1992 yazında Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda kitaplara bakarken bir kitap yüreğimi hoplatmıştı. Lazların Tarihi adındaki bu kitabın yazarları da sanki tanıdık gibiydi. Muhammet Vanilişi ve Ali Tandilava. Yüreğim ağzıma gelmişti. Çocukluğumuz ve okul hayatımız boyunca başımıza musallat olan bu Lazcanın karşımıza çıkışına bakın. Hemen kitabı alıp en kısa zamanda okudum. İlk okuyuşta pek bir şey anlayamadığımı söylemeliyim. Açıkçası kafam allak bullak olmuştu.
Kitabı okuduktan sonra okumaları için başkalarına da veriyordum. Onlardan biri hiç unutmam çok anlamlı bir tepki göstermişti. “Yahu bu kitabı bana ne verdin, Gürcüleri babam yapmış” demişti. Bu tepkiyi gösteren kişi benim de çok değer verdiğim ve bugün aramızda olmayan Yaşar Yıldırım’dan başkası değildi. Yaşar Ağabey haklıydı. Benim de kafamı karıştıran meselelerden biri buydu. Kitap dikkatlice okununca Lazların Gürcü olduğu mesajı çıkıyordu. Kitap Lazların tarihinden çok belki bu amaçla yazılmıştı ama her ne olursa olsun yine de iyi bir başlangıçtı. Hiçbir şey bilmediğimiz Lazlar hakkında çok şey öğreniyorduk. Ve fark ettiğimiz bir şey daha vardı ki, Türkiye’de Lazlar hiç bilinmiyordu, hiç tanınmıyordu. Yaşadığımız ülkede durum buydu.
Aradan çok fazla zaman geçmemişti. Sanırım bir iki aylık bir süre sonra işyerimden bir arkadaşım telefondan çok acil odasına gitmemi istiyordu. Elinde Aktüel dergisi Kapağında “Laz Enstitüsü Kuruluyor”. Avukat Ahmet Kırım ile söyleşi. Açıkçası yüreğim bir kere daha oynadı. Nefes almadan okudum. Birkaç ay içinde enstitü kurulacak deniyor. Peki kim bu avukat? Nasıl bulacağız, nasıl konuşacağız? Sonrası malum. Toplantılar ve toplantılar… Laz Kültürü kitabımda Tarihe Tanıklık bölümünde ayrıntılarıyla anlattım bunları. Burada söylemek istediğim süreç işte o zaman başlıyor ve 21 yıl sonra ancak bugün yani 2013’te Laz Enstitüsü kurulabiliyor. Ahmet Kırım bugün Laz kültürü çevresinden elini eteğini çekmiş olsa da süreci başlatan, organize eden ve bir yere kadar da taşıyan bir kişidir. O gün doğmuş olup bugün Laz kültürü hareketi içinde olan gençlerin bu süreci iyi bilmeleri için bunları anlatmamız gerektiğini düşünüyorum.
Günümüze gelindiğinde Lazlar Türkiye içinde hâlâ en örgütsüz toplumdur. Ülkemizde çeşitli etnik grup ve azınlıkların dernek, vakıf ve cemaatler olarak örgütlenmesi epeyi eskilere dayanmakta olsa da Lazlar adına Laz adıyla ilk örgütlenme 2008 yılında İstanbul’da kurulan Laz Kültür Derneği’dir1. 1993 yılında oluşturulan Laz Kültürel Hareketi amaçlamış olduğu “Laz Dilini ve Kültürünü Araştırma Vakfı”nı kuramadı. O zamanın ülke şartları ve yasaları Laz adıyla herhangi bir dernek, vakıf ya da başka bir örgütlenme için uygun değildi. Avrupa Birliği uyum çerçevesinde 2003 yılında atılan adımlar bu tip yasal engellemeleri ortadan kaldırmış oldu.
2008 yılında İstanbul’da Laz Kültür Derneği (LKD) kurulduktan sonra takip eden yıllarda Ankara’da Laz Kültür Dayanışma Derneği (LKDD) ve 2011 yılında da Arhavi’de bir grup genç tarafından Çkuni Berepe (Bizim Çocuklar) adıyla Laz Kültür Sanat ve Turizm Derneği kuruldu. Ardından 2012 yılında Kdz. Ereğli’de yaşayan müzisyen arkadaşımız Cihangir Bilgin’in çabalarıyla Karadeniz Ereğli Laz Kültür Derneği kuruldu. Ve bu yıl Akçakoca’da da bir Laz Kültür Derneği kurma çalışması başlatıldı. Ne aşamadalar bilemiyorum ama belki bu yıl sonuna kadar kurulabilir.
20 yıllık süreçte sözlükler, gramerler, dergilerle onlarca kitap ve yüzlerce makale ile söyleşiler yayınlandı. Laz Edebiyatı kervanına yeni ve genç şairler yazarlar katıldı. Laz kültürü ile ilgili çalışmalarını sürdüren web sitelerinin sayısını bilmiyorum ama gençlerimizin teknolojinin nimetlerinden sonuna kadar faydalanıp kültürümüz için kullandıklarını görmekteyim. Bütün bu çalışmaların olumlu sonuçlarıyla geçen yıl İstanbul’da bir grup arkadaşımız tarafından Lazika Yayın Kolektifi kuruldu. Ve yine aynı arkadaşlarımızın çabalarıyla geçtiğimiz günlerde İstanbul’da Laz Enstitüsü kuruldu.
Elbette ki 93 sürecinin ürünü sadece kitaplar, dergiler ve yazılar değil. Aynı şekilde Laz müziğinin de emekleme dönemi bu süreçle başlayıp aşılmıştır. Dünyada ilk Lazca Rock grubu olan Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) ve sevgili Kâzım Koyuncu bu süreci aşmak için az zorluk çekmediler. Laz müziğinin yaratıcı gücü Birol Topaloğlu da bu süreçte doğmuştur. Ve bildiğiniz gibi ardı arkası kesilmiyor.
Son olarak da bölge okullarında Lazcanın seçmeli ders kapsamına alınabilmesi için bir grup arkadaşımızın eğitim ve öğretim müfredatı hazırladıkları ve Milli Eğitim Bakanlığının ilgili birimlerine iletildiği haberini bu sayfalardan hep birlikte okuduk.
Geriye doğru baktığımızda 93 sürecinin meyvelerini verdiğini görmekteyim. O günler kat kat aşıldı. Artık bugün yazının girişinde sözünü ettiğim kitabı görünce şaşıracak gençlik yok. Okul hayatımız boyunca kötü bir yazgı şeklinde başımıza musallat olan Lazcayı çocuklarımızın ve torunlarımızın okullarda okumaları artık çok yakın. Umutla kalın.
Notlar
- 1. 1996 yılında İzmit’te kurulan SİMA Doğu Karadenizliler Hizmet Vakfı Laz adıyla anılmadığı için yazımda sözünü ettiğim örgütlenmelerin dışında tuttum.
Kâmil Aksoylu
Bu haberi okuyanlar aşağıdakileri de okudu
Lazlarda Kültürel Rönesans
Lazlarda Kültürel Rönesans 1992 yazında Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda kitaplara bakarken Lazların Tarihi adında bir kitap yüreğimi hoplatmıştı. Yazarları da sanki tanıdık gibi.
Lazca bir kitap "Çoyişkimişi Şura"
İlginç bir Lazca kitap Kitabın adı Çoyişkimişi şura (Köyümğn Kokusu). Yazarı Mustafa Kabaoğlu. Kitap şiir kitabı. Kitabın sol yaprağında Lazca, sağ yaprağında Türkçe meali yazıyor.
LAZ TARİHİ İLE İLGİLİ KAYNAKLAR
''LAZLAR'' M.Recai Özgün Lazların tarihini anlatan M. Recai Özgün’ün ‘’Lazlar’ ’isimli kitabı bu alanda yazılan ender kitaplardan biri. Rahmetlik olan yazar geride çok değerli bir
ATMACA, LAZLAR VE LAZ MUHAMMET Yazar: M. Recai ÖZGÜN
Üç Kitap: ATMACA, LAZLAR VE LAZ MUHAMMET Yazar: M. Recai ÖZGÜN Arhavi Kireçli köyünden olan Recai Özgün Laz bir ailenin çocuğu olarak 1924 yılında Ünye'de doğdu. Yazarımızın
TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. KAÇALİN
Mustafa Sinan KAÇALİN 1957 İstanbul doğumludur. Rize'nin Çamlıhemşin ilçesi bağlı, Yöre kültürü açısından en seçkin insanların yaşadığı köylerden olan Ğvandi (çayırdüzü) köyünden