Gemlik`de iki Laz Köyü "Feyziye ve Şükriye"
1 - Feyziye Köyü (Fevziye)
93 harbi diye bilinen OSMANLI – RUS savaşının sebep olduğu (1877-1878) göç yolculuğunun Gemlik’e uzanan Laz göçü sürecini ve konuya ilişkin köy durumuyla ilgili araştırmalarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Doğu Karadeniz ve Kafkas halklarını etkileyen göç trajedisinden nasibini alan bir Laz topluluğunun, Gemlik civarlarına kurduğu FEYZİYE ve ŞÜKRİYE adında iki köy hakkındaki tarihi süreci, edinebildiğim bilgiler çerçevesinde kaleme aldım.
Feyziye ve Şükriye köyü ile ilgili araştırmaya başlamadan önce elimde pek fazla bilgi yoktu. Bu iki köyün tarihini konu alan kısa bir araştırmayı ilk önce, www.artvinansiklopedisi.com internet sitesinde buldum. Bu konunun daha da güçlenebilmesi için, köyler hakkında geniş bir çalışma yapabileceğimi düşündüm. Sonrasında da Feyziye köyünden olduğunu bildiğim Arkadaşım Sevil Geyik ile irtibata geçerek yardım talebinde bulundum. Sevil; bu düşüncemin çok güzel olduğunu belirterek, çalışmanın gerçekleşebilmesi için elinden gelen her türlü yardımı yapabileceğini aktardı. Ve ardından da Feyziye köyünün 1974’den bu yana gerçekleştirdiği geleneksel köy gününden bahsetti. Köyde ikamet etmeyen insanlarında bu güne katıldıklarını bildiği için, köy gününün yapıldığı tarihte orada olursam çalışmanın daha da kolaylıkla gerçekleşebileceğini düşündü ve beni bu yılki köy gününe davet etti. Böylelikle o gün buluşmak üzere sözleştik.
Köy gününün yapılacağı 1 Temmuz tarihinin sabahında yola çıktım. Farklı insanlarla tanışacağımı ve de unutamayacağım anlar ile karşılaşacağımı bildiğim için heyecanımı da yanıma alarak Gemlik’e vardım.
Beni orada bekleyen Sevil Geyik ve ağabeyi Cahit Aksoy’un sıcak misafirperverliği ile karşılandıktan sonra, Feyziye köyüne doğru yola çıktık. Gemlik ve Umurbey coğrafyasında yola devam ederken gözlemlediğim zeytinliklerin güzelliğinden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Ara sıra karşılaştığımız zeytin ağaçlarının arasından geçerekköy yoluna doğru yöneldik. Şükriye köyünün kıyısından geçerek Feyziye köyüne girdik. Köyde gözüme çarpan evlerin Laz mimari yapısı içerisinde inşa edildiği hemen anlaşılıyordu. Laz mimarisinin belirgin özelliklerinden olan “Bağu ve bageni” gibi yapılarda gözümden kaçmıyordu. Köy içerisinde fazla zaman kaybetmeden, köy gününün yapılacağı bölgeye doğru yola çıktık. Feyziye köyünü güzelleştirme derneğinin düzenlediği geleneksel köy günü, Feyziye’nin tepelerindeki “Karagöl” etrafında yapılıyordu. Karagöl, köy halkı için vazgeçilmez değerlerden bir tanesi durumuna gelmiş. Şu anda köyde ikamet etmeyen insanların dahi Feyziye’de kaldıkları dönemdeki anılarının büyük bir bölümünü Kara göl oluşturuyor dersem pek yanılmış sayılmam. Karagöl’e geldiğimizdeki karşılaştığım atmosferi nasıl dile getireceğim bilemiyorum. Köylerine ve Karagöl’e hasret kalmış insanların Karagöl’ü kucaklarmış gibi çevrelemelerini hayranlıkla izledim. Küresel ısınma ve doğal faktörlerden nasibini alıp suyunun azalmış olmasına rağmen, hâlen dağın zirvesindeki güzelliğini korumayı başaran Karagöl; benim içinde anılarım arasında saklanacak bir hatıra olarak kalmayı başardı.
Etkinlik sayesinde bir birine özlem duyan köylülerin horon halkalarıyla kenetlenip coşmaları görülmeye değerdi. Etkinlik devam ederken ben bir yandan da köyle ilgili araştırmalarımı sürdürmeye çalışıyordum. Çeşitli insanlarla tanışıp sohbet havasında bilgi topluyordum. Karşılaştığım güzellikleri de fotoğraf makinesi ile karelemeyi ihmal etmiyordum. Etkinliğin bitiş saati yaklaştığından, insanlar yavaşça vedalaşarak ayrılıyorlardı. Ve muhteşem güzelliği arkamızda bırakarak, bir başka güzelliğe doğru, yani Feyziye’ye doğru yola çıktık. Birazda köyde vakit geçirmenin güzel olacağı düşünüldüğünden, Sevil ve Cahit Ağabeyin köydeki evlerine ziyarette bulunduk. Evin bahçesindeki ağaçların gölgesinde sohbetimiz koyulaşmıştı. Komşularında katılımıyla daha da güzelleşen sohbetimize ara sıra okuduğum Lazca şiir ve hikâyeler biraz daha anlam katıyordu. Ve sohbetin içerisine, Lazca atma türkü ve mani ile lezzet ekleyenlerde oluyordu. Sonrasında emekli Albay H.Faik Tuncer, emekli sys polis Mehmet Yıldırım ve Hane Sahibi Şaban Geyik’in yardımlarıyla Köy hakkındaki araştırmayı tamamlamaya çalıştık. Sayın H. Faik Tuncer’in daha önceden yapmış olduğu köy tarihi arşivinden faydalanarak, yarım kalan araştırmamdaki eksiklerimi tamamladım.
Feyziye köyü ve köyün cenneti Karagöl’de geçirdiğim mutlu bir günü hiçbir zaman unutmamak için, anılarım arasında bir yer hazırlayarak tanıştığım insanları ve Feyziye’yi hatıralarla saklayacağım. Köyden uzaklaşırken gün batımı da bize eşlik ediyordu. Güneş usulca kaybolurken bende Gemlik’ten uzaklaşıyordum. Bu mutlu günü bana yaşatan ve bu çalışmanın oluşmasına vesile olan, yardımcı olan bütün insanlara teşekkürlerimi sunuyorum.
FEYZİYE KÖYÜNÜN KURULUŞ SÜRECİ
Feyziye köyünün kuruluş aşamasının bilgilerini, Avukat Ömer Faruk SANCAR’ın anlatımlarından ve Emk. Albay H. Faik TUNCER’in yazılı arşivinden faydalanarak hazırlamaya çalıştım. Ve edindiğim bilgiler doğrulusunda 1878 – 1879 döneminde göç başlamış diyebilirim. Feyziye köyüne yapılan bu göç; Borçka’nın Mamanat(i) köyünden, Şimdiki adıyla Demirciler köyünden göç eden sülaleler tarafından gerçekleştirilmiş. Borçka’dan Hopa’ya yaya olarak gidilmiş ve Osmanlı hükümetinin kiraladığı vapurlarla 15 gün yolculuk yapılmış. Gelenler, 105 hane ve 600 nüfus olarak kayıtlara geçmiş. İlk olarak yerleştikleri bölge İstanbul Beykoz çayırı olmuş. Ve burada iki, üç mevsim kalınmış. Oradan da Gemlik’e gelinerek, şimdiki Sümerbank fabrikasının bulunduğu yere çadır kurarak ya da eski suni ipek fabrikasına sığınılarak 6 ay kadar kalınmış. Fakat bataklık ve sivrisinek gibi kötü etkenlerin bulunmasından dolayı orada fazla barınamamışlar. Hatta dönemin yaygın hastalığı olan sıtmadan ötürü birkaç yaşlı ve çocuk hayatını kaybetmiş. Sayın Ömer Faruk Sancar, köyün kuruluşuna yönelik bir yaşanmışlığı da benimle paylaştı. Göç eden kafileye reislik yapan Müderris büyük Ali hoca ile ilgili bu hikâye, anladığım kadarıyla köyün Gemlik’e kurulmasında büyük oynamış.
Müderris büyük Ali hoca, bölgesinde tanınan ve bilinen âlimlerden biriymiş. Kafilesi ile birlikte vapura binmek için Borçka’dan Hopa’ya doğru yola çıkmış. Yolda, medresede yetiştirdiği eski talebelerinden Hasan paşaya rastlamış. Hasan paşa o tarihte İzmir’de Görevli Askeri bir paşaymış ve Annesini ziyaret için geldiğinde birde Hocamı göreyim diyerek Mamanat(i)’ye gideyim demiş. Bu esnada yolda karşılaşmışlar. Selamlaşıp özlemlerini giderdikten sonra Büyük hoca, “evladım, burada durmak artık olanaksız, bize batıya göç vacip oldu” demiş. Hasan paşa’da, “hocam, eğer yolunuz olurda Bursa’ya düşerse, muhakkak Bursa valisi Ahmet Refik paşaya uğrayın. Birde kendisine bir mektup yazayım, onu da iletin”. Demiş. Ahmet Refik paşa, Hasan paşanın okul arkadaşı hatta sıra arkadaşı imiş. Büyük hoca ve Hasan paşa bir müddet daha sohbet ettikten sonra helalleşip vedalaşmışlar. Müderris büyük Ali Hoca, Yanına mektubu alarak göç yolculuğuna devam ediyor. Ve aylar sonra Gemlik’e yerleştiklerinin bir zaman sonrasında Bursa’ya doğru yola çıkıyor. Bilmediği ve kendisine çok yabancı bir şehirde olduğundan yardım almak için insan arıyor. Ulu caminin orada gözüne kestirdiği kendi yaşlarındaki sarı hoca lakaplı birisine “ben vali paşaya nasıl gidebilirim, valilik nerede bilmiyorum. Ben Batum’dan göç eden bir muhacirim. Ona uğramam lazım” demiş. Sarı hocada, “sen valiye gidemezsin, vali seni kabul etmez” gibi olumsuz ifadeleri sıralamış. Çünkü büyük hocanın kıyafeti eski ve yıpranmış bir vaziyetteymiş. Büyük hoca morali bozuk bir biçimde müftülüğü araştırıyor ve oraya gidiyor. Bir yolunu bulup müftü ile görüşüyor ve maruzatını dile getiriyor. Müftü, “şu anda çok ciddi bir toplantı var. Sen biraz otur, bekleyiver. ben toplantıdan sonra kendisine haber iletirim, zaten birazdan bizde valiye gideceğiz, senide götürürüz” demiş. Büyük hoca müftülük içerisindeki toplantıda camide karşılaştığı sarı hocayı da görünce içinden, “Eyvah bu adam gene benim moralimi bozacak” diye söyleniyor. Sonrasında orada beklerken az da olsa toplantı konusunu anlayabiliyor. Ortada dini bir mevzu var ve bir türlü cevap bulunamayan tartışmalar içinde geçen havayı fark ediyor.
Müderris büyük Ali hoca konuyu bütünüyle kavrayınca söz isteyerek, “efendim, sanırım üzerinde görüştüğünüz konu anladığım gibiyse, bu konuyla ilgili gerekli açıklama Sivas’lı İbrahim efendinin eserinde mevcuttur” demiş. Ve kitap orada bulunduğundan hemen eser hocaya veriliyor ve hoca söz konusu soruya yanıt niteliğindeki cevabı bularak, “işte buyurun bakınız burada anlatılmış” diyerek kitabı uzatmış. Bir haftadır cevap bulamadıkları konuyu, büyük hoca kolaylıkla çözünce. Müftü efendi hocanın değerini ve âlimliğini anlamış. Valiliğe vardıklarında, müftü efendi vali paşaya her şeyi anlatmış ve bu sualin yanıtını da bu hoca efendi buldu demiş. Ve hemen vali paşa, Büyük hocayı yanına istetmiş. İçeride tanışma sürecinin ardından Büyük hoca, Hasan paşanın mektubunu da uzatmış. Vali mektubu okuduktan sonra büyük hocaya “hayırdır hocam, sıkıntınız nedir. Yardımcı olabileceğim mevzu nedir”. Demiş. Büyük hoca içinde bulunduğu göç olayını ve kafilesinin uygun bir yerde olmadığını, güzel bir yere yerleşmek istediklerini güzel bir üslupla anlatmış. Vali paşa bunun üzerine özel paytonunu hocaya tahsis ederek “git filan bölgeyi dolaş. Beğendiğiniz yere yerleşin”. Demiş. Büyük hoca dolaşmış fakat buralarında sivrisinek ve bataklık olduğunu fark edince valiliğe geri dönüp vali paşaya, “biz buralarda yaşayamayız. Böyle yere alışkın değiliz. Halkım, daha kırsal daha yeşil bölgelere alışkındır. Başka önereceğiniz bir yer olursa sevinirim”. Demiş. Vali bunun üzerine “git gez dolaş. Nesrini beğenirsen haber et. Orasını yerleşim için hazırlayalım” demiş. Büyük hoca günlerce dolandıktan sonra, istediği gibi bir yeri İnegöl civarlarında bulmuş. Valiye bu bölgeyi söyleyince, vali paşa bu bölgenin uygun olmadığını düşünmüş ve gerekçe olarak da şöyle bir açıklama yapmış, “İnegöl’de mevcut halkı irşat ve eğitecek alim mevcuttur. Fakat Gemlik’in sizin gibi büyük bir müderrise ihtiyacı vardır. Bu yüzden Gemlik civarlarında uygun bir bölgeye yerleşmeniz daha münasiptir”. Bunun üzerine araştırılıp şimdiki Feyziye köyünün bulunduğu yer tespit edilmiş ve yerleşim gerçekleşmiştir. İlk olarak Feyziye köyünün Kospınar mevkiine gelinmiş ve burada 3 – 4 yıl kadar kulübelerde yaşamışlar. Ardından köy içinde evler inşa edilmiş. Zaman içinde de araziler, tarlalar oluşturularak tarım faaliyeti başlatılmış.
FEYZİYE KÖYÜNE GÖÇ EDEN AİLELER
Bazı sülaleler, soyadı kanunuyla birlikte birkaç soyadı almışlardır.
BADOĞULLARI (BADİŞİ)
1 – GENÇ 2 – ÇETİN
BAĞTALLIOĞULLARI (BAĞDATURİŞİ)
1 – ERKUL 2 – ERSÖZ(Orhangazi Dutluca’ya gittiler)
BOŞNAKOĞULLARI (BOŞNAKİŞİ)
1 – ORHAN
ÇAKMAKOĞULLARI (ÇAKMAKÇİŞİ)
1 – ÇAKMAK
(Orhangazi Dutluca’ya gittiler)
DERVİŞOĞULLARI (DERVİŞİŞİ)
1 – LEVENT
(Normal göç sürecinden daha sonra gelen bir sülaledir)
FAZLIOĞULLARI (FAZLİŞİ)
1 – CAM 2 – BAYRAK
GAŞALIOĞULLARI (GAŞALİŞİ)
(Orhangazi Dutluca’ya gittiler)
GAVOĞULLARI (GAVİŞİ)
1 – FİDAN
HEKİMOĞULARI (XEKİMİŞİ)
1 – EKİN 2 – YASEMİN
HOCAOĞULLARI (XOCAŞİ)
1 – TURAN 2 – TEPE 3 – GÜNEŞ 4 – TUNCER 5 – ÖKTEN 6 – YILMAZ
7 – EVKE 8 – KÜREM 9 – BALTA 10 – SOYUGÜZEL 11 – SEMİZOĞLU
HOPALIOĞULLARI (XOPURİŞİ)
1 – ARSLAN
İBİŞOĞULLARI (İBİŞİŞİ)
1 – TURHAN
KABAOSMANOĞULLARI (KABAOSMANİŞİ)
1 – AKIN
KABAOĞULLARI (KABAŞİ)
1 – KABA
KAMIŞOĞULLARI (KAMİŞİŞİ)
1 – UZUN
(Normal göç sürecinden daha sonra gelen bir sülaledir)
KARAHASANOĞULARI (KARAXASANİŞİ)
1 – KAYA 2 – AYDIN 3 – AY 4 – İNCE
KARAKULLUKÇUOĞULLARI (KARAKULUKÇİŞİ)
1 – SEVİNÇ
KİNKİLAOĞULLARI (K’İNK’İLAŞİ)
1 – BAYRAM
KOÇALİOĞULLARI (KOÇALİŞİ)
1 – KOÇAL
MAHMUTOĞULLARI (MAMUTİŞİ)
1 – DEMİR 2 – ÇINAR 3 – ÖZER
MÜEZZİNOĞULLARI (MUEZİNİŞİ)
1 – SEMİZ 2 – ŞEN
ODABAŞOĞULLARI (ODABAŞİŞİ)
1 – ODABAŞ 2 – İNAL 3 – GÜLEÇ 4 - GÜLTEKİN 5 – UĞUR 6 – KAPLAN
ÖMEROĞULLARI (OMERİŞİ)
1 – SANCAR 2 – OYAL 3 – DURMUŞ 4 – ER
OTARİOĞULLARI (OT’ARİŞİ)
(Orhangazi Dutluca’ya gittiler)
RUHLİOĞULLARI (RUHLİŞİ)
1 – YAVUZ 2 – ALDEMİR 3 – ÖZDEMİR
SONKAOĞULLARI (3ONK’AŞİ)
1- TÜRE 2 – KAYAN
TANTUOĞULLARI (T’ANTUŞİ)
1 – GEYİK 2 – AKSOY
VAÇEOĞULLARI (VA3’EŞİ)
(Orhangazi Gürle’ye gittiler)
YAZICIOĞULLARI (YAZİCİŞİ)
1 – YAZICI
KURTALİOĞULLARI (KURTALİŞİ)
1 – KURT 2 – İPEK
MOLLAAHMETOĞULLARI (MOLAXMETİŞİ)
1 – ERGEN
(Göç süreci tarihinden daha sonra Trabzon Of’tan göç ederek köye yerleşmişler)
PATOĞULLARI (P’ATİŞİ)
1 – AVCI
KAYAALP soyadı..
(Göç süreci tarihinden epey sonra Trabzon Sürmene’den göç ederek köye yerleşmişler)
ŞAVLETOĞULLARI (ŞAVLETİŞİ)
1 – ŞAHİN
NAZOĞULLARI (NAZİŞİ)
1 – SEVİM
YAMAN soyadı..
(Göç süreci tarihinden epey sonra Trabzon Sürmene’den göç ederek köye yerleşmişler) BEGOĞULLARI (BEGİŞİ)
Makalenin tamamını indirmek için tıklayın
Bu haberi okuyanlar aşağıdakileri de okudu
Laz Kültürü Yaşatma Şenliği
Bursa’nın gemlik ilçesinde yaşayan Karadenizli vatandaşların buluştuğu şenlikte renkli görüntüler yaşandı. Gemlik Belediyesi’nin Şükriye Mahallesi Muhtarlığı ve Laz Kültürü
Lazlar Nerede Yaşar?
LAZLAR NERELERDE YAŞARLAR? LAZLAR HANGİ İLÇELERDE YAŞARLAR? LAZLAR HANGİ KÖYLERDE YAŞARLAR?
ÇAYIRDÜZÜ KÖYÜ MUHTARI: KÖYÜ AYIRMAK İSTİYORUM
RİZE'NİN ÇAMLIHEMŞİN İLÇESİNE BAĞLI ÇAYIRDÜZÜ KÖYÜ MUHTARI AÇIKLADI KÖY ÜÇE AYRILACAK
LAZONA’DAN KANDIRA’YA UZANAN GÖÇ
KANDIRA’DA BİR LAZ KÖYÜ "BEYLERBEYİ” Göç kelimesini oluşturan olguların en başında "kökünden kopmak” gibi bir deyim gelir diyebilirim. Asırlardır kök salınan coğrafyaya elveda
LAZ TARİHİ İLE İLGİLİ KAYNAKLAR
''LAZLAR'' M.Recai Özgün Lazların tarihini anlatan M. Recai Özgün’ün ‘’Lazlar’ ’isimli kitabı bu alanda yazılan ender kitaplardan biri. Rahmetlik olan yazar geride çok değerli bir
1877-1878 OSMANLI RUS SAVAŞLARI(93 HARBİ) : KAFKASYA VE ARTVİN’DEN BATI ANADOLU’YA DOĞRU LAZ GÖÇLERİ
Devrin'' hasta adamı'' olan Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1877-1878 yılları arasında tarihte 93 harbi denilen savaşlar olmuş, Osmanlı Devleti ’de Ruslar karşısında büyük bir