AH-Lome) Bir bağ ot bir şey değil. Çocuk koltuğunun altına tutuşturup götürür. Si handğa na-um3kvi topurişi ar teneke moiği-doren. Navayi so iği ? (AH-Lome) Sen bugün sağdığın baldan bir teneke getirmişsin. Gerisini ne yaptın ? İxişi momaleri ixik imers. (AH, atasözü, K.A.) Rüzgârın getireceğini rüzgâr götürür (= Haydan gelen huya gider). Xasanik xez na-gelisvaru dişkape dido na-ren şeni oxorişe imert’aşa naxven. (AH-Borğola) Hasan’ın [kendi] koluna dizdiği odunlar çok olduğu için eve götürene kadar [kolundan] dökülüyor. Germas oğmalu na-vu dişka gok’oru şeni let’aş msici gok’oroni ya do iğu. (AH-Borğola) Dağda yüklük yaptığı odunu sarmak için toprak sarmaşığını sarma [aracı] diye götürdü. 2. Cansız nesneyi [aps.] berbat hale sokuyor. Avli coğorişi k’undik imers. Axmet’ik mt’ut’a yobğu do xop’ete exak’arums. (AH-Lome) Avluyu köpek boku götürüyor. Ahmet kül döküp kürekle kazıyarak temizliyoriğams/ iğay (PZ ~ FN); imars (ÇX); ++ nimers, nimars; + umers/ umars; ++ elimers/ ilimers/ ilimars; gelimers/ gilimers/ gilimars; moimers/ muimers/ muimars vs

yet. ağen : Cansız nesneyi götürebiliyor. Berez ham mja oxo-şakiz var-ağen. Gzas ulut’aşa gverdi naoren. (AH-Lome) Çocuk bu sütü eve kadar götüremez. Yolda giderken yarısını döküverir.


imeselams/ imeselay (PZ ~ ÇM) EA har.f. 1. Masal [aps.] anlatıyor. Amseri Xasanişi oxoris vot’i. Hik’u ognapa imeselu ç’i meseli omeselus ora var-dusk’udu. (PZ-Cigetore) Bu gece Hasan’ın evindeydim. O kadar bilmece anlattı ki masal anlatmaya zamanı kalmadı. 2. Bir olayı [aps.] bir hikâye gibi anlatıyor. Ali na-ağodupe imeselay. (ÇM-Ğvant) Ali başına geçenleri öykü gibi anlatıyor. + umeselams/ umeselay

f.-i. omeselu : Hikâye [aps.] anlatma. Amseri Xasanişi oxoris vot’i. Hik’u ognapa imeselu ç’i meseli omeselus ora var-dusk’udu. (PZ-Cigetore) Bu gece Hasan’ın evindeydim. O kadar bilmece anlattı ki masal anlatmaya zamanı kalmadı.


imgars (HP ~ ÇX)(AK) Eø har.f. [perf. imgaru ; yet. amgarinen ; şsz. imgarinen ; tec. umgarinun ; part. mga(r)ine(r)i ; yoks.part. umgaru/ umga(r)inu ; f.-i. omgaru.] Ağlıyor. Berek imgars. (HP) Çocuk ağlıyor. Berek imgaason. Tolepe apşen. (ÇX-Makret) Çocuk ağlayacak. Gözleri doluyor. Na-uğun ç’vinepe k’oro3xups do eşo imgars. (AK-Döngelli) Acılarını sayıyor da öyle ağlıyor. Amserineri filmi guri xodolomiç’u edo vimgari. (AK-Döngelli) Bu geceki film yüreğimi yaktı da ağladım. Nana-muşi doğuruşi Ayşek ti-p’ici distikups do eşo imgars. (AK-Döngelli) Annesi ölünce Ayşe üstünü başını yırtıyor da öyle ağlıyor. OxorcalepekOk’o k’ai dadi muç’o doğuru ?” ya do ti-t’ani distikes do imgares. (AK-Döngelli) Kadınlar O kadar iyi olan teyze nasıl öldü ?” diye üstlerini başlarını çekerek (= yırtarak, yolarak) ağladılar. ibgars (PZ ~ AH), (ÇX)

f.-s. omga(r)inoni : Ağlamalı. Ağlanmalı. Ağlamaklı. Omgarinoni dulya mağodes. (HP-P’eronit) Ağlamaklı iş başımıza geldi.

+ umgars ED har.f. Başkası için veya başkasının yerine ağlıyor.

omgarinams/ omgarinaps [imgars fiilinden türemiş bu ettirgen fiil, birçok özelliğine sahip olduğundan dolayı istisna olarak ayrı bir meddebaşı edilmiştir.)]


imgvanen Aø har.f. 1. Besleniyor. K’oçik xor3’i şk’omasis imgvanen. (PZ-Apso) Adam et yiyince beslenir. Livadi çemrete imgvanen. (ÇM-Ğvant) Bahçe gübre ile beslenir (= gübrelenir). Puciz ç’uk’işi meçayiz k’ayi imgvanen. (FN-Ç’anapet) İneğe kazan besisi verince iyi tavlanıyor (= besleniyor). Çiftluğiz na-oskedinaman 3’ip’ilepe xormononi yemepete imgvanenan. (AH-Lome) Çiftlikte yetiştirilen civcivler hormonlu yemlerle besleniyorlar. Nana-çkimik ağani dorgeri meyvapesİmgvanasya do guntxorams. (AH-Borğola) Annem yeni dikilmiş meyveleriTopraktan iyi besin alsındiye etrafını kazıyor. 2. Kilo alıyor. Şişman oluyor. K’oçik xor3’i şk’omasis imgvanen. (PZ-Apso) Adam et yiyince kilo alır. Ma xor3’i pşk’omasis var-vimgvaner. (PZ-Apso) Ben et yiyince kilo almıyorum. Xasanişi xocik’ina-muşi ham ndğalepe vorsi imgvanen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın tosunu bu günlerde iyi kilo alıyor. Hik’u cari oşk’omasi koç’i herbet’i imgvanen. (AŞ-Ok’ordule) O kadar ekmek yeyince adam elbette kilo alır. Dik’aşi kovali dido na-ipxors k’oçi ordo imgvanen. (AH-Borğola) Buğday ekmeği çok yiyen insan erken kilo alır.[insan bir şey ile besleniyor] ninç’elen


imğacanen (PZ) Aø har.f. (Armut) olgunlaşıp içi ciğer rengini alıyor. M3xulepe dimğacanes. (PZ-Cigetore) Armutlar olgunlaştı.


imğicanen (AŞ-Ortaalan), imğijanen (ÇM-Ğvant, AŞ-Jilen-Mzğem) Aø har.f. 1. [Armut hakkında] Çok olgunlaşıp içi ciğer rengi oluyor. Alişi m3xuli imğijanasi birden loya iyen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin armudu olgunlaşınca tatlı (= şeker gibi) oluyor. M3xulepe imğijanen. Ok’açxe so-mençay noxombun. (ÇM-Ğvant) Bazı cins armutlar olgunlaşırken ciğer rengini alırlar ve sonra dalında kururlar. 2. [Diğer meyveler hakkında] Çok olgunlaşıp yumuşuyor.

part. mğicaneri/ mğijaneri : Çok olgunlaşıp içi ciğer rengi olmuş. Ali m3xuli 3’ilumt’aşa mğijanerepe berepe cut’oçay. (ÇM-Ğvant) Ali armut toplarken fazla olgunlaşmış olanları çocuklara düşürüyor. s. mğica, mğija


imğiranen Aø har.f. Bulanıyor. Bulanık oluyor. Mçima mç’imaşi ğalepe imğiranen. (AH-Borğola) Yağmur yağınca dereler bulanır.


imjaren (AK) Aø har.f. Ekşiyor. Yemek [aps.] bozuluyor. Gyari buz-dolabis var-mişadgina çxvopas imjaren. (AK-Döngelli) Yemeği buzdolabına koymazsan [kelimesi kelimesine : “koymadıysan”] sıcakta ekşir. Çxvopa-ti va-ren. Ar ndğaşi doloxes gyari mu-şeni dimjaren, var-miçkin. (AK-Döngelli) Sıcak da yoktur. Bir günün içinde yemeğin niçin ekşidiğini bilmiyorum. → mç’oxun; imç’oxen; ≠ [un, ekmek vs ekşiyor] inç’anen


imjorams/ imjorinams (PZ) Aø har.f Güneşleniyor. Nurcani zuğaşa idu do imjorams (= imjorinams). (PZ-Cigetore) Nurcan denize gitti de güneşleniyor. → imcoray, imjors; imjorinams


imjorinams (AH) Aø har.f. Güneşleniyor. Memet’iz şkaz 3’k’uni uğun. M3ika imjorinams. (AH-Lome) Mehmet’in belinde ağrı var. Biraz güneşleniyor. Xasan-p’ap’ulik avliz imjorinams. (AH-Borğola) Hasan dede avluda güneşleniyor. → imjorams, imcoray, imjors

f.-i. omjorinu : Güneşlenme. Güneşlenmek. K’inçepe omjorinu şeni ont’ules gelipinenan. (AH-Borğola) Kuşlar güneşlenmek için tarlaya seriliyorlar.


imjors (FN) Aø har.f. Güneşleniyor. Ruza dido imjorayiz m3ika goikçanen. (FN-Ç’anapet) Hırka güneşte çok kalınca (= çok güneşlenince) biraz soluyor. K’at’u ulun, kvas komok’uxedun do heko imjors. (FN-Sumla) Kedi gidip kayanın arkasına oturup orda güneşleniyor. → imjorams/ imcoray; imjorinams


imk’ors/ imk’os (AK) Eø har.f. Geviş getiriyor. Xocepek ç’umanişa imk’ors. (AK-Döngelli) Öküzler sabaha kadar geviş getiriyor. → ç’umarums; mç’umaruy/ mç’umoruy; imç’umans; imç’amurams; mk’o(r)ums


imk’ulanen (PZ)(AŞ ~ AH) Aø har.f. Kısalıyor. I. [boy ya da mesafe olarak] Kısalıyor. (Na-)inaxven dolokunaşa oxt’un-imk’ulanen. (PZ-Cigetore) Yıkanmış giysi daralıp kısalıyor. [kısalıyor] im3’ulanen, k’o3’im3’ulanen; zduyIII; [yıkanmış giysi daralıp kısalıyor] oxt’un; txun; xtun, xtams; muizdipsII

II. [günler hakkında] Kısalıyor. Yazişi ndğalepe gunz*e iyen. K’işi moxt’asi ndğalepe dimk’ulanen. (PZ-Cigetore) Yaz günleri uzun olur. Kış gelince günler kısalıyor. Yazi ndğalepe gunze iyen. K’işi moxt’asi ndğalepe imk’ulanen. (AŞ-Ortaalan) Yaz günleri uzun oluyor. Kış gelince günler kısalıyor. Mçxvaporaşi ndğalepe gunz*e iven. İnora moxtaşi ndğalepe imk’ulanen. (AH-Borğola) Yaz günleri uzun oluyor. Kış gelince günler kısalıyor. → i3’ut’anen


imlesurams (AH) EA har.f. Büyükler tarafından toplandıktan sonra dalda veya yerde kalan fındıkları [aps.] çoçuk [erg.] topluyor. Muradik handğa ntxiri imlesurams. (AH-Lome) Murat bugün fındık topluyor. Bere bort’işi ntxiri bimlesuramt’i do gamapçamt’i. (AH-Borğola) Çocukken (büyükler topladıktan sonra kalan) fındık toplardım da satardım. → guik’orobups


imonç’en (PZ ~ AŞ)(AH ~ HP) Aø har.f. Meyve [aps.] olgunlaşıyor. M3xul(i) imonç’en. (PZ ~ AŞ)(AH ~ HP) Armut olgunlaşıyor. Şk’uni at’ambaşi mşk’velas na-niçanen at’ambape p’i imonç’asi nolams/ novelams. (PZ-Cigetore) Bizim şeftali fidanının verdiği şeftaliler olgunlaşmadan düşüyor (= yerinden çıkıyor, kopuyor). Omri imç’itanen. İmonç’asen. (ÇM-Ğvant) Erik kızıllaşıyor. Olgunlaşacak. Han3’o uşkuriz dido çans. Va-imonç’aşa t’ot’epe dimonk’anen do gyovdez eluç’k’odun. (AH-Lome) Bu sene elma çok verimli. Olgunlaşmadan dalları ağırlaşıyor ve gövdeden çatlayarak kopuyor. Meyvape imonç’ert’aşa nç’ami gopurinoman do munt’urepe oxro3kinoman. (AH-Borğola) Meyveler olgunlaşana kadar ilâç püskürtüyorlar ve kurtları öldürüyorlar. → minç’en (AŞ-Dutxe), moinç’en (FN), muinç’en (ÇX); iyenIII


imonkanen Aø har.f. Ağırlaşıyor. Han3’o uşkuriz dido çans. Va-imonç’aşa t’ot’epe dimonk’anen do gyovdez eluç’k’odun. (AH-Lome) Bu sene elma çok verimli. Olgunlaşmadan dalları ağırlaşıyor ve gövdeden çatlayarak kopuyor. K’alati işuvuşi dimonk’anu. Babak daçxuriz yokaçams do go3’oskurinams. (AH-Lome) Sepet ıslanınca ağırlaştı. Babam ateşin üstünde tutup alt tarafından kurutuyor.


imorden (PZ ~ ÇM) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. vimorder] 1. Çocuk, hayvan yavrusu ve bitki [aps.] zamanla büyüyor. Flamurişi mca pxorxum. 3’anas opşa msk’va imordasen. (PZ-Cigetore) Ihlamur ağacını buduyorum. Seneye çok güzel büyüyecek. Alişi bere opşa xavi on. Nak’u-ti-na imordasen hik’u-ti islop’en. (PZ-Cigetore) Ali’nin çocuğu çok yaramazdır. Ne kadar da büyürse o kadar da uysallaşıyor. K’inçi-monta imordasi ogvace-muşi naşk’ums do ceputxun-mendulun. (PZ-Cigetore) Kuş yavrusu büyüyünce yuvasını terk edip de gidiyor. Xasanişi bere dimorduna-ti pontuli-muşis dolozgums. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çocuğu büyüdüyse de pantolonun içine sıçıyor. Alişi biç’i bere meyimordu. Hiçi var-imorden. (PZ-Cigetore) Ali’nin erkek çocuğu küçülüyor gibi oldu. Hiç büyümüyor. Bere dojineri imorden. (ÇM-Ğvant) Çocuk uyuyarak büyüyor. Miti na-va-miyonurt’u şeni elaxuneri vimordi. (ÇM-Ğvant) Kimsem olmadığı için yanaşma olarak büyüdüm. Lazut’epe imordasi momatven. Oxori-sk’ani var-mazin. (ÇM-Ğvant) Mısırlar büyüyünce görüntümü kapatıyor. Evini göremiyorum. Du3xu-mşk’vela ordo imorden. (ÇM-Ğvant) Ihlamur fidanı erken büyür. 2. Cansız cisim [aps.] herhangi nedeniyle büyüyor. Ruba imordasis gzaşa moyaben. (PZ-Apso) Dere suyu büyük olduğu zaman suyu yola kadar çıkıyor. Ruba imordu do gzaşa kext’u. (PZ-Cigetore) Dere büyüyüp yola kadar çıktı. Ruba imordu. Gzaşa kext’u. (ÇM-Ğvant) Dere büyüyüp yola kadar çıktı. → irden; moirden, muirden; + omordinams/ omordinay

+ amorden AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] büyüyor. Ali mp’eji pimbili dvamordu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin gür sakalları büyüdü.


implanen (AŞ) Aø har.f. Avunuyor. Teselli oluyor. Ağlamayı kesiyor. Bere-ti ar nana-muşi şk’ala implanen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk da bir annesi ile susuyor. Bere-şk’imi a mutu kodvok’k’açi. Ordoşe implanen. (AŞ-Ortaalan) Çocuğuma bir şey ver (= eline tuttur). Erkenden avunur (= susar). → ip’lanen, imp’lanen; imp’ranen; guri goindumers, guri goindvams; + omplanay


impulay (ÇM) EA har.f. (Belirli birinden gizlemeyi düşünmeden kendisi için) saklıyor. Ali na-uğuru bere-muşi şeni ibgart’aşa çilambrepe impulay. (ÇM-Ğvant) Ali ölen çocuğu için ağlarken gözyaşlarını saklıyor. Xami celaberi mo-ikter. Dimpuli. (ÇM-Ğvant) Bıçaği yandan asmış halde dolaşma. (Onu) sakla. + ompulay, umpulay


impulen (PZ-Apso)(ÇM ~ ÇX) Aø har.f. Saklanıyor. Daği impulassen. (AŞ-Ortaalan) Dağda saklanacak. Dere na-on çxomepe meşk’uk’ap’ay do impulenan. (AŞ-Ortaalan) Deredeki balıklar bir yerin içine atlayıp gizleniyorlar. → dimpulen; nt’obun, t’obun; t’k’obun; işinaxen; + mpulay, mpulums, mpulams, mpulups; ompulams, dompulams, ompulay


impxors (FN) → imxors[B]


imp’lanen (FN-Ç’anapet) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. bimp’laner] Teskinleşiyor. Sakinleşiyor. Avunuyor. Teselli oluyor. Ağlamayı kesiyor. 3’ut’eli alimse-çkimiz nana-musi az*irayiz imp’lanen. (FN-Ç’anapet) Küçük yeğenim annesini görünce ağlamayi kesiyor. Ğomamci Xasanişi 3’ut’eli bozok dido ibgaru. Nana-muşi moxtu do moikaçuyiz dimp’lanu. (FN-Çanapet) Hasanın küçük kızı dün akşam çok ağladı. Annesi gelip kucaklayınca teskinleşti. 3’ut’eli bozo-çkimik cumadi-muşişi xut tuteri berezDimp’lanazya do o3’u3’ale moludumers. (FN-Ç’anapet) Küçük kızım amcasının beş aylık bebeğineAğlamasındiye emzik veriyor. → ip’lanen, implanen; imp’ranen; guri goindumers, guri goindvams


imp’ranen (FN-Sumla) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. bimp’raner] Teskinleşiyor. Sakinleşiyor. Artık kavga etmiyor. Ağne çilerepe iptineri ndğalepez ok’oburt’ez do uk’ule dimp’ranez. (FN-Sumla) Yeni evliler ilk zamanlarda çok kavga ettiler. Sonra sakinleştiler (= artık kavga etmiyor). → ip’lanen, implanen; imp’lanen; guri goindumers, guri goindvams


imralen (FN-Xazara ~ AH) Aø har.f. Çoğalıyor. Türüyor. O na dumç’k’u steyi imralaten. (AH-Lome) dua. Karınca gibi çoğalasınız (= Sizin gibi iyilikseverlerin çoğalsınlar). → cinz*iren/ cinziren; imbralen, imbrialen


imsifons (ÇX) EA har.f. 1. Düşünüyor. Tahmin ediyor. Berepeyi xoma var-vognap. So isteran ? - Telli skani oxori uk’vaşxe isteran diye vimsifon. (ÇX-Çxalazeni, TM) Çocukların sesini duymuyorum. Nerede oynuyorlar ? - Hepsi senin evinin arkasında oynuyorlar diye düşünüyorum. 2. Düşünceye dalıyor. Xasanik dğaineri borcepe imsifons. (ÇX-Çxalazeni, TM) Hasan bugünkü borcunu düşünüyor. → iduşunams/ iduşunay; moisimaday; isimadems/ isimadeps, nisimadems/ nisimadeps


imsk’ven (PZ ~ ÇM) Aø har.f. Övünüyor. Kendini övüyor. Ali dido imsk’ven. (ÇM-Ğvant) Ali çok övünüyor. → im3kven; + omsk’vams, omsk’uy


imşiven (AH) Aø har.f. Unda [aps.] mşivi konuyor. Un [aps.] böcekleniyor. Lazut’i mtelli dimşivu-doren. (AH-Lome) Mısır hepten böceklenmiş.


imtihani i. İmtihan. [< Arp.] Sınav. Bere-çkimis, mektebis imtihanişi ora moxtaşi kogagzen. (AH-Borğola) Çocuğuma okulda sınav zamanı geldiğinde sıkıntı basıyor.


imtilanen (FN ~ AH) Aø har.f. Gerçek oluyor. Gerçekleşiyor. Hem didi m3udi k’ay-k’ayi muç’o-ti imtilanen ! (AH-Lome) O büyük yalan göz göre göre nasıl da gerçekleşiyor ! Dido na-minont’u muntxanepe tamo tamo imtilanen. (AH-Borğola) Çok istediğim şeyler yavaş yavaş gerçek oluyor (= gerçekleşiyor).

+ amtilanen AD har.f. Bir şey [aps.] birine [dat.] gerçek olarak görünüyor. Biri [dat.] bir şeye [aps.] inanıyor. P’ap’uli bere steri diyu. Mutu u3’vare damtilanen. (FN-Ç’anapet) Dede çocuk gibi oldu. Ne söylersen inanıyor. SiŞak’a bu3’umerya do giçkin. Ala hemuz damtilanen. (AH-Lome) SenOna şaka söyledimdiye sanıyorsun. Ama o, gerçek olduğunu sanıyor.


imt’en (PZ ~ ÇX)(AK) Aø har.f. Kaçıyor. 1. Kendini korumak için hızlı koşuyor, uçuyor veya yüzüyor. Avniyes araba az*irasi gzaşa imt’en. (PZ-Cigetore) Avniye arabayi görünce yoldan kaçıyor. Ngola cari ok’obimxort’itşa mtuti komextu. Bimt’it. (AŞ-Ok’ordule) Yaylada yemek yiyorken ayı geldi. Kaçtık. Biç’i baba-muşi nagasi gvakten-imt’en. (AŞ-Ok’ordule) Erkek çocuk babasına rastlayınca dönüp kaçıyor. “Him cantxozendeyi himu-ti imt’ass-i ? (AŞ-Ortaalan) “O kovalıyordiye o da kaçsın mı ? BereNana-şk’imi cemçasendeyi 3’alemonaşa imt’u. (AŞ-Ortaalan) ÇocukAnnem beni dövecekdiye hole kaçtı. Noğaz toli-çkimişi ogine ar biç’i berek na-geloburt’u mçoxa ezdu do k’oçepez na-goşat’alu steri imt’u. (FN-Ç’anapet) Çarşıda gözümün önünde bir erkek çocuk asılı duran hırkayı aldı ve insanlar arasına daldığı gibi kaçtı. Ma bimt’er. Let’a mont’ro3un ! (FN-Sumla) Ben kaçıyorum. Toprak üstüme geliyor, heyelân oluyor ! İmt’i, imt’i ! Let’a mont’ro3un ! (FN-Sumla) Kaç, kaç ! Toprak üstüne geliyor, heyelân oluyor ! Daduli3’iMot-imt’et’asya do ncaşi t’ot’iz gyok’orams. (AH-Borğola) AtmacayıKaçmasındiye ağacın dalına bağlıyor. Kva mastolu. Var-vimt’e(r)et’ik’on t’uva mumat’asint’u. (AK-Döngelli) Bana taş attı. Eğer kaçmasaydım az kalsın bana çarpacaktı. 2. Bulunduğu yerden gizlice ayrılıyor. Xasanişi bere p’anda dulyaşa imt’en. Andğa-ti imt’et’uşa baba-muşik konoç’opu. (PZ-Cigetore) Hasan’ın oğlu her zaman işten kaçıyor. Bugün de kaçarken babası [onu] suçüstü yakaladı. Mo-imt’ert’ay deyi n3xeni yulari uzday. (ÇM-Ğvant) At kaçmasın diye yularını sıkıyor. Dağişşa imt’u. (AŞ-Ortaalan) Dağa kaçtı. Komomiguti. Hakole bimt’are. (AŞ-Ortaalan) Arkamda dur. Buradan kaçacağım. Alik askerluğişe na-imt’u cumadi-muşişi mota noğayi oxoriz ot’k’obinams. (FN-Ç’anapet) Ali askerden kaçan amcasının tornunu carşıdaki evde saklıyor. “Pucepe imt’enya do karmat’eşi gza meğobums. (AH-Lome) İnekler kaçıyor diye değirmen yolunu kapatıyor. Daduli3’ik k’uçxez mek’oreri na-uğun tok’i gei3’k’ams do imt’en. (AH-Borğola) Atmaca ayağına bağlı olan ipi söküp (= çözüp) kaçar. Bere bort’işi mile osteru şeni oxorişen bimt’et’i. (AH-Borğola) Çocukken misket oynamak için evden kaçardım. Puci-çkimi boyine imt’en do emu-şeni bak’is dolomokaçun. (AK-Döngelli) İneğim devamlı kaçıyor da o yüzden ahırda tutuyorum. 3. Kendini göstermiyor. Avniyes oncğore na-ayu şeni şk’imda imt’en. (PZ-Cigetore) Avniye utandığı için benden kaçıyor. P’anda k’o3’izden. Ma azirasi imt’en. (ÇM-Ğvant) Her zaman çekiniyor. Beni görünce kaçıyor. 4. İşten kaçıyor. Xusenik çkar xilli var-içalişams. P’anda dulyaşen imt’en. (AH-Lome) Hüseyin hiç doğru çalışmaz. Hep işten kaytarıyor. Xasanik handğa çkar dulya var-ikoms. İri dulyaşen imt’en. (AH-Borğola) Hasan bugün hiç iş yapmıyor. Hep işten kaçıyor. + amt’en; omt’inams/ omt’inay/ omt’inaps

yet. amt’inen : Kaçabiliyor. Mk’yapuk okotumalez amaxtu-doren. Na-amt’inen kotumek şuri oşletinams. (AH-Lome) Çakal kümesin içine girmiş. Kaçabilen tavuk canını kurtarıyor. T’obas mosa nudgin. Nçxomepe var-amt’inen. (AH-Lome) Gölün çıkışında ağ var. Balıklar kaçamaz. Coğori ğoberis xodilikaçen do var-amt’inen. (AK-Döngelli) Köpek çite takıldı da kaçamıyor.

part. imt’ineri : Kaçmış. Kaçak.


imt’k’oren[1] (FN ~ AH-Lome) Aø har.f. Küfleniyor. Upite şuveyi şeyi unaxu dodvayiz jur ndğaz doloxe yekten imt’k’oren. (FN-Ç’anapet) Terle ıslanmış eşyayı yıkanmamış halde bırakırsan iki gün içinde hemen küflenir. Çuruğayiz gale naşkvana dolokunu-ti imt’k’oren. (AH-Lome) Çürük ayda (= Temmuz ayında) dışarı bırakırsan elbise de küflenir. Ham t’aonepez gale na-naşkvare iri mutu imt’k’oren. (AH-Lome) Bu havalarda dışarı bırakılan her şey küfleniyor. → çufi ceçams; mt’orinduy; çufi ceçay; mt’k’orun; ibuğen; buğun


imt’k’oren[2] (AH) Aø har.f. Yabani oluyor. Yabanileşiyor. K’at’u-çkuni nak’o irdasen k’oçepeşe imt’k’oren. Mitiz var-nanç’en. (AH-Lome) Bizim kedimiz büyüdükçe insanlara yabanileşiyor. Kimseye yanaşmaz. Hem bere miti k’ala var-isters. Haşopete mteli imt’k’orasen. (AH-Borğola) O çocuk kimse ile oynamıyor. Böyle giderse hepten yabanileşecek.


imurginen (ÇX) Aø har.f. Yuvarlanıyor. Yuvarlana yuvarlana aşağı iniyor. → gimurginen; irginen, ingrinen, ingrimonen; + omurginaps


imxen (ÇX) Aø har.f. Pişiyor. Furunis kuvali imxen. (ÇX-Çxalazeni, TM) Fırında ekmek pişiyor.


imxizen[1] (PZ ~ AŞ) Aø har.f. 1. Sancılanıyor. Kıvranıyor. Nusa bere dvorinasen. İmxizen. (AŞ-Ok’ordule) Gelin çocuk doğuracak. Sancılanıyor. Bere tanuşa dimxizu. Zabuni na-ort’t’u va-mişk’urt’t’u. (AŞ-Ortaalan) Çocuk gün ağarıncaya kadar kıvrandı. Hasta olduğunu bilmiyordum. 2. Doğum sancısı geçiriyor. Puji ç’umanişi şuk’ule imxizen. Dvorinasen. (ÇM-Ğvant) İnek sabahtan beri doğum sancısı geçiriyor. Doğuracak. 3. mec. Çekiniyor. Sıkılıyor. Kıvranıyor. Şekilden şekile giriyor. Cenç’areri ok’vanduşa komoxt’u. İmxizen. Var-azit’en. (ÇM-Ğvant) Para istemeğe geldi. Ikınıp sıkınıyor. SöyleyemiyorMo-imxizer do na-tk’vare dot’k’vi. (ÇM-Ğvant) Ikınıp sıkınma. Söyleyeceğini söyle. Xasani nana-muşi ar mutxa u3’vasen. İmxizen. Var-azit’en. (AŞ-Ok’ordule) Hasan annesine bir şey söyleyecek. Kıvranıyor. Söyleyemiyor. Mot-imxizer. Mutu u3’vare du3’vi. (AŞ-Ortaalan) Sıkılma (= çekinme, kıvranma). Ona ne söyleyeceksen söyle.


imxizen[2] (AŞ-Ortaalan) Aø har.f. Ikınıyor. Dido imxizu. Himu-şeni mundi aç’ç’u. (AŞ-Ortaalan) Çok ıkındı. O yüzden poposu acıdı. → cokan3arams, goicamren, iç’imren, aç’imren, iç’imoden, nokan3aray, gyaç’irs


imxors[A]/ imxoy (PZ ~ AŞ) EA har.f. [perf. (o)şk’omu; yet. aşk’omen; part. şk’omeri; yoks.part. uşk’omeri/ uşk’omu] Yiyor. 1. Ağızda çiğneyip yutuyor. Berepek cari palu imxoran. (PZ-Cigetore) Çocuklar ekmeği yavan yiyorlar. Ğayla moxt’u do iri ntxirepe oşk’omu. (PZ-Cigetore) Sincap geldi de bütün fındıkları yedi. # İni cari lu şk’ala / Cent’u3’eri mca şk’ala / A cari opşk’omik’o do / Fadume-şk’imi şk’ala. (ÇM-Mek’alesk’irit) Soğuk ekmek lahananın yanında / Cent’u3eri süt ile / Bir yemek yeseydim / Fatma’mın yanında. M3’ika na-imxoy şeni mboli va-cuduy. (ÇM-Ğvant) Az yediği için çok koymuyor. Emogi xepe dimboni do ok’açxe cari şk’omi. (ÇM-Ğvant) Önce ellerini yıka. Ondan sonra yemeğini ye. Ali na-şk’omupe eşk’iğay (= ontxoray). (ÇM-Ğvant) Ali yediklerini çıkarıyor (= kusuyor). Enna, na-imxor xor3’i ğurzuli na gayasen ! (AŞ-Ok’ordule) bed. Hay, yediğin et zehir olsun. Na-bimxorpe bik’k’atalam. (AŞ-Ortaalan) Yediğim şeylere dikkat ediyorum. Kandğu şk’omi-i ? P’ici dogamç’itanu. (AŞ-Ortaalan) Çilek mi yedin ? Ağzın kırmızılaştı. 2. Biri [erg.] kendisi için başkasına para [aps.] harcatıyor. Biri [erg.] başkasının parayı [aps.] harcıyor. Ma na-viçalişam-do-ok’oviğam para bere cebi doliduy-oimxoy. (AŞ-Ok’ordule) Benim çalışıp biriktirdiğim parayı çocuk cebine koyuyor ve yiyor. → imxors[B]/ impxors/ ipxors; ç’k’omups

(AŞ-Ok’ordule) [Bildirme kipi şimdiki zamanda imxoy biçiminin yerine, sırf isim tamlayan cümlemsi içinde, şk’omuy biçimi de gözlemlenir.] Mandili na-şk’omuy luu celvan3’en. İk’atalay. (AŞ-Ok’ordule) Başörtüsü yediği lahananın içine değiyor. Dikkat etsin.

şsz işk’omen : Yenir. Yeniyor. Nez*işi yaği ikumt. Ç’aç’a-muşi muya ateren ? - Nez*işi ç’aç’a işk’omen. Ar jur ndğa voxombinamt. Vorsi iyen. (PZ-Cigetore) Ceviz yağı yapıyorsunuz. Posasını ne yapacaksınız ? - Ceviz posası yenir. Bir iki gün kurutuyoruz. Lezzetli olur. Şkuni mduti opşa lon3a on. Var-işk’omen. (PZ-Cigetore) Bizim dut çok nahoş. Yenmiyor. Omri huy k’urup’-on. Var-işk’omen. (ÇM-Ğvant) Erik şimdi körpedir. Yenmez. İlaconi cari var-işk’omen. (AŞ-Ok’ordule) İlaçlı ekmek yenmez.

tec. uşk’omapun : Yemişliği var. Luşi cici mişk’omapun. (PZ-Cigetore) Lahananın kök beynini yemişliğim var.

part. şk’omeri : Berepe cai şk’omeyi miyonun. [= Berepe-şk’imi cai şk’omeyi on(an).] (PZ-Apso) Çocuklarım yemek yemiş haldedir. Puci-şk’imi mboli mboli mt’a şk’omeri n. (AŞ-Ok’ordule) İneğim bol bol ot yemiş durumdadır. Oxori k’ale movulur. Bere-ti cari şk’omeri miyonun. Ar piçi kodopxedat, dovisinapat. (AŞ-Ok’ordule) Evden geliyorum. Çocuk da yemek yemiş halde. Biraz oturalım da konuşalım.

f.-i. oşk’omu : Yeme. Yemek. K’işi oşk’omu şeni hust’işa mçveri do lobca dolabi komolabdvi. (AŞ-Ok’ordule) Kışın yemek için şimdiden un ve fasulyeyi dolaba koydum.

f.-s. oşk’omoni : Yenmesi gereken. Yenecek. a. s. Ali lazut’i oşk’omoni iyu-i ognapu şeni ç’ebape elaç’irduy. (ÇM-Ğvant) Ali mısırın yenebilir olduğunu anlamak için mısır koçanlarının yan tarafını yırtıyor. Fidani-fabrika çayi oşk’omoni şeyepete nkturuy. (AŞ-Ok’ordule) Fidan fabrikası çayı yiyecek şeylerle değiştiriyor. b. i. Viz*ğişa oşk’omoni opşk’omi. (PZ-Cigetore) Doyasıya yemek yedim. K’inçepe oşk’omoni dut’ay. (ÇM-Ğvant) Kuşlara yemlik bırakıyor.

[dey. ti imxoy (AŞ-Ortaalan) : Kafayı yiyor.] [Bu deyim Türkçe deyimin kopyası olabilir.] Xasani ti oşk’omu şuk’ule mo3’ak’ap’ay do gulun. (AŞ-Ortaalan) Hasan kafayı yedikten sonra zıplaya zıplaya geziyor.

[dey. xerami imxoy (AŞ) : Haram yiyor. Haksız olarak bir şeye el atıyor.] Xerami imxorna ğurzuli gayay. (AŞ-Ortaalan) bed. Haram yiyorsan (sana) zehir olsun. → elişk’omams, elimxoyII, elipxorsII

+ (PZ) uşk’omams, (ÇM) umxoy/ uşk’omay, (AŞ) uşk’omay EDA har.f. 1. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] hakkı olmadan yiyor. Xasanişi lazut’epe ğecik iri uşk’omu şeni seris eluxedun do çums. (PZ-Cigetore) Hasan’ın mısırları domuz hepsini yediği için [Hasan] gece bekleyip da gözetliyor. Puji ncenişi mt’alepe umxoy. (ÇM-Ğvant) İnek buzağının otlarını yiyor. Doğani Xasanişi m3xuli uşk’omay. (AŞ-Ok’ordule) Doğan Hasan’ın armudunu yiyor. Cuma-muşşi bere na-pçamt’t’u cari uşk’omu. (AŞ-Ortaalan) Çocuğa yedirecek olduğum ekmeği kardeşi yedi. 2. mec. Başkasına [dat.] parayı [aps.] harcatıyor. Ali berepeşi cenç’arerepe uşk’omay. (ÇM-Ğvant) Ali çocukların paralarını yiyor.


imxors[B]/ impxors (FN), imxors[B] (HP)(AK) EA har.f. [perf. (o)ç’k’omu (FN ~ HP), (ho)ç’k’omu (AK); tec. uç’k’omun; part. ç’k’ome(r)i; yoks.part. uç’k’omu ; f.-s. oç’k’omoni] → imxors[A]/ imxoy (PZ ~ AŞ), ipxors (AH); ç’k’omups

I. Yiyor. Ar mbuli tina do3’ili do op’ç’k’omat. (FN-Ç’anapet) Hiç olmazsa kirazi topla da yiyelim. 3’uteli bozo-çkimi nanaz p’oggyaz geluxen do gyari imxoz. (*)(FN-Ç’anapet) Küçük kızım annemin kucağında oturmuş halde yemek yiyor. Nandidik çayiz kovali dolun3’ams do imxoz. (*) (FN-Ç’anapet) Ninem buğday ekmeğini çaya bandırarak yiyor. [(*) Fındıklı’da yöre ve kişiye göre imxors, imxos, imxorz ve imxoz değişkenleri gözlemlenir.] 3’ut’a bort’işa nanak na-ikomt’u ğormuz jindole topri geyebobamt’i do bimxort’i. (FN-Ç’anapet) Küçükken annemin yaptığı darı pilavının üstüne bal döküyordum ve yiyordum. Timurik jur xeten gyari imxors. (AK-Döngelli) Timur iki elle yemek yiyor. Jur ç’aba x’urz*eni hop’ç’k’omi. (AK-Döngelli) İki salkım üzüm yedim. Nazmik bureği z*iraşi xomuxedun do kuimxors. (AK-Döngelli) Nazmi Laz böreğini görünce başına yerleşerek oturuyor da yiyor. Cumadik gyari var-imxors. Gyot’at’ups do naşkumers. (AK-Döngelli) Amcam yemeği yemiyor. Bulaşıyor da bırakıyor. Xasanik bureği imxors do cuma-muşişa ar ç’it’a ilut’aleps. (AK-Döngelli) Hasan Laz böreği yiyor da kardeşine biraz ayırıyor.

yet. aç’k’omen : Yiyebiliyor. Dulya miğut’u do jur ndğa ren z*ğala gyari var-maç’k’omu. (FN-Sumla) Yoğun iş yüzünden iki gündür doymaca bir yemek yiyemedim. Berek sağani-muşis na-ren gyari var-aç’k’omu do t’k’obaşa mexups. (AK-Döngelli) Çocuk sağanındaki yemeği yiyemedi de gizlice döküyor.

şsz iç’k’omen : Yenir. Zemskuşi t’ut’uli mç’ipe ren. Ama binciş pilavi k’ala k’ai iç’k’omen. (AK-Döngelli) Karatavuğun budu incedir. Ama pirinç pilavı ile iyi yenir. Dido cumu k’ateri gyari var-iç’k’omen. (AK-Döngelli) Çok tuz katılmış yemek yenmez.

f.-i. oç’k’omu : Yeme. Yemek. Nanaz ondğeriz mu oç’k’omu afik’iren var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Annem öğleyin ne yemek arzu ettiğini bilmiyorum.

+ uç’k’omams EDA har.f. 1. Birine ait bir şeyi yiyor. 2. mec. Haram yiyor. Xasanik cuma-muşiz xak’k’i uç’k’omams. (FN-Ç’anapet) Hasan kardeşinin hakkını yiyor.

II. (HP) Isırıyor. Dişliyor. Hem coğoik k’oçi imxors. Ti içvi. (HP-P’eronit) O köpek insanı ısırır. Kendini kolla.

III. (AK) mec. Yiyip bitiriyor. (Evlâdı annesi babasına) sıkıntı veriyor. Skanda mutu var-ix’vet’u. Ama bere-skani gimxors. (AK-Döngelli) Sana bir şey olmazdı. Ama çocuğun seni yiyip bitiriyor.


imzik’en[A] (FN) Aø har.f. I. Kedi, köpek vs çiftleşiyor. Coğorepe imzik’en. (FN-Sumla) Köpekler çiftleşiyor. → izuren; imçinocen/ imçinojen; iksinenII

II. İnsan [aps.] cinsel ilişkide köpekçe bulunuyor. Düzüşüyor.


imzik’en[B] (AH) Eø har.f. İnsan [erg.] cinsel ilişkide köpekçe bulunuyor. Düzüşüyor. Ham oxorcak mipe k’ala imzik’en, mitiz var-uçkin. (AH-Lome) [hakaret olarak] Bu kadın kimlerle düzüşüyor, kimse bilmiyor.


im3kven (FN ~ AH HP ÇX)(AK) Aø har.f. Övünüyor. Kendini övüyor. Faik’ik a m3ika a mutxa ayiz boyne heyaşe im3kven. (FNÇ’anapet) Faik az bir şey yapınca hep ondan övünüyor. Selmak bozo-muşişi xenapate var, mskvanobate im3kven. (AH-Lome) Selma kızının becerisiyle değil, güzelliğiyle övünüyor. KemalikK’ai mutu p’iya do im3kven. (AH-Borğola) Kemal İyi bir şey yaptımdiye övünüyor. OsmanikZ*igara var-pşupya do im3kven. (AK-Döngelli) OsmanSigara içmiyorumdiye övünüyor. → imsk’ven; + om3kvams


im3’olen (FN) Aø har.f. İsleniyor. O3xone dim3’olu. (FN-Ç’anapet) Çatı katı is tuttu. Nanak livadiz lazut’işi ğerepe ok’oç’vayiz na-extasen mk’omaten gale na-goburt’asen şeyepe im3’olen. (FN-Ç’anapet) Annem bahçede mısır saplarını yakınca çıkan dumanla dışarda asılı duran elbiseler isleniyor.


im3’ulanen (ÇM) Aø har.f. I. Günler [aps.] kısalıyor. T’u3ora ndğalepe gunze iyen. İnorape moxt’asi ndğalepe oim3’ulanen. (ÇM-Ğvant) Yaz günleri uzun oluyor. Kış gelince günler kısalıyor. → imk’ulanen

II. Yukanmış giysi [aps.] daralıp kısalıyor ya da çekiyor. Enine kısalıyor. Dolokunaşe emogi naxvasi ar pirçi oim3’ulanen. (ÇM-Ğvant) Giysiyi ilk yıkadığında biraz daralıyor. → oxt’un; k’o3’im3’ulanen; zduyIII; txun; xtun, xtams; muizdipsII


inağlen (ÇM) Aø har.f. Bebek [aps.] anlaşılmayan sesleri çıkarıyor. Bere soton a3’unen. Ç’umanişi şuk’ule inağlen. (ÇM-Ğvant) Çocuğun bir yerleri ağırıyor. Sabahtan beri belli belirsiz (= anlaşılmayan) sesler çıkarıyor. → ğat’alams


inani (AH) i. ♦ [dey. inani ikoms (AH) : inanıyor.] Aliz tişen heşşo şeyepe meyuxtams ki çkar mitik inani var-ikoms. (AH-Lome) Ali’nin başından öyle olaylar geçiyor ki hiç kimse inanmıyor.


inat’i s.-e. [dir. + inat’i] Birinin [dir.] inadına. Erolik cuma-muşişe inat’i ont’uleşi ortas axiri goşadgims. (AH-Lome) Erol kardeşinin inadına tarlanın ortasına ahır yerleştiriyor. → inat’ineII


inat’ine z. İnadına. I. İnadına. Biç’i xincis golulut’aşi inat’ine bozos mxucis elantxen. (AH-Lome) Erkek çocuk köprüden geçerken inadna kızın omzuna çarpıyor. Ham beres o3’k’edi ar. İnat’ine ulun do bozos pupulis elontxams. (AH-Lome) Şu çocuğa bir bak. İnadına gidip kızın çıbanına çarpıyor.

II. [inat’ine + genitif durumdaki şahıs zamiri] Birinin inadına. Damte-çkimik erçapule gyok’idamt’aşi inat’ine-çkimi tude don3’ams. (AH-Lome) Kaynanam çarşaf asarken benim inadıma yere değdiriyor. → inat’i

ince-marazi (ÇM) i. Verem hastası. Tüberküloz. → marazi, mç’ipe-marazi; çoxot’k’a; veremi


incğimen (ÇM ~ ÇX) Aø har.f. (Giysi, kâğıt vs) kırışıyor. Buruşuyor. Andğa na-dolovikuni porça dincğimu. (ÇM-Ğvant) Bugün giydiğim gömlek kırıştı. Porça hey moy dodum ? İncğimen. (AŞ-Ok’ordule) Giysiyi oraya neden koyuyorsun ? Buruşuyor. Tude doxedayiz pontoloni incğimen. (FN-Sumla) Yerde oturunca pantolon kırışıyor. Dolokunu var-gyok’idaşi incğimen. (AH-Lome) Elbiseyi asmazsan kırışıyor. → iç’ilaxen; iç’ik’olen

part. ncğimeri : Kırışık. Buruşuk. Ayşeşi ncğimeri dolokunaşepe ost’oli eyozun (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin buruşuk giysileri masanın üzerinde duruyor. Ncğimeri porçate va-goilen. (AŞ-Ortaalan) Kırışık gömlekle gezilmez. Ncğimeyi porça mot-dolikunam. Momçi do uti kogepça. (HP-P’eronit) Kırışmış gömlek giyme. Ver de ütüleyeyim.

+ ancğimen AD har.f. Birine ait bir şey kırışıyor. Birine ait bir şey buruşuyor. Pontoloni ordo ancğimen. (FN-Sumla) Pantolonu erken kırışıyor. Mendili cebiz dolodveri ancğimen. (AH-Lome) Mendil cebinde iken kırışıyor.


inci/ incu i. İnci. Orxanişi porça inci memgvaperi mpuli nubun. (AŞ-Ortaalan) Orhan’ın gömleğinde inciye benzer düğme takılıdır. → moniII


incibalay (AŞ) EA har.f. Kapıyor. Ansızın yakalyıp alıyor. Oxorişa na-moviğam mutu on, cuma-muşi incibalay. (AŞ-Ok’ordule) Eve ne getirirsem kardeşi kapıyor. → icibalams, ijibalay; incupalams, incubalams

+ uncubalay EDA har.f. Birinden [dat.] bir şeyi [aps.] onun eline geçmeden önce kapıyor.


incirs[A] (PZ), inciy (ÇM ~ AŞ) Eø har.f. Uyuyor. Lumci incirt’aşa bere-muşi nimxuy do inciy. (AŞ-Ok’ordule) Akşam yatarken (= uyurken) çocuğu koynuna alıp uyuyor. “Bere dinciray(*) deyi nobiray. (AŞ-Ortaalan) “Çocuk uyusundiye oynatıyor. [(*) dinciray = d(o)- + inciray. Dinciray fiili ile eşbiçimli olur.] → dinanen; dinciray/ dinciy; + oncirams/ onciray

yet. anciren : (1) Uyuyabiliyor. P’ici-k’upa var-manciren. (AŞ-Ok’ordule) Yüzükoyun yatamıyorum (= uyuyamıyorum). (2) Farkında olmadan uyuya kalıyor. [◘ eşb. “birinin uykusu var” anlamında hal fiili]

f.-i. onciru : Uyuma. uyumak. P’ici-k’up’p’a onciru dido xazi mayen. (AŞ-Ortaalan) Yüzükoyun uyumak çok hoşuma gidiyor. # Avlaşi ogine m3xuli-fidani / Onciruşa va-momçamt’i meydani / T’angri-şk’imi dolumci do dotani / Ordo moxt’i ordo. Cek’uğurare. (AŞ, N.T.) Evin önündeki bahçenin önünde armut fidanı / Uykuma meydan vermiyrordun / Tanrım akşam et ve sabah et / Tez gel tez. Ardından öleceğim.


incirs[B]/ incis (FN ~ ÇX)(AK) Eø/Aø har.f. + oncirams/ onciraps. I. Yatıyor. Mcveşi orapez p’ap’ulepe-çkuni m3’uş oncirez incirt’ez. (FN-Sumla) Eskiden atalarımız tahıl sapından yapılmış yataklarda yatarlardı. Nanak bincirt’atşi oncirez erçapule yorçams. (AH-Lome) Annem biz yatarken yatağın üzerine çarşaf serer. P’ap’uliz dido ini aven. Yazis-ti jur yorğan eitumers do incirs. (AH-Lome) Dedem çok üşüyor. Yazın da iki yorgan örtüp yatıyor. Alik lumcişa umoşvacinu içalişams. Lumciz oxoşe moxtimuşe menceli var-aven. Bageniz go3’it’k’omers do dincirs. (AH-Lome) Ali akşama kadar dinlenmeden çalışıyor. Akşam eve gelmeye gücü kalmıyor. Bitap düşüp kulübede yatıyor. Mçxvapa t’aronepez gverdi t’et’eli incirnan. (AH-Borğola) Sıcak havalarda yarı çıplak yatarlar. Xusenik oncires erçapule var-meşorçaşa var-incirs. (AH-Borğola) Hüseyin yatağın içine çarşafı sermeden yatmaz. İncirt’aşi k’urakis komut’k’oçi. (HP-P’eronit) Yatarken kapıyı kilitle. Seriz bincirt’işi maxvas mt’eyi komobotvi. Sabaxtan ebiselisi xolo maxva kort’u. Var-meskure(r)et’u. (HP-P’eronit) Gece yatarken koru kül ile örttüm. Sabahleyin kalktığımda yine kor vardı. Sönmemişti. Xasanik incirt’aşi odayi ek’na genk’ilups. (ÇX-Makret) Hasan, yatarken odanın kapısını kilitliyor→ dicinen, dincinen

II. Uyuyor. Nana pencere elan3’k’eri inciz. (FN-Ç’anapet) Annem pencereyi biraz aralıyarak uyuyor. Nanak berepe dinciya şkule kyona noskurinamz. (FN-Ç’anapet) Annem çocuklar uyuduktan sonra ışığı söndürüyor. Kotumepek seri okotumalez incirnan. (FN-Sumla) Tavuklar gece kümesinde tünüyor. NandidikBere ordo incirazya do m3ika nubirams. (AH-Lome) BabaannemÇocuk çabucak uyusundiye ona biraz türkü söylüyor. Çiçku-bere var-inciraşi nana-muşik nubirams do oncirams. (AH-Borğola) Bebek uyumayınca annesi türkü söyleyip uyutur.

yet. anciren : (1) Uyuyabiliyor. Ham seri omk’usinu-skanite miti var-anciru. (AH-Lome) Bu gece senin inlemenle kimse uyuyamadı. K’oçik dido xut’ins do var-manciren. (AK-Döngelli) Adam çok horluyor da uyuyamıyorum. Serişi gverdi dix’u do xolo var-manciren. (AK-Döngelli) Gece yarısı oldu da yine de uyuyamıyorum. (2) Farkında olmadan uyuya kalıyor. Obogeneşa bit’işa moşvacinoniz na-gelapxedi steri heşo domanciru-doren. (FN-Ç’anapet) Obogeneye giderken yol üstündeki istiraht yerinde oturduğum gibi öylesine uyuya kalmışım. Bere na-ibirt’u k’ala heşote danciyu şkule nanakİni mod-ayet’azdeyi geyatvala gotume(r)z. (FN-Ç’anapet) Çocuk oynadığı yerde öylesine uyuya kaldığında annemÜşümesindiye örtü ile etrafını örtüyor. [◘ eşb. “birinin uykusu var” anlamında hal fiili]

şsz inciren : Uyunuyor. 3’k’ayik şiyalamt’aşa dido nostonyayi inciren. (FN-Ç’anapet) Su hışırdarken çok tatlı uyunuyor.

f.-i. onciru : a. Yatma. Yatmak. b. Uyuma. Uyumak. Mtutik inoraşi onciru şeni ğunçki-muşiz meşilu. (AH-Borğola) Ayı kış uykusu için mağarasına girdi. Onciruşen ebiselaşi ipti ğağili maz*iren. (AH-Borğola) Uykudan kalkınca önce bulanık görürüm.


incu/ inci i. İnci. İsmailiş porçaz na-gyoçans mpuli incuz nungams. (FN-Sumla) İsmail’in gömleğinde takılı olan düğme inciye benziyor. İsmailiş porçaz incu steri mpuli gyoçans. (FN-Sumla) İsmail’in gömleğinde inciye benzer düğme takılıdır.


incubalams (FN-Sumla) EA har.f. Kapıyor. Ansızın yakalyıp alıyor. → icibalam, ijibalay; incibalay; incupalams; icubalams.

+ uncubalams EDA har.f. Birinden [dat.] bir şeyi [aps.] onun eline geçmeden önce kapıyor. ++ go3’uncubalams


incupalams (FN-Ç’anapet) EA har.f. Kapıyor. Ansızın yakalyıp alıyor. Kuzeni-çkimik mu-tu z*irasen heya incupalams. (FN-Ç’anapet) Kuzenim ne görürse onu kapıyor. → icibalams, ijibalay; incibalay; incubalams; icubalams

+ uncupalams EDA har.f. Birinden [dat.] bir şeyi [aps.] onun eline geçmeden önce kapıyor.


inçaminams (PZ-Cigetore), inçaminay (AŞ), inçaminams (FN), inçamins (AH-Lome), inçaminams (AH-Borğola), inçamins (HP ~ ÇX) Eø/EA har.f. Kendini kaşıyor. → içaminay; + ançaminen, ançamins; açamiy. I. Eø har.f. Kendini kaşıyor. Xasanis mt’i noxen-i ? Muya p’anda dudi mot inçaminams ? (PZ-Cigetore) Hasan’a bit mi konmuş ? Ne her zaman başını niye kaşıyor ? K’at’uk inçamint’aşi na-noxen ğaç’k’ape-ti k’ibirite nipxors. (AH-Lome) Kedi kaşınırken kendi üzerindeki keneleri de dişiyle ısırıveriyor

II. EA har.f. Kendi vücudunun bir yerini kaşıyor. Berez mt’i noxen-i, var-miçkin. Handğa ti dido inçaminamz. (FN-Ç’anapet) Çocukta bit mi var, bilmiyorum. Bugün başını çok kaşıyor. Bozos mt’i noxen-i ? Ti dido inçamins. (AH-Lome) Kızda bit mi var ? Başını çok kaşıyor.

+ unçaminams/ unçaminay (PZ)(AŞ ~ FN)(AH-Borğola), unçamins (AH-Lome)(HP ~ ÇX) ED/EDA har.f. Birini kaşıyor. Bere msora ak’nu. Unçaminay. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğa uyuz tuttu. (O, çocuğu) kaşıyor. Pucis mja muzdamt’aşiMot-it’rik’omt’asya do unçaminams. (AH-Borğola) İnek sağarkenDebelenmesindiye kaşıyor.


inçaminen (AH) Aø har.f. Kaşındırıyor. Lazut’işi msva xez mot-gasvet’as. Dido p’at’i inçaminen. (AH-Lome) Mısırın yaprakları koluna sürülmesin. Çok kötü kaşındırır. + ançaminen


inçark’en (ÇM ~ AŞ) AL har.f. Bir yerde veya bir şeyler arasında [lok.] sıkışıyor. Mandre pujepe inçark’eran. (ÇM-Ğvant) Ahırda inekler sıkışıyorlar. OsmaniOgine dobgutaredeyi inçark’en do mulun. (AŞ-Ortaalan) OsmanÖnde duracağımdiye sıkışa sıkışa geliyor. → inçrak’en, irçak’en, içak’en; nik’açenI; elik’açen[2], elikaçen


inçaxen Aø har.f. (Kendiliğinden) çalkalanıyor. Uk’ap’amt’aşa korba mu-ti dologizun inçaxen. (ÇM-Ğvant) Koşarken karnında ne varsa çalkalanıyor. Arabate inçaxen. K’uçxete keliği. (AŞ-Ok’ordule) Arabayla çalkalanıyor. Ayağınla (= yürüyerek) çıkar. Obogeneşen kyoyişa mobit’aşa k’alatiz na-dolobdvare mja, bigzaltaşa muşebura inçaxen. (FN-Ç’anapet) Obogene’den köye gelirken sepete koyduğum süt, ben yürürken kendiliğinden çalkalanıyor. Arabaz na-gedgin yoğuti muşeburaşi inçaxen. (FN-Sumla) Arabanın üzerindeki yoğurt kendiliğinden çalkalanıyor. Mja t’ik’inaz mot-dolodumer. K’ap’ulaz ek’ak’ideri ulut’aşi inçaxen. Xez dikaçi. (AH-Lome) Sütü sepetin içine koyma. Sırtında giderken çalkalanıyor. Elinde tut. Feluk’a dido inçaxen do emu-şeni maşkurinen. (AK-Döngelli) Kayık çok çalkalanıyor da bu yüzden korkuyorum. [◘ eşb. nçaxums/ nçaxuy/ nçaxups fiilinin şahıssız kipi] → int’valen


inçirs/ inçiy (PZ ~ ÇM) Eø har.f. Yüzüyor. Vinçir. (PZ ~ AŞ’in batı kısmı) Yüzüyorum. Bere zuğas inçit’aşa t’ot’ori3’a elaberi inçiş ç’iMo-vişk’idadeyi. (PZ-Cigetore) Çocuk denizde yüzerken kurumuş su kabağı yanına takarak yüzüyor ki boğulmayayım diye. Xasani andğa zuğas got’at’areri inçiru. (PZ-Cigetore) Hasan bugün denizde çırılçıplak yüzdü. Binçir. (AŞ’in orta ve doğu kısmı) Yüzüyorum. + onçirams/ onçiray; → imçiy, imçvirs, inçvirs

part. nçireri : Yüzerek. 3’ari nçireri komeyemalayna movuçitur. (ÇM-Ğvant) Suyu yüzerek geçersem kurtuluyorum.


inçrak’en (PZ-Cigetore) AL har.f. Bir yerde veya bir şeyler arasında [lok.] sıkışıyor. Onçaxuleşi t’ap’a dinçrak’u. var-gami3’en. (PZ-Cigetore) Yayığın tıkacı sıkışmış. Çıkmıyor. inçark’en, irçak’en, içak’en; nik’açenI; elik’açen[2], elikaçen


inçvirs (AK) Eø har.f. Yüzüyor. + onçviraps; → inçirs/ inçiy; imçiy, imçvirs

f.-i. onçviru : Yüzme. K’oçik eşo onçviru uçkin ki mzoğa mjvarups do mulun. (AK-Döngelli) Adam öyle bir yüzmeyi biliyor ki denizi yarıp karıştırarak geliyor.


inçxunams/ inçxunay (PZ ~ ÇM) Aø/EA har.f. I. Aø har.f. Kendisi ısınıyor. Kendini ısıtıyor. Xasani daçxuris inçxunasis p’aç’ape gvamç’itanen. (PZ-Cigetore) Hasan ateşte ısındığı zaman bacakları kırmızılaşıyor. Ayşek k’işi-tutas daçxuri ogzu. Ç’uk’alis lu kek’ubğu. K’lemuris kocelabu. A k’ale inçxunams. A k’ale-ti lu cibums. (PZ-Cigetore) Ayşe kış ayında ateşi yaktı. Kazana lahanayi koydu. Zincirli kancaya astı. Bir taraftan ısınıyor. Bir tafartan da lahanayı pişiriyor. int’obay; it’t’obay; it’ubins/ it’ubinams, it’ibinams/ it’ibinaps; goinçxunams/ goinçxunay; goint’obay, goint’obinay; ik’uşinams

f.-i. onçxunu : Isınma. Isınmak. K’oçis xepe naç’vasi onçxunu şeni daçxuris cik’açen. (PZ-Cigetore) Adamın eli üşüdüğü zaman ısınmak için ateşin üzerine (eli) tutuluyor.

II. EA har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] ısıtıyor. Nana-şk’imis xepepe naç’u. Daçxuris cok’açams do inçxunams. (PZ-Cigetore) Annemin elleri üşümüş. Ateşin üzerine tutup da ısınıyor. Ali xepe inçxunay. (ÇM-Ğvant) Ali ellerini ısıtıyor. + ninçxunams/ ninçxunay


inç’anen (AH) Aø har.f. Un, ekmek vs [aps.] ekşiyor ya da bozuluyor. Yazişi tutapes lazut’işi mç’k’udi ordo inç’anen. (AH-Lome) Yaz aylarında mısır ekmeği çabuk bozuluyor. Mkveri dinç’anu-doren. Hamuşi mç’k’udi var-ixenen. (AH-Lome) Un bozulmuş. Bundan ekmek yapılmaz. Mç’k’udi dinç’anu-doren. Var-iç’k’omen. (AH-Lome) Ekmek bozulmuş. Yenmiyor. Lazut’işi mkveri gale var-nişkvinen. A şvaci dinç’anen. (AH-Borğola) Mısır unu dışarıya bırakılmaz (= kap içinde muhafaza edilir). Bir anda bozulur.[yemek ekşiyor] mç’oxun; imç’oxen; imjaren

part. nç’aneri : Ekşimiş. Bozulmuş. Mç’k’udi nç’aneri ren. Var-iç’komen. (AH-Lome) Ekmek bozulmuş. Yenimiyor.


inç’ark’en (AŞ-Ok’ordule) Aø har.f. Sıkıştırılıyor. T’urşi-bidoni hik’u inç’ark’en-i ? Mu-tu on dizlap’u. (AŞ-Ok’ordule) Turşu bidonu o kadar sıkıştırılır mı ? Ne varsa ezildi. (nonç’ark’ay altında) ninç’ark’inen


inç’orams/ inç’oray[1] (PZ ~ AŞ) EA dön.har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] deliyor. Kendisi için bir şeyi [aps.] deliyor. Xasanik lemşite k’uçxe inç’orams. (PZ-Cigetore) Hasan iğne ile ayağını deliyor. Ali lemşite uji inç’oray. (ÇM-Ğvant) Ali iğne ile kulağını deliyor. Mutxa celvobasen. K’oda inç’oray. (AŞ-Ok’ordule) Bir şey asacak. Kendisi için duvarı deliyor. + nç’orums[1]/ nç’oruy


inç’oray[2] (AŞ-Ok’ordule) Eø har.f. Yerde sürünüyor. Gunze eteği uğun. İnç’oray. (AŞ-Ok’ordule) Uzun eteği var. Yerlerde sürünüyor.[yerde yuvarlanıp sürünüyor] ingolen, ingors


inç’valen (PZ ~ AŞ)(AH ~ ÇX)(AK) Aø/AH har.f. İnek [aps.] sağılıyor. → moizdams[2] I. Aø har.f. Na-var-inç’valen puji m3udişi osk’uledinay. (ÇM-Ğvant) Sağılmayan (süt vermeyen) ineği boşuna besliyor. Alişi puji mçinoji on. Var-inç’valen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin ineği yüklüdür. Süt sağılmıyor (= süt vermiyor). Ayşe ar na-inç’valen puji uyonun. P’anda yaği do vali gamaçay. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin bir sağılan ineği var. Her zaman yağ ile peynir satıyor. Lo3a nenate xoci-ti inç’valen. (AH, atasözü, K.A.) Tatlı dil ile öküz bile sağılır. Musaşi puci tapala na-ren şeni k’ai inç’valen. (AH-Borğola) Musa’nın ineği alçak olduğu için iyi sağılıyor.

+ anç’valen (ÇM) AD har.f. Birine ait [dat.] inek [aps.] sağılıyor. Ayşe ar lulvoni do ar muzimare puji anç’valen. Hinite k’at’uği ikuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin bir iyi süt veren bir de sütü azalan inek sağılıyor. [Ayşe] onlar ile peynir, yağ vs yapıyor. [◘ eşb. nç’valums/ nç’valuy, unç’vals/ unç’valams/ unç’valaps fiillerinin yeterlik kipi]

II. (AH) AH har.f. İnek [aps.] süt [aps.] vermek üzere sağılıyor. Puci şkit tuteri mçinoci ren. Çkva mja var-inç’valen. (AH-Lome) İnek yedi aylık yüklüdür.

III. mec. İnsan [aps.] kolayca kandırılıyor. Memet’i dido banga ren. K’ai inç’valen. (AH-Borğola) Mehmet çok aptal biridir. İyi sağılır (= kandırılır).


inda (ÇM) i. Isı. İnda lodosişa cinktasi mturi olebcapu coc’ay. (ÇM-Ğvant) Isı lodosa dönünce kar erimeye başlar. K’oçi ğurasi inda gvak’aiben. İnsan ölünce ısısını kaybediyor.


indun (ÇM) øø/Aø har.f. I. øø har.f. Hava soğuyor. İnora mulun. Aşk’va indun. (ÇM-Ğvant) Kış geliyor. Artık hava soğuyor

II. Aø har.f. Havada bırakılan şey [aps.] yavaş yavş soğuyor. Ncavla indun. (ÇM-Ğvant) Süt soğuyor. Ayşe baklava doç’uy. İndasi loya gvobay. (ÇM-Ğvant) Ayşe baklavayı pişiriyor. Soğuyunca şerbet döküyor. Huy inora st’eri var-on. Maryaşina vort. Na-ompunare mca meyapu şeni ç’umanişişa var-indun. (ÇM-Ğvant) Şimdi kış gibi değil. Ağustos ayındayız. Mayalamak için ısıttığın süt sabaha kadar soğumuyor. → korun, koruy, korums; kirun


indrik’en (ÇM) Aø har.f. İnsan [aps.] isteyerek, spor olarak vs, kendini eğiyor ya da büküyor. Bükülüyor. İli-vala na-a3’unen şeni k’at’a ç’umanişi moiselasi indrik’en. (ÇM-Ğvant) Kemik kas vs tüm vücudu ağırdığı için sabah kalkınca eğilip bükülüyor.


ineri (PZ ~ ÇM) i. Buz. Ali k’uçxe dvontxasi ineri dolot’axuy. (ÇM-Ğvant) Ali ayağını hızlı vurunca buzu kırıyor. Oşk’uriİneri moy-ikumt’aydeyi çonçepe oşk’enda şinaxuy. (ÇM-Ğvant) Elmaları donmamaları için mısır koçanı kabukları arasında saklıyor. → doği, ndoği


İngiltere i. İngiltere. [< İng. + Fra.] İngiltere do Alamanişi oşk’endas nak’u ver3’i on ? (PZ-Cigetore) İngiltere ile Almanya arasında kaç kilometre var ?


ingolen (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Yerde sürünüyor. Yerde yuvarlanıyor. Debeleniyor. Xasanişi n3xeni mt’aleponas ingolen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın atı çimenlikte debeleniyor. Laç’i-şk’imi gzalepe ingolasi post’oxyari iyen. (ÇM-Ğvant) Köpeğim yolda yuvarlanıp oynayınca toz toprak (= pasaklı) oluyor. Bere let’a ingolen. Eyoselit. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk toprakta yuvarlanıyor. Kaldırın. → ingors/ ingos

f.-i. ongolu : Yerde sürünme. Debelenme. BereVa-bulurdeyi let’t’a ongolu kocoç’u. Cuma-muşi-ti na-ingolen kuşk’urt’t’u. (AŞ-Ortaalan) ÇocukGitmiyorumdiyerek toprakta debelenmeye başladı. Kardeşinin de debelendiğini biliyordu.


ingors/ ingos (FN)(AH-Borğola ~ HP ÇX)(AK) Aø har.f. [emp.im.1.tek. bingor/ vingor] [sade perf.1.tek. bingori/ vingori] [f.-i. ongoru] Yerde sürünüyor. Yerde yuvarlanıyor. Debeleniyor. Biç’i-çkimi nanak kosu-do-na-ok’obğu çonçiz ingos. (FN-Ç’anapet) Oğlum annemin süpürüp bir araya yığdığı kurumuş yaprakların üstünde debeleniyor. Coğorepe osteru şeni getasulez ingornan. (AH-Borğola) Köpekler oynamak için bahçede yuvarlanıyorlar. Coğorik ingors do isters. (AK-Döngelli) Köpek debelenerek oynuyor. → ingolen; + ongorams


ingrimonen (HP) Aø har.f. Yuvarlanıyor. Yuvarlana yuvarlana iniyor. → irginen, ingrinen, imurginen; gimurginen; + ongrimonams/ ongrimonaps


ingrinen (AŞ ~ HP) Aø har.f. 1. Yuvarlanıyor. Sk’anda mebit’t’işşa ti-k’up’p’ala bingrini. (AŞ-Ortaalan) Sana gelirken tepetaklak yuvarlandım. Na-ingrinu buk’i ntxirişi heko kogoşirçak’u. (FN-Ç’anapet) Yuvarlanan eski ağaç dibi fındığın orda sıkıştı. Puci-çkimi oktişen eşulut’aşi ingrinen. (AH-Borğola) İneğim yamaçtan yukarı çıkarken yuvarlanıyor. 2. Yuvarlana yuvarlana iniyor. Gemas bingrinet’i do ar msucis kogebak’ni. (FN-Sumla) Dağda yuvarlanıyordum ve bir sarmaşığa tutundum. → irginen, ingrimonen, imurginen; gimurginen; + ongrinams/ ongrinay

part. ngrineri : Yuvarlanarak. Ngrineri ngrineri culun. (AŞ-Ok’ordule) Yuvarlana yuvarlana iniyor.


-ini (AŞ-Ortaalan) [ek halinde kullanılan cümlemsi s.-e. : Vuayel arkasında -sini biçimi, konson arkasında -ini biçimi kullanılır.] (-diği)nde. (-eceği)nde. Aşk’va m3udi na-bissinapi ognitini p’içi mo-momçamtu. (AŞ-Ortaalan) Artık yalan konuştuğumu duyduğunuzda bana yüz vermeyin. → -is/ -sis; -i[2]/-si; -u/-su; -iz/-yiz; -şi


ini (PZ ~ AH) s. ve i. Soğuk. → x’ini. I. s. Soğuk. a. [isim tamlayan] Mp’eji a muti dolokuneri idi. Gale in-on. (ÇM-Ğvant) Kalın bir şey giyip git. Dışarısı soğuk. İni orape Ali k’inçepe lazut’i dubğay. (ÇM-Ğvant) Soğuk havalarda Ali kuşlar için mısır döküyor. Ayşe ini mcavla mola ikuy. (ÇM-Ğvant) Ayşe soğuk suyu ılıklaştırıyor. İhsanik ham ini oraz nuxtu do livadi ntxorums. (FN-Sumla) İhsan bu soğuk havada bahçeyi kazıyor (= Olacak iş mi ?). Kyamilik ini 3’k’ayi şvaşi xurxi abaren. (AH-Borğola) Kâmil soğuk su içince boğazı şişiyor. b. [uğun, ayen[3]/ aven[3]/ ax’ven[3] vs fiillerinin yüklemi] Beres açinden. İni ayu. (PZ-Apso) Çocuk aksırıyor. Üşüdü. Ali ini ayu. Dardalay. (ÇM-Ğvant) Ali üşüdü. Titriyor. Dido ini mayu. Hani kogvogzi do dobit’t’obat. (AŞ-Ortaalan) Çok üşüdüm. Bunlarla ateş yak da ısınalım. P’ap’uliz ini ava şkule daçxuriz muxedun do ik’uşinamz. (FN-Ç’anapet) Dedem üşüyünce ateşin önüne oturup ısınıyor. İni mayu. (PZ ~ FN) Üşüdüm. İni mavu. (FN ~ AH) Üşüdüm. Guri ini giğut’aşi mjorak var-ot’ubinams. (AH, atasözü, K.A.) Yüreğin soğuksa güneş ısıtamaz (= Gönül istemeyince zoraki olmaz).

II. i. 1. Üşütücü hava. Soğuk. Soğuk hava. Amseri inite let’aşa xila domzgudu. (ÇM-Ğvant) Bu gece soğuktan yerden kırağı filizlendi. İnite xila-ti va-catxinu. (ÇM-Ğvant) Soğuktan dallardaki kar da dökülemedi. Bere inite dardalay. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk soğuktan titriyor. Firidaşe dido ini mulun. Nunzgipi. (AŞ-Ortaalan) Delikten çok soğuk geliyor. Tıka. “Berez ini mot-aet’az deyi nana-muşik yorğani gyotvams. (FN-Ç’anapet) Çocuğa soğuk olmaması için annesi yorgan ile örtüyor. Han3’o dido ini ivu do urz*eniş ç’abape mtelli elağurineri ren. (FN-Sumla) Bu sene soğuklar yüzünden üzüm salkımları hep soluk, ölü, sağlıksız oldular. İniz nç’a gomant’en. (AH-Lome) Soğukta tüylerim diken diken oluyor. İnite nç’a gomant’u. (AH-Lome) Soğuktan tüylerim diken diken oldu. İnite k’uçxe memaç’u. (AH-Lome) Soğuktan ayağım yandı, dondu. Nz*emurepe iniz var-iz*irenan. So mu ikoman ? - K’işiz ncaşi ğormapez incirnan. (AH-Lome) Sincaplar kışın gözükmüyor. Nerede ne yapıyorlar ? - Ağaçtaki deliklerde kış boyunca uyuyorlar. Muellimik dersiz gyoç’k’amt’a şakiz ha iniz berepe gale dokaçams. (AH-Lome) Öğretmen derse başlayana kadar bu soğukta çocukları dışarıda tutuyor. M3ika dauşeni. K’oçi ham inis gzas dgin do si kçumers. (AH-Lome) Biraz acele et. Adam bu soğukta yolda durup seni bekliyor. 2. Hastalandığında hissedilen soğukluk. İni cemzun. Vizabunar. (ÇM-Ğvant) Üşüyorum. Hasta olacağım. Mboli dulya miğurt’aşa ini cemadven. (ÇM-Ğvant) Çok işim olunca üşümem geliyor. İni cemadven. Bdardalam. (AŞ-Ok’ordule) (Hastalıktan) soğuk hissediyorum. Titriyorum. İni cemzun. Bdardalam. (AŞ-Ok’ordule) (Hastalıktan) soğuk hissediyorum. Titriyorum. İni cemadven. Maraxunen. (AŞ-Ortaalan) Soğukluk (bende) var. Bir de titriyorum. İni cemzun. Maraxunen. (AŞ-Ortaalan) Soğukluk (bende) var. Bir de titriyorum. İni kogemadu. Bizabuner-i, var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Üşüdüm. Hastalanıyor muyum, bilmiyorum. İni kogemadu. Bizabunare steri bore. (AH-Borğola) Soğuk hissediyorum. Hastalanacak gibiyim. 3. Bir maddenin soğukluğu. Tude doxedut’aşiLet’aşi ini mot-goşomolamt’asya do mundiz pi3ari e3’idumers. (AH-Borğola) Yere otururkenToprağın soğuğu içime geçmesindiye kıçının altına tahta koyuyur.


inkors/ inkos (AK) Eø har.f. Esniyor. Nanas nciri muxtu do inkos. (AK-Döngelli) Annemin uykusu geldi de esniyor. → amkoren; eyamkoy; mkorums; mko(r)inoms


ink’ans/ ink’as (PZ), ink’ay (ÇM), ink’ans (FN ~ AH) Aø har.f. Kımıldıyor. Sallanıyor. XasanikOm3’eli mo-ink’t’asdeyi k’uçxe nobazgams. (PZ-Cigetore) HasanBeşik sallanmasındiye ayak basıyor (= ayakla destek veriyor). Ar k’irbi-şk’imi m3ika ink’as. (PZ-Cigetore) Bir dişim hafif oynuyor. [Daha doğal ifade : Ar k’irbi a 3’ulu mank’as. (PZ-Cigetore) Bir dişim hafifçe oynuyor.] Çeserişi sap’i ink’at’u. Xasanik st’up’a gorçams. (PZ-Cigetore) Keseri sapı sallanıyordu. Hasan etrafına tıkaç sarıyor. Ar ç’ibri a piçi ink’ay. (ÇM-Ğvant) Bir dişim hafifçe oynuyor. Amser soton let’a koxik’anu. Haminepe-ti ink’art’u. (*)(ÇM-Ğvant) Bu gece biryerlerde deprem oldu. Buralar da sallandı. Nayla-ç’art’ağişi pi3arepe m3ika ink’art’ez do pederik heya-şeni a-jur k’afri gyoç’k’adamz. (*)(FN-Ç’anapet) Serenderin terasındaki tahtalar oynuyordu. Babam onun için birkaç çivi üstüne çakıyor. Heko ncalepe k’ala a muntxa ink’ans. (FN-Sumla) Orada ağaçların yanında bir şey kımıldıyor. [(*) Bazı yörede bu fiilin emperfektif geçmiş zaman biçimlerinde √-nk’ar- şeklinde kökü gözlemlenir.] → oxink’ans/ oxink’as/ oxink’ay; oxink’anay; + ank’ans/ ank’ay; + ok’anams/ ok’anay; onk’anams

part. nk’aneri : Sallanarak. Çku ar ndğaşi dulya dop’it do Ali ondğeşi dudis nk’aneyi nk’aneyi moinç’en. (AH-Lome) Biz bir günlük iş yaptık. Ali öğlen üzeri sallana sallana geliyor.


ink’ili (FN ~ AH) i. Birden fazla ot bağının birleştirilmesinden oluşan bağ. Büyükçe bağ. Ğomamci pucepez tito buğri-pavrişi ink’ili komepçi. (FN-Ç’anapet) Dün akşam ineklere birer geniş yapraklı ot bağı verdim. Ma lazut’i p’t’axum. Nusak nçala çk’orums do ink’ili ikoms. (AH-Lome) Ben mısır kırıyorum. Gelin sapları biçip bağ yapıyor. Memet’ik na-k’oru ink’ilepez xaman3’a gyuz*in. Tok’i k’olayi gei3’k’en. (AH-Lome) Mehmet’in sardığı bağlar düğümlüdür. İpi kolay çözülür. Ar ink’ili tipi mutu va-ren. Berek xez elikaçams do mendimers. (AH-Lome) Bir bağ ot bir şey değil. Çocuk koltuğunun altına tutuşturup götürür. Bedriyek jimok’ani ont’ulez ar ink’ili nçala meç’k’orums. (AH-Lome) Bedriye evin arkasındaki tarladan bir bağ mısır sapı kesiyor. İnk’ilepe ar do ar yosvarit. (AH-Lome) Bağları birer birer koyarak dizin. → enç’ili


ink’ip’azi i. İnkıbaz. [< Arp.] Kabız. [< Arp.] Peklik. Bere ink’ip’azi ivu do çeçmez gyaç’irs. (FN-Sumla) Çocuk kabız olduğundan tuvalette ıkınıyor.


ink’raxi (AH) i. ve s. I. i. İkrah. [< Arp.] İğrenme. Açkva berepete sottiksani var-bulur. Dunya ink’raxi domoxenapez. (AH-Lome) Bir daha çocuklarla bir yere gitmem. Dünyayı ikrah ettirdiler. M3udi na-zop’ons k’oçişen dido ink’raxi bikom. (AH-Borğola) Yalan söyleyen insandan çok iğrenirim. → ikraxi, ikraği, ik’raği

II. s. Nefret edici. İkrah edici. Hem k’oçi dido ink’raxi miğun. Ti-muşi dido mo3’onderi ren. (AH-Borğola) O adamdan nefret ediyorum. Kendini çok beğenmiştir.


inora (ÇM)(AH-Borğola) i. [ini + ora] 1. Soğuk zamanlar. İnoraz k’inçepe camiz maç’k’iden. (AH-Borğola) Soğuk zamanlarda kuşlar cama çarpar. 2. Kış. İnora ndğalepe m3’ule iyen. T’u3ora moxt’asi ndğalepe goninzden. (ÇM-Ğvant) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. T’u3ora ndğalepe gunze iyen. İnorape moxt’asi ndğalepe oim3’ulanen. (ÇM-Ğvant) Yaz günleri uzun oluyor. Kış gelince günler kısalıyor. İnora mcora ordoşa dolilay. (ÇM-Ğvant) Kış mevsiminde güneş erken batıyor. Ayşe cençxva-ora moxt’asi inora-dolokunaşepe ezduy. (ÇM-Ğvant) Ayşe bahar gelince kışlık giysileri kaldırıyor (= saklıyor). İnoraz oç’k’omu şeni mkveri do xaci ha3’işen xaros komolobobği. (AH-Gidreva) Kışın yemek için un ile fasulyeyi şimdiden erzak dolabına koydum. İnoraz ndğalepe mk’ule iven. Mçxvapora moxtaşi ndğalepe igunz*anen. (AH-Borğola) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. Mtutik inoraşi onciru şeni ğunçki-muşiz meşilu. (AH-Borğola) Ayı kış uykusu için mağarasına girdi. Nusak inora şeni tipi bageniz nz*gipums. (AH-Borğola) Gelin, kış için otu muhafaza kulübesine tıka basa dolduruyor. İnora şeni na-pçitit dişkape o3xoneşe tok’iten k’ai einç’en. (AH-Borğola) Kış için yardığımız odunlar tavan arasına iple iyi çekilir. İnora şeni na-eç’opu ncalepe dişka oxenu şeni xerxums. (AH-Borğola) Kış için aldığı ağaçları odun yapmak için kesiyor. İnoraşi oç’k’omalepe mçxvaporaşen ixaziren. (AH-Borğola) Kışlık (= kışın kullanılan) yiyecekler yazdan hazırlanır. → ini (ora); k’işi; x’inua; x’inoba


inoraşi (= inora kelimesinin genitif durumu) Kışlık. Kışın kullanılan. → inora


insuzi (AH) s. Sessiz. Sakin. [< Arp.] Hek’o insuzi ren ki k’oçis aşkurinen. (AH-Lome) O kadar sessizlik var ki insan korkuyor. unenale; misa[1]; uneneli; uselebu


insvaren (HP) Aø har.f. Diziliyor. K’oçepe insvaren. (HP-P’eronit) Adamlar diziliyor. → isvaren, disvaren; idizimen


inşaat’i (AH) i. İnşaat. [< Arp.] Ugamaxominu kereste inşaat’iz var-ixmaren. K’alop’i ç’k’adumt’aşi beşe-onepe eliç’up’ranen. (AH-Lome) İyice kurumamış kereste inşaatta kullanılmaz. Kalıp çakarken beşe onlar yamuluyor. → inşaeti


inşaeti (AŞ) i. İnşaat. [< Arp.] Usta inşaeti oçalişu-ora ar saeti iyaşa k’afri oçodinay. Çiraği-muşi-ti e3’uncğonay. (AŞ-Ok’ordule) Usta inşaatta çalışma zamanında bir saat olana kadar çiviyi bitiriyor. Çırağı da [çiviyi] aşağıdan yukarı gönderiyor. → inşaat’i


İnternet’i/ İnterneti i. İnternet. [< İng. < Latince kökenli Fransızca morfem “inter-” ile İngilizce kelime “net”.] Xasani İnternet’is nok’orun. (PZ-Cigetore) Hasan İnternet’e bağlı. Xasanik k’at’a ndğa İnternet’is no3’erapute Alamanişi k’oşk’oğmalu şeni çendi-muşis xaberi ayen. (PZ-Cigetore) Hasan her gün İnternet’e bakarak Almanya’daki seçim hakkında kendini haberdar ediyor. Ayşek İnternet'i ağani nok’orapu. (PZ-Cigetore) Ayşe İnterneti yeni bağlattı. İnternet’işa himu hamuşi resimepe ciyonay. (ÇM-Ğvant) İnternet’ten onun bunun resimlerini indiriyor. İnternet’işa konambinen. Dotanaşa var-k’o3’ulun. (ÇM-Ğvant) İnternet’e bağlanıyor. Sabaha kadar çekilmiyor (= bağlı kalıyor). Şk’uni çoyişi berepe İnternet’i suribini diyey. (ÇM-Ğvant) Bizim köyün çocukları İnternet’te blog oluştular. Ham ndğa Lazonaşa govikti. Hek’k’o İnternet’i var-ort’u. Hi-şeni leba ginç’aram. (AŞ-Ok’ordule) Bugün Lazona’dan geri döndüm. Orada İnternet ile bağlantı kurma imkânım olmadı. Ondan dolayı sana geç yazıyorum. İnternet’i mek’oreri on-i ? (AŞ-Ok’ordule) İnternet bağlantısı var mı ? Ma Art’aşenişi oxori İnternet’i var-miğun. (AŞ-Ok’ordule) Benim Ardeşen’deki evde İnternet’im yok. İnternet’işa ar filimi ciyonay. (AŞ-Ok’ordule) İnternet’ten bir film indiriyor. Lazepe İnternet’işi site var-uşk’urt’es. Huy digures. (AŞ-Ok’ordule) Lazlar İnternet’in sitesini bilmiyorlardı. Şimdi öğrendiler. Oxoyiz İnternet’işi mek’idale miğun. (FN-Ç’anapet) Evde İnternet bağlantım var. Biç’i-çkimik Vi3’eşi fot’orafepe İnternet’işen geiğamz. (FN-Ç’anapet) Oğlum Fındıklı’nın fotoğraflarını İnternet’ten indiriyor. İnterneti gamaxtuşen doni berepek gale osteru met’k’oçes. (AH-Lome) İnternet çıktıktan sonra çocuklar dışarıda oynamayı bıraktılar. İrik filimi-ti do na-unon müziği-ti İnternetişen gyonç’ams. Mitik para meçams do var-eç’opums. Na-ixenen emeğepe mitik var-iduşuns. (AH-Lome) Herkes filmi de istediği müziği de İnternet’ten indiriyor. Kimse para verip almıyor. Yapılan emekleri kimse düşünmüyor. Berepe-çkuni ndğaleri İnternetis amulunan. Ala seri var-amaboşkumert. (AH-Lome) Bizim çocuklar gündüz İnternet’e giriyorlar. Ama gece sokmuyoruz. İnternetis var-nik’orinen. Hattis a problemi ren. Hatti mestun. (AH-Lome) İnternet’e bağlanılmıyor. Hatta bir problem var. Hat kopuyor. Lazuri nena do kultura şeni İnternetis ar site gebdgaten. Coxo-muşi mu gebodvit’k’on p’eya ? (AH-Lome) Laz dili ve kültürü ile ilgili bir İnternet sitesi kuracağız. Adını ne koysak acaba ? İnternetis blogi-skani nam sites ren ? So ç’arum ? Ma jur blogi-sayfa miğun. Ari Milliyetis ren. Majura Radik’alis ren. (AH-Lome) İnternet’teki blog sayfan hangi sitededir ? Nerede yazıyorsun ? Benim iki blog sayfam var. Biri Milliyet’tedir. Ötekisi Radikal’de. Handğa İnternet’is mek’oru şeni dido bibodi. (AH-Borğola) Bugün İnternet’e bağlanmak için çok uğraştım. Ha3’i irik ağani na-gamaxtasen ar ambari İnternet’işen artikatiz nimçinaman. (AH-Borğola) Şimdi herkes yeni çıkacak olan bir haberi İnternet’ten birbirlerine haberdar ediyor. İnternet’işen dosya geyonu ağani dobiguri. (AH-Borğola) İnternetten (dosya) indirmeyi yeni öğrendim. İnternet’is na-var-ipelen dido sit’e ren. (AH-Borğola) İnternet’te işe yaramayan çok site var. Filimepe İnternetişen gix’onaps. (CX-Makret) Filmleri İnternetten indiriyor. İnternetişi blogi-çkimi dink’ilu. (ÇX-Makret) İnternet’teki blogum kapandı. Ayşek belediye-guşamaluşi ambarepe şeni İnternetişen ti-muşi içkinapaps. (AK-Döngelli) Ayşe belediye seçimleri hakkında haberdar olmak için İnternetten kendisini bilgilendiriyor.


İnternet-k’afe (AH) i. İnternet-kafe. [< İng. + Fra.] Bere-çkuni İnternet-k’afeşe ulun do hekşen İnternetis nik’oren. (AH-Lome) Bizim çocuk İnternet-kafeye gidip oradan İnternet’e bağlanıyor. Alik Xopas İnternet-k’afe oçalişapams. (AH-Lome) Ali Hopa’da İnternet-kafe çalıştırıyor. Memet’işi ç’ut’a biç’ik İntenet-k’afes içalişams. (AH-Lome) Mehmet’in küçük oğlu İnternet-kafede çalışıyor. Bere-çkimi p’anda İnternet-k’afeşe ulun. (AH-Borğola) Çocuğum her zaman İnternet-cafeye gidiyor.


İnternet’i-msva (ÇM-Ğvant) i. İnternet’teki site ya da blog. Huy alayi3ope İnternet’i-msva kuğuran. (ÇM-Ğvant) Şimdi herkes İnternette bir yeri var. → İnternet’i-sva; [site] site, sit’e; [blog] suribini; bloği, blogi


İnternet’i-sva (PZ) i. İnternet’teki site ya da blog. Ma İnternet’i-sva miğun. (PZ-Cigetore) Benim İnternet sayfam var. → İnternet’i-msva; [site] site, sit’e; [blog] suribini; blogi


intxomuren (AH-Borğola) Aø har.f. Yara [aps.] iltihaplanıyor. Pupulis melemi var-isvinasna dintxomuren. (AH-Borğola) Yaraya merhem sürülmezse iltihaplanır. → itxomburen

+ antxomuren AD har.f. Birinin [dat.] yarası [aps.] iltihaplanıyor. Pupulis k’ai var-i3’k’edu şeni antxomuren. (AH-Borğola) Yarasına iyi bakmadığı için iltihaplanıyor.


intxozams/ intxozay/ intxozaps EA dön.har.f. Kendine ait saç, ip vs [aps.] örüyor. Kendisi için saç, ip vs [aps.] örüyor. Ayşe tomalepe intxozay. (ÇM-Ğvant) Ayşe saçlarını örüyor. Fundak toma intxozams. (HP-P’eronit) Funda (kendi) saçlarını örüyor. → ntxozums/ ntxozuy/ ntxozups


int’alen Aø har.f. [perf. (PZ ~ HP) (o)int’alu, (ÇX) (k)int’alu] Birbirine karışıyor. # E verane, Malivorişi daği/ Amupinu mp’ula. Opşu vanaği./ Oynt’alert’u, t’angala do ç’indraği./ Gomaşina. Ma huy va-mevuxondur. (ÇM, anonim) Ey gidi, Malivor Dağı/ İçeriye sis serdi. Yayla evlerini sisle doldurdu./ Birbirine karışırdı, çan ile çıngırak./ Hatırlayayım. Ben şimdi dayanmıyorum. → oint’alen; ok’int’alen; ok’int’alay; oxant’alen[1]; uxuint’alen; + ant’alen; unt’alun; unt’alams/ unt’alay/ unt’alaps


int’k’olen (FN) AL/Aø har.f. 1. AL har.f. İnsan vs [aps.] bir şeye [lok.] bulanıyor. Berepe let’az int’k’olenan. (FN-Ç’enneti) Çocuklar toprakla haşır neşir oluyor (= toprağa bulanıyor). 2. Toz toprak içinde (= anlamsız bir çaba içinde) bulunuyor ya da oynuyor. Nanak fik’iri var-meçuyiz bere livadişa idu do heko int’k’olen. (FN-Ç’anapet) Annem dikkat etmeyince çocuk bahçeye gitti ve orada toz toprağın içinde pynuyor. → int’olen; nt’olun; mvaselen[1]


int’obay/ int’obinay (ÇM), int’obay (AŞ-Ok’ordule) Eø har.f. Kendini ısıtıyor. Isınıyor. İni ayu do daçxuri naxolu. İnt’obay. (AŞ-Ok’ordule) Üşüdü. Ateşe yaklaştı da ısınıyor. Ali ini ayen. İnt’obay. Uk’açxe nalasen. (AŞ-Ok’ordule) Ali üşüdü. Isınıyor. Sonra sana gelebilecek. → inçxunams/ inçxunay; it’t’obay; goinçxunams/ goinçxunay; it’ubins/ it’ubinams, it’ibinams/ it’ibinaps; goint’obay, goint’obinay; ik’uşinams


int’olen (PZ ~ AŞ) AL har.f. İnsan vs [aps.] bir şeye [lok.] bulanıyor ya da bulaşıyor. Xasani karmat’es ot’u. Mçveris dint’olu do hus-t’i ipatxams. (PZ-Cigetore) Hasan değirmendeydi. Una bulaştı. Şimdi de silkeleniyor. Andğa noğaşa vulut’işa ç’oç’oxis devint’oli. (PZ-Cigetore) Bugün çarşıya giderken sulu çamura bulandım. Ayşe mandre gamiğamt’aşa var-ik’atalay. Puşk’undi int’olen. (ÇM-Ğvant) Ayşe ahırı temizlerken dikkat etmiyor. Hayvan dışkısına bulanıyor. Çayi hey dvobğasi let’a int’olen. (AŞ-Ok’ordule) Çayı oraya dökünce toprak karışıyor. Nana-sk’ani oxori boya ceçamt’uşa iri yeri-muşi boya dint’olu. (AŞ-Ortaalan) Annen evi boyarken her yeri boyaya bulaştı. Bere çamuri int’olen-gulun. (AŞ-Ortaalan) Çocuk çamura bulaşıp geziyor. → nt’olun; int’k’olen; mvaselen[1]; + nt’olams, nt’oluy


int’o3en (FN) Aø har.f. Toz dumandan kirleniyor. Pederik o3xone gekosumt’uşa boyne dint’o3u. (FN-Ç’anapet) Babam çatı katını temizlerken hep toz dumandan üstü başı kirlendi. → dvaç’andren; it’olepen


int’ren (PZ ~ HP ÇX)(AK) AL har.f. 1. Bir şey [aps.] bir şeye [lok.] sığıyor. Ma k’uçxe 3’ulu miğun. Post’ali nak’u-ti 3’ulu-na ot’asen ot’as k’uçxe-şk’imi int’ren. (PZ-Cigetore) Benm küçük ayağım var. Ayakkabı ne kadar küçük olsa olsun ayağım sığıyor. Alişi mangana otxo şuri int’ren. (ÇM-Ğvant) Ali’nin arabasına dört kişi sığıyor. Bauli nak’k’u-ti porça int’ren kocedvi. (AŞ-Ortaalan) Bavula ne kadar gömlek sığarsa koy. Kart’ali zarfiz var-int’ru. Babak m3ika dudi gyuxarams. (AH-Lome) Kâğıt zarfın içine sığmadı. Babam üstünden biraz yırtıyor. Hak’o k’oçi xuç’up’eli k’onayi bageniz so int’rit ? (AH-Lome) Bu kadar adam küçücük bir kulübeye nasıl sığdınız ? T’ik’inaz çayi var-int’raşi Doğanik xete çayi t’ik’inaz dolobaz*gams do ont’rinams. (AH-Borğola) Sepete çay sığmayınca (= dolduğundan) Doğan elle çayı sepete bastırıyor da sığdırıyor. But’k’a kupis k’ayi dolosvari do int’ras. (HP-P’eronit) Yapraği küpe iyi yerleştir ki sığsın. Ar kilo şekerişi leçeri ar kiloşi kavanozişa int’ren. (AK-Döngelli) Bir kilo şekerin reçeli bir kiloluk kavanoza sığıyor. 2. Biri [aps.] bir ortama [lok./enst.] sığıyor (= uyuyor). Skiri mutute var-int’ren do var-ikaçen. (AH-Lome) Yavrum hiç ele avuca sığımıyor ve tutulmuyor (= afacandır). Biç’i-skani muç’o ren ? - Dido yangazi divu. Oxoris va-int’re, va-ikaçen. (AH-Lome) Erkek çocuğun nasıl ? - Çok yaramaz oldu. Evde tutulmuyor. 3. Bir şey [aps.] bir şeye [lok.] uyuyor. Post’ali 3’ulu momalen. K’uçxe-şk’imis var-int’ren. (PZ-Cigetore) Ayakkabı bana küçük geliyor. Ayağıma uyumuyor. + ont’rinams/ ont’rinay/ ont’rinaps


int’u3ay/ int’u3ams (ÇM ~ AH HP ÇX) EA har.f. Kendi vücudunun bir yerini [aps.] sıcak su ile yıkayarak masaj yapıyor. Ayşe k’uçxe int’u3ay-ik’urç’olay. (ÇM-Ğvant) Ayşe ayağını sıcak su, sabun vs ile yıkayarak masaj yapıyor. Doğani, lebi vrossi gamaxtasen şeni int’u3ay. (AŞ-Ortaalan) Kir iyi çıkacak diye kendini sıcak suyla yıkıyor. Cuma-çkimik k’onç’i kvaz elontxu do m3ika dambaru. Heya-şeni ogine k’uçxe int’u3amz do heşote onciraleşa ulun. (FN-Ç’anapet) Kardeşim ayak bileğini taşa carptı ve [ayak bileği] biraz şisti. Ondan dolayı yatmadan önce sıcak suyla yıkayıp ovalıyor (= önce ayağını sıcak suyla yıkayıp ondan sonra yatağa gidiyor). Şevk’iz k’uçxe no3xont’u-doren. T’u3a 3’k’arite int’u3ams. (AH-Lome) Şevki’nin ayağı incinmiş. Sıcak suyla pansıman yapıyor. Doğanik, na-no3xontu k’uçxe dido a3’k’unuşi muk int’u3u. (AH-Borğola) Doğan, burkulan ayağı çok ağırınca sıcak su ile kendi masaj yaptı. + nt’u3uy, unt’u3ay


int’valen (AK) Aø har.f. Çalkalanıyor. Ç’uk’işi pekmezi dido int’valen do var-i3’umazden. (AK-Döngelli) Kazandaki pekmez çok çalkalanıyor da kaldıramıyorum. → inçaxen


int’valeps (AK) EA har.f. Sıvıyı [aps.] çalkalıyor, sallıyor ya da dalgalandırıyor. Fadimek teneketen 3’k’ari t’irups. Ama int’valeps. (AK-Döngelli) Fadime teneke ile su taşıyor. Ama [suyu] çalkalıyor (= sallıyor, dalgalandırıyor).


inzgilay (ÇM) EA har.f. I. Kendi vücudunun bir yerini gagalıyor. Zemsk’u ç’umanişi 3’ari ke3’uxedun. Ok’açxe msvalepe do tomalepe inzgilay. (ÇM-Ğvant) Karatavuk sabah suyun altına giriyor. Sonra tüylerini ve kanatlarını gagalıyor. → ninz*ğilams; ninzgilayII

II. mec. İnsan [erg.] kürdan ile dişlerini [aps.] temizliyor. Ali xor3’i şk’omasi ç’ibrepe inzgilay. (ÇM-Ğvant) Ali et yediğinde dişlerini diş çubuğu (= kürdan) ile temizliyor.


inz*ğen (PZ-Apso) Aø har.f. Doyuyor. Dovinz*ği. (PZ-Apso) Doydum. → izğen, iz*ğen; igz*en; + onz*ğams


in3axen (HP ~ ÇX)(AK) AL har.f. Biri [aps.] bir şeye [lok.] yapışıyor. Gyozgira mç’aci mulun do topuris in3axen. (AK-Döngelli) Göz göre göre sinek geliyor da bala yapışıyor. → nan3axen; + non3axups


in3xonams/ in3xonay (PZ ~ AŞ-Ok’ordule) EA dö.har.f. Kendine ait bir şeyi tarıyor. Eminek tomalepe in3xonams. Ali-tik upaşams. (PZ-Cigetore) Emine saçlarını tarıyor. Ali de [onun saçlarını] karıştırıyor. Ayşe andğa ç’umanişi on3xonete tomalepe in3xonamt’u. (ÇM-Ğvant) Ayşe bu sabah fırça ile saçlarını tarıyordu. Ayşe toma in3xonay. (AŞ-Ok’ordule) Ayşe saçını tarıyor. O3xeci komomçi. Toma dobin3xona. (AŞ-Ok’ordule) Tarak ver. Saçımı tarayayım. → isxonay, i3xonams, i3xons, i3xonups; + n3xonums, sxonuy, 3xonums, 3xonuy[2], 3xons, 3xonups


in3’ik’ay (ÇM) Aø har.f. İnek vs hayvan [aps.] yediklerinden zehirleniyor. Puji in3’ik’ay. (ÇM-Ğvant) İnek zehirleniyor


in3’inen (PZ ~ AŞ) Aø har.f. → ndğulun, gendğulun. I. (PZ ~ ÇM) Kar, tuz vs [aps.] eriyor. Mtuyi in3’inen. (PZ-Apso) Kar eriyor. Mturi in3’inen. (PZ-Cigetore)(ÇM-Ğvant) Kar eriyor.

II. (AŞ-Ok’ordule) Tuz, şeker vs [aps.] eriyor. [Karın erimesi için → liva] Ncumu din3’inu. (AŞ-Ok’ordule) Tuz eridi.

[dey. gurişi yaği in3’inu (ÇM) : 1. Üzüldüm. Çok endişelendim. Sıkıldım. Tedirgin oldum. Sabırsızlandım. Korktum. 2. Sevindim.] # Kext’u mjora. Keyot’va3u vanaği / Moy var-it’ur, so on sk’ani duraği ? / Din3’inu, kodibu, gurişi yaği / Oi, oi, e na cek’voğurare. (ÇM-Ğvant, türkü, G.K.) Güneş çıkıp yayla evlerin üstünde patladı / Niye söylemiyorsun, senin evin nerede olduğunu ? / Eridi, döküldü yüreğimin yağı (= üzüldüm) / Ah, ah, ardından ölesin.


in3’opulen (FN ~ AH HP ÇX) Aø har.f. Uslanıyor. Uysallaşıyor. Babaz dido amuçvez. Ala çkar var-in3’opulu. Xolo iriz k’ap’ula nodumers. (AH-Lome) Babamı çok kazıkladılar. Ama hiç uslanmadı. Yine herkese güveniyor. → islop’en


ipaşen (AK) Aø har.f. Parçalanıyor.

+ apaşen[2] AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey parçalanıyor. Dadik xavla butolup’t’uşi xes apaşen. (AK-Döngelli) Teyze helvayı elinde top top yaparken (helva) parçalanıyor. [◘ eşb. apaşen[1]]


ipatxams/ ipatxay/ ipatxaps/ ipatxeps Eø har.f. Kendi vücudunun üzerindeki tozu vs düşürmek için elle silkeliyor. Silkeleniyor. Xasani karmat’es ot’u. Mçveris dint’olu do hus-t’i ipatxams. (PZ-Cigetore) Hasan değirmendeydi. Una bulaştı. Şimdi de silkeleniyor. Ayşe huy oxorişa mendaxt’u do mturi ipatxay. (ÇM-Ğvant) Ayşe şimdi eve gitmiş. Karlarını sirkeliyor. Kemali oxori k’odumt’uşa porça iri k’ale tozi kogvabğu. Dgun-ipatxay. (AŞ-Ok’ordule) Kemal ev kurarken (= inşaat ederken) gömleğinin her tarafına toz döküldü. Durup silkeleniyor. Nanak ç’uvali moçodinamt’uşa na-gabğu mkveri ipatxamz. (FN-Ç’anapet) Annem çuvalı boşaltırken üstüne dökülen unu silkeliyor. Aytenik porca mot ipatxams ? (AH-Lome) Ayten kucağını neden silkeliyor ? Mustafak ipatxeps do porças na-ren but’k’ape dobğaps. (AK-Döngelli) Mustafa silkeleniyor da gömleğinde olan yaprakları döküyor. → ge3’ipatxams; + patxums/ patxuy/ patxups


ipelen (PZ ~ AH)(ÇX-Makret), ipels (AH ~ HP) Aø har.f. Yarıyor. Yararlıdır. Ham şk’uni Xasani hik’u var-ipelen ç’i hek hak kelidven. (PZ-Cigetore) Şu bizim Hasan o kadar bir işe yaramaz ki oraya buraya yerleşir, gitmez. Selimişi bere hik’u var-ipelen ç’i golaxt’asen-molaxt’asens nonç’valams. (PZ-Cigetore) Selim’in çocuğu o kadar yaramaz ki gelene geçene tükürüyor. Ham gok’oroni tutuni var-on. Var-ipelen. (AŞ-Ok’ordule) Bu sarılacak tütün değil. Yaramaz. Bozomota-şk’imi na-var-ipelen k’oçepeşe bik’atalay. (AŞ-Ortaalan) Kızımı bir şeye yaramayan adamlardan koruyorum, uzak tutuyorum. Yengi na-ep’ç’opi pontuli var-ipelen. Ordoşe dikçanu. (AŞ-Ortaalan) Yeni aldığım pantolon yaramıyor. Erkenden beyazladı. Ham nteli var-ipelen. Ordo mendruk’un. (AŞ-Ortaalan) Bu tel yaramıyor. Erken bükülüyor. Xasanişi biç’i çkar var-ipelen. Dido çoma ren. (FN-Ç’anapet) Hasan’ın oğlu hiçbir şeye yaramaz. Çok beceriksizdir. “Var-ipelenma do p’t’axat’t’işadixmarinenma do mebaşkvi. (FN-Ç’enneti) “Bir şeye kıllanılmazdiye kırıyordum kitekrar kullanılırdiye vazgeçtim. Alişi exlak’i çkar va-ipels. İri k’ala ok’ak’iden. (AH-Lome) Ali’nin ahlâkı hiç yaramaz. Herkesle kavga eder. K’oçis o3’k’edi ! Ar mutus ipelen steri iri dulyas ti o3onams. (AH-Lome) Adama bak ! Bir işe yararmış gibi her şeye burnunu sokuyor. Na-var-ipelen orepe puciz pçamt. (AH-Borğola) Yaramıyan kabakları ineklere yediririz. İnternet’is na-var-ipelen dido sit’e ren. (AH-Borğola) İnternet’te işe yaramayan çok site var. Çxaluepe dido ipelenan. (ÇX-Makret) Çxala’lılar çok çalışkandır. irgebun (ÇX-Çxalazeni)

+ apelen AD har.f. [emp.şm.1.tek. vapeler/ bapeler; perf. apelu] Birine yarıyor. Sadiği çeçxuite ğurut’u .Laci apelu. Dudi-muşi doçulet’inu. (PZ-Apso) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilâç almış (= kelimesi kelimesine : ilâç ona yaradı). Hayata döndü. Ali masumani bere var-apelu. (ÇM-Ğvant) Ali’nin üçüncü çocuğu yaramaz çıktı. Suntxa na-ren k’oçi ma muz mapelasen ? (FN-Ç’anapet) Uzaklarda herhangi bir yerde olan insanın bana ne faydası olacak ? O-na na var-gapelaseren do ğurzuli na ga(v)aseren ! (FN-Ç’anapet) bed. [Bu bedduayı kadınlar kullanılır.] İnşallah hayırını görmeyip sana zehir olur ! Hem dukkyanik nak’o xe kturu do mitis-ti var-apelu. Anderi do k’aybana. (AH-Lome) O dükkân kaç el değiştirdi ve hiç kimseye yaramadı. Değersiz olup kimse istemez.


ipiçums (PZ-Apso) Eø har.f. Oruç tutuyor. → ip’icums/ ip’içuy/ ip’p’içuy, ip’içvay, ip’içvams/ ip’içvaps


ipinten (FN ~ ÇX) Aø har.f. Kirleniyor. Pisleniyor. Ncamiz mç’aci noxedaşi p’ap’ulik hek nozams do ncami mtelli dipinten. (AH-Lome) Cama sinek kondu mu dedem üzerinde eziyor ve cam kirleniyor. Yali ipintaşi gyoşvanams do kosums. (AH-Borğola) Ayna kirlenince nefesleyip siliyor. Berekİpintasya do mçxomi tude don3’ams. (AH-Borğola) ÇocukPislensindiye balığı yere değdiriyor. Pinti şeyi oxoyis mot-goime(r). Oxoyi dipinten. (HP-P’eronit) Pis şey evde gezdirme. Ev pislenir. → it’ancaren/ it’anciyaren; işşaven/ işaven; + pintums/ pintoms/ pintups


ipirçen (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Tozlanıyor. “Ncavla mo-ipirçet’aydeyi mbela goyotuy. (ÇM-Ğvant) Sütün tozlanmaması için bez örtüyor. → itozen


ipişmanay (ÇM) Eø har.f. Pişman oluyor. # Keft’i 3’ipri. Şuri kocevoşvani. / Dop’i oropa do var-vipişmani. (ÇM-Mek’alesk’irit, H.K.) Çıktım kayın ağacına. Nefes verdim. / Sevdalık yaptım. Pişman olmadım. → pişmanams/ pişmanay


iplacen (AH) Aø har.f. 1. Sac, teneke, kütük, taş vs gibi sertçe olan ve pek ezilmeyip kırılıp dökülen ve yamulan bir şey [aps.] ezilip yamuk yumuk hale geliyor. Tenekepe xete yeyi-muşiz dodvi. Go3’onk’anaşi iplacen. (AH-Lome) Tenekeleri elinle yerine koy. Savurunca eziliyor→ iplat’en; + placums


iplat’en (AH) Aø har.f. I. Sac, teneke, kütük, taş vs gibi sertçe olan ve pek ezilmeyip kırılıp dökülen ve yamulan bir şey [aps.] ezilip yamuk yumuk hale geliyor. Tenekepe k’amiyonişi k’ap’ulaz diplat’u-doren. (AH-Lome) Tenekeler (dolu iken) kamyonun arkasında yamulmuş. → iplacen; + plat’ums

II. Armut ve kabak gibi sert yapıya sahip olan meyve ve sebze [aps.] dalından düşerek ya da yuvarlanarak dövülüp darp görüyor. Araba dido ixvanten. K’arp’uzepe mtelli iplat’en. (AH-Lome) Araba çok sarsılıyor. Karpuzlar hep eziliyor


ipopocen (FN ~ AH) Aø har.f. Köpürüyor. Menceloni ixi baraşi zuğaşi jindole dipopocen. (AH-Borğola) Güçlü rüzgâr esince denizin üstü köpürür.


ipoxnams (PZ) Eø har.f. Emekliyor. Xasanişi çxoro tuteyi berenak ipoxnams. (PZ-Cigetore) Hasan’ın dokuz aylık bebeği emekliyor. → poxnuy; poxums; xoxups


ipşams (PZ) EA har.f. Kendisi için dolduruyor. Ogines 3’ale megzapes iri zoni ot’u. P’rinç’i xaşk’umt’es. Andğa iri k’ale ipşes. Aşk’va p’rinç’i livadi var-dosk’udu. (PZ-Cigetore) Eskiden sahil yoluna yakın yerler hep bataklık imiş. Pirinç ekiyorlarmış. Bugün her taraf doldular. Artık pirinç tarlası kalmadı.


ipşen[1] (PZ ~ AŞ) Aø har.f. 1. Cansız nesne, kap vs [aps.] doluyor. Mangana ce3’opxer-on. 3’arite ipşu-i, ciç’en. (ÇM-Ğvant) Makine kurulmuş. Su ile dolunca kendiliğinden başlıyor. Kormepe k’avidi tudendo 3’intili ipşu. (ÇM-Ğvant) Tavukların kümesinin altı dışkı doldu. Mangana-sk’afindi tudendo gaminç’oru. 3’arepete ipşu. Huy doliğay. (ÇM-Ğvant) Gemi alttan delindi. Sularla doldu. Şimdi batıyor. Mandre dişk’a ipşu. Aşk’va var-molisvaren. (AŞ-Ok’ordule) Ahırda odun doldu. Artık dizilmiyor. K’uk’mina ipşu. (AŞ-Ortaalan) Küçük güğüm doldu. 2. İnsan [aps.] kızgınlıkla doluyor, sabrı tükenip öfkesi taşacak duruma geliyor. Dido bipşi. (AŞ-Ortaalan) Çok doldum, öfkeliyim. 3. İnsan [aps.] ağlamaklı duruma geliyor. Berepe memok’açani vipşer. (ÇM-Ğvant) Çocuklar beni sıkıştırınca doluyorum (= zorlanıyorum). [◘ eşb. opşams/ opşay fiilinin şahıssız kipi]oipşen (FN), oipşams (AH), oipşen (HP), yipşen (ÇX); + opşams[A]/ opşay

+ apşen AD/ADL har.f. a. AD har.f. Bir şeye [dat.] bir şey [aps.] doluyor. Xali tozi apşu. Gopatxuy. (AŞ-Ok’ordule) Halıya toz doldu. Silkeliyor. b. Birine ait [dat.] bir şeye [lok.] bir şey [aps.] doluyor. K’iti danzi elema3onusi txombri mapşu. (AŞ-Ok’ordule) Parmağıma diken batınca iltihap doldu.


ipşen[2] (PZ ~ AŞ) Aø har.f. I. (PZ ~ AŞ) Fare, böcek vs [aps.] çoğalıyor. Ham 3’anas mtucepe ipşu. Lacite oxosk’inaten-i ? Vana k’at’upek momç’işan-i ? (PZ-Cigetore) Bu sene fareler çoğaldı. İlâçla mı geberteceğiz ? Yoksa kediler mi yetişsin ? Ham3’o mtuyi ipşu. (AŞ-Ortaalan) Bu sene fare çoğaldı.

II. (PZ) Çocuk çoğalıyor. Berepe ipşen. (PZ-Cigetore) Çocuklar çoğalıyor.


ipti (FN ~ AH) z. İlk. İlk önce. Xasanik mdğora na-tku nenape a m3ika garibi momixtu. - Si ipti garibi mogixtams-i ? Heyak na-zop’ons nenape ma p’anda garibi momixtams. (FN-Sumla) Hasan’ın demin söylediği sözler bana biraz garip geldi. - Sana ilk defa mı garip geliyor ? Onun söylediği sözler bana her zaman garip geliyor. Xasanik ndğora na-tkupe ma m3ika garibi momixtu. - Si ipti heşo mogixtu-i ? Hemuk na-tkvasenpe ma p’anda heşo momixtams. (AH-Lome) Hasan’ın demin söyledikleri bana biraz garip geldi. Sana ilk defa mı öyle geldi ? Onun söyledikleri bana her zaman öyle geliyor. Angaraşe ipti moptişi dido mebikaçet’i, ala ha3’i tamo tamo oxobamç’k’er. (AH-Lome) Ankara’ya ilk geldiğimde çok daralıyordum, fakat şimdi yavaş yavaş uyum sağlıyorum. Lazut’i ipti boxominamt. Ok’açxe onçamurete pçxvarumt do pkurçolumt. (AH-Lome) Mısırı önce kurutuyoruz. Sonra dibekte dövüp ayıklıyoruz. Xuşut’ik ğobeyi ikomt’aşi ipti masayi na-di3onasen yerepe let’az noğarams. Nak’o uk’orems xesap’ums do ok’açxe masaepe do3onuz gyoç’k’ams. (AH-Lome) Hurşit çeper yaparken önce kazık dikilecek yerleri toprakta çizer. Kaç tane lazım olacağını hesaplar ve sonra kazıkları dikmeye başlar. Cuma, ipti si amaxti doloxe. Ok’açxe çku amaptat. (AH-Lome) Kardeş, önce sen gir içeri. Sonra biz girelim. Z*igara mep’t’k’oçi. İpti ipti dido mebikaçi. Ala tamo tamo moyobager. (AH-Lome) Sigarayı bıraktım. Önceleri çok darlandım. Ama yavaş yavaş alışıyorum. Gyari oç’k’omuşe didoten ipti çorbaşi oşumuten geiç’ken. (AH-Borğola) Yemek yemeğe çogunlukla önce çorba içmekle başlanır. Ont’ulez na-iven dik’a ipti gumumt do ok’açxe m3’upe pucişi gyari şeni pşinaxumt. (AH-Borğola) Tarlada olan buğdayın önce başağını alırız ve sonra saplarını inek yemi için saklarız. Onciruşen ebiselaşi ipti ğağili maz*iren. (AH-Borğola) Uykudan kalkınca önce bulanık görürüm. Oncirez na-eisels iri k’oçik ipti goi3’in3’en. (AH-Borğola) Yataktan kalkan her insan ilk önce gerinir. → sift’e; emogi; isti; ifti


iptineri/ iptineyi (FN ~ AH) s. İlk. Ağne çilerepe iptineri ndğalepez ok’oburt’ez do uk’ule dimp’ranez. (FN-Sumla) Yeni evliler ilk zamanlarda çok kavga ettiler. Sonra sakinleştiler (= artık kavga etmiyor). Bayamişi iptineri ndğaz skande meptaten. (AH-Lome) Bayramın birinci günü sana geleceğiz. Skidala-çkimis iptineri Japoni eçi 3’aneri bort’işi bz*iri. (AH-Borğola) Yaşamımda ilk Japon’u yirmi yaşımda iken gördüm. → sift’eneri; emogindeni; moç’k’a; iftineri; [birinci] aroni; maroni, maarani


iptiz (AH) z. İlk zamanlarda. # İptiz ma na-mp’oromt’i do ok’açxe Asiye na-eç’opi, e Memet efendi-çkimi. (AH-Lome) Önceden beni seviyor olduğun, sonra Asiye ile evlendiğin, e Mehmet efendim benim. [Mehmet’in ölümünde önceden sevdiği kız tarafından yazılan ağıt]


ipxors (FN-Sumla ~ HP-P’eronit) EA har.f. [perf. (o)ç’k’omu) ; tec. uç’k’omun] Yiyor. İlyasik nç’olo got’urt’olums do ipxors. (FN-Sumla) İlyas mısırı aceleyle ateşte pişirerek yiyor. Cuma-muşik da-muşişen k’ap’ineyi ipxors. (FN-Sumla) Erkek kardeş kız kardeşinden çabuk yiyor. Gyayi bipxort’i şkule mç’ima kogyoç’k’u. (AH-Lome) Ben yemek yerken yağmur başladı. Handğa açxanaz mu gyari ç’k’omit ? (AH-Lome) Bugün lokantada ne yemeği yediniz ? Mç’ima gyayi op’ç’k’omi şkule gyoç’k’u. (AH-Lome) Yağmur ben yemek yedikten sonra başladı. Lumci dudeyi mebok’idam. Gyayi mot-ipxort. (AH-Lome) Bu akşam dudeyi yapıyorum. Yemek yemeyin. Mtugik doxvat’ums domtugik oipxorsya var-itkven. Tauşanik-ti doxvat’ums. (AH-Lome) Fare kemirir ve fare yerdenmez. Tavşan da kemirir. Gyayi bipxort’a şkul memacoxi. (AH-Pilarget, Sidere, Jin-Napşit) Ben yemek yerken uğra. Gyayi oç’k’oma şkul moxti. (AH-Pilarget, Sidere, Jin-Napşit) (Kendin) yemek yedikten sonra gel. Hek’o mamşkorinuşi lo3a, m3’utxe, na-ren gyari meona opç’k’omi. (AH-Borğola) O kadar açıkınca tatlı, tuzlu, var olan (bütün) yemeği arka arkaya yedim. Puci-çkunik ndğaleri na-ç’k’omu tipi seri mk’oums. (AH-Borğola) İneğimiz gündüz yediği otu gece geviş getiriyor. Berek na-şirşolu gyari mot-gondunut’az ma do ma op’ç’k’omi. (AH-Borğola) Çocuğun karıştırdığı yemeği kaybolmasın diye ben yedim. Gyari amşkorinaşi makvali get’ağanums do oipxors. (AH-Borğola) Yemek acıkınca yumurta tavalayıp da yer. Ham coğoyik gyayi var-ipxors. Ugyayeli xro3kasen. (HP-P’eronit) Bu köpek yemek yemiyor. Açlıktan ölecek. Çxomi bipxort’işi xurxis x’vili kelema3igu. (HP-P’eronit) Balık yerken kılçık boğazıma battı. Gyai var-ipxorna-ti mbuli oç’k’omi. (HP-P’eronit) Yemek yemiyorsan hiç olmazsa kiraz ye. → imxors/ imxoy/ impxors; ç’k’omups

yet. aç’k’omen : Yiyebiliyor. Okçinalik’iz na-ginon var-gaç’k’omen. (AH-Lome) Yaşlılıkta istediğini yiyemezsin. Lu-ncaxerişi dido na-ren var-aç’k’omu do kogyut’alu. (AH-Borğola) Lahana ezmesinin fazla olanı yiyemedi ve bıraktı.

şsz iç’k’omen : Yeniyor. Yenebiliyor. Mpalu gyari var iç’k’omen. Nana, kvali tina kelemidvi. (FN-Sumla) Yavan ekmek yenmiyor. Anne, Hiç olmazsa yanına biraz peynir bana koy. Go3’oneri lazut’işi mkveri han3’o çkar var-iç’k’omen. (AH-Lome) Geçen yılki mısır unu bu yıl hiç yenmiyor. Kotuımepeşi o3’k’int’ale iç’k’omen. Ala çku var-bipxort. (AH-Lome) Tavukların taşlığı yenilebiliyor. Fakat biz yemiyoruz. Dido mezmonute lap’a-ti var-iç’k’omen. (AH, atasözü, K.A.) Çok düşünürsen lap’a bile yenmez. Bulek’i kapçon-mç’k’udi k’ala dido k’ai iç’k’omen. (AH-Borğola) Turp, hamsili ekmekle çok iyi yenir. Çuneri şuk’a var-iç’k’omen. (AH-Borğola) Tazeliğini yitirmiş salatalık yenmez.

part. ç’k’ome(r)i : Yemiş. Yenmiş. Yiyerek. Berepe-çkimi gyari ç’k’omeri renan. (AH-Lome) Çocuklarım yemek yemiş haldeler.

yoks.part. uç’k’omu : Yemeksizin. Yemeden. Ngenepe ok’op’3’k’it do lumcişa mutu uç’k’omu mğoruman. (AH-Lome) Danaları ayırdık da akşama kadar bir şey yemeden bağırıyorlar.

f.-i. oç’k’omu : Yeme. Yemek. Gençluğiz dido içalişinen do obadalik’iz oç’k’omu şeni kinayiz m3ika mutu elidven. (AH-Lome) Gençlikte çok çalışılır ve ihtiyarlıkta yemek için kenara bir şeyler atılıp biriktirilir. İnoraz oç’k’omu şeni mkveri do xaci ha3’işen xaros komolobobği. (AH-Gidreva) Kışın yemek için un ile fasulyeyi şimdiden erzak dolabına koydum. Gyari oç’k’omuz var-gyoç’k’aşa ipti aşurams do hemindo şkule ipxors. (AH-Borğola) Yemek yemeğe başlamadan önce kokluyor ve ondan sonra yiyor.

f.-s. oç’k’omoni : Yenmesi gereken. Yenecek. Urz*eni oç’k’omoni divu-doren. (AH-Lome) Üzüm yenecek olmuş. Oç’k’omoni m3xuli va-ren-i ? (AH-Lome) Yenecek armut yok mu ? Korba-ğurz*ulik oxoris oç’k’omoni gyari var-dut’alu. (AH-Borğola) Pis boğaz (= obur) evde yiyecek yemek bırakmadı.

[dey. ipxors do geişkumers (AH) : Birini yiyip bitiriyor. Birini onmaz duruma getiriyor.] Si ma omç’k’omi do gemişkvi. (AH-Lome) Sen beni yiyip bitirdin.

[dey. tolite ipxors (AH) : Bakış ile azarlıyor.] Nena va-tku. Ala tolepete omç’k’omu. (AH-Lome) Söz söylemedi. Ama gözleri ile beni azarladı.

+ upxors EDA har.f. Birine ait bir şeyi yiyor. Let’a mtelli dumç’k’u ren. K’uçxeşen meşulun do mpolo mipxors. (AH-Lome) Yer hep karınca dolu. Ayağımdan girip baldırımı yiyor.

+ oç’k’omapams EDA ett.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] yediriyor. Ncumoni na-oç’k’omapiz 3’k’ari-ti oşvapi. (AH, atasözü, K.A.) Tuzlu yedirdiğine suyunu da içir.


ip’aramitams (AH) Eø/EA har.f. Konuşuyor. → ixap’ars, ilak’irday, isinapay/ isinapams, ğarğalams/ ğarğalaps, ğağalaps; ğarğals

I. Eø har.f. Konuşuyor. Bir dili [zarf] kullanarak konuşuyor. Nanak Mp’olis-ti Turkuli var-ip’aramitu. Na-idu yeriz şa Lazuri ospiyapu. (AH-Lome) Annem İstanbul’da da Türkçe konuşmadı. Gittiği yerde hep Lazca konuştu. İp’aramitamt’aşi xoxonç’a-skani xurxiz na-yulun-gyulun iz*iren. (AH-Lome) Sen konuşurken gırtlak çıkıntının boğazından inip çıkması görünüyor. P’ap’ulik çku na-bip’aramitamt var-ognaşi nandidik p’ap’uliz nontxams. (AH-Lome) Dedem bizim konuştuğumuzu duymayınca babaannem dedemi dürtüyor. Ar mitik ip’aramitamt’aşi nena mek’vatu k’ai var-ren. (AH-Borğola) Bir kimse konuşurken söz kesmek iyi değildir. Suriyez Arabuli ip’aramitaman. (AH-Borğola) Suriye’de Arapça konuşuyorlar. K’ai na-va-renan şeni var-ip’aramitaşa artikatis elustunan. (AH-Borğola) İyi olmadıkları için konuşmadan birbirlerinin yanından sıyırıp geçiyorlar.

II. EA har.f. Bir işi [aps.] konuşuyor. Yalan [aps.] söylüyor. P’ot’e na-var-gaxenasen dulyape m3udişi mot-ip’aramitam. (AH-Lome) Hiçbir zaman yapamayacağın işleri boşuna konuşma.

yet. ap’aramiten : Konuşabiliyor. Muradis çkar m3udi var-ap’aramiten. Nena var-oçodinaşa goimç’itanen. (AH-Lome) Murat hiç yalan konuşamaz. Sözünü bitirmeden kızarıverir. Nanaz Turkuli elakteyi ap’aramiten. (AH-Lome) Annem Türkçeyi telâffuz edemez (= Yanlış telaffuz eder). Alla raxmet’eylesun ! Cayidişi nandidi Map’arveşen moxtimeri t’u do Lazuri var uçkit’u. Ok’açxe Lazuri kodiguru. Ala k’ayi var-apa’aramitet’u. “Nandidi mu xali giğun ?” ya do p’k’itxat’itşiKayi bore skiri. Ala panda kapula ma3kunenya zop’ont’u do çku-ti biz*i3amt’it. (AH-Lome) Allah rahmet eylesin ! Cahit’in babaannesi Çayeli’nden gelme idi ve Lazca bilmezdi. Sonradan Lazcayı öğrendi. Ama iyice telâffuz edemiyordu. “Babaanne nasılsın ?” diye sorduğumuzdaİyiyim yavrum. Ama hep sırtım ağrıyordemek isterkenK’ayi bore skiri. Ala p’anda k’ap’ula ma3’k’unendeyemedenKayi bore skiri. Ala panda kapula ma3kunen derdi ve biz de gülerdik.

f.-i. op’aramitu : Konuşma. Ham k’oçişi op’aramitupek k’oçiz eluk’edinams. (AH-Lome) Bu adamın konuşmaları insanı deli ediyor.

+ up’aramitams ED/EDA har.f. a. ED har.f. Biri ile [dat.] konuşuyor. Eminez bup’aramiti tina nana-muşiz var-bup’aramiti. (AH-Lome) Emine ile konuştuysam da annesiyle konuşmadım. Si ma va-mip’aramitare-doren do ma kemane busumer. (AH-Lome) Sen benimle konuşmayacakmışsın da ben keman çalıyorum. Baba-muşik bere-muşi didi k’oçepe steri go3’ixunams do up’aramitams. (AH-Lome) Babası çocuğunu büyük insanlar gibi önüne oturtup sohbet ediyor. Ğormotiz na-mekçu nenate up’aramiti. (AH, atasözü, K.A.) Allah’a onun sana verdiği dil ile konuş. b. EDA har.f. Birine [dat.] iş, yalan vs [aps.] konuşuyor. Mu iven. Goxve3’u(r). Ma m3udi mot mip’aramitam. (AH-Lome) Ne olur, yalvarıyorum. Bana yalan konuşma.

+ op’aramitapams ED ett.f. Birini konuşturuyor. Rizak berez çkar var-op’aramitapams. Berek ar mutu zop’ont’aşi nena nuk’vatams. (AH-Lome) Rıza çocuğu hiç konuşturmuyor. Çocuk bir şey söylemeye kalkınca sözünü kesiyor


ip’ecanen Aø har.f. 1. Sıkılaşıyor. 2. (Muhallebi vs) katılaşıyor. P’et’mezi hek’o va-iguben. M3ika tutxoci t’asen ki koraşi dido va-ip’ecanasen. (AH-Lome) Pekmez o kadar kaynatılmaz. Biraz akışkan olacak ki soğuyunca çok katılaşmayacak. P’et’mezi dido gubaşi ip’ecanen. (AH-Borğola) Pekmezi çok kaynatınca katılaşır.


ip’içums/ ip’içuy/ ip’p’içuy/ ip’içvay (PZ-Cigetore ~ AŞ) Eø har.f. Oruç tutuyor. İsmail aina var-ip’içum’tu do andğa ip’içums. (PZ-Cigetore) İsmail hiç oruç tutmazdı. Ama bugün oruç tutuyor. Emini var-ip’içumt’u do hamdğa ip’içuy. (AŞ-Ok’ordule) Emin oruç tutmuyordu da bugün oruç tutuyor. Ham ndğa bip’içvart’u. Cemotanu. Var-emaselu. (AŞ-Ok’ordule) Bu gün oruç tutacaktım. Gece uyanamadan sabah oldu. Kalkamadım. Ham ndğa bip’içvatert’u. Cemotaney. Var-emaseley. (AŞ-Ok’ordule) Bu gün oruç tutacaktık. Gece uyanamadan sabah oldu. Kalkamadık. Hamseri cemotanu. Himu-şeni handğa var-bip’içvare. (AŞ-Ortaalan) Bu gece uyanamadım (= uyuya kaldım). Onun için bugün oruç tutmayacağım. → ipiçums; ip’içvams/ ip’içvaps

f.-i. op’içu : Oruç tutma. Ali op’içu var-cegutun. (ÇM-Ğvant) Ali oruca başlamıyor. 3’o Op’içu-ora Maryaşinaşi çxoroni ndğa mulun. Him ndğa op’içu cebgutaten. (ÇM-Ğvant) Bu yıl ramazan Ağustos ayının dokuzuncu gününe denk geliyor. O gün oruca başlayacağız.


ip’içvams/ ip’içvaps (FN ~ ÇX) Eø har.f. Oruç tutuyor. Oruçludur. Remezaniz Ç’anapetiz tevekeli mitik var-ip’içvamz. (FN-Ç’anapet) Ramazan’da Ç’anpet’te genelde kimse oruç tutmuyor. K’itxa şkuleMuslimani borezop’ons do p’ot’e var-ip’içvams. (FN-Sumla) SoruncaMüslümanımder, ama hiçbir zaman oruç tutmaz. Xasaniz-ti bazi gyotanun do umosele ip’içvams. (AH-Lome) Hasan da bazen uyanamıyor ve sahursuz (= sahura kalkmadan) oruç tutuyor. P’içvanoras (= op’içuşi oraz) Muslimanepek ip’içvaman. (AH-Borğola) Oruç ayında (= Ramazan’da) Müslümanlar oruç tutarlar. Ozcanik çkarte var-ip’içvap’t’u. Dğa ip’içvaps. (ÇX-Çxalazeni, TM) Özcan hiç oruç tutmazdı. Bugün oruç tutuyor. → ipiçums; ip’icums/ ip’içuy/ ip’p’içuy, ip’içvay


ip’lanen (PZ ~ ÇM) Aø har.f. Avunuyor. Teselli oluyor. Ağlamayı kesiyor. Doğanişi bere ordo ip’lanen. (PZ-Cigetore) Doğan’ın çocuğu erken teselli oluyor. Bere ot’rağudute ip’lanen. (ÇM-Ğvant) Çocuk ninni ile ağlamayı kesiyor (= avunuyor). → implanen, imp’lanen; + op’lanay


ir → iri


İraği (AK) i. Irak. İrani do İraği manz*ageri renan. (AK-Döngelli) İran ve Irak komşudur. İrağişi doloxes Amerikaşi askerepe gulun. (AK-Döngelli) Irağ’ın içinde Amerika’nın askerleri geziyor. → İrak’i-msva, İrak’i


İrak’i i. Irak. İrak’iz ma xut 3’anas biçalişi. İşgali ivuşi dido p’at’i doma3’onu. (AH-Lome) Irak’ta ben beş yıl çalıştım. İşgali edilince çok üzüldüm. Amerik’ak İrak’is k’oçepe oğurinams. (AH-Borğola) Amerika Irak’ta insanları öldürüyor. İrak’is na-ivu savaşiz dido k’oçi ğuru. (AH-Borğola) Irak’ta olan savaşta çok insan öldü. → İrak’i-msva, İraği


İrak’i-msva (ÇM-Ğvant) i. Irak. Amerik’a İrak’i-msva doşirşolu. (ÇM-Ğvant) Amerika Irak’ta katliam yaptı. → İrak’i, İraği


İrani i. İran. İrani do Turkiyaşi k’omşiluği k’ayi ren. (AH-Lome) İran ve Türkiye’nin komşuluk ilişkileri iyidir. İranis molaşi rejimi ren. (AH-Borğola) İran’da mollah rejimi var. İrani do İraği manz*ageri renan. (AK-Döngelli) İran ve Irak komşudur. → Persi-msva


iraxat’en (PZ)(AŞ ~ ÇX) Aø har.f. Rahatlıyor. [rahat < Arp.] Ayşeşi puci xvala na-ot’u şeni opşa becğamt’u. Ar k’ata kelumç’eşu. Diraxat’u. Hus var-becğams. (PZ-Cigetore) Ayşe’nin ineği yalnız olduğu için çok bağırıyordu. (Ayşe) bir (hayvan) arkadaş (ineğin) yanına getirdi. (İnek) rahatladı. Daha da bağırmıyor. Ham laci şvasi k’oçi iraxat’en. (AŞ-Ok’ordule) Bu ilacı içince insan rahatlıyor. Xasani iraxat’en. (FN-Ç’anapet) Hasan rahatlıyor. Xasanik mu ç’k’omu, var-miçkin. Ndğa-tanurişa doblez*gu edo ontxoru şkule diraxat’u. (FN-Ç’anapet) Hasan ne yedi, bilmiyorumGün ağarana kadar çıkarır gibi oldu ve kusunca rahatladı. Çxindi onç’aşa k’ayi kogamişifoni do diraxat’i ! (FN-Ç’anapet) Burnunu çekeceğine iyicene sümkür de rahatla ! Emine ancaxi xvala doskidaşi iraxat’en. (AH-Lome) Emine ancak yalnız kalınca rahatlıyor. K’at’a k’oçi oxori-muşis iraxat’en. (AH-Borğola) Her insan evinde rahatlar. Dulyape-çkimi k’at’a ndğaz iraxat’en. (ÇX-Makret) İşlerim her gün rahatlıyor. → irayat’en; diksiren/ diksiyen


iraxunams (FN-Ç’anapet) Eø har.f. Titriyor. 3’ut’eli biç’i-çkimik jur saat’işen doni gale mtvirite ibiru do ha3’i iraxunams. (FN-Ç’anapet) Küçük oğlum iki saattan beri dışarda karla oynadı ve şimdi soğuktan titriyor. Berek iraxunamz. İni ayu-i, p’eya ? Var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Çocuk titriyor. Soğuk mu oldu, acaba ? Bilmiyorum. → dardalams/ dardalay; araxunen, raxunuy, raxunoms; tirtinams, tirtins, uxutirtins, uxvatirtinen; z*anz*alaps


irayat’en (ÇM) Aø har.f. Rahatlıyor. [rahat < Arp.] Ali puji-mç’eşişa var-idasi irayaten. (ÇM-Ğvant) Ali inek çobanlığına gitmediğinde rahatlıyor. → irayat’en; diksiren/ diksiyen


irçak’en (FN ~ AH HP) AL har.f. 1. Bir yerde veya bir şeyler arasında [lok.] sıkışıyor. Ntxirişi k’ak’alepe ç’ak’işe gamalayiz pi3arişi firidapez irçak’en. (FN-Ç’anapet) Fındık taneleri kozasından çıkınca tahta aralıklarına sıkışıyor. 2. Bir guruba veya kalabalığın arasına [lok.] sıkışarak giriyor. Milletik sira-muşi çumers. Memet’i mulun do k’aabaluğişi araz irçak’en do oğine golilams. (AH-Lome) Millet sırasını bekliyor. Mehmet gelip kalabalığın arasına sıkışarak öne geçiyor. Dolmuşiz berepe irçak’enan do mektebişe ulunan. (AH-Borğola) Dolmuşa çocuklar sıkışıyorlar da okula gidiyorlar. → inçrak’en, inçark’en, içak’en; nik’açenI; elik’açen[2], elikaçen


irden (AŞ ~ ÇX)(AK) Aø har.f. I. (AŞ ~ ÇX)(AK) 1. Çocuk, hayvan yavrusu ve bitki [aps.] büyüyor. Bere irden. (AŞ ~ ÇX) Çocuk büyüyor. 3’ulu k’inçi irdasi yuva-muşişa ceputxun. (AŞ-Ok’ordule) Küçük kuş büyüyünce yuvasından uçup gidiyor. Nezi zade irdu. Oxori catven. (AŞ-Ok’ordule) Ceviz çok büyüdü. Evin üstünü örtüyor. Go3’o na-gop’k’vati framuli ham3’o vrossişa dirdu. (AŞ-Ortaalan) Geçen sene budadığım ıhlamur bu sene iyice büyüdü. Kvaloni yerepe mutu var-irden. (AŞ-Ortaalan) Taşlık yerlerde bir şey büyümez. Berepe dido ordo irden. (FN ~ ÇX) Çocuklar çok çabuk büyüyorlar. Berepe irdaniz k’inçi steri gyoputxinam. (FN-Ç’anapet) Çocuklar büyüyünce kuş gibi bırakıp gönderiyorsun. K’ap’ineyi irden, didi cuma-muşis meç’işun. (FN-Sumla) Hızlı büyüyor, abisine yetişiyor. Lazma gobubği do ncalepe ordo dirdu. (FN-Sumla) Etraflarına (köklerine) kemre döktüm ve ağaçlar çabuk büyüdü. Go3’oz na-gopxorxit felamuri han3’o dido k’ai irden. (FN-Sumla) Geçen sene budadığımız ıhlamur ağacı bu sene çok güzel büyüyor. Bere-skani 3’ilavayi steri irden. (FN-Sumla) Çocuğun sağlıklı büyüyüp uzun boylu oluyor. Nca irdu, irdu do elektriğiş nteliz konan3’u. (FN-Sumla) Ağaç büyüdü, büyüdü ve elektrik teline değdi. Berez ha3’i nosik var-yuzdams. İrdaşi hamtepe iri açkinasen. (AH-Lome) Çocuğun şimdi aklı kesmiyor. Büyüyünce bunların hepsini bilecek. K’inçi irdaşi yuvaşen geputxun. (AH-Lome) Kuş büyüyünce yuvadan uçar. Xasaniz dido 3’ip’i uyonun. Ala irdet’aşa gverdi 3’i3’ilapek doluç’k’omams. (AH-Lome) Hasan’ın çok sayıda yavru balığı var. Ama büyüyene kadar yarısını yılanlar yer. Go3’oz na-doborgi ant’ama k’ai irdu, edo hakşakis meyve var-meçu. (AH-Borğola) Geçen sene diktiğim şeftali iyi büyüdü, ama şimdiye kadar meyve vermedi. Lazut’işi ont’ulez lazut’i k’onare. Majuranepe k’ai irdaz ya do. (AH-Borğola) Mısır tarlasında mısırı seyrelteceksin. Öbürleri iyi büyüsün diye. Bere ! Dirdi si ! Xura ibont’aşi 3’k’ari ti-skanis kogogaben. (AH-Borğola) Çocuk ! Büyüdün sen ! Banyo yaparken suyu kendine dökünebilirsin. He-ti dirdu do na-isternan berepez goşant’alen. (AH-Borğola) O da büyüdü de oynayan çocukların arasında karışıyor. Hak’o dirdu. Xolo-ti bere steri dulya ikoms. (AH-Borğola) O kadar büyüdü. Yine de çocuk gibi (= çocukça) iş yapıyor. Timurişi bere irden. (AK-Döngelli) Timur’un çocuğu büyüyor. Dunyaşa na-mulun bere ar nebetişi dirden. (AK-Döngelli) Dünyaya gelen çocuk çabucak büyür. 2. Dere, ırmak [aps.] büyüyor. Yağıştan sonra derede [aps.] akan suyun miktarı çok oluyor. Ruba irden. (AŞ-Ok’ordule) Dere büyüyor. Ruba dirdu. Gzaşa kextu. (AŞ-Ortaalan) Dere büyüyüp yola çıktı. Mtvirik livaz meçu şkule ğali dirdu. (AH-Borğola) Kar eridikten sonra dere büyüdü. Ğali irduşi ont’ules 3’k’ai kogexedu. (HP-P’eronit) Irmak büyüyünce bahçeye su bastı. 3. Soyut bir şey [aps.] büyüyor. Amerik’a nak’o imencelaz do izenginasen, k’iyanas-ti hek’o fuk’araluği irdasen. (AH-Lome) Amerika ne kadar güçlenip zenginleşecekse dünyada o kadar yoksulluk büyüyecek. → imorden; moirden, muirden; + orday/ ordams/ ordaps

+ arden (*)(AŞ)(AH ~ HP) AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey (ör. çocuğu) [aps.] büyüyor. Bere domardu. Aşk’va k’alati lazut’i dolvabğen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğum büyüdü. Artık sepete mısır doldurup dökebiliyor. Cemaliz bere arden. Cemal’in çocuğu büyüyor. Ma bere marden. (HP-P’eronit) Benim çocuğum büyüyor. [(*) Bu biçim, her yörede kullanılmadığından dolayı ayrıca A bölümünde maddebaşı edilmiştir.]

II. (AŞ-Ok’ordule)(FN-Ç’anapet) [günler hakkında] Uzuyor. K’işi ndğalepe 3’ulu iyen. Yazi moxt’asi ndğalepe irden. (AŞ-Ok’ordule) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. K’işişi ndğalepe 3’ut’a iyen. Yazi moxtayiz ndğalepe irden. (FN-Ç’anapet) Kış günleri kısa oluyor. Yaz gelince günler uzuyor. goninzdenII; igunz*anen/ igunzanen, iginz*anen/ iginzanen

III. (FN ~ AH-Lome)(AK) Deniz [aps.] büyüyor. Denizde [aps.] büyük dalgalar oluşuyor. Xasanik, mzuğa irdayiz mzuğa k’ala na-elaz*irt’u mtel şeyi amitoramz. (FN-Ç’anapet) Hasan, deniz büyüyünce denizin orda bulunan bütün her şeyi alıp içeriye sürüklüyor. Mzuğa irden. Didi dalga get’roxun. (FN-Sumla) Deniz büyüyor. Büyük dalga kırılıyor. Biç’epe ! M3ika dobauşenat. Ar k’ele t’aonik ok’oxums. Ar k’ele-ti mzuğa irden. (AH-Lome) Arkadaşlar ! Biraz acele edelim. Bir yandan hava bozuyor. Bir yandan da deniz büyüyor. Andğa bavra na-ren şeni mzoğa irden. (AK-Döngelli) Bugün rüzgâr var. Onun için deniz büyüyor. → empunII; exrisk’un; epunII; epumsII


irek’i[1] (AH) s. ve i. I. s. İğreti. Eğreti. Han3’o germaz k’alivi p’ç’k’adi. Edo dido irek’i divu. (AH-Borğola) Bu yıl dağda kulübe çaktım. Ama çok iğreti oldu.

II. i. 1. İnce, eğri büğrü, sert yapılı bir nesne. Haya mu ivu-doren, haşşo İrek’i steri ! (AH-Lome) [Ayazda kalıp sertleşmiş bez hakkında] Bu ne olmuş, böyle sert bir cisim gibi ! 2. Yumuşak olması gerekirken sert olan bir satıh.


irek’i[2] (HP) i. Kaygan düğümlü sığırcık yemli kuş tuzağı. [Yazın bununla mainç’ire/ mainç’iye (= bir tür bülbül kuşu) gibi ince kuş tutulur. Genellikle ğaç’o (= sığırcık) yemi olarak kullanılır. Mekanizma başparmak kadar veya biraz daha kalın bir ağacın ortasından karşıya kadar bir delik acılır. Bu deliğe çok sıkı geçmeyen bir çubuk takılır ve delikten bir ip geçirilip ipin ucu şima (*) düğümü yapılıp küçük çubuğun üstüne konur. İpin diğer ucu bir ağaç dalı eğilerek bağlanır. Küçük çubuğa kuşun konması için üstüne kuş yemi sarkıtılır. Kuşlar yemi yemek için şimanın (*) arasından bu dala konar. Dal düşünce diğer uçtaki gerdirilmiş ağaç dalı ipi çeker ve kuş ayağından yakalanır. R.B.] [(*) Şima : Hopa’da konuşulan Türkçe’de kaygan bir düğümün adı.]


irgebun (ÇX-Çxalazeni) Aø har.f. Yarıyor. Yaralıdır. → ipelen/ ipels

+ argebun AD har.f. Birine yarıyor.

irginen (PZ ~ ÇM) Aø har.f. Yuvarlanıyor. Yuvarlana yuvarlana iniyor. Ar virgini ç’i argi-burgi ti-tude koceft’i. (PZ-Cigetore) Bir yuvarlandım ki tepetakla aşağıya indim. Emogi k’uçxe nust’un, ok’açxe irginen. (ÇM-Ğvant) Önce ayağı kayıyor, sonra yuvarlanıyor. Mo-irginert’ay deyi kva mca nojinay. (ÇM-Ğvant) Kütük yuvarlanmasın diye taş dayıyor. Kva irginasi ğoberi ek’ibğen. (ÇM-Ğvant) Taş yuvarlanınca çitin arkasına yığılıyor. Mtuti argibargi irginu. (ÇM-Ğvant) Ayı tepetaklak yuvarlandı. K’ançxalişa irginen. İri k’ale goiragaden. (ÇM-Ğvant) Kayadan (= uçurumdan) yuvarlanıyor. Her tarafı kırılıyor. Kva orginasi so-irginasen msvape gost’ik’uy. (ÇM-Ğvant) Taşı yuvarlayınca yuvarlandığı yerleri yoluyor. Teneke irginasi ilat’en. (ÇM-Ğvant) Teneke yuvarlanınca yamuluyor. → ingrinen, ingrimonen; imurginen; + orginams/ orginay

part. rgineri : Yuvarlanarak. Rgineri culun. (ÇM-Ğvant) Yuvarlana yuvarlana iniyor.

+ arginen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şeyi [aps.] yuvarlanıyor. Ali mangana arginu. Kok’itoru. (ÇM-Ğvant) Ali arabayı yuvarladı (= kelimesi kelimesine : “Ali’nin arabası yuvarlandı). Mahvoldu.


iri/ ir i., s. ve z. I. i. a. Herkes. Iriş(i) dulya. (PZ ~ ÇX) Herkesin işi. İrişi dulya p’ar deyi mo-celagutur. (ÇM-Ğvant) Herkesin işini yapacağım diye dikilme. İri k’ale gulun do cari ak’vanday. (ÇM-Ğvant) Her tarafı gezip ekmek diliyor. Çkimden met’a iri noğaşa geilu. (FN-Sumla) Benden başka herkes çarşıya indi. İri oxoyişe igzalu do Alik gale mu çumers ? (AH-Lome) Herkes evine gitti de Ali dışarıda ne bekliyor ? Alişi exlak’i çkar va-ipels. İri k’ala ok’ak’iden. (AH-Lome) Ali’nin ahlâkı hiç yaramaz. Herkesle kavga eder. Çku mecişe irişen ordo bidat do ar kobiz*irat. Ok’açxe gamapstut do komobulurt. (AH-Lome) Biz imeceye herkesten erken gidip bir görünelim (= görünmüş olalım). Sonra sıvışıp da geliriz. N3xenik moicgiyalaşi irik hemuşen go3’imt’en. (AH-Borğola) At koşunca herkes onun önünden kaçıyor. P’ap’uli-çkimişen Somexi na-zop’ont’u bogni. Ha3’i irikErmeniya do ixmars. (AH-Borğola) Dedemden [Ermeniler’e] Somexi dediğini duydum. Şimdi herkesErmenidiye kullanıyor. Ramizik ağne na-eç’opu feluk’a iris o3’irams. (HP-P’eronit) Ramiz yeni aldığı yatı herkese gösteriyor. → alayi; alayi3o; iri3o, iri3’o; iri-xolo; mteliII-b; k’at’ai

b. Hepsi. Cemalik sotinuri dişk’alepe ok’uk’açams doİri şk’imi onya it’us. (PZ-Cigetore) Cemal ne var ne yok bütün odunları (= herkesinkini kendine) topluyor veHepsi benimdiyor. Cumadik bere-muşiz gumskvanamz do iri ma emok’idams. (AH-Lome) Amca kendi çocuğunun kabahatini örtüyor. Hepsini benim üstüme atıyor. Oxorca nosiz gamaxtaşi na-dolokuns iri goistikams. (AH-Lome) Kadın akıldan çıkınca üzerindekileri hep yırtıyor. → boyne; iri-xolo; mtelli

II. s. Her. Şk’uni oxori iri k’ale firidali on. (PZ-Cigetore) Bizim ev her tarafı deliklidir. Bere oncğore var-ayen. İri k’ale goipsay. (ÇM-Ğvant) Çocuk utanmıyor. Her yerde işiyor. Melenk’alepe iri k’ale mekta n. Zeni var-on. (ÇM-Ğvant) Karşı taraflar hep eğimli. Düz yer yok. İri dulyape ma moxenapaman. (ÇM ~ AŞ) Her işleri bana yaptırıyorlar. Caferi iri ndğa ordoşe gok’usxun. (AŞ-Ortaalan) Cafer her gün erkenden uyanır. İr oç’k’omale. (FN-Sumla) Her türlü yiyecekler. İr dulya hemuz gokaçun. (FN-Sumla) Her işi onun kontrol altındadır. İri ndğaz şums. Sotiyen elaxro3kasen. (FM-Sumla) Her gün (içki) içiyor. Bir yerde geberip gidecek. İr k’oçi muşi gzaz gedgitun. (FN-Sumla) Herkes kendi yolunda gider. Feridik iri şeyis naşurs. (HP-P’eronit) Ferit her şeyi kokluyor. → k’at’a

III. (AH) z. Hep. Cemili elektriğiz nik’iduşi iri badgalu. (AH-Borğola) Cemil elektriğe çarpılınca hep sarsıldı, çok şiddetli sarsıldı. “K’oçi oiluşe bidaya-şi iri cuma-muşik dodgitinams. (AH-Borğola) “Adamı vurmaya gideyimderken hep kardeşi durduruyor.


iri-k’alendo (PZ-Cigetore) z. Her taraftan. Cemali-şk’imi iri-k’alendo içininen. (PZ-Cigetore) Cemal’ım her taraftan tanınıyor.


iri-mutu (AH) i. Her şey. Osmaniz nosi mtelli ant’alu-doren. Muntxa u3’vare. İri-mutuşe iz*i3ins. (AH-Lome) Osman’ın aklı hepten karışmış. Ne söylersen her şeye gülüyor. Ont’ulez na-k’orobums iri-mutu imers do ğaliz dolobğams. (AH-Lome) Tarladan topladığı her şeyi götürüp dereye atıyor (döküyor). Mutepek çkar mutu va-ikoman. Çkunde moxtaşi iri-mutu çku moxenapaman. (AH-Lome) Kendileri bir şey yapmazlar. Bize gelince de her şeyi bize yaptırırlar. Si iri-mutu guriz na-dologangonen steri gaxenen-i ? (AH-Lome) Sen her şeyi kalbinden geçtiği gibi (içine doğduğu gibi) yapabiliyor musun ? Guri gemokoraşi iri-mutu gomoç’k’ondun. (AH-Lome) Yüreğim soğuyunca (= kızgınlığım geçince) her şey unutuyorum. K’oçepez elak’idanşi Tangrişen na-muxtanoren ar hikmetite iri-mutuşi ambari avenan. (AH-Lome) İnsanlar delirdiklerinde Allahtan gelen bir hikmetle her şeyden haberdar olabiliyorlar. Eminez peripe uyonun. Na-ivasen iri-mutu çkunişen ordo açkinen. (AH-Lome) Emine’nin perileri var. Olacak her şeyi bizden önce bilebiliyor. Hak na-itkven iri-mutu Xasanik baba-muşiz numçinams. (AH-Lome) Burada söylenen her şeyi Hasan babasına ulaştırıyorÇxindi-bizi iri-mutus ak’aten. (AH-Borğola) Sivri burun her şeye karışıyor. → k’at’a-mutu


iri-soti/ ir-soti (AH) i. Her yer. Na-idi iri-sotis ma gemok’itxi-doren. (AH-Lome) Gittiğin her yerde benim arkamdan konuşmuşsun. Ti-bizi ! İr-sotiz ti mot-o3onam. (AH-Borğola) Sivri kafa ! Her yere başını sokma (= her işe karışma) ! → k’at’a-soti


iri-turli (ÇM) i. Her şey. Her türlü şey. İri-turli ola3’ude mo-goladum. Cet’roxasen. (ÇM-Ğvant) Her şeyi rafa koyma. (Raf) kırılır. Bere dimordu. Aşk’va iri-turli oxvo3’onay. (ÇM-Ğvant) Çocuk büyüdü. Artık her şeye aklı eriyor. Ali iri-turli naşk’u. Seneri ikten. (ÇM-Ğvant) Ali her şeyi bıraktı (= her şeye boşverdi). Serseri (= amaçsız) dolanıyor. Alişi oxorza iri-turli nugnay. Xeşa iri-turli mvalen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin hanımı her şeyden anlıyor. Elinden her şey gelir (= beceriklidir). Ali xut-vitepe ar k’ale dvosvaray, vit-vitepe do p’i3arepe ar k’ale gamak’atuy, iri-turli mesvareri dulya coç’amt’u. (ÇM-Ğvant) Ali beşe onları bir tarafa dizer, ona onlar ve tahtaları ayırıp her şeyi düzenli olarak işe başlardı. → mtel-turli


iri-xolo (FN ~ ÇX) i. [(FN) erg. iri-xolok, dat. iri-xoloz][(AH) erg. irik-xolo, dat. iriz-xolo] 1. Herkes. İri-xoloz du3’vi do ma var-mi3’vaşi var-ivu. (FN-Sumla) Herkese söyleyip bana söylemeyince olmadı (= kalbim kırıldı, doğrusu). İri-xoloz du3’va do ma var-mi3’vaşa var-iven. (FN-Sumla) Herkese söyleyip bana söylemezsen olmaz (= söylemen gerekir). İri-xolo igzalu do çku çkunebura kodopskidit. (FN-Sumla) Herkes gitti. Biz bize kaldık. Yusufik t’rağodayiz iri-xoloz guri napşen. (FN-Sumla) Yusuf türkü söyleyince herkesin içi duygu ile doluyor (= ağlamaklı oluyor). Çku irik-xolo artikati z*iyameri na-boret mitişen var-mpulomt. (AH-Lome) Biz hepimiz önceden birbirimizi gördüğümüzü (görüşmüş olduğumuzu) kimseden saklamıyoruz. Fadimez unt’aşi iriz-xolo a3’iren. Va-unt’aşi mitiz va-a3’iren. (AH-Lome) Fatma, istediğinde herkese görünüyor. İstemediği zaman kimseye görünmüyor. 2. Hepsi. Her biri. Na-zop’onpe iri-xolo isa ren do mtini ren. (AH-Lome) Söylediklerin her biri doğru ve gerçektir. Yevmiyecepez ar ndğaz para var-meçana iri-xolo edgitun. (AH-Lome) Yevmiyecilere bir gün para vermezsen hepsi ayaklanır. Ç’uvalepe dido mkveroni ren. Nanak iri-xolo gopatxums do ok’açxe-ti kot’ums. (AH-Lome) Çuvallar çok unludur. Annem hepsini silkiyor ve sonra da katlıyor. → alayi; alayi3o; iri3o, iri3’o; mteliII-b; k’at’ai


İrize (ÇM) i. Rize şehri ve ilinin Lazca adı. İrize-şa ulurt’aşa Map’avre golulur. (ÇM-Ğvant) Rize’ye gider iken Çayeli’nden geçiyorsun.


iri3o (ÇM-Ğvant) i. Herkes. İri3o şk’ala gza va-cidginen. (ÇM-Ğvant) Herkesle yola çıkılmaz. İri3oşi dulya va-mom3’ondun. (ÇM-Ğvant) Her kişinin işini beğenmiyorum. Mç’apu xrask’eri iri3o goyomç’k’valay. (ÇM-Ğvant) Tilki ölüsünün üstüne herkes tükürür. İri3o muşi şeni ibgay. (ÇM-Ğvant) Herkes kendisi için (= kendi yakını için) ağlar. Ayşe ok’riyinute iri3o ok’upinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe feryat ederek herkesi topluyor. Ali ovro 3’ana n hay var-on. İri3o gvonoç’ondrinapay. (ÇM-Ğvant) Ali sekiz yıldır burda değil. Herkese kendini unutturuyor. Ar mca cek’vatumt’aşa iri3o şeni moisimadar. (ÇM-Ğvant) Bir ağaçı keserken herkes için düşünmelisin. Andğa soxraşa iri3o vuyoxi. (ÇM-Ğvant) Bugün imeceye herkesi çağırdım. Ayşe limci iri3o dijinasi elan3’umeri nek’nape noğramay. (ÇM-Ğvant) Ayşe akşam herkes yatınca aralıklı (= tam kapanmamış) kapıları örtüyor. → alayi; alayi3o; iri; iri3’o; iri-xolo; mteliII-b; k’at’ai


iri3’o (AŞ-Ok’ordule) i. Herkes. İri3’o ham k’ale mulun. Ma him k’ale vulur. (AŞ-Ok’ordule) Herkes bu tarafa geliyor. Ben öbür tarafa gidiyorum. → alayi; alayi3o; iri; iri3o; iri-xolo; mteliII-b; k’at’ai


iro (ÇM) soru z. Hiç ... mi ? [Yakınma ya da pişmanlık ifadesi] # Avla kocelaxedu / Niyinday ç’veri xura / İro var-goyşinam-i / Na-moxt’asen ham ğura. (ÇM-Ğvant, anonim) Evin önündeki bahçeye oturmuş / [Aşk ve şehvetten] yanmış vucudunu serinletiyor (= soğutuyor) / Hiç aklına getirmiyor musun / Bu ölümün geleceğini.


irote (AŞ-Ok’ordule, Dutxe) z. Daima. Her zaman. İrote para akv’anden. Himu-ti va-meçay. (AŞ-Ok’ordule) Her zaman para istiyor. O da vermiyor. Xasani ndğura na-t’k’upe ma ar m3’ika garibi momalu. - Ar fori si garibi na mogalu ? Him na-it’t’uype ma irote zade garibi momalen. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın demin söyledikleri bana biraz garip geldi. - Sana bir kere mi garip geldi ? Onun söyledikleri bana her zaman çok garip geliyor. K’umari ibiy do kok’otoruy irote. (AŞ-Ok’ordule) Kumar oynuyor da mahfediyor her zaman. Moy mxit’um ? Hişote irote dolixven. (AŞ-Ok’ordule) Niye kurcalıyorsun ? Öylelikle her zaman bozuluyor. K’at’u ibirt’aşa irote porça-şk’imi ç’irduy. (AŞ-Ok’ordule) Kedi oynarken her zaman giysimi yırtıyor. Ali irote para ei3xay. P’ot’e va-meçay. (AŞ-Ok’ordule) Ali her zaman para borç alıyor. Hiç bir zaman vermiyor. P’ap’u-şk’imi irote fesi citums. (AŞ-Dutxe) Dedem daima fes giyiyor. → p’anda[1]; irroti; iyya; p’ant’a


irroti (AŞ-Ortaalan) z. Daima. Her zaman. İrroti berebura moy-issinapam. (AŞ-Ortaalan) Her zaman çocukça konuşma. → p’anda[1]; irote; iyya; p’ant’a


irtams (AH) EA dön.har.f. Paylaşıyor. Axmet’ik Osmani k’ala mu irtams ? P’anda ok’obunan. (AH-Lome) Ahmet Osman’la ne paylaşıyor ? Her zaman çekişiyorlar. Kemalik muz na-uğun iri şeyi cumalepe k’ala irtams. (AH-Borğola) Kemal kendinde olan her şeyi kardeşlerle paylaşıyor. k’ok’ik’atams; ok’irtay/ ok’irtams, ok’iltams; goirtams, goiltams

yet. artinen : Kendi aralarında pay edebiliyor. Paylaşabiliyor. Berepe, mbuli na-var-artines şeni ok’ak’ides. (AH-Borğola) Çocuklar kirazı pay edemedikleri için kavga ettiler.

şsz irtinen : Pay ediliyor. Paylaşılıyor. Ont’ule irtinert’aşi bozopes-ti na-nunç’on k’onari niçen. (AH-Borğola) Tarla pay edilirken kızlara da payı kadarı verilir.

f.-i. ortimu : Pay etme. Paylaşım. Berepe, mbulişi ortimu na-var-axenes şeni ok’ak’ides. (AH-Borğola) Çocuklar kirazın paylaşımını yapamadıkları için kavga ettiler.


irtinen → urtams


-is (PZ-Apso) [cümlemsi s.-e.: konson arkasında kullanılır] (-diği)nde. (-eceği)nde. Berepes, mç’apu nena dvaguanis, aşk’uyinenan. (PZ-Apso) Çocuklar çakalın sesini duyunca korkuyorlar. Mtuyi mtvasis ti-3’ale celolvas maşk’uyinen. P’anda doğişi jin cevust’u(r). (PZ-Apso) Kar yağınca yokuş inmekten korkuyorum. Sık sık buz üzerinde kayıyorum. K’oçik xor3’i şk’omasis imgvanen. (PZ-Apso) Adam et yiyince kilo alır. → -sis; -i[2]/-si; -u/-su; -sini; -iz/-yiz; -şi


isa (AH) s.-z. I. s. Doğru. Na-zop’onpe iri-xolo isa ren do mtini ren. (AH-Lome) Söylediklerin hepsi doğru ve gerçektir. Na-p’ç’arumpes isa na-var-ivupe xolo-ti gebo3’k’er do boisanam. (*)(AH-Borğola) Yazdıklarımda doğru olmayanları tekrar bakıp da dizeltiyorum. [(*) Bu örnekte na-var-ivupe, gebo3’ker ile boisanam fiillerinin ortak tümlecidir. Gebo3’k’er fiili datif tümleci isterken boisanam fiili apsolütif tümleci ister. Bu örnekte son fiilin istediği sözdizimi üstün gelmiş.] Maİsa ar oxorca ren ” ma doma3’onu. 3’urak’a na-gamaxtat’u solen maçkinat’u ? (AH-Lome) BenDoğru bir kadındırsandım. Fahişe çıkacağını nereden bilecektim ? → doğru; xilli[2]; mtiniII

II. z. 1. Doğru dürüst. Melen ont’ule ntxirepunaşe k’ele dido endra-gendra ren. İsa var-intxoren do var-ixaçken. (AH-Lome) Karşı tarlanın fındıklık tarafı çok tümsekli ve çukurludur. Doğru dürüst bellenip kazınamıyor. Baba m3ika anksi k’oçi ren. Berepez isa nena var-meçams. Mok’acoxineri ip’aramitams. (AH-Lome) Babam biraz aksi adamdır. Çocuklarla doğru dürüst konuşmuyor. Azarlayarak konuşuyor. 2. Düzgün. Gyayi isa ç’k’omi. Mot-getotum. Skani şkule na-ç’k’omasenpe-ti ren. (AH-Lome) Yemeği düzgün ye. Bulaştırma. Senden sonra yiyecek olanlar da var.


isap’aren (FN ~ AH) Aø har.f. Bitkin oluyor. → helaçi iyen; goisap’aren; eç’k’odun[1]

+ asap’aren AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps] bitkin oluyor. Orz*oz dido na-dopxedi şeni k’uçxe domasap’aru. (AH-Borğola) İskemlede çok oturduğum için ayağım tutuldu.


isap’rams (AH) Eø har.f. [muhtemelen < sabır < Arp.] Sabrediyor. Katlanıyor. Xuseni Osmanis dido noçkins. Osmanik isap’rams. Ala dido-ti meşabğen. (AH-Lome) Hüseyin Osman’a çok takılıyor. Osman sabrediyor. Ama çok da sinirleniyor. → isarbams; nobazgams/ nobazgay; iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdimsIII; nuxondun; naxondinen; ninç’en[1]


isarbams (PZ) Eø har.f. [muhtemelen < sabır < Arp.] Sabrediyor. Katlanıyor. Xananişi bere dulyas var-naçu. Ar jur tuta daha isarbams. Dulya uz*irasen. (PZ-Cigetore) Xasan’ın çocuğunu işe veremedi. Birkaç ay daha sabrediyor. İş bulacak. # Vit-do-otxo 3’anaşi / Danz*i-muşis visarbi / Dudi-şk’imis dunç’upe / ok’ipines. (PZ-Cigetore) On dört yaşın / Dikenine katlandım / baş ucuma karıncalar / Toplandı. → isap’rams; nobazgams/ nobazgay; iç’ibray, iç’ibren, iç’ibrams; moiç’ibray/ moiç’ibrams; ezdimsIII; nuxondun; naxondinen; ninç’en[1]


isaren (AK) Aø har.f. Sararıyor. Z*abuni k’oçişi nunk’u disaren. (AK-Döngelli) Hasta adamın yüzü sararır. gamvakçanden; cakçanden, cakçanen


isaybams (AH) EA har.f. Sahipleniyor. Seri galenepek isaybams. (AH-Lome) Geceyi cin ve periler sahiplenir.


iseren (AH ~ HP ÇX) øø har.f. Akşam oluyor. Hava kararıyor. Diseru. Te va-miğunan. Ala tutak memotanaman. (AH-Lome) Gece oldu. Işığımız yok. Ama ay bizi aydınlatıyor. → limci diyen; seri diyen; dolumcun, dolumcuy; lumcun


iserinams/ iserinay/ isserinay (PZ)(AŞ ~ FN) Eø har.f. Serinleniyor. Xasanis amçxvapasi m3’uşi tude iserinams. (PZ-Cigetore) Hasan sıcaklanınca karayemişin dibinde serinleniyor. Ali dere kodoloxt’u do iserinay. (AŞ-Ortaalan) Ali dereye girdi de serinliyor. T’usa orape dere-çenari 3’ari momaben. Bisserinam. (AŞ-Ortaalan) Sıcak zamanlarda dere kenarında bana doğru dökülen su ile serinliyorum. Cuma-çkimi t’u3a orapez t’obaz doluk’ap’un do iserinamz. (FN-Ç’anapet) Kardesim sıcak günlerde dereye atlayıp serinliyor. → niyinday; goiserinams; iserinen

f.-i. oserinu : Serinlenme. Serinlenmek. Cuma-çkimik ntxiri do3’ila şkule oserinu şeni t’obaz doluk’ap’un. (FN-Ç’anapet) Kardeşım findığı topladıktan sonra serinlenmek için gölete atlıyor.


iserinen (AK) Aø har.f. Serinleniyor. P’ap’uli-çkimi ncaşi tude i3’axederen do iserinen. (AK-Döngelli) Dedem ağacın altına oturmuş da serinleniyor. → niyinday; iserinams/ iserinay/ isserinay; goiserinams


iseriyams → iseyirams


isert’t’en (AŞ-Ortaalan) Aø har.f. Sertleşiyor. 3’ari va-gvobaşşa betoni var-isert’t’en. (AŞ-Ortaalan) Üzerine su dökmeden beton sertleşmez.


iseyirams/ iseriyams/ iseyiray (PZ-Cigetore)(AŞ-Ortalaan) EA har.f. Seyrediyor. [seyr- < Arp.] Mehmet’ik doxedu do k’inçepe iseyirams. (PZ-Cigetore) Mehmet oturmuş da kuşları seyrediyor. Berepek t’op’u ibiraman. Xasani-tik iseriyams. (PZ-Cigetore) Çocuklar top oynuyorlar. Hasan da seyrediyor. Ar Ağust’ozi seri ar k’ale map’p’azule çonape biseyiram. Ar k’ale t’ulumi biyucam. (AŞ-Ortaalan) Bir Ağustos gecesi bir taraftan ateşböceklerinin ışığını seyrediyorum. Bir taraftan tulum dinliyorum. Mcora doliluşa molenk’ale kodopxedi. Melenk’ale biseyiri. (AŞ-Ortaalan) Güneş batıncaya kadar bu yakada oturdum. Karşı yakayı seyrettim. seyiri ikuy, seyi ikoms


-isi (PZ-Cigetore) [c.s.-e. : Konson arkasında genelde -i biçimi, nadiren -isi biçimi kullanılır. Vuayel arkasında ise -si biçimi kullanılır.] (-diği)nde. (-eceği)nde. Xasani Alişa monk’a on. İ3’onanisi Xasanik Ali co3’onams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’den ağırdır. Tartıldıklarında Hasan Ali’den ağır tartıyor (= “Ali’yi aşağıya tartıyor”). Xasanis ar dulya cuçinadvanisi hişo ikums, haşo ikums. Ok’ayi endoli kogamiğams. (PZ-Cigetore) Hasan’a bir iş yaptımak istendiği zaman öyle yapıyor, böyle yapıyor. Sonunda engel çıkarıyor. → -sis; -i[2]/-si; -u/-su; -sini; -iz/-yiz; -şi


isi (AH) i. İs. Bacaz isi gak’oren. (AH-Lome) Bacayı is sarıyor. → m3’ola, n3’ola


isikmarams (FN-Ç’anapet) Eø har.f. Topallıyor. Alişi berez mu ağodu ? Handğa boyne isikmarams. (FN-Ç’anapet) Ali’nin çocuğuna ne oldu ? Gün boyunca hep topallıyor. → itopams/ itopay; itopals


isimadems/ isimadeps (HP)(AK) Eø/EA har.f. Düşünüyor. Düşünceye dalıyor. Heşo na-t’u var-miçkit’es. Çkinebura haşo bisimadit. (HP-P’eronit) Öyle olduğunu bilmiyorduk. Kendimizce böyle düşündük. Eşo visimadep ki ti-çkimis çkimebura nosi mop’k’itxup. (AK-Döngelli) Öyle düşünüyorum ki kendime kendimce akıl soruyorum. → iduşunams/ iduşunay; moisimaday; + nisimadems/ nisimadeps; → nazmonen; imsifons; ≠ nisimadams; nisamadams


isina (PZ ~ HP) i. I. (PZ) Yazlık kısa süre yerleşim yeri.

II. (ÇM) 1. Güneye bakan belli yerin adı. (→ omcore) 2. (ÇM) Kayalık yer.

III. (AŞ) Sıcak mevsimlerde serinlemek için veya atmaca avcılığı yapmak için günübirlik gidilen yüksek tepelere verilen ad.

IV. (FN) Üzerinde eğreltiotu gibi küçük bitkilerin bulunduğu tepecikler. Bayır. Çalılık. İsina emtumani rak’anişa keşafti. (FN-Ç’anapet) Bayırlıktan yukarıya doğru tepeye çıktım. Xasanik isina meyaç’ums. (FN-Ç’anapet) Hasan çalılık araziyi yakıp kül ediyor. Pederik isina ntxoru do livadiz kelum3xu. (FN-Ç’anapet) Babam çalılığı kazıp bahçeye ekledi.

V. (AH) i. İsiri bitkisinin yetiştiği dağlıklara verilen ad. İsinaz ma 3’k’a-mangana gebodginam. Çkimi şkule arik, mulun, ok’oxums do kodolobğams. (AH-Lome) İsinaya ben 3’k’a-mangana kuruyorum. Benden sonra birisi geliyor ve bozup yıkıyor. Nazimik oşumoni 3’k’ayi isinaşen geiyonams. (AH-Lome) Nazım içme suyunu isinadan kendisi için indiriyor. Selmak isinaşen pucepe gyoşkumers. (AH-Lome) Selma dağdan (= isinadan) inekleri indiriyor. İsinaşen na-mulun 3’k’ayiş taziği k’ayi ren. Jin-k’at’işe yulun. (AH-Lome) İsinadan gelen suyun basıncı iyidir. Üst kata çıkıyor. Babak pucepe isinaşe oşkumet’aşi xvala var-aşkven. Xasanik k’ap’ulaşen gyuçams. (AH-Lome) Babam inekleri dağa götürürken yalnız götüremiyor. Hasan arkadan ineklei gütmeye yardım ediyor. Hak’k’i do Omerik isinaz pi3ari xerxuman. (AH-Lome) Hakkı ile Ömer dağda tahta biçiyorlar. 3’oxle puci omcvinu şeni isinaşe bulurt’it. (AH-Borğola) Eskiden ineği otlatmak için isina’ya gidiyorduk.

VI. (HP) i. Ormana yakın yerde ekilip biçilen düzlüğe verilen ad. Ar oğmalu dişka isinaşen gebiği. (HP-P’eronit) İsinadan bir omuzluk odun indirdim.


isina-n3xeni (FN-Sumla) i. Kızböceği. [Kızböceği (Lat. libelulla depressa) ile yusufçuk böceğinin (Lat. formica leo) Türkçe adları, halk dilinde sık sık birbiriyle karıştırılmaktadır. Bu yüzden hangisine denk geldiği belli olmayan kelimeler bu sözlükte gösterilmemiştir.]

mt’it’axule; toli-gamagaşe


isinapay/ issinapay/ isinapams (AŞ ~ FN) Eø/EA har.f. Konuşuyor. → ixap’ars, ilak’irday, ip’aramitams, ğarğalams/ ğarğalaps, ğağalaps; ğarğals

I. Eø har.f. Konuşuyor. Oxori k’ale movulur. Bere-ti cari şk’omeri miyonun. Ar piçi kodopxedat, dovisinapat. (AŞ-Ok’ordule) Evden geliyorum. Çocuk da yemek yemiş halde. Biraz oturalım da konuşalım. Oxorza na-isinapamanpe nişk’inay do dulya var-ikuy. (AŞ-Ok’ordule) Kadın konuşulanları (= konuştuklarını) dinliyor da iş yapmıyor. Amet’t’i çinaperi na-on şeni mi-ti azirasen himu şk’ala issinapay. (AŞ-Ortaalan) Ahmet tanınmış biri olduğu için kimi görürse onunla konuşuyor. Bisinapamt’itşa ora gamast’u. (AŞ-Ortaalan) Konuşurken zaman hızla geçti. Temelik muk muşebura mutu var-zop’ons. A miti elişinams do heşote isinapams. (FN-Ç’anapet) Temel kendi başına birşey söylemez. Birini yandaş edinip öyle konuşur. Didilepek isinapamt’anşa berepeşi p’ici (ya da nuk’u) didven. (FN-Ç’enneti) Büyükler konuşurken küçükler susarlar.

yet. asinapen : Konuşabiliyor. Fadimeşi k’ociz dido asinapen. Çkar nuk’u var-dadven. (FN- Ç’anapet) Fatmanın kocası çok konuşabiliyor. Hiç çenesi durmuyor. Celaliz dido asinapen. Çkar p’ici var-dodumers. (FN-Ç’anapet) Celal çok konuşabiliyor. Hiç çenesi durmuyor.

şsz isinapinen (FN) : Konuşuluyor. Xasani k’ala var-isinapinen. Na-dolingonasen steri nobaz*gamz. (FN-Ç’anapet) Hasan’la konuşulmuyor. Bir seyi içinden geçirdiği gibi dayatıyor.

II. EA har.f. Bir işi [aps.] konuşuyor. Yalan [aps.] söylüyor. Ayşe m3udi isinapay. Memet’t’i-ti iyucay. (AŞ-Ortaalan) Ayşe yalan söylüyor. Mehmet de dinliyor. Çku a mutxa bisinapamt’aşa Xasanik hekole a mutxaz eluç’k’ams. (FN-Ç’anapet) Biz bir şey konuşurken Hasan o taraftan başka bir konuya giriyor.

f.-i. osinapu : Konuşma. Kunuşmak. Rifeti dido muk’elidi ren. Osinaputen k’oçiz derdi do merakı goç’k’ondinapamz. (FN-Ç’anapet) Rıfat cok esprilidir. Sohbetiyle insana dert ve merakı unutturuyor. Oropa osinapute geiç’k’en. (FN-Sumla) Sevgi, aşk, karşılıklı konuşma ile başlar.

+ usinapay/ ussinapay/ usinapams ED har.f. Birine konuşuyor. Ar k’ale izmoni. Ar k’ale missinapi. (AŞ-Ortaalan) Bir taraftan düşünü kur. Bir taraftan bana anlat. Ali nognaperi dussinapina oxvo3’onasen. (AŞ-Ortaalan) Ali anlayacağı gibi konuşursan anlayacak. Ma henteye Xasaniz dobusinapi tinaXayideyi var-bu3’vi. (FN-Ç’anapet) Ben onları Hasan’a anlattıysam daKötüdiye söylemedim. P’ap’ulik k’at’a lumcis berepez meseli usinapams. (FN-Ç’anapet) Dede her akşam çocuklara masal anlatıyor. Xasaniz k’ai usinapa şkule nodgitun. (FN-Sumla) Hasan’a iyi konuşuyorsan anlayışla karşılayabiliyor.

+ osinapapay/ osinapapams ED ett.f. Konuşturuyor. Konuşmaya izin veriyor. Celalik mteliz nena nuk’vatams edo mitiz var-osinapapamz. (FN-Ç’anapet) Celâl herkesin sözünü kesiyor ve kimseyi konuşturmuyor.

isir/ isiri/ isiyi (FN ~ HP) i. 1. Kama otu (= saza benzer bir bitki türü): eskiden kurumuşu yatak altına şilte olarak, ya da yatak ve yastık içini doldurmak için, kullanılırdı. 2. Saman. Nanak ağne isirişi şirte gelaxunoniz kogelorçu. (FN-Ç’anapet) Annem yeni saman döşeğini sedirin üzerine serdi. Berepe isirişi şirtez geyoxenan do ibinan. (FN-Ç’anapet) Çocuklar saman minderin üzerinde oturuyorlar ve oynuyorlar.


iskirams (AH) EA har.f. Birini [aps.] evlât ediniyor. Hemuz bere na-var-aven şeni sum 3’aneri umiteli ar bere iskirams. (AH-Lome) Onun çocuğu olmayacağı için üç yaşında kimsesiz bir çocuğu evlât ediniyor.


iskurinams/ iskurinaps (FN ~ ÇX) Eø/EA har.f. → isk’urinams/ isk’urinay; + skurun; oskurinams/ oskurinaps

I. Eø har.f. Kendini kurutuyor.

II. EA har.f. Kendine ait bir şeyi kurutuyor.


isk’urinams/ isk’urinay (PZ ~ AŞ) Eø/EH/EA har.f. → iskurinams/ iskurinaps; + sk’urun; osk’urinams/ osk’urinay

I. Eø/EH har.f. Kendini kurutuyor. Laç’i3’ari bisk’urinaredeyi goipatxay. (AŞ-Ok’ordule) Köpek, “kendimi su [= hemcins tümleç] kurutacağımdiye silkeleniyor.

II. EA har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] kurutuyor.


isk’urinen → osk’urinams/ osk’urinay


islop’en (PZ) Aø har.f. Uysallaşıyor. Uslanıyor. Alişi bere opşa xavi on. Nak’u-ti-na imordasen hik’u-ti islop’en. (PZ-Cigetore) Ali’nin çocuğu çok yaramazdır. Ne kadar da büyürse o kadar da uysallaşıyor. Ali hişo islop’u ç’i luk’na st’eri diyu. (PZ-Cigetore) Ali öyle terbiye oldu ki mum gibi oldu. → in3’opulen


ispirto (FN) i. İspirto. [< İta.] Alkol. [< Arp.] Berberik k’oçepez toma uç’k’oramt’aşa uciz na-goçanan tomape ispirtoten guç’vamz. (FN-Ç’anapet) Berber insanların saçını keserken kulak etrafındaki kılları ispirto ile yakıyor. → isp’irto, isporto


isporto (AH-Lome) i. İspirto. [< İta.] Alkol. [< Arp.] K’at’a yaraz isporto var-isven. (AH-Lome) Her yaraya ispirto sürülmez. → isp’irto, ispirto


isp’irto (PZ ~ AŞ) i. İspirto. [< İta.] Alkol. [< Arp.] Emogi luksi nudvinamt’aşa isp’irto oxmaran. (ÇM-Ğvant) Lüksü ilk yakarken ispirto kullanırlar.→ ispirto, isporto


İsraili i. İsrail. İsrailik Filistinis na-oğodamspe dunyak seyi ikoms. (AH-Lome) İsrail’in Filistin’e yaptıklarını dünya seyrediyor. İsrailiz na-skidun k’oçepeşi didope Yaxudi ren. (AH-Borğola) İsrail’de yaşayan insanların çoğu Yahudidir. İsraili do Filistini boyne ok’obunan. (AK-Döngelli) İsrail ve Filistin devamlı kavga ediyorlar. → İsraili-msva


İsraili-msva (ÇM-Ğvant) i. İsrail. İsraili-msva Filist’inepeşi ort’u. (ÇM-Ğvant) İsrail Filistin’lilerin idi. → İsraili


isrimams (FN ~ AH) EA dö.har.f. Kendi vücudunun (bir yerini) ovuyor. Kendine masaj yapıyor. Yilmazik na-a3’k’unen k’uçxe isrimams. (FN-Sumla) Yılmaz ağrıyan bacağını ovuyor. → ik’urç’olay

+ usrimams/ usrimoms EDA har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir yerini [aps.] ovuyor.


isten (FN-Ç’enneti, Sumla)(***), isters (AH ~ ÇX)(AK) Eø/EA har.f. → ibirs[1]; + osterams/ osteraps

I. Eø har.f. Oynuyor. Berepe, oç’vetelas mot-istert. Xila egabğanen. (FN-Sumla) Çocuklar, dam altında oynamayın. Üstünüze buz sarkıtları düşer. Şadi do Xuseinik geşkida isternan do Şadik Xuseini gyoşkidams. (FN-Sumla) Şadi ile Hüseyin suda boğmaca oyunu oynuyorlar ve Şadi Hüseyini boğuyor (= yeniyor). Cumalepek istert’anşi didik ç’ut’az numğezams. (AH-Borğola) Kardeşler oynarken büyüğü küçüğünü kışkırtıyor. Get’k’obina bistert’atşi mot-biz*iret’at ya do tude gebaç’abet’it. (AH-Borğola) Saklanbaç oynarken görülmeyelim diye yere yapışırdık. Lumcişa gale na-istenan berepe oxorişe t’oleperi mulunan. (AH-Borğola) Akşama kadar dışarıda oynayan çocuklar eve kirli geliyorlar. Se(r)entis tude berepek istere(r)enan. T’axeyi t’abağis ç’anç’axoni k’izi do ç’at’ali naşkve(r)enan. (HP-P’eronit) Serender altında çocuklar oynamış. Kırık tabakta çamurlu kaşık ve çatal bırakmışlar. Coğorik ingors do isters. (AK-Döngelli) Köpek debelenerek oynuyor. Coğorik bereşi t’ot’epes ilasven do eşo isters. (AK-Döngelli) Köpek çocuğun paçalarına sürünüyor da öyle oynuyor. Berek ar var-dodgitun. Ar memintxaps. Ar gemçaps do eşo isters. (AK-Döngelli) Çocuk yerinde durmuyor. Bir beni itiyor. Bir bana vuruyor da öyle oynuyor. Osmanik mzoğasVisterya do bereşi ti 3’k’aris gyont’onaps do ar k’ele-ti iz*i3aps. (AK-Döngelli) Osman denizdeOynuyorumdiye çocuğun başını suya batırıyor ve bir taraftan da gülüyor. Luveriten mo-ister. Dot’k’va3’un. Berepes komoxvadun. (ÇX-Çxalazeni, TM) Silahla oynama. Patlar. Çocuklara isabet eder. Berepeyi xoma var-vognap. So isteran ? - Telli skani oxori uk’vaşxe isteran diye vimsifon. (ÇX-Çxalazeni, TM) Çocukların sesini duymuyorum. Nerede oynuyorlar ? - Hepsi senin evinin arkasında oynuyorlar diye düşünüyorum. [(***) {i-} kökbaşlı olup temsilî biçiminin {-en} soneki ile bittiği fiiller genelde apsolütif öznelidir. İstisna olarak ergatif özneli olanlar, bu fiilin dışında (1) Arhavi’de gözlemlenen ixvamen fiili ve (2) i3’k’en (= i3’k’ers) ile ondan türemiş fiiller bulunmaktadır.]

f.-i. osteru : Oynama. Oynamak. Oyun. Mektebişen gamaptaşı gzalepez osteruz doloblam. Oxoşe bulut’aşa gzaz gemolumcun. (AH-Lome) Okuldan çıkınca yollarda oyuna dalıyorum. Eve gidene kadar yolda akşam oluyor. İnterneti gamaxtuşen doni berepek gale osteru met’k’oçes. (AH-Lome) İnternet çıktıktan sonra çocuklar dışarıda oynamayı bıraktılar. Berepe ! Osteru naşkvit ! Ok’ogim3’k’upunan. Oxorişe igzalit ! (AH-Borğola) Çocuklar ! Oyunu bırakın. Karanlığa kalıyorsunuz. Eve gidin. Memet’i, k’ai na-u3’ons iri osteruz ak’aten. (AH-Borğola) Mehmet, beğendiği her oyuna katılıyor. Berepez osteruşen daç’k’indanşi damk’u3enan do moişvacaman. (AH-Borğola) Çocuklar oyundan yorulduklarında çömelirler ve dinlenirler. Berek osteru şeniGyari p’areya do gazeta 3’uk’aliz yoxarums do dolobğamz. (AH-Borğola) Çocuk oynamak içinYemek yapacağımdiye gezeteyi kazanın üstünde yırtıp [kazanı] dolduruyor. Berepes, t’alaxis osteru k’ai u3’onunan. (HP-P’eronit) Çocuklar kuru çamur ile oynamayı severler.

II. EA har.f. 1. Oyun, spor vs [aps.] oynuyor. Bere bort’itşi dido mile bistert’it. (AH-Lome) Çocukken çok misket oynardık. Handğa k’aves kart’ali bisterit. (AH-Borğola) Bugün kahvede kâğıt oynadık. Ma t’avli k’ai bister. (AH-Borğola) Ben tavla iyi oynarım. Berek K’ai t’aroniz bulti bisterareya do oxorişen t’k’obaşa gamilams. Dişlop’aşi-ti t’k’obaşa amilams. (AH-Borğola) Çocukİyi havada top oynayacağımdiye evden gizlice çıkar. Pislenince de gizlice (eve) girer. Xeş-burti istert’eşi Memet’ik na-ot’k’oçu burti EminekBicubalaya-şi Xasanik nucubalu. (AH-Borğola) Eltopu oynarlarken Mehmet’in attığı topu EmineKapayımderken Hasan (ondan önce) kaptı. Berepek milya isters. (AK-Döngelli) Çocuklar misket oyunu oynuyorlar. 2. Tiyatroda bir rolü [aps.] oynuyor. Memet’ikTiyatros badi k’oçi bisterareya do nuk’uz pimpili niçanams. (AH-Borğola) MehmetTiyatroda yaşlı adamı oynayacağımdiye yüzüne sakal oluşturuyor.


isti (HP) z. Önce. İlk önce. İsti bere oçkves. Gverdi saat’işi mutepe-ti moxtane(r)enan. (HP-P’eronit) Önce çocuğu gönderdiler. Yarım saat sonra kendileri de gelecekmişler. → sift’e; emogi; ipti, ifti


istida i. İstida. [< Arp.] Dilekçe. K’aymak’amluğiz na-mepçi istidaz muxtariz muxuri ebon3’api. (AH-Lome) Kaymakamlığa verdiğim dilekçeyi muhtara mühürlettim.


istoli, istolu vs → istomers


istomers (AK) EA har.f. [AK’da bu fiil, met’k’omers ve met’k’oçaps fiillerinden çok daha yaygın kullanılır.] [emp.şm.1.tek. vistomer] [perf.3.tek. istolu] Atıyor. 1. Fırlatıyor. Berek, xes mu uğunna istomers. (AK-Döngelli) Çocuk elinde ne varsa atıyor. Pucik xodoz*gveren. Osmanik bergiten yexak’arups do xop’eten istomers. (AK-Döngeli) İnek sıçmış. Osman kazma ile kazıyor da kürekle atıyor. Kuzinas ar ar teği dişka vistoli do mç’k’idi xogamiç’ven. (AK-Döngelli) Sobaya birer tane odun attım da ekmek içinden pişiyor. 2. Artık kullanılmayan şeyi [aps.] çöpe koyuyor. 3. Tekme [aps.] atıyor. Xasanik puci nç’valup’t’aşi (pucik) kursi istomers. (AK-Döngelli) Hasan inek sağarken (o inek) tekme atıyor. Xasanik mja nç’valup’t’aşi pucik k’uçxe istomers. (AK-Döngelli) Hasan süt sağarken inek tekme atıyor. 4. Zar [aps.] atıyor. A3’i du-şeşi vistola do si z*iri. (AK-Döngelli) Şimdi dü-şeş atayım da sen gör. → dok’anams; ot’oçams/ ot’oçay; ot’k’oçams/ ot’k’oçaps; ot’k’omers/ ot’k’omels; met’k’omers, met’k’oçaps; ostolaps

yet. astolen : Atabiliyor. Kva dido mendraşa mastolen. (AK-Döngelli) Taşı çok uzağa atabiliyorum.


istvinams (FN) Eø har.f. İsteyerek [zevk için] kayıyor. → isurinams, isurinen; ijurinams, ijurinen; gilixialen; + stun; ostvinams


İst’amboli (PZ), İst’anboli (ÇM ~ AŞ) i. İstanbul. [< Yun.] Vit-do-jur ndğaşa İst’ambolişa vidare. (PZ-Cigetore) On iki gün içinde İstanbul’a gideceğim. Ma himarti-ndğa şuk’ule İst’ambolişa vidare. (PZ-Cigetore) Ben üç günden sonra (= yarından iki sonraki günden daha sonra) İstanbul’a gideceğim. Xasanis İst’ambolişa nak’u fara ulvapun, gişk’uran-i ? (PZ-Cigetore) Hasan’ın İstanbul’a kaç kez gitmişliği var, biliyor musunuz ? İst’anbolişa it’aşa ar didi t’oba kon. Sapanca cozun. (ÇM-Ğvant) İstanbul’a giderken büyük bir göl var adı Sapanca’dır. Bulgari-msva İst’anboli melendo n. (ÇM-Ğvant) Bulgaristan İstanbul’un ötesindedir. Ali Memet’i İst’anbolişa na-moxt’es musafirepe oçinapay. (AŞ-Ok’ordule) Ali Mehmet’e İstanbul’dan gelen misafirleri tanıtıyor (= tanıştırıyor). İst’anbolişa idasu mebimçinaten. (AŞ-Ortaalan) Sen İstanbul’a gidince haberleşeceğiz. İstanbolişa nam kyoprişe golaft’aten ? (AŞ-Ortaalan) İstanbul’a hangi köprüden geçeceğiz ? [ÇM diyalektlerinde P’oli de denir.] → St’anp’oli, St’anboli, P’oli, Mp’oli


isuinams → isurinams


isums (PZ), isuy (ÇM ~ AŞ), issuy (AŞ-Ortaalan), isumels (FN-Sumla), isumers (FN ~ HP), isumars (ÇX) EA/EDA har.f. + usums/ usuy, usumels/ usumers, usumars. I. EA har.f. 1. Kendi vücudunun bir yerini [aps.] elle ovalıyor. Korba ga3’unasi xe isvi. (ÇM-Ğvant) Karının ağırınca elle ovala. 2. Kendisi için bir şeyi [aps.] el yordamı ile arıyor.

II. EDA har.f. Kendi vücudunun bir yerine [dat.] bir şeyi [aps.] sürüyor. Mbareri k’iti-şk’imi ç’ami dovisvisi cemofloxt’u. (ÇM-Ğvant) Şişik parmağıma ilâç sürünce şişkinliği indi. K’uçxe-t’abu ncumu dissu do laç’ç’i olosk’apay. (AŞ-Ortaalan) Ayak tabanına tuz sürdü de köpeğe yalatıyor. K’uçxes ilaci na-bisvi yeepe mtelli mamç’itanen. (AH-Lome) Ayağıma ilaç sürdüğüm yerler hep kızarıyor. Nuk’uz msursu mağodu do melhemi bisumer. (AH-Lome) Yüzümde msursu oluştu. Merhem sürüyorum.


isurinams/ isuinams (FN ~ AH) Aø/AH har.f. [yet. asurinen] İsteyerek kayıyor. Zevk için kayıyor. → isurinen; istvinams; ijurinams, ijurinen; gilixialen ; + osurinams/ osuinams

I. Aø har.f. Faik’i mjoraşi ndğaz mtviriz isurinamz. (FN-Ç’anapet) Faik güneşli günde karda kayıyor. 3’ut’a bort’işa p’ap’ulik pi3ayişi osurinoni mixenamt’u do mtviriz bisuyinamt’i. (FN-Ç’anapet) Küçükken dedem tahtadan bana kızak yapardı ve karda kayardım. Berepe isurinaman. (AH-Lome) Çocuklar zevk için kayıyorlar. Mtviriz gelastvinoniten bisurinit. (AH-Borğola) Karda kızakla kaydık. Bere pi3arişi xeneri arabaten oktişen isurinams. (AH-Borğola) Çocuk tahtadan yapılmış araba ile yokuştan sürünürcesine kayıyor.

yet. asurinen : Kayabiliyor. Ma nemazgaten mtviris k’ayi masurinen. (FN-Çanapet) Ben namazlıkla karda iyi kayabiliyorum.

II. AH har.f. Kızak kullanarak [aps.] kayıyor. Ar skafindi dobisuinat. (FN-Sumla) Karda bir kayalım.


isurinen (AH) Aø har.f. İsteyerek kayıyor. Zevk için kayıyor. Berepe isurinenan. (AH-Lome) Çocuklar zevk için kayıyorlar. → isurinams; istvinams; ijurinams, ijurinen; gilixialen


isvaren[1] (PZ) Aø har.f. Sayılıyor. → svarums[2]


isvaren[2] (AŞ ~ AH) Aø har.f. Diziliyor. Cuma, hem pi3arepe heşonişi k’ai isvaren. (AH-Borğola) Kardeş, o tahtalar karşı tarafa doğru güzel diziliyor. → idizimen; cisvaren, disvaren; insvaren; + svarums[2]/ svaruy/ svarups EA har.f. Diziyor.

part. svareri : Dizilmiş. Karmat’eşi 3’k’ari kvaten mebun3’oram do mok’obut’alam. Çkimi şkule ar mintxa mulun. Svareyi kvape doloxums do igzals. (AH-Lome) Değirmenin suyunu taşlarla kapatıp getiriyorum. Benden sonra birisi geliyor. Dizilmiş taşları bozup gidiyor.


isvinen → usumers


isxonay (AŞ-Ortaalan) EA dö.har.f. Kendine ait bir şeyi tarıyor. Bozomota toma isxonay. (AŞ-Ortaalan) Kız saçını tarıyor. → in3xonams/ in3xonay, i3xonams, i3xons

yet. asxonen : Tarabiliyor. [Yeterlik kipinde kökbaşı, zorunlu olarak {a-} olur. Dolayısıyla dönüşlü-dönüşsüz ayrımı yapılamaz. Asxonen biçimi hem “kendine ait bir şeyi tarabiliyor” hem “başkasına ait bir şeyi tarabiliyor” anlamlarına gelir. Bu not, Lazca tüm diyalektlerde yeterlik kipi olan tüm filler için geçerlidir.] Si himu st’eri toma gasxonen-i ? (AŞ-Ortaalan) Sen onun gibi saç tarayabiliyor musun ?


işa- (AK)(ÇX) fb. [vuayel önünde -] “Yukarı doğru.” → eşk’a, eşa-

I. Düşey doğrultuyla derin kapalı mekândan yukarı doğru.

II. Açık, oldukça meyilli ve uzun alanda yukarıya doğru.

III. Alt taraftan yukarıdaki bir şeyin arasına.


işantxorups (AK)(ÇX) EA har.f. Toprağı [aps.] yukarı doğru kazıyor. Kemalik kazuği şeni let’a işantxorups. (AK-Döngelli) Kemal kazık için (= kazık çakmak için) toprak kazıyor. → eşk’antxorums/ eşk’antxoruy, eşantxorums/ eşantxorups


işaven/ işşaven (AŞ ~ FN) Aø har.f. Kirleniyor. Araba na-işavu yeri noçxay. (AŞ-Ok’ordule) Arabanın kirlenen yerini yıkasın. Porça xolo dişşavu. Meyonaxvi. (AŞ-Ortaalan) Gömlek gene pislendi. Tekrar yıka. Cemali oxori na-işşavu yerepe 3’ari ek’a(y)oruy. (AŞ-Ortaalan) Cemal evin kirlenen yerlerine su döküyor. Porça na-işşavu yeri nunaxvi. (AŞ-Ortaalan) Gömleğin pislenen yerini yıka. Bere ç’aç’axopina naşk’vasi dişaven. (AŞ-Dutxe) Çocuğu çamurluğa bırakırsan kirlenir. Kçe dolokunape ordo işaven. (FN-Sumla) Beyaz giysiler erken kirlenir. Dolokunape-çkimi var-maguren. Ar şvaciz dobişaver. (FN-Sumla) Giysilerimi kollayamıyorum. Kısa zamanda kirleniyorum. → it’ancaren/ it’anciyaren; ipinten; + şavums/ şavuy

+ aşaven/ aşşaven AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kirleniyor. Mç’ima na-cegutu yerepe moy-cobazgam. K’uçxe gaşşavasen. (AŞ-Ortaalan) Yağmurun biriktiği yerlere basma. Ayağın pislenecek.


işaxups (ÇX) EA har.f. Cansız cismi [aps.] yukarı çıkarıyor ya da boşaltıyor. Let’a işaxups. (ÇX-Çxalazeni, TM) Toprak çıkarıyor. → eşk’axums/ eşk’axuy, eşaxums/ eşaxups


işa3’k’ips (AK)(ÇX) EA har.f. Dikilen bir şeyi [aps.] aradan söküp çıkarıyor. Cemalik ağne ğoberi oxvenapasinon şeni mcve kazuğepe işa3’k’ips. (AK-Döngelli) Cemal yeni çit yaptıracağı için eski kazıkları söküyor. → eşk’a3’ams/ eşk’a3’ay, eşk’a3’uy, eşa3’k’ums, , eşa3’k’ims, eşa3’k’ips


işçi i. İşçi. İşçi bok’açi. Dulya var-ikuy. İboden. (AŞ-Ok’ordule) İşçi tuttum. İş yapmıyor. Oyalanıyor. İşçepek çayi 3’ilomt’anşi babak soti var-ulun. Hemtepez yodgitun. (AH-Lome) İşçiler çay toplarken babam bir yere gitmez. Onların üzerinde durur. Xasanik axi-p’ici çayi ugverdela var-meçams. İşçis o3’ilapasen. (AH-Lome) Hasan ahırın önündeki çayı yarıya vermiyor. İşçilere toplatacak (= İşçiler yevmiye ile toplar). Mustavak işçepe gegondinams. (AH-Lome) Mustafa işçileri gücendiriyor. İşçepek Armonis pouşi ikoman. (AH-Lome) İşçiler Armoni’de kazıma yapıyorlar. → madulya; amele


işgali i. İşgal. [< Arp.] İrak’iz ma xut 3’anas biçalişi. İşgali ivuşi dido p’at’i doma3’onu. (AH-Lome) Irak’ta ben beş yıl çalıştım. İşgali edilince çok üzüldüm.


işiblokups (AK) Eø har.f. Geğiriyor. K’oçik ok’o gyari ç’k’omu ki a3’i işiblokups. (AK-Döngelli) Adam o kadar çok yemek yedi ki şimdi geğiriyor. → eyamğoren; abo(y)inen, aborinen; boinams


işifonay/ işifonams (AŞ)(AH) EA har.f. Sümkürüyor. Feridi fincili işifonay. (AŞ-Ok’ordule) Ferit sümüğünü sümkürüyor. Oxorcak milletiş doloxe çxindi işifonams. (AH-Lome) Kadın milletin içinde sümkürüyor. Çxindi tamo işifoni. Mitiz guri mot-uktinam. (AH-Borğola) Burnunu yavaş sümkür. Kimsenin midesini bulandırma. Gingili kodogak’idu-doren. İşifoni do dikosi. (AH-Borğola) Sümüğün aşağı sarkmış. Sümkür de sil. → cişifonams ; gamişifonams/ gamişifonay; gamişvanay (ÇM); işipons


işigneps (AK) Eø har.f. Birinin [erg.] kulakları duyuyor. Nandidi-çkimi dixçinu. Ama xolo k’ai işigneps. (AK-Döngelli) Babaannem yaşlandı. Ama yine iyi duyuyor.


işimers (AK), işimars (ÇX) EA har.f. Cansız cismi [aps.] yukarı çıkarıyor. 3’k’ari işaiğa ya do paklaci dilimers. (AK-Döngelli) Su çıkarayım diye bakracı indiriyor. Let’a işimars. (ÇX-Çxalazeni, TM) Toprak çıkarıyor. → eşk’iğams/ eşk’iğay, eşiğams, eşimers


işinaxen AL har.f. Bir yerde [lok.] saklanıyor. Mjvabupe let’az işinaxenan. (AH-Borğola) Karakurbağaları toprakta saklanır. [◘ eşb. şinaxums/ şinaxuy/ şinaxups fiilinin şahıssız kipi] → impulen, dimpulen; nt’obun, t’obun, t’k’obun


işipons (AK) EA har.f. [emp.şm.1.tek. vişiponup : beklenen *vişipon yerine *işiponups fiiline denk gelen biçimi kullanılır.] Sümkürüyor. Burun akıntısı ve sümkürü [aps.] silip temizliyor. K’oçik çxundis dulubars do xvali işipons. (AK-Döngelli) Adam burnundan üfleyerek sümkürüyor. → cişifonams; gamişifonams/ gamişifonay; gamişvanay; işifonay/ işifonams

+ uşupons [Akçakoca-Döngelli diyalektlerinde *ipons değil, uşupons olarak söylenir. Kökbaşı {u-}’dan sonra fiil kökünün ortasında vuayel uyumu olmuştur.] EDA har.f. Birine ait [dat.] burun [aps.] akıntısı ve sümkürü silip temizliyor. Birinin [dat.] burnunu [aps.] temizliyor. Bereşi çxundi duşuponi. (AK-Döngelli) Çocuğun burnunu sil (= temizle).


işiren (PZ ~ ÇX) Aø har.f. Aşınıyor. Çivi [aps.] sıyrılıyor. Toç’i kvas mo-cusum. İşiren. (PZ-Cigetore) İpi taşa sürtme. Aşınıyor. Ceç’aderi muxi işiren-met’roxun. (PZ-Cigetore) Çakılmış çivi sıyrılıp kırılıyor. K’odaşi kvalepe dişiru. Aşk’va mo3’ixven. (PZ-Cigetore) Duvardaki taşlar aşındı. Artık akıp dökülüyor. Omp’ila dişiru. Onkturoni on. (AŞ-Ok’ordule) İp aşındı. Değiştirmelik durumdadır. K’alatişi tok’i ntxiri ozduten dişiri do dimç’ipanu. (FN-Ç’anapet) Sepetin ipi yük taşımaktan aşınıp inceldi. Modvalu işiraşi t’abanişen gamixven. (AH-Lome) Ayakkabı aşınınca tabandan deliniyor. Tok’i dido dişiru-doren. Gudeli ncaşen gebonç’amt’aşa meç’k’odun. Babak a çkva tok’i elum3xvams do ok’ap’et’anams. (AH-Lome) İp fazla aşınmış. Sepeti ağaçtan aşağı indirene kadar kopabilir. Babam yandan bir ip daha ekleyip sağlamlaştırıyor. Karmat’es omkvapuşi duzeni na-meçams 3’ak’ank’eli dişiru-doren. (AH-Lome) Değirmenin öğütme düzenini sağlayan aparat aşınmış. “Burti ordo mot-işiret’azya do galendo meşini guz*in. (AH-Borğola) “Top erken aşınmasındiye etrafında meşin kaplıdır. Gotkimale dişiraşi ordo bru3’un. (AK-Döngelli) Etek aşınınca erkenden eskir, yıpranır. + aşiren

f.-i. oşiru : Aşınma. Oşirute na-gamubru3’u porça-muşi muk burams. (AH-Borğola) Aşınarak (= aşınma ile) yırtılan gömleğini kendi yamalıyor.


işix’onups (AK), işix’onaps (ÇX) EA har.f. I. Kendi başına gidemeyen canlı varlığı [aps.] yukarı götürüyor ya da çıkarıyor. Bere-muşi emtumani işix’onups. (AK-Döngelli) Çocuğunu bayır yukarı çıkartıyor. → eşk’iyonams/ eşk’iyonay, eşiyonams, eşix’onams/ eşix’onaps

II. (AK) Leke, kir vs [aps.] çıkarıyor.

yet. işax’onen : Leke, kir vs çıkarabiliyor. Duvaris ar lebi nusun. Kosup, kosup. Var-işamax’onen. (AK-Döngelli) Duvarda bir leke (= kir) var. Siliyorum, siliyorum. Ama çıkaramıyorum.


işkiden (FN ~ ÇX), işkiden/ işkviden (AK) Aø har.f. Boğuluyor. Xusenik pucepe mele oşkumet’u. Ğaliz golulut’uşi bereşi nena ognu. İ3’k’edu. Berepeşi ari t’obas işkidet’u. A şvacis t’obaz dolantxu do bere muşletinu. (AH-Lome) Hüseyin ineklerini karşı tarafa götürüyordu. Dereden geçerken çocuk sesini duydu. Baktı. Çocukların biri t’obada boğulmak üzere idi. Hemen atlayıp çocuğu kurtardı. İşkidana didi ğaliz işkidare. (AH, atasözü, K.A.) Boğulacaksan büyük derede boğulmalısın. Doğanik omçviru na-var-uçkin bere-muşiMot-işkidet’azya do k’ark’ala nuk’orams do omçvirams. (AH-Borğola) Doğan yüzme bilmeyen çocuğunuBoğulmasındiye [batmaması için] kurumuş su kabağı bağlayıp yüzdürüyor. Ğalis na-işkidet’u bere baba-muşik muşletinaps. (AK-Döngelli) Derede boğulan çocuğu babası kurtarıyor. Mzoğas bere işkiden do gyozgira mitik var-nuşols. (AK-Dömgelli) Denizde çocuk boğuluyor da göz göre göre kimse yardım etmiyor. Ç’it’a bereşi nunk’u yorganiten var-motva ! Dişk(v)iden. (AK-Döngelli) Küçük çocuğun yüzünü yorganla örtme ! Boğulur. → işk’iden; cişk’iden, geişkiden, gişkiden; + oşkidams/ oşkidaps


işkurinen → aşkurinen


işkven → oşkumers/ oşkumels


işk’iden (PZ ~ AŞ)(AH-Borğola) Aø har.f Boğuluyor. Bere zuğas inçit’aşa t’ot’ori3’a elaberi inçiş ç’iMo-vişk’idadeyi. (PZ-Cigetore) Çocuk denizde yüzerken kurumuş su kabağı yanına takarak yüzüyor ki boğulmayayım diye. Japoniyas hişo zelzele iyu ç’i 3unami iyu do sotinuri oxorepe coningtu. Opşa k’oçepe işk’idu. (PZ-Cigetore) Japonya’da öyle deprem oldu ki tsunami geldi de nerede ev vardı ise hepsini yıktı. Çok insan öldü. Bere işk’iden. Doğani azirusi evedi evedi zuğa doluk’ap’u. (AŞ-Ortaalan) Çocuğun boğulduğunu görünce Doğan çabuk çabuk denize atladı. Na-bipxort’i m3xuli xurxiz gelemadu do t’ua dobişkidi. (AH-Borğola) Yediğim armut gırtlağımda kaldı da az kalsın boğulurdum. → işkiden, işkviden; cişk’iden, geişkiden, gişkiden; + oşk’iden


işk’inams/ işk’inay (PZ ~ AŞ-Ok’ordule) EA har.f. Dinliyor. Ngola gza çangi dolvobare do olandu işk’inar. (ÇM-Ğvant) Yayla yollarında çanı (hayvanların) boynuna takacaksın ve yankıyı dinleyeceksin. İzani iyoxinen. Nena mo-ikum İşk’ini. (ÇM-Ğvant) Ezan okunuyor. Ses yapma. Dinle. Hey mu iyu gamogognapa. İşk’ini. (AŞ-Ok’ordule) Orda ne olduğunu sana anlatayım. Dinle. Bere u3’vi doDoguti !”. Var-işk’inasi uci k’ut’uni iyen. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğa söyle deDur !”. Dinlemeyince kulağı sağır olur (oluyor). → iyucay; uyucams, nuyucams/ nuucams; usimins, nusimins; usibins, nusibins; ++ nişk’inams/ nişk’inay

f.-i. oşk’inu : Dinleme. Dinlemek. Ayşe ç’umanişi k’inçepe-nena oşk’inu şeni nek’na elan3’uy. (ÇM-Ğvant) Ayşe sabah kuş seslerini dinlemek için kapıyı biraz aralıyor.


işk’orams/ işk’oray (PZ ~ AŞ) EA har.f. Kendine ait bir şeyi [aps.] biçiyor ya da kesiyor. Kendisi için bir şeyi [aps.] biçiyor ya da kesiyor. Xasanik pi3ari işk’orams. (PZ-Cigetore) Hasan kendisi için tahta biçiyor. Bere mak’asi muç’o zirasen, tomalepe işk’oray. (ÇM-Ğvant) Çocuk makası bulunca saçlarını kesiyor. Fatma puci hamdğa var-me3’u. Huy mt’a işk’oray. (AŞ-Ok’ordule) Fatma ineği bugün çözmedi. Şimdi ot kesiyor. → iç’k’orams; iç’k’irams/ iç’k’iraps/ iç’k’iyaps, iç’k’irups


işliç’ams/ işliç’aps (FN ~ ÇX) EA har.f. Kendine ait kap kacak, demlik, döşeme vs’yi [aps.] ovuyor. Kendine ait bir şeyi [aps.] tahriş ederek kirini pasağını çıkarırcasına ovuyor. Kendi dişlerini [aps.] fırçalıyor. Berek k’ibirepe dido mot-işliç’amt’as. Ok’açxe k’ibirepe gadi3xiren. (AH-Lome) Çocuk dişlerini fazla fırçalamasın. Sonra dişleri kanlanıyor.[kendi dişlerini fırçalıyor] ifurçaps


işlop’en (FN ~ AH HP ÇX) AL har.f. Çamur vs’ye [lok.] bulanıyor. Pisleniyor. Berek K’ai t’aroniz bulti bisterareya do oxorişen t’k’obaşa gamilams. Dişlop’aşi-ti t’k’obaşa amilams. (AH-Borğola) Çocukİyi havada top oynayacağımdiye evden gizlice çıkar. Pislenince de gizlice (eve) girer. Bere işlop’aşi nana-muşikMot işlop’i ?” ya do k’uçxes bigaten go3’oç’k’idams. (AH-Borğola) Çocuk pislenince annesiNeden pislendin ?” diye ayağına çubukla vuruyor.

part. şlop’eri : Çamur vs’ye bulanmış. Kirlenmiş. Porçaşi şlop’eri xe 3’k’arite nunaxums. (AH-Borğola) Gömleğin kirlenen kolunu su ile yıkıyor. Xe şlop’eri na-uğun şeni kovali ğalacicas e3’okaçapams. (AH-Borğola) Eli kirli olduğu için ekmeği koltuğunun altına tutturuyor.

+ aşlop’en ADL har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] çamur vs’ye [lok.] bulanıyor, pisleniyor. Pufrengiz nayloni gorçun. Xe va-gaşlop’en. (AH-Lome) Pufrengiye naylon sarılıdır. Elin kirlenmez.


işo (AH) z. Yan komuşuya. Aşez m3’k’upiz dido aşkurinen. İşo mek’it’aşi nanak ek’o3’k’en. (AH-Lome) Ayşe karanlıkta çok korkuyor. Yan komşuya giderken annem arkasından bakıyor. Mç’k’udi dido kemaç’opu-doren. A-jur tane işo komepçat. (AH-Lome) Ekmeği fazla alabilmişim. Bir iki tanesini komşuya verelim. s. işon/ işoni


işolen (AK) Aø har.f. Islanıyor. Xusenik mç’imas i3’adgit’een do işolen. (AK-Döngelli) Hüseyin yağmurun altında durmuş da ıslanıyor. → iğven; iğvaren; işuven


işoni/ işon (AH) s. ve i. I. (AH-Lome) s. Komşu olan. O3’k’ondale-çkuni işon nandidik ixmars. (AH-Lome) Bizim yün eğirme aletimizi komşu nine kullanıyor. İşoni oxoyi m3ika molam3’k’upaneri ren. Aşe-yengek ndğaleri-ti tez nun3’ams. (AH-Lome) Yan komşu ev biraz karanlıkçadır. Ayşe yenge gündüz de ışık yakıyor. z. işo; i. k’ongşi; k’omşi; marte, malte; manz*ageri

II. (AH-Borğola) s. ve i. a. s. Karşı komşu olan. İşoni bozok xe mivalams. (AH-Borğola) Karşı komşu kızı bana el sallıyor. İşoni nusak dido k’ai xavla ikoms. (Borğola) Karşı komşunun gelini çok güzel helva yapar. b. i. Karşı komşu. İşonepeşi avliz na-istenan berepes mok’ucoxums. (AH-Borğola) Karşı komsunun avlusunda oynayan çocukları çağırıyor. → meleni k’omşi


işt’oni (PZ ~ AŞ), iştoni (FN ~ ÇX) i. Erkek donu. Ham berek p’anda işt’oni-muşis dolopsams. (PZ-Cigetore) Bu çocuk her zaman donuna işiyor. İşt’oni hik’u lebcari goilen-i, Ali ? (AŞ-Ok’ordule) İç külotun o kadar kirli gezilir mi, Ali ? İçxen. İştonis k’undi nasven. (FN-Sumla) İshali var. Donuna bok bulaşıyor. Kçe iştoniz upişi lebi doloktimeri ren. Var gamulun. (AH-Lome) Beyaz dona terden kir bulaşmış (= lekelidir). Çıkmıyor. İştonişi lastiği fik’etate goşobudvi. (AH-Lome) Don lastiğini firkete ile geçirdim. Biç’i-çkimik ç’ut’a t’uşi iştonis ar m3ika naç’vet’aşi iştoni kogami3’k’amt’u. (AH-Borğola) Oğlum küçükken külotuna biraz damlattığında külotunu altından çıkarırdı. ≠ ijdoni


işulun (ÇX) Aø har.f. [f.-i. işaxtimu] 1. Düşey doğrultuyla derin kapalı mekândan yukarı çıkıyor. Ordeği 3’k’arişen kişaxtu-i, guipatxen. (AK-Döngelli) Ördek sudan çıkınca silkeleniyor. 2. Açık, oldukça meyilli ve uzun alanda yukarıya doğru çıkıyor. → eşk’ulun, eşulun


işumen (FN ~ ÇX) [emp.şm.1.tek. bişumer/ vişumer; f.-i. oşumu] Aø har.f. I. (FN) Aø har.f. Somurtuyor. Sinirleniyor. Cordani, oxorca-muşik gyari var-dudgayiz dido işumen. (FN-Ç’anapet) Cordan, eşi yemeği hazırlamayınca çok sinirleniyor (somurtuyor). Kemali dido ordo işumen. (FN-Sumla) Kemal çok erken somurtuyor, kızıyor. → işuşut’en

II. (AH ~ ÇX) Aø har.f. Kızıyor. Aliz, dido işumaşi mu vasen var-uçkin. Na-e3’ulasen k’oçi goragadums. (AH-Lome) Ali, çok kızdığı zaman ne yapacağını bilmez. Önüne gelenin orasını burasını darp eder. Baba dido dişumu-doren. Var-z*irom-i ? Muç’o tolepe om3’k’ulinams. (AH-Lome) Babam çok kızmış. Görmüyor musun ? Nasıl da kaşları çatık bakıyor. K’oçi işumaşi oxoris-ti nun3’ams do koyoç’ums. (AH-Lome) İnsan kızdığı zaman evi de tutuşturup yakar. Doğaniz m3ika işumaşi mu tkvasen var-açkinen. Mteli goşubğams. (AH-Borğola) Doğan biraz sinirlenince ne diyeceğini bilemiyor. Hep saçmalıyor (= gelişi-güzel konuşuyor). Memet’ik işumaşi xami eli3’k’ams do k’oçi doz*arz*ums. (AH-Borğola) Mehmet kızınca üzerindeki bıçağı çekiyor ve adamı lime lime ediyor. Caferik, işumuşi telefoni gyoç’k’idu do dot’axu. (HP-P’eronit) Cafer, kızdığında telefonu sert şekilde yere vurup kırdı. Cavitis şekeri unt’u. “Şekeri k’ayi varenma do k’erk’eli ebuç’opi do xes mepçişi işumu do k’erk’eli go3’onk’anu. (HP-P’eronit) Cavit şeker istiyordu. “Şeker iyi değildiye (ben düşündüm ve) ona simit alıp eline verdiğimde kızıp simidi uzağa attı. mosk’ut’alums; guri malen/ guri mvalen, guri muxtams/ guri muxtaps; elabru3’un, ilabru3’un; guri exrisk’uy

part. şume(r)i : Kızmış. Kızgın. Kızarak. Cumadi-çkimiz mu ağodu var-miçkin. Handğa dido şumeri ren. (FN-Ç’anapet) Amcama ne oldu bilmiyorum. Bugün çok kızgın. Zeki dido şumeri ren. Daçxuri dobğams. (AH-Lome) Zeki çok kızmış. Ateş püskürüyor. Baba dido şumeri t’u. Nena var-eşemağez. (AH-Lome) Babam çok kızgındı. Sesimizi çıkaramadık. Baba şumeri t’aşi oxorişi nek’nape moç’k’idams. (AH-Lome) Babam kızgın olduğu zaman evin kapılarını çarpıyor. Baba-çkimi andğalepes dido şumeri gulun. (AK-Döngelli) Babam bugünlerde çok kızgın olarak geziyor.

+ aşumen (AH ~ ÇX) ED har.f. Birine kızıyor. Ma Xasaniz dobaşumi. (AH ~ HP-P’eronit) Ben Hasan’a kızdım. Ma Xasanis dovaşumi. (HP ~ ÇX) Ben Hasan’a kızdım.

+ oşumams/ oşumaps (AH ~ ÇX) EA har.f. Kızdırıyor. Xasanik Xuseyini oşumams. (AH ~ HP-P’eronit) Hasan Hüseyin’i kızdırıyor.


işums/ işuy/ işups EA har.f. Kendisi için örüyor. Faduk’a toma txuy. 3’endeç’i işvasen. (ÇM-Ğvant) Faduka yün eğiriyor. Kendine çorap örecek. + şums/ şuy/ şups; uşums/ uşuy/ uşups


işurams (PZ) EA har.f. Bir hayvan [erg.] yakından bir şeyi [aps.] kokluyor. Laç’ik livadis a mutxa işurams. (PZ-Apso) Köpek bahçede bir şey kokluyor. → moint’inams; naşuren, naşurans, naşurs; aşurams


işuşut’en (AH-Borğola) Aø har.f. Somurtuyor. Xasaniz na-unon mutu var-ivaşi a şvacis dişuşut’en. (AH-Borğola) Hasan’ın istediği bir şey olmayınca (Hasan) anında somurtuyor. → işumen


işuvams/ işuvaps (FN ~ HP ÇX) EA har.f. Kendine ait bir şeyi ıslatıyor. Dido mutu var-pşvit. M3ika nuk’u bişuvit. (AH-Lome) Çok bir şey içmedik. Biraz ağzımızı ıslattık (= az içtik). Xurxi gamamoxomaşi lemç’k’va gebişkumer do xurxi bişuvam. (AH-Borğola) Boğazım kuruyunca tükürük yutarım ve boğazımı ıslatırım. → gamişuvams/ gamişuvaps


işuven (FN ~ HP ÇX) Aø har.f. Islanıyor. Pederik oxoyiz ogine na-obğurt’u ntxiriMç’imate mot-işuvert’azya do oxoyiz amobğamz. (FN-Ç’anapet) Babam evin önünde serpilmiş fındığıYağmurdan ıslanmasındiye evin içine alıyor (= döküyor). K’alatişi tok’i mç’imate işuva şkule mek3un edo meç’k’odun. (FN-Ç’anapet) Sepetin ipi yağmurda ıslandıkça çürüyüp kopuyor. Cordanik, na-işuvu çayişi ç’uvalepe ğoberiz yok’idams. (FN-Ç’anapet) Cordan, ıslanmış çay çuvallarını çeperin üstüne asıyor. Mç’imaten na-işuvasen modvalu ordoşe ixaren. (FN-Ç’anapet) Yağmurda ıslanan ayakkabı erken yırtılıyor. Mç’imaten na-işuvu bereşi porça, nanakSkurazdeyi daçxuriz gyokaçams. (FN-Ç’anapet) Yağmurla ıslanan çocuğun gömleğini annemKurusundiye ateşin üstüne tutuyor. Nanak, pederik na-k’vatu dişkapeMod-işuvert’azya do nayla tudele meşat’k’omerz. (FN-Ç’anapet) Annem babamın kestiği odunlarIslanmasındiye serenderin altına atıyor. AlikÇ’uvali mot-işuvet’azya do nayloni gorçams. (AH-Lome) AliÇuval ıslanmasındiye naylonla sarıyor. K’alati işuvuşi dimonk’anu. Babak daçxuriz yokaçams do go3’oskurinams. (AH-Lome) Sepet ıslanınca ağırlaştı. Babam ateşin üstünde tutup alt tarafından kurutuyor. Mundi va-işuva şakiz nçxomi va-iç’open. (AH, atasözü, K.A.) Göt ıslanmadan balık tutulmaz. Mç’imaz mot-bişuvert’aya do ncaşi tude e3’adgitun. (AH-Borğola) “Yağmurda ıslanmıyayımdiye ağacın altında duruyor. İnora şeni na-eç’opu dişkape Mot-işuvet’as ya do artikatis yosvarams. (AH-Borğola) Kış için satın aldığı odunları ıslanmasın diye birbirinin üstüne diziyor. “Na-pçiti dişkape mot-işuvet’azya do ok’obdvi do jin komobotvi. (AH-Borğola) Yardığım odunları ıslanmasın diye bir araya koyup üstünü örttüm. Gale gamulut’uşi k’ai dolikunu doMo-bişuvert’aya do jin-ti k’ocuği komoikunu. (AH-Borğola) Dışarı çıkarken iyi giyindi veIslanmıyayımdiye üstüne de gocuk giyindi. Şetxi t’aşi ont’uleşe var-amilen. K’oçi dişuven. (AH-Borğola) Çiy olduğunda tarlaya girilmez. İnsan ıslanır. → iğvaren; işolen; + şuvams/ şuvoms/ şuvaps

f.-s. oşuvoni : Islanması gereken. Ağani betoni oşuvoni ren. Mjora na-geçams k’ele ç’k’odun. (AH-Lome) Yeni beton sulanmalıdır. Güneşin vurduğu taraf çatlıyor.

part. şuveri/ şuveyi : Islanmış. Upite şuveyi şeyi unaxu dodvayiz jur ndğaz doloxe yekten imt’k’oren. (FN-Ç’anapet) Terle ıslanmış eşyayı yıkanmamış halde bırakırsan iki gün içinde hemen küflenir. Mzuğaşi şuveriz mç’imaşen va-aşkurinen. (AH, atasözü, K.A.) Denizde ıslanan yağmurdan korkmaz.

+ aşuven AD har.f Birine ait [dat.] bir şey [aps.] ıslanıyor. Seyiz bigzalt’işa gzaşi dolok’ufaz dolomabaz*gu do mç’imaşi 3’k’arite k’uçxe boyne domaşuvu. (FN-Ç’anapet) Gece yürürken yoldaki çukura basabildim ve yağmur suyu ile ayağım hep ıslandı. P’ap’ulik upite na-aşuvu fit’ik’ozi moşi3’k’ams. (FN-Ç’anapet) Dedem terle ıslanan atletini çıkarıyor. Porça mtelli domaşuvu. Mjoraş k’ele gebok’idi do skurun. (AH-Lome) Elbisem hep ıslandı. Güneşe doğru astım da kuruyor. Zuğaz imçvirt’aşi saatiMot maşuvet’asya do doli3’k’ams. (AH-Borğola) Denizde yüzerken saati “Islanmasın” diye [= “saatim ıslanmasın” diye] çıkarıyor. Doğanik, ğaliz imçvirt’uşi na-aşuvu porça kvaz yot’a3ams do oxominams. (AH-Borğola) Doğan, derede yüzerken ıslanan gömleğini taşa seriyor da kurutuyor. Şetxiz na-aşuvu pantoli go3’oskurinams. (AH-Borğola) Islak zeminde ıslanan pantolunun alt kısmını kurutuyor. “Ti mot-maşuvet’asya do tiz şarba gobitumer. (AH-Borğola) “Başım ıslanmasındiye başıma başörtüsü örtüyorum.


işvajanay (ÇM) Eø har.f. Nefes alıyor. → dişvanams; muişvanups; şvanums/ şvanuy/ şvanups

yet. aşvajanen : Nefes alabiliyor. Ali korme-montinape ngolaşa iyonamt’aşa k’alati dolvok’açay. Montinape şuri var-aşvajaneran. (ÇM-Ğvant) Ali tavuk civcivlerini yaylaya götürürken sepete tıkıyor. Civcivler nefes alamıyorlar.


işvelams (AH) EA dön.har.f. Kendisinin yarasını beresini [aps.] tedavi ediyor. Doğanik k’uçxeşi pupuli işvelams. (AH-Lome) Doğan kendi bacağındaki çıbanı tedavi ediyor. → ok’işvels

+ uşvelams EDA har.f. Birinin [dat.] yarasını beresini [aps.] tedavi ediyor.


işvelen (FN ~ AH) Aø har.f. Yara [aps.] iyileşiyor. Pupuli işvelt’aşi jin kapka modumers. (AH-Borğola) Yara iyileşirken üstüne kabuk bağlar (= kelimesi kelimesine : giydirir). + aşvelen


itanams (AH) Eø har.f. Kendini aydınlatıyor. 3’oxle oxorepes luk’unate bitanamt’it. (AH-Borğola) Geçmişte evlerde mumla aydınlanıyorduk. + tanun


itanen (ÇM) Aø har.f. Aydınlanıyor. Eletriği moxt’u şuk’ule gzalepe nuklapete itanen. (ÇM-Ğvant) Elektrik geldiğinden beri yollar aydınlatmaçlarla aydınlanıyor. → natanen[2]


itkven/ itkvinen → zop’ons; tkumers, tkumars


itopals (AH-Lome)(AK) Eø har.f. Topallıyor. Helimi ncaz na-melu ar 3’ana divu. K’uçxe var ak’au. İtopals. (AH-Lome) Halim ağaçtan düştüğü bir yıl oldu. Ayağı iyileşemedi. Topallıyor. Timuri guit’aşi itopals. (AK-Döngelli) Timur gezerken topallıyor. → itopams/ itopay; isikmarams


itopams/ itopay (PZ ~ AŞ) Eø/EH har.f. Topallıyor. → isikmarams; itopals. I. Eø har.f. Selimişi k’uçxes mutxa dvağodu. İtopams. (PZ-Cigetore) Selim’in ayağına bir şey oldu. Topallıyor. T’ik’anina itopay. Ek’ask’udun. (ÇM-Ğvant) Kuzucuk topallıyor. Geride kalıyor. Bere k’uçxe kva cat’u. İtopay. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğun ayağına taş düştü. Topallıyor. K’uçxe dişk’a mat’t’u. Himu-şeni itopay. (AŞ-Ortaalan) Ayağına odun vurdu. O yüzden topallıyor. II. EH har.f. Ali k’uçxe itopay. (Ğvant) Ali topallıyor.


itozen (AŞ-Ortaalan) Aø har.f. Tozlanıyor. Xalepe dido itozu. Dido va-lat’t’aşa var-iyen. (AŞ-Ortaalan) Halılar çok tozlandı. Çok dövmeden olmuyor. → ipirçen


itutxanen Aø har.f. Seyrekleşiyor. Lazut’i dido p’eci kodut’ali-doren. M3ika kogoşu3’k’i do itutxanaz. (AH-Lome) Mısırı çok sık bırakmışsın. Aralarından biraz daha söküver de seyrekleşsin.


itxomburen (AH-Lome) Aø har.f. Yara [aps.] iltihaplanıyor. → intxomuren

+ atxomburen AD har.f. Birinin [dat.] yarası [aps.] iltihaplanıyor. Xasaniz pupuli datxomburu-doren. Doxtorik neşterite yumç’k’ams. (AH-Lome) Hasan’ın çıbanı iltihap toplamış. Doktor neşterle deşiyor.


it’ancaray/ it’anciyaray (ÇM) EA har.f. Kirletiyor. Ali dulya ikumt’aşa dolokunaşepe it’ancaray. (ÇM-Ğvant) Ali iş yaparken giysilerini kirletiyor. Himu, porça it’anciyaray. (ÇM-Ğvant) O, gömleği kirletiyor. → moç’aç’uy; lebi ikums; dilebcaray; şavuy/ şavums, lebums, pintums/ pintoms/ pintups

yet. at’ancaren/ at’anciyaren : İstemeyerek kirletiyor. Ali nak’u-ti ik’atalasen ik’atalay, xolo-ti porça at’anciyaren. (ÇM-Ğvant) Ali ne kadar dikkat ederse etsin yine de gömleği (istemeyerek) kirletiyor. [◘ eşb. it’ancaren/ it’anciyaren fiilinin faydalananlı biçimi]

f.-i. ot’ancaru/ ot’anciyaru : Kirletme. Kirletmek. Ali porça var-ot’anciyaru şeni var-ik’atalay. P’anda t’anciyari porçate ikten. (ÇM-Ğvant) Ali gömleğini kirletmemek için dikkat etmiyor. Her zaman kirli gömlek ile dolaşıyor.


it’ancaren/ it’anciyaren (ÇM) Aø har.f. Kirleniyor. Kçe porça p’anda it’anciyaren. (ÇM-Ğvant) Beyaz gömlek her zaman kirlenir. [◘ eşb. it’ancaray/ it’anciyaray fiilinin yeterlik kipi]

+ at’ancaren/ at’anciyaren AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kirleniyor. Ayşe bozomotina-muşiPorça moy-at’anciyaran” deyi metvale k’o3’vok’oray. (ÇM-Ğvant) Ayşe küçük kızına gömleğin kirlenmemesi için önlük bağlıyor.


it’ap’en (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Damlıyor. Purengi-ok’odgeyi k’ala 3’k’ari it’ap’en. (FN-Ç’anapet) Borunun ek yerinden su damlıyor. → t’ik’ams; comç’ims/ comç’iy, gyomç’ims; mç’vetun; i3’ap’en; 3’ap’ums, 3’ap’un


it’enen (AH) Aø har.f. Nemleniyor. Bereşi bezi seri gale mot-naşkumer. İt’enen. (AH-Lome) Çocuğun bezini gece dışarıda bırakma. Nemleniyor. Gale na-gyobun naxverepe seri mteli dit’enen. (AH-Borğola) Dışarıda asılı çamaşırlar gece tamamen nemlenir. → niğvarenII; it’lazen


it’iben (ÇX) Aø har.f. Su [aps.] ısınıyor. 3’k’ari it’iben. (ÇX-Çxalazeni, TM) Su ısınıyor. → it’u3’anen, it’t’usanen; igiben; t’ubun, t’ibun; + ot’ibaps


it’ibinams/ it’ibinaps (HP ~ ÇX) Eø/EA har.f. Kendini ısıtıyor. Isınıyor. → inçxunams/ inçxunay; goinçxunams/ goinçxunay; int’obay; it’t’obay; it’ubins/ it’ubinams; goint’obay, goint’obinay; ik’uşinams


it’işinams/ it’işinay[1]/ it’işinaps (PZ ~ AH) EAL har.f. Kendi vücudunun bir yerindeki [lok.] şişkinlik, çıban, saçtaki toz veya bit vs [aps.] saptıyor ya da ayıklıyor. Da-çkimişi bozok handğa boyne ti it’işinams. Mutu noxen-i, var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Kız kardeşimin kızı bugün sürekli başıyla uğraşıyor. Başında bir şey mi var, bilmiyorum. Bozok boyne ntoma it’işinams. Xolo mt’i noxen-i ? (AH-Lome) Kız sürekli saç diplerini ayıklıyor. Yine bit mi var ? Hasanik, handğa doxedu do lumci şak’iz tiz mt’iri it’işinu. (AH-Borğola) Hasan, bugün oturup akşama kadar başından bit ayıkladı. Berek muşebura it’işinups. (AK-Döngelli) Çocuk kendi kendine [çıban, toz, bit vs] temizliyor. → it’işons, it’işonams/ it’işonaps, it’işonups/ it’işinups; + t’işinay[1]

+ ut’işinams/ ut’işinay EDAL har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir yerindeki [lok.] şişkinlik, çıban, saçtaki toz veya bit vs [aps.] saptıyor ya da ayıklıyor veya temizleyip masaj ediyor. Ayşe berepe ti ut’işinay. (ÇM-Ğvant) Ayşe çocukların başlarını inceliyor (= toz vs ayıklıyor). # Ma huy xolo mutxa kogomaşinu / Emaşik’en yari kelemişinu / Ti kok’o3’ovudvi domit’işinu / Amseri ezmoje sevdali-şk’imi. (ÇM-Ğvant, K’.Z.) Yine şimdi bir şey anımsadım / Hıçkırıyorum sevgilim beni andı / Başımı ona koydum (o beni) kaşıdı / Bu gece rüyamda sevgilim. Nanak pederiz ti ut’işinams. (FN-Ç’anapet) Annem babamın başını temizleyip masaj ediyor. Berez mt’i noxen. Nana-muşik ti ut’işinams. (AH-Lome) Çocukta bit var. Annesi başında bit ayıklıyor. Berez tomaz mt’iri ut’işinams. (AH-Borğola) Çocuğun saçında biti ayıklıyor. Nandidi-muşik mota-muşis ti ut’işinups. (AK-Döngelli) Babaannesi torununun kafasını bitlerden temizliyor.


it’işinay[2] (ÇM) Eø har.f. Hesap ediyor kitap ediyor. Düşünceli düşünceli başını kaşıyor. → t’işinay[2]; eduy-ceduy, en3’uy-cen3’uy, e3’onuy-ce3’onuy


it’işons/ it’işonams/ it’işonaps (HP) EA har.f. Kendi vücudunun bir yerindeki [lok.] şişkinlik, çıban, saçtaki toz veya bit vs [aps.] saptıyor ya da ayıklıyor. Axmet’ik, gelaxen do it’işons. (HP-P’eronit) Ahmet kenarda oturup başını (= başındakşi toz ya da biti) saptıyor. → it’işinams/ it’işinay[1]; it’şonups/ it’işinups; + t’işinay[1]

+ ut’işonams/ ut’işonaps EDAL har.f. Birinin [dat.] vücudunun bir yerindeki [lok.] şişkinlik, çıban, saçtaki toz veya bit vs [aps.] saptıyor ya da ayıklıyor veya temizleyip masaj ediyor. Ar ti domit’işoni. (HP-P’eronit) Başımı (= başımındaki toz ya da biti) bir sapta. Ramizik beres ti ut’işonams. (HP-P’eronit) Ramiz çocuğunun başındaki toz ya da biti saptıyor.


it’işonups/ it’işinups (AK) EA har.f. Kendi vücudunun bir yerindeki şişkinlik, çıban, saçtaki toz veya bit vs saptıyor ya da ayıklıyor. Berek muşebura it’işonups. (AK-Döngelli) Çocuk kendi kendine [çıban, toz, bit vs] temizliyor. → it’işinams/ it’işinay[1]; it’işons, it’işonams/ it’işonaps; + t’işinay[1]

+ ut’işonups/ ut’işinups EDA har.f. I. Birinin [dat.] vücudunun bir yerindeki şişkinlik, çıban, saçtaki toz veya bit vs [aps.] saptıyor ya da ayıklıyor veya temizleyip masaj ediyor. Nandidi-muşik mota-muşis ti ut’işonups. (AK-Döngelli) Babaannesi torununun kafasını bitlerden temizliyor.


it’k’oçen (FN ~ AH) Aø har.f. Fırlıyor. Atılıyor. Saçılıyor. Coğori 3’alendo k’ele it’k’oçu. (FN ~ AH) Köpek aşağıya doğru (kendi) atıldı. Nçalaşi bardi iç’vert’uşa m3’k’a it’k’oçert’u. (FN-Ç’anapet) Mısır sapı yumağı yanarken kıvılcım saçılıyordu. Daçxurişen no3in3xale it’k’oçen. (FN-Sumla) Ateşten kıvılcımlar saçılıyor. [eşb. ot’k’oçams fiilinin şsz.] → it’oçen; + ot’k’oçams


it’k’ven → zop’ons


it’lazen (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Nemleniyor. Ğomamci gale na-gelebok’idi porça dit’lazu. (FN-Ç’anapet) Dün akşam dışarıya astığım gömlek nemlendi. → niğvarenII; it’enen


it’obalen (ÇM) Aø har.f. Göletleniyor. Mç’ima mç’şmasi iri k’ale it’obalen. (ÇM-Ğvant) Yağmur yağınca her yer göletleniyor.


it’obinen (ÇM) Aø har.f. Biri [aps.] kendisini ısıtıyor. Biri [aps.] ısınıyor. Alişi oxori inora vrosi daçxuri ogzun. Em vrosi hey it’obinen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin evinde kışın iyi ateş yanıyor. En iyi orda ısınılabilir. inçxunams/ inçxunay; goinçxunams/ goinçxunay; int’obay; it’t’obay; it’ubins, it’ibinams/ it’ibinaps; goint’obay, goint’obinay; ik’uşinams


it’obun (PZ-Cigetore) Aø har.f. Pusuya yatıyor. Xasimi-şk’imi dit’obu do ma miyondrams. Mp’ilaseren. (PZ-Cigetore) Hasmım pusuya yattı. Beni bekliyor. (Beni) vuracak. [it’obun = saklanmaya çalışıyor; dit’obu = pusuya yatmış, saklanmış haldedir] cet’obun; gyut’k’obun; elut’obun, elut’k’obun; ek’ut’k’obun; gelut’k’obun; ilot’k’obun


it’oçen/ it’t’oçen (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Fırlıyor. Atılıyor. Laç’i ti-3’aleşi kit’oç’en. (AŞ-Ok’ordule) Köpek aşağıya doğru atılıyor. Laç’ç’i ti-3’ale kit’t’oçu. (AŞ-Ortaalan) Köpek aşağıya doğru atıldı. [eşb. ot’oçams/ ot’oçay/ ot’t’oçay fiilinin şsz.] → it’k’oçen; + ot’oçams/ ot’oçay


it’olepen (AH) Aø har.f. (Tozdan topraktan) kirleniyor. Naymek Xali mot-it’olepet’azya do galendo k’ele m3ika elanz*ikoms. (AH-Lome) NaimeHalı kirlenmesindiye dışarıdan biraz kıvırıyor. Berez dolokunu dukturi. Gale istert’aşi it’olopen. (AH-Lome) Çocuğun elbisesini değiştir. Dışarda oynarken kirleniyor. → dvaç’andren; int’o3en

part. t’oleperi : Tozdan topraktan kirlenmiş. Lumcişa gale na-istenan berepe oxorişe t’oleperi mulunan. (AH-Borğola) Akşama kadar dışarıda oynayan çocuklar eve kirli geliyorlar.


it’ot’o3’ay (ÇM) EA har.f. Kendi ayağını vs [aps.] çamura batırıyor. Ali t’ot’o3’i-gza igzart’aşa var-ik’atalay. K’uçxepe it’ot’o3’ay. (ÇM-Ğvant) Ali çamurlu yolda yürürken dikkat etmiyor. Ayaklarını çamura batırıyor.


it’rik’ams (FN), it’rik’oms (AH), it’rik’aps (HP ÇX) Eø har.f. Süt sağarken inek [erg.] tekme atıyor. Çifte atıyor. Tepiniyor. Pucik it’rik’ams. (FN-Ç’anapet, Sumla) İnek tekme sallıyor, çifte atıyor. Puci-çkuni nunç’valt’aşa k’oçi var-ninç’inams. İt’rik’ams. (FN-Sumla) Bizim ineği (birimiz) sağlarken (inek) adamı yanaştırmıyor. Tekme atıyor. Pucis mja muzdamt’aşiMot-it’rik’omt’asya do unçaminams. (AH-Borğola) İnek sağarkenTepinmesindiye kaşıyor. Puciz p’urzi noxedaşi iri it’rik’oms. (AH-Borğola) İneğe atsineği konunca hep tepinir. → ik’onk’sams


it’t’obay (AŞ-Ortaalan) Eø har.f. Kendini ısıtıyor. Isınıyor. Dido ini mayu. Hani kogvogzi do dobit’t’obat. (AŞ-Ortaalan) Çok üşüdüm. Bunlarla ateş yak da ısınalım. → inçxunams/ inçxunay; goinçxunams/ goinçxunay; int’obay; it’ubins/ it’ubinams, it’ibinams/ it’ibinaps; goint’obay, goint’obinay; ik’uşinams


it’t’usanen (AŞ-Ortaalan) Aø har.f. Su, süt vs [aps.] ısınıyor. 3’ari it’t’usanen. (AŞ-Ortaalan) Su ısınıyor. Mca ar k’ale it’t’usanert’t’aşa ar k’ale vrossi gondğvarare. (AŞ-Ortaalan) Süt bir yandan ısınırken bir yandan iyi karıştıracaksın. → it’u3’anen; t’ubun, t’ibun; igiben; it’iben


it’u/ it’t’u → ulun


it’ubinams (FN ~ AH HP-P’eronit) EA dön.har.f. I. Kendi vücudunun bir kısımını [aps.] ısıtıyor. Biç’i-çkimiz ini ayu do daçxurişi ogine xepe it’ubinamz. (FN-Ç’anapet) Oğlum üşüdü ve ateşin önünde ellerini ısıtıyor. K’uçxe it’ubinams. (FN-Ç’enneti) Ayağını ısıtıyor. Nerminiz k’uçxe gamodgitu-doren. T’u3a tuğulate it’ubinams. (AH-Lome) Nermin’in ayakları üşümüş. Sıcak tuğlayla ısıtıyor. → ninçxunams/ ninçxunay; nint’obay; + t’ubun

II. Kendisi için bir şeyi [aps.] ısıtıyor. Memet’iz amşkorinu. Xaci it’ubinams. (AH-Lome) Mehmet acıktı. Kendine fasulye ısıtıyor.


it’ubins (FN ~ AH HP-P’eronit) Eø dön.har.f. Kendi vücudunun tümünü ısıtıyor. ısınıyor. Bozo-çkimiz gale mtviriz obiyuten ini ayu do ha3’i daçxuriz nuxen edo it’ubins. (FN-Ç’anapet) Kızım dışarıda karda oynamaktan üşüdü ve şimdi ateşin karşısında oturup ısınıyor. Sobaz bit’ubin(am). (FN-Ç’enneti) Soba karşısında ısınıyorum. Kçinik iniz it’ubint’aşi dişka na-uk’vatu k’oçiz berepe uxvamams. (AH-Lome) Yaşlı kadın soğukta ısınırken odununu kesen adamın çocukları için (= adamın yerine onun çocukları için) dua ediyor. Oxorcaz gale dido ini avu. Doloxe it’ubins. (AH-Lome) Kadın dışarıda çok üşüdü. İçeride ısınıyor. Memedis ini avuşi sobate it’ubins. (AH-Borğola) Mehmet üşüyünce soba ile ısınıyor. Mtugik motalepeMjoras it’ubinanya do ğormaşen gamatorums. (AH-Borğola) Fare yavrularınıGüneşte ısınsındiye deliğinden dışarıya taşıyor. → inçxunams/ inçxunay; goinçxunams/ goinçxunay; int’obay; it’t’obay; it’ibinams/ it’ibinaps; goint’obay, goint’obinay; ik’uşinams; + t’ubun

f.-i. ot’ubinu : Isınma. Isınmak. Xut k’oçi ot’ubinu şeni daçxuriz guxenan. (AH-Lome) Beş kişi ısınmak için ateşin çevresinde oturuyor. Ot’ubinu şeni sobas konuxedun. (AH-Borğola) Isınmak için sobanın karşısına oturur.


it’urs[1]/ it’us/ it’uy/ it’t’uy (PZ ~ AŞ) EA har.f. [perf. t’k’u; şsz. izit’en; tec. uzit’apun; yoks.part. uzit’u] I. Söylüyor. Diyor. → zop’ons, tkumers/ tkumars; u3’omers/ u3’omey/ u3’umers. a. [emp.] Cemalik sotinuri dişk’alepe ok’uk’açams doİri şk’imi onya it’us. (PZ-Cigetore) Cemal ne var ne yok bütün odunları (= herkesinkini kendine) topluyor veHepsi benimdiyor. Xasanik iri tevulis koguk’açams do ok’ayeti it’us ç’iMa muti miğun-i ?” (PZ-Cigetore) Hasan her şeyi kucaklıyor da sonra da diyor ki Benim bir şeyim var mı ?” Lazeburi na-vit’urt’itu oxvo3’onamt’i-i ? - Oxovo3’onamt’i. (ÇM-Mek’alesk’irit) Lazca olarak söylediğimizi anlıyor muydun ? - Anlıyordum. Na-it’uype guri gomant’en. (ÇM-Ğvant) Söylediği sözleri kalbime saplanıyor, batıyor. # Badoba na-it’uran / Var-uşk’uran berepe / Kuşk’urt’eyk’o berepe / Tişa na-mvalanenpe. (ÇM, K’umli Dayı’dan derlemeler - Horonda atma türküler, S.Y.) İhtiyarlık denen şeyi / Bilmiyorlar gençler / Keşke bilseler çocuklar / Başlarına gelecekleri. Xasani na-it’t’uype ma irote zade garibi momalen. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın söyledikleri bana her zaman çok garip geliyor. Xoca ! Şk’u hi-st’eri şeyepe şeni mu vit’urt, gişk’un-i ? “Uci mo-meçam. Şuri mo-megak’açert’as .” (AŞ-Ok’ordule) Hocam ! Biz öyle şeyler için ne diyoruz, biliyor musun : “(Ona) kulak verme. Canın sıkılmasın.” “Amet’t’i na-içalişay yeri elimxoyit’unan. (AŞ-Ortaalan) “Ahmet çalıştığı yerde haram yiyordiyorlar. “Oxori ini moy-maert’t’ayit’urna xali, çilimi, muturenpe corçare. (AŞ-Ortaalan) “Evde üşümeyeyimdiyorsan halı, kilim, bir şeyler sereceksin.

b. [perf. t’k’u] Dompuloni muti var-on. Mitik mu-ti-na t’k’vasen t’k’vas. (PZ-Cigetore) Saklanacak bir şey değil. Kim ne söylersen söylesin. Muya-na gorum t’k’vi. Xepes na-miğun iri tevuli p’3’opxare. (PZ-Cigetore) Ne istersen söyle. Elimde olan her şey yapacağım. Xasanik melenk’alendo mola3’e(r)s. Muti t’k’vaset’u-i ? (PZ-Cigetore) Hasan karşıdan bu tarafa bakıyor. Bir şey diyecek miydi ? Ayşe t’k’u çi ğoma mitonpe t’ubi bere dvayu. (ÇM-Ğvant) Ayşe dedi ki birilerinin ikiz çocukları oldu. Lazeburi na-var-uşk’un şk’ala muti t’k’vare t’k’vi var-ognay. (ÇM-Ğvant) Lazca bilmeyenle ne söylersen söyle anlamaz. Ali na-t’k’vasenpe nzğimoç’uy. Var-azit’en. (ÇM-Ğvant) Ali söyleyecekleri geveliyor. Söyleyemiyor. # Eçama vor, eçama / Uça bozo momçaman / Var-ep’ç’opare dop’t’k’vi / K’at’a limci cemçaman. (ÇM-Ğvant) Zavallıyım, zavallı / Kara kız ile evlendiriyorlar / Almayacağım dedim / Her akşam beni dövüyorlar. Xasani ndğura na-t’k’upe ma ar m3’ika garibi momalu. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın demin söyledikleri bana biraz garip geldi. Ali Oxori sini p’ç’adare t’k’uşa goragadu. Naşk’u. (AŞ-Ok’ordule) Ali Evde sofra çakacağımderken her yerinden kırıp parçaladı. Bıraktı. Ninç’inare kiVrossi k’oçi ont’k’vanen. (AŞ-Ortaalan) Paylaşacaksın kiİyi adamdırdiyecekler.

yet. azit’en : Söyleyebiliyor. Ozit’onepe var-azit’en. Boyine dugurinay. (ÇM-Ğvant) Söyleyeceklerini (çekindiği için veya başka nedenle açıkça) söyleyemiyor. Her zaman (davranışından kendi istediklerini ya da istemediklerini) duyuruyor. Cenç’areri ok’vanduşa komoxt’u. İmxizen. Var-azit’en. (ÇM-Ğvant) Para istemeğe geldi. Ikınıp sıkınıyor. Söyleyemiyor. # Diyu do ç’umanişi / Gonşk’oruy rak’anepe / Anderi mazit’uk’o / Pşeri ozit’onepe. (ÇM-Ğvant) Sabah oldu / Tepeler aydınlanıyor / Ah bir söyleyebilsem / (İçimde) dolu söylenecekler. Xasani nana-muşi ar mutxa u3’vasen. İmxizen. Var-azit’en. (AŞ-Ok’ordule) Hasan annesine bir şey söyleyecek. Kıvranıyor. Söyleyemiyor.

f.-i. ozit’u : Söyleme. Söylemek. Oxorca ozit’ute va-dibağen. (ÇM-Ğvant) Kadın söylemekle yetinemiyor. Oxorca ozit’uşe va-dvabağen. (AŞ-Ortaalan) Kadın söylemekten vazgeçmiyor.

f.-s. ozit’oni : Söylenmesi gereken. Ozit’onepe var-azit’en. (ÇM-Ğvant) Söyleyeceklerini söyleyemiyor. # Diyu do ç’umanişi / Gonşk’oruy rak’anepe / Anderi mazit’uk’o / Pşeri ozit’onepe. (ÇM-Ğvant) Sabah oldu / Tepeler aydınlanıyor / Ah bir söyleyebilsem / (İçimde) dolu söylenecekler.

II. Yazıyı [aps.] okuyor. Ayşe mektubi it’uy. (AŞ) Ayşe mektup okuyor. Bere msk’va nç’ara it’t’urt’u. Nazari kak’nu. (AŞ-Ok’ordule) Çocuk güzel okuyordu. Nazar tuttu. → goliyonams[2]/ goliyonay[2]/ golionay[2]; ik’itxams[2]/ ik’itxoms/ ik’itxaps

III. Okulda vs okuyor. Öğrenim yapıyor. Ayşe universite it’uy. (AŞ-Ok’ordule, Ortaalan) Ayşe Üniversitede okuyor. Vit’t’o-xut’t’i bort’t’işa ham mektebi bit’t’urt’t’i. (AŞ-Ortaalan) On beşindeyken bu mektepte okuyordum. → ik’itxams[2] / ik’itxoms/ ik’itxaps

part. zit’eri : Okumuş. Okuyarak. Zit’eri k’oçi. (ÇM-Ğvant) Okumuş adam. Nç’ara zit’eri k’oçi. (AŞ-Ok’ordule) Okumuş kişi.

f.-i. ozit’u : Okuma. Okumak. Bere ozit’uşa oşk’uy. (ÇM-Ğvant) Çocuğu (okulda) okumaya gönderiyor. Aydini ozit’uşa olva şeni duşinay. (ÇM-Ğvant) Aydın okula (ya da derse = kelimesi kelimesine : okumaya) gitmek için acele ediyor. Andğa ozit’uşa var-malu. Kek’apsk’udi. (ÇM-Ğvant) Bugün okula gidemedim. Geride kaldım. Alişi bere ozit’u şeni Avropaşa ulun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin oğlu okumağa Avrupa’ya gidiyor.

+ ozit’apay : Okulda okutuyor. Ali berepe omordinay. Ozit’apasen. Badi iyasi berepe şeni muti var-nazmonasen. (ÇM-Ğvant) Ali çocukları büyütüyor. Eğitim aldıracak. Yaşlanınca hiçbir şeylerinden tasa etmeyecek. Nç’ara zit’eri k’oçepe berepe-muşi-ti nç’ara ozit’apaman. (AŞ-Ok’ordule) Okumuş kişiler cocuklarına da okul okutuyorlar.


it’urs[2] (AK) EA har.f. [perf. vit’uri, it’uri, it’uru vs] Hayal ediyor. Hayal kuruyor. İt’ur, it’ur do mu ix’vasinon ? (AK-Döngelli) Hayal kuruyor, hayal kuruyorsun da ne olacak ? Musak it’urs. Ama mu it’urs, mitik var-uçkin. (AK-Döngelli) Musa hayal ediyor. Ama ne hayal ediyor, kimse bilmiyor. İt’uru do it’uru. Ama na-unt’u dulya var-ix’u. (AK-Döngelli) Hayal etti de hayal etti. Ama yine de onun istediği iş olmadı. → izmonams/ izmonay/ izmons; nizmonams/ nizmonay, nizmoy; ozmons/ ozmonams; şinay


it’u3’anen (AŞ-Ok’ordule) Aø har.f. Isınıyor. 3’ari it’u3’anen. (AŞ-Ok’ordule) Su ısınıyor. → it’t’usanen; t’ubun, t’ibun; igiben; it’iben


it’va3en (PZ) Aø har.f. (Silah vs) görünmeyen bir yerde patlıyor. Dok’anaşe sotxa it’va3en. (PZ-Apso) Tabanca bir yerde patlıyor. + t’va3un


iuçanen → iyuçanen


ivals (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Dalgalanıyor. [part. valeri] N3xeni guk’ap’amt’aşa çoçok’a-muşi mu mskva ivalz. (FN-Ç’anapet) At koşarken yelesi ne güzel dalgalanıyor. + ovalams/ ovalay/ ovalaps


iven[1] (FN ~ HP-P’eronit) [FN-Ç’enneti diyalektinde hem iyen hem iven denir.] AY/øY e.f. [emp.şm.1.tek. biver; perf. (d)ivu] → iyen[1], ix’ven, ix’vapun/ ix’opun

I. AY e.f. Biri [aps.] bir şey [yük.] oluyor. Ham ç’ubrişi kap’i dok3u-doren. Dişka-ti var-iven. (FN-Sumla) Bu kurumuş kestane dip bölümü çürümüş. Odun bile olmaz. Dido t’u3a ivu do balucağiş fidepe beut’i melez. (FN-Sumla) Çok sıcak oldu ve domates fideleri soldu. Dulya-tkvani mu ivu ? Diçodu-i ? - Va-içodu. Nooms. (AH-Lome) İşiniz ne oldu ? Bitti mi ? - Bitmedi. Devam ediyor (sürüyor). 3’anağani-tkvanik k’aobape, mskvanobape do xelobape mogiğan. Ağani 3’ana mtelli k’iyana do k’oçinoba şeni cumalobaşi do dalobaşi ar 3’ana ivas. (AH-Lome) Yılbaşınız size iyilik, güzellik ve mutlulukları getirsin. Yeni yıl tüm dünya ve insanlık için kardeşlik bir yılı olsun. Matbaapez k’artalişi jin gyoç’araman do geç’areri iven. (AH-Borğola) Matbaalarda kâğıt üzerine basım yapıyorlar ve kâğıt para oluyor. Serentiz na-işinaxen tkomineri uşkuri dido nostoneri iven. (AH-Borğola) Serenderde saklanan tazeliği gitmiş elma çok lezzetli olur. Dido na-p’it kapçon mç’k’idi dido nostoneyi ivu. Ç’umani na-moxtasen bere-çkinis a ç’it’a dovuşinaxat. (HP-P’eronit) Bol yaptığımız hamsili mısır ekmeği çok lezzetli oldu. Yarın gelecek çocuğumuza bir kısmını ayıralım.

f.-i. ovapu : Olmak. Fadime 3’anaşe Mekkeşa (= xaciluğişa) idasen-doren. Xaci ovapu unon. (FN-Sumla) Fatma seneye Mekke’ye gidecekmiş. Hacı olmak istiyor.

II. øY e.f. 1. (Hava) güneşli vs [yük.] oluyor. Mjora divu. (AH-Lome, Borğola) Hava güneşli oldu. 2. (Gece vs) oluyor. Seri divu. Te var-miğunan. Ama tutaştek motanaman. (HP-P’eronit) Gece oldu. Işığımız yok. Ama ay bizi aydınlatıyor.

III. sü.f. [sırf 3.tek.] Bir olay meydana geleli [na-’lı cümlemsi] bir süre [yük.] oluyor. Xarcez komoli na-uğuru xut 3’ana divu do xolo çilamrepete gyabgars. (AH-Lome) Hatice’nin kocası öleli beş yıl oldu. Yine de gözyaşlarıyla ağıt yakıyor. Candamapek Xasani na-ç’opez ar tuta divu do handğa oxuşkumernan. (AH-Lome) Jandarmalar Hasan’ı yakaladıkları bir ay oldu. Bugün bırakıyorlar. Helimi ncaz na-melu ar 3’ana divu. K’uçxe var-ak’au. İtopals. (AH-Lome) Halim ağaçtan düştüğü bir yıl oldu. Ayağı iyileşemedi. Topallıyor.

IV. øEns. Bir şey ile [ens.] iş oluyor. Meoçamate divat’una p’at’epe var-doskidut’u. (AH-Borğola) Beddua ile olsaydı, kötüler kalmazdı.


iven[2] (FN-Ç’enneti) [FN-Ç’enneti diyalektinde hem iyen hem iven denir.]Aø e.f. [sırf 3.ö.] Bir olay [aps.] oluyor. Muper dulyape iven do var-maçkinenan. (FN-Ç’enneti) Ne biçim olaylar oluyor da haberimiz olmuyor.


iven va-iven (AH) zarfsal dey. Olur olmaz. Her ne olursa olsun. Rasgele. K’oçiz çkar gagna var-uğun. Suffaz iven va-iven iri ip’aramitams do milletiz guri duktinams. (AH-Lome) Adamda hiç anlayış yok. Sofrada olur olmaz konuşup milletin midesini bulandırıyor.


ixalen (FN ~ ÇX) Aø har.f. Fazla ısı ile yanıyor, yakılıyor, kapkara oluyor, yenilmez hale geliyor. Dido daçxuri mot-e3’ugzam. P’et’mezi ixalen. (FN-Sumla) Fazla ateş yakma. Pekmez yanıyor, kavuruyor. → ijguren, icguren


ixap’ars (PZ) Eø har.f. [perf. ixap’aru] Konuşuyor. Ma vixap’a. Himuk nişk’inams. (PZ-Cigetore) Ben konuşayım. O dinliyor. Xasanik ixap’ars xark’ik nişk’inams. (PZ-Cigetore) Hasan’ın konuştuklarını başkaları dışarıdan dinliyor. Xasani do Ali kok’oxeran do ixap’ars. (PZ-Cigetore) Hasan ile Ali bir arada oturmuşlar da konuşuyorlar (= muhabbet ediyorlar). Xasanik ixap’art’aşa Alik p’anda lak’irde nuk’vatams. (PZ-Cigetore) Hasan konuşurken Ali her zaman sözünü kesiyor. Oncğore var-gayen do bereburi ixap’ar. (PZ-Cigetore) Utanmıyorsun da çocukça konuşuyorsun. Xasanik ixap’art’aşa k’uçxe-muşi p’anda odardalinams. (PZ-Cigetore) Hasan konuşurken her zaman bacağını titretiyor. → ilak’irday, isinapay/ isinapams, ip’aramitams, ğarğalams/ ğarğalaps, ğağalaps; ğarğals; ≠ uxap’aray

yet. axap’arinen : Konuşabiliyor. Xasanis nak’u axap’arinen. İri k’ales ç’irç’ilams. (PZ-Cigetore) Hasan ne kadar konuşabiliyor. Her yerde zırıldıyor. Xasanis yelani peği var-axap’arinen. Hamani ucepe namç’itanen. (PZ-Cigetore) Hasan pek yalan konuşamıyor. Hemen kulakları kızarıyor (= kırmızılaşıyor).

f.-i. oxap’arinu : Konuşma. Ma Lazeburi oxap’arinu demigurumun. (PZ-Cigetore) Benim Lazcayı öğrenmişliğim var.


ixaren (ÇM ~ HP ÇX) Aø har.f. + xaruy/ xarums/ xarups. I. (ÇM) Sivri bir nesne ile yırtılıyor. Tamlona iktert’aşa var-ik’atalasi dolokunaşepe ixaren. (ÇM-Ğvan) Çalılıkta gezerken dikkat etmezsen giysiler yırtılır.

II. (AŞ ~ HP) Yırtılıyor. Mç’imaten na-işuvasen modvalu ordoşe ixaren. (FN-Ç’anapet) Yağmurda ıslanan ayakkabı erken yırtılıyor. Kitabiz k’ap’i var-godvaşi ordo ixaren. (AH-Lome) Kitabı kaplamayınca çabuk yırtılıyor→ ç’ordun; gamaç’ordun; gamabru3’un; ibri3’en

+ axaren AD har.f Birine ait [dat.] bir şey [aps.] yırtılıyor. Nana porça na-axaru yeri elaç’uy. (AŞ-Ok’ordule) Anne(m) gömleğinin yırtılan yerini dikiyor. Biç’i-çkimik ibirt’aşa na-moidumez pontoloni ordoşe axaren. (FN-Ç’anapet) Oğlumun oynarken giydiği pantolonu erken yırtılıyor.


ixarxalen Aø har.f. Kaynıyor. I. (PZ-Apso)(AŞ-Ortaalan)(FN ~ HP) Su [aps.] fokurduyor ya da kaynıyor. Sobaz na-yodgin k’uk’umaşi 3’k’ari ixarxalen. Tude kogeiği. (AH-Lome) Sobanın üzerinde duran güğümdeki su kaynıyor. Aşağıya al. 3’k’ai ixarxalen. (HP-P’eronit) Su fokurduyor. 3’k’ai dixarxalu. (HP-P’eronit) Su kaynadı. → xarxalams/ xarxalay; xaşk’alams/ xaşk’alay; [fokurduyor] t’ut’x’ulapsI; [kaynıyor] igubenI

II. (ÇM) Su içinde katı yiyecek [aps.] kaynıyor. Haşlanıyor. Luyu ixarxalen. (ÇM-Ğvant) Lahana kaynıyor. → t’ut’x’ulapsII


ixazirams/ ixaziray/ ixaziraps EA har.f. Kendisi için hazırlıyor. Xasanişi bozomotak boxç’a conk’orums. Dixaziru. Mondo idasen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın kızı bohçayı bağladı. Hazırladı. Herhalde gidecek. Çku dulyaz bort’at şkule berepek gyari nişebura ixaziraman. (FN-Ç’anapet) Biz işte iken çocuklar yemeği kendi kendilerine hazırlıyorlar. → xazirums/ xaziruy/ xazirups


ixçinen (HP ~ ÇX)(AK) Aø har.f. Kadın [aps.] yaşlanıyor. Dixçinaşi k’ibirepe gugaxvasinon do kenkva ix’vaginon. (AK-Döngelli) Yaşlı kadın olduğunda dişlerin dökülecek de seyrek dişli olacaksın. Nandidi-çkimi dixçinu do xolo mtxirişi xarmanis uxuktaps. (AK-Döngelli) Babaannem yaşlandı. Ama yine de fındık harmanını karıştırıyor. Nandidi-çkimi dixçinu. Ama xolo k’ai işigneps. (AK-Döngelli) Babaannem yaşlandı. Ama yine iyi duyuyor. Nana-çkimi dixçinu. AmaXçini vorevar-zop’ons do xolo içalişeps. (AK-Döngelli) Annem yaşlandı. Ama Yaşlıyımdemiyor ve hâlâ çalışıyor. Oxorcak dixçinu do limci ix’vaşi boyne lirs. (AK-Döngelli) Kadın yaşlandı da akçam olunca her zaman oturur vaziyette uyukluyor. → ikçinen; ≠ ibaden


ixelen Aø har.f. [f.-i. oxelu] Seviniyor. Mutlu oluyor. Xergite 3’ari moyones. Ar çaçxalams, ar çaçxalams ç’i k’o z*irik’o ! İxelat’u. (PZ-Cigetore) Ark ile su getirdiler. Bir sesleye bir sesleye akıyordu ki görseydin ! Sevinecektin. Sk’anda majvani mi-ti-na moxt’asen moxt’as vati vixela. (PZ-Cigetore) Senden sonra kim gelirse gelsin sevinmeyeceğim. # Avla-sk’ani ceren m3xuli-mek’tasi / K’ulişa moyseli limci meft’asi / 3’ari kocemibi toli cekçasi / Var-moxeli si-ti var-ixelare. (ÇM-Ğvant, anonim) [Senin] kapının önünde mek’t’asi armudu dikili / Akşam evine [ben] gelince oturduğun iskemleden kalk (= iskemleyi bana ver) / Göz ile [ben sana] işaret verince bana su ver / [Beni] güldürmedin. Sen de gülmeyeceksin. Han3’o k’ayi mçxomi iyu do hemu-şeni mançxomepe dido ixelenan. (FN-Ç’anapet) Bu sene iyi balık oldu ve onun için balıkçılar çok seviniyor. Ham k’iyanaz çkar var-bixeli. Uçaşa gomduni. (AH-Lome) Bu dünyada hiç gülmedim (= mutlu olmadım). Hayatım boşa geçip gitti. Mijopçi do dak’nu. Çkar var-ixelu. (AK-Döngelli) Beddua ettim de ahım tuttu. Hiç mutlu olmadı. + oxelams; → guri k’ayi ayen; gurik yaği k’orums

f.-i. oxelu : Sevinme. Sevinç. Bere nana-muşi moxt’asi oxelute ejun. (ÇM-Ğvant) Çocuk annesi gelince sevinçten uçuyor. Ayşe oxeluten e3’uk’ap’u. (AH-Borğola) Ayşe sevinçten zıpladı.

part. xeleri : Sevinerek. Neşeli. Mutlu. # Kvalopona-gzalepe / Var-magzalen xeleri / Ar ndğa var-mazirasi / Vikter dudi-celeri. (ÇM-Ğvant, anonim ağıt) Taşlı yollarda / Neşe ile dolaşamıyorum / Bir gün görmez isem / Geziyorum boynum bükük.


ixenams/ ixenay (PZ ~ AŞ) EA/EAY har.f. → ixvenams/ ixvenaps; + ikums/ ikuy, ikoms

I. EA har.f. Kendisi için yapıyor. K’inçi-dok’anaşe vixenam. (PZ-Apso) Kendime kuşlar için sapan yapıyorum. Mç’urç’a-k’inçi obğe dixenay. K’axi k’inçi cupaşay. (ÇM-Ğvant) Çalıkuşu yuva yapıyor. Saka kuşu [onun yuvasını] bozuyor. Berepe avla ost’vaşe dixeney. (ÇM-Ğvant) Çocuklar kapı önünde kayma yeri yaptılar. Serendişi otva cuvercinepe/t’oroç’epe obğe dixeney. (ÇM-Ğvant) Naylanın çatısına güvercinler yuva yaptı. T’oroci otva-şk’uni yuva dixenu. T’orocina-muşi hey cuxen. (AŞ-Ok’ordule) Güvercin çatımızda yuva yaptı. Yavrusu orada (= anasının yaptığı yuvada) oturuyor. Ar 3’ipri epşk’ori do dişk’a dobixeni. (AŞ-Ortaalan) Bir gürgen kestim de kendim için odun yaptım. BozomotaÇeyizi bixenaredeyi mandili guşuy. (AŞ-Ortaalan) Kız Çeyiz yapacağımdiye yazmanın çevresini örüyor.

[dey. xuyi ixenams (PZ-Cigetore) : Huy ediniyor.] Eminek obgarapu xuyi ixenams. (PZ-Cigetore) Emine ağlamayı huy ediniyor. → xuyi cadven

II. EAY har.f. a. Biri veya bir şeyi [aps.] kendine ait bir şey [yük.] yapıyor. XasanikAlişi bozomota nusa vixenaredeyi ugorams. Xuseyinik-tiMot-iyasdeyi ceşalums. (PZ-Cigetore) HasanAli’nin kızını gelin yapacağımdiye istiyor. Hüseyin deOlmasındiye [onun işini] bozuyor. b. Kendine ait bir şeyi [aps.] başka bir hale [yük.] getiriyor. Çemalik tomalepe-muşi uça ixenams. (PZ-Cigetore) Kemal saçlarını siyahlaştırıyor. Ayşe na-ek’vazdasen şuk’u k’alatina dolibğay. P’ot’e monk’a var-ixenay. (ÇM-Ğvant) Ayşe kaldırabileceği kadar sepetini dolduruyor. Hiçbir zaman ağır olacak kadar doldurmuyor.


ixenen → ikums, ikoms


ixi (PZ ~ ÇX) i. Rüzgâr. Andğa ixi opşa bas. Xombula parvepe putxums. (PZ-Cigetore) Bugün rüzgâr çok esiyor. Kuru yapraklar uçuyor. İxi barasi Emines tomalepe apaşen. (PZ-Cigetore) Rüzgâr estiği zaman Emne’nin saçları karışıyor. Lazut’epes ixi nobarasis dipinen. (PZ-Cigetore) Mısırlara rüzgâr üflediği zaman seriliyor. M3xuli arape ixi ibarasi otva nan3’en. (ÇM-Ğvant) Armudun dalları rüzgâr esince çatıya değiyor. Otva-k’avarepe ixi goxu. Mç’ima moxt’asi oxori tudepe niğvaren. (ÇM-Ğvant) Çatının ahşap örtülerini rüzgâr kısmen döktü. Yağmur gelince evin alt tarafları ıslanıyor. İxi elemobay. (ÇM ~ AŞ) Rüzgâr aşağıdan esip bana vuruyor. Ğoma ar ixi kort’u. K’oçi eyoputxinay, di3’onert’u. (AŞ-Ok’ordule) Dün bir rüzgâr vardı. “Adamı uçuruyorsanılıyordu. Uşkurişi ncaz na-goz*irt’u urz*enişi binexi hamseneyi ixite golu. (FN-Ç’anapet) Elma ağacındaki üzüm sarmaşığı bu geceki rüzgârla soyuldu (= aşağıya indi). İxi elemobars. (FN-Ç’anapet, Sumla) Rüzgâr hafiften esip bana vuruyor. İxi 3’alendon çkimde k’ele bars. (FN-Sumla) Rüzgâr aşağıdan bana doğru esiyor. Hamseri ixi baru do sotinui ntxiri let’as obğun. (FN-Sumla) Bu gece rüzgâr esti ve ne kadar fındık varsa yere serilmiş durumdadır. İxi bara şkule lazut’iş dudi gyut’roxun. (FN-Sumla) Rüzgâr esince mısırların doruğu kırılır. Heşşo ixi bars ki tozi dumaniz ant’alu. Ortaluği zifozik kodikaçu. (AH-Lome) Öyle bir rüzgâr esti ki toz dumana karıştı. Ortalığı toz bulutu kapladı. Ali Cumadişi m3xuli ixiz moiktu-doren. Gzas gonz*in. (AH-Lome) Ali Amcaların armudu rüzgârda devrilmiş. Boylu boyunca yolda duruyor. Bere nek’naşi oğinde mot-doxunam. Galendon ixi nobars. (AH-Lome) Çocuğu kapı önünde oturtma. Dışarıdan rüzgâr vuruyor. İxik mançxomez na-unon steri var-bars. (AH, atasözü, K.A.) Rüzgâr balıkçının isteğine göre esmez (= İşler senin istediğin gibi yol almaz). İxişi momaleri ixik imers. (AH, atasözü, K.A.) Rüzgârın getireceğini rüzgâr götürür (= Haydan gelen huya gider). Muradik na-vu bageniz “İxi mot-amulut’az ya do k’ai dotragu. (AH-Borğola) Murat, yaptığı dağ evine Rüzgâr girmesin diye iyice kapattı. K’irimişen na-bars ixik Arkabis zuğa dido ordams. (AH-Borğola) Kırım’dan esen rüzgâr Arhavi’de denizi çok büyütüyor. Andğa dido ixi bau. (ÇX-Makret) Bugün çok rüzgâr esti. → bavra


ixi-mext’aşe (ÇM) i. Fırıldak. Ocak veya soba borusunun iyi çekmesini sağlamak için tepesine takılan ve rüzgârın gittiği yöne dönebilecek biçimde yapılan şapka. Ngola ixi-mext’aşe na-var-cuzun pilint’ape dolomk’oy. (ÇM-Ğvant) Yaylada fırıldak takılı olmayan fırınlı sobalar dumanlanıyor. ≠ ixi-parpa; parpa-msva


ixi-parpa (ÇM) i. Fırıldak. Rüzgârla dönen, çember biçiminde çocuk oyuncağı. Ali otva ixi-parpa kocodginu. İxi barasi ç’irç’ilay. (ÇM-Ğvant) Ali çatıya fırıldak taktı. Rüzgâr esince gıcırdıyor. [havalandırmak amacıyla oda veya mutfak pencerelerine takılan kanatlı araç] parpa-msva


ixirams/ ixiray (PZ ~ AH) EA har.f. Çalıyor. → ixirs; nixirams/ nixiray/ nixiraps

I. (PZ ~ AŞ) (Genelde) Çalıyor. Hırsızlık yapıyor. Ham berek iri tevuli ixirams. (PZ-Cigetore) Bu çocuk her şeyi çalıyor. Şuk’a-ora livadepe şuk’a ixiray. (ÇM-Ğvant) Salatalık zamanında bahçelerde salatalık çalıyor. Nana ! Cuzdani hey moy-dodum. Ali hekole para ixiray. (AŞ-Ok’ordule) Anne ! Cüzdanı oraya koyma. Ali ordan para çalıyor. İxirams do imxoy. Ağu ayasen. (AŞ-Ok’ordule) Çalıp da yiyor. Zehir olacak. Ham bere manniya ixiray. A ndğa niç’ç’opasen. (AŞ-Ortaalan) Bu çocuk sürekli çalıyor. Bir gün yakalanacak.

II. (FN ~ AH) (Fırsat bulduğunda arada bir) çalıyor. Hırsızlık yapıyor. Mamut’i xizani k’oçi ren. Xark’işi ntxironaşen ntxiri ixiramz. (FN-Ç’anapet) Mahmut yaramaz adamdır. Başkasının fındıklığından fındık çalıyor. Mtutik k’arvanepes topuri ixirams. (AH-Borğola) Ayı peteklerden bal çalıyor. Uşkurepe mteli Onurik ixirs. Meltemiz oxiru k’ai na-var-u3’ons şeni var-ixirams. (AH-Borğola) Elmaları hep Onur çalar. Meltem, çalmayı sevmediği için çalmıyor.

f.-i. oxiru : Hırsızlık yapma. Çalma. Çalmak. 3’ulu bere irote nana-muşi para nuxiray. Cuma-muşi goyonduy. Baba-muşi-tiOxiru 3’ulu na-on var-ikums. Him cuma-muşi ixiru deyi cunaxi gvo3’ay.” it’uy. (AŞ-Ok’ordule) Küçük çocuk her zaman annesinden para çalıyor. [Ve kendi yaptıklarını] kardeşinin üstüne yüklüyor. Babası daÇalmayı küçük olan yapmıyor. Onu kardeşi çalıyor diye günahını alıyor.” diyor. Omer cumadik bere-muşi şeni na-va-tku var-dut’alu. Ha3’i-ti oxiru numskvanams. (AH-Lome) Ömer amca, oğlu için demediğini bırakmadı. Şimdi de çalmayı (= hırsızlığı) yakıştırıyor.


ixirs (FN ~ HP ÇX) Eø/EA har.f. [f.-i. oxiru] Alışkanlık olarak çalıyor. Hırsızdır. Kleptomandır. Aşek nez*i ixirt’uşa saebi-muşik meç’opums. (FN-Sumla) Ayşe ceviz çalarken (cevizin) sahibi onu yakalıyor. Bere ç’ut’alaşen oxiruz kogyogez do ha3’i muntxa e3’ulasen ixirs. (AH-Lome) Çocuğu küçükken çalmaya alıştırdılar. Şimdi ne bulursa çalıyor. Uşkurepe mteli Onurik ixirs. Meltemiz oxiru k’ai na-var-u3’ons şeni var-ixirams. (AH-Borğola) Elmaları hep Onur çalar. Meltem çalmayı sevmediği için çalmıyor. P’ap’ulik, berepek mbuli ixirt’eşi meçop’ums do uğarğalams. (AH-Borğola) Dede, çocuklar kiraz çalarken yakalıyor ve azarlıyor. Şerefişi berepek ntxiyi ixirnan. (HP-P’eronit) Şeref’in çocukları fındık çalarlar. → ixirams/ ixiray


ixmars[A] (FN) EA har.f. [√-xmar-/ √-xmarin-] (*) Kullanıyor. Genç’areyi dido ç’k’inda do m3ika ixmarayiz manz*inen. (FN-Ç’anapet) Parayi çok kazanıp az kullanınca (para) artar. Si çinadvi do çinadvi, hemuk xolo nosi-muşi ixmars. (FN-Sumla) Sen ne kadar tembih edersen et, o yine de kendi akılını kullanıyor. Muşi let’a muk ixmars. (FN-Sumla) Kendi toprağı kendisi kullanıyor. Nintereşi let’a ninterek ixmarnan. (FN-Sumla) Kendi topraklarını kendileri kullanıyorlar. [(*) İxmay, ixmars[A] ve ixmars[B], köklerinin biçimi ve kullanımı ayrı olduğundan dolayı ayrı maddebaşı edilmiştir.] → oxmarams (PZ); oxmay (ÇM); ixmay (AŞ)

yet. axmarinen : Kullanabiliyor. Cuma-çkimişi bozoz araba k’ayi axmarinen. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin kızı arabayi iyi kullanabiliyor. Pederik xirt’i şeyepe-tiUk’açxe maxmarasenya do elaşinaxumz. (FN-Ç’anapet) Babam eski kullanılmış esyaları daSonradan lâzım olurdiye saklıyor.

şsz ixmarinen : Kullanılıyor. “Var-ipelenma do p’t’axat’t’işadixmarinenma do mebaşkvi. (FN-Ç’enneti) “Bir şeye kıllanılmazdiye kırıyordum kitekrar kullanılırdiye vazgeçtim.

part. xmarineri/ xmayineyi : Kullanarak. Kullanılmış. Xmayineyi k’aset’epe gebjilum. (FN-Ç’anapet) Eski (kullanılmış) kasetleri siliyorum.

f.-i. oxmarinu : Kullanma. Kullanmak. Biç’i-çkimi araba-çkimi oxmarinu şeni dido ixve3’en. Çkva ma çkar izini var-mepçam. (FN-Ç’anapet) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Ama asla izin vermiyorum.

+ oxmarinapams EDA ett.f. Kullandırıyor. Kullanmaya izin veriyor. Biç’i-çkimi araba-çkimi oxmarinu şeni dido ixve3’en. Çkva ma çkar var-boxmayinapam. (FN-Ç’anapet) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Ama asla izin vermiyorum.


ixmars[B] (AH ~ ÇX)(AK) EA har.f. [√-xmar-](*) Kullanıyor. 1. Bir şeyden [aps.] belli amaçla yararlanıyor. Bir şeyi yararlı olduğu işe sürüyor. Ma na-bixmarare ar mutu p’anda ordo ok’omaxven. (AH-Lome) Benim kullanacağım bir şey her zaman çabuk bozuluyor. Çku urz*enişi ncumori bixmart. (AH-Lome) Biz üzüm sirkesi kullanıyoruz. Ç’umanişe pa3xa-tkvani ma dobixmara. Armoniz çaçi pkosit. Bagenişe bzdaten. (AH-Lome) Yarın yaprak sepetinizi ben kullanayım. Armonide kuru yaprak süpürdük. Kulübeye taşıyacağızTuğula ok’oç’abu şeni xarcis dido çimento ixmarare. Hem oraz k’ai ok’iç’aben. (AH-Borğola) Tuğlayı birbirine yapıştırmak için harça çok çimento kullanacaksın. O zaman birbirine iyi yapışır. Lazut’i okurçolu şeni k’urk’a bixmart’it. (AH-Borğola) Mısır tanelemek için tanelenmiş koçan kullanırdık. Ğaliz na-gonz*in nca mek’axtimoni şeni ixmarnan. (AH-Borğola) Derede karşıya doğru uzanmış ağacı geçilecek yer olarak kullanıyorlar. Sadiği sit’maten ğurut’u. K’ayi çami ixmaru-ren. Ha3’i k’ayi ren. (HP-P’eronit) Sadık sıtma ile ölüyordu. İyi ilâç almış. Şimdi iyileşti. Modvalu k’ai var-ixmarina ordo ili3’k’en. (AK-Döngelli) Ayakkabıyı iyi kullanmazsan erkenden sökülür (= bir yeri açılır). Nana-çkimi yaği nink’iyalaps do eşo ixmars. (AK-Döngelli) Annem yağ konusunda idare yapıyor da öyle kullanıyor. Mangali ixmar-i ? Ginonna ağani komekça. (ÇX-Çxalazeni, TM) Orak kullanıyor musun ? İstiyorsan yenisini vereyim. 2. Bir araç veya bir aygıtın başına geçip onu [aps.] işletiyor ya da yönetiyor. Çili-çkimiz araba mepçi. İxmart’uşi ar didi kvas koyoxunu. (AH-Borğola) Hanımıma arabayı verdim. Kullanırken büyük bir taşa bindirdi. Axmatis dido k’ai şoforoba uçkin. Uçaği bile ixmars. (AK-Döngelli) Ahmet çok iyi şöförlüğü biliyor. Uçak bile kullanıyor. [(*) İxmay, ixmars[A] ve ixmars[B], köklerinin biçimi ve kullanımı ayrı olduğundan dolayı ayrı maddebaşı edilmiştir.] 3. Bir kelimeyi [aps.] kullanıyor. P’ap’uli-çkimişen Somexi na-zop’ont’u bogni. Ha3’i irikErmeniya do ixmars. (AH-Borğola) Dedemden [Ermeniler’e] Somexi dediğini duydum. Şimdi herkesErmenidiye kullanıyor. → oxmarams (PZ); oxmay (ÇM); ixmay (AŞ)

yet. axmaren : Kullanabiliyor. Berez lemşi k’ayi var-axmaren. K’at’a duğasen xez na3onen. (AH-Lome) Çocuk iğneyi iyi kullanamıyor. Her daldırmada eline batıyor. Dido nçonexi k’oçi ren ! Xerxi-ti doni var axmaren. (AH-Borğola) Çok beceriksiz (= sakar) adamdır ! Bıçkıyı dahi kullamamaz.

şsz ixmaren : Kullanılıyor. Soğanik do dixa-makvalik mtelli k’ik’ili keliğu-dort’un. “Va-ixmarenma do bot’k’oçi. (AH-Lome) Soğan ve patates hep filizlenmişti. Kullanılmaz diye attım. 3’inek’i şumt’aşi nçxili ixmaren. Tentena şumt’aşi tiği ixmaren. (AH-Lome) Çorap örerken şiş kullanılır. Dantel örerken tığ kullanılır.

part. xmareri/ xmareyi : Kullanarak. Kullanılmış. He na-gelobun tok’i xmareyi ren-i ? (AH-Lome) O asılan ip kullanılmış mıdır ? Noğaz na-ep’ç’opi xami xmareri kogamaxtu. (AH-Borğola) Çarşıdan aldığım bıçak kullanılmış çıktı.

f.-i. oxmaru : Kullanma. Kullanmak. Şukriz xamişi oxmaru va-uçkin. K’at’a ixmarasen mendrik’oms do naşkume(r)z. (AH-Lome) Şükrü bıçak kullanmayı bilmiyor. Her kullandığında büküp bırakıyor. Bere-çkimik araba oxmaru şeni dido maxve3’en. Edo p’ot’e izini var-mepçam. (AH-Borğola) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Ama asla izin vermiyorum. Bere-çkimi araba-çkimi oxmaru şeni dido moxve3’un. (HP-P’eronit) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Osmanis arguni oxmaru var-uçkin. Ek geçaps, ak geçaps do k’ibiri mubğaps. (AK-Döngelli) Osman balta kullanmayı bilmiyor. Oraya vuruyor, buraya vuruyor da körlestiriyor.

+ oxmarapams EDA ett.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] yaptırıyor. Nurik arazi-muşi cuma-muşiz oxmarapams. (AH-Lome) Nuri arazisini kardeşine kullandırıyor. Taneriz oxmaru şeni xop’e ak’vandanşi ağani na-ren var do mcveşi na-ren meçams do oxmarapams. (AH-Borğola) Taner’den kullanmak için kürek istediklerinde yenisini değil de eskisini verip kullandırıyor.


ixmay (AŞ) EA har.f. [√-xmar-/ √-xmarin-] (*) Kullanıyor. Bere-şk’imi dido para ixmay. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğum çok para kullanıyor. Sivi asit’i bixmart’aşa elduveni movidum. (AŞ-Ok’ordule) Sıvı asit kullanırken eldiven giyiyorum. 3’ulu araba bere-şk’imi ixmay. Si-ti didi araba ixmari. (AŞ-Ortaalan) Küçük arabayı çocuğum kullanıyor. Sen de büyük arabayı kullan. Bilgisayari ok’k’omaxu. A ce3’opxik’k’o do dobixmara. (AŞ-Ortaalan) Bilgisayarım bozuldu. Bi tamir etsen de kullanayım. Sanduği na-non3oy kafrepe dolu3’i do hişo ixmari. (AŞ-Ortaalan) Sandığa (iç-alt kısımda) çakılı çivileri sök de öyle kullan. Evveli gamanç’oreri para bixmart’it. (AŞ-Ortaalan) Evvelden delikli para kullanırdık. [(*) İxmay, ixmars[A] ve ixmars[B], köklerinin biçimi ve kullanımı ayrı olduğundan dolayı ayrı maddebaşı edilmiştir.] → oxmarams (PZ); oxmay (ÇM); ixmars (FN ~ ÇX)

şsz. ixmarinen : Kullanılıyor. Hey dolont’ra3’eri yeri mu eç’opi ? Var-ixmarinasen. (AŞ-Ok’ordule) O çukur kopmuş yeri neden aldın ? Kullanılmayacak. Na-var-ixmarinen pisarepe osxone cezun. (AŞ-Ortaalan) Kullanılmayan tahtalar çatı arasında bulunuyor.

f.-i. oxmaru : Kullanma. Ali araba oxmaru var-uşk’un. Ulun do çamuri gunt’ay. (AŞ-Ok’ordule) Ali araba kullanmayı bilmiyor. Gidip çamura saplıyor.

part. xmareri/ xmarineri : Kullanılmış. Xmareri porça va-dolomakunen. (AŞ-Ortaalan) Kullanılmış gömlek giyemem.


ixoden Aø har.f. [pek kaba] I.1. [tek. ve çoğ.] Sikiliyor. 2. [çoğ.] Sikişiyor. + xodums/ xoduy/ xodups

II. mec. Kazıklanıyor. Raki-tkvani oxoriz şvit. Meyhanez mot-ixodet. (FN-Sumla) Rakınız evde için. Meyhanede kazıklanmayın. amaçven; amamçven; doliç’openII


ixombinen → oxombinams/ oxombinay


ixominen → oxominams/ oxominaps


ixonen → ikips


ixoronams/ ixoronay (PZ ~ AŞ) Eø har.f. Horon oynuyor. İxoronamt’anşa ulun do elvak’nen. (ÇM-Ğvant) Horon oynarken gidip elinden tutuyor (= horona giriyor). Xeveği ixoronamt’anşa p’ilili do t’ebi-korba oç’andinaman. (ÇM-Ğvant) Xevekte horon oynar iken zurna ile davul çalıyorlar. → ixorons; xoroni ibirs; xoronaps


ixorons (AH ~ HP ÇX) Eø har.f. Horon oynuyor. Badi n3xenik var-ixorons. (AH, atasözü, K.A.) Yaşlı at oynamaz. → ixoronams/ ixoronay; xoroni ibirs; xoronaps

yet. axoronen : Oynayabiliyor. Badi n3xeniz var-axoronen. (AH, atasözü, K.A.) Yaşlı at oynayamaz.


ixorsars (FN), ixorsals (FN-Sumla) E.Dir har.f. Dikizliyor. Bakınıyor. Cuma-çkimişi 3’ut’eli bozo oncğoyari na-ren şeni nek’la k’alaşen ixorsarz. (FN-Ç’anapet) Kardeşimin küçük kızı utangaç olduğu için kapının ordan bakınıyor. → ixosyaray; noxosirams; ixosars; noxorsalams


ixosars (AH ~ HP ÇX)(AK) E.Dir/EA har.f. Belirsiz bir şeyi dikizliyor. → ixosyaray; ixorsars/ ixorsals; oxorsars; + oxosars. I. E.Dir har.f. He didi k’oçikOncğore renya va-zop’onz do pencerez coğori steri namxven do doloxe ixosars. (AH-Lome) O koskoca adamAyıptırdemiyor da köpek gibi pencereye çöküp içeriyi dikizliyor. XasanikNoderis mu ren mu va-ren ?” ya do t’k’başa ixosars. (AK-Döngelli) Hasanİmecede ne var ne yok ?” diye gizlice dikizliyor.

II. EA har.f. Gzas golobulut’atşi badik mz*iranoren. Nek’naşi ğormaşen gza ixosars. (AH-Lome) Yoldan geçerken yaşlı adam bizi görecek. Kapı aralığından yolu gözetliyor.


ixosyaray (ÇM)(AŞ-Ortaalan) E.Dir har.f. Belirsiz bir şeyi [dir.] gözetliyor. Gizlice gözlemliyor. Ali k’oda-firidaşa oxori doloxe ixosyaray. (ÇM-Ğvant) Ali duvarın aralığından evin iç tarafı gözetliyor. Aşe oropa-muşi komoxt’u-i deyi ixosyaray. (AŞ-Ortaalan) Ayşe sevdalısı geldi mi diye gözetliyor. → ixorsars/ ixorsals, ixosars

+ uxosyaray ED har.f. Belirli birini [dat.] gözetliyor. Ali k’inçepe uxosyaray. (ÇM-Ğvant) Ali kuşları gözetliyor. → noxosirams; uxosyay; oxosyaray/ oxosyay; oxorsars/ oxorsals; noxorsalams; oxosars


ixracati i. İhracat. [< Arp.] Arkabis-ti Gyurcistanişe ixracati na-ikoms do dulya k’ayi na-uğun tuccarepe renan. (AH-Lome) Arhavi-de de Gürcistan’a ihracat yapıp işleri iyiolan tüccarlar vardır.


ixri3ken (AH ~ HP) AL har.f. Sürtünüyor. Yuni-falenaz doloxe mutu var-meşikunaşi t’aniz ixri3ken. (AH-Lome) Yün fanilanın içine bir şey giymeyince vücuda sürtünüyor. + xri3koms

+ axri3ken AD har.f. Kendini bir şeye sürtüyor. Bir şeye sürtünüyor. Puciz na-dolobun tok’i aliz kodolat’k’u-doren. Ti hekol hakole ovalaşi axri3ken do t’k’ebi doluç’k’omams. (AH-Lome) İneğe takılan ip boynunu sıkıvermiş. Başını öteye beriye sallayınca sürtünüp deriyi yiyor. K’oçiz nçamini kogagzu-doren. Ncaz axri3ken. (AH-Lome) Adamı kaşıntı sarmış. Kendini ağaca sürtüyor (= sürtünüyor). Na-ançamins puci bigas axri3ken. (AH-Borğola) Kaşınan inek sopaya sürtünür.


ixvamay/ ixvamams (ÇM ~ AH) Eø har.f. I. (ÇM ~ FN-Ç’anapet) Dua ediyor. Şükrediyor. P’anda ixvamay. İkten. (ÇM-Ğvant) Her zaman dua edip dolaşıyor. Alepeşi k’oçepe ot’rağudute ixvamaman. (ÇM-Ğvant) Alevi erkekleri türkülerle dua ediyorlar. K’oçi seri var-ncay. İxvamay. (AŞ-Ok’ordule) Adam gece yatmıyor. Dua ediyor. Şk’imi şeni dido ixvami. (AŞ-Ortaalan) Benim için çok dua et. P’ap’uli-çkimi ağne tutaz oxvameşa it’u do ixvamamt’u. (FN-Ç’anapet) Dedem yeni ayda ibadethaneye gider ve dua ederdi. → xvambums; xvamuy/ xvamums; ixvams/ ixvaps; + uxvamay/ uxvamams (*)

II. (FN ~ AH) Kendisi için dua ediyor. Nejatik k’at’a seriz muşeburaşi ixvamams. (FN-Sumla) Nejat her gece kendi kendine dua ediyor. → ixvambams, ixvamen; + uxvamams (*) [(*) AŞ-Ortaalan-FN-AH diyalektlerindeki üç adet fiile (xvamuy/ xvamums - ixvamay/ ixvamams - uxvamay/ uxvamams) ÇM-AŞ-Ok’ordule ve HP diyalektlerinde iki adet fiil (ixvamay - uxvamay ve ixvams/ ixvaps - axvams/ axvaps) denk gelir. Bundan dolayı uxvamay/ uxvamams fiilini, xvamuy/ xvamums veya ixvamay/ ixvamams altına koymadan, ayrı bir maddebaşı ettik. Ayrıca axvamen ve axvams/ axvaps fiillerini de, aynı köklü ve aynı kök ilâveli fiilin altına koymadan, birer addebaşı ettik.]


ixvambams (PZ) Eø har.f. Kendisi için dua ediyor. Coşk’unis ğuraşa hik’u opşa aşk’urinen ç’i p’anda ixvambams. (PZ-Cigetore) Coşkun ölümden o kadar çok korkuyor ki her zaman kendisi için dua ediyor. → ixvamamsII, ixvamen


ixvamen (AH-Lome, Borğola) Eø har.f. (***) Kendi kendine dua ediyor. Xoca-çkunik ancaxi ti-muşi şeni ixvamen. (AH-Lome) Bizim hoca ancak kendi başı için dua eder. Xasanik oxvames ixvamen. (AH-Borğola) Hasan tapınakta kendisi için dua ediyor. [(***) {i-} kökbaşlı olup temsilî biçiminin {-en} soneki ile bittiği fiiller genelde apsolütif öznelidir. İstisna olarak ergatif özneli olanlar, bu fiilin dışında (1) Fındıklı’da gözlemlenen isten fiili ve (2) i3’k’en (= i3’k’ers) ile ondan türemiş fiiller bulunmaktadır.] → ixvamay, ixvamams; ixvams/ ixvaps; + axvamen


ixvams/ ixvaps (HP) Eø har.f. Dua ediyor. Ramizik k’at’a ndğas berepe şeni ixvams. (HP-P’eronit) Ramiz her gün çocukları için dua ediyor. → xvambums; ixvamams/ ixvamay; xvamums; ixvamen; + axvams/ axvaps


ixvanten (FN ~ AH) Aø har.f. Araba, kamyon vs [aps.] sarsılıyor. Endra-gendra gzalepez k’amiyoni dido ixvanten. (FN-Ç’anapet) Kasisli yollarda kamyon çok sarsılıyor. Araba dido ixvanten. K’arp’uzepe mtelli iplat’en. (AH-Lome) Araba çok sarsılıyor. Karpuzlar hep eziliyorArabate gunz*e gzaşe ulurt’aşi k’oçi ixvanten. (AH-Borğola) Araba ile uzun yola giderken insan sarsılır. + xvantums


ixvenams/ ixvenaps (HP ~ ÇX) EA har.f. Kendisi için yapıyor. → ixenams/ ixenay; + ikims/ ikips


ixvenen → ikims/ ikips


ixve3’en (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Yalvarıyor. Biç’i-çkimi araba-çkimi oxmarinu şeni dido ixve3’en. Çkva ma çkar izini var-mepçam. (FN-Ç’anapet) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Ama asla izin vermiyorum. → axve3’en, oxve3’un; ok’alap’arams, ik’alap’arams, op’alak’aray, ak’alap’ay, ik’k’alap’p’ay


ix’onams/ ix’onaps (HP ~ ÇX) EA har.f. [perf.1.tek.ö.3.aps.tü. (mende)vix’oni (HP), (minde)vix’oni (ÇX)] 1. Canlı varlığı [aps.] götürüyor. Mendegix’ona. (HP) Seni götüreyim. 2. Araba vs taşıma aracını [aps.] kullanarak götürüyor. Araba ix’onaps. (HP ~ ÇX) Araba sürüyor. → iyonams/ iyonay, ix’onups


ix’onups (AK) EA har.f. [perf.1.tek.ö.3.aps.tü. (minda)vix’oni] 1. Canlı varlığı [aps.] götürüyor. Selimik bere-muşi noğaşa ix’onups. (AK-Döngelli) Selim çocuğunu çarşıya götürüyor. 2. Araba vs taşıma aracını [aps.] kullanarak götürüyor. → iyonams/ iyonay, ix’onams/ ix’onaps


ix’ven[1] (HP)(AK), ix’ven[1]/ ix’vapun/ ix’opun (ÇX) AY/øY e.f. [perf. (d)ix’u] → iyen[1], iven[1]. I. AY e.f. Biri [aps.] bir şey [yük.] oluyor. Bir şey [aps.] bir durumda [yük.] oluyor. X’ucişi p’ip’ili çiçxu ix’ven. (AK-Döngelli) Kulağın memesi yumuşak olur. K’işi moxtaşi ndğalepe mk’ule ix’ven. (AK-Döngelli) Kış gelince günler kısa olur. Dixçinaşi k’ibirepe gugaxvasinon do kenkva ix’vaginon. (AK-Döngelli) Yaşlı kadın olduğunda dişlerin dökülecek de seyrek dişli olacaksın. Kotumeşi t’ut’uli dido nostoneri ix’ven. (AK-Döngelli) Tavuğun budu çok lezzetli olur. K’ulani-çkimik lux’u zaps. Amseri gyari lux’u zeri ix’vasunon-i ? (ÇX-Çxalazeni, TM) Kızım lahanayı eziyor. Akşam yemeyimiz lahana ezmesi mi olacak ? Xasanik man Orxani k’ala k’ayi mo-vix’opurt’at diye mikişturupan. (ÇX-Çxalazeni, TM) Hasan benimle Orhan’ın aramız iyi olmasın diye kışkırtıyor. Afrikalepe dido uça ix’venan. (ÇX-Makret) Afrikalılar çok siyah oluyorlar. Alimoni lux’u xili ix’ven. (ÇX-Makret) Kuyrukyağı ile lahana iyi olur. 3’i ant’ama va-ix’vason. (ÇX-Makret) Bu yıl şeftali olmayacak.

f.-i. ox’vapu (HP) : Olmak. T’urşi bikim. Mtelli şeyepe buk’atum. Muşebua ox’vapuşe mebaşkum. (HP-P’eronit) Turşu yapıyorum. Bütün şeyleri kattım. Kendi kendine olmaya bırakıyorum.

I.a. [Türkçe “belli olmaz” deyiminin kopyası] Memetis guri muxtaşi solen ilastun belli var-ix’ven. (AK-Döngelli) Mehmet kızınca nereden sıvışıp da kayboluyor belli olmuyor. Vit ndğa mu ren ki ! Solen gamastun belli var-ix’ven. (AK-Döngelli) On gün nedir ki ! Nereden geçer (= biter) belli olmaz.

II. øY e.f. 1. Akşam vs [yük.] oluyor. Kotumek limci ix’vaşi okotumales mişulun. (AK-Döngelli) Tavuk akşam olunca kümese giriyor. Limci dix’vaşi berek kotumepe okotumales muloxunaps. (AK-Döngelli) Akşam olunca çocuk tavukları kümese sokuyor. Serişi gverdi dix’u do xolo var-manciren. (AK-Döngelli) Gece yarısı oldu da yine de uyuyamıyorum. 2. (Hava) güneşli vs [yük.] oluyor. Mjora dix’u. (HP-P’eronit) Hava güneşli oldu. 3. (Durum) (iyi [yük.]) oluyor. Amseri moxtat’ina k’ai ix’vet’u. (AK-Döngelli) Bu akşam gelseydin iyi olurdu.

III. sü.f. [sırf 3.tek.] [perf. (d)ix’u] Bir olay meydana geleli [na-’lı cümlemsi] bir süre [yük.] oluyor.


ix’ven[2] (HP)(AK) Aø/AL e.f. [sırf 3.ö.] Bir olay ya da bir şey [aps.] meydana geliyor. Skanda mutu var-ix’vet’u. Ama bere-skani gimxors. (AK-Döngelli) Sana bir şey olmazdı. Ama çocuğun seni yiyip bitiriyor. İt’ur, it’ur do mu ix’vasinon ? (AK-Döngelli) Hayal kuruyor, hayal kuruyorsun da ne olacak ? İt’uru do it’uru. Ama na-unt’u dulya var-ix’u. (AK-Döngelli) Hayal etti de hayal etti. Ama yine de onun istediği iş olmadı. Puci mçinoceri na-ren şeni mja var-ix’ven. (AKDöngelli) İnek yüklü olduğu için süt olmuyor. Kyoyi-çkinis muxtarobaşi guşamalu ix’vasinon. (AK-Döngelli) Köyümüzde muhtarlık seçimi olacak. Doğanik ğalişa kvape yopşaps do t’iba ix’vas ya do içalişeps. (AK-Döngelli) Doğan dereye taşları dolduruyor da gölleşsin (= t’iba olsun) diye çalışıyor. Kyurti Alevi ix’ven. Miçkin. Ama Turki Alevi-ti ix’ven. (AK-Döngelli) Kürt alevi olur. Biliyorum. Ama Türk Alevi de olur. → iyen[2], iven[2]


ix’vilen (HP ~ ÇX) Aø har.f. Vuruluyor. Öldürülüyor. Zemsku x’inobas ix’vilen. (AK-Döngelli) Karakuş (= karatavuk) kış mevsiminde vurulur. → iyilen/ iilen


iya[1] (HP ~ ÇX)(AK) iş.zm. [erg. emuk, dat. emus/ emuz, pos. emu; gen. emuşi, sonek halinde gen. -muşi]

I. (HP ~ ÇX)(AK) O. Şu. Lausti imkven do iya pçumer. (AK-Döngelli) Mısır öğülüyor da onu bekliyorum. Osmanik guit’aşi emus amus nantxen. (AK-Döngelli) Osman gezerken ona buna değip çarpıyor. Pantoli-muşi ma ilauç’up. Emuk xarups. (AK-Döngelli) Pantolonunu ben dikiyorum. O yırtıyor. Emu stei laşi gonzderi k’ulani çkar var-miz*irun. (AK-Döngelli) Onun gibi dudağı gevşek kız ben hiç görmedim. Ayşek, k’ulani-muşi dikimocuşiXvala dopskidiya do emuşi derdi zdips. (AK-Döngelli) Ayşe, kızı evleninceYalnız kaldımdiye onun derdini çekiyor. Elifi dido k’ai k’ulani ren. Emu stei k’ai sotiskani va-ren. (AK-Döngelli) Elif çok iyi bir kızdır. Onun gibi iyi bir kız hiçbir yerde yoktur. İya p’anda çkimi amaris ren. (ÇX-Çxalazeni, TM) O bana her zaman muhtaç oluyor. Emus jur oxori uğun. (ÇX-Çxalazeni, TM) Onun iki evi var. Sin mutxa x’va. Man-ti iya p’aun. (ÇX-Çxalazeni, TM) Sen ne yaparsan ben de onu yaparım. Nam x’ona man momxvadas iya pxaçkaun. (ÇX-Çxalazeni, TM) Hangi tarla bana düşerse onu ekeceğim. Oput’een emuz ek’os anç’en.(ÇX-Makret) Bahçeden ona bu kadar pay düşüyor. Emuşi bee mu xili arden ! (ÇX-Makret) Onun çocuğu çok güzel büyüyor. → him[1], heya, eya

II. (ÇX)(AK) [isim tamlayan cümlemsi arkasına konarak] ...-diği biri. ...-diği şey. Bereşi nosi uxvant’alen do na-tkvasinon iya var-atkven. (AK-Döngelli) Çocuğun aklı karışıyor da diyeceği şeyi de diyemiyor. Ompuluyi mutu va-ren. Mitxas-ti ginon emus u3’vi. (ÇX-Çxalazeni, TM) Saklanacak bir şey değil. Her kime söylersen söyle (= kime olursa olsun istediğin birine söyle). → heyaII, eyaII, hentepeII, entepeII


iya[2] (HP ~ ÇX)(AK) iş.s. O. Şu. Xasanikİya k’ulani bgoraya do ç’it’a ç’it’a guri gedumers. (AK-Döngelli) HasanO kız alacağım (= isteyeceğim)diye yavaş yavaş hevesleniyor. İya k’ulanis ok’o beti nunk’u uğun ki var-ma3’k’omilen. (AK-Döngelli) O kızın o kadar çirkin suratı var ki bakamıyorum. İya dulya çkaris var-uçkin. (AK-Döngelli) O işi hiçbiri bilmiyor. İya x’as k’uçxe var-dodva. Gilat’ruxun. (AK-Döngelli) O dala ayak koyma (= basma). Kırılır. → him[2], hem[1], he[2], em[2]


iyen[1] (PZ ~ FN-Ç’enneti) [FN-Ç’enneti diyalektinde hem iyen hem iven denir.]AY/øY e.f. [perf. (d)iyu/ (d)iu][f.-i. oyapu] → iven, ix’ven, ix’vapun/ ix’opun

I. AY e.f. Biri ya da bir şey [aps.] bir şey [yük.] oluyor. Çelepuri mo-iyer. Mu-ti or st’eri, k’oçi st’eri ikti. (ÇM-Ğvant) İstihbaratçı olma. Olduğun gibi, adam gibi dolaş. Upite kçe porça t’alaxa diyu. (ÇM-Ğvant) Beyaz gömlek terden alacalandı. Mturi lon3’a diyu. Var-igzalen. (ÇM-Ğvant) Kar cıvıklaştı. Yürünmüyor. Ali şk’imi şk’ala vrosi mo-iyert’ay deyi Xasani nup’izmay. (ÇM-Ğvant) Hasan Ali’yi benimle iyi olmasın diye kışkırtıyor. 3’oneri m3xulepe mçxu var-iyeran. (ÇM- Ğvant) Bu yılki armutlar tombullaşmıyorlar (= kalınlaşmıyorlar). Badi dobiyi. Ğura-ora momalen. (AŞ-Ok’ordule) Yaşlandım. Ölüm zamanım geliyor. Ham tutaz dido mçi’imu do mtel yeri ç’anç’axi diyu. (FN-Ç’enneti) Bu ay çok yağmur yağdı ve her yer sulu çamur oldu.

II. øY e.f. 1. (Akşam) oluyor. (Hava güneşli) oluyor. Limci diyu. (PZ ~ ÇM) Akşam oldu. Mcora diu. (AŞ-Ok’ordule) Hava güneşli oldu. 2. (Bir yer çamurlu vs) oluyor. Handğa dido mç’ima mç’imu do oxoyişi ogine boyne t’ot’olo3i diyu. (FN-Ç’anapet) Bugün çok yağmur yağdı ve evin önü hep çamur oldu.

III. sü.f. Bir olay meydana geleli [na-’lı cümlemsi] bir süre [yük.] oluyor.


iyen[2] (PZ ~ FN-Ç’enneti) [FN-Ç’enneti diyalektinde hem iyen hem iven denir.] Aø/AL e.f. [sırf 3.ö.] I. Aø e.f. (Bir olay veya bir şey) istenen sonuca varıyor.

a. (PZ ~ FN-Ç’enneti) (Bir olay) oluyor. Nişşani şk’uneburi iyasen, hişşo var-i ? (AŞ-Ortaalan) Nişan geleneğimize göre yapılacak, değil mi ? Baba, na-var-marçilen a mutxa iyayiz xayi edgitun. (FN-Ç’anapet) Babam, işine gelmediği bir şey olunca hemen tepki veriyor. Muper dulyape iyen do var-maçkinenan. (FN-Ç’enneti) Ne biçim olaylar oluyor da haberimiz olmuyor.

b. (PZ ~ AŞ) (Ekmek) pişiyor. [emp., “olmak üzeredir”; perf., “oldu”] Cari iyen. Ekmek pişiyor (= olmak üzeredir).

c. (PZ ~ AŞ) (Meyve) olgunlaşıyor. [emp., “olmak üzeredir”; perf., “oldu”] Omri iyen. (PZ-Apso) Erik olgunlaşıyor, olmak üzeredir. Omrepe diyu. (PZ-Apso) Erik(ler) olgunlaştı. → imonç’en (ÇM ~ AŞ), minç’en (AŞ-Dutxe), moinç’en (FN), imonç’en (AH ~ HP), muinç’en (ÇX)

d. (AŞ) (Evcil hayvanda) süt oluyor. Süt veriyor. Puci mçinoceri on. Mca var-iyen. (AŞ-Ok’ordule) İnek yüklüdür. Süt olmuyor.

II. AL e.f. Bir çeşit bitki veya bir çeşit hayvan, böcek vs [aps.] bir yerde [lok.] oluyor. 3’alen ntxiyonaşi ogine na-gamulun ğaliz dido ç’ağana iyen. (FN-Ç’anapet) Aşağıdaki fındık bahçesinin önünden geçen (= dışarı çıkan) derede çok yengeç bulunur. BabakPucepeşi axiriz mç’aci mot-iyert’azdeyi abut’rak’i gopurinams. (FN-Ç’anapet) Babamİneklerin ahırında sinek olmasındiye ilâç sıkıyor.


iyilen/ iilen (PZ ~ AH) Aø har.f. Vuruluyor. Öldürülüyor. Alişi didi biç’i askerluğiz diyilu edo nana-muşik p’anda gyabgarz. (FN-Ç’anapet) Ali’nin büyük oğlu askerde (= askerlikte) öldürüldü ve annesi her zaman ağıt yakıyor. → ix’vilen


iyindams/ iindams (PZ-Apso) EA har.f. [emp.şm.1.tek. vi(y)indam] Satın alıyor. → iyindrams/ iyindray; eç’opuy/ eç’ç’opuy/ eç’opums/ eç’opups/ yeç’oups/ yeç’opups

+ uyindams/ uindams EDA har.f. Birine bir şeyi satın alıyor.


iyindrams/ iyindray/ iindray (PZ-Cigetore ~ AŞ) EA har.f. [emp.şm.1.tek. viyindram/ biyindram] Satın alıyor. Noğaşa p’rin3’i viyindri. K’oşk’ağmaloni on. (PZ-Cigetore) Çarşıdan pirinç satın aldım. Ayıklanması gerekir. Asva ort’eyşa na-iyindrey livadepe ninç’inay. (ÇM-Ğvant) Birlikte iken aldıkları bahçelerden pay veriyor. Ali şuronepe var-iyindrasen. M3udişi moyondrinapay. (ÇM-Ğvant) Ali keçileri satın almayacak. Beni boşuna [keçilerimi] beklettiriyor. Vit’o-xut cari viyindrar. (ÇM-Ğvant) On beş ekmek satın alacağım. Noğaşa na-iyindraman dolokunaşepe muç’o naxvare cikçanden. (ÇM-Ğvant) Kasabadan alınan giysiler ilk yıkar yıkamaz soluyor. Andğa na-viyindri porça gompa mayen. (ÇM-Ğvant) Bugün aldığım gömlek bana bol geliyor. Noğaşa mt’a-toma doviyindri. Cejinaşe do yorğani voç’apar. (ÇM-Ğvant) Çarşıdan (= kasabadan) pamuk aldım. Döşek ile yorgan diktireceğim. Ali na-iyindru turçani ceşaluy. (ÇM-Ğvant) Ali aldığı dükkânın düzenini bozuyor (= işleri kötü gidiyor). Ali 3’o ar k’omat’i diyindru. (ÇM-Ğvant) Ali bu yıl büyük bir arazı aldı. → iyindams/ iindams; eç’opums/ eç’opuy/ eç’ç’opuy/ eç’opums/ eç’opups/ yeç’oups/ yeç’opups

yet. ayindren/ aindren : Satın alabiliyor. 3’o Avropa-cubre var-mayindrey. (ÇM-Ğvant) Bu yıl kimyasal gübre alamadık.

f.-i. oyindru : Satın alma. Ali filimi oyindruşa cext’u. (ÇM-Ğvant) Ali film almağa indi.

+ uyindrams/ uyindray EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] satın alıyor. Xasanik bere-muşis anteri uyindru do morderi ayu. “İmordasi delikunasendeyi eluşinaxams. (PZ-Cigetore) Hasan çocuğuna gömlek aldı da büyük geldi.Büyüdüğü zaman giyerdiye saklıyor. Ayşes muya uyindrana uyindri, iri tevulis nçxindi elanz*ik’ums. (PZ-Cigetore) Ayşe’ye ne alırsan al, her şeye burnunu kıvırıyor (= hiçbir şey beğenmiyor). Bere t’eft’eri dovuyindram. Haman doğanç’k’uy. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğa defter alıyorum. Hemen karalayıp bozuyor (= deftere anlamsız sert çizgiler çiziyor, karalıyor, boyuyor, kirletiyor vs). Bere mot-obgarinam. Ar k’irk’eli duyindri. (AŞ-Ortaalan) Çocuğu ağlatma. Bir simit ona al (= ona satın al).


iyonams/ iyonay (PZ ~ AH) EA har.f. [perf.1.tek.ö.3.aps.tü. (mende)viyoni/ (mende)biyoni] 1. Canlı varlığı [aps.] götürüyor. Xasanik berepe ok’ok’orobums. Golvaşa iyonasen. (PZ-Cigetore) Hasan çocukları toparlıyor. Gezmeye götürecek. Alik pucepes uç’andrams. Omcvinuşa iyonasen. (PZ-Cigetore) Ali inekleri çağırıyor. Otlatmaya götürecek. Bere dvajinasi cejinaşe-muşişa viyonam. (ÇM-Ğvant) Çocuk uykuya daldıktan sonra yatağına götürüyorum. Ali korme-montinape ngolaşa iyonamt’aşa k’alati dolvok’açay. Montinape şuri var-aşvajaneran. (ÇM-Ğvant) Ali tavuk civcivlerini yaylaya götürürken sepete tıkıyor. Civcivler nefes alamıyorlar. Ali çark’at’urape mendiyoney. Moxey. (ÇM-Ğvant) Ali’yi jandarmalar götürüp hapsettiler. AliŞuronepe seri mtuti mendiyonasendva3’onen. Aşk’urinen. K’at’a limci şuronepe mandre molvoxunay. (ÇM-Ğvant) AliKeçileri gece ayı götürürsanıyor. Korkuyor. Her akşam keçileri ahıra kapatıyor. Zade mevik’açi. Ma ar soti mendemiyoni da. (AŞ-Ok’ordule) Çok darlandım (sıklıdım). Beni bir yere götür da. Bere k’ork’i3’a ak’nu. Doxt’orişa mendebiyonat. (AŞ-Ok’ordule) Çocuğa boğmaca tuttu. Doktora götürelim. Şuk’a me3’ilana dida-mangisa giyonasen. (AŞ-Ok’ordule) Salatalığı koparırsan dida-mangisa seni götürür. Nezi onçxaluşşa si mendegiyona. (AŞ-Ortaalan) Ceviz dökmeye seni götüreyim. Ham3’o pucepe mandroxorişa var-biyonare. (AŞ-Ortaalan) Bu sene sığırları “mandra evi”ne götürmeyeceğim. Ğoma ar varya goç’k’adeyişe mo(y)oputxu do hamseyi heya mky’apuk mendiyonu. (FN-Ç’anapet) Genç bir tavuk dün çeperle çevrili yerin üstünden uçup dışarıya çıktı ve çakal bu gece onu götürdü. P’ap’uliz k’uçxez var-gyadginen şeni pederik elank’namz do gezmeşa iyonamz. (FN-Ç’anapet) Dedem ayağını basamadığından dolayı babam kolundan tutup tuvalete götürüyor. Ap’azaşi Şukri ğoma ncaşe melu do t’eyarete Mp’olişa mendiyonez. (FN-Ç’anapet) Abhaz Şükrü dün ağaçtan düştü ve ucakla İstanbul’a götürdüler. Nanak 3’ut’eli bozo-çkimiz fot’a go3’ok’oramz do ntxiri ok’oğuşa iyonamz. (FN-Ç’anapet) Annem küçük kızıma önlük takıp [sonradan geriye kalan] fındıkları toplamaya götürüyor. 2. Kız kaçırıyor. # Hayde mendegiyona / 3’ulut’ina ort’aşa / Uk’ayi pişmanare / Om3’el uk’anamt’aşa. (PZ, Anonim) Haydi seni götüreyim / Küçücük (kız) iken / Sonra pişman olacaksın / Beşik sallarken. # Ok’odu kocevoç’i / Cuzi evonç’inare / Evonç’ina şuk’ule / Cektora giyonare. (ÇM, türkü) Yapı yapmaya (= inşaata) başladım / Sonbaharda bitireceğim / Bitirdikten sonra / Seni kaçıracağım. 3. Araba vs taşıma aracını [aps.] kullanarak götürüyor. Araba iyonams. (PZ)(FN ~ AH) Araba sürüyor. Araba iyonay. (ÇM ~ AŞ) Araba sürüyor. 4. Yolu [aps.] bir yere götürüyor. → oyonams/ oonams; ix’onams/ ix’onaps, ix’onups; [canlı varlığı belirsiz bir yere götürüyor] yonams

yet. ayonen/ aonen/ aunen : Canlı varlığı [aps.] götürebiliyor. Xasanis var-dvanç’inen do berepe e3’ik’açams-ayonen. (PZ-Cigetore) Hasan yorulmuyor da çocukları kucaklayıp götürebiliyor. Ali ngolaşa mamuli e3’ak’açeri ayonen. (ÇM-Ğvant) Ali yaylaya horozu kucağında tutarak götürebiliyor. XasanikAvlaşa gza mod-aunert’azdeyi cuma-muşiz goluperdağamz. (FN-Ç’anapet) HasanEvine yol götüremesindiye kardeşine engel çıkartıyor. Hilmik puciz aliz tok’i gyudu do axiyişe ancaxi heşşo ayonu. (AH-Lome) Hilmi ineğin boynuna ipi taktı da ancak ahıra öyle götürebildi.

şsz iyonen : Canlı varlık [aps.] götürülüyor. Goğoberi ont’uleşe puci iyonaşi tok’i gyu3’k’aman do oxuşkumernan. (AH-Borğola) Etrafı çeperli tarlaya inek götürülünce ipi çözer ve bırakırlar.


iyondams[1] (PZ-Apso) EA har.f. Belirsiz birini veya bir şeyi [aps.] bekliyor. Mtuti nca tude iyondams. K’oçi jin cik’açu. (PZ-Apso) Ayı ağacın altında bekliyor. Adam ağaçta mahsur kaldı. → iyondrams/ iyondray; çumers/ çumars; + uyondams[1]


iyondams[2] (AH-Lome) Eø har.f. Hareket halindeyken çok kısa süre belirsiz birini beklemek için duraklıyor. ≠ çumers

+ uyondams[2] ED har.f. Hareket halindeyken çok kısa süre birini beklemek için duraklıyor. Osman’iz m3ika duyondi. Mek’ç’işasen. (AH-Lome) Osman’ı biraz bekleyiver. Sana yetişecek. Domiyondi do dolokunu dobiktura. (AH-Lome) Beni biraz bekle de elbisemi değiştireyim.


iyondrams/ iyondray (PZ-Cigetore ~ ÇM) EA har.f. Belirsiz birini [aps.] bekliyor. Birinin gelişini [aps.] bekliyor. Bir şeyi [aps.] bekliyor. Xalamidas çusk’i var-on. Si oxmaram-i ? Ho. Vit t’ek’ik’e iyondri. Mekçare. (PZ-Cigetore) Çekmecede küskü yok. Sen mi kullanıyorsun ? - Evet. On dakika bekle. Sana vereceğim. Amedi şk’ala Kemali livadişa molva-nişi viyondram. (PZ-Cigetore) Ahmet ile Kemal’in bahçeden gelmelerini bekliyorum. Hak’u doviyondri. P’iya araba moxt’asen-i ? (ÇM-Ğvant) Bu kadar bekledim. Acaba araba gelecek mi ? Ali avla celaren. Berepeşi molva iyondray. (ÇM-Ğvant) Ali kapı önünde dikili durup çocukların gelişini bekliyor. Bere k’ap’ineri moxt’u. Ar n3xeni-ceşvajoni şuk’u diyondru. Hiçi muti var-t’k’u. İgzalu. (ÇM-Ğvant) Çocuk koşarak geldi. Bir at soluğu kadar durdu. Hiçbir şey demeden gitti. → iyondams[1]-[2]; çumers/ çumars; + uyondrams/ uyondray


iyoxams/ iyoxay (PZ ~ AŞ) EA/Eø har.f. Sesleniyor. I. EA har.f. 1. Nerede olduğu bilinmeyen birini çağırıyor. Yaşari, “Kemali, Kemalideyi iyoxay. (ÇM ~ AŞ) Yaşar, “Kemal, Kemaldiye çağırıyor. 2. Bağırıyor. Meleni rak’anişa iyoxasi melenk’alepeşa nena gamilanden. (ÇM-Ğvant) Ötedeki tepeye gidip bağırınca karşı taraflardan ses yankılanıyor. 3. Ezan [aps.] okuyor. Ham şk’uni xocak opşa vorsi ezani iyoxams. (PZ-Cigetore) Şu bizim imam çok güzel ezan okuyor. Oxvameşa ar ndğa xu fori oxvamu-oyoxinu iyoxaman. (ÇM-Ğvant) Camiden günde beş kez ezan okuyorlar. Ezani iyoxay. (AŞ-Ok’ordule) Ezan okunuyor (= adının verilmesi gerekmeyen biri ezan okuyor). Ezani biyoxam. (AŞ-Ortaalan) Ezan okuyorum. → icoxums/ icoxaps/ icoxops/ icoxups; + uyoxams/ uyoxay/ uoxay

şsz iyoxinen (ÇM ~ AŞ) : Ezan [aps.] okunuyor. İzani iyoxinen. Nena mo-ikum İşk’ini. (ÇM-Ğvant) Ezan okunuyor. Ses yapma. Dinle. Nciri gomak’k’ayibu. Ezani iyoxinaşşa kopxer. (AŞ-Ortaalan) Uykuyu kaybettim. Ezan okununcaya kadar oturuyorum.

II. Eø har.f. (ÇM) 1. Horoz, baykuş vs [erg.] ötüyor. Mamuli dotanu-i-şi iyoxay. (ÇM-Ğvant) Horoz gün ağarırken ötüyor. Ğu st’eri seri mo-iyoxam. (ÇM-Ğvant) Baykuş gibi gece bağırma. Ngola-mamuli ç’umanişi p’ri dotanasen rak’anepe iyoxay. (ÇM-Ğvant) Dağ horozu sabah olmadan tepelerde ötüyor. 2. İnsan [erg.] bağırıyor. Ali diyoxasi bere mo3’vok’ap’inapay. (ÇM-Ğvant) Ali bağırınca çocuğu ürpertiyor.


iyucay (AŞ-Ortaalan) EA har.f. Dinliyor. Ayşe m3udi isinapay. Memet’t’i-ti iyucay. (AŞ-Ortaalan) Ayşe yalan söylüyor. Mehmet de dinliyor. Ar k’ale mesofa celamcar. Ar k’ale mç’imaşi nena biyucam. (AŞ-Ortaalan) Bir taraftan kanapede uzandım (= uzanmış haldeyim). Bir taraftan yağmurun sesini dinliyorum. Seri gugulişi nena biyucam. (AŞ-Ortaalan) Gece guguk kuşunun sesini dinliyorum. Ar Ağust’ozi seri ar k’ale map’p’azule çonape biseyiram. Ar k’ale t’ulumi biyucam. (AŞ-Ortaalan) Bir Ağustos gecesi bir taraftan ateşböceklerinin ışığını seyrediyorum. Bir taraftan tulum dinliyorum. → nişk’inams/ nişk’inay, işk’inams/ işk’inay

+ uyucay ED har.f. Belirli birini [dat.] dinliyor. Bere-şk’imi ! Nana-skani uyucare. (AŞ-Ortaalan) Çocuğum ! Anneni dinleyeceksin. → nuyucams/ nuucams; usimins, nusimins; usibins, nusibins


iyuçanen/ iuçanen Aø har.f. Kararıyor. Siyah oluyor. Defteri hek hak eladvayiz lebiten iyuçanen. (FN-Ç’anapet) Defteri oraya buraya koyunca kir ile kararıyor. Urz*enişi ç’abape diyucanu-doren. (FN-Ç’anapet) Üzüm salkımları siyahlanmış. Urz*enepe zifti steri diuçanu-doren. (AH-Lome) Üzümler zift gibi kararmış.

+ ayuçanen AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] kararıyor. Xe mo-goyodum. Defteri gayuçanasen. (AŞ-Ortaalan) Elini [defterin] üstüne koyma. Defterin kararacak.


iyya (AH) z. Daima. Her zaman. Amedik ma iyya memacoxen. (AH-Borğola) Ahmet her zaman bana uğrar. Doğanis lasireri xami mepçam. İxmart’aşi nuk’u mubğams do xami iyya nuk’u mobğeri komomimers. (AH-Borğola) Doğan’a bilevlenmiş bıçak veriyorum. Kullanırken ağzını körlüyor ve bıçağı her zaman ağzı körlenmiş olarak bana getirir. → p’anda[1]; irote, irroti; p’ant’a


-iz/ -yiz [Bazen -is/-yis olarak da telâffuz edilir.] (FN) [cümlemsi s.-e. Konson arkasında -iz biçimi, vuayel arkasında -iz veya -yiz biçimlerini alır.] → -is/-sis; -i[2]/-si; -u/-su; -sini; -şi

I. [emp. + iz/ -yiz] ...-ken. # K’omşiluğişa bulut’ayiz bazi / Gzalepez memager. Mot-ikom nazi. (FN-Xazara, K’.M.) Komşuluğa giderken bazı / Yollarda bana raslıyorsun. Nazlanma.

II. [perf + -iz/ -yiz] (-diği)nde. (-eceği)nde. [3’üncü şahısta -a-yiz (= istek kipi tekil), -e-yiz (= sade perfektif çoğul) gibi şekillerde eklenir.] Faik’ik a m3ika a mutxa ayiz boyne heyaşe im3kven. (FN-Ç’anapet) Faik az bir şey yapınca hep ondan övünüyor. Cordani, oxorca-muşik gyari var-dudgayiz dido işumen. (FN-Ç’anapet) Cordan, eşi yemeği hazırlamayınca çok sinirleniyor (somurtuyor). Xacişi mç’oxali jur saat’iz 3’k’ariz geladvayiz k’ai inç’oren. (FN-Ç’anapet) Fasulye turşusunu iki saat suya koyunca iyice tuzu gidiyor. Mç’ima mç’imayiz ğalişi 3’k’ari livadiz mat’alen. (FN-Ç’anapet) Yağmur yağınca dere suyu bahçeyi basıyor. Aliz oxorişi nk’ola var-uğurt’u. Mç’ima moxtuyiz naylas tudele e3’adgitu. (FN-Ç’anapet) Ali’nin ev anahtarı yoktu. Yağmur gelince serenderin altına girio durdu. Baba-muşik becğuyiz berez guyiz gyat’u. Ogine çabrepe uxup’inu. Hemindora şkule obgarinuz kogyoç’k’u. (FN-Ç’anapet) Babası bağırınca çocuğun ağrına gitti. Önce dudaklarını büzdü. Sonra ağlamaya başladı. Nanak fik’iri var-meçuyiz bere livadişa idu do heko int’k’olen. (FN-Ç’anapet) Annem dikkat etmeyince çocuk bahçeye gitti ve orada toz toprağın içinde pynuyor. Berepek ragadeyiz Mamut’ik hentere mç’ipe ntxirişi nç’ulute doç’k’idu. (FN-Ç’anapet) Çocuklar gürültü yapınca Mahmut onları ince findık çubuğuyla dövdü. 3’oxlepez sevaili k’ele mtelli çoli t’u-doren. 3’k’ayi moşkva ivayiz princi gyotasamt’ez-doren. Ha3’i princona çkar var-doskidu. (FN-Sumla) Eskiden sahil taraf hep bataklık imiş. Su bol olunca pirinç ekiyorlarmış. Şimdi pirinç tarlası hiç kalmadı. Hilmi yazi moxtayiz kyoyişa eşilams. (FN-Sumla) Hilmi yaz gelince (bir zorunluluk karşısında veya alışkanlıkla) köye çıkıyor. Kçinik elit’rağodayiz badis-ti mungonams. (FN-Sumla) Kocakarı türkü söyleyince ihtiyarıda coşturuyor : türkü söyleme isteği uyandırıyor. Diçilaiz nana do baba goiç’k’ondinen. (FN-Sumla) Evlenince ana baba unutulur.


izabunen (PZ ~ AH)(HP-Azlağa)(ÇX) Aø har.f. [emp.şm.1.tek. vizabuner/ bizabuner] Hastalanıyor. Memet’i hak p’i moxtus m3ika ogine nana-şk’imi dizabunu. (PZ-Cigetore) Mehmet buraya gelmeden az önce annem hastalandı. Oxorz*a-şk’imi dizabunu do opşa moşk’urinu. (PZ-Cigetore) Hanımım hastalandı da beni çok korkuttu. Berepe mo-izabunert’an şeni çoyişi mektebis purki-zabunişi lemşi duxenes. (PZ-Cigetore) Çocukların hasta olmamaları için köyün okulunda çiçek hastalığın iğnesini (= aşısını) yaptılar. Xasanişi nana izabunuk’oşi p’aç’apes suluği konixunamt’u. (PZ-Cigetore) Hasan’ın annesi hastalandığı zaman ayaklarına sülük konduruyordu. İni cemzun. Vizabunar. (ÇM-Ğvant) Üşüyorum. Hasta olacağım. Ali çere gamvakçanden. İzabunasen. (ÇM-Ğvant) Ali’nin yüzü sararıyor. Hastalanacak. Ali izabunasi şuri xrisk’eri dolizday. (ÇM-Ğvant) Ali hastalanınca nefesi hırıltılı içine çekiyor. Ali livadi let’a eincirs. Hi-şeni izabunen. (AŞ-Ok’ordule) Ali bahçede toprakta uyuyor. Ondan hastalanıyor. Nana-şkimi izabunusi ar 3ulu mjora ceçasi ançxvapen. (AŞ-Ok’ordule) Annem hastalanınca bir az güneş vurunca sıcaklanıyor.İni kogemadu. Bizabuner-i, var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Üşüdüm. Hastalanıyor muyum, bilmiyorum. Bere izabunasen-i, p’eya ? Dido açindinen. (FN-Ç’enneti) Çocuk hastalanacak mı acaba ? Çok hapşırıyor. Bere dido goi3’in3’en. P’eya izabunasen-i ? (FN-Sumla) Çocuk çok geriniyor. Acaba hasta mı olacak ? K’oçi dizabunu-dort’un do oxorca-muşik ok’arams. (FN-Sumla) Adam hasta olmuştu ve karısı onu tedavi ediyor. Ma na-bizabuni Ç’armatiz gamatumani na-var-ognu miti var-doskidu. (AH-Lome) Benim hastalandığımı Ç’armattan aşağıya duymayan kalmadı. Mp’olişe var-bizabuni şakis-ti mixtimut’u. (AH-Lome) İstanbul’a hastalanmadan önce de gitmiştim. Berek, izabunuşi daçxuri yuxtu. Hem oraz becğu. (AH-Borğola) Çocuk hastalanınca ateşi yükseldi. O zaman sayıkladı (= anlamsız konuştu). Didi nusa izabunuşi bere-muşis ç’ut’a nusak gyo3’k’edu. (AH-Borğola) Büyük gelin hastalanınca çocuğuna küçük gelin baktı. İni kogemadu. Bizabunare steri bore. (AH-Borğola) Soğuk hissediyorum. Hastalanacak gibiyim. → iz*abunen (HP ~ ÇX)(AK)

f.-i. ozabunu : Hastalanma. Alişi bere ozabunute meyimorden. (ÇM-Ğvant) Ali’nin çocuğu hastalıktan küçülüyor.

+ azabunen : AD har.f. Birine ait [dat.] bir hayvan hastalanıyor. Kotumepe mazabunuşi nç’amoni 3’k’ari gebubi. (AH-Borğola) Tavuklarım hastalanınca ilaçlı su içirdim.


izaden (ÇM) Aø har.f. Barışıyor. Ali guri paği uğun. A miti şk’ala ok’işirasi izaden. (ÇM-Ğvant) Ali temiz kalplidir (= iyi niyetlidir). Birisi ile kavga yaparsa barışıyor. Ali do Amedi ok’oşireri ort’ey. Andğa dizadey. (ÇM-Ğvant) Ali ile Ahmet kavgalı idiler. Bugün barıştılar. → ibarişen; moim3kven; ok’i3’k’ven


izaifen (AK) Aø har.f. Zayıflıyor. [< zayıf < Arp.] Fadime ok’o izaifu ki k’itis na-uğun ma3’k’indi gamustun. (AK-Döngelli) Fadime o kadar zayıfladı ki parmağında olan yüzük dışarı doğru çıkıyor. mç’ipe iyen; imç’ipanen2; ndğulunII


izani (ÇM)(FN ~ AH-Lome) i. Ezan. [< Arp.] İzani iyoxinen. Nena mo-ikum İşk’ini. (ÇM-Ğvant) Ezan okunuyor. Ses yapma. Dinle. İzani icoxinen. (FN-Ç’anapet) Ezan okunuyor. Xocak izani icoxaşi sersi-muşi rak’anepez ran3’k’alums. (AH-Lome) İmam ezan okuyunca sesi tepelerden yankılanıyor. → oxvamu-oyoxinu; ezani


izdinen → zdums


izenginen Aø har.f. Zenginleşiyor. Orxani izenginen. (FN-Sumla) Orhan uğraşa didine zengin oluyor. Orxani dizenginu. (FN-Sumla) Orhan (çalışmadan, mirastan veya piyangodan vs) zengin oldu. K’urbetis dizengini do ha3’i kyoyis elaxer-i ? (FN-Sumla) Gurbette zengin oldun. Şimdi köyde yan gelip keyif çatıyorsun, değil mi ? Amerik’a nak’o imencelaz do izenginasen, k’iyanas-ti hek’o fuk’araluği irdasen. (AH-Lome) Amerika ne kadar güçlenip zenginleşecekse dünyada o kadar yoksulluk büyüyecek.


izğay (ÇM ~ AŞ) EH dö.har.f. Kendi karnını [aps.] doyuruyor. Ma sotinuri oşk’omalepete korba va-bizğam. (AŞ-Ortaalan) Ben nerenin (= nerden geldiği belli olmayan) yiyecekleri ile karın doyurmam. → iz*ğams/ iz*ğaps; + ozğay, izğen


izğen (ÇM ~ AŞ) Aø ha.f. Doyuyor. Ar pirçi xor3’i muç’o pşk’omi vizği. (ÇM-Ğvant) Bir parça et yer yemez doydum. Aşk’va mo-momçam. Dovizği. (ÇM-Ğvant) Artık verme. Doydum. Pujepe omcuna-msvapeşa var-uçvaşa var-iz*ğeran. (*)(ÇM-Ğvant) İnekleri otlatma yerlerine götürmeden doymuyorlar. [(*) Çamlıhemşin diyalektlerinde genelde /z/ ile /z*/ arasında ayrımı gözlemlenmez. Fakat bazen vizği yerine viz*ği ve dovizği yerine doviz*ği şeklinde telâffuz duyuluyor.] Bere ncirite var-izğasi tolepe gvamç’itanen. (ÇM-Ğvant) Çocuk uykuya doymayınca gözleri kızarıyor. Ayşe puji na-k’o3’udgasen 3’ari, puji izğa şuk’ule k’o3’uğay. (ÇM-Ğvant) Ayşe ineklerin önüne koyduğu suyu, inek iyice doyduktan sonra alıyor. Dobizği. (*)(AŞ-Ok’ordule) Doydum. Vizğişa cari opşk’omi. (*)(AŞ-Ok’ordule) Doyasıya yemek yedim. [(*) AŞ-Ok’ordule diyalektinde birinci şahıs göstergesi, bazen /b/ bazen de /v/ olarak telâffuz edilir.] → inz*ğen, iz*ğen; igz*en; + ozğay, izğay

part. zğeri : Doymuş. Ali huy mşk’orini var-uğun. Zğeri on. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin şimdi açlığı yok. Doymuş durumdadır.


izin (ÇM ~ AŞ) Aø hal f. Gözüküyor. Görünüyor. Rak’anişa meyo3’edasi çaçxa izin. (ÇM-Ğvant) Tepeden bakınca çağlayan gözüküyor. Hamseri tutast’e on. Gza izin. (AŞ-Ok’ordule) Bu akşam ay ışığı var. Yol görünüyor. + azin; → (z*irams/ z*iroms altında) iz*iren


izini i. İzin. [< Arp.] Biç’i-çkimi araba-çkimi oxmarinu şeni dido ixve3’en. Çkva ma çkar izini var-mepçam. (FN-Ç’anapet) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Ama asla izin vermiyorum. Berepe-çkuniz 3’anağani şakiz izini va-uğunan. (AH-Lome) Bizim çocukların yılbaşına (= yeni yıla) kadar izinleri yok. Bere-çkimik araba oxmaru şeni dido maxve3’en. Edo p’ot’e izini var-mepçam. (AH-Borğola) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Ama asla izin vermiyorum. Bere-çkimi araba-çkimi oxmaru şeni dido moxve3’un. Ama ebedi izini var-mepçam. (HP-P’eronit) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Ama asla izin vermem.


iziray (ÇM ~ AŞ) Eø dö.har.f. 1. Görünüyor. P’ri vizirar cevilam. (ÇM-Ğvant) Görünmeden hızla iniyorum. Ali, sift’eri golit’aşaMoy-viziramt’adeyi cet’obun. (AŞ-Ok’ordule) Ali, atmaca geçerkenGörünmeyeyimdiye çömelip saklanıyor. 2. Görüşüyor. Buluşuyor. Mak’omadu. Ar kobizirik’ot ! (AŞ-Ok’ordule) Seni özledim. Bir görüş(ebil)seydik ! 3’anaşe Batumi vizirat. (AŞ-Ok’ordule) Seneye Batumi’de görüşürüz. → iz*irams

tec. iziramun (ÇM)(*): Görülmüşlüğü var. 3’oneri inora p’ot’e var-iziramun. Xolo-ti avla na-ort’u dişk’alepe oçodinu var-mvalu. (ÇM-Ğvant) Bu kış gibi soğuklar hiç görülmemiş. Yine de kapıdaki odunların bitmesi gelmedi. Ha-st’eri dulya var-iziramun. (ÇM-Ğvant) Böyle bir iş görülmemiştir. Mt’a-kormepe Moğona Rak’anepe ham orape iziramun. (ÇM-Ğvant) Dağtavuğu bu zamanlarda Moğona Tepeleri’nde görülmüşlüğü var. [(*) İziramun biçimi, dönüşlü fiilin tecrübe kipi olarak bugüne kadar gözlemlediğimiz tek örnektir. Çamlıhemşin’in dışındaki yörelerde hiç kullanılmaz gibidir.]


iziren → ziray


izit’en → it’urs[1]/ it’uy/ it’t’uy


izit’inen (ÇM) Aø har.f. 1. Bir şey için [aps.] söz veriliyor. Bir şey için [aps.] karar veriliyor. Cendğani ngolaşa olva dizit’inu. (ÇM-Ğvant) Öbür gün yaylaya gidilmek için karar alındı. Ayşe Ali meçamu dizit’inu. (ÇM-Ğvant) Ayşe’yi Ali’ye vermeye söz verildi. 2. Bir şey hakkında [aps.] dedikodu yapılıyor. Ayşeşi oropa dizit’inu. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin aşkı dedikodu oldu.


izlap’en (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Eziliyor. Urzeni k’alati va-dolodvasi izlap’en. (ÇM-Ğvant) Üzüm sepete koymadığında (= koymazsan) ezilir. Xasanişi jip’ite gzaşa var-ilen. K’oçi goincaxen do dizlap’en. (AŞ-Ok’ordule) Hasan’ın jipi ile yola gidilmez. Her tarafından vurularak eziliyorsun. T’urşi-bidoni hik’u inç’ark’en-i ? Mu-tu on dizlap’u. (AŞ-Ok’ordule) Turşu bidonu o kadar sıkıştırılır mı ? Ne varsa ezildi. → izlip’en; ijlip’en; + zlap’ums/ zlap’uy


izlip’en (FN) Aø har.f. Eziliyor. M3xuli k’alatişi ntxiriz mot-e3’udumer. İzlip’en. (FN-Ç’anapet) Armudu sepetteki fındığın altına koyma. Eziliyor. → izlap’en; ijlip’en; + zlip’ums


izmoce (AŞ-Ortaalan ~ ÇX) i. Rüya. Amerikaşa olva izmoce-ti va-mazinan. (AŞ-Ortaalan) Amerika’ya gitmeyi rüyada da göremiyoruz. Ar izmoce bz*iri, esse steri. (FN-Sumla) Bir rüya gördüm, sanki gerçek gibi. İzmoceşi gamatxveri uxvene var-iven. (AH, atasözü, K.A.) Rüyada evlenmekle hamile kalınmaz. Mky’apuz izmoces-ti kotume şuns. (AH, atasözü, K.A.) Çakal rüyasında da tavuk düşünür. Bere-çkimik p’at’i izmoce z*iraşi şkurinaten oncires kodimtinen. (AH-Borğola) Çocuğum kötü rüya görünce korkudan yatakta ayaklanır (= ayağa kalkar, diklenir). → ezmoce/ ezmoje


izmonams/ izmonay (PZ ~ ÇM), izmons (FN-Ç’anapet), izmonams (AH-Lome) EA har.f. Hayal ediyor. Düşlüyor. Tasarlıyor. Düşünüyor. Xasanik msk’va ndğalepe izmonams. (PZ-Cigetore) Hasan güzel günleri hayal ediyor. Ali limci ç’umaniNgolaşa muç’o vidareizmonay. (ÇM-Ğvant) Ali sabah akşam yaylaya nasıl gideceğini düşünüyor. Ar k’ale izmoni. Ar k’ale missinapi. (AŞ-Ortaalan) Bir taraftan düşünü kur. Bir taraftan bana anlat. Şani ser-ndğaleriz xen do mu izmons var-miçkin. (FN-Ç’anapet) Şani gece gündüz oturup ne hayal ettiğini bilmiyorum. Hemuk na-izmonams dulyape mitiz var-gaşinen. (AH-Lome) Onun düşündüğü işler kimsenin aklına gelmez. → nizmonams/ nizmonay, nizmoy; ozmons/ ozmonams; şinay; it’urs[2]

f.-i. ozmonu : Düşünce. Düş. Hayal. Na-ğuru bere ağani çileyi t’u. Nana-muşik bere-muşişi ozmonupe k’ore3xums do svarums. (AH-Lome) Ölen çocuk yeni evliydi. Annesi çocuğunun düşüncelerini sıralayarak ağıt yakıyor.


izuray (ÇM) E.Post har.f. arg. Biri [erg.] biri ile [post. + şk’ala] âşıktaşlık ediyor. Oynaşıyor. Ayşe Ali şk’ala izuray. (ÇM-Ğvant) Ayşe Ali ile oynaşıyor. → ibirams


izuren (PZ ~ ÇM) Aø har.f. 1. Köpek, kedi vs [aps.] çiftleşiyor. Laç’epe 3’o ordoşa izureran. (ÇM-Ğvant) Köpekler bu yıl erkenden çiftleşiyorlar. 2. (PZ-Cigetore) (Böcekler) çiftleşiyor. Bobolape izureran. (PZ-Cigetore) Böcekler çiftleşiyor. → imzik’en; izurzen; imçinocen/ imçinojen; iksinen, ksinoms


izurzen (AŞ) Aø har.f. Köpek, kedi, kuş, tavuk, böcek vs [aps.] çiftleşiyor. Laç’epe izurzenan. Gazin-i ? (AŞ-Ok’ordule) Köpekler çiftleşiyor. Görüyor musun ? → imzik’en; izuren; imçinocen/ imçinojen; iksinen, ksinoms


izvank’en (AH) Aø har.f. Sırılsıklam ıslanıyor. Yaşari mç’imaz goxtu do dizvank’u. (AH-Borğola) Yaşar yağmurda gezdi de sırılsıklam oldu.


iz*abunen (HP ~ ÇX)(AK) Aø har.f. Hastalanıyor. “Var-biz*abunaya do aşi oxenapams. (HP-P’eronit) Hastalanmayayım diye aşı yaptırıyor. K’at’u diz*abunu do xo3kun. (AK-Döngelli) Kedi hastalandı da geberiyor. Coğori diz*abunu do boyne cans. Ama mundes kilaxo3kun var-miçkin. (AK-Döngelli) Köpek hastalandı da devamlı yatıyor. Ne zaman bir kenarda ölür bilmiyorum. Babak diz*abunu do xvalups. (AK-Döngelli) Babam hastalandı da öksürüyor. → izabunen


iz*anz*alams (AH) Eø har.f. İnsan [erg.] sallanıyor ya da sarsılıyor. Kemençe geloç’andinanşi var-naxondinen. Eisels do iz*anz*alams. (AH-Borğola) Kemençe çalınınca dayanamıyor. Kalkıyor da oynuyor. → z*anz*alaps; + oz*anz*alaps


iz*ğams/ iz*ğaps (PZ-Cigetore)(FN ~ AH HP ÇX) EH dö.har.f. Kendi karnını [aps.] doyuruyor. Berepek oxoyiz mutu var-z*iyeyiz mpalu gyayite korba iz*ğez. (FN-Ç’anapet) Çocuklar evde bir şey bulamayınca yavan ekmekle karınlarını doyurdular. → izğay


iz*ğen (PZ-Cigetore)(ÇM)(*) (FN ~ ÇX)(AK) Aø har.f. Doyuyor. Pujepe omcuna-msvapeşa var-uçvaşa var-iz*ğeran. (*)(ÇM-Ğvant) İnekleri otlatma yerlerine götürmeden doymuyorlar. [(*) Çamlıhemşin diyalektlerinde genelde /z/ ile /z*/ arasında fonolojik ayrımı gözlemlenmez. Fakat bazen vizği yerine viz*ği ve dovizği yerine doviz*ği vs şeklinde telâffuz duyuluyor.] Viz*ğişa oşk’omoni opşk’omi. (PZ-Cigetore) Doyasıya yemek yedim. Berek ç’k’omaşi nana-ti iz*ğen. (AH, atasözü, K.A.) Çocuklar yedikçe anneler de doyar. Diz*ğaşi mşkorini goiç’k’endinen. (AH, atasözü) Doyunca açlık unutulur (= Varlıkta yokluk çabuk unutulup varlığın değeri bilinmez). Mtutik topurite diz*ğaşiNa-geskidunpe mot-z*iromt’anya do let’ate molapams. (AH-Borğola) Ayı bal ile doyuncaArda kalanı görmesinlerdiye toprakla üstünü kapatıyor. KamilikGyaris k’ai biz*ğaya do mpalo mç’k’udi e3’opxors. (AH-Borğola) KâmilYemekte iyi doyayımdiye yavan ekmeği önceden yiyor. K’almaxak zuranepes iz*ğen. Dgina 3’k’arepes moişvacams. (AH-Borğola) Alabalık akıntıda doyar (= avlanır). Durgun sularda dinlenir. Biz*ğet’işa gyai op’ç’k’omi. (HP-P’eronit) Doyasıya yemek yedim. Berek ar jur lok’ma mutu imxors do manişa dizğen. (AK-Döngelli) Çocuk bir iki lokma bir şey yiyor da hemen (= çabucak) doyuyor. Farik var-iz*ğen do p’ant’a gyari gyoç’k’omaps. (AK-Döngelli) Fahri doymuyor da her zaman yemek üstüne yemek yiyor. → inz*ğen, izğen; + oz*ğams/ oz*ğaps, uz*ğaps; iz*ğams/ iz*ğaps

part. z*ğeri : (1) Doymuş olan. Nurik na-gebudvi gyarepezZ*ğeri boreya do çkariz xe var-mentxu-doren. (AH-Borğola) Nuri, koyduğum yemeklereTokumdiye hiçbirine el sürmemiş. Z*ğeri vore. (AK-Döngelli) Tokum. (2) mec. Gözü tok olan. Bere-çkimi toli-z*ğeri ren. (AH-Lome) Çocuğumun gözü toktur.

yoks.part. uz*ğu : (1) Doymayan. Doymasını bilmeyen. (2) mec. Gözleri doymayan. Ali dido toli-uz*ğu ren. Si ar mekçazna muk jur didumers. (AH-Lome) Ali çok açgözlüdür. Sana bir verirse kendine iki koyar.


iz*irams (PZ)(FN ~ HP-P’eronit) iz*iraps/ iziraps (HP), iz*iraps (ÇX) Eø/EA har.f. → z*irams/ z*irums/ z*iroms/ z*irops/ ziops

I. Eø ha.f. Görüşüyor. Ordo ordo biz*irat. (FN ~ AH) Erken erken görüşelim.

II. EA har.f. Kendine ait bir şeyi görüyor.


iz*iren Aø har.f. Herkesin gözüne görünmüş oluyor. Çku mecişe irişen ordo bidat do ar kobiz*irat. Ok’açxe gamapstut do komobulurt. (AH-Lome) Biz imeceye herkesten erken gidip bir görünelim (= görünmüş olalım). Sonra sıvışıp da geliriz. Oxorcak Mot-biz*iret’aya do lazut’epunaz goşilams. (AH-Lome) KadınGörünmeyeyimdiye mısır tarlasından geçiyor. İp’aramitamt’aşi xoxonç’a-skani xurxiz na-yulun-gyulun iz*iren. (AH-Lome) Sen konuşurken gırtlak çıkıntının boğazından inip çıkması görünüyor. Handğa Muhammedi çkar var iz*iru. So ren ? - İsinaz ren. Topuyi um3kams. (AH-Lome) Bugün Muhammet hiç görünmedi. Nerededir ? - İsinadadır. Bal sağıyor. Get’k’obina bistert’atşi mot-biz*iret’at ya do tude gebaç’abet’it. (AH-Borğola) Saklanbaç oynarken görülmeyelim diye yere yapışırdık. Alik iz*i3ap’t’aşi ğencğili-muşi iz*iren. (AK-Döngelli) Ali güldüğü zaman dişetleri gözüküyor. K’oçik melenik’ele igzalu. Ama var-iz*iren. (AK-Döngelli) Adam karşı tarafa gitti. Ama görünmüyor. [eşb. z*irams/ z*irums/ z*iroms/ z*irops fiilinin şahıssız kip biçimleri.]


iz*i3ams/ iz*i3aps (FN ~ ÇX)(AK) Eø har.f. Gülüyor. Ar mskva bozok iz*i3ams do çkunde k’ele mok’i3’k’en. (FN-Ç’anapet) Güzel bir kız gülüyor ve bize doğru beriye bakıyor. Osmaniz nosi mtelli ant’alu-doren. Muntxa u3’vare. İri-mutuşe iz*i3ams. (AH-Lome) Osman’ın aklı hepten karışmış. Ne söylersen her şeye gülüyor. Ç’e, hek’o biz*i3it ki z*i3ate k’et’i dobivit. (AH-Lome) Yahu, o kadar güldük ki güle güle çubuğa döndük (= mec. “gülerek kendimizden geçtik”). Alla raxmet’eylesun ! Cayidişi nandidi Map’arveşen moxtimeri t’u do Lazuri var uçkit’u. Ok’açxe Lazuri kodiguru. Ala k’ayi var-apa’aramitet’u. “Nandidi mu xali giğun ?” ya do p’k’itxat’itşiKayi bore skiri. Ala panda kapula ma3kunenya zop’ont’u do çku-ti biz*i3amt’it. (AH-Lome) Allah rahmet eylesin ! Cahit’in babaannesi Çayeli’nden gelme idi ve Lazca bilmezdi. Sonradan Lazcayı öğrendi. Ama iyice telâffuz edemiyordu. “Babaanne nasılsın ?” diye sorduğumuzdaİyiyim yavrum. Ama hep sırtım ağrıyordemek isterkenK’ayi bore skiri. Ala p’anda k’ap’ula ma3’k’unendeyemedenKayi bore skiri. Ala panda kapula ma3kunenderdi ve biz de gülerdik. Alik iz*i3ap’t’aşi ğencğili-muşi iz*iren. (AK-Döngelli) Ali güldüğü zaman dişetleri gözüküyor. Dido iz*i3aps şeni x’oroponi bere ren. (AK-Döngelli) Çok güldüğü için sevimli bir çocuktur. Osmanik mzoğasVisterya do bereşi ti 3’k’aris gyont’onaps do ar k’ele-ti iz*i3aps. (AK-Döngelli) Osman denizdeOynuyorumdiye çocuğun başını suya batırıyor ve bir taraftan da gülüyor. → di3ams, ziçay, zi3ay, zisay; iz*i3ins

f.-i. oz*i3u (AH), oz*i3inu (HP) : Gülme. Gülmek. Ksiniz k’itxez-doren : “So ulur ?” - “Oç’u do oxeluşeya. T’k’oriniz k’itxez-doren : “So ulur ?” - “Oz*i3u do oxeluşeya. (AH-Lome) Sessiz osuruğa sormuşlar : Nereye gidiyorsun ?” - “Yakıp kavurmayademiş. Sesli osuruğa sormuşlar :Nereye gidiyorsun ?” - “Gülmekten kasıp kavurmayademiş. Oz*i3inuten ump’a momiç’k’odes. (HP-P’eronit) Gülmekten göbeğimiz düştü.

+ oz*i3inams/ oz*i3inaps EA ett.f. Güldürüyor. Pederik mota-muşiz obirale nobiramz do heya oz*i3inamz. (FN-Ç’anapet) Babam tornuna oyuncakla oyun yapıyor ve onu güldürüyor. P’ap’ulik mota-muşis uxutonups do oz*i3inaps. (AK-Döngelli) Dedesi tornunu gıdıklıyor da güldürüyor.


iz*i3ins (AH-Lome) Eø har.f. Gülüyor. Osmaniz nosi mtelli ant’alu-doren. Muntxa u3’vare. İri-mutuşe iz*i3ins. (AH-Lome) Osman’ın aklı hepten karışmış. Ne söylersen her şeye gülüyor. → di3ams, ziçay, zi3ay, zisay; iz*i3ams/ iz*i3aps

+ oz*i3inams EA har.f. Güldürüyor.


i3xams (AH-Lome) EA har.f. Borç alıyor. Borçlanıyor. Fuadik hekşen hakşen para i3xams do amadgin. (AH-Lome) Fuat oradan buradan borç alarak ayakta duruyor. → ei3xams/ ei3xay; ni3xams; e3xeri gu3’umers


i3xonams (FN), i3xonups (AK) EA dö.har.f. Kendi saçlarını [aps.] tarıyor. Alişi bozok k’at’a saat’is toma i3xonams. (FN-Ç’anapet) Ali’nin kızı her saatte saçını tarıyor. Mundez vo3’k’edina k’ulanik toma i3xonups. (AK-Döngelli) Ne zaman baksam kız saçını tarıyor. → in3xonams/ in3xonay, isxonay; i3xons; + 3xonums/ 3xonups


i3xons (FN ~ AH HP ÇX) EA dö.har.f. Kendi saçlarını [aps.] tarıyor. Alişi bozok k’at’a saat’is toma i3xons. (FN-Ç’anapet) Ali’nin kızı her saatte saçını tarıyor. # Avli-skaniş yanis golapti ğoma / Yalis o3’k’ert’i do i3xont’i ntoma. (AH-P’ilarget) Senin evinin kapı önündeki bahçenin yanından geçiyordum dün / Aynaya bakıp tarıyordun saçlarını. Bozok yaliz o3’k’en do ntoma i3xons. (AH-Lome) Kız aynaya bakarak saçını tarıyor. Xaccek ntoma k’ayi di3xonaşen doni k’ordela nik’idams do heşşo mektebişe ulun. (AH-Lome) Hatice iyice saçını taradıktan sonra kurdele takar ve öyle okula gider. Toma mçant’uşi k’at’a ndğaz toma bi3xont’i. (AH-Borğola) Saçım varken her gün saçımı tarardım. → in3xonams/ in3xonay, isxonay; i3xonams, i3xonups; + 3xons (FN)


i3’a- (AK)(ÇX) fb. [/a/ ve /o/ önünde i3’- (AK), i3’v- (ÇX)] [/i/ ve /u/ önünde i3’-] → e3’a-

I. Altta, alta, alttan. Altında, altına, altından. (Ör. i3’adumers/ i3’advars)

II. Alttan yukarıya doğru. (Ör. i3’oç’k’idaps)


i3’açxips (AK)(ÇX) EA har.f. Alttan yukarı doğru (çamaşır ve insan vücudu dışındaki şeyi) yıkıyor. → e3’açxams/ e3’açxay, e3’açxuy/e3’açxums, e3’açxims/ e3’açxips


i3’adgin (AK)(ÇX) AL hal f. Bir şeyin [lok.] altında kalmış halde duruyor. Xusenik mç’imas i3’adgit’een do işolen. (AK-Döngelli) Hüseyin yağmurun altında durmuş da ıslanıyor. → e3’adgun, e3’adgin


i3’adgitun (AK)(ÇX) AL har.f. Bir şeyin altına girip ayakta duruyor. → e3’adgutun, e3’adgitun


i3’adgips (AK)(ÇX) EAL har.f. Alta dik duracak şekilde koyuyor. Bir şeyin altına [lok.] başka bir şeyi [aps.] dik duracak şekilde koyuyor. 3’k’ariş tude k’uk’uma i3’adgips. (AK-Döngelli) Suyun altına güğümü koyuyor. → e3’adgams/ e3’adgay, e3’adguy/ e3’adgums, e3’adgims/ e3’adgips

+ i3’udgips (AK) EDA har.f. Bir şeyin altına [dat.] başka bir şeyi [aps.] koyuyor. 3’k’ariş tude k’uk’uma i3’udgips. (AK-Döngelli) Suyun altına güğümü koyuyor. [AK’da i3’adgips ile i3’udgips eşanlamlıdır.]


i3’adumers (AK), i3’advars (ÇX) EAL har.f. [perf.1.tek. i3’abdvi] Alta yatay koyuyor.

+ i3’udumers/ i3’udvars EDA har.f. Birinin veya bir şeyin altına [dat.] bir şeyi [aps.] yatay koyuyor. Nana-çkimik damtire-muşis minderi i3’udumers. (AK-Döngelli) Annem kaynanasının altına minder koyuyor.


i3’akot’ups (AK)(ÇX) EAL har.f. Altına katlıyor. → e3akotums; e3’akot’ums; e3’ak’otuy; e3’ak’ot’t’uy; e3’akot’ums/ e3’akot’ups


i3’alaps (AK)(ÇX) AL har.f. Bir şeyin altına [lok.] düşüyor. Uşkiri arabas tude i3’alaps. (AK-Döngelli) Elma arabanın altına doğru düşüyor. → e3’olams, e3’volay; e3’alams/ e3’alaps; ≠ i3’olaps

+ i3’ulaps AD har.f. Bir şeyin altına [dat.] düşüyor. Uşkiri arabas tude i3’ulaps. (AK-Döngelli) Elma arabanın altına doğru düşüyor. [AK’da i3’alaps ile i3’ulaps eşanlamlıdır.]


i3’ap’en (FN-Ç’anapet) Aø har.f. Damlıyor. Purengi-ok’odgeyi k’ala 3’k’ari i3’ap’en. (FN-Ç’anapet) Borunun ek yerinden su damlıyor. → t’ik’ams; comç’ims/ comç’iy, gyomç’ims; mç’vetun; it’ap’en; 3’ap’ums, 3’ap’un


i3’aren (PZ ~ AŞ) Aø har.f. Sulanıyor. → i3’k’aren; ni3’k’aren

I. (PZ) (Cansız sulu nesneden) su akıyor. Minz*i i3’aren. (PZ-Apso) Çökelek su veriyor.

+ a3’aren[1] AD har.f. Birine ait [dat.] sulu bir şeyden [aps.] su akıyor. Tolepe a3’aren. (PZ-Apso) Gözleri yaşla doluyor. Xasanis p’anda nçxindi a3’aren şeni p’anda-ti nçxindi eyişvanams. (PZ-Cigetore) Hasan’ın her zaman burnundan akıntısı var. Ondan dolayı her zaman da burnunu çekıyor.

II. (ÇM ~ AŞ) Kuru olan birinin veya bir şeyin yüzeyi [aps.] dışarıdan ıslanıyor. # “Mç’imate dovi3’ari / Va-miğurt’u semsiye.” - “Gurepe dologiç’u / K’ululişi Saniye.” (ÇM-Ğvant, atma türkü) “Yağmurdan ıslandım / Yoktu şemsiyem” - “Yüreklerini yaktı / K’ululi-gillerden Saniye.” Alişi dişk’a oxori-k’ap’ula k’ale cisvaren. Var-i3’aren. Mutu var-ağoden. (AŞ-Ok’ordule) Ali’nin odunu evin arka tarafına serilir (= dizilir). Islanmaz. Bir şey olmaz. Ali ! K’uli doloxe kamiği. İ3’aren. (AŞ-Ok’ordule) Ali ! Iskemleyi içeri al. Islanıyor. Na-napxvi şeyepe i3’aren. Ordoşe dok’k’orobi. (AŞ-Ortaalan) Yıkadığım şeyler ıslanıyor. Erkenden topla. İ3’arare. Nayla ke3’aguti. (AŞ-Ortaalan) Islanacaksın. Serenderin altına gir. Naxveri şeyepe otva e3’vobi. Mot-i3’arert’t’ay. (AŞ-Ortaalan) Yıkanmış eşyaları çatının altına as. Islanmasın. Doğani Na-pxer yeri bi3’aradeyi 3’ari kva noç’apxapay. (AŞ-Ortaalan) DoğanOturduğum yerde ıslanayımdiye suyu taşa çarptırıyor. Mç’ima imç’ipanen. Bi3’araten. (AŞ-Ortaalan) Yağmur inceliyor. Islanacağız. → iğvaren

+ a3’aren[2] AD har.f. Birine ait [dat.] bir şey [aps.] sulanıyor. Xasanişi beres nçxindi a3’aren. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çocuğunun burnu sulanıyor. Tolepe a3’aren. (PZ)(AŞ) Gözleri yaşarıyor. ( tolepe açilamren/ açilambren; tolepe a3’k’aren, tolepe apşen)


i3’at’axups (AK)(ÇX) EA har.f. Alttan kırıyor. → e3’at’axums/ e3’at’axuy/ e3’at’axups


i3’axedun (AK) AL har.f. Bir şeyin [lok.] altına oturuyor. P’ap’uli-çkimi ncaşi tude i3’axederen do iserinen. (AK-Döngelli) Dedem ağacın altına oturmuş da serinleniyor. → e3’uxedun, i3’uxedun

+ i3’uxedun AD har.f. Bir hayvanın [dat.] altına oturuyor. Nisak puci onç’valu şeni pucis i3’uxedun. (AK-Döngelli) Gelin ineği sağmak için ineğin altına oturuyor.


i3’axen (AK) AL hal f. Bir şeyin [lok.] altında oturmuş haldedir. Ayşe balkonis tude i3’axen. (AK-Döngelli) Ayşe balkonun altında oturuyor. P’ap’uli mbulişi tude i3’axen. (AK-Döngelli) Dedem kiraz ağacının altında oturuyor. → e3’uxers, e3’uxen; e3’axen; i3’uxen; + i3’oxunaps


i3’idumers (AK), i3’idvars (ÇX) EA/EAL har.f. a. EA har.f. Kendisinin altına bir şeyi [aps.] yatay koyuyor. b. EAL har.f. Kendine ait bir şeyin [lok.] altına bir şeyi [aps.] yatay koyuyor. Babak ncaşa var-naç’işinuşi k’uçxes t’ak’o i3’idumers. (AK-Döngelli) Babam ağaca erişemeyince ayağının altına kütük parçası koyuyor. → e3’idums/ e3’iduy, e3’idumers


i3’ilams/ i3’ilay/ i3’ilaps EA har.f. Kendisi için (meyve, sebze, çay vs) koparıyor, topluyor. Cumadik handğa na-i3’ilu ntxiri k’alatite moiğams do oxoyiş ogineni ğoberiz nodgams. FN-Ç’anapet) Amcam bugün topladığı fındığı sepetle getirip evin önündeki çepere dayayıp koyuyor.


i3’ipsips (AK), i3’ipsaps (ÇX) Eø har.f. Kendi altına (= külotun içine) işiyor. Berek na-xen yeris ki3’ipseren do pselis guşaxen. (AK-Döngelli) Çocuk oturduğu yere işemiş de sidik içinde oturuyor. → e3’ipsams/ e3’ipsay/ e3’ipsaps


i3’iyaps (AK) Eø har.f. Çınlıyor. Ötüyor. Zırıldıyor.

+ u3’iyaps ED har.f. Birine ait [dat.] bir şey [erg.] çınlıyor, ötüyor ya da zırıldıyor. X’uci-çkimik mi3’iyaps. Ama mu-şeni var-miçkin. (AK-Döngelli) Kulağım çınlıyor. Ama niçin bilmiyorum.


i3’k’aren (FN) Aø har.f. Sulanıyor. 1. Islanıyor. Mç’imaz e3’ulez. İ3’k’arenan. (FN-Sumla) Yağmura tutuldular ve ıslanıyorlar. 2. Sulu oluyor. Kivi ordo var-3’ilayiz i3’k’aren do k’ayi nostoni meçams. (FN-Ç’anapet) Kiviyi erken toplamayınca sulanıyor ve iyi tad alıyor. → i3’aren; ni3’k’aren

+ a3’k’aren AD har.f. Birine ait bir şey sulanıyor, ıslanıyor. Tolepe a3’k’aren. (FN-Ç’anapet) Gözleri sulanıyor. Tolepe a3’k’aren. (FN-Sumla) Gözleri yaşarıyor. (tolepe) a3’aren; (tolepe) açilamren/ açilambren, (tolepe) açilambren; (tolepe) apşen


i3’k’en (FN-Ç’enneti, FN-Sumla), i3’k’ers/ i3’k’en (FN-Sumla ~ HP), i3’k’en (AK)(ÇX) ED har.f. (***) [perf. (mend)i3’k’edu; yet. a3’k’omilen ; şsz. i3’k’omilen ; tec. u3’k’omilun; part. 3’k’omile(r)i ; yoks.part. u3’k’omilu ; f.-i. o3’k’omilu; f.-s. o3’k’omiloni.] 1. Belirsiz bir şeye [dat.] bakıyor. 3kvit’i steri i3’kers. (FN-Sumla) Tilki gibi kurnazca bakıyor. K’ap’k’ap’i steri i3’k’en. (FN-Sumla) [İri gözlü erkek çocuk hakkında] K’ap’k’ap’i gibi bakıyor. Cazi steri i3’k’en. (FN-Sumla) [İri gözlü kız çocuk hakkında] Cazi gibi bakıyor. Xusenik pucepe mele oşkumet’u. Ğaliz golulut’uşi bereşi nena ognu. İ3’k’edu. Berepeşi ari t’obas işkidet’u. A şvacis t’obaz dolantxu do bere muşletinu. (AH-Lome) Hüseyin ineklerini karşı tarafa götürüyordu. Dereden geçerken çocuk sesini duydu. Baktı. Çocukların biri t’obada boğulmak üzere idi. Hemen atlayıp çocuğu kurtardı. Berepe ! Mendi3’k’edit. 3’alendon mi elulun ? (AH-Borğola) Çocuklar ! Bakın. Aşağıdan kim (yukarı doğru) geliyor ? Mskveri steri mot-i3’k’er. (HP-P’eronit) Geyik gibi sağa sola bakma. Xocik, dido noseri ren şeni mutu ptkvaşi k’oçi steyi i3’k’en. (AK-Döngelli) Öküz çok akıllı olduğu için bir şey dediğimde insan gibi bakıyor. Balkonişen noğaşa vi3’k’er. Ama mavitani oxori var-iz*iren. (AK-Döngelli) Balkondan çarşıya bakıyorum. Ama onuncu ev gözükmüyor. 2. Kendine ait bir şeye [dat.] bakıyor. Ti-skaniz ar m3ika i3’k’edi. K’onk’oraxi divi-doren. (AH-Borğola) Kendine biraz bak. Bakımsız olmuşsun. Pupulis k’ai var-i3’k’edu şeni antxomuren. (AH-Borğola) Yarasına iyi bakmadığı için iltihaplanıyor. [(***) {i-} kökbaşlı olup temsilî biçiminin {-en} soneki ile bittiği fiiller genelde apsolütif öznelidir. İstisna olarak ergatif özneli olanlar, bu fiil ile bundan türemiş çeşitli fiilbaşlı fiillerin dışında (1) Fındıklı’da gözlemlenen isten fiili ve (2) Arhavi’de gözlemlenen ixvamen fiili bulunmaktadır.] + -3’k’en; o3’k’en/ o3’k’ers


i3’obaps (AK) EAL har.f. Bir şeyin altına (sıvı) döküyor. → e3’obams/ e3’vobay/ e3’obay/ e3’obaps/ i3’vobaps


i3’obğaps (AK) EA har.f. Altına (katı cismi) döküyor. → e3’obğams, e3’vobğay, e3’obğay, e3’obğaps, i3’vobğaps; + i3’abğen


i3’oç’k’idaps (AK) EA har.f. Biri bir şeye [aps.] aşağıdan yukarıya hareket yaparak çarpıyor. → e3’oç’k’idams/ e3’oç’k’idaps, i3’voç’k’idaps


i3’ok’idaps (AK) EAL har.f. Altına asıyor. → e3’obams[1], e3’vobay[1]; e3’ok’idaps, i3’vok’idaps

+ i3’uk’idaps EDA har.f. Bir şeyin altına [dat.] başka bir şeyi [aps.] asıyor.


i3’olaps (AK) Eø har.f. Zıplıyor. Fırlıyor. Memetik, var-dgin, var-xen do boyne n3xeni steyi i3’olaps. (AK-Döngelli) Mehmet ayakta durmuyor ve oturmuyor da devamlı at gibi zıplayıp fırlıyor. ejun/ ecun; e3’uk’ap’ams/ e3’uk’ap’ay, e3’uk’ap’un; ≠ i3’alaps, i3’ulaps


i3’onen (PZ ~ AH) Aø har.f. Tartılıyor. + 3’onums/ 3’onuy

I. Tartılıyor. Xasani Alişa monk’a on. İ3’onanisi Xasanik Ali co3’onams. (PZ-Cigetore) Hasan Ali’den ağırdır. Tartıldıklarında Hasan Ali’den ağır tartıyor (= “Ali’yi aşağıya tartıyor”). K’antariten dovi3’oni. (ÇM-Ğvant) Kantarla tartıldım.

II. (AŞ-Ortaalan) mec. Biri ile [+ şk’ala] yarışıyor. “Ressimi p’aredeyi şk’imi şk’ala mot-i3’oner. Ma na-bikum st’eri msk’va va-gaxenen. (AŞ-Ortaalan) “Resim yapacağımdiye benimle yarışma. Benim yaptığım gibi güzel yapamazsın. Naşk’vi. Mendaft’at. Ham k’oçi-şk’ala mot-i3’oner. (AŞ-Ortaalan) Bırak. Gidelim. Bu adamla tartılma (= bu adamla kendini bir tutma).


i3’onk’anaps (AK) EA har.f. Alt taraftan yukarı doğru sallıyor. Berek biga dikaçu. İ3’onk’anaps do isters. (AK-Döngelli) Çocuk sopayı tuttu. Alt taraftan yukarı doğru sallayarak oynuyor. → e3’vok’anay; e3’vonk’anay; e3’onk’anams/ e3’onk’anaps, i3’vonk’anaps


i3’oxunaps (AK) EAL har.f. Bir şeyin [gen.] altına [lokatif işlevli zarf] oturtuyor. P’ap’ulik ncaşi tude mota-muşi i3’oxunaps. (AK-Döngelli) Dede ağacın altına torununu oturtuyor. Oxorcak bere-muşi balkonişi tude i3’oxunaps. (AK-Döngelli) Kadın çocuğunu balkonun altına oturtuyor. → e3’uxunams/ e3’uxunay/ e3’uxunaps, i3’uxunaps


i3’ozdips (AK) EA har.f. Alttan kaldırıyor. Abdulak kyutuğis guikaçeps do i3’ozdips. (AK-Döngelli) Abdullah kütüğü çevreleyerek (= sararak) tutup kaldırıyor. → e3’azdims; ezdums/ ezduy; ezdims/ ezdips, yezdips; ek’azdums/ ek’azduy

yet. i3’azden : Alttan kaldırabiliyor. Ç’uk’işi pekmezi dido int’valen do var-i3’umazden. (AK-Döngelli) Kazandaki pekmez çok çalkalanıyor da kaldıramıyorum.


i3’o3’k’en (AK)(ÇX) ED har.f. Belirli bir şeye [dat.] alttan yukarı bakıyor. → e3’o3’ers/ e3’o3’ey, e3’o3’en, e3’o3’k’ers/ e3’o3’k’en


i3’ubaz*gaps (AK)(ÇX) EDA har.f. Bir şeyi [aps.] bir şeyin [dat.] desteği olarak altından kullanıyor. Bir şey ile [aps.] bir şeyi [dat.] altından destekliyor. → e3’ubazgams/ e3’ubazgay, e3’ubaz*gams/ e3’ubaz*gaps


i3’uç’k’iraps (ÇX) ED har.f. Fındık, çay vs’nin altını [dat.] ot, diken vs’den temizliyor. → e3’uşk’orams/ e3’uşk’oray, e3’uç’k’orams, e3’uç’k’irams/ e3’uç’k’iraps


i3’uç’k’omups (AK), i3’uç’k’omaps (ÇX) ED/EDA har.f. Altını yiyor. → e3’uşk’omams/ e3’uşk’omay, e3’uç’k’omams/ e3’uç’k’omaps

I. ED har.f. Bir şeyin [dat.] altını yiyor.

II. EDA har.f. Birine ait [dat.] bir şeyin [aps.] altını yiyor.


i3’udgin (AK)(ÇX) AD hal f. Birinin ya da bir şeiyn [dat.] altında ayakta duruyor. → e3’udgun, e3’udgin


i3’udumers, i3’udvars → i3’adumers, i3’udvars


i3’ugzaps (AK)(ÇX) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] altında ateş [aps.] yakıyor. → e3’ugzams/ e3’ugzay/ e3’ugzaps; ++ ogzams/ ogzay/ ogzaps


i3’uğarups (AK) i3’uğaraps (ÇX) ED har.f. 1. Alttan yukarı çiziyor. 2. Altını çiziyor. → e3’uğarams/ e3’uğaray/ e3’uğaraps


i3’ukaçaps (FN ~ ÇX) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] altına başka bir şeyi [aps.] tutuyor. Altından tutuyor. → e3’uk’açams/ e3’uk’açay; e3’ukaçams/ e3’ukaçaps; + i3’ikaçaps


i3’ulun (AK)(ÇX) AL har.f. Bir şeyin [lok.] altına giriyor. → e3’ulun


i3’uncğonups (AK) i3’uncğonaps (ÇX) EDA har.f. Birine [dat.] bir şeyi [aps.] aşağıdan yukarı gönderiyor. → e3’uncğonams/ e3’uncğonay[2]/ e3’uncğonaps


i3’untxips (AK) ED har.f. Alttan birine veya bir şeye [dat.] vuruyor ya da dürtüyor. Xavak xaşariten ç’eis i3’untxips do tugipes oşkurinaps. (AK-Döngelli) Havva fasulye sırığı ile tavana dürterek fareleri korkuturuyor. → e3’vontxay, e3’ontxams/ e3’ontxaps


i3’urçaps (AK)(ÇX) EDA har.f. Birinin veya bir şeyin [dat.] altına bir şeyi [aps.] seriyor. Doğanik memsufaşi tude xali i3’urçaps. (AK-Döngelli) Doğan sedirin altına halı seriyor. → e3’urçams/ e3’urçay/ e3’urçaps


i3’ut’anen (FN) Aø har.f. I. Küçülüyor. → iç’ut’anen, iç’it’anen

II. [günler hakkında] Kısalıyor. Yazişi ndğalepe didi iyen. K’işi moxtayiz ndğalepe i3’ut’anen. (FN-Ç’anapet) Yaz günleri uzun oluyor. Kış gelince günler kısalıyor. Ndğalepe i3’ut’anayiz mjora ordoşe geilamz. (FN-Ç’anapet) Günler kısalınca güneş erken batıyor. → imk’ulanen


i3’uxedun (ÇX) AD har.f. Bir şeyin [dat.] altına oturuyor. → e3’uxedun; i3’axedun


i3’uxen (ÇX) AD hal f. Bir şeyin [dat.] altında oturmuş haldedir. → e3’uxers, e3’uxen; e3’axen, i3’axen


i3’uxunaps (ÇX) EDA har.f. Bir şeyin [dat.] altına oturtuyor. → e3’uxunams/ e3’uxunay/ e3’uxunaps, i3’oxunaps


i3’uz*in (AK)(ÇX) AD hal f. Bir şeyin [dat.] altında yatay konmuş halde duruyor. K’uk’umaşi tude t’ak’o i3’uz*in. (AK-Döngelli) Güğümün altında tahta parçası (= ağaç parçası, kütük parçası) duruyor. → e3’uzun; e3’uz*in


i3’vabğen (AK)(ÇX) AD har.f. (Katı cisim) bir şeyin altına dökülüyor. → e3’vabğen/ e3’abğen


i3’vi3’vilay (ÇM) Eø har.f. Cıvıldıyor. Ötüyor. # P’aranteni oginde / Kok’o3’udgun dadala / K’inçi vor ki3’vi3’vilar / Kogamaxt’ana avla. (ÇM-Ğvant) Pencerenin önünde / Duruyor çiçek / (Ben) kuşum (sana) cıvıldayacağım / Avlaya çıkarsan. → 3i3ilams; k’ark’alams; 3’vi3’vilay; 3’ip’inams; t’rağodumsII; uç’andamsII; ustvinsII


i3’vobaps (ÇX) EAL har.f. Bir şeyin altına (sıvı) döküyor. → e3’obams/ e3’vobay/ e3’obay/ e3’obaps/ i3’obaps


i3’vobğaps (ÇX) EA har.f. Altına (katı cismi) döküyor. → e3’obğams/ e3’vobğay/ e3’obğay/ e3’obğaps/ i3’obğaps; + i3’vabğen


i3’voç’k’idaps (ÇX) EA har.f. Biri bir şeye [aps.] aşağıdan yukarıya hareket ederek çarpıyor. → e3’oç’k’idams/ e3’oç’k’idaps, i3’oç’k’idaps


i3’vok’idaps (ÇX) EAL har.f. Altına asıyor. → e3’obams[1], e3’vobay[1]; e3’ok’idaps, i3’ok’idaps

+ i3’uk’idaps EDA har.f. Bir şeyin altına [dat.] başka bir şeyi [aps.] asıyor.


i3’vonk’anaps (ÇX) EA har.f. Alt taraftan yukarı doğru sallıyor. → e3’vok’anay; e3’vonk’anay; e3’onk’anams/ e3’onk’anaps, i3’onk’anaps