28 Ağustos 2014 sabah saatlerinde daha önce sözleştiğimiz Megrel Revazi Harçelava ile Gürcistana hareket ettik.
Planladığımız gibi Gürcistan'ın Zugdidi ve daha bir çok yerine gidecek tarihi ve türstik yerleri gezecek en önemlisi de Laz ve Megrellere ait arkeolojik kalıntıların bulunduğu yerlere gidecektik.
Klemurishi Ramazan Kosanoğlu
İlk gün Gürcistan/Acara sınır kapısından geçip Batum'dan Senaki'ye gitmek için dolmuşa bindik. Dolmuş şöförü Sarpi'li bir Laz'dı. Biraz sohbet ettik.
Gürcistan'da dolmuş ücretleri yolcu inerken verildiğini fark ettim. Revazi'nin ailesi ile tanışmak için Samtedya/Didi ciha'ya hareket ettik.
Didi Cihayişi'de Harçilava ailesi ile tanıştım. Hepsi birbirinden değerli insanlar.
Baba Revazi, anne Yinga ve çocuklar Coni, Dimitri, Bira, Hatiye, Saire ve Baçana ile tanıştım. Yiğenleri Gaheria yine tanıştıklarım arasındaydı.
Beni eleirinde inanılmaz sıcak ağırladılar.
Yakınları ve komşuları bir bir bizlere gelerek gelişimi kutladılar.
Anadolu topraklarında geçmişte alışık olduğumuz misafirin ayağını yıkamak için sıcak su geleneği Megreller arasında görmek beni şaşırttı.
Orada sizlere ağalar gibi karşılıyorlar. Lazca kardeşim diye tanıştırdı ve bol bol şerefime kadeh kaldırdılar.
Orada gelen misafir için mutlaka kadehler kaldırılıp gelen misafir için dular dilekler ediilir içkiler içilir.
Yiyecek yemeğin olmasa da mutlaka içilecek içki ve ekmeğin olmalıdır. Aks halde ayıp sayılırmış. Buna rağmen içki içmememi çok doğal karşıladılar.
Ertesi gün Zugdidi'de bulunan Dadiyani müzesini ziyaret ettik.
Salomi Dadiyani'ye (1848-1913) ait Paris'ten getirdiği çok sayıda orjinal tarihi eserleri segileniyor.
Prenses Ekaterine ile evlenen Dadiyani Zugdidi'ye yerleşmiş. Müzede fotoğraf çekme izni alamadık ne yazık ki. Birbirinden orjinal el yapıtlarını ve taablolar karşında hayran kaldığımı söyleyebilirim.
Müzde binlerce cild kitapların sergilendiği bölümler de var. En çok dikkatimi çeken yağlı boya tablolar ve kullandıkları eşyalar oldu.
Nokalakevi Arkeopolis
Senaki'de 4 bin yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen Laz kalesi.
Kale dik bir yamacın hemen altında bulunuyor. Dağları saran geniş bir alanı var. Kazılar halen devam ediyor.
Kalede bir de kilise var. Kale içinde iki de ev dikkat çekiyor.
40 hektar alan üzerinde kurulu geniş bir kale. Oldukça heybetli bir yapısı var.
Martvili Kilisesi
700 yılına ait eski bir kiliseyi ziyaret ettik.
Kilise adı Alonster Montuis Sakdro Tasari.
Bizleri Monazani dedikleri rahibe karşıladı kilisenin kapından girdiğimizde.
Havanın sıcaklığından dolayı üzerim dizlere kadar şort vardı. Kiliseye bunun giremeyeceğimiz söyleyerek ayaklarıma kadar kaplayacak uzun bir önlük verdiler ve onu österek tarihi kilisenin kaısından içeriye girdim.
Çıkışta Monazani dedikleri bir rahibe ile konuştuk. Lazca konuştuğumu duyunca ilgisini çekti. Biraz konuştuk. Megrel olup olmadığını sordum. Megrelim dedi.
Birbirimizle rahatlıkla anlaştığımızı fark ettik ve bana çok hoş davrandı. Ben de ona geçmişten beri biz kardeşiz dedim ve o da bunu tastik etti.
Dışarıya çıktığımda tercuman aracılığı ile iki kartveli papazla konuştuk. Bana neden hac çıkarmadığımı sordu. Müslüman olduğu anlayınca "eskiden Laz ataların hristiandı neden atalarının dinine inanmıyordun" dedi.
Eski atalarımız hristianlıktan önce de pazan dinine inanırlardı sen neden pagan dinine inanmıyorsun dedim biraz güldük.
Bana iyi ve sıcak davrandılar.
Engaru akarsuyu üzerinde Gürcistan ve Abhazya sınırını ayıran Yingisişi köprüsü.
Savaş yıllarından sonra hiç tamir görmemiş. İki sınır arasında atlı arabalarla ulaşım sağlanıyor.
Yol üzerinde barikatlar dikkat çekiyor. Savaşın soğuk yüzü orada hissediliyor.
Abhazya sınırına kadar gelip bir kaç kare alıyoruz.
Savaş sırasında Gürcistan'a 300 Bin Megrel irtica etmiş.
Bunlardan biri de konuk olduğum Harçaleva ailesi.
Bir çok taşınmaz mallarını evlerini bırakıp yeni bir hayata başlamışlar.
Şimdi evlerimizin, arazilerimizin akibetini bilemiyoruz diyorlar.
Yuhi Kalesi
adını bulunduğu yerden alan (yuxi) kale Megrellerin kalesiymiş. Abhazya sınırına yakın akarsuyun yanında bulunuyor.