Kamil Aksoylu TOROCİ

Çok dillilik

Çokdillilik Bütün canlılar için bir şekilde iletişimin bir yolu vardır. İnsanlar konuşa konuşa dedikleri dil, insanları hayvanlardan ayıran ve tarih boyunca gelişen bir iletişim aracıdır. Konuşma dili olmayan canlılarda düşünce de yoktur. Yani dil ve düşünce birbirini tamamlayan ve tamamen insanlara özgü (antropolojik) bir olgudur. Ne kadar çok dil o kadar çok düşünce ve o kadar çok kültür. 


Araştırmalar çokdilli toplumlarda kültür düzeyinin daha yüksek olduğunu göstermekte. Çokdilliliğin ve çokkültürlülüğün varlığı ve yaşamı demokrasi ile korunur. Yani çoğunluk anlayışı değil, çoğulculuk anlayışı esastır. Bireyler için çokdilliliğin alt sınırı ikidilliliktir. Bir toplumda bir kişide iki dilsel anlatım bir arada bulunuyorsa o kişi iki dillidir ve bu olgu ikidillilik olarak adlandırılır. Devletler için bunda bir sınır yok. Ancak çokdilliliğin korunması devletlerin sorumluluğundadır. Ülkemiz Anadolu’nun çokdilli ve çokkültürlü değerler hazinesine ev sahipliği yapmasına rağmen bu alanda hiç iyi sınav vermemiş. Maalesef notları kırıklarla doludur. Bu alanda istatiksel bilgiler olmasa da ülkemiz nüfusunun üçte birinden fazlası ya da yarısı ikidillidir. Üç ya da daha fazla dilli olanların sayısının da az olmadığını sanıyorum. Yani ülkemiz çokdilli ve çokkültürlü bir ülke olmasına rağmen Türkiye’de uluslaşma sürecinin Türkçe dışındaki dillerin yok sayılarak Türkçenin yüceltilmesi ve yükseltilmesi üzerine yürütüldüğünü görmemiz gerekiyor. Tevrat’taki Babil Kulesi Efsanesi’ne göre çokdillilik insanlara ceza olarak verilmiş. 


İnsanlar gökyüzüne hakim olmak için Babil Kulesi’ni inşa ederler. Bu davranışlarına kızan Tanrı insanları yeryüzünün çeşitli bölgelerine dağıtarak birbirlerini anlamayacak diller verip cezalandırır. Yani çokdillilik bir nevi insanlara verilen cezadır. Günümüzde tek dilliliği insanların anlaşması ve dünya barışı için kaçınılmaz olarak savunanlar sanırım bu hikâyeden etkilenmişlerdir. Oysa böyle olmadığı zaten sayıları birkaç tane olan tek dilli ülkelerdeki iç savaşlardan kolayca anlaşılabiliyor. Uzmanlara göre tek dilliliği savunanların asıl amaçlarının barışla pek ilgisi yok. Tek dilliliği savunanların kendi dillerinin dünya dili olacağı ve herkesin kendi dilini konuşacağı yönünde beklentileri var. 


İngilizcenin dünya dili olmasının önüne geçme çabaları başarısız olunca karşı atak olarak yapay bir dil olan Esperanto’nun uluslararası anlaşma dili olması yoluna gitmek istedilerse de bunda da başarılı olunamadı ve İngilizce dünya dili olma yolunda ilerlemesini sürdürüyor. Ülkemizde de Türkçenin tek dünya dili olduğu ve bütün dillerin Türkçeden türediğine inanıp savunanlar var. Bunları savunup tek dilliliği dayatanlar sanki dünyadan habersizdirler. Yeryüzünde insan yapısı olan şeylerin dışında hiçbir şey tek tip değildir. Yani doğal olan ya da Tanrı yapısı olarak kabul ettiğimiz her şey biyolojik bir çeşitliliğe sahiptir. Nüfusu 8 miyarı bulan dünyada insanların farklı din, dil, kültür ve farklı renklere mensup olmalarını sosyalbilimciler zenginlik olarak nitelendirseler de politikacıların olaya böyle bakmadıklarını biliyoruz. Bırakın zenginliği hoşgörüyü, politikacılara göre bu farklılıklar tahammülsüzlüğün sebebidir.   


Günümüzde farklı etnisitelerle farklı fikirlerin yok sayılıp inkâr edilmesini ve olmadık baskılar uygulanmasını savunanların sayısı da az değildir. Bürokraside, siyasette, medyada, üniversitelerde baskıcı zihniyetin savunuculuğunu yapanları görmekteyiz. Bu insanların bir özellikleri de çevre kirliliği ve doğayı talana karşı mücadele edenlerin karşısına dikilmeleridir. Fakat şu da bir gerçek ki, bu farklılıklarla kültürel zenginliğin korunması ve çevre talanına karşı mücadele edenlerin sayısı da gittikçe artmaktadır. Bu sayılar arttıkça dilimizin de kültürümüzün de yaşama şansları artacak; dünyamız da, çevremiz de korunacaktır. Bunun için bugüne kadar yapılanların tersine dil, kültür ve çevre bilincinin gelişmesine ihtiyaç vardır. Bir sonraki yazımız, "yazılı dil, sözlü dil” ve "yazı dili, yazım kılavuzu” kavramları üzerine olacaktır. Buluşmak umuduyla. Kâmil Aksoylu  

Emojiye tıkla - Yorum yap - Paylaş
Bu içeriği Sosyal Ortamda Paylaş

Bu haberi okuyanlar aşağıdakileri de okudu



DİL NEDİR?  ANADİLİ, KONUŞMA DİLİ, YAZI DİLİ
Kamil Aksoylu TOROCİ
DİL NEDİR? ANADİLİ, KONUŞMA DİLİ, YAZI DİLİ

DİL NEDİR? ANADİLİ, KONUŞMA DİLİ, YAZI DİLİ Dil, genel anlamda bütün canlıların duygu, düşünce ve içgüdülerini birbirine anlatan veya bir şekilde birbirine aktaran bir iletişim

Kimsesizlerin dili (Lazca hakkında bir kaç tesbit)
Lazca
Kimsesizlerin dili (Lazca hakkında bir kaç tesbit)

Bir söz vardır "Size ne kadar genç göründüğünüzü söyleyenler, böylelikle yaşlanmış olduğunuzu da ima ederler". İnsanlar yaşlanmanın ölüm, dolayısı ile son olduğu düşünerek, hiç

ARTVİN ARHAVİ ÇİFTEKÖPRÜ UNESCO MİRASINA GİRME YOLUNDA
Artvin Arhavi (Ark'abi)
ARTVİN ARHAVİ ÇİFTEKÖPRÜ UNESCO MİRASINA GİRME YOLUNDA

Artvin'in Arhavi ilçesinde birbirini tamamlayan ve tam daire özelliği taşıyan tarihi "Çifte Köprüler" Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Artvin Valiliğince UNESCO listesine alınması

DİL ÖLÜRSE İNSANLIK ÖLÜR
Osman Kuyumcu P'izma
DİL ÖLÜRSE İNSANLIK ÖLÜR

Bir dilin varlığı/yokluğu iç ve dış etmenler ve iradî müdahele olmak üzere üç temel etmene bağlıdır. Dış etmenler açısından : Asimilasyon araçlarının devasa boyutlarda geliştiği

‘Karadenizlileri Lazlaştırmak, Laz dilini ve kültürünü yok etti’
Kültür / Sanat
‘Karadenizlileri Lazlaştırmak, Laz dilini ve kültürünü yok etti’

‘Karadenizlileri Lazlaştırmak, Laz dilini ve kültürünü yok etti’ “Karadeniz topraklarında onca farklı dil ve kültür bir arada barınırken hepsinin Lazlaştırılması, Laz diline ve

LAZİSTAN
Kamil Aksoylu TOROCİ
LAZİSTAN

LAZİSTAN Başbakan Erdoğan Diyarbakır buluşmasında Kürdistan terimini kullandı diye ciddi anlamda eleştiriler aldı. Biz de Lazistan terimini kullanırsak acaba aynı eleştirilere

Gişiş yap yada ücretsiz üye ol

İçerik Takvimi

Rize nöbetçi eczaneleri
HANGİ BELEDİYEYİ DAHA BAŞARILI BULUYORSUNUZ?