V v Bu sözlükte kullanılan Laz alfabesinin 31’inci harfi. Dudak-dişsil ovmalı sesli konson (*) fonemini gösterir. [(*) Konson, halk dilinde yanlışlıkla “sessiz” denir. Bazılarına göre “ünsüz”. Lazca fonetiği ve fonolojisinde tek başına hece oluşturamayan fonemi ifade eder.] Uluslararası Fonetik Alfabesi’nde [v] şeklinde yazılır. Sessiz konson arkasında sessizleşmiş olup [f] olarak gerçekleşebilir. Ayrıca bazı diyalektlerde başka konson arkasında dudaksıl yaklaşmalı sesli konson [w] olarak gerçekleşir. Lazcada başka konson arkasında bulunan [v], [w] ile [f] arasındaki farkı, fonembilim bakımından anlamlı değildir.


va → var


vağlaxti do vasağlaxti-skaniz (AH) ü. [hayret gösteren ünlem] [Bazıları vağlaxti ve vasağlaxti’nin “mezar taşı” anlamında olduğunu ileri sürmektedir. Halbuki bu kelimelerin kullanımı bu ünlemin dışında gözlemlenmez. (Bazı yayınlarda vaglaxti ve vasaglaxti şeklinde gösteriliyor.)]


va-ipelapu (AH) s. İşe yaramayan. P’ot’e va-ipelapu bere mot-iver. (AH-Lome) Hiç bir zaman işe yaramayan çocuk olma.


vaji (ÇM) i. Testis. Taşak. Vaji na-nunçay iri3o k’oçi var-on. (ÇM-Ğvant) Her taşağı olan kişi erkek değildir. → k’ak’alaIII; k’vaci


vaji-k’ak’ala (ÇM) i. Testis yumurtası. Vaji-k’ak’alape dvambaru. (ÇM-Ğvant) Testis yumurtaları şişmiş. → k’vaciş k’ak’ali, k’vaciz k’ak’ali


vala[1] (ÇM) i. 1. Kıkırdak. 2. Kas. 3. [ili-vala] Kemik, kıkırdak, kas vs tüm vücut. İli-vala na-a3’unen şeni k’at’a ç’umanişi moiselasi indrik’en. (ÇM-Ğvant) Kemik kas vs tüm vücudu ağırdığı için sabah kalkınca eğilip bükülüyor.


vala[2] (ÇM) i. Suda yaşayan beyaz renkli yumuşakçalardan bir hayvan.


valeri → ovalams/ ovalay/ ovalaps; ivals


vali[1] (PZ ~ ÇM) i. Peynir. Beres k’olayi mvalu şeni valişi jindos makvali keyot’axu do t’ağanums. (PZ-Cigetore) Çocuğa kolay geldiği için peynirin üzerine yumurta kırıp tavalıyor. Nusak mtiris vali cudums. (PZ-Cigetore) Gelin kayınpederine peynir koyuyor. Xasanik t’ağani3’ate vali t’ağanums. (PZ-Cigetore) Hasan küçük tava ile peynir tavalıyor. Valepe k’artik’artis eyodvasi ok’it’amben. (PZ-Cigetore) Peynirleri birbirinin üstüne koyarsan birbirine yapışır. Vali koceviyoni. (ÇM-Ğvant) Peyniri mayaladım. Mboli vali var-oçodinu şeni carite ozğay. (ÇM-Ğvant) Fazla peynir tüketmemek için ekmekle doyuruyor. Mtuyi vali nuşk’omay. (ÇM-Ğvant) Fare peynirin bir kısmını yiyor. Mtuyi vali eluşk’omu. (ÇM-Ğvant) Fare peynirin kenarını yedi. Mtuyi vali doluşk’omu. (ÇM-Ğvant) Fare peynirin ortasını yedi. Ali vali guda dolot’ambuy (= dolvot’ambay). (ÇM-Ğvant) Ali peyniri tuluma sasıyor. Ali noğa munt’iyari valepe gamaçay. (ÇM-Ğvant) Ali kasabada kurtlu peynirleri satıyor. Ayşe ngolaşa Ali şk’ala berepe vali cuncğonay. (ÇM-Ğvant) Ayşe yayladan Ali ile çocuklara peynir gönderiyor. Ayşe helaçi iyu do na-u valepe domt’orindu. (ÇM-Ğvant) Ayşe’nin büyük zorluklar ile yaptığı peynirleri küflendi. Bena-şk’imi tolepe vrosi var-azirt’u. Mt’orinderi vali cemit’ağanamt’ey. (ÇM-Ğvant) Babaannem’in gözleri iyi görmezdi. Küflü peynirleri tavalardı. Ayşe valepe nkolo kodolvosvaru. (ÇM-Ğvant) Ayşe peynirleri nkoloya doldurdu. → peyniri; k’vali, mk’vali, x’vali


vali[2] i. Vali. [< Arp.] Tasinik berepe-muşi vali do k’aymak’amepez eluşinams. (AH-Lome) Tahsin çocuklarını vali ve kaymakamlarla kıyaslıyor.


valums[1] (FN-Ç’urç’ava, Ç’enneti) Eø har.f. Parıldıyor. Işıldıyor. Yalik valums. (FN-Ç’urç’ava, Ç’enneti) Ayna parıldıyor. → k’vançxums; prandums/ pranduy/ prandun; farfalams/ farfalay; 3’k’umulay; çxat’uy, çxat’ups, çxat’un, çxant’un, çxant’ums/ çxant’ups; randums; tanups[2]


valums[2]/ valups (HP) øø har.f. Şimşek çakıyor. → divalams (PZ-Cigetore), divalay (AŞ- Ortaalan), divalen (PZ-Apso, ÇM ~ AŞ-Ok’ordule), divalz (FN), gonvalums (AH-Borğola)

++ uvalums AD har.f. Ti mivalums. (P-P’eronit) Başım zonkluyor, içeriden dışarıya dağılarak basınç geliyor.


vana[1] bağ. [< var + -na] Yoksa. Ham 3’anas mtucepe ipşu. Lacite oxosk’inaten-i ? Vana k’at’upek momç’işan-i ? (PZ-Cigetore) Bu sene fareler çoğaldı. İlâçla mı geberteceğiz ? Yoksa kediler mi yetişsin ? Na-gvondinu burç’uli koziru do doçitu. Vana nana-muşi ceçasert’u. (AŞ-Ok’ordule) Kaybettiği baltayı buldu da kurtuldu. Yoksa annesi onu dövecekti. Baba dişk’a mutuy. Vana iğvarasen. (AŞ-Ok’ordule) Babam odunu örtüyor. Yoksa ıslanacak. Sut’olya var-mç’eşaşa cibare. Vana purcun. (AŞ-Ok’ordule) Pazıyı bekletmeden pişireceksin. Yoksa büzüşüyor. İrri yeri ordoşşe guğobi. Vana a miti guğobassen. (AŞ-Ortaalan) Her yeri erkenden iyice ör-kapat. Yoksa herhangi biri örer-kapatır. Ok’iç’ç’ambenna kok’oç’ç’abi. Vana gvonk’ani. Kot’t’oçi. (AŞ-Ortaalan) Birbirine yapışıyorsa yapıştır. Yoksa salla. Gitsin (= onu at). [AŞ-Ortaalan diyalektinde ok’oç’ç’abuy (yapıştırıyor) fiilinin kökü, ok’iç’ç’amben (yapışıyor) fiili ile ok’oç’amberi (yapışık) sıfatının köklerinden farklıdır.]Ma oxtimoni bore. Vana nanak na-gemidu termoni gemikorasen. (FN-Ç’anapet) Ben gitmek zorundayım. Yoksa annemin koyduğu aşure soğuyacak. Para-çkuni hako golulun. Vana gale mutuz var-ğirs. (FN-Sumla) Paramız burada geçerlidir. Yoksa dışarılarda (= dış ülkelerde) hiç değeri yoktur. Gik’oremzna giğut’az. Vana xez mot-dokaçam. (AH-Lome) Sana lâzımsa sende kalsın. Yoksa elde tutma. Nuk’uz terbiye niçi. Vana gegak’nam do kok’ok’3’k’im. (AH-Lome) Ağzına terbiye ver. Yoksa tutup ayırırım. K’ap’ineyi hak komoxti. Vana dogoxre3kinam. (AH-Lome) Çabuk buraya gel. Yoksa seni geberteceğim. Masaz jin k’ap’et’i ar mutu yodvi do exti. Vana k’uçxe yodgaşi get’roxun. (AH-Lome) Masanın üstüne sağlam bir şey koyup öyle çık. Yoksa, ayağını bastın mı, üstü kırılır. Çimentoz na-yotvi nayloniz ar mutu yodvi do k’ayi koyok’ori. Vana jur ndğaz doloxe ixik gexarums. (AH-Lome) Çimentoya örttüğün naylona bir şey koy ve iyice üzerine bağla. Yoksa iki gün içinde rüzgâr yırtar. Şekeri k’ayi melak’ori. Vana dumç’k’u kogabğen. (AH-Lome) Şekeri iyice sarıp bağla. Yoksa karıncalar üşüşüp sarıyor. Ç’e bere ! Tiz nosi meşidvi. Vana ç’inç’vala gegixum. (AH-Lome) Bak çocuk ! Aklını başına devşir. Yoksa bağırsaklarını meydana dökerim. Ncape var-nosvaraşa kerki kogo3’k’i. Vana ordo var-xomun. (AH-Lome) Ağaçları dizmeden kabuğunu soy. Yoksa çabuk kurumaz. → yevana; vanatina; sotiV-1


vana[2] i. Vana. [< Fra.] Vanaz k’ayi var-goluğana 3’k’ari muşebura gamiçoden. (AH-Lome) Vanayi iyice çevirip kapatmazsan su kendi kendine boşalıverir. 3’k’ai vanaşen golobuği. Ala k’ayi va-nik’vatu. M3ika o3’rodinams. (AH-Lome) Suyu vanadan kapattım. Ama iyice kesilmedi. Biraz sızdırıyor.


vanaği (ÇM) i. Yayla evlerinin tümü. Şurçina-p’ap’u ham vanağişi em vrosi marxeli ort’u. Himu na-u 3’oderepe p’ot’e-ti var-meyixvasen. (ÇM-Ğvant) Şükrü dede bu yerleşkenin en iyi ustası idi. Onun yaptığı duvarlar hiçbir zaman yıkılmayacak. # E verane, Malivorişi daği/ Amupinu mp’ula. Opşu vanaği./ Oynt’alert’u, t’angala do ç’indraği./ Gomaşina. Ma huy va-mevuxondur. (ÇM, Ğvant, anonim türkü, G.K.) Ey gidi, Malivor Dağı/ İçeriye sis serdi. Yayla evlerini sisle doldurdu./ Birbirine karışırdı, çan ile çıngırak./ Hatırlayayım. Ben şimdi dayanmıyorum. # Kext’u mjora. Keyot’va3u vanaği / Moy var-it’ur, so on sk’ani duraği ? / Din3’inu, kodibu, gurişi yaği / Oi, oi, e na cek’voğurare. (ÇM-Ğvant, türkü, G.K.) Güneş çıkıp yayla evlerin üstünde patladı / Niye söylemiyorsun, senin evin nerede olduğunu ? / Eridi, döküldü yüreğimin yağı (= üzüldüm) / Ah, ah, ardından ölesin.


vana-ti (AH) bağ. Değilse de. Olmasa da. Ya da. Veya. Nana-nena-çkuniz var-ebodgitatna 50 (= jureneçi-do-vit) vana-ti 100 (= oşi) 3’ana şkule en3asen. (AH-Borğola) Anadilimizin üzerinde durmazsak 50 ya da 100 sene sonra yok olacak. → yada


vanatina (FN) bağ. Yoksa. Bere on3’eliz var-gok’orare. Vanatina geişk’iden. (FN-Ç’anapet) Çocuğu beşikte bağlamıyacaksın. Yoksa boğuluyor. Ağustoziz berez dido var-geitven.Vanatina xayi t’u3a aven. (FN-Ç’anapet) Ağustos ayında çocuğa çok örtülmez. Yoksa sıcaktan mahvolur. Para-çkimi sum ndğaz doloxe komomçi. Vanatina let’a egiç’opare. (FN-Sumla) Paramı üç gün içinde ver. Yoksa toprağını elinden alırım. → yevana; vana[1]; sotiV-1


vantilatori i. Vantilatör. [< Fra.] Dido mçxvapa ren. Baba t’u3az çkar var-naxondinen. Lumcişa vantilatori ofarfalams. (AH-Lome) Hava çok sıcaktır. Babam sıcağa hiç dayanamıyor. Akşama kadar vantilatör çalıştırıyor. Vantilatori hak komoiği. Hakşen ma k’ayi memofarfalams. (AH-Lome) Vantilatörü buraya getir. Buradan bana güzel üflüyor.


vapoyi (AH-Lome) i. Gemi. Vapur. [< Fra.] Ham yukepe mtelli komok’idanna vapoyi geilams. (AH-Lome) Bu yüklerin hepsi yüklenirse gemi batar. → cemi; vapuri; mangana-sk’afindi; gemi; k’aravi


vapuri (PZ ~ AŞ)(AH-Borğola) i. Gemi. Vapur. [< Fra.] Vapuri sk’ence naxolen. (ÇM-Ğvant) Vapur iskeleye yanaşıyor. 3’k’arite na-oipşen vapuri geilams. (AH-Borğola) Su ile dolan gemi batıyor. → cemi; mangana-sk’afindi; gemi; vapoyi; k’aravi


var-/ va- [olumsuzluk göstergesi] [Bazıları “Kurallı olarak vuayel önünde var-, konson önünde va- şeklinde söylenir” diye iddia ediyorlar. Halbuki buna denk gelmeyen söyleniş her yörede sıkça gözlemlenir. Aslında serbest değişkenleridir. Daima vurguludur.] → mot-/ moy-/ mo-

I. [fiilin önüne konan olumsuzluk göstergesi] Nk’onşi xorz*a ar k’alati urz*eni şk’u momiğes. Baği na-var-miğut’es uşk’ut’u şeni şk’uni şeni-ti k’orobu. (PZ-Cigetore) Komşu kadın bir sepet üzüm bize getirdi. Bağımız olmadığını bildiğinden dolayı bizim içinde topladı. Lazeburi na-var-uşk’un şk’ala muti t’k’vare t’k’vi var-ognay. (ÇM-Ğvant) Lazca bilmeyenle ne söylersen söyle anlamaz. Gza nontxore koma3’iru. Mi ontxoru, var-mişk’un. (ÇM-Ğvant) Yolda kusmuk gördüm. Kim kusmuş, bilmiyorum. Xasanik ozabunluği-muşi çkar var-içvaz do ozabunluği bere-buruz-ti meuşkumerz (= uğodinamz). (FN-Ç’anapet) Hasan hastalığını hiç kollamıyor ve hastalığı çoluğa çocuğa bulaştırıyor. [Bu örnekte “var-içvaz do”, “kollamayınca” anlamına gelen fiil-zarf işlevini yapıyor. Yasak-istek kipi (“kollamasın”) değildir.] Biç’i-çkimik araba-çkimi oxmarinu şeni dido ixve3’en. Çkva ma çkar var-boxmayinapam. (FN-Ç’anapet) Oğlum arabamı kullanmak için çok yalvarıyor. Ama asla izin vermiyorum. K’epri k’ai var-xombaşa va-isulen. (FN-Sumla) Kendir iyice kurumadan sapından ayrılmaz. Mustava lumcişa oxoyiz kogeşaxen do soti va-ulun. (AH-Lome) Mustafa akşama kadar evde boş oturup bir yere gitmez. Haşşo idazna dişka k’ap’ulaz nacinen do va-alen. (AH-Lome) Böylece gitse arkasına (ya da sırtına) odun dayanır ve gidemez. Xusenişi bere p’at’i bere ren. Bere-çkimi p’ot’e hemu k’ala var-bosteram. (AH-Borğola) Hüseyin’in oğlu kötü çocuktur. Oğlumu asla onunla oynatmıyorum. Xusenik oncires erçapule var-meşorçaşa var-incirs. (AH-Borğola) Hüseyin yatağın içine çarşafı sermeden yatmaz. Si mu ginonna x’vi. Ma si var-megağer. (HP-P’eronit) Sen ne istersen yap. Ben sana engel olmam. Babak man hiç var-memisimins. (ÇX-Çxalazeni, TM) Babam beni hiç dinlemiyor. Mot-a-memisimin (= mot var-memisimin) ? X’ucik var-gigneps-i(*)(ÇX-Çxalazeni, ONM) Bana neden cevap vermiyorsun ? Kulağın duymuyor mu ? Çkini kyoyiz Alevepe va-en. (ÇX-Makret) Bizim köyde Alevi yoktur. [(*) mot-a- = mot var-]

II. (PZ-Cigetore) [olumsuz dilek kipi göstergesi] Ham bere soti var-iz*iren. Bolaç’i t’ufa var-iyuk’o. (PZ-Cigetore) Bu çocuk hiçbir yerde görülmüyor. Sakın buhar olmuş olmasın.

III. (PZ) [istek kipi olumlu + var- + istek kipi olumsuz : yapar yapmaz] Xasanişi oxori ek’na molazda var-molazda cink’olen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın evin kapısı kapatır kapatmadan kilitleniyor.

VI. (HP) [var- + istek kipi emperfektif = yasak istek kipi] Çayis mjorak var-geçamt’as. (*) Var-iç’vet’as. (*) Jin perde kogyotvi. (HP-P’eronit) Çayı güneş vurmasın. (Çay) yanmasın. Üstünü perde ile ört. “Var-biz*abuna (*)ya do aşi oxenapams. (HP-P’eronit) Hastalanmayayım diye aşı yaptırıyor. [Mo-geçamt’as, mo-iç’vet’as ve mo-biz*abuna da denir. Hopa diyalektlerinde yasak-istek kipi göstergesi olarak hem mo- hem var-/ va- kullanılır. PZ-ÇM-AŞ-FN-AH diyalektlerinde ise yasak-istek kipi göstergesi olarak var-/ va- kullanılmaz.]

V. (AK) a. [var- + istek kipi perfektif = yasak istek kipi] [Akçakoca diyalektlerinde yasak istek kipi göstergesi olarak sırf var- kullanılır; mo- kullanılmaz.] [● Akçakoca diyalektlerinde yasak istek kipi ikinci şahıs biçimleri, yasak kipinin yerini tutar.] Var-moxta. (AK-Döngelli) Gelme ! Var-ida. (AK-Döngelli) Gitme ! Var-ğarğala. (AK-Döngelli) Konuşma ! Var-amaxta. (AK-Döngelli) Girme ! Xçe dolokunu uça k’ala var-naxva. Arti majvaras nakten (= mijvakten, kuxvakten). (AK-Döngelli) Beyaz elbiseyi siyah ile yıkama. Birinin rengi öbürüne karışır. Ok’o var-ok’odva. Xuk’uin3axen. (AK-Döngelli) O kadar çok yaklaştırma. Yapışır. Ok’o mjoras (= mjuras) var-doxeda ! Nunk’u gamç’itanen. (AK-Döngelli) O kadar güneşte oturma ! Yüzün kızarır (= kırmızı olur). Osmanik bere-muşişaVar-gok’u3xinaya do usula usula xe mentxips. (AK-Dögelli) Osman çocuğunaUyandırmayayımdiye yavaş ve sessizce dokunuyor (= elini değdiriyor). İya x’as k’uçxe var-dodva. Gilat’ruxun. (AK-Döngelli) O dala ayak koyma (= basma). Kırılır. FadimekPekmezi var-yepasya do daçxeri gu3’oskirinaps. (AK-Döngelli) FadimePekmez taşmasındiye ateşin altındaki alevi hafifletmek için közü dağıtarak söndürüyor. b. [var + perfektif biçimlere sahip olmayan fiillerin istek kipi emperfektif = yasak istek kipi] Var-vort’a (olmayayım), var-t’a (olma, olmayasın), var-t’as (olmasın), var-t’at (olmayalım), var-t’at (olmayasınız), var-t’an (olmasınlar); var-vix’va (olmayayım), var-ix’va (olma, olmayasın), var-ix’vas (olmasın), var-vix’vat (olmayalım), var-ix’vat (olmayasınız), var-ix’van (olmasınlar); var-miçkit’as (bilmeyeyim), var-giçkit’as (bilmeyesin), var-uçkit’as (bilmesin) vs. [Diğer diyalektlerde bu biçimler için var- yerine mot-/ mo-/ moy- kullanılır.]


-var → p’ot’e-na-var


var[1] s.-e. A. c.s.-e. [“(Bir şeyi yap-)tıktan hemen sonra”, “(bir şeyi yapa-)r (yap-)maz” anlamına gelen zarfsal cümlemsileri oluşturan cümlemsi son-edatı olup daima vurguludur.] [Aynı anlama gelen ifadeler ; (PZ-Apso) muç’o moxt’u = moxt’u var-moxt’u = moxt’u var = na-moxt’u st’eri ; (FN-Sumla) muç’o moxtu = moxtu var-moxtu = moxtu var = na-moxtu steri ; (AH-Lome) moxtu k’ala = moxtu var-moxtu = na-moxtu steri] I. (PZ-Apso)(ÇM)(FN) [perfektif + var / perfektif istek kipi + var] Omri k’rump’i niçanay var, berepe 3’iluman. (ÇM-Ğvant) Çocuklar erik körpeyken topluyorlar. Moft’i var, mot igzalam ? (ÇM-Ğvant) Ben gelir gelmez neden gidiyorsun ? Moxtu var, kogyoç’k’u osinapus. (FN-Ç’enneti) Gelir gelmez konuşmaya başladı. Moxtu var, uci elemiç’vez. (FN-Ç’enneti) Gelir gelmez okadar konuştu ki kulağımızı yaktı (= bıktırdı, rahatsız etti).

II. (PZ-Cigetore) [perfektif + var + perfektif / perfektif istek kipi + var + perfektif istek kipi] Xasani oxorişa moxt’as var-moxt’as mesofas goKorme nok’vata do var, mo-naşk’um. Şuri gamuxt’aşa avlu iri k’ale din3’xirite işuşolen. (AŞ-Ok’ordule) Tavuğu kesince hemen bırakma. Canı çıkana kadar avlunun her tarafını kana buluyor. nindven. (PZ-Cigetore) Hasan eve gelir gelmez kanepeye uzanıyor.

III. (AŞ) [perfektif + do var / perfektif istek kipi + do var] Dosti-şk’imi, moxt’u do var, kogomak’k’oru. (AŞ-Ok’ordule) Dostum gelir gelmez bana sarıldı. Xut’ula xe dolobiği do var, ç’ağana memişk’omu. (AŞ-Ortaalan) Deliğe elimi sokar sokmaz yengeç ısırdı.

B. i.s.-e. [Daima vurguludur.] 1. Yok. Guda var. T’ik’ina var. Mot moxti mu-şeni ? (AH-Lome) Tulum yok. Sepet yok. Niye niçin geldin ? (= Elin boş geldin. Ne işe yarayacaksın ?) 2. Değil. Ç’umani var do cendğani meft’are. (AŞ-Ok’ordule) Yarın değil. Ertesi gün geleceğim. Oxori tutate natanen. Guri-şk’imite var. (AŞ-Ortaalan) Ev ayla aydınlanıyor. Yüreğimle değil. K’oçonobaz cgina var, cumaloba uk’oremz. (FN-Ç’anapet) İnsanlığın kavgaya değil, kardeşliğe ihtiyacı var. Selmak bozo-muşişi xenapate var, mskvanobate im3kven. (AH-Lome) Selma kızının becerisiyle değil, güzelliğiyle övünüyor. Taneriz oxmaru şeni xop’e ak’vandanşi ağani na-ren var do mcveşi na-ren meçams do oxmarapams. (AH-Borğola) Taner’den kullanmak için kürek istediklerinde yenisini değil de eskisini verip kullandırıyor. Çkimi şeni var, muşi şeni meçaps. (AK-Döngelli) Benim için değil, kendisi için veriyor.


var[2]/ vaaar ü. Hayır. Değil. [Olumsuzluk ünlemi] [Türkçe, İngilizce vs gibi dillerde “hayır” anlamına gelen kelime genelde “zarf” olarak sınıflandırılır. Bu sözlükte Lazca zarflar “tek-biçimli kelimeler arasında fiili, sıfatı, başka zarfı veya tüm cümleyi niteleyenler” olarak tanımlanmıştır. Lazca var kelimesi bu tanıma göre zarf değildir.] Dadi, si p’ot’e Mp’olişe var-idare-i ? - Var, skiri-çkimi. Bidare, ala m3’k’oşi but’k’a goixvaşi. (AH-Lome) Teyze, sen hiç İstanbul’a gitmeyecek misin ? - Hayır, yavrum. Gideceğim, ama karayemişin yaprakları dökülünce. Alik ok’itxu kodiguru-i ? - Var, daha ağani ok’ont’alams. (AH-Lome) Ali okumayı öğrendi mi ? - Hayır, henüz harfleri yeni söküyor. Nuranik cuma-muşiz xese-muşi yuç’opasen-i ? Vaaar, uxat’irasen ! (AH-Lome) Nuran kardeşinden hissesini alacak mı ? Yoook, bağışlayacak ! Eminek ont’ule ntxorums-i ? Ç’e, var. Mu ntxorums ! Xvala xvala muşebura nopuşonams. (AH-Lome) Emine tarlayı kazıyor mu ? Yok, yahu ! Ne kazıyor ! Tek başına kendi kendine eşelemeye çalışıyor.

[dey. var-i ? (AŞ-Ortaalan) : Değil mi ?] Nişşani şk’uneburi iyasen, hişşo var-i ? (AŞ-Ortaalan) Nişan geleneğimize göre yapılacak, değil mi ?


vardiyali s.-z. Vardiyalı. [< İta. + Tür.] Nöbetleşe çalışma yaparak. Uğurik pavrik’az vardiyali içalişams. (AH-Lome) Uğur fabrikada vardiyalı çalışıyor.


varik’ina (ÇM) i. Henüz yumurtlamaya başlamayan dişi kanatlı (tavuk, kuş vs). 


vari3’a (ÇM) i. Yeni yumurtlamaya başlayan tavuk.


variya (ÇX) i. Civciv.→ 3’ip’ulina; p’ulina; civcivi; 3’ip’ili; ç’uç’uli


vat- → vato


varti[1]/ vati[1] (PZ) [olumsuzluk göstergesi] a. [va(r)ti + istek kipi = gelecek zaman olumsuz] Sk’anda majvani mi-ti-na moxt’asen moxt’as vati vixela. (PZ-Cigetore) Senden sonra kim gelirse gelsin sevinmeyeceğim. Ma hamu do ok’aye vati gok’alap’ara. (PZ-Cigetore) Ben bundan sonra sana yalvarmayacağım. Xediği komoidvi do idi. Mturis vati gagzalas. (PZ-Cigetore) Kar ayakkabısını giy de git. Karda yürüyemeyeceksin. Ma aşk’va vati mç’ara. (PZ-Cigetore) Ben artık yazmayacağım. Ma ar ç’k’va vati mç’ara. (PZ-Cigetore) Ben bir daha yazmayacağım. Tuta-mesk’urus hak vati vot’a. (PZ-Cigetore) Ay sonunda burada olmayacağım. M3xulişi purkepe noxombun. 3’o m3xuli vati niçanas. (PZ-Cigetore) Armudun çiçekleri olduğu yerde kuruyor. Bu sene armut olmayacak.

b. [va(r)ti + gelecek zaman = gelecek zaman olumsuz] Xasanik k’uçxe moizdams. Aşk’va vati golomaktasen. (PZ-Cigetore) Hasan ayağını geri çekiyor. Artık bana uğramaz. Xasanişi bereDulya vati p’aredeyi eba-muşis gvak’ayiben. (PZ-Cigetore) Hasan’ın çocuğuİş yapmıyayımdiye babasından saklanıyor (= ortadan kayboluyor). Xasanişi livadis opşa danz*i ort’u. Hişo exak’aru ç’i p’ot’t’e vati mzgudasen. (PZ-Cigetore) Hasan’ın tarlasında çok diken var idi. [Hasan orasını] öyle kazıdı ki hiç bir zaman [diken] bitmeyecek.

c. [va(r)ti + şimdiki zaman = gelecek zaman olumsuz] Ç’oç’oxepe doxombu. Eni m3ika-muşi post’alepe-şk’uni ç’oç’oxi varti mayen. (PZ-Cigetore) Çamurlar kurudu. En azından ayakkabılarımız çamurlu olmayacak.

d. [va(r)ti + perf. + -k’o = geçmişteki gelecek zaman olumsuz] Si na-ikum Ermenik vati uk’o. (PZ-Cigetore) [eskimiş aşağlayıcı ifade] Senin yaptığını Ermeni yapmazdı. Xasani xast’a ncas. Vati golovaktik’o. Ama hus mecburi golovaktare. (PZ-Cigetore) Hasan hasta yatıyor. Uğramayacaktım. Ama şimdi mecburen uğrayacağım.


varti[2]/ vati[2] (FN ~ AH) [olumsuzluk göstergesi] I. (FN) [varti/ vati + gelecek zaman = “belki” olumsuz] Mp’olişa varti memalasen. (FN-Sumla) İstanbul’a gelemeyebilirim. Galiba gelemeyeceğim. → vato/ vat-

II. (AH) [varti/ vati + gelecek zaman = “her halde” olumsuz] Varti bidare. (AH-Borğola) Her halde gitmeyeceğim.


varto → vato/ varto/ vat-


varums/ varuy (PZ ~ ÇM) EA har.f. Hadım ediyor. Eniyor. Kısırlaştırıyor. Xasanik xoci-muşi varums. (PZ-Cigetore) Hasan erkek sığırını hadım ediyor. Ali andğa boçepe varuy. (ÇM-Ğvant) Ali bugün koçları kısırlaştırıyor. → k’varums, x’varums/ x’varups


varya (FN-Ç’anapet) i. Genç tavuk. Ğoma ar varya goç’k’adeyişe mo(y)oputxu do hamseyi heya mky’apuk mendiyonu. (FN-Ç’anapet) Genç bir tavuk dün çeperle çevrili yerin üstünden uçup dışarıya çıktı ve çakal bu gece onu götürdü.


vaşa (AH) z. amani[1]; mondo[2], modo; sotiVI. I. (AH-Lome) Sakın. [vaşa + istek kipi = bir tür yasak kipi] Ma hak na-maz*iri vaşa mitiz du3’va. (AH-Lome) Beni burada gördüğünü (= bana göründüğünü) sakın kimseye söyleme. Skiri, pucepez ek’ut’alare. Vaşa kogelat’k’oça. Çku golobilat şkule gelat’k’oçi. (AH-Lome) Yavrum, ineklere düşürürsün. Sakın atma. Biz geçtikten sonra at. Vaşa so-ti şuk’a do3’ilare. Hek kçin-k’uk’ari ren. Let’az kodologonç’ams. (AH-Lome) Sakın bir yerde salatalık koparmayacaksın. Orada kçin-k’uk’ari var. Toprağa seni daldırır.

II. (AH-Borğola) [vaşa + bildirme kipi] 1. Sakın. Genik p’et’elams ! Vaşa 3’k’ari aominu. 3’k’ari komeçit-dort’un-i ? (AH-Borğola) Dana meliyor ! Sakın susamasın. Su vermiş miydiniz ? Musa ! Ont’uleşen opuşonuşi sersi ren. Mendo3’k’edi ! Vaşa mumçkvi mot-t’az ! (AH-Borğola) Musa ! Tarladan eşeleme sesi geliyor. Bakıver ! Sakın porsuk olmasın ! 2. Acaba. Kçini oxorca xvala mulut’u. Vaşa gzas mutu dağodu ? (AH-Lome) Yaşlı kadın yalnız geliyordu. Acaba yolda ona bir şey mi oldu ? Hem bere mot omk’u3un ? Vaşa korba a3’k’unen. (AH-Borğola) O çocuk niye çökmüş haldedir ? Acaba karnı ağırıyor mu ?


vati[1], vati[2] → varti[1], varti[2]


vato/ varto/ vat- (ÇM) [olumsuzluk göstergesi] [vato/ varto/ vat- + istek kipi]...-meyebilir. ...-mayabilir. → varti[2]/ vati[2]

a. [vato/ varto/ vat- + hal f.] Ali xt’umeri mca vat-uğurt’ay. (ÇM-Ğvant) Ali’de mayalanmış süt olmayabilir.

b. [vato/ varto/ vat- + har.f.] Ayşe ç’umani meşveluşa vato moxt’ay. (ÇM-Ğvant) Ayşe yarın yardıma gelmeyebilir. Ayşe ç’umani meşveluşa vato mvalay. (ÇM-Ğvant) Ayşe yarın yardıma gelemeyebilir. Ç’umani ma noğaşa vato malay. (ÇM-Ğvant) Yarın ben çarşıya gidemeyebilirim. Ali na-dulya-ikumt’u msvaşa milvapurt’asen. Huy mendaft’ik’o varto bzira. (ÇM-Ğvant) Ali’nin çalıştığı yere daha önce gitmişliğim olmalı (= gitmiş olabilirim). Şimdi gitsem bulamam.


vava (AH-Lome)(HP) i. Gölge. → ğari, ğara


vavili (PZ) i. “Çiçek aşısı”nın (= çiçek hastalığından korumak için yapılan aşının) yaptığı yara ve onun bıraktığı iz. → k’vavili


vaybedula-çkimi (AH) Vay, başıma gelenler ! Vay benim talihim ! [Umulmadık durumlarda kullanılır.] Vaybedula-çkimi ! Ha-ti muç’o memaç’aru ! (AH-Lome) Vay, benim kötü talihim ! Bu da nasıl başıma geldi !


vayyozi (AH) i. Balyoz. Varyoz. Demirci Veabik ipti ç’eliği omçxvinams. Vayyozite gamalat’umz do ok’açxe-ti ç’eliğiz 3’k’ari meçamz. (AH-Lome) Demirci Vahap önce çeliği ısıtıp kızartıyor. Balyozla yassıltıyor ve sonra da çeliğe su veriyor. Bakirci Osmanik mcveşi ç’uk’epe vayyozite plat’ums do arabaz gyosvarams. (AH-Lome) Bakırcı Osman eski kazanları balyozla ezerek arabaya yüklüyor.


vazi-mulun (PZ-Cigetore) A.Abl har.f. Biri [aps.] bir şeyden [abl.] vazgeçiyor. Xasani k’urbet’işa olvaşa vazi-mulun. (PZ-Cigetore) Hasan gurbete gitmekten vazgeçiyor. → naşkumers; moyagen/ moagen


vazo i. Vazo. [< İta.] Çiçek koymak için kullanılan kap. Nak’u-ti buk’k’atalik’o-ti cami-vazoşi mçipe yeri k’oşk’ut’roxu. (AŞ-Ortaalan) Ne kadar özen gösterdiysem de cam vazonun ince yeri kırıldı.


vedre (AH) i. Saç kova. Metal kova. Nanak ore do şuk’az vedrete 3’k’ari ek’ubams. (AH-Lome) Annem kabak ve salatalığı teneke kova ile suluyor. Mskalaz na-geladgin 3’k’ari opşa vedre moikten do jin makten. (AH-Borğola) Merdivende duran su dolu kova devrilip de üzerine dökülüyor.


veesiya → veresiya


vela (ÇM) i. [çoğ. velape] Sülük. Mele na-culun 3’ari velape kodoloxeran. (ÇM-Ğvant) Ötede akan suda sülükler var. → suluği; ğveli; 3’urveli, 3’uveli


veli i. Veli. [< Arp.] Ar sift’eri komiyonun. Velis oxovumç’um. (PZ-Cigetore) Bir atmacam var. Veli için ehlileştiriyorum.


verane s. ve ü. I. s. Viran. [< Far.] Harap. [< Arp.] Yıkık. Oşiridoni-obğe na-ok’oxvasen oxori verane ayen. (ÇM-Ğvant) Kırlangıç yuvasını bozanın evi viran olur.

II. ü.[e verane deyiminde özlem ve acınmayı ifade eder] # E verane K’ek’eti/ Diyi hakoni yerli/ Soti soti va-vulur/ Temelli vor temelli. (ÇM, bir atma türkü) Hey gidi K’ek’eti/ Oldun buranın yerlisi/ Hiçbir yere bir yere gitmiyorum/ Temelli buralıyım temelli. # E verane, Malivorişi daği/ Amupinu mp’ula. Opşu vanaği./ Oynt’alert’u, t’angala do ç’indraği./ Gomaşina. Ma huy va-mevuxondur. (ÇM, anonim) Ey gidi, Malivor Dağı/ İçeriye sis serdi. Yayla evlerini sisle doldurdu./ Birbirine karışıyordu, çan ile çıngırak./ Hatırlayayım. Ben şimdi dayanmıyorum. # Ağustozi mulun atmacaş ora/ Va-mp’orom-i, kale bozo gyozgyora/ Va-mp’oromna dotkvi başka gobgora/ Muç’o p’a do so bida e verane. (AH-Musazade, Y.T.) Ağustos geliyor atmaca zamanı/ Beni sevmiyor musun, kız, göz göre göre / Beni sevmiyorsan söyle, başka birini arayım/ Nasıl yapayım, nereye gideyim, ey gidi.


veremi (HP) i. Verem. Tüberküloz. 3’oxle veremi dido t’u. Ha3’i dido var-moixvalaminen. (HP-P’eronit) Eskiden verem hastası yaygındı. Bugünler pek raslanmıyor. → marazi, mç’ipe-marazi, ince-marazi; çoxot’k’a


veresiya/ veesiya z. Veresiye. Karşılığı sonra ödenmek üzere. K’op’erat’ifiz veesiya gyubre na-eç’opasenpeşi liste ikoman. Çayişi para meçamt’anşi gyubreşi para na-gyok’vatapanorenpe listez nijilen. (AH-Lome) Kooperatiften veresiye gübre alanların listesi yapılıyor. Çay parası verilirken gübre parasını kestirenler listeden siliniyor.

[dey. veresiya met’aksi var-ezdims : Çıkarsız iş yapmıyor. Her işten faydalanmaya çalışıyor.] Ma hemuz var-meboşvelapam. Hemuk veesiya met’aksi var-ezdims. (AH-Lome) Ben ona yardım ettirmem. O çıkarı olmadan iş yapmaz.


verniği i. Vernik. [< Yun.] Doğanik, na-k’odu oxori-muşişi galendo verniği sveri pi3arite go3’opxu. (AH-Borğola) Doğan, inşa ettiği evinin dışını vernik sürülü tahta ile işledi.


ver3’i (PZ-Cigetore) i. Kilometre. Çoyi-şk’imi hakelendo çxoro ver3’i 3’alendon. (PZ-Cigetore) Köyüm buradan dokuz kilometre aşağıdadır. İngiltere do Alamanişi oşk’endas nak’u ver3’i on ? (PZ-Cigetore) İngiltere ile Almanya arasında kaç kilometre var ? → kilometre


ves/ vez → ikoms


vesiyet’i (AH) i. Vasiyet. [< Arp.] Bir kimsenin sağ iken öldükten sonra yapılmasını istediği şey. Cemalik berepe şeni xvala ar oxori naşku. Omerik vesiyet’i dovu. Ğuraşi na-uğun iri mutu berepez nuşkumers. (AH-Lome) Cemal çocukları için sadece bir ev bıraktı. Ömer vasiyetini yaptı. Öldüğünde üzerinde ne varsa çocuklarına bırakıyor.


vi s. ve i. → vit


vi, vit EA har.f. → ikoms


vi-ti (ÇM) s. ve i. Her onu. → vit-ti, viti-ti


Vica/ Vice Vija


vida i. Vida. [< Yun.] Döndüre döndüre bi yere sokulan burmalı çivi. Na-z*iroms mteli k’arfi do vidape unt’aşi oxmaru şeni eşişinaxams. (AH-Borğola) Bulduğu bütün çivi ve vidaları ihtiyaç duyduğunda kullanmak için (üstü açık herhangi bir şeyin arasına kendisi için) saklıyor.


vidali s. Vidalı. [< Yun. + Tür.] Fatoşik x’ucis k’ik’inoni kyupe dilik’idaps. Vidali kyupe niçaneps. (AK-Döngelli) Fatoş kulağına çengelli küpeyi takıyor. Vidalı küpeyi sıkarak tutturuyor.


Vija/ Vica/ Vice (ÇM) i. I. Çamlıhemşin ilçe merkezine yakın bir Hemşinli köyünün adı. II. [Çamlıhemşin Laz köylerinde] Çamlıhemşin ilçesinde Lazların eskiden beri oturmadıkları bölge (= Hemşinlilerin geleneksel yerleşim alanı). Vija Sumexepe na-xeran msva n. Heko Lazepe var-xeran. (ÇM-Ğvant) Vija, Hemşinlilerin oturdukları yerdir. Orada Lazlar oturmuyorlar. [“Mjora” dergisinin 2’nci sayısında (İstanbul, 2000) yayımlanan “Fonoloji ve morfoloji bakımından Lazca diyalektleri” adlı metinde “Çamlıhemşin’in Lazca adı” olarak “Vija” biçimi yazılmıştır. İsmail Avcı Bucaklişi, metnin yazarı Gôichi Kojima’ya hiç haber vermeden metne bunu eklediğini sonradan açıkladı. Gôichi Kojima, böylece yapmadığı hatanın sorumlusu edildi. İAB bu konuda kendisinin haklı olduğunu bugüne dek inadına iddia etmeye devam etmektedir.]


vit s. ve i. On. Xalamidas çusk’i var-on. Si oxmaram-i ? Ho. Vit t’ek’ik’e iyondri. Mekçare. (PZ-Cigetore) Çekmecede küskü yok. Sen mi kullanıyorsun ? - Evet. On dakika bekle. Sana vereceğim. Vit’t’işşe otxo gamiğassu aşi dosk’udun. (AŞ-Ortaalan) 10’dan dördü çıkarınca 6 kalır. Vit’t’işşe otxo gamiğassu fark’i aşi iyen. (AŞ-Ortaalan) 10’dan dördü çıkarınca farkı 6 olur. Biç’i-çkimik na-mepçare vit euro xut ndğaz einç’inams. (FN-Ç’anapet) Oğlum verdiğim on euro’yu beş gün yettiriyor. Osmanik karmat’eşi xerk’i k’at’a nun3’orasen a vit nçxomi oç’opums. (AH-Lome) Osman, değirmen harkının her kesişinde on civarında balık tutar. Ham mç’k’udi vit k’oçiz yonç’un. (AH-Lome) Bu yemek on kişiye yeter. Kemalik vit donumi ntxeepuna ugverdela ikoms. (AH-Lome) Kemal on dönüm fındıklığı yarıya yapıyor. Vit’o-otxoz otxo gamiğaşi vit doskidun. (AH-Borğola) On dörtten dört çıkarınca on kalır. Vit ndğa mu ren ki ! Solen gamastun belli var-ix’ven. (AK-Döngelli) On gün nedir ki ! Nereden geçer (= biter) belli olmaz.

[{10 - 5 = 5} ifadesi] [iki-yön durumu : vitişa (PZ-Cigetore), vit’oşa (ÇM), vit’t’işşe (AŞ-Ortaalan)] [abl. vitişen (FN-Ç’anapet), vit’işen (AH-Borğola), vitişen (AK)] Vitişa xuti kogamaxt’u-i, arti-muşi xuti dosk’udun. (PZ-Cigetore) Ondan beş çıkınca geride beş kalıyor (= diğer beş kalıyor). Vit’oşa xut gamiğasi nok’orde xut iyen. (ÇM-Ğvant) Ondan beşi çıkınca fark beş olur. Vit’t’işşe xut gamiğassu xut dosk’udun. (AŞ-Ortaalan) 10’dan beşi çıkarınca 5 kalır. Vit’t’işşe xut gamiğassu fark’i xut iyen. (AŞ-Ortaalan) 10’dan dördü çıkarınca farkı 6 olur. Vitişen xuti gamaxtayiz xuti doskidun. (FN-Ç’anapet) Ondan beşi çıkınca beş kalır. Vitiz xut gamiğaşi xut doskidun. (AH-Lome) Ondan beş çıkarınca beş kalır. Vit’işen xuti gamoşkvaşi fark’i xut iven. (AH-Borğola) Ondan beşi çıkarınca fark beş olur. Vit’işen xuti duk’laşi xut doskidun. (AH-Borğola) Ondan beşi eksiltirsen beş kalır. Vitişen xut gamix’onina xut doskidun. (AK-Döngelli) Ondan beş çıkarırsan beş kalır.

[Bazı konson grubu önünde vi (PZ)(FN-Ç’anapet, Ç’enneti) ve viti (AŞ)(HP) şekillerini alır.] Viti ndğa. (AŞ) On gün. Viti ndğa golilu, Art’aşeni vort’i. (AŞ-Ok’ordule) On gün geçti, Ardeşen’de idim (= on gündür Ardeşende’ydim). Vi ndğa. (FN-Ç’enneti) On gün. Viti ndğaşi moxtasen. (HP-P’eronit) On gün sonra gelecek.

[Bazı yörede arkasına gelen konson grubunun başındaki /n/ konsonu kaybolur.] Na-mobogam parate vit dğaz iskidinen. (FN-Sumla) Kazandığım para ile on gün yaşanıyor. [eşb. ikoms fiilinin perf.2.çoğ.]


vit-do-ar (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. ve i. On bir. Şk’u oxoris vit-do-ar şuri voret. (PZ-Cigetore) Biz evde on bir kişiyiz. Vit-do-ar k’alati çayi ptori. (AŞ-Ok’ordule) On bir teneke çay taşıdım. → vit’o-ar, vit’var


vit-do-aroni (PZ) s. Onbirinci. → vit’o-aroni, vit’varoni


vit-do-ari-ti (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. ve i. Her onbiri. [vit-do-curi-ti, vit-do-sumi-ti vs] → vit’o-ari-ti, vit’vari-ti


vit-do-aşi (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. ve i. On altı. Vit-do-aşi ndğaşi berena. (AŞ-Ok’ordule) On altı günlük bebek. → vit’o-aşi, vit’vaşi


vit-do-aşoni (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. Onaltıncı. → vit’o-aşoni, vit’vaşoni


vit-do-cur (AŞ-Ok’ordule) s. ve i. On iki. → vit-do-jur, vit’o-jur, vit’t’o-cur


vit-do-curoni (AŞ-Ok’ordule) s. Onikinci. → vit-do-juroni, vit’o-juroni


vit-do-çxoro (PZ-Cigetore)(AŞ-Ok’ordule) s. ve i. On dokuz. 3’o vit-do-çxoro k’alati lazut’i mayu. (PZ-Cigetore) Bu yıl on dokuz sepet mısırım oldu. → vit’o-çxovro, vit’o-çxoro, vit’o-nçxoro


vit-do-çxoroni (PZ-Cigetore)(AŞ-Ok’ordule) s. Ondokuzuncu. → vit’o-çxovroni, vit’o-çxoroni


vit-do-jur (PZ) s. ve i. On iki. Vit-do-jur ndğaşa İst’ambolişa vidare. (PZ-Cigetore) On iki gün içinde İstanbul’a gideceğim. 3’o vit-do-jur 3’ilva-Tutas anayasa gonikturu. Ağani anayasa ixmarasen. (PZ-Cigetore) Bu yıl 12 Eylül’de anayasa değişti. Yeni anayasa kullanılacak. → vit’o-jur, vit-do-cur, vit’t’o-cur


vit-do-juroni (PZ) s. Onikinci. → vit’ojuroni, vit-do-curoni, vit’o-curoni


vit-do-otxo (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. ve i. On dört. # Vit-do-otxo 3’anaşi / Danz*i-muşis visarbi / Dudi-şk’imis dunç’upe / ok’ipines. (PZ-Cigetore) On dört yaşın / Dikenine katlandım / baş ucuma karıncalar / Toplandı. → vit’o-otxo, vit’otxo


vit-do-otxoni (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. Ondördüncü. → vit’o-otxoni


vit-do-ovro (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. ve i. On sekiz. Şk’uni haninepes vit-do-ovro 3’aneri bozomotalepe okomocaman. (PZ-Cigetore) Bizim buralarda on sekiz yaşındaki kızları evlendiriyorlar. → vit’ovro, vit’orvo


vit-do-ovroni (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. Onsekizinci. → vit’o-ovroni, vit’orvoni


vit-do-sum (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. ve i. On üç. Vit-do-sum ndğa on ç’i muti var-maşk’omen. (PZ-Cigetore) On üç gündür ki bir şey yiyemiyorum. → vit’o-sum


vit-do-sumoni (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. Onüçüncü. → vit’o-sumoni


vit-do-şk’it (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. ve i. On yedi. Vit-do-şk’it 3’aneri vort’i, mektebi mevaşk’visi. (PZ-Cigetore) On yedi yaşındaydım, okulu bıraktığımda. Şk’imi bere vit-do-şk’it 3’anaşi diyu. Meyimorden. (AŞ-Ok’ordule) Benim çocuk 17 senelik oldu. Büyüyor. → vit’o-şk’it, vit’o-şkit, vit’o-şkvit


vit-do-şk’itoni (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. Onyedinci. → vit’o-şk’itoni, vit’o-şkitoni, vit’o-şkvitoni


vit-do-xut (PZ), vit-do-xut/ vit-do-xut’i (AŞ-Ok’ordule) s. ve i. On beş. Xasanis vit-do-xut ndğeri berena uyonun. (PZ-Cigetore) Hasan’ın on beş günlük bebeği var. Vit-do-xut defa degi3’vi ç’i şk’imda ela. (PZ-Cigetore) On beş kez dedim ki bana gel. Vit-do-xutişa aşi kogamağasi çxoro dosk’udun. (PZ-Cigetore) Onbeşten altıyı çıkarınca dokuz kalır. → vit’o-xut, vit’t’o-xut’t’i


vit-do-xutoni (PZ)(AŞ-Ok’ordule) s. Onbeşinci. → vit’o-xutoni


vit-ti (PZ-Apso) s. ve i. Her onu. K’at’t’a vit-ti. (PZ-Apso) Her onu. → vi-ti, viti-ti


vit-viti (ÇM) i. [inşaatçılık terimi olarak] 10 x 10. Dört yanı onar santim olan kereste. Oxori oxenu şeni vit-vitepe mboli mo-oşk’orapam. Mboli var-ixmaren. (ÇM-Ğvant) Ev yaptırmak için ona-on fazla biçtirme. Çok kullanılmıyor. Ali xut-vitepe ar k’ale dvosvaray, vit-vitepe do p’i3arepe ar k’ale gamak’atuy, iri-turli mesvareri dulya coç’amt’u. (ÇM-Ğvant) Ali beşe onları bir tarafa dizer, ona onlar ve tahtaları ayırıp her şeyi düzenli olarak işe başlardı. → vitişa-viti; one-oni


vitani (FN) s. Onuncu. → mavit’ani; vit’ineri; mavit’oni; vitoni; mavitani


viti → vit


vitişa-viti (PZ) i. [inşaatçılık terimi olarak] 10 x 10. Dört yanı onar santim olan kereste. Ma XasanisÇutuği xutişa-xuti demişk’orivu3’vi. Himuk vitişa-viti doşk’oru. (PZ-Cigetore) Ben Hasan’aKütüğü beşe beş kesdedim. O da ona on kesti. vit-viti; one-oni


viti-ti (AŞ ~ ÇX) s. ve i. Her onu. → vit-ti, vi-ti


vitoni (FN) s. Onuncu. mavit’ani; vit’ineri; mavit’oni; vitani; mavitani


vitrini i. Vitrin. Vitriniz cami gyodginams. (FN-Sumla) Vitrine cam takıyor.


vit’ineri (PZ-Cigetore) s. ve i. Onuncu. Ma-ti vit’ineri tutas İst’ambolişa vidare. (PZ-Cigetore) Ben de onuncu ayda İstanbul’a gideceğim. → mavit’ani; mavit’oni; vitani, vitoni; mavitani


vit’o-ar (PZ ~ ÇM), (AH ~ ÇX) s. ve. i. [< vit-do-ar] On bir. Vit’o-ar fori oxori-sk’anişa komeft’i. Si var-gziri. (ÇM-Ğvant) On bir kez evine geldim. Seni bulamadım. Vit’o-ar 3’ana oğune jureneçi-do-jur 3’aneri bort’i. (AH-Borğola) On bir sene önce kırk iki yaşında idim. → vit-do-ar, vit’var


vit’o-ari-ti (PZ ~ ÇM), (AH ~ ÇX) s. ve i. [< vit-do-ari-ti] Her onbiri. → vit-do-ari-ti, vit’vari-ti


vit’o-aroni (PZ ~ ÇM)(AH ~ ÇX) s. Onbirinci. Vit’o-aroni ndğa on ç’i nciri var-mixenapun. (PZ-Cigetore) Onbirinci gündür ki uyku yapmamışım.Ali ar doxedu. Vit’o-aroni oşk’uri-ti oşk’omu. (ÇM-Ğvant) Ali bir oturuşta onbirinci elmayı de yedi. Ayşe andğa vit’o-aroni bere kodvorinu. (ÇM-Ğvant) Ayşe bugün onbirinci çocuğu doğurdu. vit-do-aroni, vit’varoni


vit’o-aşi (PZ ~ ÇM)(AH-Borğola)(ÇX) s. ve i. [< vit-do-aşi] On altı. Sum ndğaşi vit’o-aşi 3’endeç’i dopşvi. (ÇM-Ğvant) Üç günde on altı çorap ördüm. Bere-çkimik jur 3’ana şkule vit’o-aşi 3’aneri ivasen. (AH-Borğola) Çocuğum iki yıl sonra on altı yaşında olacak. → vit-do-aşi, vit’vaşi


vit’o-aşoni (PZ ~ ÇM)(AH-Borğola)(ÇX) s. Onsekizinci. Vit’o-aşoni 3’endeç’i gamabri3’eri gamaxt’u. (ÇM-Ğvant) Onaltıncı çorap yırtık çıktı. → vit-do-aşoni, vit’vaşoni


vit’o-çxoro (ÇM)(FN-Ç’anapet)(HP ~ ÇX) s. ve i. [< vit-do-çxoro] On dokuz. Ham supara eçi-do-vit’o-çxoro cenç’areri koğirun. (ÇM-Ğvant) Bu kitap otuz dokuz (20 + 19 = 39) liraya değer. Vit’o-çxoro bere komiyonun. (ÇM-Ğvant) On dokuz çocuğum var. Ma vit’o-çxoro 3’aneyi voye. (HP-K’ise) Ben on dokuz yaşındayım. → vit-do-çxoro, vit’o-çxovro, vit’o-nçxoro


vit’o-çxoroni (ÇM)(FN-Ç’anapet)(HP ~ ÇX) s. Ondokuzuncu. Vit’o-çxoroni mca cek’vati. (ÇM-Ğvant) Ondokuzuncu ağacı kes. → vit’o-çxovroni, vit-do-çxoroni, vit’o-nçxoroni


vit’o-çxovro (PZ-Apso) s. ve i. [< vit-do-çxovro] On dokuz. → vit-do-çxoro, vit’o-çxoro, vit’o-nçxoro


vit’o-çxovroni (PZ-Apso) s. Ondokuzuncu. → vit-do-çxoroni, vit’o-çxoroni, vit’o-nçxoroni


vit’o-jur (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) s. ve i. [< vit-do-jur] On iki. Ali vit’o-jur şuroni kuyonun. (ÇM-Ğvant) Ali’nin on iki keçisi var. Jureneçi-do-vit’o-xutis vit’o-jur gamiğams. Eçi-do-vit doskidun.” ya zop’ons. Nosik hek’o nuk’vatams. (AH-Lome) “Elli beşten on iki çıkarıyor. Otuz kaldı.” diyor. Aklı o kadar kesiyor. Vit’o-jur nez*i ok’obirtitşi aşi aşi manç’es. (AH-Borğola) On iki cevizi bölüştüğümüzde altışar tane [payımıza] düştü. → vit-do-jur, vit-do-cur, vit’t’ocur


vit’o-juri-ti (FN-Sumla) s. ve.i. [< vit-do-juri-ti] Her onikisi. [vit’osumi-ti, vit’otxi-ti vs]


vit’o-juroni (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) s. Onikinci. Vit’o-juroni tutas opşa mturi mtums. (PZ-Cigetore) Onikinci ayda çok kar yağar. Ali vit’o-juroni oxorza şk’ala diçilu. (ÇM-Ğvant) Ali onikinci kadın ile evlendi. → vit-do-juroni, vit-do-curoni


vit’o-nçxoro (FN-Sumla ~ HP) s. ve i. [< vit-do-nçxoro] On dokuz. Hem oxoriz ar ndğaz vit’o-nçxoro mç’k’udi ipxornan. (AH-Borğola) O evde bir günde on yedi ekmek yıyorlar. → vit-do-çxoro, vit’o-çxovro, vit-do-çxoro, vit’o-çxoro


vit’o-nçxoroni (FN-Sumla ~ HP) s. Ondokuzuncu. → vit’o-çxovroni, vit-do-çxoroni, vit’o-çxoroni


vit’o-otxo/ vit’otxo (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) s. ve i. [< vit-do-otxo] On dört. Andğa berepe vit’o-otxo fori miyoxey. (ÇM-Ğvant) Bugün çocuklar on dört kez beni çağırdılar. Vit’o-otxoz otxo gamiğaşi vit doskidun. (AH-Borğola) On dörtten dört çıkarınca on kalır. → vit-do-otxo


vit’o-otxoni (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) s. Ondördüncü. Vit’o-otxoni mşk’vela-ti kodovorgi. (ÇM-Ğvant) Ondördüncü fidanı da diktim. → vit-do-otxoni


vit’o-ovro/ vit’ovro (PZ ~ ÇM)(FN)(AH-Borğola ~ ÇX) s. ve i. [< vit-do-ovro] On sekiz. Ali cenç’areri var-meçamu şeni vit’o-ovro gza komo3’iru. (ÇM-Ğvant) Ali para vermemek için on sekiz yol bana gösterdi. Vit’ovro 3’aneri bort’i şkule ham lises bik’itxomt’i. (AH-Borğola) On sekiz yaşındayken bu lisede okuyordum. Nana-muşik vit’o-ovro ndğaluri çiçku-berez mja gyubams. (AH-Borğola) Annesi on sekiz günlük bebeğine süt emziriyor. → vit-do-ovro, vit’orvo


vit’o-ovroni/ vit’ovroni (PZ ~ ÇM)(FN)(AH-Borğola ~ ÇX) s. Onsekizinci. → vit-do-ovroni, vit’-orvoni


vit’orvo (AH-Lome) s. ve i. [< vit-do-orvo] On sekiz. → vit-do-ovro, vit’ovro


vit’orvoni (AH-Lome) s. Onsekizinci. → vit-do-ovroni, vit’o-ovroni, vit’ovroni


vit’o-sum (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) s. ve i. [< vit-do-sum] On üç. Andğa Ali vit’o-sum şuri mevayonaten. (ÇM-Ğvant) Bugün on üç kişi Ali’ye yardıma gideceğiz. Vit’o-sum, enni na-p’orom k’oro3xa ren. (AH-Borğola) On üç, en sevdiğim rakamdır. → vit-do-sum


vit’o-sumoni (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) s. Onüçüncü. Andğa huyşa vit’o-sumoni k’oçi xinci komeyoxt’u. (ÇM-Ğvant) Bugün şimdiye dek onüçüncü kişi köprüden geçti. → vit-do-sumoni


vit’oşa → vit


vit’oşi s. ve i. [< vit-oşi] Bin (sayısı). Xamik ar k’oçi iloms; nenak vit’oşi. (AH, atasözü, K.A.) Bıçak bir kişi öldürür; söz bin kişi. → şilya


vit’oşonori (ÇM) s. Bininci. Şk’u haminepeşa vit’oşonori 3’anaşa ogi moft’it. (ÇM-Ğvant) Biz buralara bininci yıldan önce geldik. [Mantıken beklenen *vit’oşoni biçiminin yerine gözlemlenen vit’oşonori kelimesi, xuteneçoroni (yüzüncü) kelimesininkine paralel yöntemle oluşan *vit’oşoroni biçiminden /n/ ile /r/ fonemlerinin yer değiştirme sonucu meydana gelmiş olduğu varsayılabilir.]


vit’o-şk’it (PZ ~ ÇM), vit’o-şkit (FN ~ HP), vit’o-şkvit (ÇX) s. ve i. [< vit-do-şk’it, vit-do-şkit, vit-do-şkvit] On yedi. Ayşe vit’o-şk’it m3xuli momçasen. (ÇM-Ğvant) Ayşe on yedi armut bana verecek. Ar ndğaz vit’o-şkit fara noğaşe bidi-mopti. (AH-Borğola) Bir günde on altı defa çarşıya gidip geldim. → vit-do-şk’it


vit’o-şk’itoni (PZ ~ ÇM), vit’o-şkitoni (FN ~ HP), vit’o-şkvitoni (ÇX) s. Onyedinci. Msk’alaşi vit’o-şk’itoni cebazginaşe dolot’roxu. (ÇM-Ğvant) Merdivenin onyedinci basamağı kırıldı. → vit-do-şk’itoni


vit’otxo → vit’o-otxo


vit’ovro → vit’o-ovro


vit’o-xut (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) s. ve i. [< vit-do-xut] On beş. Xasani vit’o-xut 3’aneri oxorza-muşi naşk’u. Cenci bozomota cetoru. (ÇM-Ğvant) Hasan on beş yıllık eşini bıraktı. Genç kızı kaçırdı. Vit’o-xut cari viyindrar (= ep’ç’opar). (ÇM-Ğvant) On beş ekmek satın alacağım. Ağani noğamisaz xez vit’o-xut belez*z*uği dolobun. (AH-Lome) Yeni gelinin elinde on beş bilezik var. P’ap’uli-çkimi sumeneçi-do-vit’o-xut 3’aneri ren. (AH-Lome) Dedem yetmiş bes yaşındadır. Vit’o-xut 3’ana mektebi bik’itxi. (AH-Borğola) On beş yıl okul okudum. Fadimek muşişen vit’o-xut 3’ana didi ar k’oçiz aonen. (AH-Borğola) Fatma kendisinden on beş yaş büyük bir adama varıyor. Nandidi-çkimi sanduğişen vit’o-xut 3’aneri fork’a muşimers. (AK-Döngelli) Ninem sanduktan on beş yıllık elbiseyi çıkarıyor. Vit’o-xut ndğeri bere sum tuteri bereşa nungaps. (AK-Döngelli) On beş günlük bebek üç aylık bebeğe benziyor. → vit-do-xut, vit-do-xut’i, vit’t’o-xut’t’i


vit’o-xutoni (PZ ~ ÇM)(FN ~ ÇX) s. Onbeşinci. Vit’o-xutoni murun3xi şuk’ule var-mak’ore3xu. (ÇM-Ğvant) Onbeşinci yıldızdan sonrasını sayamadım. → vit-do-xutoni


vit’t’o-cur (AŞ-Ortaalan) s. ve i. [< vit-do-cur] On iki. → vit-do-jur, vit-do-cur, vit’o-jur


vit’t’o-xut’t’i (AŞ-Ortaalan) s. ve.i. [< vit-do-xut] On beş. Vit’t’o-xut’t’i bort’t’işa ham mektebi bit’t’urt’t’i. (AŞ-Ortaalan) On beşindeyken bu mektepte okuyordum. → vit-do-xut, vit’o-xut


vit’var (FN ~ AH) s. ve i. [< vit-do-ar] On bir. → vit-do-ar, vit’o-ar


vit’vari-ti (FN-Sumla) s. ve.i. [< vit-do-ari-ti] Her on biri. → vit-do-ari-ti, vit’o-ari-ti


vit’varoni (FN ~ AH) s. Onbirinci. → vit’o-aroni, vit-do-aroni


vit’vaşi (FN ~ AH-Lome) s. ve i. [<vit-do-aşi] On altı. Vit’vaşi 3’ana ren ham ont’ule ma pxaçkum. (AH-Lome) On altı yıldır bu tarlayı ben kazıyorum. Vit’vaşi ndğeri çiçku-bere muç’o megaşkvinu ? (AH-Lome) On altı günlük bebeği nasıl bırakabildin ? → vit-do-aşi, vit’o-aşi


vit’vaşoni (FN ~ AH-Lome) s. Onaltıncı. → vit’o-aşoni, vit-do-aşoni


vize i. Vize. [< Fra.] Ermenistanik Turkepes vize var-ugorams-doren. (AH-Lome) Ermenistan Türklere vize uygulamıyormuş.


Vi3’e i. Fındıklı ilçe merkezi’nin Lazca adı. Ham tutaşi eçi-do-şkitiz Vi3’eşa bulur. Ar tutaz Turkulaz dobdgitare. (FN-Ç’anapet) Bu ayın yirmi yedisinde Fındıklı’ya gidiyorum. Bir ay kadar Türkiye’de kalacağım. Biç’i-çkimik Vi3’eşi fot’orafepe İnternet’işen geiğamz. (FN-Ç’anapet) Oğlum Fındıklı’nın fotoğraflarını İnternet’ten indiriyor.


Vi3’oyi/ Vi3’uri s. ve i. Fındıklı’lı. [< Vi3’e : Fındıklı ilçe merkezinin Lazca adı]


voltaji i. Voltaj. [< Fra.] Xolo voltaji yulun-gyulun. Ampulik farfalums. (AH-Lome) Yine voltaj düşüp yükseliyor. Ampul parıldıyor.


vorsi (PZ) s.-z. İyi. → vrosi/ vrossi; k’a(y)i; xili. I. s. 1. Kaliteli. Uygun. Lazeburi oşk’omalepes opşa lilve ixmaren. Vorsi iyen. (PZ-Cigetore) Laz yemeklerinde bol sebze kullanılır. Sağlığa iyi olur. 2. Esen. Vorsi vore. (PZ) İyiyim. 3. (İnsanların arası) iyi, tatlı. 4. Lezzetli. Nez*işi yaği ikumt. Ç’aç’a-muşi muya ateren ? - Nez*işi* ç’aç’a işk’omen. Ar jur ndğa voxombinamt. Vorsi iyen. (PZ-Cigetore) Ceviz yağı yapıyorsunuz. Posasını ne yapacaksınız ? - Ceviz posası yenir. Bir iki gün kurutuyoruz. Lezzetli olur.

II. i. İyisi. Cemalik m3xuli eç’opumt’aşa vorsepe-muşi k’oşk’iğams do eç’opums. (PZ-Cigetore) Cemal armut alırken iyilerini seçip de alıyor.

III. z. İyi. İyice. Bere-muşik nana-muşi vorsi osk’uledinams. (PZ-Apso) Çocuk anasına iyi bakıyor. Xasani na-xes svas melenk’alendo oxori-nişi opşa vorsi iz*iren. (PZ-Cigetore) Hasan’ın oturduğu yerden karşı taraftaki evleri çok iyi görünüyor. Alis mu-ti-na u3’vare vorsi gamognams. (PZ-Cigetore) Ali’ye ne denilirse iyi anlıyor. Ar ncenina komiyonun. Opşa vorsi mcums. (PZ-Cigetore) Bir buzağım var. Çok güzel otluyor.


vorsinoba (PZ) i. İyilik. → xiloba; vrosinoba, vrossinoba, k’aoba


vrat’k’ums (AH) EA/Eø har.f. I. EA har.f. El veya bir şeyle bir şeyi [aps.] silkeliyor ya da çırpıyor. Tozunu almak için vuruyor ya da dövüyor. Nusak xali gyok’idu do bigate vrat’k’ums. (AH-Lome) Gelin halıyı astı ve sopayla dövüyor. Xasanik mjoroni t’aronis oncire mjoraşe gamimers. Bigate vrat’k’ums do ekankums. (AH-Borğola) Hasan güneşli havada yatağı güneşe çıkarıyor. Değnek vurarak havalandırıyor. patxumsI/ patxuy/ patxupsI; cepatxums/ cepatxuy; gepatxums/ gepatxups; govrat’k’ums

II. Eø har.f. mec. Palavra atıyor. Boş konuşuyor. Saçmalıyor. Mot-vrat’k’um. (AH-Lome) Saçmalama. Mu vrat’k’um ? (AH-Lome) Ne saçmalıyorsun ? → nçxalumsIII; patxumsIII; kançums; goşubğams; amut’alaps; barbalaps


vrosi/ vrossi/ vros (ÇM ~ AŞ) s.-z. ve i. İyi. → vorsi; k’a(y)i; xili. I. s. 1. Kaliteli. Uygun. Oxorzaşi vrosi na-on, oxori xampaluği na-oktay on. (ÇM-Ğvant) Kadının iyisi (akıllısı) evin yönetimini (işini) çevirendir. K’oçepe vrosi dulya dvodginu. (ÇM-Ğvant) Adamları iyi işe yerleştirdi. Nonç’epi nak’u vrosi ort’asen, hik’u vrosi 3’endeç’i işven. (ÇM-Ğvant) İplik ne kadar iyi olur ise, o kadar iyi çorap örülür. Unosoni şk’ala ibiraşa nosoni şk’ala ok’işiri. Vros-on. (ÇM-Ğvant) Akılsız ile oynayacağına akıllı ile kavga yapmak daha iyidir. 2. Esen. Vrossi vor. (ÇM-Mek’alesk’irit) İyiyim. Vrossi bore. (AŞ-Ortaalan) İyiyim. 3. (İnsanların arası) iyi, tatlı. Ali şk’imi şk’ala vrosi mo-iyert’ay deyi Xasani nup’izmay. (ÇM-Ğvant) Hasan Ali’yi benimle iyi olmasın diye kışkırtıyor. 4. Lezzetli.

II. z. İyi. İyice. Toli vrosi var-azin. Nonç’epi lemşi va-gvandven. (ÇM-Ğvant) Gözü iyi görmuyor. İpliği iğneye geçiremiyorA muti p’ri, ar vrosi t’işinar. (ÇM-Ğvant) Bir şey yapmadan önce iyice hesaplayacaksın. Ali vrosi t’ulumi oç’andinay. (ÇM-Ğvant) Ali iyi tulum çalıyor. A mutu p’ri, ar vrossi iduşunare. (AŞ-Ok’ordule) Bir şey yapmadan önce iyice düşüneceksin. Ar3’o boyine mektubi momincğonams. Mutxa mak’alap’ay st’eri. Vrossi na-var-anç’aren şeni mu goruy-ti var-oxovo3’oni. (AŞ-Ok’ordule) Birisi bana sürekli mektup gönderiyor. Bir şey yalvarıyor gibi. Ama düzgün yazamadığı için ne istediğini anlayamadım. Xasani xoşk’a vrosi var-dvo3onu. Ank’ay. (AŞ-Ok’ordule) Hasan sırığı iyi saplayamadı. [Sırık] oynuyor. P’ri a mutu are vrossi iduşunare. (AŞ-Ortaalan) Bir şey yapmadan önce iyice düşüneceksin. Dişk’a vrossi nonç’ark’i. Mo-gamalamt’ay. (AŞ-Ortaalan) Odunu iyi sıkıştır. Dışarı çıkmasın. Him şk’imde vrossi mekosuy. (AŞ-Ortaalan) O benden iyi siliyor.

III. i. İyisi. İyileri. Dolokunaşe-vrosişi var-eç’opi-i, ordoşa goişiren. (ÇM-Ğvant) Giysinin iyisini almaz isen erkenden eskiyor. Ksaperi ntxirepe vrossepe şk’ala mot-ok’vont’alam. (AŞ-Ortaalan) Çürük fındıkları iyileriyle karıştırma.


vrosinoba/ vrossinoba (ÇM ~ AŞ) i. İyilik. Vrosinoba ort’aşa p’iyat’osina şk’ala mu zori giğun ? (ÇM-Ğvant) İyilik varken kötülükle ne işin var ? → xiloba; vorsinoba; k’aoba


vrossişa (AŞ-Ortaalan) z. İyice. Go3’o na-gop’k’vati framuli ham3’o vrossişa dirdu. (AŞ-Ortaalan) Geçen sene budadığım ıhlamur bu sene iyice büyüdü. → k’ayi k’ayi, k’ay-k’ayi, k’ai k’ai


vu → ikoms


vuyi-cubriya (AH) i. ♦ [dey. vuyi-cubriya uxenams : Birine [dat.] cebellezi yapıyor. Birinden [dat.] bir şeyi [aps.] araklıyor.] Var-momçuşi vuyi-cubriya dobuxeni. (AH-Lome) [İstediğimi] bana vermeyinca arakladım. dolugyaurams