Kültür / Sanat

‘Karadenizlileri Lazlaştırmak, Laz dilini ve kültürünü yok etti’

‘Karadenizlileri Lazlaştırmak, Laz dilini ve kültürünü yok etti’

“Karadeniz topraklarında onca farklı dil ve kültür bir arada barınırken hepsinin Lazlaştırılması, Laz diline ve kültürüne bir değer katmayıp ancak yok oluşunu hızlandırmıştır” diyen Laz Dili ve Kültürü Araştırmacısı Kamil Aksoylu, UNESCO’nun yok olmakta olan diller arasında saydığı Lazca’nın’ anadilde eğitim’ çerçevesine zorunlu ders olarak okutulmasını talep ediyor.
Cengiz Aldemir

Laz dili ve kültürü konusunda önemli araştırmalara ve kitaplara imza atan, araştırmacı Kamil Aksoylu, “Karadeniz topraklarında onca farklı dil ve kültür barınırken, hepsinin Lazlaştırılmasının, Laz dili ve kültürünün yok oluşunu hızlandırdığını” söyledi. Türkiye’de 350-400 bin civarında Laz nüfusu olduğunu belirten Aksoylu, Lazların ülke demokrasisinin gelişmesine ve özgürleşmesine katkıda bulunmak istediklerini söyledi. Aksoylu HâlâGazeteciyiz.net‘in sorularını yanıtladı:

Doğu Karadeniz bölgesinin ottohon (yerli) halklarından olan Lazların kökeni nereye dayanıyor?

Tarafsız araştırma ve gözlemcilere göre Lazlar 4 bin yıllık bir geçmişe sahipler. Bu bağlamda Lazların kökeni antik çağ Kolhis uygarlığına kadar dayanır. Lazlar ve Hıristiyan kardeşleri Megreller, Antik çağ Kolhis uygarlığının bugünkü mirasçıları olarak adlandırılır. Bölge ile ilgili tarihi kaynaklarda sıkça geçen Kolhis, Kolhida, Kolheti, Kolha gibi terimler aynı coğrafi bölgeyi tanımlamaktadır.

Kaynaklar, “Laz” sözcüğünün tarihte ilk defa MS 1.Yüzyılda ünlü İtalyan filozof Plinius  tarafından söz edildiğini belirtmektedir. Günümüzde Laz sözcüğünün tanımını yapanların pek çoğunun amaçlarına göre bir tanım getirdikleri gözleniyor. Lazlar yaşadıkları coğrafyanın yerli ve yerleşik halkıdır. Başka topraklardan gelip sonradan yerleşmiş değildir. Yani ataları da bu toprakların yerlisidir.

‘LAZLAR TÜRK DEĞİLDİR’

Lazların kökenini Gürcülere ve Türklere dayandırıyorlar. Bu görüşe ne diyorsunuz?

Bu politik bir söylemdir. Çünkü Lazların, Gürcülerle de Türklerle de, bir arada yaşamaktan başka herhangi bir soya dayanan bir ortaklığı yok. Bazı bakımlardan Türklerle ortak özellikler taşımaları bin yıla yakın bir zaman birlikte yaşamaktan kaynaklanır. Elbette Laz popülasyonu için gen havuzu oluşturulmuş bir çalışılma yoktur; bundan söz etmiyorum.  Ancak söylediklerimi, sözünü ettiğimiz coğrafyanın (yani bugünün Doğu Karadeniz’i ya da Türkiye Lazistan’ı) demografisine dayandırıyorum. Şöyle bir durumun varlığını göz ardı etmemek gerekir. 1462 yılından sonra Osmanlı Devleti tarafından Doğu Karadeniz ya da bugünün Türkiye Lazistan’ı olarak bilinen bölgeye dışarıdan (Araplar, Çerkesler, Türkler vs.)  yerleştirmeler yapılmıştır. Aynı şekilde Doğu Karadeniz’den de diğer bölgelere belli bir nüfusun trampa ya da zorunlu göçe tabi tutulduğu biliniyor. Hatta günümüzde Trabzon, Rize, Artvin’de bu alanda istatistiki bilgiler verecek nüfusun varlığı biliniyor. Örneğin, benim doğup büyüdüğüm Arhavi’de de böyle bir popülasyon var. Yani şunu söylüyorum. Sonuçta 500 yıllık bir süreç insan genetiğinin ve fizyolojisinin değişmesi açısından kısa bir zaman. Dolayısıyla fizyolojik olarak Lazlara uymayıp, yerleşik olarak Lazistan’da yaşayan, Lazca konuşan ve Laz folkloruna mensup nüfusun varlığına dayandırıp, Lazların Türk olduğunu söylemek yanılgıdır.

‘LAZCA, LAZLARIN KONUŞTUĞU BİR DİLDİR’

Lazca bir dil midir? Yoksa Gürcüce gibi başka bir dilin şivesi/diyalektiği midir?

Lazlar, Doğu Karadeniz’in sahil kesimi ve kısmen iç alanları da kapsayan  bir coğrafyada yerleşik olarak yaşayan bir halktır. Bunun dışında 93 Harbi diye tabir edilen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı zamanında bölgeden göçüp Marmara Bölgesi’nin değişik yerlerine yerleşen ve 140  yıldır Laz dilini ve kültürünü günümüze kadar sürdüren önemli bir popülasyon da vardır. Lazca herhangi bir dilin diyalektiği olmayıp, bin yıllardan bu yana Lazların konuştuğu bir dildir. Dilbilimciler Lazca’nın Güney Kafkas dil grubu içinde yer aldığını belirtmektedir. Her dil gibi Lazca da farklı diyalektiğe sahiptir.

Laz alfabesi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Laz alfabesi ile ilgili yapılan ilk çalışmalar 1920’li yılların Sovyetler Birliği’nde karşımıza çıkmaktadır. 1929 yılında Sovyetler Birliği Sohumi kentinde yayımlanan Mç’ita Muru3xi adlı dergide ilk defa Latin harflerine dayalı Laz alfabesi kullanılır. Derginin sorumlusu olarak eğitimci İskender 3’it’aşi’nin adı geçmektedir. Daha sonra 1935 yılında yine Sohumi’de ilkokula başlayanlar için Alboni adında 34 harfli Lazca alfabe kitabı yayınlanır. Latin harflerine dayalı bu yayında da İskender 3’it’aşi imzası vardır. Türkiye’deki çalışmalarda ise öncelikle Laz masalları üzerine geniş araştırmalarıyla tanınan Fransız etnolog George Dumézil’in kullandığı 36 harfli transkripsiyona dayalı çalışmasını görüyoruz. Daha sonraları da Arhavili bir edebiyat öğretmeni Fahri Kahraman ve Alman halkbilimci Wolfgang Feurstein ortak çalışması olan Latin harflere dayalı Lazoğlu Alfabesi diye adlandırılan 35 harfli alfabe sistemi ve nihayetinde de Türkiye’de konuşulan diller ve Türkçe’nin diyalektleri üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Japon dilbilimci Gôihi Kojima’nın Lazoğlu Alfabesine üç harf ekleyerek 38 ses ihtiva eden alfabe çalışmaları karşımıza çıkar.

‘TÜRKİYE’DE 350-400 BİN LAZ YAŞIYOR’



Lazların nüfusu ne kadardır? Karadenizlilerin tamamına neden Laz denilmektedir?

Lazlarla ilgili herhangi bir nüfus çalışması yok. Bu alanda verilen bilgiler tahmini rakamlardır. Bu tahminler kimileri tarafından gereksizce abartılarak 1,5 – 2 milyona kadar çıkarılmaktadır. Oysa Lazların yaşadığı ilçelerdeki nüfusun toplamı Lazlardan oluşmuyor. Bu ilçelerdeki nüfusa il merkezlerini de (Rize, Artvin) ekleyip iki katını alsak bile abartılı rakamların yarısını bile bulmaz. Türkiye’de yaşayan Lazların nüfusu maksimum 350-400 bin civarındadır. Bu miktar da benim abartılı rakamımdır. Bu konu üzerinde özellikle duruyorum. Çünkü önemlidir. Abartılı rakamların iyi niyetli olmadığını düşünüyorum. Manipülasyon tuzağına düşmemek lazım. Trabzon, Giresun ya da büyük şehirlerde insanlar kendini Laz olarak tanıtabilir. Yarın öbür gün eğitim amaçlı, etnik çalışmaya dayalı bir nüfus sayımı yapılırsa ne olacak? Bugün seçmeli ders için sınıf açılamayıp var olmakla yok olmak arasında can çekişen Lazca, bir -iki milyon nüfusa sahip Lazların gelecekte tercih edilmemesi halinde nasıl hayat bulacak?  Eğer  Laz olmayan binlerce çocuk Lazca eğitim almak isterse de tabiki itirazım olmaz.



‘KARADENİZLİLERİN TAMAMI LAZ’ YANILGISI

Karadenizlilerin tamamına Laz denilmesi bir algı meselesidir. Algı bilinçten çok idrakle oluşup kişiden kişiye değişebiliyor. Sonuçta neredeyse herkesin kendi algısıyla oluşturduğu bir Laz ya da Karadeniz tiplemesi vardır. Olgu ise bazı olaylara ve bu olayların sonucuna dayanıp oluşan bir gerçektir.  Yani olgu deneyseldir. Olguyu herkes fark etmeyebilir. Algı daha bireysel ve popüler olduğundan olgunun önünde durabilir. Ve bazen de algıyla olgu karıştırılabilir.

İşte Karadenizlilerin hepsine Laz denilmesi anlayışında da bu karmaşa vardır ve algı her zaman olgunun önündedir. Oysa gerçek Karadeniz olgusunda Karadeniz’de yaşayan tüm farklı kültürlerin oluşturduğu ortak payda vardır. Karadeniz’in farklı insanları, farklı yaşam biçimleri, farklı yapıları ve farklı kültürleriyle bu olguyu ortak üretmişlerdir.

Bu olgunun mayasını farklı ve ayrıcalıklı bir genetik yapı oluşturmuyor. Asıl pay sahibi olan o coğrafyadır. Çünkü yaşam o coğrafyaya mecburdur. İşte bunun için Karadeniz insanı gâh uslu gâh deli, gâh ahmak gâh sivri zekâ ve becerisini akılla birleştirerek bu sürekliliği sağlamıştır. Türk’ü, Laz’ı, Gürcü’sü, Çerkez’i, Hemşin’i, Rum’u, Ermeni’si bu olguda ortak paydadır. Bunları sadece Lazlara atfetmek haksızlık olur. Karadeniz topraklarında onca farklı dil ve kültür bir arada barınırken hepsinin Lazlaştırılması Laz diline ve kültürüne de bir değer katmayıp ancak yok oluşu hızlandırmıştır. Sosyolojide asimilasyon (baskın yapı ve baskın durum içinde eriyerek yok olmak) olarak tanımlanan bu durum gerçek Karadenizlilik olgusu yerine toplumda algılanan Karadenizlilik algısını diri tutmuştur.

Lazların en belirgin farklılıkları ya da özellikleri nelerdir? Günümüz Lazları sizce nasıl tanımlanabilir?

Gözlemlerime göre Lazların büyük bir bölümü farklı dili ve kültürü ile farklı bir etnik kimliğe sahip olduğunun bilincinde değil. Dil ve kültürünün farklılığını benimser. Dilini konuşmak ve kültürünü yaşamaktan keyif alır fakat kimlik bilincine geldiği zaman Laz kimliğini pek öne çıkarmazlar. Lazlar bu yapılarıyla farklı bir kimlikle tanınma yerine ülkenin bölünmez bütünlüğünde sağlam bir yapı taşı olarak tanınırlar.



‘LAZCA ZORUNLU DERS OLSUN’

Lazlar bugün en çok neleri talep ediyorlar?
Lazlar Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde yasal yollardan verdikleri mücadelelerle bazı isteklerini elde ettiler. Dergi, gazete ve kitap gibi yayın alanlarında önemli bir yol aldılar. Çeşitli vakıf ve derneklerin yanı sıra bir de İstanbul’da enstitü açtılar. Bölge okullarında, Lazcayı seçmeli ders kapsamında okul müfredatına aldırdılar.

Elbette istekleri bunlarla sınırlı değil. Anadili eğitimi kapsamında Lazca’nın okullarda zorunlu ders programına alınması da taleplerinden biridir. Lazca bir televizyon kanalı ya da TRT’nin en azından belirli saatlerde  Lazca yayın yapması; değiştirilen yer adlarının iadesi;

Kültür Bakanlığı’ndan, sinema, tiyatro, müzik ve yayın alanlarda faaliyetlerine destek de talepleri arasındadır.

Lazlar bu talepleriyle kendi dillerini ve kültürlerini korumaya çalışarak aynı zamanda 2000’li yılların Türkiye’sinde özgürlük ve demokrasinin gelişmesine katkı sunmak istiyorlar. UNESCO’nun yok olmakta olan diller arasındaki sıralamada Lazca ön sıralarda. Bir dil ve kültür binlerce yılın birikimi olarak ortaya çıkıyor. Bu bir insanlık kültürüdür. İnsanlar farklı kültürde büyüse de o değerlere ve kültürlere sahip çıkmalıdır.


kaynak: Hala Gazeteciyiz http://halagazeteciyiz.net/2018/06/10/karadenizlileri-lazlastirmak-laz-dilini-ve-kulturunu-yok-etti/
Emojiye tıkla - Yorum yap - Paylaş
Bu içeriği Sosyal Ortamda Paylaş

Bu haberi okuyanlar aşağıdakileri de okudu



Kamil Aksoylu Kitapları
Lazca yayınlar
Kamil Aksoylu Kitapları

ÜÇ KİTAP 1. Laz Kültürü (Alfabe, Dil, Edebiyat, Kültür, Mutfak, Halk İnançları) 500 Sayfa. 2. Lazca Deyimler ve Atasözleri (Alfabe, Diyalekt ve 1200 deyim) 225 sayfa. 3. Karardı

OKULLARDA LAZCA ÖĞRETİMi VE LAZ KÜLTÜRÜ İLE İLGİLENEN İNSANLARIMIZIN BU KONUDAKİ TAVRI
Ergün Konakçı
OKULLARDA LAZCA ÖĞRETİMi VE LAZ KÜLTÜRÜ İLE İLGİLENEN İNSANLARIMIZIN BU KONUDAKİ TAVRI

Önümüzdeki eğitim-öğretim yılında seçmeli ders olarak yaşayan diller ve lehçeler adı altında talep olursa 5.sınıftan başlanarak Lazca öğretim verilecek ama bu konuda yeterli

KARADENİZ’DEN ESİNTİLER
Kamil Aksoylu TOROCİ
KARADENİZ’DEN ESİNTİLER

Kâmil Aksoylu Toroci Bu yazımızı Batı Karadeniz’deki Laz örgütlenmeleri ve etkinliklere ayırdık. Karadeniz deyince ilk akla gelen simgesel değerler yok olurken bu çalışmaların

Lazca seçmeli ders - Kamil Aksoylu
Kamil Aksoylu TOROCİ
Lazca seçmeli ders - Kamil Aksoylu

LAZCA SEÇMELİ DERS Öncelikle bunun yeni bir şey olmadığını söyleyelim. Konuyu bilmeyenler olabilir. Yanılmıyorsam Talim Terbiye Kurulu’nun geçtiğimiz yıl aldığı karardır. Talep

Çok dillilik
Kamil Aksoylu TOROCİ
Çok dillilik

Çokdillilik Bütün canlılar için bir şekilde iletişimin bir yolu vardır. İnsanlar konuşa konuşa dedikleri dil, insanları hayvanlardan ayıran ve tarih boyunca gelişen bir iletişim

LAZ KÜLTÜRÜ HAREKETİ 93 SÜRECİNDEN LAZ ENSTİTÜSÜNE
Kamil Aksoylu TOROCİ
LAZ KÜLTÜRÜ HAREKETİ 93 SÜRECİNDEN LAZ ENSTİTÜSÜNE

LAZ KÜLTÜRÜ HAREKETİ 93 SÜRECİNDEN LAZ ENSTİTÜSÜNE 1992 yazında Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda kitaplara bakarken bir kitap yüreğimi hoplatmıştı. Lazların Tarihi adındaki bu

Gişiş yap yada ücretsiz üye ol

İçerik Takvimi

Rize nöbetçi eczaneleri
HANGİ BELEDİYEYİ DAHA BAŞARILI BULUYORSUNUZ?